BERAAT EDEN SANIK MÜDAFİ LEHİNE HÜKMEDİLEN VEKALET ÜCRETİ- KESİNLEŞME

T.C.

İZMİR

7.İCRA HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/70

KARAR NO : 2022/178

DAVACI : MALİYE HAZİNESİ

KARAR TARİHİ : 15/03/2022

Şikayet (İcra Memur Muamelesi) Davacı vekili dilekçesinde; İzmir 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08/10/2020 tarih ve 2020/62 Esas ve 2020/176 sayılı karara istinaden 6.180,00 TL ilam vekalet ücreti meblağının tahsil tarihine kadar işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsil amacı ile takibe başlanıldığını, takibe konu ilamın henüz kesinleşmediği için icra takibinin hukuka aykırı olduğunu, takibe konu ilamın süresiz şikayete tabi olduğunu belirterek davanın kabulüne ve İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2021/13569 Esas sayılı icra emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2021/13569 Esas sayılı dosyasının suretinin incelenmesinde; davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine İzmir 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08/10/2020 tarih ,2020/62 Esas ve 2020/176 K sayılı kararına dayanılarak ilamlı icra takibine başlandığı, ödeme emrinin 18/12/2020 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür. Mahkumiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları (5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4.maddesi), Kira tespit ilamları (12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar (İİK .72.madde), Yabancı mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar (MÖHUK.41/2), Sayıştay Kararları (6085 Sayılı Sayıştay Kanunu 53.madde) aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar (2577 Sayılı İYUK 28/1), Kal’e ilişkin davalar sonunda verilen kararların kesinleşmeden icrası ve daha sonra hükmün bozulması halinde, telafisi imkansız kararların meydana geleceği nazara alınarak, bu konuda verilen kararların da kesinleşmeden icra edilemeyeceği kabul edilmelidir. Somut olayda; takibe konu ilamın beraat kararına istinaden vekalet ücretinin takibe konu edildiği, vekalet ücretinin takibe konu edilmesi için beraat kararının kesinleşmesine gerek olmadığı anlaşıldığından, şikayetin reddine karar verilmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 08/10/1997 tarih ve 1997/12-517 E.-1997/776 K.sayılı kararında da vurgulandığı üzere, ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla hüküm içeriğinin aynen infazı zorunludur. İlamın infaz edilecek kısmı yorum yoluyla belirlenemez.

Somut olayda; takibe konu İzmir 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08/10/2020 tarih, 2020/62 Esas ve 2020/176 Kararında Sanık kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 14/4. maddesi gereğince, 6.810,00 TL maktu vekalet ücretinin hazineden alınarak sanığa verilmesine, dendiği, kararın İstinaf incelemesinde olduğunu ve henüz kesinleşmediği görülmüştür. İlamın infaz edilecek bölümünün yorum yoluyla belirlenemeyeceği anlaşıldığından, davanın reddine karar vermek gerekmiş.

SİGORTALININ BANKAYA TALİMAT VERMEDEN DASK POLİÇESİNİN YENİLENMEMESİ NEDENİYLE BANKANIN SORUMLU OLUP OLMADIĞI

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/190 Esas
KARAR NO : 2018/566

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/01/2014
KARAR TARİHİ : 18/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davası İstanbul 4. Tüketici Mahkemesinin 2014/23 E. 2014/1659 karar sayılı 23/10/2014 tarihli görevsizlik kararı üzerine dosya Mahkememize tevzi edilmekle davanın yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 2008 yılında kullanmak istediği esnaf kredisi nedeniyle Van ilinde bulunan konutu üzerinde davalı … T.A.Ş. lehine ipotek tesis ettiğini, ipotek tesis işlemi sırasında depreme karşı taşınmaza zorunlu DASK sigortası yaptırması ve ayrıca taşınmazı her türlü riske karşı güvence altına almak üzere konut paket sigorta poliçesi yaptırması gerektiğini ve taraflar arasında düzenlenen sözleşmede zorunlu sigortaların yapılmasında davalı bankanın yetkili kılındığını, davalı bankanın tüketici kredisi kullanımı sırasında diğer davalı şirkete konut paket sigortası yaptırdığını, sigortanın 03.02.2011 ile 03.02.2012 dönemini kapsayan şekilde yenilendiğini, …’da 09.11.2011 tarihinde meydana gelen depremde davacının evinin ağır hasar gördüğünü, 10.01.2012 tarihli raporda ağır hasarlı olduğu tespit edilen konutun Van Valiliği tarafından yıkıldığını, bunun üzerine davacının davalı bankaya başvuruda bulunduğunu, DASK sigortasının yapılmadığını öğrendiğini, bu kez … A.Ş.’den konut paket sigortası kapsamında zararın karşılanmasının istendiğini ancak bina deprem teminatının çok düşük gösterildiğinin görüldüğünü, davacının halen kullandığı kredinin geri ödemesini yaptığını, tüketici kredisi sözleşmesi gereği davalıların hizmet kusuru nedeniyle davacının sigorta güvencesinden mahrum bırakıldığını belirterek davalıların hizmet kusuru nedeniyle davacının uğradığı maddi zararın tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik taşınmazın yıkım tarihindeki değeri olan 80.000 TL’nin yıkım tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesini özetle; davacının davalı bankanın ticari mikro finans kredi müşterisi olduğunu, taraflar arasında genel kredi sözleşmesi düzenlendiğini, tüketici kredisinin imzalanmadığını, davanın görev nedeniyle reddi gerektiğini, ticari mikro finans kredisi müşterisi olan davacının davalı banka ile genel kredi sözleşmesi düzenlediğini, kredilerin teminatı olarak maliki bulunduğu taşınmaz üzerinden ipotek alındığını bu sırada konut sigortası yapıldığını, davacının isteği üzerine DASK sigortasının davalı banka tarafından yapılmadığını, … Sigorta Kurumu Tarafından davacının isteği doğrultusunda yapıldığını, genel kredi sözleşmesinin sigorta ile ilgili maddeleri gereği davalı bankanın sigorta yaptırma konusunda mecburiyeti bulunmadığını, tapu müdürlüklerinin ipotek tesisi işlerinde mutlaka DASK zorunlu deprem sigortasının talep edildiğini, aksi halde ipotek tesis işleminin yapılmadığını, DASK sigortasının banka tarafından yapılmasının kararlaştırılması durumunda poliçe düzenlendiğini, olayda DASK sigortasının … Sigorta tarafından yapıldığını, konut sigortasının ise davalı banka tarafından … Kurumu’na yaptırıldığını, poliçe primlerinin müşteri hesabından karşılandığını, DASK poliçesi konusunda davalı bankanın bilgilendirilmediğini, davalı bankanın DASK sigortası yaptırma yükümlülüğünün bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; sigorta sözleşmesinden doğan taleplerin iki yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, davanın zaman aşımı nedeniyle reddi gerektiğini, konut paket sigorta poliçesinde deprem teminatının 1.360 TL olduğunu, kredi sözleşmesinde taraf olmayan, üçüncü kişi konumunda olan davalı şirketin kredi sözleşmesi kapsamında yükümlülüğünün bulunmadığını, ihtiyari nitelikte olan ve yapılması zorunlu olmayan konut paket sigorta poliçesinin DASK sigorta bedelini aşan kısım için verilen teminat olduğunu, metrekare maliyetler ile sigorta şirketlerinin uyguladığı birim fiyatlar dikkate alınarak poliçe bedelinin belirlendiğini, teminat rakamının düşük olmasının da davalı şirkete yüklenebilecek kusur ve sorumluluk bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

Tarafların iddia ve savunmaları ile celp edilen delillerin dosya kapsamınca değerlendirilmesi amacıyla dosya bilirkişi Mali Müşavir …, Sigortacı … ile Sigortacı …’a tevdii edilmiş olup, 16/06/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; dava konusu … numaralı Konut Paket Sigorta Poliçesinin 05.06.2009-2010 vadeli olarak düzenlendiği, acente … … Şubesi olduğu, …. AŞ’nin dain-i mürtehin olarak yer aldığı, deprem teminatının bina için 6.800, OO TL olarak belirlendiği, sigortalının … olduğu, riziko adresinin depremde zarar gören “… ili … ilçesi şehir stadı arkası …” olarak yer aldığı, poliçenin ilk poliçe olduğu 09.11.2011 tarihinde meydana gelen hasarı kapsamadığı, 05.06.2010-2011 vadeli olarak yenilenmesi gereken poliçe dosyada bulunmadığı, ancak olay tarihini kapsamaması nedeniyle sonuca etkili olmadığı, olay tarihini kapsayan … numaralı poliçe ile banka tarafından yenileme yapılmadığı, … numaralı Konut Paket Sigorta Poliçesinin 03.02.2011-2012 vadeli olarak düzenlendiği, acente … … Şubesi olduğu, … A.Ş.’nin dain-i mürtehin olarak yer aldığı, deprem teminatının bina için 1.360,00 TL olarak belirlendiği, sigortalının … olduğu, riziko adresinin depremde zarar gören “… ili Merkez ilçesi şehir stadı arkası …” olarak yer aldığı 09.11.2011 tarihinde meydana gelen deprem rizikosunun poliçe teminat süresi içinde bulunduğu deprem bina sigorta bedelinin 1.360,00 TL olarak kayıtlıdır.

Dava konusu konutun 06.03.2009-2010 vadeli DASK poliçesinin incelenmesinde dairenin …A Sigorta A.Ş. tarafından acentesi … Bank … Şubesi aracılığıyla düzenlendiği, 1 yıllığına 77.000,00 TL bedelle sigortalandığı ve dairenin brüt alanının 140m2 olarak baz alındığı, 01.08.2016 tarihli … Bank A.Ş. yazısında DASK Poliçesi tutarı 06.03.2009 tarihinde … tarafından yapılmış havale işlemi ile gerçekleştirilmiş olup imzalı ve onaylı dekont görüntülerinin gönderilmiş olduğu, açıkla kısmında; “para transferi talep formu” ve prim ödeme makbuzu gönderildiği, talep formunda ve havale makbuzunda davacı imzası bulunduğu, bu kapsamda 06.03.2009 tarihli ilk DASK Poliçesinin davacı tarafından, davalı banka ile ilgisi bulunmayan … Sigorta A.Ş.’e … Bank A.Ş. Van Şubesi aracılığıyla yaptırıldığı, davalı banka tarafından gönderilen sözleşme örnekleri ve ödeme planları ve banka ekstresi incelenmesinde; hesap ekstresinde 11.09.2009 tarihinden itibaren primleri alınmaya başlayan 907822 numaralı poliçenin neye ilişkin olduğu dosya kapsamında belirsiz olup, … numaralı poliçe örneği dosyaya sunulmadığı, sözleşme hükümleri incelenmiş “değerlendirme” bölümünde irdelenmiş olup, Van Valiliği hasar tesnit ve teknik raporlarında; davacıya ait konutun ağır hasarlı olarak değerlendirildiği, güçlenmeye değer görülmediği, belirlenmiş olup, davacının konutun hak sahibi olduğu, kurum kayıtlarında yıkım tutanağı bulunmadığından gönderilmemiştir.

Dava konusu olan ihtilafın, davacıya ait “… adresinde” bulunan dairenin, 06.03.2010-2011 ve 06.03.2011-2012 vadeli DASK poliçelerinin düzenletilmemesi sebebiyle 09.11.2011 tarihinde meydana gelen deprem sonucu dairenin yıkılmasından kaynaklanan zararın poliçeyi yeniletmedği gerekçesi ile kredi veren kurum, olan bankadan ve düşük bedelle ihtiyari deprem poliçesini düzenleyen sigorta şirketinden karşılanmasına ilişkin olduğu, ihtilaf farklı mevzuatlara tabi olması sebebiyle her iki davalı yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi neticesinde;

Davalı banka … T.A.Ş. yönünden; Davalı banka ile davacı arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi kapsamında ticari ilişkisi bulunduğu, davacı tarafından, alınan kredi tüketici kredisi olarak değerlendirildiğinden önce Tüketici Mahkemesinde açıldığı, ancak Tüketici Mahkemesi tarafından, davacının mikro fınans müşterisi olması sebebiyle verilen kredinin genel kredi sözleşmesi olduğu taraflar arasında 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı yasanın 10/A md. kapsamında ilişki bulunmadığı bu sebeple uyuşmazlığın genel hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği kanaatine varılarak görevsizlik karan verilmiş dava Ticaret Mahkemesine gönderilmiştir.
Kredi sözleşmesinin 12. Md. de “sigorta” baş lığı altında yapılan düzenlemede, “banka bu sözleşme içerisinde tesis edilmesi ve verilmesi gerekli biitiin teminatların müşterinin merhun olan ve olmayan aktiflerin ve akreditif konusu emtiasının yangına, nakliye rizikosuna ve bankanın gerekli göreceği diğer her türlü rizikolara ve olağanüstü hallere karşı banka lehine sigorta ettirilmesini ve daha önce sigorta yapılmış ise bankanın uygun görmesi halinde bu sigortaya ait poliçeye bankanın istediği şekilde değiştirilmek ve tamamlanmak şartıyla sona erme tarihine kadar bütün hukuki sonuçlarıyla devredilmesini müşteriden istiyebilir. Banka prim ve borçlnyı müşteriye ait olmak üzere banka ya da muhabir adına sigorta da yaptırabilir. Ancak bu yüzden banka hiçbir şekilde sorumlu tutulmayacaktır.” ‘Yine sözleşmenin 12.8. md. süresi biten poliçe yenilemelerine \ ilişkin olup, “ süreleri biten sigortalar da bu madde esastan içinde yenilenir. Ancak bu husus banka için bir mecburiyet teşkil etmeyecektir.” Düzenlemesine havidir. Sözleşmede sigorta ile ilgili düzenlemerde, banka poliçelerin yaptırılması konusunda görev üstlenmemiş, isteği halinde kullanmak üzere yetki almıştır. Davacı tarafından poliçelerin banka tarafından yaptırılması konusunda verilen özel bir talimat bulunmamaktadır. Aksine kredi aldığı dönemde poliçeyi başka bir bankanın acenteliğinden bizzat kendisi düzenletmek suretiyle poliçe düzenletme ve yenilemeyi takip sorumluluğunu üzerine almıştır. Dava konusu ihtilafta söz konusu olan poliçe DASK poliçesidir. Dosyaya sunulan DASK poliçesi 06.03.2009-2010 vadeli ölüp, … Sigorta A.Ş. tarafından düzenlenmiştir. Poliçe davacı tarafından bizzat kendi hesabından gönderilen poliçe primi mukabilinde dain-i mürtehin … AŞ olmak kaydıyla …BANK … Şubesi aracılığıyla düzenletilmiştir. Poliçenin düzenlenmesinde davalı … TAŞ’nin bir dahli olmamıştır.

Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatı incelendiğinde Bankalara 01.01.2013 tarihinden itibaren 7/2. Md. deki “ Bankalar tarafından kullandırılan konut kredileri ile bağlantılı olarak yaptırılması gereken zorunlu deprem sigortası, konut kredisi kullanan tarafından yaptırılmamış ise krediyi veren banka tarafından sigortalıya bilgi verilerek yapılır. Kredi süresince, sigortalı tarafından yenileme yapılmaması durumunda, banka tarafından sigortalıya bilgi verilerek ilgili poliçenin yenilemesi gerçekleştirilir.” şeklindeki düzenleme gereğince zorunluluk yüklenmiş olup, 01.01.2013 tarihinden önceki talimatta bu şekilde bir zorunluluk bulunmadığı, davaya konu poliçe 01.01.2018 değişikliğinden önceki dönemde yaptırılmıştır. Dolayısıyla … T.A.Ş’nin kendi aracılığıyla yaptırılmayan ve düzenletilmesi konusunda müşteri olan davacının sorumluluk üstlendiği DASK poliçesini yeniletme yükümlülüğünün söz konusu olamayacağı, düzenlenen poliçe … Sigorta tarafından düzenlenmiş olup, süre bitiminde sigortalısını bilgilendirme yükümlülüğü … Sigorta AŞ’ne ait olduğu, dava dışı dışı olması sebebiyle bilgilendirme yapılıp yapılmadığı belirsizdir. 06.03.2009 – 2010 vadeli olan DASK poliçesi 06.03.2010 tarikinde sona ermiş 06.03.2010 – 2011 vadeli olarak düzenlenmesi gereken yeni poliçe düzenletilmemiş, bu konuda davacının da talebi olmamış, bilahare 2. defa yenileme süresi gelen 06.03.2011- 2012 vadeli olması gereken DASK poliçesi döneminde deprem meydana gelmiştir. Dolayısıyla davacı 06.03.2010 tarihinde süresi biten DASK poliçenin yenileme konusunda hiçbir girişimde bulunmamış, depremin meydana gelmesinden sonra 2 yıl yenilenmeyen poliçeden dolayı bankayı sorumlu tutarak dava yöneltmiştir. Yargıtay 17. HD’nin E. 2014/20079 K. 2017/3339 T. 6.4.2017 tarihli en yeni kararında dava konusu olayla örtüşen ve … depremi ile ilgili emsal bir olayda, “Davacı tarafından davaya konu taşınmazın DASK poliçesinin, yenilenmesi hususunda, davacı tarafından bankaya verilen talimat ya da ihtarın dosyada mevcut olmaması, sigortanın sona erdiği tarihin davacı tarafından bilinmesine rağmen sigortanın yenilenmesine dair herhangi bir talimat verilmemiş olduğu ve davaya konu taşınmazın sigorta poliçesinin yapılmamış olmasında davalı bankanın herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı gözetilmeden davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Davalı sigorta şirketi yönünden; davacıya ait “… ili … ilçesi … adresinde” bulunan daire 1676586 numaralı Konut Paket Sigorta Poliçesi ile 03.02.2011-2012 vadeli olarak acente … … Şubesi tarafından … AŞ hin dain-i mürtehin olarak yer alacak şekilde davalı …. AŞ tarafından düzenlenmiş olup, deprem, teminatının bina için 1.360,00 TL olarak belirlendiği, davalıya husumet yöneltilmesinin gerekçesi, ihtiyari deprem teminatının düşük bedelle poliçede verilmesi olduğu, olay tarihinde yürürlükte olan zorunlu deprem sigortası tarike ve talimatı’nın 8. Mddesi “ihtiyari sigorta” başlığı ile düzenlenmiş olup, ihtiyari nitelikteki “deprem” teminatının DASK Zorunlu Deprem Sigortası” teminatı üzerinde kalan tarifenin 3. Maddesine göre hesaplanacak DASK poliçesi sigorta bedeli üzerinde kalan kısımlar için söz konusu olabilecektir.

MADDE 8 — (1) Doğal Afet Sigortaları Kurumu dışındaki kişi ve kuruluşlar Zorunlu Deprem Sigortası yapamazlar. Ancak, Zorunlu Deprem Sigortası yapılan bağımsız bölüm veya binaların değerinin 3 üncü maddeye göre hesaplanan sigorta bedelinden yüksek olması durumunda söz konusu sigorta bedelini aşan kısım için, Zorunlu Deprem Sigortasının yapılmış olması kaydıyla, sigorta şirketleri tarafından ihtiyari deprem sigortası yapılabilir. zorundadır.” Cümlesi eklenmiş, 31 Aralık 2016 tarihinde yayınlanan tarife ve talimatta ise 8. Maddeye 2. fıkra eklenerek “ Deprem teminatı içeren tüm sigorta poliçeleri yapılırken sigorta şirketleri tarafından Zorunlu Deprem Sigortasının varlığı kontrol edilir, yapılmamışsa sigortalıya bilgi verilerek ilgili sigorta şirketi tarafından Zorunlu Deprem Sigortası yapılır.” Düzenlemesi ile sigorta şirketlerine zorunluluk getirilmiştir. Davaya konu poliçe 2011 yılı düzenlemesi olmakla sigorta şirketinin dask poliçesini sorgulama konusunda yükümlülükleri bulunmadığı, DASK Poliçe genel şartları A.4. de “sigorta bedelinin tespiti “ başlığı altında yer alan düzenlemede; Sigorta bedelinin tespitinde, sigorta edilen meskenin yapı tarzı için Hazine Müsteşarlığınca yayımlanan ”Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatında belirlenen metrekare bedeli He aynı meskenin brüt yüzölçümünün çarpılması sonucu bulunan tutar esas alınır. Zorunlu Deprem Sigortası yapılan bir meskenin sigorta bedeli, her halde “Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatı”nda belirlenen azami teminat tutarından çok otamaz” düzenlemesinde de Brüt alanının dikkate alınacağı vurgulanmıştır. Dairenin metrekare ölçümü konusunda ihtilaf bulunmayıp, olay tarihindeki 25.12.2010 tarihli 27796 sayılı resmi gazete yayınlanan ve 01.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren “zorunlu deprem sigortası tarife ve talimatına göre davacının çelik betonarme karkas yapı tarzındaki binası için öngörülen birim, metrekare değer 590 TL’dir. 140 metrekare olan daire için DASK sigorta bedeli 82.500 TL (590X140) olup, sigorta şirketinin yükümlülüğü bu miktarın üzerindeki bedel ile sınırlıdır. Poliçede bina teminatı 81.600,00 TL olarak belirtilmiş olup, bu miktara da davacı tarafından itiraz edilmemiştir. İtiraz deprem teminatı miktarına ilişkindir. Buna göre; esasen sigorta şirketi yönünden ihtiyari deprem teminatı verilmesine gerek bulunmamaktadır. Zira binanın değeri 81.600,00 TL olup, bu miktar da DASK teminatı içinde bulunmaktadır.

İhtiyari deprem teminatı Yangın poliçesi teminatı içinde ek kloz ile düzenlenmektedir. Sigorta bedeli ise, Bayındırlık Bakanlığı yapı yaklaşık maliyet fiyatlarına göre belirlenmektedir. 2011 yılı konutlar için birim fiyat 565 TL olarak belirtilmiş olup, 140X565=79.100 TL olup, esasen sigorta şirketi 81.600 TL sigorta bedeli ile sigorta etmekle bina sigorta bedelinde yanılgıya düşmemiş, değerin üstünde sigorta etmiştir. Dolayısıyla, davacının dairesinde deprem sebebiyle meydana gelen zarar tamamen DASK Poliçesi kapsamında kalması ve poliçe düzenlendiği tarihte geçerli ve yürürlükte olan Tarife ve Talimata göre sigorta şirketinin DASK poliçe sininin yapılıp yapılmadığını sorgulama yükümlülüğü bulunmaması esasen davacının da sigorta şirketi yönünden bu hususa ilişkin iddiasının olmaması, sebebiyle davalı sigorta şirketine zarardan dolayı düşen bir yükümlülük kalmamaktadır.
Davacı delili olarak dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan Konut Paket Sigorta Poliçesinin 2. Sayfasında “bina deprem klozu” açıklaması altında açıkça Sigorta şirketi poliçenin, yapıldığı tarih itibarıyla Zorunla Deprem Sigortası poliçesine esas teşkil eden teminat limitinin üzerindeki miktardan sorumludur.” şeklinde belirtilen yazılım, ile sigorta şirketi teminat kapsamı yönünden açıklamasını yapmıştır.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava; davacı ile davalı banka arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesine dayalı olarak davacıya kullandırılan esnaf kredisinin teminatı olarak davacıya ait konut üzerinde davalı banka lehine tesis edilen ipotek nedeniyle davacıya ait taşınmazın depreme karşı zorunlu deprem sigortası yapılacağının vaat edilmesine rağmen davalı banka tarafından zorunlu deprem sigortası yapılmadığı, diğer sigorta şirketinin ise poliçe bedelini düşük tuttuğu ileri sürülerek deprem nedeniyle oluşan zararın tazminine ilişkindir.

Dosya kapsamında bulunan, hüküm kurmaya elverişli, ayrıntılı ve irdeleyici sigorta tahkim hakemi, bankacı bilirkişi ve sigorta tahkim komisyonu hakemi bilirkişi heyetinin sunmuş olduğu raporda; davacıya ait “… ili … ilçesi … adresinde” bulunan dairenin 09.11.2011 tarihinde meydana gelen … depreminde ağır hasarlandığı ve yıkımına karar verildiği, davacının kullandığı Kredinin tüketici kredisi olmayıp, sebebiyle, dosyada … 4. Tüketici Mahkemesinin … tarihli kararı ile görevsizlik karan verildiği Mahkemesine gönderildiği, davacının davalı … T.A.Ş’ den genel kredi sözleşmesi ile kredi kullandığı, kredi sözleşmesinin imzalandığı ve tahsis edildiği tarihte daireye ait … numaralı DASK Zorunlu Deprem Poliçesinin davacı tarafından … Bank aracılığıyla … Sigorta AŞ tarafından 06.03.2009-2010 vadeli olarak düzenlendiği, primin davacı tarafından bizzat ödendiği, takip eden 06.03.2010-2011 ve rizikonun gerçekleştiği 09.11.2011 tarihini kapsaması gereken 06.03.2011-2012 vadeli DASK poliçelerinin davacı tarafından düzenletilmediği, poliçe vadelerinin bittiği konusunda bilgilendirme yükümlülüğünün davadışı … Sigorta AŞ’de olduğu, davalı … T.A.Ş. davacı tarafından pçliçelerin yeniletilmesi konusunda talimat ve ihbarın bulunmadığı, … T.A.Ş’nin ilk DASK poliçesinin düzenletilmesinde aracılığı bulunmadığı, davaya konu taşınmazın DASK sigorta poliçesinin yapılmamış olmasında davalı bankanın herhangi bir yükümlülüğü, kusur ve ihmalinin bulunmadığı, davalı sigorta şirketinin deprem teminatını ihtiyari nitelikte verdiği, poliçenin düzenlendiği 03.02.2011 tarihinde yürürlükte olan DASK Tarife ve talimatı gereğince DASK poliçesinin yapılıp yapılmadığını sorgulama yükümlülüğü bulunmadığı, 2011 yılı Bayındırlık İnşa Maliyetleri dikkate alındığında poliçede verilen bina teminatının uygunluk arz ettiği, DASK Tarife ve talimatına göre 201 1 yılı birim fiyatının 590 TL olduğu, DASK poliçesi yapılmış olsa idi 82.600 TL bedelle binanın sigorta edileceği, bu durumda ihtiyari teminatın devreye girmeyeceği, dolayısıyla sigorta şirketinin ihtiyari deprem teminatını düşük gösterdiği yönündeki iddiaların yasal mevzuat kapsamında uygunluk arz etmeyeceği belirtildiğinden davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar tarifesine uyarınca alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcı davacıdan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … T.A.Ş. tarafı duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT tarifesi uyarınca hesap olunan 9.150,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı … T.A.Ş. tarafına verilmesine,
5-Davalı … A.Ş. tarafı duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT tarifesi uyarınca hesap olunan 9.150,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı … A.Ş. tarafına verilmesine,
6-Davalılar tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda tebliğden itibaren 2 haftalık sürede HMK 341 maddesi uyarınca istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 18/05/2018

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

KEFİLİN SORUMLU OLDUĞU TUTARIN BAŞKASININ EL YAZISIYLA YAZILMASI- KEFİLİN OKUMA YAZMA BİLMEMESİ- BANKA KREDİ SÖZLEŞMESİNE BAĞLI KEFALET SÖZLEŞMESİNİN GEÇERSİZLİĞİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ADANA
3. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/26 Esas
KARAR NO : 2022/478

HAKİM :
KATİP :

DAVACI : MUSTAFA D.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI : TE…… TÜKETİCİ FİNANSMAN A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
VEKİLİ : Av.
İHBAR OLUNAN : T…… OTOMOTİV SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av.
DAVA : Tüketicinin Açtığı Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 20/10/2020
KARAR TARİHİ : 19/10/2022
KARAR YAZILMA TARİHİ : 14/11/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Tüketicinin Açtığı Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Adana Ticaret Mahkemelerine hitaben vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle;Davalı banka ile dava dışı Ece D…ye 02/11/2015 tarihinde kullandırılan 76.686,87 TL bedelli T……… Finansman Tüketici Kredi Sözleşmesinde vekil olan Mustafa D’ye  adi kefil olarak gösterildiğini, davalı tarafça söz konusu kredinin tahsil edilememesi üzerinde kredi borçlusu Ece D’ye ile adi kefil Mustafa D’ye  hakkında Adana 1.İcra Müdürlüğünün 2018/7105 Esas sayılı takip dosyasıyla vekil eden hakkında icra takibi başlatıldığı, dava konusu tüketici kredi sözleşmesinde adi kefil olarak gösterilen Mustafa D ‘ın okuma yazma bilmediğini, söz konusu kredi sözleşmesine bağlı kefalet sözleşmesinde ise “her nasılsa davalı finans kurumu çalışanlarının veya üçüncü şahıslara ait el yazısıyla “işbu kredi sözleşmesine 76.686,87 TL’ye kadar adi kefilim” şeklinde kayıt konulduğunu, kefalet sözleşmesinin geçirlilik koşullarından olan kefalet miktarının ve kefalet tarihinin kefilin el ürünü olması gerektiğini, sözleşmeye yazılan yazının banka personeli veya üçüncü şahıslar tarafından elle yazılmış olma ihtimalinin yüksek olduğunu, davalı tarafça hukuka aykırı olarak vekil aleyhine başlatılan icra takibinde borçlu olmadığının tespitine, ve alacaklı olmadığı halde icra takibi yapan davalı T…….. Finansman A.ş’nın haksız ve kötü niyetli dava açması nedeniyle 2004 sayılı İİK M. 72 gereğince talep olunan alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatınına mahkum edilmesini, vekalet ücretinin ve yargılama giderinin davalı tarafa hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin Adana 3.Asliye Ticaret Mahkemesine hitaben vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile borçlu arasında kredi sözleşmesi imzalandığını, davalını ilgili kredi sözleşmesi hükümlerine aykırı davranarak yükümlülüklerini yerine getirmediğini beyan etmekle, bu nedenle Adana 1. İcra Müd.nün 2014/17383 E sayılı dosyası ile rehin takibi başlatıldığını, davacı tarafından okuma yazma bilmediğini iddia etmesi ile işbu kredi sözleşmesine kefil olmasına engel bir durum taşımadığını, davacının tam ehliyetli bir birey olduğunu, işbu sözleşmenin getirdiği sorumluluklarının farkında olduğunu, mahkemeyi yanıltmak ve salt alacakların alacağını geciktirmeye müteallik bu iddialara ilişkin davacı-borçlu herhangi bir delil sunmadığı, davacının iddiaları hiçbir maddi gerçeğe dayanmamakta olup, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER;
1-Adana 1. İcra Müdürlüğü7nün 2018/7105 Esas sayılı takip dosyası,
2-T……… Tüketici Finansmanı A.Ş. Tüketici Kredisi Sözleşmesi, ödeme planı,
3-13/06/2022 havale tarihli bilirkişi raporu,
YAPILAN YARGILAMA, TOPLANAN DELİLLER VE TÜM DOSYA KAPSAMI UYARINCA;
Dava, Menfi tespit talebine ilişkin olup, Adana 1.İcra Müdürlüğü’nün 2018/7105 Esas sayılı takip dosyası yönünden borçlu olmadığının tespitine ilişkin iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Dosyanın Adana 3. Asliye Mahkemesi’nin 23/03/2021 tarih 2020/647 Esas ve 2021/296 Karar nolu Görevsizlik kararı neticesinde mahkememize 2021/519 Esas sayısı verilerek tevzi edildiği, mahkememizden verilen 01/10/2021 tarih ve 2021/519 Esas 2021/776 sayılı Kararı’nın Adana Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2022 tarih ve 2021/2611 Esas, 2022/87 Karar sayılı ilamıyla KALDIRILMASINA karar verilerek dosyanın mahkememize geldiği ve mahkememizin 2022/26 Esasına kaydının yapıldığı görülmüştür.
Mahkememizce dosyanın resen seçilecek bir banka hesap bilirkişisine tevdii ile davacı kefilin, dava dışı şahıs ile davalı banka arasında tanzim olunan bireysel kredi sözleşmesi uyarınca, davalı banka tarafından başlatılan Adana 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/7105 Esas sayılı takip dosyasındaki borçtan sorumlu olup olmadığı ile tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda değerlendirme yapılarak, denetime ve hüküm kurmaya elverişli rapor tanzim edilmesinin istenildiği, bilirkişinin 13/06/2022 tarihli raporunu sunduğu, bilirkişi raporunun da taraflara tebliğ edildiği görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporuna göre : Dava dosyası, Adana 1. İcra Müdürlüğünün 2018/7105 esas sayılı dosyası ve kapsamlarındaki belgelerin incelenmesinde; dava dışı Ece D… ile davalı T….Finansman A.Ş. Ve satıcı T……..Otomotiv San ve Tic A.Ş. Arasında imzalanan 02.11.2015 tarih ve 52.885,99-TL limitli Tüketici Kredisi Sözleşmesinin, davacı tarafından adi kefil sıfatıyla, 76.686,87-TL kefalet limitiyle imzalandığı, kefalet tarihi, Türü ve tutarının el yazısı ile yazılı olduğu, eş muvafakatinin bulunmadığı, sözleşme kapsamında taşıt rehini ve adi kefalet teminatıyla dava dışı Ece D..’a; yıllık %16,32 akdi, %19,58 temerrüt faizi oranıyla, 02.12.2015 tarihinden başlamak üzere aylık 1.597,64-TL sabit taksit ve toplamda 76.686,87-TL geri ödemeli, 48 ay vadeli, 52.885,99-TL kredi kullandırıldığı, kredinin 5 taksitinin ödendiği, 13.05.2016 tarihi itibarıyla 51.406,56-TL ana para bakiyesinin kaldığı, davalı kredi kurumu tarafından düzenlenen 22.08.2016 tarih ve 18145 Y. Numaralı ihtarda, vadesi geçen 13.06/13.07/13.08 2016 tarihli taksitler ve ferileri toplamı 5.159,13-TL’nin 30 gün içerisinde ödenmesi, ödenmemesi veya satım konusu aracın teslim edilmemesi halinde ihtar tarihi itibarıyla 54.509,34-TL toplam borcun muaccel olacağı ve tahsili için yasal takip başlatılacağının ihtar edildiği, davacıya gönderilen 24.08.2016 tarihli “Seyhan’da Akdeniz mahallesi yok” açıklamasıyla bila tebliğ iade edildiği, ihtardan sonra 30 günlük süre içerisinde geciken 2 taksitin ödendiği, 13.08.2016 tarihi itibarıyla ana para bakiyesinin 50.134,96-TL’ye düştüğü tespit edilmiştir.
Dava dışı kredi borçlusu ve davacı kefili aleyhine, İstanbul 1. İcra Müdürlüğünün 2018/5868 Esas sayılı dosyasında, 16.02.2018 tarihi itibarıyla; 51.628,49-TL Asıl alacak, 13.309,29-TL 30.11.2016/16.02.2018 arası işlemiş %21,24 faiz, 1.465,19-TL Masraf olmak üzere 66.402,97-TL alacağın, asıl alacak tutarına işleyecek %21,24 faizi ve takip masraflarıyla birlikte tahsili talebiyle Başlatılan Taşınır Rehininin Paraya Çevrilmesi Yolu ile ilamsız takibin, Kredi borçlusu ve davalı kefilin Yetki itirazının kabulü üzerine Yetkili Adana İcra Müdürlüğüne gönderildiği, Adana 1. İcra Dairesinin 2018/7105 esasına kaydedildiği, dosya kapsamında takibe yönelik bir itiraz bulunmadığı, davacının, Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı Menfi Tespit Davasının, görev yönünden, görevli Mahkemece dava şartı yönünden reddedildiği, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 2021/2611 esas, 2022/87 karar sayılı, 11.01.2022 tarihli kararı ile red kararının kaldırılmasına karar verildiği ve dosyanın 2022/26 esasına kaydedildiği tespit edilmiştir.
6502 SAYILI TKHK MADDE 4: (6) Tüketici işlemlerinde, tüketicinin edimlerine karşılık olarak alınan şahsi teminatlar, her ne isim altında olursa olsun adi kefalet sayılır. (…)
6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR KANUNU MADDE 117- Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüte düşer. MADDE 584:Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. MADDE 585: Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez; ancak, aşağıdaki hâllerde doğrudan doğruya kefile başvurabilir: 1. Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması. 2.Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi. 3. Borçlunun iflasına karar verilmesi. 4. Borçluya konkordato mehli verilmiş olması.(…)
Taraflar arasında, kredi sözleşmesi imzalandığı, davacının kefalet imzası bulunan sözleşme kapsamında kredi kullandırıldığı ve kullandırılan kredinin kısmen ödenmediği konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davanın konusu, alacaklı finansman kuruluşunun kefil hakkında takip başlatma şartlarının oluşup oluşmadığıdır. Asıl borçlu ile birlikte, rehinli aracın malik sıfatı bulunmayan davalı kefil hakkında takip başlatılmıştır. Yasa hükümleri ve Yargı kararlarında (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 25.05.2010 tarih, 2010/4934 E., 2010/7105 K, 10.02.2016 tarih, 2014/44533 E., 2016/3898 K. Sayılı kararları) ile de “Yasanın emredici hükmü gereği alacaklının asıl borçluya başvurup alacağının tahsilini talep etmedikçe kefile başvuramayacağının” hüküm altına alınmıştır.
Sonuç olarak ; davacının okur yazar olmadığı iddia edilmiş ise de dosyaya ibraz edilen vekaletname düzenleme şeklinde düzenlenmemiş olup onaylama şeklinde düzenlendiği, kefalette eş muvafakati olmaması nedeniyle kefaletin yasal unsurları taşımadığı, rehinli araç malik veya kredi borçlusu sıfatı bulunmayan kefilin rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takipte sıfatı bulunmadığı, 4077 sayılı yasanın 10., 6502 sayılı yasanın 4/6 ve TBK 585 maddesi hükümleri karşısında “asıl borçlu hakkında başlatılan takip semeresiz kalmadıkça (kesin aciz belgesine bağlanmadıkça) kefilden talep hakkı doğmayacağı, asıl borçlu hakkında başlatılan takibin devam ettiği, yasa hükümleri ve yüksek yargı kararlarında takip şartı sayılan ACİZ BELGESİNE bağlanmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının Adana 1. İcra Müdürlüğünün, 16.02.2018 tarihi itibarıyla 66.402,97-TL takip çıkışlı 2018/5868 Esas sayılı dosyasında, taleple sınırlı olarak 76.686,87-TL borçlu olmadığı kanaat ve sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar davacı vekili tarafından dava dilekçesinde müvekkilinin okur yazar olmadığı ve kredi sözleşmesinde yer alan ” işbu kredi sözleşmesine 76.686,87-TL’ye kadar Adi Kefilim” şeklinde konulan kaydın müvekkili tarafından yazılmadığı, kefalet miktarı ve tarihinin banka personeli ya da üçüncü şahsılar tarafından yazılmış olma ihtimali olduğu, müvekkilinin okur yazar olmaması sebebiyle söz konusu yazıları yazmasının imkansız olduğu iddia edilmişse de davacının vekiline çıkarttığı Adana 6.Noterliğinin 27/12/2016 tarihli 34940 yev. numaralı vekaletnamenin onaylama şeklinde düzenlendiği ve vekaletnamede okuryazar olduğunun yazıldığı ve davacının imzasının vekaletnamede yer aldığı anlaşıldığından ayrıca davaya konu icra takibinde davacının adi kefil olması ve asıl borçluya karşı icra takibinin henüz semeresiz kalmadığı ve takibin asıl borçlu yönünden aciz belgesine bağlanmadığı anlaşıldığından bu aşamada davacı vekilinin imza ve yazı konusundaki itirazlarının incelenmesinde hukuki yarar olmadığı ; ayrıca davalı banka vekilinin davacının savunmasına dayanıp savunmayı genişletme yasağına aykırı olarak, imza ve yazı incelemesi yapılması gerektiği ve bilirkişinin konusunda uzman olmadığı bu sebeple raporun hükme esas alınamayacağı konusundaki itirazlarının ise usul ekonomisine katkı sağlamadığı zira sonuca etkisinin olmadığı ve dava sürecini uzatmak amaçlı yapıldığı yönünde mahkememizde kanaat oluştuğundan sadece icra takip dosyasının bulunduğu mevcut aşama dikkate alınarak davacının kefil olarak sorumlu olup olmadığı irdelenerek dosya hakkında karar verilmiştir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 02/10/2017 tarih 2015/26911 Esas-2017/8811 Karar sayılı ilamına göre;”… anılan kanun hükmü uyarınca davalı-alacaklı aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için davalı tarafından yapılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra takibin kötü niyetle yapılması da şarttır. Dosya kapsamına göre, iş bu davada davalının takipte kötü niyetli olduğu ve davacıyı zarara uğratmak kastıyla hareket ettiği ispat edilememiştir. Hal böyle olunca davalının kötü niyetinden söz edilemez ve onun aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilemez.” Bu sebeple davalının kötü niyetli olduğu davacı yanca ispatlanamadığından ve talebin yasal şartları oluşmadığından davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Nitekim izah edilen , davanın kabulüne, davacının Adana 1. İcra Müdürlüğü ‘ nün 2018/7105 Esas sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine, davacının yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, icra takibinde kesinleşen miktara göre yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hesaplanmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
2-Davacının Adana 1. İcra Müdürlüğü ‘ nün 2018/7105 Esas sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine,
3-Davacının yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gerekli 54,40-TL başvurma harcı ile 4.535,99-TL karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 4.590,39-TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL başvurma harcı ve 1.309,63-TL peşin harç olmak üzere toplam 1.364,03-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından yapılan toplam 696,70-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Bu dava nedeniyle davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 10.624,48-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Fazla gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK’nın 333 maddesi gereğince ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere Türk Milleti Adına karar verildi.19/10/2022

Katip 154465
¸e-imzalıdır.

Hakim 196012
¸e-imzalıdır.

OTO KİRALAMA SÖZLEŞMESİ İÇİNDE YER ALAN SENEDE KARŞI MENFİ TESPİT

T.C.
ANKARA
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ
ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARARIDIR

ESAS NO : 2021/370 Esas
KARAR NO : 2022/329

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/06/2021
KARAR TARİHİ : 13/05/2022
KARAR Y.TARİHİ : 25/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında araç kiralama sözleşmesi akdedildiğini, müvekkilinin araç kiralarken imzalamış olduğu araç kiralama sözleşmesi ekinde yer alan boş bir senet imzalatıldığını, müvekkilinin aracı teslim ettikten sonra kira bedelini de ödemiş olması ve aracı da sağlam teslim etmesine rağmen davalının bu senedi müvekkiline iade etmediği ve bu ilişkiden bağımsız yeni bir senetmiş gibi icra takibine koyduğunu, davalı tarafın hiçbir hakkı olmadığı halde kötüniyetli kendisine boş teslim edilen senedi icra takibine konu ettiğinden müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ileAnkara …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden yürütülen takibin iptaline, davalının kötüniyetli olması nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın haksız olarak borçtan kurtulma çabasında olduğunu, dava dilekçesinde müvekkiline herhangi bir borcu olmadığı iddiasında bulunmuş olup iddiasının hukuki dayanağının bulunmadığını, davacı tarafın iddiasına ilişkin olarak borcu bulunmadığına dair herhangi bir belge sunmadığını, davacı tarafın müvekkilini zarara uğratma kastı ile hareket ettiğini, davacının dava dilekçesinde dava değeri olarak 15.000,00 TL gösterildiğini, menfi tespit davasının kısmi olarak açılmasının mümkün olmadığını beyan ederek, haksız ve hukuki mesnetten yoksun olarak ikame edilen işbu davanını reddine karar verilmesini, davacı hakkında alacak miktarının %20’sinden az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER:
1-)Ankara …İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası,
2-)Hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuk son tutanağı,
3-)İcra takibine dayanak senet

YARGILAMA VE GEREKÇE:
Dava, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine konu edilen senet nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce, Ankara …İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı icra dosyasının celp edilip incelenmesinde, davacı tarafça davalı aleyhinde Ankara …İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığı, takip talebinde alacağın, 30.000,00 TL Asıl alacak, 961,64 TL gecikme zammı, 90,00 TL komisyon olmak üzere 31.051,64 TL TOPLAM şeklinde gösterildiği, 30.000,00 TL tutarındaki alacağın icra gideri, vek. ücr. ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek (YILLIK %19,50 (AVANS) değişen oranlarda) faizi ile tahsilinin talep edildiği, davalı tarafça borca ve ferilerine itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu ve süresinde itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmaktadır.
Dosyanın yapılan incelemesinde; davacı tarafın dava dilekçesinde, dava konusu senedin kiralama sözleşmesi ekinde teminat senedi olarak düzenlendiğini, taraflar arasında kiralama sözleşmesinin bulunduğunu, sözleşmeye uygun olarak davacı tarafın aracı kiraladığını, süresinde kullandığını, sözleşmenin sonunda aracı iade ettiğini beyan ettiği anlaşılmıştır.

İlgili kiralama sözleşmesi incelendiğinde, kiralama sözleşmesine konu aracın davacı yedinde bulunduğu süre içerisinde trafik cezalarının, paralı otoyol ve köprü geçişlerinin ödeneceğinin belirtildiği ve sözleşmenin hemen ekinde … adına boş bir senet bulunduğu, sözleşmenin ekindeki senedin yazıları incelendiğinde, “…” soyisminin “P” harfinde düzeltme bulunduğu görülmüştür. Davalı taraf mahkememizce isticvap edilmiş ve beyanında, davacı ile aralarında bir taşıt kiralama sözleşmesi yapıldığını, kiralama sözleşmesine dair sözleşmeye aykırı bir durum oluşmadığını, aracın kendisine iade edildiğini, kendisinin de kiralama sözleşmesi için alınan senedi davacıya iade ettiğini, fakat sonrasında davacı tarafın kendisinden borç aldığını ve bu borca ilişkin ayrı bir senet düzenlendiğini, dava konusu icraya konulan senedin teminat senedi olmadığını, başka bir senet olduğunu belirttiği görülmüş ancak icraya konulan senet ile kiralama sözleşmesinin altındaki senedin birebir aynı senetler olduğu, icra konulan senedin de “…” soyisminin “P” harfinde düzeltme bulunduğu, yazıların aynı yazı olduğu, dolayısıyla davalı tarafın beyanında belirttiğinin aksine, aralarında yeni bir senet düzenlenmediği, icra takibine konan senedin kiralama sözleşmesi ekindeki senet olduğu ve davalının da kabulünde olduğu gibi kiralama sözleşmesine dair sözleşmeye aykırı bir durum oluşmadığı ve ayrıca tüm dosya kapsamına göre davalı tarafın dava konusu senedi takibe koymakta kötü niyetli olduğu değerlendirilerek, davacı lehine de kötü niyet tazminatına hükmedilerek, davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Anlatılan nedenlerle,

1-Davanın Kabulü ile, davacının Ankara …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına konu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile, icra takibinin iptali ile,
%20 icra inkar tazminatının kabulü ile, 6.000,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 2.049,30 TL harçtan peşin alınan 516,17 TL harcın düşümü ile arta kalan 1.503,13 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Peşin alınan 516,17 TL harçla, 59,30 TL başvurma harcının davalı tarafdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. 3, 13 maddeleri gereğince hesaplanan takdiren 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalı tarafdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan, 83,50 TL posta ve tebligat gideri ile vekalet harcı 8,50 -TL’nin toplamı 92,00 TL’nin davalı tarafdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
7-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflar anlaşamadıklarından, Arabuluculuk Yönetmeliği 26/2 maddesi uyarınca Bakanlık bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin, davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,

Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.. 13/05/2022

Katip … Hakim …
¸e-imza ¸e-imza

SENET İPTALİ – ARAÇ KİRALAMA SÖZLEŞMESİ

                     T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR

TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2017/82 Esas
KARAR NO : 2018/219

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/06/2015
KARAR TARİHİ : 05/04/2018
K.YAZIM TARİHİ : 04/05/2018

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :

DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin araç kiralama işi yaptığını, müvekkilinin davalı şirketten araç kiraladığını ve kiralama süresi sonrasında aracı teslim ettiğini, müvekkilinin kiralamış olduğu araç için yapılan sözleşmenin alt kısmında bulunan yırtılarak sözleşmeden alınabilen senedin hiçbir şekilde borç doğuran özelliği olmayıp teminat olarak alındığını, davalının unsurları boş olarak sözleşmeye ek olan senedi haksız kazanç sağlamak amacı ile sözleşmeden kopartarak bağımsız bir senetmiş gibi icraya koyduğunu, müvekkilinin kiraladığı aracı teslim ettikten sonra icraya konu senedin müvekkiline verilmediğini, senedin “malen ahzolunmuş” olduğunu ancak davalı şirket ile müvekkili arasında herhangi bir mal alışverişi olmadığını, müvekkilinin imzaladığı esnada senedin unsurlarının boş olduğunu, senedin sonradan başka bir kalemle ve başka birisi tarafından doldurulduğunu, müvekkilinin sözleşmeyi imzaladığını hatırladığını ancak sözleşmenin alt kısmında bulunan senedi imzalayıp imzalamadığını tam olarak hatırlayamadığını ifade ederek; davalı şirket müvekkiline mal vermişse bu malın teslimini gösteren sevk irsaliyesi ile malın alım satımına ilişkin faturanın davalının ticari defterlerinde olup olmadığının araştırılmasını, icra takibinin bir an önce durdurulması için teminatsız olarak tedbir karan verilmesini, davanın kabulü ile müvekkilin borçlu olmadığının tespiti ile Ankara Batı … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında yapılan icra takibinin iptalini ve icra tehdidi altında ödeme yapılması halinde yapılan ödemelerin istirdadını, icra takibine girişen davalı tarafın takip konusu alacağın %20‘sinden az olmamak kaydı ile icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.

CEVAP :Davalı cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı yana iki yıldır araç kiraladığını, davacı yanın paraya ihtiyacı olduğunu söyleyerek müvekkilinden 35.000,00 TL nakit para aldığını, bunun üzerine müvekkilinin elinde bulunan üst tarafı sözleşme olan ancak sözleşmeye konu edilecek her hangi bir mal veya hizmete konu olmayıp, yalnız nakit verilen para borcuna ilişkin senedin düzenlenerek davacı yanın kendi rızası ile senedi imzaladığını, davacı yanın senet bedelini müvekkiline ödememesi sonucunda icra takibine girişildiğini, takibe konu senedin teminat olarak alınmadığını, davacı yanın müvekkilinden borç istemesi üzerine müvekkilinin iş yerindeki sözleşmeden ayrılabilen hazır senet evrakının kanuna uygun bir şekilde düzenlendiğini, senette yazılı olan “malen” ibaresinin senet düzenlenirken sehven yazıldığını, davaya konu senedi araç kiralama sözleşmesinden ayrı olarak tarafların iradeleri ile düzenlediğini, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200. maddesi gereğince davacı yanın senedin hukuka ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunun ispatını yalnızca senetle yapabileceğini, davacı yanın senedin hukuka ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu senetle ispat etmedikçe senedin geçerliliğini koruyacağını, Sayın Mahkemece imza konusunda inceleme yaptırıldığı takdirde imzaların davacı yana ait olduğunun anlaşılacağını ifade ederek; davanın reddini ve icra takibinin devamını, yargılama ve harçgiderleri ile vekalet ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasını talep etmiştir.

DELİLLER :Ankara Batı …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, Ankara Batı CBS nin … sayılı soruşturma dosyası, ticaret sicil kayıtları, 18/07/2017 tarihli bilirkişi raporu, 20/11/2017 tarihli ve 26/02/2018 tarihli bilirkişi ek raporları ile ile tüm dosya kapsamı.

GEREKÇE :Dava, Ankara Batı …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına konu senetten (bono) dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir.

Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde davanın reddine dair verilen 16/02/2016 tarih 2015/408 Esas 2016/75 karar sayılı kararın; davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 22/11/2016 tarih 2016/7855-15009 E-K sayılı ilamı ile “…yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olmadığı, zira dava konusu senedin keşideci bölümündeki imzalar dışında sol üst köşesinde de bir imza bulunduğu, bu durumda dava konusu senedin araç kiralama sözleşmesi ile birlikte aynı anda düzenlenip, daha sonra senedin sözleşmeden kesilmek suretiyle ayrılarak takibe konmuş olabileceği yolundaki iddianın daha ayrıntılı bir şekilde incelenmesi ve davacının bu konudaki tüm delilleri eksiksiz olarak toplandıktan sonra hep birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği…” belirtilerek bozulmuş, mahkememizce bozma ilamına uyularak 2017/82 esas üzerinden yargılamaya devam olunmuştur.

Davacı, davalıdan araç kiraladığını ve bu nedenle düzenlenen sözleşme ile birlikte sözleşme altındaki davaya konu senedi imzalayıp teminat amacıyla davalı şirkete verdiğini, ancak sonradan kiralanan araç davalıya iade edildiği halde teminat senedinin geri verilmediğini, senedin karşılıksız kaldığını iddia etmektedir.

Davalı taraf ise, …’ın davacıya borç para verdiğini, o sırada şirkette bulunan matbu araç kiralama sözleşmelerinden birinin alt kısmındaki bölümün kesilerek bu senedin düzenlendiğini, teminat iddiasının yerinde olmadığını savunmaktadır.

Menfi tespit talebinin temel ilişkiden bağımsız soyut borç ikrarı içeren emre muharrer senede (bono) ilişkin bulunması karşısında, kural olarak ispat yükü davacıdadır. Davacının, davaya konu senedin araç kiralama sözleşmesinin teminatı olduğu ve senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu ispat etmesi gerekmektedir.

Davaya konu senedin araç kiralama sözleşmesinin bir parçası olduğu, sözleşmeden ayrılarak düzenlendiği hususu davalı yanın da kabulündedir.

Davacı vekilinin, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, müvekkilinin taraf olduğu araç kiralama sözleşmesi ile takibe konu senedin karşılaştırılarak, araç kiralama sözleşmesinin parçası olup olmadığının tespit edilmesi yönündeki talebi üzerinde davacı şirketin ticari defter ve kayıtları ile araç kiralama sözleşmeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.

Davalı tarafça ticari defter ve kayıtların bulunduğu adres bildirilerek yerinde inceleme yapılması talep edilmiş ve bu yönde ara karar oluşturulmuş ise de; görevlendirilen mali müşavir bilirkişi tarafından sunulan 18/07/2017 ve 20/11/2017 tarihli raporlarda, davalıya ait ticari defter ve kayıtları inceleme imkanının tanınmadığının ifade edilmesi üzerine, davalı yana 2014 ve 2015 yıllarına ait ticari defter ve belgeler ile araç kiralama sözleşme asıllarının dosyaya sunumu için kesin süre verilmiş, davalı tarafça sadece ticari defterler dosyaya sunulmuş, araç kiralama sözleşme asılları ise sunulmamıştır.

Bilirkişi tarafından, davalının sunduğu ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan inceleme neticesi düzenlenen 26/02/2018 tarihli raporda; davalı şirkete ait ticari defterlerin 6102 sayılı TTK’nun 64 vd. maddelerinde belirli yasal şartları tam olarak taşıdığı ve sahibi lehine delil gücüne sahip olduğu, dava dilekçesinde bahsi geçen senedin davalı şirket ticari defter kayıtlarında yer almadığı yönünde kanaat bildirilmiştir.

Mahkememizce iddia, savunma, benimsenen 18/07/2017, 20/11/2017 ve 26/02/2018 tarihli bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı şirketin araç kiralama işiyle uğraştığı, her ne kadar verilen kesin süreye rağmen davalı tarafça araç kiralama sözleşme asılları dosyaya kazandırılmamış ve dolayısıyla taraflar arasında aktedilen araç kiralama sözleşmesinin incelenmesine imkan sağlanmamış ise de, davacıya araç kiralandığının davalının da kabulünde olması, takip ve dava konusu senedin sol üst köşesinde yer alan imzanın çıplak bir gözle bakıldığında dahi keşideci imzasıyla aynı olduğunun görülmesi ve dava konusu senedin davalı şirket ticari defter kayıtlarında da yer almaması karşısında, nizalı senedin sol üst köşesindeki imzanın araç kiralama sözleşmesine atılan davacı imzası olduğu, araç kiralama sözleşmesi ile birlikte aynı anda (teminat amacıyla) düzenlendiği, davacı tarafça araç teslim edilip ücreti ödenmesine rağmen, teminat amacıyla verilen senedin sözleşmeden kesilmek suretiyle ayrılarak ve düzenlenerek takibe konulduğu, bu senet nedeniyle davacının davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

İİK’nun 72/5 maddesi gereğince davacıyı (borçluyu) menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşıldığından, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın % 20’si oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davanın KABULÜNE; Ankara Batı … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına konu keşidecisi …, lehtarı … Temizlik Hizmetleri Ltd. Şti. olan 17/04/2014 keşide, 17/05/2014 ödeme tarihli 35.000,00 TL bedelli bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin kabulüne, takibe konu senet bedelinin %20’si oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 2.390,85 TL harçtan peşin alınan 597,72 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.793,13 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacıdan dava açılırken tahsil edilen 27,70 TL başvurma harcı, 4,10 TL vekalet harcı, 597,72 TL peşin harç olmak üzere toplam 629,52 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yargılamada yapmış olduğu 450,00 TL bilirkişi ücreti, 255,10 TL posta ve tebligat ücreti olmak üzere toplam 705,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 4.200,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 05/04/2018

Katip Hakim
e-imza e-imza

KANSER İLAÇ BEDELLERİNİN SGK TARAFINDAN KARŞILANMASI

 T.C.

SAKARYA

3. İŞ MAHKEMESİ

ARA KARAR

ESAS NO : 2021/36 Esas

HAKİM :

KATİP :

İHTİYATİ TEDBİR İSTEYEN

DAVACI :

VEKİLİ : Av.

KARŞI TARAF

DAVALI : SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI 

 TALEP : İhtiyati tedbir

TALEP TARİHİ : 20/01/2021

KARAR TARİHİ : 02/02/2021

Davacı ….vekili Av…… 20/01/2021  tarihli  dava dilekçesi ile, davacının kullandığı ilaçların SGK tarafınan ödenmesine ilişkin ihtiyati tedbir talep ettiğinden;

Dilekçe ve dosya içeriği incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

 Davacının ihtiyati tedbir talebinin  KABULÜ İLE;

Tespit edilen kanser  teşhisi neden ile   Kocaeli  Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Üniversitesi Hastanesinde tedavi gördügü beyan edilen davacının, 27/01/2021 tarihli Doç.Dr. ……. tarafından düzenlenen uzman görüşü yazısında; yaygın evre küçük hücreli akciğer kanseri tanısı tedavi olan, daha sonra 23/12/2020 tarihinde  tedavisine başlandığı ve halen tedavisinin devam ettiğinin, Atezolizumab (tecentriq 1200 mg)   etkin maddeli ilacın dava sonuna kadar ÜCRETİNİN SGK KURUMU TARAFINDAN ÖDENMESİNE,

İtirazı kabil olarak dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.

Katip    Hakim

E-İMZA  E-İMZA

GECE VAKTİ YAĞMA – BERAAT

T.C.
ŞANLIURFA
3. AĞIR CEZA MAHKEMESİ

DOSYA NO : 2009/72
KARAR NO : 2009/115
C.SAVCILIĞI ESAS NO : 2009/1969

GEREKÇELİ KARAR
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

BAŞKAN : CELAL DURSUN 36951
ÜYE : AZİZ SAĞIR 37016
ÜYE : ZEYNEP ATEŞ 107669
C. SAVCISI : RAMAZAN ŞEREMET 38106
KATİP : MEHMET YAVUZ 110317

DAVACI : K.H.
MAĞDUR : G.G
SANIK : M. S. K
MÜDAFİİ : Av. SELİM HARTAVİ,
TUTUKLAMA – TAHLİYE : tutuklama 06/04/2009 – tahliye 13/04/2009

SUÇ : Gece Vakti Yağma
SUÇ TARİHİ / SAATİ : 06/03/2009
SUÇ YERİ : ŞANLIURFA/MERKEZ
KARAR TARİHİ : 25/06/2009

Yukarıda açık kimliği yazılı sanık/sanıklar hakkında mahkememizde yapılan duruşma sonunda:

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

İDDİA : Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 07/04/2009 tarih ve 2009/1969 esas, 2009/135 sayılı iddianamesi ile; mağdurun 06/03/2009 günü saat 19:30 sıralarında işyerinden çıkarak yaya olarak ikametine gitmek üzere ilimiz Şehitlik kavşağını geçerek Mahmut Yıldız üst geçidine yetişmeden otobüs durağının arkasından geçtiği sırada şüphelinin mağdurun sırtına bir tekme vurarak mağdurun elindeki içerisinde makyaj malzemeleri ve önemsiz kartlar bulunan çantayı almaya çalıştığı, mağdurun direnmesi üzerine şüphelinin mağduru çanta ile birlikte sürüklemesi üzerine mağdurun çantayı bıraktığı, şüphelinin çantayı alarak ilimiz İpekyol mh. Atakan apt. No:11 sayılı ikametin merdivenlerinin üzerine içerisindekileri dağıtarak bıraktığı, müştekinin belirtmiş olduğu eşgallere uyan şüphelinin olayın akabinde polis memurlarınca yakalandığı, şüphelinin, müştekiye 06/04/2009 tarihinde yaptırılan teşhisinde müştekinin şüpheliyi tam ve net olarak teşhis ettiğini, çantasını zorla alan şahsın şüpheli M. S. K. olduğunu beyan ettiği, şüphelinin alınan beyanında üzerine atılı suçu kabul etmediği, şüphelinin bu şekilde üzerine atılı suçu işlediğinden bahisle cezalandırılması için mahkememize kamu davası açılmıştır.

C.SAVCISI ESAS HAKKINDAKİ İDDİA VE GÖRÜŞÜNDE: Her ne kadar sanık M. S. K. hakkında mağdur G. G.e yönelik yağma suçundan dava açılmış ise de; sanığın atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetini gerektirecek her türlü şüpheden uzak delil bulunmadığından sanığın beraatine karar verilmesi talep ve mütalaa olunmuştur.

SAVUNMA:
Sanık M.S.K savunmasında: Olay tarihinde akşam saatlerinde evinden çıkıp ipekyol mahallesinde bir kahvehaneye gittiğini, polislerin durdurarak bir kapkaç olayına karıştığını söylediklerini, hiçbir şekilde suçlamayı kabul etmediğini, böyle bir olaya karışmadığını savunmuştur.
Mağdur G. G. beyanında: Olay tarihinde havanın kararmış olduğu bir saat diliminde kapkaç olayına maruz kaldığını, bu esnada omzuna asılı biçimde taşıdığı omuz çantasını arkasından tekme atmak suretiyle kendisini yere düşürerek bir kişinin aldığını, havanın karanlık olması, sanığın boynuna siyah-beyaz puşi takmış oluşu sebebiyle sanığı kesin biçimde göremediğini, ancak gördüğü kadarıyla saçlarının uzun olduğu ve kirli sakalı olduğunu, huzurda bulunan sanığın şuanki halinin olaya karışan kişiye benzemediğini ancak daha önce yaptırılan teşhiste sanığın halinin farklı olduğunu, yine de yüzde yüz kesinlikle bir teşhis yapamadığını ancak teşhiste gösterilen şahsın büyük ihtimal çantasını alan kişi olduğunu düşündüğünü beyan etmiştir.

DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, ULAŞILAN KANAAT, SABİT GÖRÜLEN FİİL VE SUÇUN NİTELENDİRİLMESİ:

Dosya incelenip tüm deliller değerlendirilmşitir. Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi ile olay tarihinde sanığın mağdurun sırtına tekme ile vurarak mağdurun elindeki çantayı almaya çalıştığı, mağdurun direnmesi üzerine sanığın mağduru çanta ile sürükleyerek mağdurun çantayı bırakmasını sağladığı belirtilerek kamu davası açılmıştır. Sanık tüm aşamalarda suçlamayı reddetmiştir. Mağdurenin 06/03/2009 tarihli emniyetteki ifadesinde olayın meydana geldiği yer karanlık olduğu için şahsın eşkalini tam olarak görmediğini, bu yüzden şahsı görse de tanıyamayacağını ifade etmesi, 06/04/2009 tarihinde mağdur sanığı teşhis etse de bu teşhisin olaydan 1 ay sonra yaptırılması ve sanık haricinde teşhise alınanların yaşları konusnuda bilgi bulunmamasının bu teşhis hakkında kuşku uyandırması, sanık ilk yakalandığında polislerden kaçmadığının ve bu sebeple sırtının terli olmadığının polis tutanağı ile tespit edilmiş oluşu, sanık aleyhine de başkaca delil bulunmaması karşısında beraate dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçeye göre;
Her ne kadar sanık M. S. K hakkında mağdur G.G’e yönelik yağma suçundan dolayı cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de; sanığın atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetini gerektirecek her türlü şüpheden uzak kesin ve yeterli delil elde edilemediğinden sanığın atılı suçtan BERAATİNE,
Yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına,
Beraat eden sanığın kendisini vekaletnameli avukat ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Ücret Tarifesinin 13/son maddesi hükümleri göz önüne alınarak 1.250 YTL ücret-i vekaletin Hazineden tahsili ile sanığa verilmesine,
Beraat edip tutuklulukta kalan sanığa CMK’nun 141 ve devamı maddeleri gereğince tazminat isteme hakkının olduğunun bildirilmesine(Haklar ve tazminat usulü bildirildi),
İlişkin, isteğe uygun olarak verilen hüküm sanık, sanık müdafii, mağdur ve mağdur vekilinin yüzüne karşı verildiğinden açıklamadan itibaren bir hafta içinde mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine beyanda bulunulması yoluyla, İstinaf Mahkemelerinin henüz göreve başlamaması sebebiyle, Yargıtay yolu açık olmak üzere, C.Savcısı Ramazan Şeremet (38106)’in huzuru ile açıkça okunup, gerekçesi ana çizgileri ile anlatıldı.25/06/2009

Başkan 36951

Üye 37016

Üye 107669

Katip 110317

FETÖ/PDY YAPILANMASIYLA İRTİBATLI OLAN ŞİRKET- İŞÇİ ALACAĞININ TAHSİLİ -KHK İLE KAPATILAN ŞİRKETLER- İDARİ İŞLEMİN İPTALİ VE TAM YARGI DAVASI

T.C.
ŞANLIURFA
2. İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/270
KARAR NO : 2020/1261

DAVACI : Ş. A.
VEKİLİ : AV. SELİM HARTAVİ

DAVALI : ŞANLIURFA VALİLİĞİ

DAVANIN ÖZETİ : Davacı tarafından, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Şanlıurfa Uzmanlar Tıp Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi’ne bağlı Özel OSM Ortadoğu Hastanesi’nde iş sözleşmesine bağlı olarak çalışmakta iken, sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğinden bahisle ödenmeyen işçilik alacaklarının tahsili amacıyla Şanlıurfa 1. İş Mahkemesi nezdinde açılan davanın 675 sayılı KHK uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmesi sonrasında, 670 sayılı KHK’nın 5. maddesi uyarınca, işçilik alacaklarının ödenmesi talebiyle davalı idareye yapılan başvurunun, 2016 yılı ile ilgili sadece ilk 3 aya ilişkin defterler mevcut olduğundan bahisle sonraki aylarda ödeme yapılıp yapılmadığının tespit edilemediği gerekçesiyle reddine ilişkin Şanlıurfa Valiliği’nin 25/11/2019 tarih ve 502073 sayılı işleminin iptali ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 7.000,00-TL işçilik alacağının iş akdinin feshi veya ihtar tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Usule ilişkin olarak; davacının hukuki durumunu etkileyen idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir idari işlem bulunmadığından davanın incelenmeksizin reddi gerektiği, esasa ilişkin olarak ise; 670 sayılı KHK’nın 5. maddesinde yer alan şartlar yönünden idarece bir işlem tesis edilmeksizin Mahkemece idare aleyhine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, davacının talebinin süresinde ve usulüne uygun olarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği ve davacının herhangi bir alacağının bulunup bulunmadığı hususlarındaki değerlendirmenin İnceleme ve Değerlendirme Komisyonunun görüş ve önerisi çerçevesinde Şanlıurfa İl KHK İşlemeleri Bürosu tarafından neticelendirileceği ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesi Hakimliği’nce, dava konusu uyuşmazlık miktarının tek hakim parasal sınırının altında kalması nedeniyle davacı tarafın duruşma talebi yerinde görülmeyerek duruşma yapılmaksızın ve davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek, dava dosyası incelenerek işin esası hakkında gereği düşünüldü:

Dava, davacı tarafından, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Şanlıurfa Uzmanlar Tıp Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi’ne bağlı Özel OSM Ortadoğu Hastanesi’nde iş sözleşmesine bağlı olarak çalışmakta iken, sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğinden bahisle ödenmeyen işçilik alacaklarının tahsili talebiyle davalı idareye yapılan başvurunun reddine ilişkin Şanlıurfa Valiliği’nin 25/11/2019 tarih ve 502073 sayılı işleminin iptali ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 7.000,00-TL işçilik alacağının iş akdinin feshi veya ihtar tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin “Kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin tedbirler” başlıklı 2. maddesinde; “Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen; a) Ekli (I) sayılı listede yer alan özel sağlık kurum kuruluşları (…) kapatılmıştır.” hükmü düzenlenmiş, ekli (I) sayılı listede Özel OSM Ortadoğu Hastanesi ve Özel Uzmanlar Tıp Merkezi’nin isimlerine yer verilmiştir.

670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin “Devir işlemlerine ilişkin tedbirler” başlıklı 5. maddesinde;

“(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü taşınır, taşınmaz, malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının (devralınan varlık); her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye, idare etmeye, avans dahil her türlü alacak, senet, çek ve diğer kıymetli evraka ilişkin olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya, devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle tevsik edilen borç ve yükümlülükleri tespite ve hiçbir şekilde devralınan varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, asıl borçlu ve diğer kefiller hakkında kesin aciz vesikası bulunan haller hariç olmak üzere kefaletten doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne veya diğer terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla bu varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde ödemeye, kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak vermediği mal ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili mümkün olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve alacaklar ile taahhüt ve garantilerin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş ve daha önce kaldırılmış takyidatları kredinin veya borcun ödenebilmesini sağlamak amacıyla kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya, menkul rehinleri dikkate almaya, devralınan varlıklara konulan takyidatların sınırlarını belirlemeye ve kaldırmaya, finansal kiralama dahil sözleşmelerin feshine veya devamına karar vermeye, devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi, elden çıkarılması için gerekli her türlü tedbiri almaya, gerektiğinde devralınan varlıkların tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum ve kuruluşlarına devretmeye, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları iadeye, kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak varlıkların kapsamını belirlemeye, tereddütleri gidermeye, uygulamaları yönlendirmeye, bütün bu işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye, vakıflar yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(2) Bu madde kapsamında devralınan varlıklardan nakit ve diğer hazır değerler emanet, diğer varlıklar ise nazım hesaplarda izlenir. Nazım hesaplarda izlenen varlıklardan elden çıkarılanların tutarı emanet hesaplarına alınır. Ödenmesine karar verilen borçlar bu emanetlerden ödenerek kalan tutar bütçeye gelir kaydedilir.
(3) Kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının bağlı oldukları şirketlerin faaliyetleri sonlandırılarak ticari sicil kayıtları resen terkin edilir. Bunların devralınan varlıkları dışındaki varlıkları da Hazineye bedelsiz devredilmiş sayılır. Bu durumda şirketlere daha önce atanmış kayyımlar tasfiye memuru olarak görevlendirilebilir veya bu şirketlere tasfiye memuru atanabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve birinci fıkrada yer alan hususları bu şekilde devralınan varlıklar için de uygulamaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(4) Birinci fıkra kapsamında tespite konu edilebilecek borç ve yükümlülüklere ilişkin olarak hak iddiasında bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak düşürücü süre içerisinde ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle müracaat edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak kapatma işlemlerinde ise altmış günlük süre kapatma tarihinden itibaren başlar.
(5) (Değişik fıkra: 2/1/2017 – 679 S.K.H.K./6. md) Borçların ödenmesinde, kamu idarelerine ödenmesi gereken vergi, resim, harç, fon kesintisi, pay gibi borçlar, çalışanların sigorta primleri, rehinli alacaklar, enerji, iletişim ve su kullanım borçları, çeşidine bakılmaksızın beşyüz Türk Lirasını geçmeyen borçlar ve diğerleri şeklinde sıralama esas alınır. Kapatılan özel öğretim kurum ve kuruluşları, kurs, dershane, öğrenci yurtları ve pansiyonlara avans veya peşin ödeme şeklinde kapatma tarihinden sonraki dönemler için ifa edilmiş olan öğrenim ve barınma bedelleri, yukarıda belirtilen sıraya tabi tutulmaksızın iade edilir. (…)” hükmüne yer verilmiştir.

675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin “Dava ve takip usulü ” başlıklı 16. maddesinde; “(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
(2) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce başlatılan icra ve iflas takipleri ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen takipler hakkında icra müdürlüklerince, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca düşme kararı verilir. Bu kararlar dosya üzerinden kesin olarak verilir ve takip alacaklısına resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı takip giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
(3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.
(4) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz.” hükmü yer almıştır.

Maliye Bakanlığının Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri Uyarınca Kapatılan Kurum ve Kuruluşlar Hakkında Yapılacak İş ve İşlemlere İlişkin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Genelgesinin (2016/1) “İstihkak ve alacak taleplerine yönelik başvuruların değerlendirilmesi” başlıklı 14. maddesinde “(1) Kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin istihkak ve alacak talepleri, bunların yönetim merkezinin bulunduğu yerdeki İl KHK İşlemleri Bürosuna gönderilmek üzere alacaklının yerleşim yerindeki İl KHK İşlemleri Bürosuna yapılabilir. (2) Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmadığı tespit edilen kişilerce kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle tevsik edilen alacak ve istihkak talepleri, değerlendirilmek üzere İl KHK İşlemleri Bürosu tarafından görevli İnceleme ve Değerlendirme Komisyonuna iletilir. İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu, bu belgelerle birlikte diğer bilgi ve belgeleri de tetkik etmek ve gerektiğinde ilgililerin görüşlerine başvurmak suretiyle alacak ve istihkak taleplerine ilişkin görüş ve önerilerini rapora bağlar. İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu tarafından düzenlenen raporu, işlem yapılmak üzere İl KHK İşlemleri Bürosuna gönderilir. (3) Borçların ödenmesindeki sıralama dikkate alınmak suretiyle Bakanlıkça belirlenecek tutarı aşmayan istihkak ve alacak talepleri, İl KHK İşlemleri Büroları tarafından sonuçlandırılır. (4) Bakanlıkça belirlenecek tutarı aşan istihkak ve alacak taleplerine ilişkin İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu raporu, İl KHK İşlemleri Bürosu tarafından gerekçeli görüşüyle birlikte nihai karar verilmek üzere Bakanlığa iletilir” düzenlemesi yer almaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Şanlıurfa Uzmanlar Tıp Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi’ne bağlı Özel OSM Ortadoğu Hastanesi’nde iş sözleşmesine bağlı olarak çalışmakta iken, sözleşmesinin haklı bir nedene dayanmaksızın feshedildiğinden bahisle 21/02/2016 tarihinde Şanlıurfa 1. İş Mahkemesi nezdinde iş sözleşmesinden kaynaklanan işçilik alacaklarının tahsili için dava açtığı, davalı şirketin KHK ile kapatılması ve 675 sayılı KHK’nin yürürlüğe girmesi sonrasında Şanlıurfa 1. İş Mahkemesi tarafından, 12/01/2017 tarih ve E:2016/217, K:2017/31 sayılı karar ile 675 sayılı KHK’nin 16/1. maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verildiği, bu kararda davacının 675 sayılı KHK’nın 4. maddesi uyarınca ve 670 sayılı KHK’nın 5. maddesi usulünce 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde ilgili idareye başvurabileceğinin ihtar edildiği, kararın davacıya tebliğ edilmesi üzerine davacı tarafından, Şanlıurfa Milli Emlak Müdürlüğü’ne 14.03.2017 tarihli başvuru dilekçesi ile başvuruda bulunularak iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının ödenmesinin talep edildiği, başvurunun davalı idare tarafından tesis edilen 25/11/2019 tarih ve 502073 sayılı işlemle 2016 yılı ile ilgili sadece ilk 3 aya ilişkin defterler mevcut olduğundan bahisle sonraki aylarda ödeme yapılıp yapılmadığının tespit edilemediği gerekçesiyle reddedilmesi üzerine bu işlemin iptali ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 7.000,00-TL işçilik alacağının iş akdinin feshi veya ihtar tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davanın Şanlıurfa Valiliği’nin 25/11/2019 tarih ve 502073 sayılı işleminin iptali istemine yönelik kısmına ilişkin olarak;

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden; kapatılan ve sevk ve idaresi ilgisine göre Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum ve kuruluşların borçlarının ödenmesi ile ilgili olarak bir takım esasların getirildiği, buna göre; devralınan varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, asıl borçlu ve diğer kefiller hakkında kesin aciz vesikası bulunan haller hariç olmak üzere kefaletten doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütüne veya diğer terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla bu varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde ödemek hususunda davalı idarenin yetkili kılındığı, borçların ödenmesinde, kamu idarelerine ödenmesi gereken vergi, resim, harç, fon kesintisi, pay gibi borçlar, çalışanların sigorta primleri, rehinli alacaklar, enerji, iletişim ve su kullanım borçları, çeşidine bakılmaksızın beşyüz Türk Lirasını geçmeyen borçlar ve diğerleri şeklinde sıralamanın esas alınacağı ve kapatılan özel öğretim kurum ve kuruluşları, kurs, dershane, öğrenci yurtları ve pansiyonlara avans veya peşin ödeme şeklinde kapatma tarihinden sonraki dönemler için ifa edilmiş olan öğrenim ve barınma bedellerinin ise, yukarıda belirtilen sıraya tabi tutulmaksızın iade edileceğinin, Maliye Bakanlığınca belirlenecek tutarı aşmayan miktar yönüyle taleplerin İl KHK İşlemleri Bürosunca sonuçlandırılacağının, Bakanlıkça belirlenen miktarı aşan tutar yönüyle İl KHK İşlemleri Bürosunun gerekçeli görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca bir karar verileceğinin düzenlendiği görülmektedir.

Uyuşmazlıkta, davalı idarece, devralınan şirkete ait 2016 yılı ile ilgili sadece ilk 3 aya ilişkin defterler mevcut olduğundan bahisle sonraki aylarda ödeme yapılıp yapılmadığının tespit edilemediği gerekçesiyle dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmakla, kendisine mevzuatta verilen görevleri yerine getirirken her türlü araştırma ve soruşturma imkanına sahip olan idarece, davacının hangi tarihler arasında ilgili kurumda çalıştığı, işe giriş ve işten ayrılış bildirgeleri ile davacının hangi nedenle işten ayrıldığının ve iş sözleşmesi feshinin haklı bir nedene dayanıp dayanmadığı hususları ile davacının terör örgütleriyle aidiyeti, iltisakı veya irtibatı bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılarak davacının ödemeye esas alacağı olup olmadığının tespit edilmesi, akabinde devralınan varlıkların değerini geçmemesi ve ek mali külfet getirmemesi, asıl borçlu ve diğer kefiller hakkında kesin aciz vesikası bulunan haller hariç olmak üzere kefaletten doğmaması ve gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde ve mevzuatta gösterilen sıralamaya tabii olarak işlem tesis edilmesi gerekirken, 2016 yılı ile ilgili sadece ilk 3 aya ilişkin defterler mevcut olduğundan bahisle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmaktadır.

Davanın işçilik alacaklarının ödenmesine karar verilmesi istemine yönelik kısmına ilişkin olarak ise;
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, davacının talebinin, devralınan şirkete ait 2016 yılı ile ilgili sadece ilk 3 aya ilişkin defterler mevcut olduğundan bahisle sonraki aylarda ödeme yapılıp yapılmadığının tespit edilemediği gerekçesiyle reddedilmeside hukuka uyarlık bulunmadığından, davacının kapatılan kuruluştan olan alacak talebi yönüyle İl KHK İnceleme ve Değerlendirme Komisyonunca, davacının hangi tarihler arasında ilgili kurumda çalıştığı, işe giriş ve işten ayrılış bildirgeleri ile davacının hangi nedenle işten ayrıldığının ve iş sözleşmesi feshinin haklı bir nedene dayanıp dayanmadığı hususları ile davacının terör örgütleriyle aidiyeti, iltisakı veya irtibatı bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılarak davacının ödemeye esas alacağı olup olmadığının tespit edilmesi, akabinde devralınan varlıkların değerini geçmemesi ve ek mali külfet getirmemesi, asıl borçlu ve diğer kefiller hakkında kesin aciz vesikası bulunan haller hariç olmak üzere kefaletten doğmaması ve gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması koşulları yönüyle değerlendirme yapılmak suretiyle miktara göre talep hakkında İl KHK İşlemleri Bürosu veya Maliye Bakanlığınca bir karar verilmesi gerektiğinden, davacının işçilik alacağının olup olmadığı, işçilik alacağının bulunması durumunda ödenmesi gereken miktarın ne kadar olduğu idarece yapılacak araştırma ve değerlendirme sonucunda ortaya çıkacağından, bu aşamada davacının işçilik alacaklarının ödenmesi talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmaktadır.

Hükmedilmesi gereken vekalet ücreti yönünden yapılan değerlendirme neticesinde ise;
24/11/2020 tarihinde yürürlüğe giren 2021 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Seri davalarda ücret” başlıklı 22. maddesinde; “İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar ister ayrı dava konusu yapılsın ister bir davada birleştirilsin toplamda on dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine, toplamda elli dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %50’si oranında avukatlık ücretine, toplamda yüz dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %40’ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzden fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %25’i oranında avukatlık ücretine hükmedilir.(…)” düzenlemesi yer almaktadır.

Dava dosyasında ki bilgi ve belgelerden; 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Şanlıurfa Uzmanlar Tıp Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi’ne bağlı Özel OSM Ortadoğu Hastanesinde iş sözleşmesi ile çalışan ve sözleşmesinin haklı bir nedene dayanmadan feshedildiğini ileri süren kişiler tarafından, iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının ödenmesi talebiyle yapılan başvuruların aynı idarece, aynı gerekçeyle reddedildiği, işlemlere karşı açılan davaların, aynı sebepten doğduğu, aynı konuya ilişkin olduğu ve aynı davalıya karşı açıldığı, Şanlıurfa İdare Mahkemeleri’nde açılan dava sayısının toplamda 100’den fazla olduğu görülmekle, söz konusu davaların seri dava niteliğinde olduğu sonucuna varılmaktadır.

Bu durumda, bakılmakta olan dava ile aynı istemle açılmış çok sayıda dosya bulunması nedeniyle seri dava niteliğindeki söz konusu davalar için, taraflara ölçüsüz bir yükümlülük getirmeyecek biçimde ve taraf vekillerinin harcadığı emek ve mesai dikkate alınarak vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden, 2021 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Seri Davalarda Ücret” başlıklı 22. maddesi ile belirlenen tam ücretin %25’i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, davacının tazminat istemi hakkında ise karar verilmesine yer olmadığına, dava sonucu itibariyle kısmen iptal, kısmen KVYO ile sonuçlandığından aşağıda dökümü yapılan 216,35-TL yargılama gideri ile 2021 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin yukarıda yer verilen 22. maddesi uyarınca belirlenen 510,00-TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, dava açılma aşamasında nisbi olarak yatırılan 119,55-TL harçtan 54,40-TL tutarındaki maktu harcın mahsubu sonucu kalan 65,15-TL harcın ve artan posta ücretinin davacıya iadesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin birinci fıkrası gereğince kesin (istinaf yolu kapalı) olarak, 29/12/2020 tarihinde karar verildi.

 

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI -EVDE İZOLASYON TEDBİRİNE UYMAMA – İDARİ PARA CEZASININ İPTALİ

T.C.
ŞEBİNKARAHİSAR
SULH CEZA HÂKİMLİĞİ
DEĞİŞİK İŞ KARAR
DEĞİŞİK İŞ NO : 2020/694 D.İş

HAKİM : ÖMER FARUK BAĞLI 189624
KATİP : SEFA ÖCER 185178

İTİRAZ EDEN : Y.Ş.
KARARINA İTİRAZ EDİLEN : ŞEBİNKARAHİSAR İLÇE JANDARMA KOMUTANLIĞI, İlçe Jandarma Trafik Tim Komutanlığı Şebinkarahisar/ GİRESUN

İTİRAZIN KONUSU : İdari yaptırım kararı
İTİRAZ TARİHİ : 06/10/2020

Muteriz Y. Ş.’in Hakimliğimize vermiş olduğu 06/10/2020 havale tarihli dilekçesiyle tarafına idari para ceza tutanağı düzenlendiğini bildirerek itiraz etmiştir.

İtirazın müddeti içinde yapıldığı ve cezanın yazılış biçimine göre itirazın mümkün olduğu anlaşılmakla;
İtiraz dilekçesi ve ekleri incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :

İtiraz eden Y. Ş.’in 06/10/2020 havale tarihli dilekçesinde özetle; Şebinkarahisar Kaymakamlığı İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından sokağa çıkma kısıtlamasını ihlal etmekten tarafına verilen idari yaptırım kararının kaldırılmasını mağduriyetinin giderilmesini arz ve talep etmiştir.

Şebinkarahisar İlçe Jandarma Komutanlığının 14/10/2020 havale tarihli yazısı ile ; İlgili Trafik İdari Para Cezası Kararına yapılan itiraza ait dilekçede belirtilen hususlara karşı beyanlar ile tüm bilgi, belge ile yapılan işlemlerin Hakimliğimize gönderildiği görülmüştür.

Dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelerden itiraza konu İdari Yaptırım Karar Tutanağına süresi dahilinde itiraz edildiği ve Hakimliğimizin itirazı incelemede görevli ve yetkili olduğu anlaşılmıştır.

Dosya üzerinden karar verilmesinin mümkün olduğu anlaşılmış ve duruşma açılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

İtiraz edenin dilekçesi, Şebinkarahisar İlçe Jandarma Komutanlığının cevabi yazıları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;Olağan dönemlerde temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa’nın 13’üncü maddesi; “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” şeklindedir.

1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27’nci maddesi; Umumi hıfzıssıhha meclisleri mahallin sıhhi ahvalini daima nazarı dikkat önünde bulundurarak şehir ve kasaba ve köyler sıhhi vaziyetinin ıslahına ve mevcut mahzurların izalesine yarayan tedbirleri alırlar. Sari ve salgın hastalıklar hakkında istihbaratı tanzim, sari ve içtimai hastalıklardan korunmak çareleri ve sıhhi hayatın faideleri hakkında halkı tenvir ve bir sari hastalık zuhurunda hastalığın izalesi için alınan tedbirlerin ifasına muavenet eylerler”. şeklindedir.

Aynı Kanunun 57’nci maddesi; “Kolera, veba (Bübon veya zatürree şekli), lekeli humma, karahumma (hummayi tiroidi) daimi surette basil çıkaran mikrop hamilleri dahi – paratifoit humması veya her nevi gıda maddeleri tesemmümatı, çiçek, difteri (Kuşpalazı) – bütün tevkiatı dahi sari beyin humması (İltihabı sahayai dimağii şevkii müstevli), uyku hastalığı (İltihabı dimağii sari), dizanteri (Basilli ve amipli), lohusa humması (Hummai nifası) ruam, kızıl, şarbon, felci tıfli (İltihabı nuhai kuddamii sincabii haddı tifli), kızamık, cüzam (Miskin), hummai racia ve malta humması hastalıklarından biri zuhur eder veya bunların birinden şüphe edilir veyahut bu hastalıklardan vefiyat vuku bulur veya mevtin bu hastalıklardan biri sebebiyle husule geldiğinden şüphe olunursa aşağıdaki maddelerde zikredilen kimseler vak’ayı haber vermeğe mecburdurlar. Kudurmuş veya kuduz şüpheli bir hayvan tarafından ısırılmaları, kuduza müptela hastaların veya kuduzdan ölenlerin ihbarı da mecburidir.” şeklindedir.

Yine aynı Kanunun 72’nci maddesi; “57 nci maddede zikredilen hastalıklardan biri zuhur ettiği veya zuhurundan şüphelenildiği takdirde aşağıda gösterilen tedbirler tatbik olunur:
1-Hasta olanların veya hasta olduğundan şüphe edilenlerin ve hastalığı neşrü tamim eylediği tetkikatı fenniye ile tebeyyün edenlerin fennen icap eden müddet zarfında ve sıhhat memurlarınca hanelerinde veya sıhhi ve fenni şartları haiz mahallerde tecrit ve müşahede altına vaz’ı.
2-Hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbikı.
3-Eşhas, eşya, elbise, çamaşır ve binaların ve fennen intana maruz olduğu tebeyyün eden sair bilcümle mevaddın fenni tathiri.
4-Hastalık neşreden haşarat ve hayvanatın itlafı.
5-Memleket dahilinde seyahat eden eşhasın icap eden mahallerde muayenesi ve eşyalarının tathiri.
6-Hastalığın sirayet ve intişarına sebebiyet veren gıda maddelerinin sarf ve istihlakinin men’i.
7-Dahilinde sari ve salgın hastalıklardan biri zuhur eden umumi mahallerin tehlike zail oluncaya kadar set ve tahliyesi”

Görüldüğü üzere kanun metninde sayılan hastalıklar sınırlı olarak sayılmıştır. Keza Anayasa Mahkemesi de zorunlu aşı uygulamaları çerçevesinde yapılan bireysel başvurularda kanunda yer alan hastalıkların tahdidi olarak sayıldığı görüşündedir. (Örnek olsun: Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru, 2013/1789, 11.11.2015, § 71) Ancak Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun 64’üncü maddesi: “57 nci maddede zikredilenlerden başka her hangi bir hastalık istilai şekil aldığı veya böyle bir tehlike baş gösterdiği takdirde o hastalığın veya her hangi bir hastalık şeklinin memleketin her tarafında veya bir kısmında ihbarı mecburi olduğunu neşrü ilâna ve o hastalığa karşı bu kanunda mezkür tedabirin kaffesini veya bir kısmını tatbika Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti salahiyettardır.” şeklinde olup Sağlık Bakanlığı’na maddede sayılan hastalıklar dışında bir hastalığın istilai şekil alması halinde kanunda belirtilen önlemlerin alınması yetkisinin verildiği görülmektedir. Burada üzerinde durulması gereken hususlardan biri de kanunun idareye hangi yetkileri verdiğinin belirlenmesidir. Zira temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması noktasında Anayasa Mahkemesinin ısrarla vurguladığı gibi, “(…) temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına yönelik yapılacak kanuni düzenlemelerde kanun koyucunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirledikten sonra diğer ayrıntıların düzenleyici işlemler ile belirlenebileceği kabul edilmiştir. Aksi bir durum temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin Anayasa’nın 13. maddesi hükmüne de aykırılık oluşturacaktır. (Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru, 2016/7628, 27.02.2020) O halde; idarenin kanunun 72’inci maddesi uyarınca alabileceği önlemler;
hastalar, hasta olduğundan şüphe edilenler ile hastalığı yayanların tecrit edilmesi,
bunlara serum ve aşı uygulanması,
hastalığı yayan hayvanların itlafı,
hastalığa yol açan yahut hastalığı bulaştıran gıdalara ilişkin sınırlamalar getirilmesi,
memleket dahilinde seyahat edenlerin muayenesi ve hastalık sebebiyle belirli yerlerin boşaltılması tecrit ve tedaviye özgü niteliğe sahip özel yeri bulunmayan okul, fabrika ve imalathane gibi insanların kalabalık olarak toplandığı yerlerde bulaşıcı hastalığa sahip kimselerin girişinin engellenmesi (md 74),
daha önce kendisinde var olan bulaşıcı ve salgın hastalığı etrafında bulunanlara bulaştırmış olduğu kesin olan kimselerin geçici olarak bu durum izale edilene kadar mesleklerini yapmaktan men edilmeleri (md 76),
bulaşıcı ve salgın hastalığın yayıldığı yerlerde, Sağlık Bakanlığı’nın onayıyla; o ilde, bütün toplantıların yasaklanabileceği ve ayrıca hastalıklı yahut hastalık şüphesi olan yahut bulaşmasına vesile olabilecek kişilerin ve eşyaların dezenfekte edilmeden dolaşmalarının yasaklanacağından (md 77) bahsedilmektedir. (Volkan Arslan, COVID-19 Salgını Sebebiyle Uygulanan Sokağa Çıkma Kısıtlamalarının 1982 Anayasası’na Uygunluğu, İstanbul Hukuk Mecmuası, 78 (2) syf. 827 ve Seyit Rasim Doru, COVID-19 (Koronavirüs) Salgını Sürecinde Yapılan Idari Muamelelerin Hukuka Uygunluğu ve Idarenin Sorumluluğu Meselesi. İstanbul Hukuk Mecmuası, 78 (2) syf. 779 )
Son olarak aynı kanunun 282’nci maddesi; “Bu Kanunda yazılı olan yasaklara aykırı hareket edenler veya zorunluluklara uymayanlara, fiilleri ayrıca suç oluşturmadığı takdirde, ikiyüzelli Türk lirasından bin Türk parasına kadar idari para cezası verilir.” şeklindedir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun emre aykırı davranış başlıklı 32’nci maddesine göre, “yetkili makamlar tarafından adlî işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye yüz Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu cezaya emri veren makam tarafından karar verilir.”
Hukuk devletinde, bireylerin belirli bir zaman diliminde hangi fiillerin suç olarak tanımlandığı ve hangi cezai yaptırımlara bağlandığını bilip öngörebilmeleri, bir başka ifadeyle ceza hukuku kurallarının öngörülebilir ve erişilebilir olması şarttır. Bu nedenle, kişinin işlediği fiilden sorumlu tutulabilmesi için, hangi fiillerin suç olduğunun kanunlarda açıkça gösterilmesi gereklidir. (AYM, E.1991/18,K.1992/20, K.T. 31.3.1992). Ceza yaptırımına bağlanan fiilin kanunda açık bir şekilde düzenlenmesi şartı, suç ve cezalara dair düzenlemelerin şeklî bakımdan kanun biçiminde çıkarılmasının yeterli olmadığı, bunların içerik bakımından da belli amacı gerçekleştirmeye elverişli olmaları gerektiğini ifade etmektedir. Bu açıdan kanun metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır. Dolayısıyla, uygulanması öncesinde kanun, muhtemel etki ve sonuçlarına dair yeterli derecede öngörülebilir olmalıdır.” (AYM, E.2011/62,K.2012/2, K.T. 12.1.2012).
Kabahatler Kanunu’nun “Kanunilik İlkesi” başlıklı 4. Maddesinde, hangi fiillerin kabahat oluşturduğu kanunda açıkça tanımlanabileceği gibi; kanunun kapsam ve koşulları bakımından belirlediği çerçeve hükmün içeriğinin, idarenin genel ve düzenleyici işlemleriyle de doldurulabileceği, kabahat karşılığı olan yaptırımların türü, süresi ve miktarının ancak kanunla belirlenebileceği kurala bağlanmıştır. İdarî yaptırımlar konusunda genel kanun niteliğini haiz Kabahatler Kanunu, hangi fiillerin kabahat oluşturduğuna yönelik kanunda bir çerçeve hükme yer verilmesi halinde idareye kısmi takdir yetkisi tanımakta, ancak yaptırımın türü, süresi ve miktarı bakımından mutlak olarak kanunilik ilkesini benimsemiş bulunmaktadır. (Danıştay 13. Daire Esas No : 2014/2632, Karar No : 2014/2856)
Öte yandan Kabahatler Kanunu’nun 32’nci maddesi uyarınca idari para cezası verilmesinin başat koşulu verilen emrin “hukuka uygun olması”dır.
Bu açıklamalar ışığında, idare tarafından kanunun belirlediği sınır ve alan dahilinde idari para cezası yaptırımına bağlanan eylemlerin ayrıntıları ile ilgili düzenleme yapılabilmesinin kanunilik ilkesine aykırı olmadığı değerlendirilmekte, buna rağmen idarenin kanunun verdiği yetkiyi geniş yorumlayarak başkaca kabahat ihdas etmesi ve bunu yaptırıma bağlaması hukuka aykırı olmaktadır. Binaenaleyh, idarenin 1593 sayılı Kanunun verdiği ve yukarıda sayılan önlemler haricinde, özellikle hastalığı yayan veya yayma riski taşıdığı belirlenen kişiler (pozitif veya pozitif temaslılar) haricinde kalanlara yönelik idari para cezaları da kanuni dayanaktan yoksun kalmaktadır. Anayasa Mahkemesi de hak ihlali başvurularında sınırlamanın kanunla düzenlenmemiş olması durumunda Anayasa’nın 13’üncü maddesine yer alan diğer kriterlere bakmaksızın ihlal tespit etmektedir. (Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru, 2014/256, 25.06.2014, § 79.) Zira demokratik hukuk düzeninde kanunla belirlenmemiş bir sınırlama Anayasa’nın 13’üncü maddesinde yer alan diğer koşulları taşısa dahi organik yönden hakkın özüne müdahaledir. Bu nedenle kanuni olmayan bir kısıtın yüklendiği amaç ne kadar önemli olursa olsun, kanunilik ilkesinin sağladığı koruma ve kamusal yarardan daha üstün olamayacaktır.
Somut olayda, itiraz edenle ilgili 01/04/2020 tarihli tutanakta, kabahatlinin il dışından geldiği için zorunlu izolasyon tedbirlerine beyan ettiği adresi terk etmek suretiyle uymadığı tespit edilerek kendisine 18/09/2020 tarihinde Şebinkarahisar Kaymakamlığı’nca 392-TL idari para cezası kesilmiştir. Muterizin hastalığı taşıyan veya yayma riski bulunan kişiler arasında olduğuna dair bir belirleme yapılmadığına göre 1593 sayılı Kanunun 283’üncü maddesinin uygulama alanı bulunmadığından bu madde uyarınca ceza verilmemesi isabetli olmakla beraber 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun emre aykırı davranış başlıklı 32’nci maddesine göre kabahatliye yaptırım uygulanması öncelikle verilen emrin hukuka uygun olması şartına bağlıdır. Söz konusu evde izolasyon emrinin hukuka uygun olduğunun değerlendirilmesi için de 1593 sayılı Kanun uyarınca idarenin bu konuda yetkilendirilmiş olması gerekmektedir. Yukarıda da bahsedildiği üzere mezkur kanun sadece belli kişiler ile ilgili, belli alanlarda ve belli düzenlemeler konusunda idareye ayrıntıları düzenleme yetkisi verdiğinden ve itiraz edenin kanun kapsamında riskli gruba dahil olduğuna dair idare tarafından gönderilen cevap yazısında bir belirleme bulunmadığına göre emrin hukuka uygun olduğu düşünülemez. Bu halde, itiraz edene 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun emre aykırı davranış başlıklı 32’nci maddesine göre para cezası verilmesi hukuka aykırı olup idari para cezasının iptaline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Şebinkarahisar İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından tanzim edilen 30/03/2020 tarihli 392,00 TL. İdari Yaptırım Kararına karşı muteriz Y. Ş. tarafından yapılan başvurunun 5326 Sayılı Kabahatler Kanununun 28/8-a maddesi gereğince KABULÜNE, Şebinkarahisar Kaymakamlığı İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından tanzim edilen 30/03/2020 tarihli 392,00 TL. TL. itiraz eden Y. Ş. hakkında verilen İDARİ PARA CEZASININ İPTALİNE,
2-İtiraz süresince yapılan masrafın kamu üzerinde BIRAKILMASINA,
3-Kararın itiraz eden ve kararına itiraz edilen kuruma (Şebinkarahisar İlçe Jandarma Komutanlığına) TEBLİĞİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, miktar itibari ile KESİN olmak üzere karar verildi.26/10/2020

Katip 185178
E” imzalı

Hakim 189624
E” imzalı

İCRA TAKİBİNE İTİRAZ- KAMBİYO SENEDİ- BORCA İTİRAZ- SÜRE

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ŞANLIURFA
2. İCRA HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/273 Esas
KARAR NO : 2020/624

HAKİM : Osman Ferhat ALİM 192093
KATİP : Yalçın YAYĞAZ 206072

DAVACI : H. Ö.
DAVALI : D. C. İNŞ.SAN. VE TİC. LTD ŞTİ
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ – [16958-59361-38738] UETS
DAVA : İcra Takibine İtiraz (Borca İtiraz)
DAVA TARİHİ : 17/07/2020
KARAR TARİHİ : 08/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/12/2020
Mahkememizde görülmekte bulunan İcra Takibine İtiraz (Borca İtiraz) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı asil 17/07/2020 tarihli dilekçesinde özetle; Şanlıurfa 3. İcra Müdürlüğünün 2020/5391 esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, takibin kambiyo takibi olduğunu, alacağın kendisi ile ilgili olmadığı gibi imzanın da kendisine ait olmadığını iddia ederek icra müdürlüğünce başlatılan takibin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı borçlu hakkında 20.03.2020 tarihinde icra takibi yapıldığını ve ödeme emrinin 23/06/2020 tarihinde borçluya tebliğ edildiğini, davanın süresinde çaılmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı asil duruşmadaki beyanında “Dava dilekçemi tekrar ederim, ben takip dayanağı yapılan bonodan dolayı alacaklı şirkete herhangi bir borcum yoktur. Karşı taraf bu senedi neye istinaden aldığını açıklamak zorundadır. Ben herhangi bir mal veya başka bir şey almış değilim. Ayrıca senet metninde bulunan imza da tarafıma ait değildir. davamın kabulüne karar verilsin ” demiştir.

Şanlıurfa 3. İcra Müdürlüğünün 2020/5391 esas sayılı dosyası incelendiğinde; borçlunun Halil Ö., takibin kombiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip, takip dayanağının 30/06/2018 vadeli 40.000 TL bedelli bono olduğu, ödeme emrinin davacı borçluya 23/06/2020 tarihinde tebliğ edildiği, huzurdaki davanın ise İİK 168/5. maddesine göre 5 günlük itiraz süresinde açılması gerekirken, çok sonra 17/07/2020 tarihinde açıldığı görüldüğünden süresinde açılmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM:
1-) Süresinde açılmayan davanın REDDİNE,
2-) Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-) Davacı tarafından yapılan masrafın kendi üzerine bırakılmasına,
4-) Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettiğinden 2020 yılı AAÜT gereğince belirlenen 1360 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-) Artan gider avansının karar kesinleşince davacıya iadesine,
Dair davacı asilin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, kararın davacı asile tefhiminden, davalıya tebliğinden itibaren 10 günlük süre içerisinde Gaziantep BAM istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 08/12/2020

Katip 206072
e-imzalıdır.

Hakim 192093
e-imzalıdır.

SULAMA BİRLİĞİ SEÇİMLERİ- SAHTE SEÇMEN KAYDI

T.C.
ŞANLIURFA
İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO : 2010/160
KARAR NO : 2010/2207

DAVACI : Hamit Ç.
VEKİLİ : Av. Selim HARTAVİ
Atatürk Bulvarı Stad 1.Apt Kat:3 No:10 Merkez/ŞANLIURFA
DAVALILAR : 1- Şanlıurfa Valiliği – ŞANLIURFA
2- Güzelyurt Sulama Birliği Başkanlığı-Akçakale/ŞANLIURFA

DAVANIN ÖZETİ : Davacı tarafından Güzelyurt Sulama Birliği Bilgili Köyü seçmen askı listesine yapılan itiraz üzerine tesis edilen 11.11.2009 tarih ve 3677 sayılı işlemin ve bu listelere göre yapılan delege seçimlerinin; Bilgili Köyü seçmen listelerinde bulunan kişilere ait kira sözleşmelerinin sahte olduğu ve delege seçilen kişilerin tüzükte belirtilen şartları haiz olmadıkları iddiaları ile iptali istenilmektedir.

GÜZELYURT SULAMA BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI’NIN
SAVUNMASININ ÖZETİ : Savunma dilekçesi verilmemiştir.
ŞANLIURFA VALİLİĞİ’NİN
SAVUNMASININ ÖZETİ : Savunma dilekçesi verilmemiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Şanlıurfa İdare Mahkemesi’nce gereği görüşüldü:
Dava, davacı tarafından Güzelyurt Sulama Birliği Bilgili Köyü seçmen askı listesine yapılan itiraz üzerine tesis edilen 11.11.2009 tarih ve 3677 sayılı işlemin ve bu listelere göre yapılan delege seçimlerinin iptali istemiyle açılmıştır.
5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu’nun “Birlik Tüzüğü” başlıklı 5. maddesinde, birlik tüzüğünün, birliği kuracak mahallî idarelerin meclislerinde üye tam sayısının üçte iki çoğunluğuyla kabul edildikten sonra valinin; birlik birden fazla ildeki mahallî idarelerin katılımı ile kuruluyorsa İçişleri Bakanının onayı ile kesinleşeceği; tüzük değişikliğinin nasıl yapılacağının birlik tüzüğünde gösterileceği ve onaylanması hakkında tüzüğün onaylanmasına ilişkin usûlün uygulanacağı hükmüne yer verilmiş ve birlik tüzüğünde a) Birliğin adının ve amacının, b) Birlik üyesi mahallî idarelerin adlarının, c) Birliğin merkezinin, d) Birliğin görev süresinin, sona ermesinin ve tasfiyesinin, e) Birliğe devredilen görev ve hizmetlerin, f) Birlik meclisinin ve birlik encümeninin toplantı dönemlerinin, g) Birlik üyesi mahallî idarelerin her birinin birlik meclisinde kaç üye ile temsil edileceğinin ve seçilen üyelerin görev süresinin ve birlik encümeni üye sayısının, h) Birlik üyelerinin, birliğin kuruluş ve faaliyet giderlerine katılma paylarının ve bu payların tespit yönteminin, i) Birliğin gelirlerinin, giderlerinin, bütçe ve çalışma programlarına ilişkin hususların, j) Birlik üyesi mahallî idarelerin ve bu idarelerin hizmet alanında yaşayanların birlik hizmetlerinden yararlanma usûllerinin, k) Tüzük değişikliğinin nasıl yapılacağı hususlarının bulunmasının zorunlu olduğu hüküm altına alınmış; anılan Kanun’un “Birlik Meclisi” başlıklı 8. maddesinde, birlik meclisinin, birliğin karar organı olduğu ve birlik üyesi mahallî idarelerin meclislerinin kendi üyeleri veya belediye meclis üyeliğine seçilmeyi haiz kişiler arasından, birlik tüzüğünde belirlenen sayıda ve gizli oyla seçecekleri üyelerden oluşacağı; ancak dışarıdan seçileceklerin sayısının mahallî idare meclisinden seçileceklerin üçte birini geçemeyeceği; asıl üye sayısının yarısı kadar yedek üye seçileceği hükmüne yer verilmiş; anılan Kanun’un “Sulama Birlikleri” başlıklı 19. maddesinde ise, sadece sulama amaçlı olarak kurulan mahallî idare birliklerinde birlik meclisinin, 8. maddede belirtilen doğal üyeler ile belediye meclisi üyeliğine seçilme şartlarına sahip olan ve birliğin sulama faaliyetinden faydalanan mülk sahibi çiftçiler arasından birlik tüzüğünde gösterilen sayıda seçilecek üyelerden oluşacağı; seçimin, üye mahallî idare sınırları içinde birliğin sulama faaliyetinden faydalanan çiftçilerin katılımıyla o mahallî idare meclisinin gözetiminde yapılacağı; arazinin beş yıldan fazla kiralanması halinde birlik meclis üyeliğine seçilme ve birlik meclisi üye seçimlerinde oy kullanma hakkının kiracıya ait olduğu; birlik üyesi mahallî idarelerin birlik meclisinde kaç üye ile temsil edilecekleri hususlarına yer verilerek, o mahallî idare sınırları içindeki sulanan alanların birliğin sulama faaliyetinden faydalanan toplam alana oranına göre tespit edileceği hüküm altına alınmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; İçişleri Bakanlığı’nın 29.07.2009 tarih ve 62415 sayılı yazısı üzerine Bakanlar Kurulu’nun 10.08.2009 tarih ve 15362 sayılı kararı ile kurulması kararlaştırılan ve anılan kararın 03.09.2009 tarih ve 27338 sayılı Resmî Gazete’de yayımını müteakiben 07.10.2009 tarih ve 3303 sayılı Valilik yazısı ile Birlik seçimlerine gözlemci olarak katılmak üzere İl Mahallî İdareler Müdürü Halil A., VHKİ Ahmet P. ve Zehra S. görevlendirilmiş ve görevlendirmenin ardından seçim hazırlıklarının tamamlanması sonrasında, davacı tarafından Güzelyurt Sulama Birliği Bilgili Köyü seçmen askı listesine; Bilgili Köyü seçmen listelerinde bulunan kişilere ait kira sözleşmelerinin sahte olduğu ve delege seçilen kişilerin tüzükte belirtilen şartları haiz olmadıkları iddiasıyla yapılan itiraz üzerine dava konusu 11.11.2009 tarih ve 3677 sayılı işlemin tesis edilmesi üzerine de hem söz konusu işlemin hem de bu listelere göre yapılan delege seçimlerinin iptali istemi ile görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile dosya münderecâtının, Güzelyurt Sulama Birliği Tüzüğü’nün ve 2577 sayılı Kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; Birlik Tüzüğü’nün “Birlik Meclis Üye Sayısı” başlıklı 9. maddesinde, … mahallî idarenin alanının ne kadar küçük olursa olsun doğal üyenin yanında en az bir seçilmiş üyenin de bulunacağı hususu düzenlenmiş, Tüzüğün “Birlik Meclis Üyeliği Seçimine Katılma Şartları” başlıklı 10. maddesinde, …birlikte sulayıcı olarak kayıtlı olan her Türk vatandaşının 18 yaşını doldurduğunda oy verme, 25 yaşını doldurduğunda da aday olma hakkına sahip olduğu ancak, meclis üyeliğine aday olacakların ilâveten a) …(davalı parseller hariç olmak üzere) adına en az 40 dekar arazisi bulunan mülk sahibi olmak gerektiği; b) Doğal üyeler hariç ana, baba, büyükanne, büyükbaba, evlat, torun ve kardeş, karı – koca ve bu derecedeki sıhrî hısımların (evlenme yoluyla edinilen akrabaların) bir mecliste birleşemeyecekleri düzenlemelerine yer verilmiş ve anılan düzenlemelerin 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu’nda yer almayan düzenlemeler oldukları ve Kanun karşısında Birlik Tüzüğü’nün seçimlere ilişkin düzenlemelerde daraltıcı ve kısıtlayıcı kurallar getirdiği görüldüğünden; daraltıcı ve kısıtlayıcı düzenlemelerin normlar hiyerarşisine uygun olup olmayacağı hususunun (2577 sayılı Kanun’un 20. maddesinde düzenlenmiş olan re’sen tahkik kuralı ve anılan Kanun’un 2. maddesi bağlamında incelenerek) ortaya konulması gerekmektedir.

Hukuk düzeni değişik nitelikte kurallardan oluşmakta olup; bir hukuk kuralının bir üstteki hukuk kuralına aykırı olmaması ve nihayetinde de tüm kuralların en üst iç hukuk normu olan Anayasa’ya aykırı olmaması haline normlar hiyerarşisi denilmekte olup; bu hiyerarşiye göre temel kurallar, kanun koyucu tarafından konulan Anayasa – kanun ve kanun hükmünde kararnamelerden; yürütme organı (ve idare) tarafından kanunların emrettiği hususları düzenlemek veya kanunların uygulamasını göstermek üzere tüzüklerden; kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak ya da emrettiği konuları düzenlemek üzere çıkarılan yönetmeliklerden oluşmakta olduğuna göre; normlar hiyerarşisi teorisi uyarınca bir alt norm geçerliliğini ve varlığını bir üst normdan aldığından; alt normun, üst norma uygun olması gerekmektedir.

Bu itibarla; medenî yargıdan farklı olarak idarî yargının kamu düzeninden olması sebebi ile seçim usulünün düzenlendiği ve dava konusu seçimin dayanağı olan (yukarıda metnine yer verilen) Birlik Tüzüğü’nün bahsi geçen maddelerinin (sebep denetimi bakımından re’sen incelenmesi gerekmekte olduğundan), Birlik Tüzüğü’nün dayanağı olan 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu hükümlerine normlar hiyerarşisi bağlamında uygunluk taşımadığı; Kanun’da sulama birliği meclis üyesi olmak için zorunlu adaylık ve üyelik usulüne ilişkin bir düzenleme bulunmamasına karşın Tüzük’te doğal üyenin yanında en az bir seçilmiş üyenin bulunması zorunluluğu getirildiği; Kanun’da seçimlerde oy kullanabilmek için birliğin sulama faaliyetinden faydalanmak yeterli iken, Tüzük’te üye seçimlerinde oy kullanabilmek için birlikte sulayıcı olarak kayıtlı olma koşulunun getirildiği; Kanun’da meclis üyesi olabilmek için mülk sahibi çiftçinin sahip olduğu mülk bakımından kısıtlayıcı bir hükme yer verilmemesine karşın, Tüzük’te en az 40 dekar arazi maliki olmak gerektiği düzenlemesine yer verildiği; Kanun’da meclis üyesi adayı olabilmek için herhangi bir akrabalık derecesi kısıtlaması bulunmaz iken, Tüzük’te dereceleri sayılan akrabalıkların bir mecliste birleşemeyecekleri düzenlemesine yer verildiği ve bu hali ile Birlik Tüzüğü’nün 5355 sayılı Kanun’a aykırı olduğu, Kanun’a aykırı olan Tüzük uyarınca belirlenen Bilgili Köyü askı listelerine göre yapılan Bilgili Köyü delege seçiminde ise hukuka uyarlılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Ayrıca, Şanlıurfa ili Harran ilçesi Bilgili Köyünde ikamet eden davacı adına vekili Avukat Selim HARTAVİ tarafından Şanlıurfa Valiliğine verilen dilekçede; İlimizde Bakanlar Kurulunun 10/08/2009 tarih ve 2009/15362 sayılı kararıyla yeni kurulan Güzelyurt Sulama Birliğinin kuruluş ve faaliyete geçirilmesi için Birliğinin sulama sahasında bulunan 21 köyde ve 1 belde belediyesindeki çiftçi kayıtlarının Birlik Tüzüğü doğrultusunda güncelleştirilmesi esnasında ve daha sonraki süreçte İlimiz Harran İlçesi Bilgili Köyü Muhtarlığınca askıya çıkartılan ve kesinleşen seçmen listelerinde ki 29 (yirmidokuz) çiftçiye ait Kira Sözleşmelerinin Güzelyurt Sulama Birliği Tüzüğüne aykırı olduğunu, bu şahısların seçmen listelerinde yer alabilmek için 3.000, 4.000 ve 5.000 metre2 alanlı taşınmazları kiraladıklarını, taşınmaz kiralama işinin Şanlıurfa 2. Noterliğinde 02/01/2009 tarihinden geçerli olmak üzere 10 yıllık süreyle 20/10/2009 tarihinde düzenlendiğini, Kira Sözleşmelerinin tanzim tarihi dikkate alındığında Birlik Tüzüğünde “seçimden en az 3 (üç) ay önce ve süresi 5 (beş) yıldan fazla olmak kaydıyla Noter tasdikli olması gerektiği” , ancak Bilgili Köyündeki bazı seçmenlerin seçimden 5-6 gün önce Noterde tanzim edilen kira sözleşmeleri bulunmasına rağmen, Birlik Tüzüğüne aykırı bir şekilde Kira Sözleşmelerinin Şanlıurfa Valiliği İl Mahalli İdareler Müdürlüğüne sunulduğunu, İl Mahalli İdareler Müdürü İ.Halil A.’nın Bilgili Köyündeki usulsüz başvuruları kabul ederek seçmen listelerini hazırladığını ve usulsüz başvuran şahısların seçimlere katılmasını sağladığını, usulsüz başvurulara karşı yaptıkları itirazları dikkate almayan ve usulsüz başvuruda bulunan Bilgili Köyündeki 29 (yirmidokuz) çiftçiye ait hiçbir belgeyi inceletmediği iddiası ile İl Mahalli İdareler Müdürü İ.Halil A.’ın görevin gereklerine aykırı hareket ettiğini ve keyfi muamelede bulunduğundan bahisle idari soruşturma talebinde bulunulduğu, konu ile ilgili Şanlıurfa Valiliği İl İdare Kurulu Müdürlüğünün 19/11/2009 tarih ve B054VLK4630600- 498/2288 sayılı görevlendirme oluru ile konunun araştırılması için görevlendirilen İl Planlama ve Koordinasyon Müdürü Ferudun Cemal Sofuoğlu tarafından düzenlenen ve tamamı Dosya Eki Klasör içerisinde bulunan Araştırma Raporunun sonuç bölümünde; 1-Güzelyurt Sulama Birliği Bilgili Köyü Çiftçi Listelerinin oluşturulması sırasında Valiliğimize teslim edilen bazı kişilere ait belgelerin sahte olduğunun bu Araştırma Raporu ile anlaşılması ve seçimlerinin birlik tüzüğüne aykırı, hakkaniyet çerçevesinde ve hukuka uygun olarak yapılmadığı kanaatine varıldığından, Birlik delege seçimlerin iptali için yetkili makamlara Valilik olarak müracaatta bulunulmasını; 2- Güzelyurt Sulama Birliği yetkili organlarının seçimlerine Bilgili köyü doğal ve asil delegelerinin katılmaları nedeniyle, Birliğin başkanlık ve diğer organlarına ait seçimlerin iptali için yetkili makamlara Valilik olarak müracaatta bulunulmasını; 3- İlimiz Harran İlçesi Bilgili Köyü muhtarı İsa KILIÇ ve köy ihtiyar heyeti hakkında bu Araştırma Raporu doğrultusunda ön inceleme yapılmasını,(4483-3,j) (şikayetçi Hamit Ç. hariç) 4- Valiliğimiz İl Mahalli İdareler Müdürlüğüne teslim edilen 27 (yirmi yedi) kişiye ait Gayrimenkul Kira Sözleşmelerini gerçeğe aykırı olarak düzenleyenlerin, resmi evrakta sahtecilik yapanların ve resmi makamları yanıltanların ortaya çıkartılması amacıyla bu Araştırma Raporu doğrultusunda (EK-107) listede bulunan kişiler hakkında yetkili makamlara suç duyurusunda bulunulmasını, 5- Bilgili Köyünde yapılan usulsüzlüğün sulama sahasında olan belde de ve diğer köylerde de yapılabileceği düşünüldüğünden, çiftçi kayıt listelerinde bulunan kişilerin tamamına ait belgelerinin yeniden incelenmesini, 6- Güzelyurt Sulama Birliği yetkili organlarının seçiminde ve sulama sahasındaki yerleşim bölgelerinde bulunan çiftçilere ait belgeleri inceleyen, seçmen listelerini kesinleştiren, yapılan itirazları karara bağlayan ve dilekçeleri süresi içerisinde eldeki mevcut bilgi ve belgeler doğrultusunda cevaplayan İl Mahalli idareler Müdürü İ.Halil A. Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmenleri Ahmet P. ve Zehra S. hakkında, ön inceleme yapılmasına gerek olmadığı yönünde görüş belirtildiği, bu nedenle anılan raporda ve diğer bilgi ve belgelerde yer verilen tespitler uyarınca Güzelyurt Sulama Birliği Bilgili Köyü Çiftçi Listelerinin oluşturulması sırasında bazı kişilere ait belgelerin sahte olduğunun anlaşıldığından, birlik tüzüğüne aykırı olarak belirlenen seçmen listelerine yapılan itirazın reddine ilişkin işlem ile bu listelere göre yapılan delege seçimi işlemlerinde bu yönüyle de hukuku uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 100,65 TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, A.A.Ü.T uyarınca 550,00 TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacı vekiline verilmesine, artan posta ücretinin isteği halinde davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere 30/12/2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan
FATİH ZENCİRCİ
38423

Üye
BEKİR DEMİRCİ
94883

Üye
KASIM TAŞDAN
101109

 

YETERLİ EHLİYETE SAHİP OLMADAN KULLANILAN ARAÇTA YANGIN ÇIKMASI- KASKO BEDELİNİN TAHSİLİ TALEBİ

T.C.
NUSAYBİN
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2009/122 Esas
KARAR NO : 2010/93

HAKİM : Ö. A. 40360
KATİP : A. S. 75755

DAVACI : C… GIDA NAK.OTO.İNŞ.PETR.ÜRÜN.TİC.LMT.ŞTİ. ADINA HASAN Ö…. –
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI : R… SİGORTA AŞ . Sarıyer/ İSTANBUL
VEKİLİ : Av. T. A. . Sarıyer/ İSTANBUL
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 14/04/2009
KARAR TARİHİ : 23/02/2010

Yukarıda taraf ve mahiyeti yazılı davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili mahkememize gönderdiği 10.04.2007 havale tarihli dava dilekçesi ile;Müvekkil şirketin davalı sigorta şirketi ile 11.11.2004-11.11.2005 tarihlerini kapsayan 140087 nolu poliçe ile 73 DD … plaka sayılı aracını poliçede belirtilen rizikolara karşı sigortalattırdığını ve sigorta primlerinin tamamını zamanında ödediğini,10.04.2005 günü müvekkil şirketin aracını kullanan Ahmet Ö.’ün Nusaybin-Cizre istikameti 26.kilometrede aracın hakimiyetini kaybetmesi ve yoldan çıkarak tarlaya devrilmesi sonucu yanma olayının meydana geldiğini,müvekkil şirketin kazayı aynı gün davalı şirkete ihbar ettiğini,davalı şirketin 02.09.2005 tarihli yazılarında,görevlendirilen eksper raporunun ibrazı üzerine yapılan incelemede kazaya karışan sürücü Mahmut Ö.’ün yeterli ehliyeti sahip olmadığının anlaşılması sebebiyle Kasko Poliçesi Genel Şartlarının A.5,4 maddesi gereğince tazminat talebinin karşılanamayacağı belirtilerek tazminat talebinin reddedildiğini,Nusaybin C.Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda araç sürücüsü olan şüpheli Ahmet Ö. hakkında ön ödeme önerisinde bulunulduğunu,ön ödemm miktarı şüpheli tarafından süresi içerisinde yatırıldığından kamu davası açılmasına yer olmadığına ilişkin takipsizlik kararı verildiğini,bir an için aracı Mahmut Ö.’ün kullandığı varsayılsa bile D sınıfı sürücü ehliyet belgesine sahip olup,salt ticari taşıt belgesinin bulunmamasının kazanın oluşumunda tek başına değerlendirilmesinin mümkün olmadığı,sigorta şirketinin ödeme yapmamasının hukuka aykırı olduğunu belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 34950,00 YTL tazminatın rizikonun gerçekleşme tarihi olan 10.04.2005 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili mahkememize gönderdiği cevap dilekçesi ile;Dava dilekçesinde davacının adresi yer almadığından dava dilekçesinin iptalinin gerektiğini,iş bölümü ve yetki itirazında bulunduklarını,dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini,esas yönünden ise davanın 10.04.2007 tarihinden sonra açılmış olması halinde davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini,dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların yerinde olmadığını,sigortalı aracın Mahmut Ö. tarafından kullanıldığını,bu sürücünün kullandığı tanker bakımından yetersiz ehliyete sahip bulunduğunu, Kasko Sigortası Genel Şartlarının teminat dışında kalan zararları düzenleyen 5.4.maddesinde bu durumun teminat dışı bırakıldığını,kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafından yoksun kalınan ticari kar talep edilmiş ise de poliçede böyle bir teminat verilmediğinden iş bu talebin de reddi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkememizin 2005/30 D.İş sayılı tespit dosyası,Nusaybin C.Başsavcılığının 2005/571 Hazırlık,2005/140 Karar sayılı soruşturma dosyası,birleşik kasko sigorta poliçesi,kasko kesin ekspertiz raporu celp edilmiş,davacı tanıkları Şeyhmus F. Rıfat Y.ve Ahmet Ö. duruşmada dinlenilmiştir.

Kazanın meydana geldiği yerin Nusaybin olması ve ilçede tek Asliye Hukuk Mahkemesinin bulunması sebebiyle 27.11.2007 tarihli duruşma ara kararı ile davalı vekilinin yetki ve işbölümü itirazının reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili mahkememize gönderdiği 30.10.2007 havale tarihli yazılı beyanında fazlaya dair talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla ekspertiz araştırması sonucu belirlenen 34950,00 YTL araç kasko bedeli olarak talep ettiklerini,şimdilik yoksun kalınan kara ilişkin tüm haklarını saklı tuttuklarını beyan etmiş,364,00 YTL eksik nisbi harcın ödenmesine ilişkin 10.07.2007 tarih ve 5913 sayılı sayman mutemedi alındısı davacı vekili tarafından dosyaya ibraz edilmiştir.

Mahkememizin 11.12.2007 tarih ve 2007/145 Esas 2007/302 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne,7000 TL maddi tazminatın 09.05.2005 tarihinden itibaren hesap edilecek faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline,yoksun kalınan kar niteliğinde olan 1000 TL maddi tazminatın tahsili talebinin kasko sigortası teminat kapsamı dışında olması sebebiyle reddine,araç hasar tutarı niteliğinde olan 26950 TL maddi tazminatın tahsili talebinin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 05.02.2009 tarih ve 2008/2977 Esas 2009/395 Karar sayılı ilamı ile dava dilekçesinin esas defterine kayıt edilmeden önce harcın eksik alınmış olmasında davacı tarafın herhangi bir kusurunun bulunmadığı,eksik harcın davacı tarafça tamamlandığı,bu durumda söz konusu 26950 TL’lık dava değeri yönünden de işin esasına girilip,varılacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerektiği,kabule göre de davacı aracında meydana gelen gerçek zarar miktarının belilenmesi yönünden HUMK’nun 275.maddesi uyarınca seçilecek makine mühendisi uzman bilirkişiden rapor alınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün davacı taraf yararına bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuş,bozma ilamı doğrultusunda Ankara 25.Asliye Hukuk Mahkemesine yazılan talimata istinaden KGM Trafik Şb.Em.Makine Mühendisi bilirkişi Abdullah Taşkıran tarafından düzenlenen 03.11.2009 tarihli bilirkişi raporu ile 73 DD … plaka sayılı tankerde olay nedeniyle meydana gelen gerçek hasar bedelinin 34950 TL olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.

Davalı vekili mahkememize gönderdiği 14.12.2009 tarihli yazılı beyan ile bozmadan önce tahsiline karar verilen 7000 TL hasar bedelinin ferileriyle birlikte Urfa 2.İcra Müdürlüğünün 2008/1199 Esas sayılı dosyasına ödendiğinden bu ödemenin dikkate alınmasını ve sürücünün yeterli ehliyete sahip olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekilinin yazılı beyanında belirtilen Şanlıurfa 2.İcra Müdürlüğünün 2008/1199 Esas sayılı takip dosyasının onaylı sureti celp edilerek incelenilmiş,davacı vekili duruşmada incelenen dosya içeriğine bir diyeceklerinin olmadığını,7000 TL asıl alacağın ferileriyle birlikte taraflarına ödendiğini beyan etmiştir.

Tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi neticesinde;Dava,kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Ticaret Kanunun 3. ve 4. maddeleri gereğince davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekmiştir.

Her ne kadar kaza sonrası düzenlenen trafik kazası tespit tutanağında davacı şirkete ait tanker sürücüsü olarak Mahmut Ö.’ün ismi yazılı ise de Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2005/571 Hazırlık sayılı dosyası üzerinden yürütülen soruşturma neticesinde 20.04.2005 tarih ve 2005/140 sayılı karar ile sanık Ahmet Ö. hakkında tehlikeli vasıta kullanmak suçundan dolayı ön ödeme ihtaratı gereğini yerine getirmesi sebebiyle takipsizlik kararı verilmesi,Jandarma görevlilerince düzenlenen olay yeri tespit tutanağında kazayı müteakip iki kişinin Nusaybin Devlet Hastanesine götürüldüklerinin ve hafif yaralı olabileceklerinin bildirilmesi,dosya içerisinde sanık Ahmet Ö.ve mağdur Şeyhmus Ö. hakkında Nusaybin Devlet Hastanesince düzenlenen adli raporların mevcut olup Mahmut Ö. hakkında düzenlenen adli raporun mevcut olmaması ve Nusaybin Belediye Başkanlığınca düzenlenen yangın raporunda Ahmet Ö.’ün isminin yer alması ile dinlenilen tanık beyanları dikkate alınarak söz konusu araç sürücüsünün Ahmet Ö. olduğu ve Ahmet Ö.’ün davacı vekili tarafından ibraz edilen ticari taşıt kullanma belgesi ve sürücü belgesi suretleri ile kasko kesin ekspertiz raporu dikkate alınarak yeterli sürücü belgesine sahip olduğu anlaşılmıştır.Davacı vekili dava dilekçesinin başlık kısmında dava konusunu 7000,00 YTL kasko araç bedeli tazminatı ve 1000,00 YTL yoksun kalınan karın tahsili olarak belirtmiş,dava dilekçesinin istem sonucu kısmında ise 34950,00 YTL tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiş olup 10.04.2007 tarihli sayman mutemedi alındısı ile 8000,00 YTL değer üzerinden 108,00 YTL nisbi harç yatırmıştır.Dava dilekçesinde mevcut çelişkinin giderilmesi için kendisine süre verilmesi üzerine ibraz ettiği yazılı beyanında ıslah yoluna başvurmaksızın 34950,00 YTL araç kasko bedeli talep ettiklerini beyan etmiş ve 26950,00 YTL değer üzerinden yatırılan 364,00 YTL eksik nisbi harcın ödenmesine ilişkin sayman mutemedi alındısı dosyaya ibraz edilmiştir.

Yargıtay bozma ilamından önce verilen mahkememiz kararı ile tahsiline karar verilen 7000 TL maddi tazminatın,yargılama giderleri ve ferileriyle birlikte Şanlıurfa 2.İcra Müdürlüğünün 2008/1199 Esas sayılı takip dosyasına istinaden davacı vekili tarafından yürütülen icra takibinde davalı tarafça ödendiği anlaşılmıştır.
Yargıtay bozma ilamında bozma sebebi olarak gösterilenler dışındaki hususların davacı taraf lehine usuli kazanılmış hak teşkil etmekle kesinleşmesi dikkate alınarak,kasko poliçesi teminatı kapsamındaki 7000,00 YTL kasko araç bedeli tazminatının tahsili talebi yönünden açılan davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,yine kasko poliçesi teminatı kapsamındaki 26950 TL maddi tazminatın tahsili talebi yönünden sübut bulan davanın kabulüne,kasko poliçesi teminatı kapsamı dışındaki 1000,00 YTL yoksun kalınan karın tahsili talebi yönünden açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;

1-DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE; Kasko sigorta poliçesi teminat kapsamındaki hasar tutarı niteliğinde olan maddi tazminatın 7.000 TL. kısmının ferileriyle birlikte dava tarihinden sonra davalı sigorta şirketi tarafından davacıya ödenmesi dikkate alınarak 7.000 TL. maddi tazminat yönünden açılan davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Kasko sigorta poliçesi teminat kapsamındaki hasar tutarı niteliğinde olan 26.950 TL. maddi tazminatın ekspertiz raporunun düzenlenme tarihi olan 09.05.2005 tarihinden itibaren hesap edilecek ticari reeskont faiziyle birlikte davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine,
3- Yoksun kalınan kar niteliğinde olan 1.000 TL. maddi tazminatın davalıdan tahsili talebinin kasko sigortası teminat kapsamı dışında olması sebebiyle reddine,

4- Kabulüne karar verilen tazminat miktarı üzerinden hesap edilen 1.455,30 TL nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5- Reddine karar verilen tazminat miktarı üzerinden alınması gerekli 17,15 TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı tarafından bozma ilamı sonrasında sarf edilen 256,50 TL yargılama giderinin tarafların haklı çıktığı oran ve davalı tarafın sarf ettiği 2,50 YTL yargılama gideri nazara alınarak 247,24 TL kısmının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,geri kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacının kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 3.164,50 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalının kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 1000 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay’a temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/02/2010

Katip 75755

Hakim 40360

BİLİRKİŞİ RAPORU ALINDIKTAN SONRA İŞÇİLİK ALACAKLARI BAKIMINDAN İHTİYATİ HACİZ

T.C.
ŞANLIURFA
1. İŞ MAHKEMESİ                                                                                                                                                ARA KARAR

ESAS NO : 2019/23 Esas

DAVACI : FEVZİ D.
VEKİLLERİ : Av. GÖKÇEN KONCA ÇİTKİN – Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI : D. SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ
TALEP : İHTİYATİ HACİZ
TALEP TARİHİ : 26/09/2019
ARA KARAR TARİHİ : 02/10/2019

Mahkememizin 02/10/2019 tarihli ara kararı uyarınca davacı vekilinin ihtiyati haciz talep dilekçesi ve davalı vekilinin ihtiyati haciz talebine ilişkin beyan ve itiraz dilekçesi ile ekleri incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili, talep dilekçesinde özetle, yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda müvekkilinin 62.304,10 TL alacağının bulunduğunun saptandığını, söz konusu meblağ bakımından davanın ıslah edildiğini, karşı tarafa açılan pek çok dava ve icra takipleri bulunduğunu, söz konusu şirketin bir kısım işçi alacaklarının ve diğer alacakların tahsilini imkansız hale getirmeye yönelik iş ve işlemlerde bulunduğunu, Şanlıurfa 3. İcra Dairesi’nin 2017/14368 esas sayılı takip dosyasında davalı şirketin birçok menkul ve gayrimenkul malının haczedildiğini, yine Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğü’nün 2019/9833 esas, 2018/2494 esas ve 2018/16413 esas sayılı icra takip dosyaları nedeniyle de davalı şirketin adresinde haciz ve muhafaza işlemleri yapıldığını, bu esnada borçlu şirketin üçüncü kişilerle danışıklı işlemlere girmek suretiyle 400.000,00 TL muvazaalı bono düzenlemek suretiyle Şanlıurfa 3. İcra Müdürlüğü’nün 2019/1131 esas sayılı takip dosyasıyla aleyhine icra takibi yapılmasını sağladığının, borçlu şirketin elinde bulunan ve halen borçlu şirket tarafından faal halde kullanılan bir kısım makine ve teçhizatların da Şanlıurfa 3. İcra Müdürlüğü’nün 2019/1131 esas sayılı icra takip dosyasıyla haczedilerek icra yoluyla satış işlemlerinin yapıldığının tespit edildiğini, bu danışıklı işlemlere karşı borçlu şirket ve borçlu şirketle danışıklı işlemlere girişen İbrahim Halil Ş. aleyhine Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/639 esas sayılı dava dosyasıyla muvazaalı icra takibinin iptalini talep ettiklerini, satış işlemlerinin durdurulması bakımından ihtiyati tedbir kararı verildiğini, İİK’nın 257/1 maddesinde rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu nedeniyle ihtiyati haciz istenebileceğinin, 2. bentte ise vadesi gelmemiş borçtan dolayı hangi hallerde ihtiyati haciz istenebileceğinin açıklandığını, dava sonucunda hüküm altına alınacak işçilik alacaklarının tahsiline halel gelmemesi bakımından tedbirde ölçülülük ilkesi gözetilerek davalı şirket adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul mallar üzerine müvekkilinin alacaklarını karşılayacak miktarda ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, beyan ve itiraz dilekçesinde özetle, müvekkili şirket hakkında takibe geçilmiş ise de alacaklı banka ile uzlaşma sağlandığını, ekte sundukları kıymet takdirinden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin malvarlığının tüm borçlarını karşılayacak miktarda olduğunu, davacı tarafın muvazaaya yönelik itirazlarının da haklı olmadığını, Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin tedbir kararının geçici bir yöntem olduğunu, bir karar olmadığını, davacının tüm iddialarının asılsız olduğunu, ihtiyati haciz kararının telafisi imkansız zararlar doğuracağını, müvekkili daha fazla hak kaybına uğratılmadan talebin reddedilmesi gerektiğini, kaldı ki müvekkili şirket aleyhine açılan davalar (mahkememizin 2017/186 esas, 2018/686 karar sayılı dosyası ile Şanlıurfa 2. İş Mahkemesi’nin 2016/641 esas sayılı dosyası) sonucunda çıkan işçilik alacaklarının ödendiğini ve bu durumun protokol ile belirlendiğini, davacının talebinin haksız olduğunu belirterek davacının ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesini, aksi kanaat halinde teminat bedeli alınmaksızın tedbir kararı verilmemesini talep etmiştir.

Bilindiği üzere, ihtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile borçlunun mallarına geçici olarak elkonulması olarak tanımlanmaktadır. İhtiyati haciz kararı talep edebilmek için, İİK’nın 257/1. maddesine göre alacağın para alacağı olması, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş olması ya da İİK’nın 257/2. maddesindeki şartların gerçekleşmiş bulunması gerekir.

İİK’nın 258/1. maddesinin ikinci cümlesinde “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebebi hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” şeklinde yapılan düzenleme ile alacaklının ihtiyati haciz talep edebilmesi ve ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığının ve istenebilir olduğunun tam ve kesin olarak ispat edilmesi gerekliliği aranmamış, bu konuda mahkemeye kanaat getirecek delillerin sunulması (yaklaşık ispat) yeterli kabul edilmiştir. Maddi hukuka göre kimin haklı veya haksız olduğu ise tam olarak yargılama sonucunda değerlendirilecektir.

Talep dilekçesi ve ekleri ile itiraz dilekçesi ve ekleri, tüm dosya kapsamı dikkate alınarak, İİK’nın 257/1 maddesi kapsamında incelenmiş; yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde, davacı tarafından davalı şirket aleyhine kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti ile yıllık izin alacaklarının tahsili talebiyle dava ikame edildiği, davalı tarafın davanın reddini talep ettiği, tanıklar dinlenildikten sonra bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi raporunda davacının 31.218,26 TL kıdem tazminatı, 3.318,00 TL ihbar tazminatı, 18.012,00 TL yıllık izin, 23.091,64 TL fazla mesai ücreti, 1.433,93 TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti talep etmekte haklı olduğu kanaatine varıldığının belirtildiği, davacı vekilince yıllık izin ücreti olarak 2.926,20 TL talep edildiği, diğer alacak kalemlerinin ise bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah edildiği, mahkememizce ek rapor alınmasına karar verildiği ve yargılamanın derdest olduğu, ihtiyati haciz şartları ve yaklaşık ispat kuralları çerçevesinde değerlendirme yapılması gerektiği, somut dava ile ilgisi bulunmayan mahkeme veya icra takip dosyalarının dikkate alınamayacağı, bu kapsamda taraflar arasında iş akdi bulunduğu ve bu akdin sona erdiği hususlarında ihtilaf bulunmadığı, dolayısıyla feshe bağlı olarak istenebilecek olanlar dahil tüm işçilik alacaklarının muaccel olduğu, alacağın bir miktar para alacağına ilişkin olduğu, rehinle temin edildiğine dair bir bilgi veya belge sunulmadığı, tanık beyanları ve bilirkişi raporu ile yaklaşık ispat koşulunun da gerçekleşmiş olduğu, bu nedenlerle İİK’nın 257/1. maddesindeki şartlar gerçeklemiş olduğundan ayrıca İİK’nın 257/2. maddesindeki şartların gerçekleşmesine gerek bulunmadığı, durum ve koşullar, davanın geldiği aşama ve davacı işçinin pozisyonu itibariyle teminat alınmaması gerektiği anlaşıldığından talebin kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:
1-)Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin KABULÜ ile davalı şirket adına kayıtlı taşınır ve taşınmaz malların, toplam 61.988,03 TL’yi karşılayacak miktardaki kısmının teminatsız olarak İHTİYATEN HACZİNE,
2-)İşbu karar 10 gün içinde infaz edilmediği takdirde ihtiyati haczin kendiliğinden kalkmış sayılmasına,
3-)İşbu ara kararın taraf vekillerine tebliğ edilmesine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 7 gün içerisinde mahkememize itiraz yolu açık olmak üzere karar verildi.02/10/2019 Katip 205990
¸e-imzalı

Hakim 137269
¸e-imzalı

VEKİLE TEBLİĞ ZORUNLULUĞUNUN BULUNMASI ASİLE TEBLİGAT YAPILMASI LÜZUMUNU ORTADAN KALDIRMAZ VE YAPILAN TEBLİĞİ USULSUZ KILMAZ- USULSÜZ TEBLİĞ TALEBİNDE BORÇLUNUN HUKUKİ YARARI

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ŞANLIURFA
2. İCRA HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/257 Esas
KARAR NO : 2019/201

DAVACI : S.S. ….ESNAF VE SANATKARLAR KREDİ VE KEFALET KOOPERATİFİ
DAVALI : MEHMET K….
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ –
DAVA : Şikayet (İcra Memur Muamelesi)
DAVA TARİHİ : 19/02/2019
KARAR TARİHİ : 28/06/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/06/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Şikayet (İcra Memur Muamelesi) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekilinin vermiş olduğu dava dilekçesinde; ”Takip alacaklısı taraından müvekkil kurum alyihne Şanlıurfa 2. İcra müdürlüğünce 2019/1115 esas numarası ile ilamlı icra takibi başlatılmıştır.
Söz konusu ilamı veren Şanlıurfa 1. İcra hukuk mahkemesi 2018/1243 esas 2019/34 karar sayılı dosyasında ilam da ismi yazılı vekil olarak bulunmama rağmen bu ilamın yerine getirilmesine ilişkin yapılan 2019/1115 esas nolu ilamlı icra takibinde, takip talebi ve icra emrinde vekil olarak ismim geçmemiş ve yine tebliğ işlemi, vekil olmamıza rağmen müvekkil kuruma yapılmıştır.

Yukarıda anlattığımız üzere bu ilamlı icra takibine ilişkin tebligat müvekkil kurum olan kooperatife yapılmıştır. Oysa HMK nın 73.81,82,83 Avukatlık kanunun 41. Maddesi ve 7201 sayılı tebligat kanunun 11. Maddesi gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur. Asile yapılan tebliğ işlemi yasa hükümlerine aykırı olup süresiz şikayet konusu sebebidir. Bu nedenle yapılan icra emri tebliği işleminin iptali gerekmektedir.
Yine Yargıtay 12. HD 2010/15248 Esas 2010/28616 karar sayılı kararında takip dosyasında icra emrinin vekil yerine asile tebliğ olunmasını açıkça kanuna aykırı kabul edilip çıkartılan icra emri tebliğ işleminin iptaline karar verilmiştir.

Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, yasalara aykırı olarak tebliğ işleminin vekil yerine asile çıkartılmasından dolayı yapılan icra emri tebliğ işleminin iptaline, ödemeye ilişkin süreler geçerli bir tebligatla başlayacağından yapılan icra takibin durdurulmasına, vekalet ücreti ve yargılama giderinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini müvekkil kurum adına bilvekale arz ve talep ederiz.” şeklinde talep ve dava etmiştir.

Davalı taraf cevap dilekçesinde:” Davacı borçlu tarafından Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğü 2019/1115 Esas sayılı takip dosyasında icra müdürlüğü tarafından gönderilen ödeme emrinin iptali ve bu suretle icra takibinin durdurulması talebiyle şikayet yoluna başvurulmuştur.

İcra emrinin asile tebliğ işlemi usulsüz olmayıp, vekile de tebliğ edilmemesi ancak tebliğ işlemi eksikliğini oluşturacağından icra emrinin iptaline karar verilemez.
Borçlu vekili tarafından icra emrinin usulsüz tebliğ edildiği gerekçesiyle ileri sürülen iddia sübuta ermediğinden ve borçluya yapılan icra emrinin tebliği işlemi geçerli bulunduğundan salt vekile tebliğ çıkarılmaması yönünde icra memurunun işleminde eksiklik bulunduğu gerekçe gösterilerek icra emrinin iptali yönünde hüküm kurulamaz. Tebligat Kanunu’nun 11 ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri uyarınca vekille takip edilen işlerde vekile tebligat zorunludur.

Vekile tebliğ zorunluluğunun bulunması asile tebligat yapılması lüzumunu ortadan kaldırmaz ve yapılan tebliği usulsuz kılmamaktadır. Şöyle ki, 2004 sayılı İcra-İflas Kanunu’nun 76. maddesinde mal beyanında bulunmamak suçu, 338. maddesinde düzenlenen hakikate muhalif beyanda bulunma suçu gibi icra-iflas suçlarında borçlunun cezalandırılabilmesi için icra emrinin borçlunun vekiline değil, kendisine tebliğ edilmiş olması gerekir (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. baskı, cilt 2, sh: 1280). Cezaların şahsiliği kuralı gereğince, borçlu asilin cezai yönden sorumlu tutulabilmesi için icra emrinin borçlu asile tebliği zorunludur.

Bu durumda icra emrinin asile tebliğ işlemi usulsüz olmayıp, vekile de tebliğ edilmemesi noktasında tebliğ işlemi eksikliği söz konusudur. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin son içtihatları bu yöndedir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/3121 E., 2018/6631 K., 25/06/2018 T.”O halde, mahkemece, icra emrinin vekile tebliği suretiyle eksikliğin ikmali yönünde hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçeyle şikayetin kabulü ile icra emrinin iptaline karar verilmesi doğru değildir.”

icra emrinin iptali talebinde borçlunun hukuki yararı bulunmamaktadır.

Ödeme emri asıl borçluya 18/02/2019 tarihinde tebliğ edilmiş olup borçlu vekili tarafından itiraz süresi içerisinde en geç dava açılış tarihi olan 19.02.2019 tarihinde tebliğe muttali olmuş borçlu vekili tarafından yasal süresinde icra mahkemenize başvurulmuş ise de, dilekçede sadece tebligatın usulsüzlüğünün ileri sürüldüğü, başkaca esasla ilgili herhangi bir itiraz nedenine yer verilmediği dava dilekçesinden açıkça anlaşılmaktadır.

Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğü 2019/1115 Esas sayılı dosyada borçlu yönünden herhangi bir haciz işlemi bulunmayıp, borçlu vekilinin kendisine icra emri tebliğ edilmesinden sonra yeniden itiraz hakkı oluşacağı da aşikardır.
İcra Müdürlüğünün sehven borçlu asile tebliğ çıkarılması işlemi sonrası 25/02/2019 tarihinde borçlu vekiline icra emrinin tebliğe çıkarılması için tarafımızca talepte bulunulmuş aynı gün İcra müdürlüğü tarafından borçlu vekiline de icra emri tebliğe çıkarılmıştır.

Borçlu vekili tebligatın usulsüzlüğünden yakındığına ve icra emrinin bu sebeple iptali talep edildiğine göre, Adı geçenin yasal süresinde mahkemeye başvurması halinde ve esasla ilgili itiraz nedenlerini de dilekçesinde göstermesi durumunda artık icra emrinin iptalinde borçlunun hukuki yararının bulunmadığı sabittir. Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğü 2019/1115 Esas sayılı takip dosyasında bulunan takip talebinde açıkça borçlu vekili Av. H. B. ismi yer aldığı halde borçlu vekili tarafından “takip talebinde ve icra emrinde ismim geçmemiş” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Takip dosyası incelendiğinden takip talebinde ve ödeme emri’nde açıkça borçlu vekilinin adının yazılı olduğu görüleceğinden borçlu vekilinin bu beyanı doğru olmadığı gibi tarafımıza kusur atfetmeye ve mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğundan söz konusu beyanın hukuki bir değeri bulunmamaktadır.

Belirtilen tüm bu nedenlerle şikayetin reddine karar verilmesini isteme zarureti hasıl olmuştur. Arz ve izah edilen sair sübut nedenlerle;Evveliyetle icra emrinin asile tebliğ edilmesi usulsüz olmayıp, vekile tebliğ çıkarılması yönünde eksiklik olduğu ve bu eksikliğinde icra takip dosyasında giderildiği gözetilerek tebligatın usulsüzlüğüne ve icra emrinin iptaline karar verilemeyeceğinden şikayetin reddine, Takip talebi ve ödeme emrinde tarafımızca borçlu vekili “Av. H. B” olarak gösterilmiş olduğu halde icra müdürlüğü tarafından sehven asile çıkarılan icra emri tebligatına ilişkin şikayetin icra memurunun işlemine yönelik olduğu ve iş bu davanın açılmasına sebebiyet verecek herhangi bir kusurumuz bulunmadığından yargılama gideri ile ücreti vekaletin davacı borçlu üzerinde bırakılmasına karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.” şeklinde cevap dilekçesi sunmuştur.

DELİLLER VE GEREKÇE:

Tüm dosya ve deliller birlikte incelendiğinde, Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğü 2019/1115 Esas sayılı takip dosyasında her ne kadar ödeme emrinin borçlu vekili yerine borçlu asile çıkarılmış olduğu görülse de bu durumun icra müdürlüğünce yapılan hatadan kaynaklandığı oysa ki davacı tarafça yapılan takip talebinde borçlu vekilinin ismi açıkca yazılı olduğu ve icra dosyasında 25/02/2019 tarihli dilekçesiyle alacaklı vekili takip talebinde belirttiği gibi ödeme emrinin borçlu vekiline çıkarılmasına talep ettiği görülmekle hukuki yarar yokluğundan açılan şikayetin hükümde açıklandığı şekliyle reddine karar vermekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Ayrıntısı Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Şikayetin REDDİNE,
2-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Karar kesinleştiğinde bakiye gider avansının davacıya iadesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda tarafların yokluğunda İİK’ nun 363 maddesi gereğince kararın tarafların tebliğinden itibaren 10 gün içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 28/06/2019

Katip 156933
¸e-imzalıdır

Hakim 174614
¸e-imzalıdır

TRAFİK KAZASI- HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI

T.C.
ŞANLIURFA
1.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
H.A.G.B
DOSYA NO : 2013/855 Esas
KARAR NO : 2013/1414
C.SAVCILIĞI ESAS NO : 2007/3790

GEREKÇELİ KARAR

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

DAVACI : K.H.
MAKTUL : RECEP K.
MÜŞTEKİLER 1. ADİL K.
2. CEMİLE K.
SANIK : MEHMET Ç.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
SUÇ : Taksirle Ölüme Neden Olma
SUÇ YERİ : ŞANLIURFA/MERKEZ
SUÇ TARİHİ / SAATİ : 06/09/2007
KARAR TARİHİ : 12/12/2013
Şanlıurfa C.Başsavcılığının 14/09/2007 tarih 2007/3790 esas 2007/1904 İddianame ile sanık hakkında mahkememize kamu davası açılmış, mahkememizce verilen kararın Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 2012/26465 esas 2013/15724 karar sayılı ilamıyla bozularak gönderilmesi üzerine yeniden esasa kaydı yapılan duruşmada uyma kararı verildikten sonra yapılan duruşma sonunda:

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

İddianame özetle ; Suç tarihinde sanık oğlu Ferdi Ç. adına kayıtlı olan 47 LD 752 pkalalı araç ile Ş.Urfa dan G.Antep istikametine giderken suç yerine geldiği sırada yolun gidişe sağ tarafında koyunların olduğu sanık sollama yasağı bulunan yolda kendi şeridinden sol tarafa çıkarak yoldan geçmeye çalıştığı bu sırada sanığın sol tarafında olan banketin orta kısmında duran Recep K. isimli kişiye çarparak onun ölümüne neden olduğu iddia olunarak eylemine uyan TCK nun 85/1,53 maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına talep ve dava olunmuş,
Sanık Savunmasında:”Ben daha önce Şanlıurfa C.Başsavcılığında karakolda ve Şanlıurfa Nöbetçi Mahkemesinde vermiş olduğum ifademi aynen tekrar ederim. Şöyle ki; Ben Dargeçit ilçesinde askerde olan oğlum Ferdi Ç. ın yanına gitme için yola gittim, suç tarihinde oğlum Ferdi Ç. adına kayıtlı olan 47 LD 752 plaka sayılı aracım ile Şanlıurfa ilinden Gaziantep iline seyir halinde iken kendi şeridimde yola devam ediyordum suçyerine geldiğim sırada yolun gidişine göre sağ tarafımda koyunların yolun her iki tarafında geçtiklerini gördüm koyunlara çarpmamak için aracımın hızını yavaşlattım, yavaş yavaş yola devam ettim ben ölen Recep K. ı sol şeritte koyunları çağırırken gördüm şahıs koyunları çağırıyordu ben çobanla koyunların arasına geçmek istedim yolun sol şeridi açıktı ben yanlarına 5-10 metre mesafe yaklaştığım sırada çoban koyunlara doğru koşunca yolun ortasında kendisi de şaşırdı ben şaşırdım ve bu esnada maktül Recep K. aniden karşıma çıktı ve çarptım, çarpma etkisiyle maktül yere düştü onu kaldırmak istedim, ama ölmüştü. Bunu üzerine bölge trafik müdürlüğüne aracım ile giderek olayı anlattım, bunun üzerine hakkımda tutanak tuttular ben ailesini teselli etmek için 10.000 YTL para yardımda bulundum. Ben bu olay nedeni ile çok üzgünüm. Kaza nedeniyle kusurumun olduğunu kabul etmiyorum, Maktulün ailesiyle uzlaşmayı kabul ediyorum, hakkımda beraat kararı verilmesini talep ediyorum, atılı suçlamayı kabul etmiyorum, benim savunmam bundan ibaretti ” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Mahkememizce yapılan yargılama ve delillerin hukuksal yargısında iddia, sanık savunması, müşteki beyanı, keşif zaptı, bilirkişi raporu, kaza tespit tutanağı, ölü muayene zaptı, olay yeri tespit tutanağı, nüfus ve adli sicil kaydı, soruşturma kapsamı,toplanan deliller edinilen vicdani kanaat ve tüm dosya kapsamıyla;Sanığın olay tarihinde kullanmış olduğu 47 LD 752 plakalı aracı ile tedbirsiz ve dikkatsiz davranarak taksirle Recep K. ın ölümüne sebep olduğu ve kazanın meydana gelmesinde sanığın asli kusurlu bulunduğu alınan her iki bilirkişi raporuyla da sabit olduğundan sanığın eylemine uyan 5237 sayılı TCK nun 85/1, 53 maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :

Sanığın üzerine atılı taksirle adam öldürme suçunu işlediği anlaşılmakla eylemine uyan 5237 sayılı yasanın 85/1 maddesi gereğince suçun işleniş biçimi sanığın şahsi ve sosyal durumu dikkate alınarak takdiren asgari hadden 2 YIL HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

Sanığın, duruşmada gözlenen iyi hali, samimi ikrarı ve mahkememize karşı olan tutum ve davranışları dikkati alınarak hüküm olunan cezasından 5237 sayılı TCK nun 62. maddesi gereğince takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 1 YIL 8 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

Sanığın yargılamada saptanan olumlu kişiliği sanığın yargılamadaki tavır ve davranışları gözetildiğinde yeniden suç işlemeyeceğine dair mahkememizde tam ve vicdani kanaat geldiğinden , ayrıca CMK 231/6. maddesinde yazılı diğer şartlar mevcut olduğundan CMK nun 231/5 maddesi uyarınca HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA,

CMK.nun 231/8. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi sebebiyle sanığın 5 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulmasına, takdiren sanığa herhangi bir yükümlülük yüklenmesine gerek olmadığına,

CMK.nın 231/10 maddesi uyarınca Denetimli serbestlik süresi içinde işlediği kasıtlı suçtan dolayı hapis cezasına mahkum olmadığı takdirde davanın düşürülmesine, bu halde davanın düşürülmesine,

CMK.nın 231/11. maddesi uyarınca denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin hükümlere aykırı davranması halinde mahkememizce HÜKMÜN AÇIKLANMASINA, bu konuda sanığa ihtarat yapılmasına
CMK.nın 231/13 maddesi uyarınca iş bu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının oluşturulacak mahsus bir sicile kaydına,
Suça konu 47 LD 752 plakalı araç üzerindeki TEDBİRİN KALDIRILMASINA,

Yargıtay öncesi 225,75 TL ile Yargıtay sonrası 6 davetiye gideri olan 27.50 TL ,posta gideri 4.35 TL den oluşan toplam 257.60 TL yargılama giderlerinin sanıktan tahsiline,

Dair, duruşmada hazır olanlar açısından tefhim ve hazır olmayanlar açısından tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde Şanlıurfa nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine hitaben mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak veya mahkememize bizzat verecekleri veya başka bir Asliye Ceza Mahkemelerine verilecek itiraz dilekçesi ile kullanılabilecek itiraz yolu açık olmak üzere verilen karar, süresinde itiraz yoluna başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceği ihtaratı ile 5271 sayılı CMK nun 231 maddesi uyarınca hüküm fıkrası açıkça okunup, gerekçeleri ana çizgileri ile anlatıldı.12/12/2013

SAHTE KİMLİK ÇEK ALMA BANKANIN SORUMLULUĞU

T.C.
ÇERKEZKÖY
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ                                                                                                GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO      : 2012/227
KARAR NO  : 2014/1184
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 20/04/2012
KARAR TARİHİ : 25/12/2014
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILMA TARİHİ: 12/01/2015

Mahkememizde görülmekte bulunan Alacak davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı banka tarafından keşideci A. adına çek defteri düzenleyerek çek koçanları verildiğini, çek keşidecisi davalı banka tarafından verilen çek koçanlarının B 4531429 çek nolu çeki 05/09/2008 keşide tarihli olarak 12.600,00TL bedelle hamiline kesildiğini, çek keşidecisi tarafından çek keşide edilerek cirolar silsilesiyle müvekkiline intikal ettiğini, müvekkilinin bankaya çeki sorduğunda çekin doğruluğunu teyit ettiğini, çekin keşide günü olan ödeme gününde Türkiye Halk Bankası Dalaman Şubesine ibraz edildiğinde çekin ödenmediği gibi çek aslına da el konulduğunu, çek aslı çekin arkasına ” İş bu çekin sahte kimlik bilgileri ile şahıslar tarafından açılıp hesap üzerine keşide edilmiş olması nedeni ile işlem yapılmamıştır.” denilerek el konulduğunu, müvekkiline de üzerinde aslı gibidir kaşesi vurulmuş ve banka tarafından imzalanmış çek fotokopisinin verildiğini, yapılan işlemlerden dolayı müvekkilinin mağdur olduğunu, davalı bankanın üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini, davalı bankanın hayali bir kişi adına çek keşide defteri vermiş olduğunu beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 12.600,00TL’nin 05/09/2008 tarihinden itibaren işleyecek reskont avans faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkil bankanın dava dışı üçüncü kişi A. ‘ın talebi doğrultusunda çek hesabı açtığını, çek hesabı açılmadan önce, Çerkezköy 2. Noterliği 29/11/2006 tarih ve 12715 yevmiye nolu imza beyannamesi, ikametgah il muhaberi, nüfus cüzdanı, vergi levhası, Çerkezköy Ticaret Sicil Memurlğundan verilen Ticaret Sicil Tasdiknamesi, e-vergi levhası ve 11/12/2006 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi incelendiğini, sosyo ekonomik durum araştırması yapıldığını beyan ederek, gerekli özeni gösteren , yasa ve genelgelere uygun olarak düzenlenen belgelere dayanarak çek hesabı açan ve çek karnesi veren müvekkil banka aleyhine açılan haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava ile ilgili olarak davaya konu çek ve çek hesabına ilişkin belgeler, Çerkezköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/1970 sayılı soruşturma dosyası ve diğer deliller celp ve ibraz edilmiştir.

Tüm dosya kapsamına göre; davalı banka tarafından keşideci A. adına çek defteri düzenlenerek  çek koçanları verildiği, çek keşidecisinin davalı banka tarafından verilen çek koçanlarından B 4531429 çek nolu çeki 05/09/2008 keşide tarihli olarak 12.600,00TL bedelle hamiline kestiği, çek keşidecisi tarafından çek keşide edilerek cirolar silsilesiyle davacıya  intikal ettiği,davacının bankaya çeki sorduğunda çekin doğruluğunun teyit edildiği, davacı tarafından çekin keşide günü olan ödeme gününde Türkiye Halk Bankası Dalaman Şubesine ibraz edildiğinde çekin sahte kimlikli şahıslar tarafından açılan hesap üzerine keşide edilmiş olduğu gerekçesi ile bu durum çek arkasına yazılarak çek bedelinin ödenmediği,  banka tarafından çek aslına el konulduğu, davalı bankanın dava dışı üçüncü kişi A.ın talebi doğrultusunda çek hesabı açarken  Çerkezköy 2. Noterliği 29/11/2006 tarih ve 12715 yevmiye nolu imza beyannamesi, ikametgah il muhaberi, nüfus cüzdanı, vergi levhası, Çerkezköy Ticaret Sicil Memurlğundan verilen Ticaret Sicil Tasdiknamesi, e-vergi levhası ve 11/12/2006 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinin de dikkate alınarak çek hesabının  incelendiği  anlaşılmıştır.

Bankalar birer itibar ve itimat müesseseleri olup, tacir olmaları nedeniyle TTK.nun 20/f-2 hükmü icabı olarak her zaman basiretli bir tacir gibi hareket etmek zorunda olmalarının yanısıra çek hesabı açarken, çek karnesi verirken ve bu kanunla kendilerine verilen görev ve mükellefiyetleri yerine getirirken bu işlemlerin gerektirdiği basiret ve itinayı göstermeye mecburdurlar.Somut olayda her zaman basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gereken  davalı bankanın her en kadar  çek karnesi verilirken bir kısım belgeleri celp etmiş olsa da hesap sahibinin sosyo ekonomik durum araştırması yapılırken gerekli basiret ve itinayı göstermediği, böylece davacının çek bedeli kadar zararının oluştuğu anlaşılmış davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Ayrıntısı ve gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile 12.600,00TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2- Alınması gereken 861,00TL karar ilam harcının davalıdan alınarak hazine yararına tahsiline,
3-Davacı tarafından yapılan posta ve tebligat masrafından oluşan 60,00TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettiğinden 1.512,00.TL nıspi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere  verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/12/2014

BORÇLU ADINA BİRDEN FAZLA TAŞINMAZ – ACİZ VESİKASI

T.C.
ŞANLIURFA
1. İCRA HUKUK MAHKEMESİ                                        TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2012/373 Esas
KARAR NO : 2012/680

DAVACI : ÖMER Ç.
VEKİLİ : Av. M. V. İ.
DAVALI : M.SALİH S.-
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ – Cumhuriyet Cad. Nahya Ap. Kat:3 No:5 Merkez/ ŞANLIURFA
DAVA : Şikayet
DAVA TARİHİ : 27/06/2012
KARAR TARİHİ : 10/10/2012
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILMA TARİHİ : 16/10/2012

Mahkememizde görülmekte bulunan Şikayet davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; Şanlıurfa 3.İcra Müdürlüğünün 2010/3570 esas sayılı icra takip dosyası incelendiğinde, Şanlıurfa 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/554 esas sayılı dosyası ile müvekkil aleyhine tasarrufun iptali davası açıldığını, davalı tarafça tasarrufun iptali davasının ön şartı olan aciz vesikası delil olarak sunulduğunu, her ne kadar davalı tarafça aciz vesikası alındığı Şanlıurfa 2.Asliye Hukuk Mahkemesine bildirilmiş ise de tapu ve trafik kayıtlarından da anlaşılacağı üzere müvekkil hakkında aciz vesikası düzenlenmesinin fiilen ve hukuken mümkün olmadığını, bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet edebileceğini tüm bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olarak müvekkil hakkında aciz vesikası düzenlenmesine ilişkin işlemin iptalini talep ve dava etmiştir.

Yapılan yargılama sonrası, davacı vekilinin iddiası, davalı vekilinin beyanı, Şanlıurfa 3.İcra Müdürlüğünün 2010/3570 esas sayılı icra takip dosyası ile tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapıldığı, takibe 20.000,00 TL. bedelli bono aslının esas alındığı, alacaklı vekilinin talebi üzerine borçlu davacının “Bağlarbaşı Mah.1922.Sok. No:26 Şanlıurfa” adresine 24/06/2011 tarihinde hacze gidildiği, haciz sırasında hacze kabil mal olmadığından hacze son verildiği ve alacaklı vekilinin talebi üzerine borçlu ömer Ç. adına aciz vesikası düzenlerek davalı alacaklıya verilmesinin icra müdürlüğünden 04/08/2011 tarihinde talep edildiği ve icra müdürlüğünce de 19/08/2011 tarihli olarak BORÇ ÖDEMEDEN ACİZ VESİKASI’nın düzenlenerek davalı alacaklı Mehmet Salih S.’ye verildiği yine alacaklı vekilinin talebi üzerine borçlunun adına kayıtlı bulunan 58 DE 673 plaka sayılı araca haciz şerhinin konulduğu İİK’nun 105/2.maddesinde “İcraca takdir edilen kıymete göre haczi kabil malların kifayetsizliği anlaşıldığı surette dahi tutanak muvakkat aciz vesikası yerine geçerek alacaklıya 277 nci maddede yazılı hakları verir.” yine İİK’nun 143.maddesinde “(Değişik fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./40. md.) Alacaklı alacağının tamamını alamamış ve aciz vesikası düzenlenmesi için gerekli şartlar yerine gelmişse, icra dairesi kalan miktar için hemen bir aciz vesikası düzenleyip alacaklıya ve bir suretini de borçluya verir; bu belgeler hiçbir harç ve vergiye tabi değildir. Aciz vesikasının bir nüshası da her il merkezinde Adalet Bakanlığınca tespit edilen icra dairesi tarafından tutulan özel sicile kaydedilmek üzere bu icra dairesine gönderilir. Aciz vesikası sicili aleni olup ne şekilde tutulacağı ve hangi hususları içereceği Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelikle belirlenir.Bu vesika ile 105 inci maddedeki vesika borcun ikrarını mutazammın senet mahiyetinde olup alacaklıya 277 nci maddede yazılı hakları verir.

Alacaklı aciz vesikasını aldığı tarihten bir sene içinde takibe teşebbüs ederse yeniden ödeme emri tebliğine lüzum yoktur.Aciz vesikasında yazılı alacak miktarı için faiz istenemez. Kefiller, müşterek borçlular ve borcu tekeffül edenler bu miktar için vermeğe mecbur oldukları faizlerden dolayı borçluya rücu edemezler.(Değişik fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./40. md.) Bu borç, borçluya karşı, aciz vesikasının düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Borçlunun mirasçıları, mirasın açılmasından itibaren bir sene içinde alacaklı hakkını aramamışsa, borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürebilirler.(Ek fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./40. md.) Borçlu, aciz vesikasını düzenlemiş olan icra dairesine borcunu işlemiş faizleriyle birlikte her zaman ödeyebilir.

İcra dairesi ödenen parayı alacaklıya verir veya gerektiğinde 9 uncu madde hükümleri dahilinde bir bankaya yatırır. Borcun bu şekilde tamamının ödenmesinden sonra aciz vesikası sicilden terkin edilir ve borçluya borcunu ödeyerek aciz vesikasını sicilden terkin ettirdiğine dair bir belge verilir.

Aynı şekilde, icra takibi batıl ise veya iptal edilirse yahut borçlunun borçlu olmadığı mahkeme kararıyla sabit olursa ya da alacaklı icra takibini geri alırsa, aciz vesikası sicilden terkin edilir ve borçluya buna ilişkin bir belge verilir.”denildiği yine İİK’nun 16.maddesinde “Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir. ” denildiği somut olayda davacıya 24/06/2011 tarihinde hacze gidildiği, haciz sırasında hacze kabil mal olmadığından hacze son verildiği ve alacaklı vekilinin talebi üzerine borçlu Ömer Ç. adına aciz vesikası düzenlerek davalı alacaklıya verilmesinin icra müdürlüğünden 04/08/2011 tarihinde talep edildiği ve icra müdürlüğünce de 19/08/2011 tarihli olarak BORÇ ÖDEMEDEN ACİZ VESİKASI’nın düzenlenerek davalı alacaklı Mehmet Salih S.’ye verildiği, Şanlıurfa 2.Asliye Hukuk Mahkemesine 2011/554 esas sayılı dosya ile tasarrufun iptali davası açıldığı, bu dosyada satışın durdurulmasına yönelik tedbir kararı verildiği böylece araçlar üzerinde fiili haczin yapılamadığı, tapu ve trafik kayıtlarının incelendiğinde borçlunun adına kayıtlı taşınmazlar ile araçlar olduğu ancak bu taşınmazlar ve araçlar üzerinde haciz, yakalama olduğu Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2008/4002 esas, 2008/4853 karar sayılı ilamında da ” davalı tarafın mal varlığı olarak bildirdiği taşınmazların üzerinde pek çok sayıda haciz bulunduğu ve bir kısmının ipotekli olduğu, alacaklının sırasının ise arkalarda olduğu anlaşıldığına göre borçlunun borç ödemeden aciz olduğu kabul edilmelidir.” denildiği dosyamızda da borçlu davacı her ne kadar adına kayıtlı araçlar ile taşınmazları bildirerek borç ödemeden aciz vesikasının kaldırılmasını talep etse de borçlunun bildirdiği taşınmazlar ile araçlar üzerinde pek çok haciz olduğu taşınmazların birçok paydaşa ait olduğu, satılmasının güçlük arzettiği, araçlara fiili haciz yapılamadığı görülmekle bu durumda borçlunun borç ödemekten aciz içinde olduğunun kabul edilmekle icra işleminin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla şikayetin reddine karar vermek gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:

İİK’nın 105/2 143 ve 16 maddeleri gereğince şikayetin REDDİNE
Harç peşin alındığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
AAÜT’ye göre belirlenen 400,00 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Karar kesinleştiğinde davacı tarafça yatırılan gider avansının talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı İİK’nun 363. Maddesi gereğince tefhim veya tebliğden itibaren 10 gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/10/2012

Katip 134285

Hakim 33243

İSTİAP HADDİ ÜZERİNDE YOLCU ALINMASI- TEK TARAFLI TRAFİK KAZASI- YOLA KÖPEK ÇIKMASININ OLAYIN GELİŞMESİNDE ETKİLİ OLDUĞU

Birleşen Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk
Mahkemesi’nin 2009/496 esas,
2009/421 karar sayılı dosyası.

T.C.
ŞANLIURFA
2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2008/613 Esas
KARAR NO : 2010/397

HAKİM : ÖNDER KANYILMAZ 37397
KATİP : HABEŞİ BİLAL KUTLU 81505

DAVACI : AXA OYAK SİGORTA A.Ş –
VEKİLLERİ : Av. …………….. Şehitkamil/ GAZİANTEP
DAVALI : ÖZLEM Ç…………- Yibo Lojmanları Hilvan/ ŞANLIURFA
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ –  Merkez/ŞANLIURFA

BİRLEŞEN DAVA DOSYASINDA
DAVACI : AXA OYAK SİGORTA A.Ş –
VEKİLLERİ : Av. …………….. Şehitkamil/ GAZİANTEP
DAVALI : ÖZLEM Ç…………- Yibo Lojmanları Hilvan/ ŞANLIURFA
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ – Merkez/ ŞANLIURFA
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 27/06/2008-Birleşen dava dosyasında dava tarihi 11/03/2009
KARAR TARİHİ : 27/07/2010
Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili 23/06/2008 havale tarihli dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketine 12941694 numaralı zorunlu mali sorumluluk poliçesi ile sigortalı bulunan 63 RB 389 plakalı aracın 22/04/2007 tarihinde sürücüsü Şehmus D. tarafından tamamen istiab haddinin aşılarak kullanılması sonucu meydana gelen trafik kazasında Abdullatif D.’ın ölümüne ve Nuri S.’ın ise yaralanmasına sebebiyet verdiğini, meydana gelen kazada davalı sürücünün %100 kusurlu bulunduğunu, ölüm ve yaralanma ile sonuçlanan kaza sonrasında kazaya sebebiyet veren 63 RB 389 plaka sayılı aracın müvekkili şirket tarafından zorunlu mali sorumluluk poliçesi ile sigortalandığı için vefat eden Abdullatif D. yakınlarına müvekkili sigorta şirketi tarafından 19/06/2007 tarihinde 9.676,00 TL yaralanan Nuri S.’a ise 60.000,00 TL olmak üzere toplam 69.676,00 TL tazminat ödendiğini, trafik tespit tutanağından anlaşıldığı üzere aracın istiab haddi 4 kişi olmasına rağmen kaza esnasında araçta 6 kişinin bulunduğunu, kazanın meydana gelmesinde araçta istiab haddinin aşılmasının sebebiyet verdiğini, sigorta genel şartnamesinin 4/e maddesi gereğince rücu haklarının olduğunu, bu nedenle 69.676,00 TL rücuen tazminat alacaklarının ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, duruşmada dava dilekçesini aynen tekrar etmiştir.

Birleşen dava dosyasında davacı vekili dilekçesinde özetle; davalıya ait 63 RB 389 plakalı aracın istiab haddinin aşılması sonucu kullanılması sırasında Abdullatif D.’ın ölümüne ve Müslüm E.’in yaralanmasına neden olduğunu, müvekkili sigorta şirketi tarafından 28.851,00 TL ödendiğini, ödenen bu tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini, tazminat alacağının ödeme tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmesini talep etmiş, duruşmada dava dilekçesini aynen tekrar etmiştir.

Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesinde; her iki davanın da reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER : Trafik tespit tutanağı, özürlüler için Sağlık Kurulu Raporu, Ekspertiz raporu, Hastane tedavi evrakları, Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/129 esas sayılı dosyası ve içindeki Adli Tıp Kurumu raporu, Kusur ve tazminat bilirkişi raporları, İbraname.

Dosya Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilerek meydana gelen trafik kazasında kusur oranın tespiti ve tazminat miktarının hesaplanması için bilirkişilerden rapor alınmış, bilirkişi Alper Şirinoğlu tarafından verilen 08/10/2009 tarihinde verdiği gerekçeli raporda, “…olay sırasında 5 yetişkin yolcunun bulunduğu, aracın istiab haddinin ise 4 kişi ile sınırlı olduğu dikkate alındığında, olay sırasında aracın istiab haddi üzerinde yüklü bulunduğu anlaşılmakla birlikte olay sırasında yola bir köpeğin çıkmış olmasının trafik güvenliğini tehlikeye düşürücü bir durum yarattığı ve olayın oluşumunu başlatıcı yönde etkilediği anlaşılmakla, dava konusu edilen trafik kazasının salt istiab haddi üzerinde yolcu almak gerekçesine bağlı olarak vuku bulmuş olduğu söylenemez” dedikten sonra kusur oranlarını belirtir raporunu verdiği görülmüştür. Buna göre, kazanın “araca salt istiab haddi (taşıma sınırı) üstünde yolcu almasına bağlı olarak meydana gelmediği, yola köpek çıkmasının olayın oluşmasında %25 oranında etkili olduğu bildirilmiştir.”

GEREKÇE : Toplanan ve değerlendirilen delillerden anlaşıldığı üzere; davalı sigorta şirketine 12941609 numaralı zorunlu mali sorumluluk poliçesi ile sigortalı bulunan 63 RB 389 plaka sayılı aracın 24/09/2007 tarihinde Şehmus D.’nun sevk ve idaresindeki aracın geçirmiş olduğu trafik kazası sonucunda araç içerisinde bulunan Abdullatif D.’ın ölümüne, Nuri S. ile Müslüm E.’in yaralanmasına sebebiyet verdiği, davacı sigorta şirketi tarafından vefat eden Abdullatif D.’ın mirasçılarına 19/06/2007 tarihinde 9.676,00 TL, Nuri S.y’a ise 60.000,00 TL, Müslüm E.’in yaralanmasından dolayı 28.851,00 TL tazminatın ödendiği anlaşılmıştır.

Dava, davacı sigorta şirketinin sigortalısına karşı açtığı rücuen tazminat davasıdır.Rücu hakkı zorunlu mali mesuliyet sigortası poliçesinin genel koşulları 4/e maddesine dayandırılmış ve sigortalı davalının aracında istiab haddinin üzerinde 4 yolcu taşıması gerekirken 5 yetişkin yolcunun bulunduğu iddasına dayanmıştır. Davacı sigorta şirketinin iddasını değerlendirilmesi ve kazanın meydana gelmesinde istiab haddinin üzerinde yolcu taşımasının başlı başına etken olup olmadığı hususunda bilirkişiden rapor alınmış, bilirkişi Alper Şirinoğlu’nun vermiş olduğu gerekçeli raporda meydana gelen kazanın aracın salt istiab haddi (Taşıma sınırı) üstünde yolcu alınmasına bağlı olarak meydana gelmediği, kazanın yola köpek çıkmasının olayın oluşmasında etkin olduğu bildirilmiş olmakla; meydana gelen kazanın oluşmasında sigortalı araçtaki istiab haddinin fazla yolcu alınmasında etkili olmadığı, alınan bilirkişi raporuyla anlaşılmış olmakla, sigorta şirketinin dayandığı poliiçe genel koşullarını 4/e maddesindeki rücu koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla, her iki davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçeye dayanılarak;
Mahkememizin birleşik 2008/613 esas sayılı dosyası yönünden,
1-Davaya konu kazanın salt istiab haddi üzerinde yolcu alınması nedenine dayanmaması sebebiyle davanın REDDİNE,
2- Alınması gereken 17,15 TL harcın peşin alınan 940,70 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 923,55 TL harcın davacının isteği halinde davacıya iadesine,
3- Davalı taraf için karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre takdir edilen 7.274,08 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
4-Yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Birleşen 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/496 esas, 2009/421 karar sayılı dosyası yönnüden,
1-Davaya konu kazanın salt istiab haddi üzerinde yolcu alınması nedenine dayanmaması sebebiyle davanın REDDİNE,
2- Alınması gereken 17,15 TL harcın peşin alınan 389,50 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 372,35 TL harcın davacının isteği halinde davacıya iadesine,
3- Davalı taraf için karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre takdir edilen 3.373,61 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
4-Yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı HUMK 432 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.27/07/2010

Katip 81505

Hakim 37397

TAKİP DAYANAĞI BELGE ÖRNEĞİNİN ÖDEME EMRİNE EKLENMEMESİ NEDENİYLE TAKİBİN İPTALİ GEREKİR.

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ŞANLIURFA
1. İCRA HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/1243 Esas
KARAR NO : 2019/34

DAVACI : MEHMET K.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ – Şairnabi Mah Cumhuriyet Cad 3. Alankaya Apt Kat:1 No:1 Haliliye/ ŞANLIURFA
DAVALI : S.S…. KREDİ KEFALET KOOPERATİFİ –
DAVA : İcra Emrine İtiraz
DAVA TARİHİ : 21/11/2018
KARAR TARİHİ : 28/01/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/01/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan İcra Emrine İtiraz davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı alacaklının müvekkili aleyhine Şanlıurfa 4.İcra Müdürlüğünün 2018/15501 esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, takibe konu ödeme emrini 07.11.2018 tarihinde tebliğ aldığını, takibe konu ödeme emri ekinde takibe konu sözleşmenin olmadığı, borcun sebebinin neye istinaden oluşturulduğunun anlaşılmadığından bahisle ödeme emrinin iptal edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 24.12.2018 tarihli cevap dilekçesinde açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Takibe konu ödeme emri tebliğ mazbatası incelendiğinde mazbata üzerinde ”bu zarfta örnek no:7 ödeme emri vardır” şerhinin düşüldüğü, takip talebi ve ödeme emri incelendiğinde borcun sebebi olarak ”23.08.2018 tarihli Halk Bankası kredi 12.618,24 ” ibaresinin yer aldığı, ancak bunların da takip dosyasına eklenmediği görülmüştür.
İİK’nun 58/3. maddesinde; ”Alacak belgeye dayanmakta ise, belgenin aslının veya alacaklı yahut mümessili tarafından tasdik edilmiş, borçlu sayısından bir fazla örneğinin takip talebi anında icra dairesine tevdii mecburidir” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanun’un 61/1. maddesinin 2. cümlesi gereğince ise; takip bir belgeye dayanıyor ise; onaylı bir örneğinin ödeme emri ile birlikte borçluya gönderilmesi zorunlu bulunmaktadır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E. 2016/16049 K. 2016/16975 T. 15.6.2016 günlü içtihadına göre ”…Somut olayda, takip talebi ve ödeme emrinde, takip konusu borcun dayanağı olarak genel kredi sözleşmesi, ihtarname ve temlik sözleşmesi gösterilmiş olup, borçlu adına çıkarılan ödeme emri tebliğ evrakında; ”bu zarfta ödeme emri vardır” şerhinin bulunduğu ve takip dayanağı belge suretlerinin ödeme emri ekinde gönderildiğine dair bir açıklamanın tebligat mazbatası üzerinde yer almadığı görülmektedir. Öte yandan, takip dosyasının incelenmesinde, dayanak belge örneklerinin dosyada bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece, yukarda değinilen yasal düzenlemeler gereğince, takibe dayanak belgelerin, takip talebi ile birlikte icra dairesine ibraz edilmediği ve borçluya sadece ödeme emri gönderilip, takip dayanağı belgelerin eklenmediği göz önünde bulundurularak ödeme emri tebliğ işleminin iptaline karar verilmesi gerekirken..” demektedir.
Somut olayda;Takibe konu ödeme emri tebliğ mazbatası incelendiğinde mazbata üzerinde ”bu zarfta örnek no:7 ödeme emri vardır” şerhinin düşüldüğü, takip talebi ve ödeme emri incelendiğinde borcun sebebi olarak ”23.08.2018 tarihli Halk Bankası kredi 12.618,24” ibaresinin yer aldığı, ancak bunların da takip dosyasına eklenmediği, takibe dayanak belgelerin, takip talebi ile birlikte icra dairesine ibraz edilmediği ve borçluya sadece ödeme emri gönderilip, takip dayanağı belgelerin eklenmediği anlaşılmakla Şikayetin kabulü ile Şanlıurfa 4.İcra müdürlüğünün 2018/15501 esas sayılı icra takip dosyasında davacı borçluya çıkartılan ödeme emrinin İPTALİNE karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Şikayetin kabulüne, Şanlıurfa 4.İcra müdürlüğünün 2018/15501 Esas sayılı takip dosyasından düzenlenen ÖDEME EMRİNİN davacı MEHMET K. YÖNÜNDEN İPTALİNE,
2-Yargılama gideri olan 57,60 TL, tebligat gideri 14 TL olmak üzere toplam 71,60 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-AAÜT’ ye göre belirlenen 550,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda İİK’ nun 363 maddesi gereğince kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 10 gün içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.28/01/2019

Katip 96041
¸

Hakim 174723
¸

CEBİR TEHDİT VEYA HİLE KULLANARAK KİŞİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA VE TEHDİT NEDENİYLE BERAAT- HAKSIZ ŞİKAYET- MADDİ MANEVİ TAZMİNAT

T.C.
NEVŞEHİR
1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ                                        TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2012/307
KARAR NO : 2014/283

HAKİM : ÖZGÜR TÜRKSEVER 95120
KATİP : SELVİ ALTUNBAŞ 99535

DAVACI : Ö. E.
DAVALI : Ş. K.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 07/09/2012
KARAR TARİHİ : 27/05/2014

Davacının dilekçesi üzerine yapılan yargılama sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava :
Davacı 07/09/2012 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı ile bir müddet duygusal birlikteliğinin olduğunu, davalının hakkında şikayetçi olduğunu ve Konya 11. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandığını, beraat ettiğini, kendisinin Göreme Kasabasında saygın bir kişi olduğunu, davalının hakkında asılsız ve mesnetsiz isnatlar nedeni ile yıprandığını ve stres yaşadığını, onur ve haysiyetinin zedelendiğini, ticari itibarinin zedelenmesi nedeni ile işletmiş olduğu otelin ismini değiştirmek zorunda kaldığını, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Cevap :
Davalıya, duruşma gün ve saatini bildirir, dava dilekçesi ekli davetiye usulüne uygun tebliğ edilmiş, davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının BK’nın 60/1 maddesinde öngörülen 1 yıllık zaman aşımı süresi içinde davasını açmadığını, davacının müvekkilinin şikayeti nedeni ile Konya 11. Asliye Ceza Mahkemesinde hürriyetten yoksun kılma ve tehdit suçundan yargılandığını ve beraat etmesi nedeni ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğunu, şikayet hakkının kötü niyetli kullanılmasının söz konusu olmadığını, davacı hakkında C. Başsavcılığına kuvvetli suç şüphesi bulunması nedeni ile dava açıldığını, davacının delil yetersizliğinden beraat etmesinin şikayet haksız olduğu anlamına gelmediğini, maddi tazminat taleplerini belgelendirmediğini, tazminat taleplerini haklı göstermek için işletmecisi olduğu iş yerinin adını değiştirmek zorunda kaldığını beyan ettiğini, davacının eşinden ayrıldığını, aleyhine boşanma davacı ve icra takipleri olduğunu, bu nedenle de mal kaçırma gibi tasarruflarda bulunmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Deliller :
Konya 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/454 esas sayılı dosyası, Nevşehir Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/261 esas sayılı dosyası, Nevşehir Aile Mahkemesinin 2009/25 esas sayılı dosyası, Nevşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/367 esas sayılı dosyası, Nevşehir İcra Ceza Mahkemesinin 2012/367 esas sayılı dosyası, Nevşehir 1. İcra Müdürlüğünün 2011/1237 esas sayılı dosyası, Nevşehir 2. İcra Müdürlüğünün 2012/2407 esas sayılı dosyası, tanık beyanları, bilirkişi raporu.

Gerekçe :
Dava, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.

Konya 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/454 esas, 2012/498 karar sayılı dosyasının incelenmesinde; müştekinin Ş. K., şüphelinin Ö.E , suçun cebir tehdit veya hile kullanarak kişi hürriyetinden yoksun kılma ve tehdit suçu olduğu, 03/05/2012 tarihli duruşmada kuşkudan sanık yararlanır ilkesi gereğince kesin, hukuki ve inandırıcı delil elde edilmediği gerekçesi ile beraat kararı verildiği, kararın müşteki vekilince temyiz edildiği anlaşılmıştır.

Nevşehir Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/261 esas, 2009/647 karar sayılı dosyasının incelenmesinde; mağdurenin Ş.E, sağın Ö.E’nin, suçun eşe karşı etkili eylem olduğu, CMK 231/8 maddesi gereğince 5 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Nevşehir Aile Mahkemesinin 2009/25 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Ö. E aleyhine 4320 sayılı yasaya göre koruma kararı verildiği anlaşılmıştır.

Nevşehir 1. Ceza Mahkemesinin 2012/367 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; müştekinin Nevşehir İl Sağlık Müdürlüğü, katılanın Ebru B’nin, sanığın Ş. K, suçun iftira suçu olduğu, beraat kararı verildiği anlaşılmıştır.

Nevşehir İcra Ceza Mahkemesinin 2012/1612 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; müştekinin H. K., borçlunun Ö.E olduğu, borçlunun ödeme şartını ihlal suçundan dava açıldığı anlaşılmıştır.

Davacı tanığı Rabia  21/03/2013 tarihli celsede; “Davacıyı tanırım, şuanda yanında işçi olarak çalışmaktayım, bu davadan dolayı iş yerinin ismini değiştirmek zorunda kaldı, ayrıca işçi bulamıyoruz, ben Ömer Beyle 3 yıldır tanışıklığım vardır, 2012 yılının 9. ayında işe girdim,yanında işe girmemin sebebi 3 yıldır tanıdığım için insanlığı ve kişiliği hakkında güveniyorum” diyerek beyanda bulunmuştur.

Davacı tanığı Ebru 21/03/2013 tarihli celsede; “Davacı ve davalıyı tanıyorum, kendisinin davacı hakkında oraya gelip gidenlere satıyor şeklinde beyanları olmuş, ben de Kozaklı da çalıştığım dönemde çünkü aynı iş yerine girip çıktığım için bu lafları sen mi söyledin diye sordum, o da bana ben söyledim, kendisi bana benimle ilgili bişey söylemediğini, olayları başhekim yardımcısına ilettiğini, onların ilgileneceğini söyledi, ben Kozaklıda 2012 yılının Ocak ayından itibaren Temmuz ayına kadar çalıştım, ancak bu konuşmaları davalı 2012 yılının içinde söyledi ancak tarihini tam olarak hatırlamıyorum, biz davalıyla söylediği sözlerden dolayı aramızda dava konusu oldu ” diyerek beyanda bulunmuştur.

Davacı tanığı Mustafa R. Ç 21/03/2013 tarihli celsede; “Davacıyı tanırım, ben devlet dairesinde devlet memuru olarak görev yapmaktayım, Ş.K beni telefonla arayarak Ömer Eren’in kendisini kaçırdığını, zorla kadın ticareti yaptığını söyledi, daha öncede hemşire kaçırdığını ve sabıkasının olduğunu söyledi, ben 4 yıl boyunca Tokat ta polis memuru olarak görev yaptım, buraya sağlık memuru olarak 1 yıl önce atandım” diyerek beyanda bulunmuştur.

Davalı tanığı Aynur 04/02/2014 tarihli celsede; “Ben davacı ile ayrılalı 2,5 yıl olmuştur. Ömer Eren ile boşandık olayla ilgili bir bilgim yoktur tanıklık yapmak istemiyorum.” diyerek beyanda bulunmuştur.

Dosya bilirkişiye tevdii edilmiş, bilirkişi Av. Şükrü Çalışkan 31/03/2014 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının maddi tazminat alacağı bulunmadığı kanaatine ulaştığını beyan etmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından maddi zarar miktarının ispatlanmadığı gibi şikayet hakkının kullanımı için yeterli şüphe bulunduğu anlaşılmakla, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının davasının REDDİNE
1-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesince belirlen 25,20 TL maktu karar ve ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile kalan 123,30 TL harcın, karar kesinleşince ve istek halinde davacıya iadesine,
2- Maddi tazminat yönünden; davacı, davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince belirlenen 1.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3- Manevi tazminat yönünden; davacı, davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince belirlenen 1.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4- Davalının yapmış olduğu; 15,00 TL tebligat ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Davacının yaptığı masrafların üzerinde bırakılmasına,
6- Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın, karar kesinleşince ve istek halinde talep eden tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. Yasa yolunun temyiz merciinin Yargıtay, süresinin kararın tebliğinden itibaren 15 gün olduğu hazır olan taraflara bildirildi. Açıkca kundu usulen anlatıldı.27/05/2014

Katip 99535

Hakim 95120

İPOTEK ÜCRETİ- DASK ÜCRETİ- EKSPERTİZ ÜCRETİ- HAYAT SİGORTASI- ÖDEME PLANI DEĞİŞİKLİĞİ ÜCRETLERİ HAKSIZ ŞART NİTELİĞİNDEDİR

T.C.
GAZİANTEP
1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(TÜKETİCİ MAHKEMESİ SIFATIYLA)                                                                                                 GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2014/712
KARAR NO : 2014/1181

HAKİM :  37501
KATİP :  63134

DAVACI : H.Ö. .
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI : A…..ANK T.A.Ş .
DAVA : Tüketicinin Açtığı Tüketici Kredisinden Kaynaklanan
DAVA TARİHİ : 23/05/2014
KARAR TARİHİ : 18/12/2014
YAZIM TARİHİ : 29/12/2014
Mahkememizde görülmekte bulunan Tüketicinin Açtığı Tüketici Kredisinden Kaynaklanan davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde: Davalı bankanın Gaziantep Değirmiçem Şubesinde müvekkilinin 73.000 TL. Lik konut kredisi kullandığını, kullanılan kredi nedeniyle, davalının, haksız ve hukuka aykırı olarak kredi başlangıcı aşamasında 775,99 TL. Hayat ücreti, 170,00 TL. Konut ücreti, 200,00 TL. İpotek ücreti, 100,00 TL. Dask ücreti, 580,00 TL. Ekspertiz ücreti ve 1.250,00 TL. Ödeme plan değişikliği ücreti olmak üzere toplam: 3.075,99 TL. fahiş sayılacak miktarda haksız kesintiler yaptığını belirterek, taraflarınca belirtilmeyen alacak kalemlerinin de ayrıca hesaplanarak tüketiciye iadesinin sağlanması bakımından şimdilik 1.500,00 TL. nin , fazlaya dair haklarının saklı kalmak kaydıyla, bankadan tahsil tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı banka vekili verdiği 14.07.2014 havale tarihli dilekçe ile; davaya karşı cevaplarını bildirmiştir.
Davacı vekili 23.09.2014 tarihli celsedeki imzalı beyanında. Davalı tarafla sulh olma durumlarının olmadığını belirtmiştir.
Davalı bankanın Gebze Şubesi’nin 04.07.2014 tarih, 36379 sayılı cevabı ekinde, dava konusu ile ilgili kayıt ve belgelerin gönderildiği görülmüştür.
Dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mahkemece re’sen seçilen bu işlerden anlar hukukçu bilirkişi tarafından düzenlenen 26.09.2014 tarihli raporunda: … Davalı bankadan kullanılan krediye ilişkin masraf dekontlarında ve hesap ekstrelerinde bu ödemelerin neye istinaden yaptığını belirilmediği gibi alınan kesintilerin haklı ve zorunlu olduğunu gösterir dosyada bilgi ve belge ile delil de bulunmadığı, 06.03.2012 tarihinde davalı bankanın Değirmiçem şubesinden 73.000 TL. Konut kredisi kullandığı, kredi hesap numarasının 78371 olduğu bu krediden ötürü 06.03.2012 tarihinde mevcut hesap ekstresinden ve dekontlarından anlaşılacağı üzere 1.250,00 Tl. kredi dosya masrafı, 580 TL. Ekspertiz ücreti, 150 TL. İpotek tesis ücreti, 15 TL. İstihbarat ücreti, 23.01.2013 tarihinde ise 1.250,00 Tl. Ödeme plan değişiklik ücreti kesintisi yapıldığı, bu kesintilerin haksız şart olup Tüketici mevzuatı gereği davacıyı bağlamayacağından, davacıdan hukuki dayanağı olmadan tahsil edilen toplam: 3.245,00 TL. olduğu belirtilmiştir.
Davacı vekili UYAP üzerinden gönderdiği 06.12.2014 tarihli ISLAH dilekçesi ile: Dava dilekçesinde belirttikleri miktarı ıslahla arttırarak, toplamda: 3.245,00 TL. Sine çıkarttıklarını, ıslah taleplerinin kabulü ile, haksız olarak tahsil edilen 3.245,00 TL.nin temerrüt tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin son celse için mazeret talebinde bulunduğu, yokluklarında karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı vekili son celsedeki beyanında: Islah ve bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, davanın reddine karar verilmesini istediklerini belirtmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan deliller sonucunda: Dava konusunun, kullanılan kredi nedeniyle alınan ücretin iadesi talebinden ibarettir. Tarafların bildirmiş olduğu deliller toplanmış olup, davalı banka tarafından davacıdan 06.03.2012 tarihinde davalı bankanın Değirmiçem şubesinden 73.000 TL. Konut kredisi kullandığı, kredi hesap numarasının 78371 olduğu bu krediden ötürü 06.03.2012 tarihinde mevcut hesap ekstresinden ve dekontlarından anlaşılacağı üzere 1.250,00 TL. kredi dosya masrafı, 580 TL. Ekspertiz ücreti, 150 TL. İpotek tesis ücreti, 15 TL. İstihbarat ücreti, 23.01.2013 tarihinde ise 1.250,00 Tl. Ödeme plan değişiklik ücreti kesintisi yapıldığı, bu kesintilerin haksız şart olup Tüketici mevzuatı gereği davacıyı bağlamayacağından, davacıdan hukuki dayanağı olmadan tahsil edilen toplam: 3.245,00 TL. nin tahsil edildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinin matbu olarak hazırlanması tüketicinin içeriğine müdahale edememiş olması nedeniyle, tek taraflı konulmuş ve tüketici aleyhine dengesizlik oluşturulduğundan 4822 sayılı kanunla değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6. Maddesi ve yönetmeliğin 7. Maddesi karşısında bu durumun haksız şart niteliği taşıdığı, aynı doğrultuda Yargıtay içtihatları bulunduğu da göz önüne alındığında, dava dilekçesi de nazara alınarak davanın kabulüne karar vermek gerektiğinden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda yazılı nedenlerle,
1- Davanın kabulü ile, 3.245,00 TL. TL. nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline,
2- Kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 221,67 TL. Harç ile, alınmamış bulunan 25,20 TL. Başvurma harcının ilavesiyle Toplam: 246,87 TL. Harcın davalıdan alınarak hazineye verilmesine,
3- Davacı tarafından yargılama süresince yapılan, peşin alınan gider avansından sarf edilen 231,00 TL. Yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihindeki AAÜT. Gereğince hesaplanan 750,00 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Dair verilen karar, tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal süresi içerisinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine temyizi kabil olmak üzere davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/12/2014

Katip 63134

Hakim 37501

ÖDENMEYEN KASKO BEDELİ – KAZA MAHALLİNİ TERK- İSPAT YÜKÜ

T.C
ŞANLIURFA
2. SULH HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
 2007/835 Esas
KARAR NO : 2009/290

DAVACI :R. Ç.
VEKİLİ :Av. SELİM HARTAVİ, Şanlıurfa Barosuna Kayıtlı Avukatlardan, Atatürk Bulvarı Stad 1 Apt Kat:3 No:10-Şanlıurfa
DAVALI :…. SİGORTA A.Ş Salıpazarı/İstanbul
VEKİLİ :Av. C. ….., Şanlıurfa barosu avukatlardan
DAVA :İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TAR. :25/09/2007
KARAR TAR :14/04/2009
Davacı vekili Av.Selim Hartavi tarafından mahkememize açılan davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili Av. Selim Hartavi tarafından mahkememize verilen 17/09/2007 tarihli dava dilekçesinde özetle Müvekkilinin adına ruhsatlı bulunan 63 YD 908 plaka sayılı aracın 24/05/2007 tarihinde oğlu M. Ç’ın sevk ve idaresindeyken Şanlıurfa merkezinde yeni Çevre yoluna kara koyun kavşağından giriş yapıp yeni stadyum istikametine seyir halinde iken yeni çevre yolundaki tehlikeli viraja girdiği esnada aracın sağ ön tekerlek sağ ön çamurluk sağ ön tamponu ile kaldırım taşlarına çarpıp ve daha sonra kaldırım taşları üzerine sürüklenmesi neticesinde tek taraflı maddi hasarlı trafik kazasının gerçekleştiği müvekkiline ait olan aracın sigorta şirketince 12924049 poliçe numarası ile kaskolu olduğunu sigorta şirketine ihbarda bulunulması sonucunda görevlendirilen eksper tarafından 4.055,00 YTL olarak hasar tespit edildiğini müvekkiline ait aracın davalı kasko şirketine talimatı ile anlaşmalı bulunduğu yetkili servise götürüldüğünü 4.078,63 YTL tamirat masrafı beyan edildiğini ancak davalı şirketin yükümlülüklerine yerine getirilmeyerek hiçbir ödeme yapmadığını bunun üzerine Şanlıurfa 1 icra dairesinin 2007/2322 Esas sayılı icra dosyasında icra takibi başlatıldığını davalının ödeme emrine itiraz ederek takibi durdurduğunu itirazın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek itirazlarının iptaline takibin devamına 40 icra inkar tazminatına yargılama giderleri davalıya yükletilmesine karşı taraf vekalet ücretinin avukat olarak adlarına hüküm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilince mahkememize ibraz edilen 22/11/2007 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı R Ç’ın oğlu M Ç’ın kaza yaptığı ayrıca ekspertizin geldiği ve hasarın ödenmediğinin beyan edildiğini halbuki ekli olan belgelerden anlaşılacağı üzere kazanın akabinde kazayı ika eden şahsın olay yerinden ehliyet olmadığı için kaçmış ve kaza yapan asıl şahsın yerine bir şahıs kaim olarak gelip kazaya yaptığını beyan ettiğini davacı olay yerini terk edip kaçtığı için ispat külfetini davacının üzerinden olduğunu kaza kimin yaptığını ispatlanmak zorunda olduğunu belirterek davanın reddine masrafı muhakeme ve avukatlık ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Tanık A.K.dava hakkındaki bilgi ve görgüleri tespit edilmiştir.
Araçtaki meydana geldiği iddia edilen hasarın faturalara ve ekspertiz raporuna uygun olup olmadığının incelenebilmesi amacıyla dosya bilirkişiye tevdi edilmiş Mak.Yük. Müh. Ömer Kaya tarafından tanzim edilen 10/02/2009 tarihli bilirkişi raporu dosyaya konulmuştur.
Tanık S. E. dava hakkındaki bilgi ve görgüleri tespit olunmuş Sarayköy Sulh hukuk mahkemesine ait 2008/9 talimat sayılı evrak dosyaya konulmuştur.
Şanlıurfa C Başsavcılığına ait 2007/6956 soruşturma nolu evrak celp olunarak tetkik edilmiştir.
Davalı vekilince ibraz edilen cevap dilekçesi ve ekinde bulunan belgeler dosyaya konulmuştur.
Davacı vekilince dilekçe ekinde sunulan belgeler dosyaya konulmuştur.
Davacı vekili ve davalı adına çıkartılan davetiyeler tebliğ edilmiş ve dosyaya konulmuştur.
Şanlıurfa 1 İcra Müdürlüğüne ait 2007/2322 Esas sayılı icra takip dosyası celp olunarak incelenmiş alacaklının R. Ç. borçlusunun …. Sigorta A.Ş. olduğu asıl alacak miktarının 4.078,63 YTL faizin 206,99 YTL olmak üzere toplam 4.285,62 YTL üzerinden ilamsız icra takibinin başlatıldığı borçlu tarafın itiraz etmesi üzerine 1 icra müdürlüğünün 14/09/2007 tarihli kararına göre icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde Sürücüsü tespit edilemeyen 63 YD 908 plaka sayılı otomobilin yeni çevre yoluna Karakoyun kavşağından giriş yapıp yeni stadyum istikametine seyir halinde iken yeni çevre yolundaki tehlike viraja girdiği esnada aracın sağ ön tekerlek, sağ ön çamurluk sağ ön tampon köşe kısımları ve alt kısımları ile kaldırım taşlarına çarpıp ve daha sonra kaldırım taşları üzerine sürüklenmesi sonucunda maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği Trafik polis memurlarınca düzenlenen 24/05/2007 tarihli tutanağa göre de kaza mahalline intikal edildiğinde aracın başında sürücünün bulunmadığının tespit edildiği 24/05/2007 günü saat 18,10 da Emniyete M.Ç’ın alınan beyanda kazayı kendisinin yaptığını özetle belirttiği aracın davalı şirket tarafından başlangıç 29/12/2006 bitiş tarihi 29/12/2007 olarak 12924049 poliçe nosu ile maksimum kasko olarak sigortalandığı ve davacının da hasarını tazminini sigortadan sağlayabilmek amacıyla 04/06/2007 tarihinde sigorta şirketine ihbarda bulunduğunu ve eksper tarafından inceleme yapılarak 4.055,00 YTL değerinde hasar tespit edildiği ve davacının aracının tamiratına yaptırabilmek amacıyla F.otomotiv ticaret ve A.Ş. yetkili servisine teslim ettiği ve yetkili servis tarafında da aracın hasar ve tamiratına yönelik olarak 4.078,63 YTL’lik fatura tanzim ettiği davalı tarafın ayraçtaki hasara karşılamaması üzerine davacı vekiline Şanlıurfa 1 İcra müdürlüğünün 2007/2322 Esas sayılı icra takip dosyasıyla icra takibi başlattığı ancak davalı tarafın mezkur borcun tamamını ve faizini itiraz etmeleri sonucunda Şanlıurfa icra müdürlüğünün 14/09/2007 tarihli kararına göre icra takibinin durdurulmasına karar verildiği davacı vekilinin de itirazın iptali talebine göre davalı tarafında borcun bulunmadığını davacının olay yerini terk edip kaçması nedeniyle kaza kimin yaptığını ispatlayamadığını yönünden savunmada bulunduğu nazara alındığında düzenlenen fatura ve raporlara göre araçta belirtilen miktarda hasarın meydana GELDİĞİ M. Ç’IN EMNİYETE VERMİŞ OLDUĞU 24/05/2007 TARİHLİ İFADESİNDE DE TRAFİK KAZASINI KENDİSİNİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİNİ BEYAN ETTİĞİ DİKKATE ALINARAK TRAFİK KAZASINA M. Ç DIŞINDA BİR KİŞİNİN GERÇEKLEŞTİRMİŞ OLABİLECEĞİ İDDİASININ İSE DAVALI TARAFIN İSPAT ETMESİNİN GEREKTİĞİ DOSYADAKİ MEVCUT BELGE VE BEYANLARA GÖRE DE M. Ç DIŞINDAKİ KİŞİNİN OLAYI GERÇEKLEŞTİĞİ İSPATLANAMAMASI NEDENİYLE davacının davasının kabulüne karar verilmesi yönüne gidilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1. Davacının davasının kabulüne,
2. Davalı tarafın Şanlıurfa 1.İcra müdürlüğüne ait 2007/2322 esas sayılı icra takip dosyasındaki icra takibine yaptığı itirazın iptaline, icra takibinin aynen devamına,
3. Asıl alacak üzerinden hesap edilecek %40 oranında icra inkâr tazminatının davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
4. Alınması gerekli olan 231,42 TL nispi karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 57,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 173,52 TL’nin davalı taraftan alınarak hazineye irat kaydına
5. Yargılama gideri olan 73,20 harç, 17,00 YTL tebligat gideri 1.65 TL posta 80,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam: 154,85 TL’nin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine
6. Davacı tarafın kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğu dikkate alınarak 514,27 TL nispi ücreti vekaletin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 8 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe ile Yargıtay da temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/04/2009

Hakim Katip

TEK TARAFLI TRAFİK KAZASI- KESİN HÜKÜM İTİRAZI

T.C.
VİRANŞEHİR
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2012/562 Esas
KARAR NO : 2015/124

HAKİM : K.Y  119102
KATİP : M. Y 117193

DAVACI : K.D (A. D. velayeten) Viranşehir/ ŞANLIURFA
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ –
DAVALI : A….SİGORTA Üsküdar/ İSTANBUL
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 17/10/2012
KARAR TARİHİ : 11/02/2015

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacılar vekili dava dilekçesi ile; 10/10/2008 tarihinde davacılar murisi Mahmut yönetimindeki 63 …….plakalı otomobil ile karıştığı trafik kazası neticesinde vefat ettiğini, davacıların murisinin kullandığı aracın davalı sigorta şirketine ZMMS sigortalı olduğunu, murisin vefat etmeden önceki gelirinin 3.500,00 – 4.000,00 TL arasında olduğunu, davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkı bulunduğunu, bu nedenle davacı ve müşterek çocuk için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 6.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 300,00 TL cenaze defin giderinin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davacılar vekili 23/12/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini toplamda 100.904,00 TL’ye yükseltmiş ve faiz başlangıç tarihini de mahkememizin 2009/…. Esas, 2009/…… Karar sayılı dava dosyasındaki dava tarihi olarak değiştirerek ıslah etmiştir.

Davalıya usulüne uygun davetiye tebliğ edilmiş, davalı vekili cevap dilekçesi ile; davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere sorumlu olduğunu, kazanın meydana gelmesinde müteveffanın asli ve tek kusurlu olduğunu, olayda davalının kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

Dava haksız fiil nedenine dayalı maddi tazminat davasıdır.

Davalı vekili 05/06/2014 tarihli dilekçesinde; görülmekte olan davanın konusu ve tarafları aynı olan mahkememizin 2009/…. Esas, 2009/….. Karar sayılı dava dosyasında davanın reddine karar verildiğini, verilen kararın kesinleştiğini ve eldeki davanın kesin hüküm nedeniyle reddedilmesi gerektiğini beyan etmiştir.

Dosya arasına alınan mahkememizin 2009/……. Esas, 2009/……Karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde; davacıların S., A., K., T, H, N,, N ve Mehmet oldukları, davalının A….. Sigorta A.Ş olduğu, 10.10.2008 tarihinde davacıların murisi Mahmut’un 63……. plakalı aracı ile karıştığı trafik kazası neticesinde vefat etmesi nedeniyle 63……. plakalı aracın kaza tarihi itibariyle zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalayan davalı A…. Sigorta A.Ş’den tazminat talep edildiği, yapılan yargılama neticesinde davacıların murisi sürücü Mahmut’un meydana gelen kazada tam kusurlu olması gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.

Dosya arasına alınan V….. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2008/……Esas, 2009/…….Karar sayılı ilamının incelenmesinde , dava konusu olayda muris Mahmut’un tam kusurlu olduğu anlaşıldığından sanıklar Mehmet Atilla ve Halil  hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan beraat kararı verildiği ve verilen kararın temyiz edilmesi üzerine onanarak kesinleştiği görülmüştür.

Davaya konu kazada tarafların kusur durumları hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, işletenin tam kusurlu olması nedeniyle mirasçıların hak talep edip edemeyecekleri noktasında toplanmaktadır.

Davacıların uğradıkları zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.

Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığı ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalının sorumlu olacağına karar vermek gerekir. (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar ve HGK’nun 16.01.2013 gün 2012/17-1491 esas, 2013/74 karar sayılı ilamları uyarınca)

Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında; davacılar davalı sigorta şirketi karşısında, zarar gören üçüncü kişi konumundadır. Desteğin kusurunun davacılara yansımasından söz edilmesi de mümkün değildir.

Bu açıklamalar ışığında mahkememizce, tazminat hesabı için dosyamız Şanlıurfa Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmiş, hukukçu aktüerya bilirkişisi ………tarafından bilirkişi raporu dosyamıza sunulmuştur.

Davalı tarafça mahkememizin 2009/……. Esas, 2009/…….. Karar sayılı dava dosyasında eldeki dava ile aynı olayın dava konusu edilmesi nedeniyle kesin hüküm itirazında bulunulmuşsa da; eldeki dava dosyasında davacı olan mirasçı Ayşe’nin mahkememizin 2009/ Esas, 2009/ Karar sayılı dava dosyasında davacı sıfatının bulunmadığı dolayısı ile bu davacı yönünden kesin hüküm şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından bu davacı yönünden yapılan kesin hüküm itirazı dikkate alınmamıştır. Davacı Kınni Diken yönünden ise mahkememizin 2009/….. Esas, 2009/….Karar sayılı dava dosyasında bu davacı yönünden 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği, talep edilen 5.000,00 TL yönünden kesin hüküm şartlarının oluştuğu anlaşıldığından bilirkişi raporunda hesaplanan miktardan bu miktar mahsup edilmiştir.

Davacı tarafca talep edilen 300,00 TL cenaze defin gideri yönünden yapılan incelemede ise, talep edilen miktar mahkememizde görülmekte olan emsal dosyalarda alınan belediye yazılarıyla uyumlu olduğundan bu miktarın da kabulüne karar verilmiştir.

Davacı taraf ıslah dilekçesi ile faiz başlangıç talebini mahkememizin 2009/21 Esas, 2009/379 Karar sayılı dava dosyasındaki dava tarihi olan 13/01/2009 olarak değiştirmiş olup, davalı sigorta şirketinin 13/01/2009 tarihi itibariyle temerrüte düştüğü anlaşıldığından nedeniyle bu tarihten itibaren yasal faize hükmedilmiştir.

Bilirkişi raporu, ıslah ve mahkememizin 2009/…..Esas, 2009/……… Karar sayılı dava dosyasında davacı K…. D’nin yönünden talep edilen ve kesin hüküm oluşturan 5.000,00 TL dikkate alınarak davacı tarafın davasının kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M; Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Davanın KISMEN KABULÜ ile;

1-Davacı K. D. için 77.565,00 TL, davacı Ayşe için 18.339,00 TL ve 300,00 TL cenaze defin gideri gideri olmak üzere toplam 96.204,00 TL tazminatın 13/01/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,

2) Dava değeri üzerinde hesap edilen 6.571,69 TL harcın davacılar tarafından yatırılan toplam 345,30 TL harctan mahsubu ile bakiye 6.226,39 TL’nin davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA;

3) Davacılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 10.096,32 ücreti vekaletin davalıdan alınarak kendisine asaleten çocuğuna velayeten davacıya VERİLMESİNE;

Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 1.500,00 maktu TL ücreti vekaletin davacılardan alınarak davalıya VERİLMESİNE;

4) Davacılar tarafından 369,75 TL toplam harç gideri, 172,55 TL tebligat ve posta gideri , 300,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 842,30 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 42,20 TL sinin davacı üzerinde bırakılmasına, bakiye 800,18 TL sinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, bakiye gider avansının kendisine asaleten çocuğuna velayeten davacıya iadesine,

5) Karar kesinleştiğinde Viranşehir Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2008/…..Esas, 2009/…. Karar sayılı dosyasının iadesine,

Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı ve davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 11/02/2015

Katip 117193                                                                                                                                    Hakim 119102
¸e-imza                                                                                                                                          e-imza

BABA OĞUL TAŞINMAZ DEVRİ- TASARRUFUN İPTALİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

T.C.
ŞANLIURFA
2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/269 Esas
KARAR NO : 2017/9
DAVACI : İ.K.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ –
DAVALILAR : 1- M.E.
2- M A.E
DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAVA TARİHİ : 21/03/2016
KARAR TARİHİ : 05/01/2017

Mahkememizde görülmekte bulunan Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; davalılardan M. E.’un vekil eden İ. K.’na olan 52.500,00 TL tutarındaki borcuna karşılık olarak 01/06/2015 tanzim , 01/07/2015 vade tarihli 52.500,00 TL meblağlı bonoyu vekil edene bıraktığını, borcun vadesinde ödenmemesi nedeniyle vekil eden borçlu M.E. aleyhine Şanlıurfa 3. İcra Müdürlüğü’nün 2016/43 Esas sayılı icra takip dosyası ile takibe geçildiğini, davalı M.E. aleyhine Kambiyo Senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takip dosyasında borçluya ödeme emri takibin kesinleşmesine müteakiben 11/02/2016 tarihinde uyap sistemi üzerinden yapılan Takbis sorgulamasında borçlu adına Şanlıurfa ili Merkez İlçesi Çiçekli köyü Terziharabesi mevkii 523 parsel nolu taşınmaz kaydı tespit edildiğini, dava konusu taşınmaz kaydına haciz konulması için Tapu Sicil Müdürlüğü’ne yazılan haciz müzekkeresi sonucunda borçlu M. E.’un 15/02/2016 tarihinde 6708 yevmiye numarası ile diğer davalı ve aynı zamanda oğlu olan M. A.’a satış işleminden tescil edildiğinin tespit edildiğini arasında yapılan alım satım akdinin muvazaali olduğunu ve tasarrufun iptali gerektiğini, davalı M.E.’un borcun doğumundan ve icra takibine geçildikten sonra adına kayıtlı gayrimenkulü diğer davalı oğlu 1990 doğumlu M. A. E.’a bedelsiz devrettiğinin sabit olduğunu temlik işleminin takip sonrası yapılmasının davalının kötüniyetli olduğunu ve alacaklıdan mal kaçırma kastıyla yapıldığını açıkça ortaya koymakta olduğunu, yine taraflar arasında alacak borç ilişkisi bulunmadığı halde dava konusu taşınmazın bedelsiz olarak diğer davalıya devrinin mal kaçırma kastının varlığına karine oluşturmakta ve yargıtay uygulamalarında bu gibi durumlarda diğer davalı üçüncü kişinin kötüniyetli olma şartını aramamakta olduğunu, davalı M. E. adına başkaca mal bulunmadığını, beyan etmiş olduğu tüm bu nedenlerle dava konusu satışı yapılan dava konusu taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir konularak borçlu M. E. adına kayıtlı iken 15/02/2016 tarihinde 6708 yevmiye numarası ile M. A.E.’a yapılan satış işleminden Şanlıurfa ili Merkez İlçesi Çiçekli köyü Terziharabesi mevkii 523 parsel nolu taşınmazın icra dosyasındaki tüm alacak miktarı kadar İİK. 277 maddelerine göre cebri icra yoluyla alacağın tahsiline yetki verilmek üzere tasarrufun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalıların davaya cevap vermedikleri ve duruşmalara katılmadıkları görülmüştür.
Şanlıurfa 3. İcra Dairesinin 2016/43 nolu dosyasının incelenmesinde; alacaklı İ.K. tarafından borçlu M.E.’a karşı 65.047,36 TL asıl alacağın ( masraflar ve faiz hariç ) tahsili istemiyle icra takibi başlatıldığı, anlaşılmıştır. Mahkememizce dava konusu taşınmazın tapu kaydının celbi hususunda tapu müdürlüğüne müzekkere yazılmış ve gelen kayıtlar dosyamız arasına alınmıştır. Mahkememizce ilgili kolluğa ve Ocak 2016 tarihi itibariyle davalıların üzerlerine kayıtlı mal varlığının bulunup bulunmadığının araştırılması hususunda tapu müdürlüğü’ne müzekkere yazıldığı ve gelen müzekkere cevapları dosyamız arasına alınmıştır.
Dava İİK 227. Maddesi ve devamı gereğince tasarrufun iptali davasıdır.
Mahkememizce, dava dilekçesi , icra dosyası, dava konusu borca ilişkin belge, bilgi ve kayıtlar, gelen müzekkere cevapları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; takip dayanağının 01/07/2015 ödeme tarihli, 01/06/2015 düzenleme tarihli borçlusu davalı M. E., alacaklısı davacı İ. olan bono olduğu, 523 parsel sayılı taşınmazın 15/02/2016 tarihinde davalı-borçlu tarafından oğlu diğer davalı M.A.ye devredildiği anlaşılmakla Yargıtay 17.H. D. 2007/2113 E., 2007/1416 sayılı kararında ” …Borçlu Serdar ile tasarrufta bulunduğu 3. kişi Melek kardeş olup bunun aksi iddia olunmamıştır. İİK’nun 278/2.maddesinin 1.bendine göre borçlu Serdar ile 3.kişi Melek arasındaki akrabalık ilişkisine nazaran yapılan tasarruf bağışlama hükmündedir. Sözkonusu maddenin uygulanmasında 3.kişinin iyi niyetli olması koşulu aranmaz. Borçlunun vadesi gelmiş borcunu ödememek için taşınmazını kardeşine satmasının alacaklılara zarar vermek kasdıyla ve iyiniyetli bir kişiden beklenmeyecek bu tasarruf niteliğinde olduğuda kuşkusuzdur.” şeklindeki yerleşik içtihatlarıyla yakın akrabalar arasındaki tasarrufun bağışlama hükmünde olup burada borçludan satın alan kişinin iyi niyetli olup olmadığına bakılmayacağı sabit olmakla somut olayda davalıların baba-oğul oldukları ve alacaklıdan mal kaçırma kastıyla hareket ettikleri anlaşılmakla Şanlıurfa 3. İcra Dairesinin 2016/43 nolu dosyasında takip borcu toplamı olan 65.047,36 TL alacağın tahsili için davacıya taşınmaz üzerinde haciz ve satış yetkisi verilmesine ve ancak 640,60 TL yönünden (dava değeri 65.687,96 TL olup takibe geçilen borç miktarı 65.047,36 TL olmakla) davanın reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçeye göre;
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile,
Şanlıurfa ili, Çiçekli Mahallesi, Terziharabesi mevkii, 523.parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının muhafaza edilerek, toplam 65.047,36 TL alacağın tahsili için davacıya taşınmaz üzerinde haciz ve satış yetkisi verilmesine,
640,60 TL yönünden davanın REDDİNE,
2-Peşin harcın mahsubu ile karar tarihi itibari ile alınması gereken 4.443,38 TL nispi karar ilam harcının, kabul red oranına göre (K: % 99.02 – R: % 0,98 ) 4.399,83 TL nin davalılardan, 14,35 TL nin davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 5 tebligat ve 2 müzekkere gideri olan 60,20 TL yargılama giderinin kabul red oranına göre (K: % 99,02 – R: % 0,98 ) 59,60 TL’sinin davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, geri kalan yargılama giderinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
6-Kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine hüküm tarihi itibari ile davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 7.505,17 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
İlişkin, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’nin İlgili Dairesine gönderilmek üzere mahkememize verilecek veya başka yer mahkemesi aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere, verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 05/01/2017
Katip 169900
E-imza

Hakim 122558
E-imza

TAŞIT YOLU ÜZERİNDEN GEÇMEKTE OLAN HAVAİ HAT ALÇAK GERİLİM ELEKTRİK TELLERİNİN KAMYON ÜZERİNDEKİ SAMAN BALYALARINA TEMAS ETMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ŞANLIURFA
1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ                                                                                    GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2015/441 Esas
KARAR NO : 2017/693

DAVACI : M. YÜREKLİ
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ –
DAVALI : DEDAŞ –
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/04/2015
KARAR TARİHİ : 02/11/2017
GEREKÇELİ KARARIN YAZ.TARİH. : 20/11/2017
Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, mahkememize vermiş olduğu 17.04.2015 tarihli dilekçesiyle müvekkili adına kayıtlı ve M.Çiftçi sevk idaresinde bulunan 63 LK 680 plakalı kamyon ile 30.05.2013 tarihinde Bozova İlesi Tozluca köyü girişinde Dedaş’a ait elektrik tellerinin salınım yapması nedeniyle birbirine temas emesi veya kamyon üzerinde yüklü bulunan saman balyalarına temas etmesi sonucu çıkan yangın neticesinde vekil edene ait kamyon ile kasası ve üzerinde bulunan üçüncü şahıslara ait saman yükü ile birlikte tamamen yanarak kullanılamaz hale geldiğini, davalı kurumun, zararlandırıcı olayın meydana gelmesine neden olan elektrik hattı nedeni ile BK’nun 58.madesi gereğince sorumlu olduğunu, davalı şirketin ağır özen yükümlülüğü doğuran bir hizmet yürüttüğünü, yaptığı iş itibariyle her türlü önlemi zamanında alması kanuni yükümlülüğünün sonucu olduğunu, davalı kurumun alınması gereken önlemleri hiçbir surette almadığını, Tozluca köyü yolu üzerinde bulunan davalı kurumun kontrolünde bulunan söz konusu elektrik direkleri ve tellerine ilişkin gerekli periyodik bakım ve kontrollerin zamanında yapılmadığı veya elektrik tellerinin kuvvetli akım tesisleri yönetmeliğinde belirlenen düşey mesafeye uygun yapılmadığı ve elektrik tellerinin salınım yapması alçalması ile gabari yüksekliğinin altında tesis oluşturulması ve bu tesisin bakım ve onarımına ilişkin kontrolleri zamanında yapmamış olması nedeniyle kazanın meydana geldiğini, aracın üzerindeki saman balyaları ile birlikte tamamen yanarak kül hale geldiğini dava konusu aracın yanması ile davacıya ait aracın kasko bedeline ilişkin herhangi bir ödemenin yapılmadığı gibi araçtan yoksun kalınan önemler içinde herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik aracın tam hasara uğraması ve pert olması nedeniyle araç kasko bedeli ile kasa bedeli için 4.000.TL. Ve aracın tam hasara uğraması nedeniyle davacının araçtan yoksun kalması ve bu süre içerisinde oluşan iş kaybı nedeniyle yoksun kalınan kar tazminatı 1.000.TL. nın davalı kurumdan olay tarihinden itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili; cevap dilekçesiyle dava konusu davacı tarafa ait saman balyası yüklü kamyonun kasasının ve samanların yanması olayı nedeniyle müvekkilinin sorumluluğuna gidilebilmesi için BK’nun 49. Ve 50. Maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesine bağlı olduğunu somut olayda müvekkilinin sorumluluğunu gerektirecek kusurlu bir yasanın aradığı koşulların gerçekleşmediğini, açılan davanın hukuka aykırı olduğunu, davanın nedensellik bağı yokluğundan reddine, ayrıca şirketin bakım ve onarım işinin Ey. Elektrik San. Ltd. şti. tarafından yapılıp bakım ve onarım eksikliğinden dolayı husumetin E. Elektrik San. Ltd. Şti. ne yöneltilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Feri müdahil E.Mühendislik Elektrik Enerjisi Toptan Satış Ltd.Şti. Vekili; davanın müvekkili şirket ile ilgisinin bulunmadığını, 2013 yılı itibariyle müvekkili şirketin Şanlıurfa Bozova İlçesinde bakım ve onarım işi veya görev bulunmadığını, müvekkili şirketin kaza veya öncesinde Bozova ilçesinde elektrik bakım ve onarım işi yüklenmediğini belirterek müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRİLMESİ :
Dava, haksız fiil nedeniyle tazminat istemidir.
Davacı vekili 28.06.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle dava dilekçesinde talep edilen 5.000.TL.ye ilaveten müdeabbihi 18.432,50.TL. daha artırarak toplam 23.432,50.TL.ye çıkartmıştır.
Dava, E. Mühendislik Elektrik Enerjisi Toptan Satış Ltd. Şti. ne ihbar olunmuştur.
Davacının sosyal ve ekonomik durumu araştırılmıştır.
Dedaş’a yazılan müzekkereye verilen cevapta M. Yürekli adına açılmış herhangi bir hukuk dosyasına rastlanılmadığının bildirildiği görülmüştür.
Bozova Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/518 sayılı soruşturma dosyası celp edilmiş incelenmesinde müştekilerinin M. Çiftçi, Ş. Gökdemir, şüphelisinin Bozova Dedaş yetkilileri, suçun mala zarar verme suçu olduğu, mala zarar verme suçunun kasten işlenebilen suçlardan olduğu, taksirli halinin kanunlarımızda suç olarak tanımlanmadığı ve dolaysıyla Dedaş kurum yetkilileri hakkında cezai açından herhangi bir takibat yapılamayacağı ve uyuşmazlığın hukuki mahiyet arz ettiği anlaşıldığından müsnet suçtan şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
63 LK 680 plakalı aracın trafik tescil kaydı celp edilmiş incelenmesine malikinin davacı M. Yürekli olduğu görülmüştür.
Bozova Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak refakate alınacak 1 elektrik, 1 trafikçi ve 1 itfaiye görevlisi eşliğinde keşif yapılmak suretiyle kusura ilişkin rapor aldırılması istenmiştir.
Elektrik-Elektronik Mühendisi bilirkişi tarafından ibraz olunan 01.12.2016 havale tarihli raporda sonuç olarak; davacının beyanı doğru ise elektrik yol atlamasının 4.80.mt.den daha düşük olduğu ve standartlarda 5.5 m2. Olması gerekirken daha düşük olduğu için kamyondaki balyaların elektrik tellerine takılıp ark sonucunda yangın çıkarmış olduğu yönünde kanaat bildirmiştir.
Dosya Ankara Nöb. Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak 1 Elektrik Yüksek Mühendisi, 1 Trafikçi Bilirkişi ve 1 Makine mühendisi bilirkişiden oluşan 3.kişilik heyetten kusur ve tazminat konusunda rapor aldırılması istenmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından ibraz olunan 24.04.2017 tarihli raporda sonuç olarak; davalı Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.nın meydana gelen olayda %35 oranında kusurlu olduğu, dava konusu aracın hasarına bağlı zararın 36.050,00.Tl. olduğu kusur oranına karşılık gelen miktarın 23.432,50.Tl. olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Trafikçi bilirkişi tarafından ibraz olunan 06.12.2016 tarihli raporda sonuç olarak; M. Çiftçi’nin kazada asli kusurlu olduğu, Dedaş’ın kazada tali kusurlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmiştir.
İtfaiyeci bilirkişi tarafından herhangi bir kanaat bildirilmemiştir.
Davacının iddiası, Davalı vekili ile Feri müdahil vekilinin cevap dilekçesi, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/518 sayılı soruşturma dosyası, Tescil belgesi, Bilirkişi raporları ile tüm dosya içeriğine göre davanın, haksız eylem nedeniyle tazminat istemi olduğu, davacı vekili, müvekkili adına kayıtlı ve M. Çiftçi sevk idaresinde bulunan 63 LK 680 plakalı kamyon ile 30.05.2013 tarihinde Bozova İlesi Tozluca köyü girişinde Dedaş’a ait elektrik tellerinin salınım yapması nedeniyle birbirine temas emesi veya kamyon üzerinde yüklü bulunan saman balyalarına temas etmesi sonucu çıkan yangın neticesinde vekil edene ait kamyon ile kasası ve üzerinde bulunan üçüncü şahıslara ait saman yükü ile birlikte tamamen yanarak kullanılamaz hale geldiğini, davalı kurumun, zararlandırıcı olayın meydana gelmesine neden olan elektrik hattı nedeniyle zarardan sorumlu olduğunu, davalı tarafından davacıya ait aracın kasko bedeline ilişkin herhangi bir ödemenin yapılmadığı gibi araçtan yoksun kalınan dönemler içinde herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik aracın tam hasara uğraması ve pert olması nedeniyle araç kasko bedeli ile kasa bedeli için 4.000.TL. ve aracın tam hasara uğraması nedeniyle davacının araçtan yoksun kalması ve bu süre içerisinde oluşan iş kaybı nedeniyle yoksun kalınan 1.000.TL. Kazanç kaybının olay tarihinden itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle de talebini artırarak 23.432,50.TL.ye çıkartmıştır. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından 30.05.2013 tarihinde Boztepe köyü istikametinden Tozluca köyü istikametine doğru seyir halende olan dava dışı sürücü M. Çiftçi yönetimindeki davacıya ait saman yüklü 63 LK 680 plakalı kamyonun Tozluca köyü girişine geldiğinde taşıt yolu üzerinden geçmekte olan davalı şirkete ait havai hat alçak gerilim elektrik tellerinin kamyon üzerindeki saman balyalarına temas etmesi neticesinde çıkan yangında araç ve saman yükünün yandığı, davalı şirketin Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğine aykırı enerji nakil hattının zeminle olacak düşey kot farkını en az 5.50 metre olmasını sağlayacak şekilde tesis etmemekle süreç zarfında sarkan elektrik ellerinin sarmasını önleyecek tedbirleri almamakla buna bağlı olarak sarkan tellerin 4.80 metre civarında yüklediği anlaşılan kamyon üzerindeki samana değerek yangın çıkmasına neden olmakla olayda %65 oranında kusurlu olduğu, dava konusu aracın hasarına bağlı oluşan zararın ise 36.050.00.Tl. olduğu kusur oranına göre davacının, davalıdan 23.432,50.TL talep etmekte haklı olduğu sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE, 23.432,50 TL’nin olay tarihi olan 30/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak, davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 1.600,67.Tl. Karar ve ilam harcının peşinen alınan 85,39.Tl. ile 314.79.TL. Islah harcından mahsubu ile bakiye 1.200,49.TL.harcın davalıdan tahsiline,
3-Davacının bu dava nedeniyle sarf etmiş olduğu harç 117,19.Tl. Islah harcı 314,79.Tl. 12.dv. Gideri 116,00.Tl. Müzekkere ve dosya isteme gideri 35,30.Tl. Bilirkişi ücreti ve talimat gideri 2.346,90.Tl. olmak üzere toplam 2.930,18.Tl. Yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacının yatırmış olduğu gider avansının artan kısmının karar kesinleştiğinde iadesine,
5-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre hesaplanan 2.811,90.TL. Vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/11/2017

Katip 81500
¸e-imzalıdır

Hakim 38380
¸e-imzalıdır

Exit mobile version