HAYVAN ALIM SATIMI NEDENİYLE DÜZENLENEN BONOYA DAYALI YAPILAN İCRA TAKİBİNİN İPTALİ- TASARRUFUN İPTALİ DAVASI

T.C.
G A Z İ A N T E P
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
3. H U K U K D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

ESAS NO : 2024/270
KARAR NO : 2024/662

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/09/2023
NUMARASI : 2022/99 E., 2023/1094 K.
DAVACI : M.YEŞİLKURT
VEKİLLERİ : Av. SELİM HARTAVİ
Şair Nabi Mah. Cumhuriyet Cad. 171 Sk. 1/1  Haliliye/ ŞANLIURFA
DAVALILAR : 1-MEHMET ALİ A.
2 -FETHİ A.
: 3-HACİ Ö.
DAVANIN KONUSU : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
İSTİNAF KARARININ
TARİHİ : 17/05/2024
YAZIM TARİHİ : 17/05/2024

Davalı Mehmet Ali A. vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile yukarıda tarih ve sayısı gösterilen mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılması talep edildiğinden, istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda, gereği düşünüldü;

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Şanlıurfa 1. İcra Müdürlüğünün 2016/7379 E. sayılı icra takip dosyası ile 10/11/2014 vade tarihli, 44.000,00 TL bedelli, Şanlıurfa 1.İcra Müdürlüğünün 2016/7377 Esas sayılı icra takip dosyası ile 01/03/2014 vade tarihli, 47.500,00 TL bonoya bağlı alacağın tahsili amacıyla borçlu Hacı Ö. aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, davalının bonoya bağlı 91.500,00 TL bedelli alacağını, Mehmet Ali A. ile Fethi isimli şahıslara Hacı Ö. adında bulunan 5 yıl süre ile satılamaz şerhi bulunan Şanlıurfa İli, Merkez İlçesi, Yenice Mahallesi, 4522 ada 22 parsel sayılı taşınmazın cebri icra yoluyla satışını engellemek maksadıyla 14/05/2013 tanzim, 05/01/2014 vade tarihli, 100.000,00 TL’lik muvazaalı bono tanzim ederek bonoya dayalı olarak Mehmet Ali A. tarafından Hacı Ö. ile Fethi Y. aleyhine 29/01/2015 tarihinde Şanlıurfa 4.İcra Müdürlüğünün 2015/996 esas sayılı icra takibine geçildiğini, takibin muvazaalı olduğunu, her zaman düzenlenmesi mümkün olan bononun varlığının tek başına alacağın mevcudiyetini göstermediğini, bonolara özgü seçimlilik unsurlarından birinin de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik bedel kaydı olduğunu, taraflar arasında alacak borç ilişkisine dayanmayan bono ile buna bağlı başlatılan icra takibinin muvazaalı olduğunu, muvazaalı icra takibinde taşınmazın değerinin düşük belirlendiğini, kıymet takdirinde 64.078,00 TL değer biçildiğini, bu değerin piyasa şartlarına göre çok düşük olduğunu, ne varki tarafların kendi aralarında anlaşmalı olmaları nedeniyle düşük olarak belirlenen kıymet raporuna itirazlarının da bulunmadığını, gerçekte alacak borç ilişkisine dayanmayan 100.000,00 TL tutarındaki bono ile bu bonoya dayalı olarak Şanlıurfa 4.İcra Müdürlüğünün 2015/996 esas sayılı icra takip dosyasının muvazaalı olup 6098 sayılı TBK’nun 19. maddesi gereğince geçersiz olduğunu belirterek taraflar arasında gerçekte borç ilişkisine dayanmayan 14/05/2013 tanzim, 05/01/2014 vade tarihli, 100.000,00 TL’lik muvazaalı bonoya dayalı Şanlıurfa 4.İcra Müdürlüğünün 2015/996 esas sayılı muvazaalı icra takibinin iptalin talep etmiştir.

II. CEVAP
1. Davalı Fethi Yükalan cevap dilekçesinde özetle; kendisi ile Hacı Ö.’ın hayvan pazarında hayvan alım satımı ile ilgili ortaklığının bulunduğunu, alım satımda Mehmet Ali A.’a borçlandıklarını, 100.000 TL senet düzenlediklerini, senet düzenlendikten bir süre sonra kendi hissesi üzerine düşen borcu ödediğini, elden alacaklıya borcunu ödediğini, ortağı olan Hacı Ö.’ın borcunu ödeyip ödemediğini, bilmediğini, çünkü Hacı Ö.’ın iflas ettiğini, ortaklıklarının bittiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı Mehmet Ali A. vekili cevap dilekçesinde özetle: davacı tarafından sahip olması gereken davacı sıfatının bulunmadığını, davacı M. Yeşilkurt adına düzenlenmiş bonoların keşide tarihleri 24/06/2013 ve 11/11/2013 tarihleri olduğunu, müvekkilinin lehine düzenlenmiş bononun ise keşide tarihi 14/05/2013 ve vade tarihi 05/01/2014 olduğunu söz konusu her üç bononun da düzenlenme tarihlerine bakıldığında ilk düzenlenen bononun müvekkili Mehmet Ali A.. adına düzenlenmiş olan bono olduğu aşikar olduğunu, ayrıca davacı adına düzenlenen bonoların vade tarihleri 2014 yılı olduğu halde 2016 yılında icra takipleri başlatıldığını, muvazaa iddiası yersiz ve mesnetsiz olduğunu belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “…Dosya arasında mevcut bulunan Şanlıurfa 1.İcra Müdürlüğünün 2016/7379 Esas sayılı dosyasında 14/06/2016 tarihinde yapılan fiili haciz sırasında haciz tutanağında davalı borçlu Hacı Ö.’ın hacize kabil malına rastlanılmadığına dair beyanda bulunduğu bu kapsamda haciz tutanağının İ.İ.K 105. Maddesin de aciz vesikası niteliğinde dikkate alınması gerektiği ve işbu dava şartının davacı tarafça sağlandığı tespit edilmiştir. Diğer taraftan davalı Mehmet Ali A. tarafından diğer davalılar Fethi Y. ve Hacı Ö.a yönelik Şanlıurfa 4.İcra Müdürlüğünün 2015/996 esas sayılı dosyasında kambiyo senedine mahsus olarak başlatılan takibin muvazaalı olduğuna dair davacı tarafça iddiada bulunarak bu kapsamda tasarrufun iptali talep edilmiş ise de takibe konu bononun davacı tarafından alacağına konu bonolardan daha evvel 14/05/2013 tarihinde düzenlendiği yine davalı Mehmet Ali A.’ın sosyal ve ekonomik durumlarının tespitine dair dosyaya sunulan kolluk tutanağı adı geçen davalının yıllık geliri kapsamında Şanlıurfa 4. İcra Müdürlüğünde takibe konulan bono yönünden 100.00 TL bedel borcu verebilecek ekonomik gelire sahip olduğu kanaatine varılmış davalılar arasında tasarrufun iptaline konu olan bononun muvazaalı biçimde hazırlandığına ilişkin davacının iddiasını usulüne uygun deliller ile ispatlayamadığı yine davalıların kötü niyetle hareket ettiğine dair davacı tarafından sunulan ve bildirilen deliller kapsamında herhangi bir emarenin mevcut olmadığı…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BAM KALDIRMA KARARI
Gaziantep BAM 17. H.D.’nin 07/12/2021 tarih ve 2019/2334 E., 2021/1880 K. sayılı ilamında özetle; “…Mahkemece, tasarruf tarihinin takibe konu bononun keşide tarihinden önce olması ve davalı Mehmet Ali A.’ın 100.000TL bedelli senet verebilecek ekonomik durumda olması nedeniyle ret kararı karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve delil durumuna uygun düşmemektedir. Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olması dava ön koşuludur ve mahkemece re’sen araştırılır. Somut olayda, takibe konu bononun tanzim tarihi 24/06/2013 olup, takibi akim bırakmak amacıyla tanzim olunduğu iddia olunan bononun tanzim tarihinin( 14/05/2013) takibe konu bononun tanziminden önce olması gerekçesiyle ret kararı verilmiştir. Bononun keşide tarihi itibarıyla iptali istenen tasarruftan sonra düzenlendiği anlaşılmakta ise de, bonoların her zaman geriye yönelik olarak tanzim edilebileceği gözetilerek 100.000TL bedelli bononun gerçekten tasarruftan sonra doğmuş bir borç ilişkisinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, bonoda bedeli malen ahzolunmuştur yazılı olması nedeniyle hayvanların gerçekten teslim edilip edilmediği, davacı alacaklı ile davalı borçlu arasındaki alacak-borç ilişkisinin başladığı, yani borcun gerçek doğum tarihi tespit edilip, borcun tasarruftan önce doğmuş bulunması ön koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği saptanmalı, borcun tasarruftan önce doğduğu anlaşıldığında iptal koşullarının incelenmesine geçilmeli, borcun tasarruftan sonra doğduğunun tespiti halinde ise sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlarda eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru olmamıştır. Öte yandan, HMK’nın 184.maddesi gereğince mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkarılacak davetiyede belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir (m186/1). Sözlü yargılamada mahkeme, tarafların son sözlerini sorar ve hükmünü verir (m186/2). Hakim, Türk Hukukunu re’sen uygular (m33). Mahkeme Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun emredici düzenlemelerinin gereğini yerine getirmek zorundadır (HGK, 2013/802E.,, 2013/347K.) Davacı vekili tarafından, 08/12/2018 tarihli son duruşmaya mazeret dilekçesi gönderilmiş olup, mahkemece mazeret hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden yokluğunda davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuş bu hususlarda yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle mahkeme kararı kaldırılmıştır.

V. KALDIRMA KARARI SONRASI VERİLEN KARAR
Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonunda; davanın kabulü ile davalı Hacı Ö. tarafından 14.05.2013 tanzim tarih, 05.01.2014 vade tarih, 100.000,00 TL bedelli bono ile davalı Mehmet Ali A. lehine yapılan tasarruf ile bu bonoya dayalı olarak başlatılan Şanlıurfa 4. İcra Müdürlüğü’nün 2015/996 Esas sayılı icra takibinin iptaline karar verilmiştir.

VI. İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı Mehmet Ali A. vekili süresi içerisinde istinaf yoluna başvurmuştur.

B.İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, senet konusu olan hukuki ilişkinin ispatı için tanıkların dinlenilmesi gerektiğini, satım sözleşmelerinde mal teslimi ile bedelin ödenmesinin aynı anda yapılmış sayılacağına dair yasal karinenin mevcut olduğunu, davacı karinenin aksini iddia ettiğinde bu durumu ispat etmesi gerektiğini, bu nedenle mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Değerlendirme ve Sonuç
1. Dava, davalı Hacı Ö. tarafından 14.05.2013 tanzim tarih, 05.01.2014 vade tarih, 100.000,00 TL bedelli bono ile davalı Mehmet Ali A. lehine yapılan tasarrufun İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince, aksi halde TBK’nın 19. maddesi gereğince muvazaalı olduğu iddiası ile bu bonoya dayalı olarak davalı Mehmet Ali A. tarafından diğer davalı Hacı Ö. aleyhine başlatılan Şanlıurfa 4. İcra Müdürlüğü’nün 2015/996 Esas sayılı icra takibinin iptali istemine ilişkindir.
2. Davacı kendisinin alacağını akim bırakan bir işleme karşı, TBK’nın 19. maddesine dayalı olarak bir dava açabilir. Yapılan yargılama sonunda dava konusu takibin muvazaalı olduğunun anlaşılması halinde İİK’nun 283.maddesinin kıyasen uygulanarak, anılan takip dosyasının alacaklısının yaptığı tahsilatların davacıya iadesi gerekeceği gibi davacının haciz sırası da değişecektir. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören üçüncü kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Üçüncü kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir.
3. Belirtmek gerekir ki, davalılar arasındaki tasarruf her zaman düzenlenebilir nitelikteki bir belgeye dayanmaktadır. Ayrıca davacı, her iki davalı arasındaki bono verilmesine neden olan hukuki işlemin tarafı olmadığından, davalılar bonoya dayalı alacağın varlığını ispatla yükümlüdürler.
4. Somut olayda, iptali istenen icra takibinin dayanağı 14.05.2013 tanzim, 05.01.2014 vade tarihli, 100.000,00 TL bedelli bono olup, bono metninde bedelin malen ahzolunduğu ifade edilmiştir. Buna göre bonoya dayanak işlemin tarafların bononun temelindeki ticari ilişkiyi yazılı delillerle ispatlamaları gerekmekte olup, ilk derece mahkemesince verilen süreye rağmen buna ilişkin herhangi bir delil sunulmadığı gibi ispat şartı da gerçekleşmemiştir. İstinaf kaldırma kararından sonra yapılan kolluk araştırmasının eldeki davada ticari ilişkiyi ispatlar fonksiyonu bulunmamaktadır. Buna göre iptali istenen takibe dayanak alacağın gerçek bir alacak olduğu davalı tarafça ispatlanamadığından ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
6. Bu itibarla davalılar vekili tarafından yapılan istinaf itirazları yerinde görülmemiş olup başvurunun HMK’nın 353/1-b,1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

VII. KARAR
Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1. İncelenen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı Mehmet Ali A.ş vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b,1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE.
2. Alınması gereken 6.250,36 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.963,6‬0 TL’ nin mahsubu ile eksik kalan 4.286,76 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3. İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4. Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5. Gider avansından harcanmayan kısmın talep halinde yatırana iadesine dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak oybirliğiyle karar verildi. 17/05/2024

Başkan
Üye

Üye

Katip

M.E.

FAZLA MESAİ BAKIMINDAN İŞYERİNDE ÇALIŞMA DÜZENİNİ BİLMEYEN VE BİLMESİ MÜMKÜN OLMAYAN TANIKLARIN ANLATIMLARINA DEĞER VERİLEMEZ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/456
KARAR NO : 2023/1571

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2021
NUMARASI : 2019/685 – 2021/768

ASIL VE BİRLEŞEN DOSYA (Şanlıurfa 2. İş Mahkemesi 2020/78 Esas-239 Karar)

DAVACI : ZİYA B.
VEKİLLERİ : Av.
DAVALI : SELİM HARTAVİ
VEKİLLERİ : Av. MİZGİN HARTAVİ-[16954-59747-60360] UETS
DAVANIN KONUSU : Alacak (İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
TARİHİ :15/12/2023
YAZILDIĞI TARİH : 24/01/2024

Yukarıda ayrıntısı yazılan ve istinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın incelenmesi sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili asıl dava birleşen dosya dava dilekçesi ile, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram- genel tatil alacaklarının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesi ile davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda, kıdem ve ihbar tazminatı talebine yönelik taleplerin tefrikine, ücret alacağı talebinin reddine, yıllık ücretli izin alacağı talebinin kabulüne, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram-genel tatil alacak taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, davacının icra katibi olarak kıdemli bir çalışan olarak asgari ücretle çalışamayacağı, dava dilekçesinde aylık 2.900,00 TL ücretle çalıştığını beyan etmelerine rağmen ücret taleplerinin reddedildiğini, davacının isticvabında davacıya eksik soru yöneltildiğini, prim ödemesi, yol ve yemek ödemesi olup olmadığının sorulmadığını, davacının adliyenin 8.30-17.30 saatleri arasında çalıştığı kabul edildiğinde bu çalışmanın üzerine 1-2 saat daha sürdüğünü, 4 yıla yakın çalışması olan davacının 1 saat dahi fazla çalışmamış olmasının mümkün olmadığını, hafta sonu ve ulusal bayram genel tatil günlerinde çalıştığını, komşu işyeri tanıklarının beyanlarına itibar edilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılmıştır.

Davacının ücret alacağı bulunup bulunmadığı uyuşmazlık konusudur.

Davacı dava dilekçesinde net 2.900,00 TL ücret ile çalıştığını, 10.000,00 TL Maaş alacağının ödenmediğini belirterek ücret alacağı talebinde bulunmuştur.

Davacı mahkemece alınan beyanında, aylık asgari ücretle çalıştığını, tahsil edilen dosyalardan prim aldığını beyan etmiştir. Davacının yaptığı mahkeme içi ikrarın bağlayıcı olduğu ve davacının asgari ücretle çalıştığının kabulü ile ücret alacağının reddine ilişkin karar yerindedir.

Davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı, hafta tatili ve ulusal bayram-genel tatil günlerinde çalışıp çalışmadığı uyuşmazlık konusudur.

Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.

Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.

Aynı ispat koşulları ulusal bayram genel tatil ve hafta tatili çalışması bakımından da geçerlidir.

Somut olaya gelince, davacının taleplerini tanık beyanları ile ispatlayabileceğinin kabulünün gerektiği ancak dinlenen tanıkların davacı ile aynı yerde çalışmadığı, davacının çalışma düzenini, giriş- çıkış saatlerini, ara dinlenme süresini bilemeyecekleri, davacının taleplerine konu çalışmaları yazılı delil ile de ispatlayamadığı anlaşılmakla davacının fazla çalışma, ulusal bayram-genel tatil, hafta tatili alacaklarının reddi yerinde olmuştur.

Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının dayandığı deliller ve delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmadığı gibi HMK’nın 355. maddesi kapsamında kamu düzenine de aykırı bir husus bulunmadığı, ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğu anlaşılmakla ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu esnasında alınması gereken 269,85 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, arta kalan istinaf gider avansının yatırana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/12/2023

¸

YOKSULLUK VE İŞTİRAK NAFAKASININ ARTTIRIMI HAKKINDA

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
2. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2023/1080
KARAR NO : 2023/2454

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/04/2023
NUMARASI : 2022/560 Esas – 2023/119 Karar
DAVACI : EMİNE A.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ -[16958-59361-38738] UETS
DAVALI : FETHİ A…
DAVANIN KONUSU : Yoksulluk ve İştirak Nafakasının Artırımı
DAVA TARİHİ : 19/10/2022
KARAR TARİHİ : 25/12/2023
KARAR YAZMA TARİHİ : 25/12/2023

Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükme karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulduğu, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere mahkememize gönderildiği ve istinaf isteminin süresi içerisinde yapıldığı anlaşılmakla, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili; Şanlıurfa 1. Aile Mahkemesinin 2016/648 esas sayılı dosyasında müvekkili için hükmedilen aylık 700,00 TL tedbir nafakası ile müşterek çocuk için hükmedilen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının aylık 7.000,00 TL’ye çıkarılmasına ve ileri ki yıllarda ÜFE oranında arttırılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda; davacının davasının kısmen kabulü ile davacı için daha önce hükmedilen aylık 700,00 TL tedbir nafakasının aylık 2.500,00 TL’ye, müşterek çocuk Zeynep için hükmedilen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının da aylık 1.500,00 TL’ye çıkarılmasına ve ileri ki yıllarda TÜFE oranında arttırılmasına karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili; ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve taleplerinin tümünün kabulüne karar verilmesi talebiyle, istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili; ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesi talebiyle, istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:
HMK’nın 355. maddesine göre, re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, TMK’nın 197. maddesine göre hükmedilen tedbir nafakasının arttırılmasına ilişkindir.
Toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; davacı ve müşterek çocuk için daha önce hükmedilen nafakaların üzerinden geçen süre, ÜFE-TÜFE oranlarındaki artış, paranın alım gücündeki düşüş, çocuğun büyümesi ve ihtiyaçlarının artması, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, davalının çalıştığı kurum dışında SGK’dan aldığı maaş ile Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre davacı ve müşterek çocuk lehine hükmedilen tedbir nafakası artış miktarı az olduğundan, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, bu durum yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davacı için daha önce hükmedilen aylık 700,00 TL tedbir nafakasının aylık 4.000,00 TL’ye, müşterek çocuk için hükmedilen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının ise aylık 3.000,00 TL’ye çıkarılarak, mahkememizin karar tarihinden bir yıl sonra başlamak kaydıyla her yıl ÜFE oranında arttırılarak davalıdan tahsiline, davacının kabul edilen istinaf sebebine göre davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
A)-1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Şanlıurfa 1. Aile Mahkemesi’nin 25/05/2023 tarih 2023/134-222 esas-karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince, esas hakkında düzelterek yeniden karar verilmesi gerektiğinden;
a)-Davacının davasının KABULÜ ile; Şanlıurfa 2. Aile Mahkemesinin 25/06/2018 tarih 2016/631 esas 2018/518 karar sayılı kararı ile davacı için hükmedilen aylık 700,00 TL tedbir nafakasının dava (19/10/2022) tarihinden itibaren aylık 4.000,00 TL’ye, müşterek çocuk Zeynep için hükmedilen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının ise dava (19/10/2022) tarihinden itibaren aylık 3.000,00 TL’ye ÇIKARILMASINA, hükmedilen nafakaların mahkememizin karar tarihinden bir yıl sonra başlamak kaydıyla yıllık ÜFE oranında ARTTIRILMASINA,
b)-Davacı tarafından peşin yatırılan 198,02 TL karar harcının, 751,08 TL nispi karar harcından mahsubu ile, bakiye 553,06 TL nispi harcın davalıdan alınarak, hazineye gelir KAYDEDİLMESİNE,
c)-Davacı davada kendini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesinin 9. maddesine göre, 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya VERİLMESİNE,
d)-Davacının yargılama nedeniyle yaptığı 80,70 TL başvurma harcı, 198,02 TL peşin harç, 11,50 TL vekalet harcı ile, 91,25 TL posta gideri olmak üzere toplam 381,47 TL yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
e)-Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesine göre, karar kesinleştikten sonra talep sahibine elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden, yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine (gönderme masrafının avanstan karşılanmasına),
3-Davacı tarafından, istinaf nedeniyle yatırılan 179,90 TL karar harcının davacıya İADESİNE,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle davacının yaptığı 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 1 adet e- tebligat ücreti 10,00 TL ve istinafa dosya gönderme ücreti 59,50 TL olmak üzere toplam 561,50 TL’nin davalıdan alınarak, davacıya VERİLMESİNE,
B)-1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı tarafından peşin yatırılan 179,90 TL istinaf nispi karar harcının, 382,37 TL istinaf nispi karar harcından mahsubu ile, bakiye 202,47 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir KAYDEDİLMESİNE,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalının yaptığı giderlerin kendi üzerine BIRAKILMASINA,
4-Kararın kesin olması nedeniyle, ilk derece mahkemesi tarafından, taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-a. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/12/2023

 

ARABULUCULUK TUTANAĞININ SUNULMAMASI GEREKÇESİYLE DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLEMEYECEĞİ

T.C.

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2020/636

K. 2020/1052

T. 9.10.2020

DAVA : Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine ilişkin verilen karara karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı borçludan olan alacağının tahsili için 02/05/2019 tarihinde Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takibe başlandığını, ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiğini, davalının süresinde icra takibine haksız ve yersiz olarak itirazda bulunarak takibi durdurduğunu, davalının müvekkiline olan borcunun faturaya dayanmakta olup, belge ile ispat olunduğunu belirterek davalının ödeme emrine haksız olarak yapmış olduğu itirazın iptaline ve icra takibinin devamına, kötü niyetli olarak itirazda bulunan borçlu aleyhine %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Dava dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmeden dosya üzerinden karar verildiğinden, davalı tarafın cevabı yoktur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince, dosya üzerinden yapılan değerlendirme sonucunda; “…7155 Sayılı Kanunla 6102 Sayılı TTK’na 5/A maddesi eklenmiş ve anılan kanun hükmü ile ticari davalarda arabuluculuk dava şartı olarak kabul edilmiştir. 6102 Sayılı TTK’nun 5/A maddesine göre; ‘Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.’ Aynı yasa ile 6325 Sayılı kanuna eklenen 18/A maddesine göre ise ‘Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içerisinde mahkeye sunulması, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmezse dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilir.’ Somut olayda uyuşmazlık; itirazın iptali istemine olup, her iki tarafın tacir olması nedeniyle davanın TTK’nın 4. maddesi uyarınca ticari dava niteliğinde olduğu hususu açıktır. Yukarıda belirtildiği üzere ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. İşbu davada davacı tarafa arabuluculuk son tutanağı aslı veya arabulucu tarafından onaylı örneğini sunması için kesin süre verilmiş olup, yasal süresinde sunulmadığı” gerekçesiyle, davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davadaki uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak Bakırköy Arabuluculuk Bürosunun … dosya numara ve .. arabuluculuk numarası ile arabuluculuk işlemlerinin tamamlandığı, 05.09.2019 tarihli tensip zaptının 3 numararı ara kararı uyarınca arabuluculuk son tutanağının aslı mahkemeye sunulduğunu ve sunulduğuna dair alındı belgesinin kalem personelince verildiğini, her ne kadar arabululuculuk son tutanağı dava dosyası arasına konulmuş olsa da dosya arasından çıkmış/çıkarılmış veya kaybolması sonucunda mahkemece son tutanak aslı sunulmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddedildiğini, davanın arabuluculuk son tutanağının verilen kesin süreye rağmen yasal süre içerisinde sunulmadığı yönündeki ilk derece mahkemesinin gerekçesinin yerinde olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesinin usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibariyle, ticari alım satımdan kaynaklanan itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince, zorunlu arabuluculuğa ilişkin dava koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı tarafından ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. 6/12/2018 tarihli, 7155 Sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesi uyarınca, “(1) Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi uyarınca, “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” TTK’nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Davanın konusu (müddeabih), dava dilekçesindeki talep sonucu, yani neticei talep esas alınarak belirlenir. Neticei talebin bir para alacağının tahsili veya tazminata ilişkin olduğu durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olması dava şartıdır. İtirazın iptali davalarında davacı, bir para alacağının tahsilini amaçladığından, dava açılmadan önce, yukarıdaki yasal düzenlemeye göre arabulucuya başvurulmuş ve arabulucu tarafından onaylanmış anlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanağın dava dilekçesine eklenmiş olması dava şartıdır.

Bu hukuki açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; itirazın iptali davalarında arabulucuya başvurulmasının TTK’nın 5/A maddesi uyarınca dava şartı olduğuna dair ilk derece mahkemesinin değerlendirmesi isabetli ise de; davacının, iş bu davayı açmadan önce arabulucuya başvurduğu, arabulucunun katılımıyla düzenlenmiş olan anlaşmaya varılamadığına ilişkin 29.08.2019 tarihli tutanağın mevcut olduğu; dava dilekçesinde arabuluculuk son tutanağının düzenlendiğinden bahsedildiği, tutanağın UYAP sisteminden kolaylıkla görülebileceği, UYAP kayıtlarından temin edilebilecek bir belgenin asıl olarak kabulünün gerekeceği, bu nedenle mahkemece, arabuluculuk nihai tutanağının yasal süre içerisinde sunulmadığı gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmaktadır.

Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesince dava şartlarına aykırı karar verildiği anlaşılmakla, HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;

1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi’nin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,

2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının ilk derece mahkemesince talep halinde iadesine,

4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,

5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 09.10.2020

KEFİLİN OKUMA YAZMA BİLMEMESİ- KEFALET SÖZLEŞMESİNDE KEFİL OLUNAN MİKTARA İLİŞKİN KEFİLİN DIŞINDAKİ BİRİNİN EL YAZISIYLA YAZILMASI

T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/100
KARAR NO : 2023/255

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 3. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/10/2022
NUMARASI : 2022/26 Esas 2022/478 Karar
DAVACI : MUSTAFA
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI :….. TÜKETİCİ FİNANSMAN A.Ş.
VEKİLİ : Av.
İHBAR OLUNAN : ………….OTOMOTİV SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av.
DAVA TÜRÜ : Tüketicinin Açtığı Menfi Tespit
İstinaf Yoluna başvuran(lar)
DAVALI : …… TÜKETİCİ FİNANSMAN A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
VEKİLİ : Av.
TALEP KONUSU : Mahkeme Kararının Kaldırılması
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 24/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/01/2023

Adana 3. Tüketici Mahkemesi’nin 19/10/2022 tarih ve 2022/26 Esas 2022/478 Karar sayılı kararı ile kurulan hüküm nedeniyle davalı vekilinin istinaf başvurusu ile ilgili yapılan esas incelemesinde;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :

DAVA DİLEKÇESİNDE ÖZETLE :
Davalı banka ile dava dışı Ece D…’a 02/11/2015 tarihinde kullandırılan 76.686,87 TL bedelli T…… Finansman Tüketici Kredi Sözleşmesinde vekil olan Mustafa D. adi kefil olarak gösterildiğini, davalı tarafça söz konusu kredinin tahsil edilememesi üzerinde kredi borçlusu Ece D. ile adi kefil Mustafa D. hakkında Adana 1.İcra Müdürlüğünün 2018/7105 Esas sayılı takip dosyasıyla vekil eden hakkında icra takibi başlatıldığı, dava konusu tüketici kredi sözleşmesinde adi kefil olarak gösterilen Mustafa D….’nın okuma yazma bilmediğini, söz konusu kredi sözleşmesine bağlı kefalet sözleşmesinde ise “her nasılsa davalı finans kurumu çalışanlarının veya üçüncü şahıslara ait el yazısıyla “işbu kredi sözleşmesine 76.686,87 TL’ye kadar adi kefilim” şeklinde kayıt konulduğunu, kefalet sözleşmesinin geçirlilik koşullarından olan kefalet miktarının ve kefalet tarihinin kefilin el ürünü olması gerektiğini, sözleşmeye yazılan yazının banka personeli veya üçüncü şahıslar tarafından elle yazılmış olma ihtimalinin yüksek olduğunu, davalı tarafça hukuka aykırı olarak vekil aleyhine başlatılan icra takibinde borçlu olmadığının tespitine, ve alacaklı olmadığı halde icra takibi yapan davalı …….. Finansman A.ş’nın haksız ve kötü niyetli dava açması nedeniyle 2004 sayılı İİK M. 72 gereğince talep olunan alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatınına mahkum edilmesini, vekalet ücretinin ve yargılama giderinin davalı tarafa hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE:
Müvekkili banka ile borçlu arasında kredi sözleşmesi imzalandığını, davalını ilgili kredi sözleşmesi hükümlerine aykırı davranarak yükümlülüklerini yerine getirmediğini beyan etmekle, bu nedenle Adana 1. İcra Müdürlüğü’nün 2014/17383 E sayılı dosyası ile rehin takibi başlatıldığını, davacı tarafından okuma yazma bilmediğini iddia etmesi ile işbu kredi sözleşmesine kefil olmasına engel bir durum taşımadığını, davacının tam ehliyetli bir birey olduğunu, işbu sözleşmenin getirdiği sorumluluklarının farkında olduğunu, mahkemeyi yanıltmak ve salt alacakların alacağını geciktirmeye müteallik bu iddialara ilişkin davacı-borçlu herhangi bir delil sunmadığı, davacının iddiaları hiçbir maddi gerçeğe dayanmamakta olup, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI :
“Davanın KABULÜNE, davacının Adana 1. İcra Müdürlüğü ‘ nün 2018/7105 Esas sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine, davacının yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
DAVALI VEKİLİ TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Her ne kadar davacı yan okuryazar olmadığından bahisle kefaletin geçersiz olduğunu öne sürmüşse de; davacının vekiline çıkarttığı ve dava dosyasına sunulan Adana 6. Noterliğinin 27/12/2016 Tarih 34940 Yevmiye nolu vekaletnamesinde, vekaletnamenin onaylama şeklinde düzenlendiği ve vekaletnamede davacının okuryazar olduğunun yazıldığı ve davacının imzasının da vekaletnamede yer aldığı açıkça görüldüğünü, dolayısıyla davacı yanın okuryazar olmadığı, sözleşme metninde yer alan el yazısı ve imzanın kendisine ait olmadığı iddiaları ile kefalet miktarı ve tarihinin banka personeli ya da üçüncü şahsılar tarafından yazılmış olma ihtimalinin olduğu yönündeki asılsız ithamlarının gerçek dışı olduğu sübuta erdiğini, davacı yanın gerçek dışı iddia ve ithamlarla borçtan kurtulmaya çalışarak bunun yanında bir de kötü niyet tazminatı ödemesini talep ettiğini, davacı yanın okuryazar olduğunun açıkça belli olmasına ve davayı borçtan kurtulmak için kötü niyetli olarak ikame etmiş olmasına rağmen davacının davasının yerel mahkemece “icra takibindeki asıl borçlu hakkında aciz belgesi alınmadığı” gerekçesi ile kabul edilmiş ve davacının borçlu olmadığına karar verildiğini, işbu kararın yasa ve usule açıkça aykırı olduğunu zira yargılamanın hiçbir safhasında davacı yan tarafından bu hususun öne sürülmediğini, bu durumun hem iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına hem de taleple bağlılık ilkesine aykırılık teşkil ettiğini öne sürmüştür.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, Tüketici kredicisinden kaynaklanan alacağın tahsili istemi ile davalı tarafından dava dışı asıl borçlu ile birlikte davacı kefil hakkında başlatılan icra takibinden dolayı menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen de kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmış olup, İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
6502 sayılı Yasa’nın 4/6. maddesinde “Tüketici işlemlerinde, tüketicinin edimlerine karşılık olarak alınan şahsi teminatlar, her ne isim altında olursa olsun adi kefalet sayılır.” düzenlemesi mevcuttur. Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez (TBK m. 585/1).Bu hükümle yasa koyucu alacaklının asıl borçluya başvurmadan kefile başvurmamasını amaçlamıştır. Alacaklı asıl borçluya başvurup, alacağını tahsil edemediği takdirde kefile başvurup alacağının tahsilini isteyebilecektir.
Somut olayda; dava dışı asıl borçlu Ece D. a kefil olan davacı tarafça farklı hukuki nedenlere dayalı olarak açılan davada ilk derece mahkemesince davacı alacaklının öncelikle dava dışı asıl borçluya müracaat ederek borcunu tahsil etme yoluna gitmesi gerektiği, asıl borçlunun borç ödemekten aczi halinde kefile müracaat edilebileceği, davacı bankanın davalı kefilden henüz alacağını talep etme hakkının yasal olarak doğmadığı, kanunun emredici hükmü karşısında davacının menfi tespit davası açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmaması ve ayrıca davacı banka tarafından istinaf başvurusunda öncelikle bu yönlü iddianın öne sürülmediği halde mahkemece savunmanın genişletilmesi şekliyle belirtilen yasa hükmüne dayalı olarak hüküm kurulduğu öne sürülmüş ise de emsal nitelikli Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2020/5053-2021/3106 E-K ve Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 10/04/2017 tarih, 2017/4172 -4172 E-K kararlarında da açıkça belirtildiği üzere anılan yasal düzenlemenin emredici hüküm niteliğinde olup öne sürülmese dahi resen göz önünde bulundurulması gerektiği anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf istemleri yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin vermiş olduğu kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davalının istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin İstinaf Başvurusu’nun HMK 353/1-b-1 md.si gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken istinaf karar ve ilam harcı olan 4.535,99 TL nispi harçtan peşin alınan 1.147,59 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.388,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında yapılan ve davacı gider avansından kullanılan 18,00 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, diğer yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın tebliği, harç vb. işlemlerin 6100 Sayılı HMK’nın 302/5 ve 359/4 md. uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/01/2023

 

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARINA UL AŞMAK İÇİN

HARİCEN TAHSİL NEDENİYLE KAPATILAN DOSYA- İTİRAZIN İPTALİNDE HÜKÜM ALTINA ALINAN VEKALET ÜCRETİ NEDENİYLE AYRI BİR TAKİP YAPILAMAYACAĞI

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1385
KARAR NO : 2022/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. İCRA HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/11/2020
NUMARASI : 2020/169 E.- 2020/469 K.
İCRA DOSYA NUMARASI : Ankara 12.İcra Müdürlüğü 2009/7058 E.

DAVACI (Borçlu) : H. İ.
DAVALI (Alacaklı) : T. …… BANKASI AA.Ş.
DAVANIN KONUSU : ŞİKAYET
KARAR TARİHİ : 14.10.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08.11.2022

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararı aleyhine süresi içinde davalı alacaklı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş olmakla, HMK’nın 353.maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Şikayet borçlu vekili mahkemeye sunduğu şikayet dilekçesinde; kredi borcuna dayalı başlatılan ilamsız icra takibinde borçlu müvekkilince itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, davalı tarafından Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/266 E.-2014/334 K. sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, yapılan yargılama sonunda iptali istenilen Ankara 24.İcra Müdürlüğünün 2020/2185 E. sayılı dosyasının dayanağı olan ilam vekalet ücretinin doğduğunu, bu davalardan sonra borçlu müvekkili ile davalı alacaklının anlaşarak tüm borçlarını ödediğini, davalı bankanın tahsil etttiği miktar sonucunda müvekkilinin kendilerine hiçbir borcu kalmadığı yönünde alacaklı vekili Av…….’un 22.12.2017 tarihinde borçlunun bankaya tüm borçları ödediği belirtilerek bu nedenle hacizlerin kaldırılmasını ve dosyanın kapatılmasını talep ettiğini, tahsil harcı da ödenerek dosyanın alacaklı vekilinin talebi doğrultusunda kapatıldığını, oysa ki dosyanın kapatılma tarihinden yaklaşık 2 yıl sonra alacaklı tarafından kötüniyetli olarak itirazın iptali konulu davanın ferilerinin icraya konu edildiğini, yerleşmiş içtihatlara göre tarafları aynı olan ve aynı alacaktan kaynaklanan ilamlar için itiraza konu ilamsız takip dosyası üzerinden alacağın tahsili mümkün iken makul ve kabul edilebilir bir gerekçe olmaksızın ayrı bir takip başlatılmasının usul ekonomisine aykırılık teşkil etmesi sebebi ile ayrı takip yapılmaması gerektiğini, bu yöndeki uygulamanın süreklilik kazandığını, davalı alacaklının salt olarak mükerrer tahsilat yapma ve ek icra vekalet ücreti almak amacıyla kanuna ve usule aykırı olarak 24. İcra Müdürlüğünün 2020/2185 E. sayılı dosyası ile takibe başladığını, talep edilen alacak kalemlerinin Ankara 12. İcra Müdürlüğünün 2009/7058 E. sayılı dosyası üzerinden tahsili mümkün iken makul ve kabul edilebilir bir gerekçe olmaksızın kötü niyetli olarak yeni takip başlatılmasının 6100 sayılı HMK’nın 30.maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil ettiğini belirterek mükerrer takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı alacaklı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili bankanın borçlu ile yaptığı anlaşma neticesinde borç kapatılmış ise de bu dosyaya yapılan itiraz nedeniyle, Ankara 2. Ticaret Mahkemesinde açılan itirazın iptali davasında lehlerine hükmedilen dava vekalet ücretinin tahsilinin gerçekleşmediğini, vekil ile takip edilen davalarda karşı tarafa yükletilen dava vekalet ücretinin vekil eden adına ancak vekil hesabına ait olduğunu, bu durumda Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/266 E.- 2014/334 K. sayılı dosyasından hükmedilen vekalet ücretinin dosya borçlusu ile alacaklı banka arasında yapılan ibralaşmanın konusu olamayacağını, yargılama giderleri içinde yer alan, sorumlusu da davacı borçlu olan dava vekalet ücretinin bankanın borçluyla anlaşmasından sonra kapatılan dosyadan takibinin mümkün olmadığını, borçlunun uzun süre dava vekalet ücretini bankayla yaptığı anlaşmanın dışında ödeyeceğini söyleyerek takip yapılmasını engellediğini, alacağının banka ile yapılan ibralaşmanın içinde olduğunu söyleyerek borcu ödemeyeceğini açıklaması üzerine iptali istenen 10 yıllık zaman aşımına tabi alacağın tahsilini sağlamak için davacı borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını belirterek davanın reddi ile takibin devamını ve davacı borçlu aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; alacaklı T…… Bankası A.Ş. tarafından borçlular ……………..Ltd. Şti, H. İbrahim O, Nuran F. ve Nurettin F. hakkında ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlunun itirazı nedeniyle duran takibe yönelik alacaklı tarafından itirazın iptali davası açıldığı, 2012/266 E.- 2014/334 K. sayılı Ankara Asliye 2 Ticaret Mahkemesi tarafından kurulan ilamdaki vekalet ücretinin Ankara 24. İcra Müdürlüğünün 2020/2185 E.sayılı takip dosyasına konu edildiği, borçlu Halil İbrahim O. vekilinin müvekkilinin borcu ödediği ve alacaklının da borcun ödendiğine ilişkin dosyada beyanı bulunduğunu belirtmesi üzerine vekalet ücretinin tahsile konulamayacağının ileri sürüldüğü, itirazın iptaline ilişkin ilamın Ankara 12 İcra Müdürlüğünün 2009/7058 E.sayılı dosyasına sunulduğu, icra emrinin tebliğ edildiği, bu işlemlerden sonra borçlu tarafından yapılan ödeme nedeniyle alacaklı vekili tarafından dosyanın tahsil edildiğinden bahisle icra dosyasına talep açıldığı, alacaklı vekilinin dosyanın tahsil edildiğine ilişkin beyanı içerisinde itirazın iptali davasında verilen karardan kaynaklanan, borçlunun sorumluluğundaki borçlar ödenmemiş gibi yeni bir takip başlatılmasının usul ve yasaya uygun olmadığı yönündeki gerekçe ile “Şikayetin kabulüne Ankara 24 icra müdürlüğünün 2020/2185 sayılı dosyasında davacı borçlu adına girişilen takibin iptaline” karar verilmiştir.

Davalı alacaklı vekili istinaf dilekçesinde; cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarlamış, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Uyuşmazlık; ilamlı icra takibinin iptali istemine ilişkin şikayet niteliğindedir.

Ankara 12. İcra müdürlüğünün 2009/7058 E.sayılı dosyasında Halk Bankası AŞ. tarafından borçlular aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.05.2014 tarh ve 2012/266 E- 2014/334 K. sayılı ilamında itirazın kısmen iptali ile takibin devamına ve davacı lehine icra inkar tazminatı ile 13.290,56 TL vekalet ücretine hükmedildiği, bu ilamın icra dosyasına sunulduğu ve 16.07.2014 tarihinde icra inkar tazminatı ve ilam vekalet ücreti ile işlemiş faizinin hesaplandığı, bu dosyaya alacaklı tarafından haricen tahsil beyanında bulunulduğu, şikayete konu Ankara 24. İcra müdürlüğünün 2020/2185 E. sayılı takip dosyasında da alacaklı tarafından borçlu aleyhine Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.05.2014 tarih ve 2012/266E- 2014/334 K. sayılı itirazın kısmen iptali ilamında davacı lehine hükmedilen 13.290,56TL vekalet ücretinin ve faizinin tahsili amacıyla 18.02.2020 tarihinde ilamlı icra takibi başlatıldığı görülmüştür.

Dairemizce yapılan değerlendirmelere göre; itirazın iptali davası sonucunda verilen karar uyarınca ilamsız icra takibinin başlatıldığı dosya üzerinden takibe devam edilmesinin gerektiği, söz konusu alacaklar yönünden ayrıca ilamlı icra takibi başlatılmasının usul ekonomisi ilkesine aykırı olduğu, buna göre itirazın iptali ilamı doğrultusunda icra müdürlüğünce dosya alacağı hesaplanarak bu miktar üzerinden takibe devam edilmesi zorunlu olup, ayrıca borçluya icra emri düzenlenip gönderilemeyeceği, ancak ilamda ilk defa hüküm altına alınan yargılama gideri, vekalet ücreti ve tazminat alacaklarının aynı takipten tahsili isteniyorsa bunlar yönünden borçluya ayrı icra emri düzenlenerek tebliğ edilmesi gerektiği, bu kapsamda Ankara 12. İcra müdürlüğünün 2009/7058E. sayılı dosyasında itirazın iptali ilamında hükmedilen ilam vekalet ücreti için örnek 4-5 nolu icra emrinin düzenlendiği, bundan sonra alacaklının haricen tahsil beyanında bulunduğu, dolayısıyla şikayete konu takip dosyasında talep edilen ilam vekalet ücretinin haricen tahsil beyanı kapsamında ödenmiş olduğu, ayrı bir ilamlı icra takibi başlatılmasının usul ekonomisi ilkesine de aykırı olduğu, dosya kapsamı, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı ve hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davalı alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan sebeplerle;
Davalı alacaklı vekilinin Ankara 10.İcra Hukuk Mahkemesinin 04.11.2020 tarih ve 2020/169 E. -2020/469 K.sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan REDDİNE,

Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL karar harcının davalı alacaklıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
Yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
Dair, 6763 Sayılı Yasanın 4.maddesiyle Değişik İİK.’nın 364/1. maddesi gereğince KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 14.10.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan
33297
(e-imzalıdır )

Üye
38239
(e-imzalıdır )

Üye
119004
(e-imzalıdır* )

Katip
46721
(e-imzalıdır )

HACİZ İHBARNAMELERİNE İTİRAZ EDİLMEDEN AÇILAN MENFİ TESPİT DAVASI

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1746
KARAR NO : 2022/42

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2021
NUMARASI : 2021/139 Esas, 2021/398 Karar
DAVACI : D. ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş

DAVALI : TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASI TÜRKİYE ANONİM ORTAKLIĞI
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
[16958-59361-38738] UETS
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 11/01/2022
YAZIM TARİHİ : 11/01/2022

Taraflar arasında görülen davada Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 29/03/2021 tarih ve 2021/139 Esas, 2021/398 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353. Maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Şanlıurfa 3. İcra Müdürlüğünün 2017/6112 Esas sayılı dosyasından borçlu Mehmet Velat K.’in müvekkil şirketteki hak ve alacaklarının haciz için alacaklı vekilinin 07.01.2019 tarihli haciz ihbarnamesi gönderildiğini, üç haciz ihbarnamesi yapıldığını ve hepsine müvekkili olduğu kurumca süresinde itiraz edildiğini beyanla, davalıya karşı icra dosyasında borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; zorunlu arabuluculuk şartı olmadan açılan davanın reddi gerektiğini, zaman aşımı itirazları olduğunu, davacı tarafça haciz ihbarnamesine karşı hiç bir itirazda bulunulmadığını, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; “…Şanlıurfa 3. İcra Müdürlüğü’nün 2017/6112 esas sayılı takip dosyası üzerinden alacaklının talebi üzerine davacıya birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerinin gönderildiği, süresinde bu ihbarnamelere itiraz edilmemesi üzerine gönderilen üçüncü haciz ihbarnamesinin, davacıya 28/12/2019 tarihinde tebliğ edildiği eldeki menfi tespit davasının, 27/07/2020 tarihinde açıldığı, İİK’nın 89-(3) maddesi uyarınca “..İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir…” hükmünün yer aldığı, belirtilen bu hükümde yer alan 15 günlük dava açma süresi hak düşürücü süre niteliğinde olup mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Diğer yandan, davacı tarafından davanın süre geçmesi sebebiyle genel hükümlere göre açıldığı ileri sürülmüş ise de; İİK’nın 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası, takip borçlusunun takip alacaklısına karşı açacağı bir dava türü olup, somut olayda davacı takip borçlusu olmadığından, belirtilen kanun hükmünün uygulanması mümkün değildir. Diğer deyişle üçüncü kişinin, üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliği sonrası açacağı dava, İİK’nın 89-(3) maddesinde düzenlenen dava olup, bu davada yukarıda belirtildiği üzere (15) günlük hak düşürücü süreye tabidir.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karara karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece davalarının usulden reddedildiğini, eldeki davanın İcra ve İflas Yasası’nın 89. maddesi gereğince gönderilen haciz ihbarnameleri nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olduğunu, somut olayda, üçüncü haciz ihbarnamesi müvekkili olan davacı/ üçüncü kişiye tebliğ edilip, eldeki dava da 29/03/2021 günü açıldığına göre, yasal dava açma süresinin geçmediğini, diğer bir ifade ile davacı üçüncü kişinin İcra ve İflas Kanunu’nun 89/3 maddesinde öngörülen 15 günlük yasal süre içerisinde davasını açtığını, mahkemece ikinci haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi başlangıç kabul edilerek, davanın yasal hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle reddedilmesinin ve bu kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin olası zararlarının önüne geçmek adına ve icra tehdidi altında ödemeye icbar edilmemesi için icra takibinin usul ve yasaya aykırı olarak açıldığını ve işlemlerin de buna bağlı olarak hukuka aykırı olduğu dikkate alınarak yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HMK’nın 353. maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır.

İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi hükmü uyarınca, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.

Dava, 2004 Sayılı İcra İflas Kanununun 89/3 maddesi uyarınca, haciz ihbarnamelerine itiraz etmeyen üçüncü kişinin açmış olduğu menfi tespit davasıdır.

2004 sayılı İİK’nın 89/3. Maddesinde; “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur. Bu süre içinde 106 ncı maddede belirtilen süreler işlemez. Bu davada üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur. Üçüncü şahıs açtığı bu davayı kaybederse, mahkemece, dava konusu şeyin yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere bir tazminata mahkûm edilir. Bu fıkraya göre açılacak menfi tespit davaları maktu harca tabidir. ” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre ikinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsın onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması gerekmektedir. Dava dilekçesi ve talep sonucuna göre, iş bu dava İİK. 89/3. maddesi kapsamında açılmış bir menfi tespit davasıdır ve yasa maddesinde belirtilen on beş günlük dava açma süresi hak düşürücü süre mahiyetindedir.

Hak düşürücü süreler “itiraz” niteliğindedir ve itiraz bir hakkın doğumuna engel olan veya doğmuş bir hakkı ortadan kaldıran bir sonuç yarattığı için, borçlu bundan vazgeçemez ve hâkim tarafından doğrudan ve kendiliğinden göz önüne alınmak zorundadır.

Şanlıurfa 3. İcra Dairesi’nin 2017/6112 Esas sayılı takip dosyasında, davacı D…. Elektrik Dağıtım Anonim Şirketine 1. haciz ihbarnamesinin gönderildiği ve 13/10/2019 tarihinde tebliğ edildiği, iş bu ihbarnameye itiraz edilmediği, akabinde 2. haciz ihbarnamesi gönderildiği ve 08/12/2019 tarihinde tebliğ edildiği, iş bu ihbarnameye de süresinde itiraz edilmediği için 3. haciz ihbarnamesi gönderildiği ve 23/12/2019 tarihinde tebliğ edildiği, akabinde davacı tarafından süresinde 2. haciz ihbarnamesine itiraz edildiğinden bahisle Şanlıurfa 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2020/43 Esas sayılı dosyası ile şikayette bulunulduğu, Şanlıurfa 2. İcra Hukuk Mahkemesince 1. Ve 2. Haciz ihbarnamelerine itiraz edilmediği, üçüncü haciz ihbarnamesine karşı ise ancak menfi tespit davası açılabileceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği, kararın istinaf ve temyiz incelemelerinden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Eldeki menfi tespit davası üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi olan 23/12/2019 tarihinden sonraki onbeş günlük seri içinde açılmamış olup dava tarihi 27/07/2020’dir. Bu durumda, mahkemece davanın süresinde açılmamış olması nedeniyle reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan REDDİNE,
2-İstinaf isteminde bulunan davacı tarafından yatırılması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının peşin alınan 426,00 TL’den mahsubu ile bakiye 345,30 TL harcın istek halinde davacıya iadesine ,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının ilgili tarafa geri verilmesine,
5-HMK’nın 359/3 maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
HMK’nın 353 ve 362/1-a bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 11/01/2022

Başkan
39633
e-imzalıdır.

Üye
119158
e-imzalıdır.

Üye
165975
e-imzalıdır.

Katip
149160
e-imzalıdır.

BONODA MALEN KAYDI- GEÇMİŞE ETKİLİ OLARAK HAYVAN ALIM SATIMI İÇİN DÜZENLENEN BONONUN-TASARRUFUN İPTALİ

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2334 E.
KARAR NO : 2021/1880 K.

TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2018
NUMARASI : 2018/79 Esas, 2018/991 Karar
DAVACI : MAHMUT Y.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVALILAR : 1-MEHMET ALİ A.
2 -FETHİ Y.
DAVALI : 3 -HACİ Ö.
DAVANIN KONUSU : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
İSTİNAF KARARININ
TARİHİ : 07/12/2021
YAZIM TARİHİ : 07/12/2021
Şanlıurfa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18/12/2018 Tarih, 2018/79 Esas ve 2018/991 Karar sayılı kararı aleyhine davacı vekili istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Şanlıurfa 1.İcra Müdürlüğünün 2016/7379 esas sayılı icra takip dosyası ile 10/11/2014 vade tarihli 44.000 TL bedelli, Şanlıurfa 1.İcra Müdürlüğünün 2016/7377 esas sayılı icra takip dosyası ile 01/03/2014 vade tarihli 47.500 TL bonoya bağlı alacağın tahsili amacıyla borçlu Hacı Ö. hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, davalının bonoya bağlı 91.500 TL bedelli alacağını bertaraf etmek amacıyla Mehmet Ali A. ile Fethi Y. isimli şahıslara kendi şahsi ilişkilerine kullanarak aralarında anlaşmak sureti ile Hacı Ö.adında bulunan 5 yıl süre ile satılamaz şerhi bulunan Şanlıurfa İli Merkez İlçesi Yenice Mahallesi 4522 ada 22 parsel sayılı taşınmazın cebri icra yoluyla satışını engellemek maksadıyla 14/05/2013 tanzim 05/01/2014 vade tarihli 100.000 TL’lik muvazaalı bono tanzim ederek bilahare bu bonoya dayalı olarak Mehmet Ali A. tarafından Hacı Ö. ile Fethi Y. aleyhine 29/01/2015 tarihinde Şanlıurfa 4.İcra Müdürlüğünün 2015/996 esas sayılı icra takibine geçildiğini, her zaman düzenlenmesi mümkün olan bononun varlığı tek başına alacağın mevcudiyetini göstermediğini, bonolara özgü seçimlilik unsurlarından biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik bedel kaydı olduğunu, taraflar arasında alacak borç ilişkisine dayanmayan bono ile buna bağlı başlatılan icra takibinin muvazaalı olduğunu, muvazaalı icra takibinde taşınmazın değeri düşük belirlendiğini, kıymet takdirinde 64.078,00 TL değer biçildiğini, bu değerin piyasa şartlarına göre çok düşük olduğunu, ne varki tarafların kendi aralarında anlaşmalı olmaları nedeniyle düşük olarak belirlenen kıymet raporuna itirazlarının da bulunmadığını, gerçekte alacak borç ilişkisine dayanmayan 100.000 TL tutarındaki bono ile bu bonoya dayalı olarak Şanlıurfa 4.İcra Müdürlüğünün 2015/996 esas sayılı icra takip dosyasın muvazaalı olup 6098 sayılı TBK’nun 19.maddesi gereğince geçersiz olduğunu belirterek taraflar arasında gerçekte borç ilişkisine dayanmayan 14/05/2013 tanzim 05/01/2014 vade tarihli 100.000 TL’LİK muvazaalı bonoya dayalı Şanlıurfa 4.İcra Müdürlüğünün 2015/996 esas sayılı muvazaalı icra takibinin iptaline vekil edenin alacağını tahsili bakımından satış imkanı tanınmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Fethi Y. cevap dilekçesinde özetle; kendisi ile Hacı Ö.’ın hayvan pazarında hayvan alım satımı ile ilgili ortaklığının bulunduğunu, alım satımda Mehmet Ali A.’a borçlandıklarını, 100.000 TL senet düzenlediklerini, senet düzenlendikten bir süre sonra kendi hissesi üzerine düşen borcu ödediğini, elden alacaklıya borcunu ödediğini, ortağı olan Hacı Ö.’ın borcunu ödeyip ödemediğini, bilmediğini, çünkü Hacı Ö.’ın iflas ettiğini, ortaklıklarının bittiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Mehmet Ali A. vekili cevap dilekçesinde özetle: davacı tarafından sahip olması gereken davacı sıfatının bulunmadığını, davacı Mahmut Y. adına düzenlenmiş bonoların keşide tarihleri 24/06/2013 ve 11/11/2013 tarihleri olduğunu, müvekkilinin lehine düzenlenmiş bononun ise keşide tarihi 14/05/2013 ve vade tarihi 05/01/2014 olduğunu söz konusu her üç bononun da düzenlenme tarihlerine bakıldığında ilk düzenlenen bononun müvekkili Mehmet Ali A. adına düzenlenmiş olan bono olduğu aşikar olduğunu, ayrıca davacı adına düzenlenen bonoların vade tarihleri 2014 yılı olduğu halde 2016 yılında icra takipleri başlatıldığını, muvazaa iddiası yersiz ve mesnetsiz olduğunu belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.

İstinaf başvurusunda bulunan davacı vekili dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, takip dosyasında bulunan bononun 14/05/2013 tanzim tarihli ve 05/01/2014 vade tarihli olarak gösterildiğini ancak 29/01/2015 tarihinde takibe konulduğunu, bononun takip tarihine kadar bekletilmesinin taraflar arasında alacak borç ilişkisinin bulunmadığının göstergesi olduğunu, bononun geçmişe etkili olacak şekilde düzenlendiğini, mahkemece alacaklı olarak gösterilen davalı Mehmet Ali A.ın ekonomik gücünün bulunmadığını, bu nedenlerle mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Dava, İİK’nın 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali talebine ilişkindir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince, istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;

İİK’nın 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptal edilebilmesi için, alacaklının borçluda gerçek bir alacağının bulunması, borcun iptali istenen tasarruf tarihinden önce doğmuş olması, kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması ve borçlu hakkında kesin ya da geçici aciz belgesi alınmış olması gerekir. Bu ön koşulların varlığı halinde İİK’nın 278, 279 ve 280. maddelerindeki iptal şartlarının bulunup bulunmadığına bakılmalıdır.

Mahkemece, tasarruf tarihinin takibe konu bononun keşide tarihinden önce olması ve davalı Mehmet Ali A.’ın 100.000TL bedelli senet verebilecek ekonomik durumda olması nedeniyle ret kararı karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve delil durumuna uygun düşmemektedir.

Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olması dava ön koşuludur ve mahkemece re’sen araştırılır. Somut olayda, takibe konu bononun tanzim tarihi 24/06/2013 olup, takibi akim bırakmak amacıyla tanzim olunduğu iddia olunan bononun tanzim tarihinin( 14/05/2013) takibe konu bononun tanziminden önce olması gerekçesiyle ret kararı verilmiştir. Bononun keşide tarihi itibarıyla iptali istenen tasarruftan sonra düzenlendiği anlaşılmakta ise de, bonoların her zaman geriye yönelik olarak tanzim edilebileceği gözetilerek 100.000TL bedelli bononun gerçekten tasarruftan sonra doğmuş bir borç ilişkisinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, bonoda bedeli malen ahzolunmuştur yazılı olması nedeniyle hayvanların gerçekten teslim edilip edilmediği, davacı alacaklı ile davalı borçlu arasındaki alacak-borç ilişkisinin başladığı, yani borcun gerçek doğum tarihi tespit edilip, borcun tasarruftan önce doğmuş bulunması ön koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği saptanmalı, borcun tasarruftan önce doğduğu anlaşıldığında iptal koşullarının incelenmesine geçilmeli, borcun tasarruftan sonra doğduğunun tespiti halinde ise sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlarda eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru olmamıştır.

Öte yandan, HMK’nın 184.maddesi gereğince mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkarılacak davetiyede belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir (m186/1). Sözlü yargılamada mahkeme, tarafların son sözlerini sorar ve hükmünü verir (m186/2). Hakim, Türk Hukukunu re’sen uygular (m33). Mahkeme Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun emredici düzenlemelerinin gereğini yerine getirmek zorundadır (HGK, 2013/802E.,, 2013/347K.).

Davacı vekili tarafından, 08/12/2018 tarihli son duruşmaya mazeret dilekçesi gönderilmiş olup, mahkemece mazeret hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden yokluğunda davanın reddine karar verilmesi de hatalı olmuş ve bu hususlarda davacı vekilince yapılan istinaf itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Bu itibarla;

KARAR:

1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 18/12/2018 Tarih ve 2018/79 Esas, 2018/991 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a,6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın MAHALLİNE İADESİNE,
3-Davacıdan tahsil edilen istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
4-İstinaf yargılama giderinin mahkemece yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine,
5-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak oybirliğiyle karar verildi. 07/12/2021

Başkan Üye Üye Katip
41133 35912 120723 255474

F.B.G

DEVLET YADA DİĞER KAMU KURUMLARINA AİT ARAÇLARIN TRAFİK KAZASINA KARIŞMASI HALİNDE ADLİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞU HAKKINDA

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/2185
KARAR NO : 2021/2066

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/06/2021
NUMARASI : 2021/623 Esas- 2021/651 Karar
DAVACILAR : 1-H.. A
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ- [16958-59361-38738] UETS
DAVALI : 1-M. T.
DAVALI : 2 -H……BELEDİYE BAŞKANLIĞI [35668-28665-83767] UETS
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Manevi Tazminat)
KARAR TARİHİ : 23/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/12/2021

Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12/06/2021 tarih, 2021/623 Esas ve 2021/651 Karar sayılı kararı aleyhine davacı vekili istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; 21/12/2014 tarihinde sürücü Mustafa T. sevk ve idaresinde bulunan 61 K 13353 plaka sayılı H.. Belediye Başkanlığı’na ait çöp toplama aracı ile mevlana caddesi üzerinde seyir halinde iken Ali. A.’nın sevk ve idaresinde bulunan araç ile çarpışma sonucunda Hava A., Ali A., Mustafa A., Medine A., Gazal A., Yusuf A. ve Mehmet A.’nın ağır ve hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiğini, müteveffa Ali A. bu kaza nedeniyle 20/11/2017 tarihinde vefat ettiğini, kolluk tarafından düzenlenen trafik kaza tespit tutanağında, her iki aracın kavşağa kontrollü girmediğini, çarpışmanın şiddetli olduğunu, sürücü Mustafa T.’ın 2918 Sayılı KTK’nın 52/1-a kuralını ihlal ettiğini, bu itibarla tali kusurlu olduğu yönünde değerlendirme yapıldığını, trafik kaza tespit tutanağında çarpışma öncesi fren iznin olmadığını, ilk izin çarpmaya bağlı lastik izi olduğunı, her iki aracında kavşağa kontrollü girmediğini, çarpışmanın şiddetli olduğu hususunun tutanağa dercedildiğini, meydana gelen kaza nedeniyle vefat eden Ali A.’nın geride kalan eşi Hava A. için 50.000 TL, İbrahim Halil A. için 30.000 TL, Medine A. için 30.000 TL, Gazal A. için 30.000 TL, İsmail A için 30.000 TL, Yusuf A. için 30.000 TL, Mustafa A. için 30.000 TL, Mehmet A. için 30.000 TL, Resul A. için 30.000 TL olmak üzere toplam 290.000 TL maddi tazminatın, müvekkili Gazal A. lehine 15.000 TL ve Hava A. lehine 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince, HMK’nun 114/1-b ve 115/2 maddeleri gereğince davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından süresi içerisinde sunulan istinaf dilekçesinde; 27.03.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 2013/68esas-2013/165 sayı ve 26.12.2013 tarihli kararı gereğince 2918 sayılı yasanın 110.maddesinin iptali talebinin reddedildiğini ve davaya adli yargıda bakılması gerektiğini belirterek idari yargıda bakılmasına ilişkin verilen görevsizlik kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
HMK 355 maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde;
2918 sayılı yasanın 110.maddesi:” İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” şeklindedir. Zira 2918 sayılı yasanın 110. maddesi halen yürürlüktedir. Yasanın iptali için her ne kadar Anayasa Mahkemesine dava açılmış ise de bu talep 27.03.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 2013/68 Esas-2013/165 sayı ve 26.12.2013 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
Kaza tespit tutanağından da anlaşılacağı üzere kaza yapan araç H….. Belediyesine ait bir araçtır. 2918 sayılı yasanın 110. maddesi gereğince kaza nedeniyle açılacak tazminat davasına adli yargı yerindeki hukuk mahkemelerinde bakılacağı için kazaya bakmaya görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve görevli ve yetkili Mahkemenin Şanlıurfa 4 .Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine karar vermek gerekmiştir. (Uyuşmazlık Mahkemesinin 2020/440-504 sayı ve 28.09.2020 tarihli kararı ) (Aynı nitelikteki Yargıtay 4.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2021/576 esas-20121/3236 Karar sayı ve 16.06.2021 tarihli kararı)
Bu itibarla davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve HMK’nun 353/1-a,3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-3 maddesi gereğince Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12/06/2021 tarih, 2021/623 Esas- 2021/651 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı tarafından peşin yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davacı tarafından karşılanan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda değerlendirilmesine,
5-Kararın kesin olması nedeniyle tebligatların ve harç tahsil/iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/12/2021

Başkan Üye Üye Katip
41133 33276 165939 128481

HIRSIZLIK İDDİASINA KONU ÇEK- AĞIR KUSURLU HAMİL- ÇEKİN İSTİRDATI İSTEMİ

T.C.

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2018/1227

K. 2020/321

T. 12.3.2020

ÖZET : Dava, 6102 Sayılı TTK’nın 792. maddesi uyarınca çek istirdatı istemine ilişkindir.

Davalının farklı çok sayıda olayda, hırsızlık yoluyla elden çıkan çekleri benzer cirantalardan ciro yoluyla devralıp, bir çoğunu son hamil olarak farklı kişiler/firmalar aleyhine icra takiplerine konu ettiği sabit olup, bu durumda bir tacir olarak basiretli davranması gereken davalının, keşidecileri ve lehdar-cirantaları farklı olan çok sayıda hırsızlık iddiasına konu çeki yeterli araştırmayı yapmadan iktisabında ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekmiştir. O halde ilk derece mahkemesince ağır kusurlu olarak iktisap edilen çekin davalıdan istirdatına karar verilmesi gerekirken, talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle hükmün kaldırılmasına ve davanın kabulüne dair karar verilmiştir.

DAVA : Davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin aralarındaki ticari ilişkiye bianen dava dışı …Ltd. Şti’nden ciro ile aldığı 05.05.2017 tarihli 9.120-TL bedelli … numaralı çeki, yine ticari ilişki içinde olduğu dava dışı … A.Ş.’ne gönderilmek üzere kargoya verdiğini, ancak kargo ile taşınması sırasında müvekkilinin hamili olduğu çeklerin çalındığını, aynı gün suç duyurusunda bulunulduğunu, daha sonra zayi nedeniyle çek iptali davası açıldığını, ödeme yasağı kararına rağmen çekin bankaya ibraz edildiğinin ve icra takibine konu edildiğinin öğrenildiğini, çekin …A.Ş.’ne ulaşamaması nedeniyle ciro silsilesinin koptuğunu ve kötüniyetli firmaların eline geçtiğini, müvekkilinin bu firmalarla ticari ilişkisinin bulunmadığını, yine müvekkiline ait olup çalınan ve çek iptali davalarına konu edilen farklı çeklerin de bulunduğunu, bu çeklerin ciro silsilesinin aynı olduğunu ve davalı tarafından bankaya ibraz edildiğini, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve davalının kötüniyetli olduğunu ortaya koyduğunu ileri sürerek dava konusu çekin istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili yasal süreden sonra sunduğu beyan dilekçesinde, müvekkilinin dava konusu çekte meşru ve iyiniyetli hamil olduğunu, çekin aralarındaki ticari ilişki nedeniyle dava dışı … Ltd. Şti. tarafından müvekkiline ciro ile teslim edildiğini, davacının defilerinin müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini savunarak davanın reddini ve davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, dava konusu çek üzerinde davacının cirosunun bulunduğu, ciro silsilesinde bir eksiklik olmadığı, son cironun da davalıya ait olduğu, davacının, kendisinin yetkili hamili olduğunu kanıtlaması yanında, yeni hamilin çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğunu veya iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu kanıtlaması gerektiği, ancak davalı hamilin çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğunu veya iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu kanıtlayacak nitelikte delil sunmadığı, davacı kendi ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını istemiş ise de çekin davacı ticari defterlerinde kayıtlı olması davalının kötüniyet veya iktisapta ağır kusurlu olduğunu ispata yetmeyeceğinden bu yöndeki talebin yerinde bulunmadığı, diğer yandan çekin çalınması ile ilgili ceza soruşturmasının davalı ile ilgili olmaması nedeniyle neticesinin beklenmesine gerek görülmediği gerekçesiyle davanın reddine, koşulları bulunmadığından İİK 72.m. uyarınca tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Çekin gönderildiği firma ile müvekkili arasındaki ticari ilişkiyi kanıtlar nitelikteki delillerin sunulduğunu, çekin …. A.Ş.’ne ulaşamadığını ve ciro silsilesinin koptuğunu, daha sonra kötüniyetli olan firmaların eline geçtiğini, müvekkilinin kendisinden sonra gelen cirantalarla ticari ilişkisinin olmadığını, tüm bu hususların ve ayrıca davalının diğer cirantalarla ticari ilişkisinin olup olmadığının ticari defterlerin incelenmesi ile ortaya çıkacağını, ancak başta ticari defter ve kayıtlar olmak üzere hiçbir delillerinin toplanmadığını,2-Davalı hakkında yürütülen ceza soruşturma dosyasının incelenmediğini belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir. Davalı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin tazminat talebinin reddinin doğru olmadığını belirterek İİK 72/4 m. uyarınca müvekkili lehine tazminata hükmedilmesini istemiştir.

GEREKÇE: Dava, 6102 Sayılı TTK’nın 792. maddesi uyarınca çek istirdatı istemine ilişkindir.

Davacı, aralarındaki ticari ilişkiye bianen dava dışı … Ltd. Şti’nden ciro ile aldığı dava konusu çeki, yine ticari ilişki içinde olduğu dava dışı … A.Ş.’ne gönderilmek üzere kargoya verdiğini, ancak kargo ile taşınması sırasında kendisinin hamili olduğu çeklerin çalındığını ve kötüniyetli firmaların eline geçtiğini, davalının da çeki iktisabında kötüniyetli olduğunu ileri sürmüş, davalı yasal sürede davaya cevap vermemiştir.

Dava konusu çek incelendiğinde, … numaralı 05.05.2017 tarihli 9.120-TL bedelli keşidecisi …..Ltd. Şti., lehdarı … Ltd. Şti. olan, arka sayfasında sırasıyla …’ın, davacının, dava dışı firmaların ve en son davalının cirosu olan, süresinde ibraz edilmiş ancak ödeme yasağı nedeniyle işlem yapılamamış olan bir çek olduğu görülmüştür. 6102 Sayılı TTK’nın 792. maddesinde “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790. maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca ispat yükü, çekin yetkili hamili olduğunu ve çekin rızası hilafına elinden çıktığını ileri süren davacıya ait olup, davacının bu hususların yanı sıra ayrıca davalının çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğunu veya iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu ileri sürüp kanıtlaması gerekmektedir. Davacı çekte taraf olduğundan, yetkili hamil olduğunu ispat ettiğinin kabulü gerekmiş, ayrıca dosya kapsamında mevcut kargo firması görevlisinin kolluk beyanından ve kargo firmasının davacıya gönderdiği e-postadan 23.02.2017 tarihinde davacı çeklerinin rızası hilafına elinden çıktığı kanaatine varılmıştır. Dosya kapsamında mevcut delillerden aksi yönde bir bilgiye rastlanılmadığı gibi davalının da aksi yönde bir savunması olmamıştır. Bu durumda davacının, davalının çeki kötüniyetli veya ağır kusurlu olarak iktisap ettiğini ispat etmesi gerekir. Bununla birlikte davalının çeki edinme nedenini açıklama mecburiyeti bulunmamaktadır, aksi düşüncenin kabulü çekin “mücerretlik” vasfını ortadan kaldırır. Dosya kapsamı incelendiğinde davacının taraf olduğu ve dava konusu edilmeyen farklı çeklerin de benzer ciro silsileleriyle davalıya geçtiği ve davalı tarafından bankaya ibraz edildiği görülmüş, bunun üzerine UYAP’nda yapılan tespitler itibariyle, davalı taraf hakkında farklı hırsızlık suçlarına konu çok sayıda çeki elinde bulundurması nedeniyle başlatılan ceza soruşturmalarının ve ceza davasının henüz sonuçlanmadığı görülmüş ise de, davalının farklı çok sayıda olayda, hırsızlık yoluyla elden çıkan çekleri benzer cirantalardan ciro yoluyla devralıp, bir çoğunu son hamil olarak farklı kişiler/firmalar aleyhine icra takiplerine konu ettiği sabittir. Bu durumda bir tacir olarak basiretli davranması gereken davalının, keşidecileri ve lehdar-cirantaları farklı olan çok sayıda hırsızlık iddiasına konu çeki yeterli araştırmayı yapmadan iktisabında ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekmiştir.

O halde ilk derece mahkemesince ağır kusurlu olarak iktisap edilen çekin davalıdan istirdatına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 m. uyarınca ESASTAN REDDİNE,

Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/03/2018 tarihli 2017/447 Esas 2018/255 Karar sayılı hükmünün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA;

“Davanın KABULÜ ile; dava konusu … Bankası A.Ş. Kumluca Antalya Şubesi’ne ait keşidecisi … Tic. Ve San. Ltd. Şti. olan … numaralı 05.05.2017 tarihli 9.120-TL bedelli çekin davalıdan İSTİRDATI ile davacıya verilmesine,

” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;” Alınması gereken 622,98- TL nispi harçtan 155,75- TL peşin nisbi harcın mahsubu ile bakiye 467,23- TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,

Davacı tarafından ödenen toplam 155,75- TL harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,

Davacı tarafından ödenen 36-TL ilk masraf ile 111,30-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 147,30-yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı vekili için hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca takdir olunan 3.400- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,

Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine

“İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL’nin hazineye irad kaydına,

Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan toplam 73-TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 12.03.2020

– İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURMA KİŞİYE SIKI SIKIYA BAĞLI HAKLARDAN OLUP “AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE 12 YIL CEZA ALDIM. BU ALDIĞIM 12 YIL CEZAMIN ONAYLANMASINI ARZ VE TALEP EDERİM” ŞEKLİNDE İSTİNAF TALEBİNDEN VAZGEÇEN SANIĞIN İSTİNAF TALEBİ – İSTİNAFTAN VAZGEÇMEDEN VAZGEÇİLEMEYECEĞİ, KARARININ KESİN NİTELİKTE OLDUĞU

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. CEZA DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
İSTİNAF KARARI

Esas No : 2021/926
Karar No : 2021/989

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Şanlıurfa 7. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 20/01/2021
NUMARASI : 2020/673 (E), 2021/39 (K)
KATILANLAR :1-YUSUF Y.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ, Şanlıurfa Barosundan
:2-CEMAL Y.
SANIKLAR :1-MEHMET Ç.
:2-AHMET İ.
SUÇ : Beden Bakımından Kendini Savunamayacak Durumda
Bulunan Kişiye Karşı Birden Fazla Kişi Tarafından
Birlikte Yağma
SUÇ TARİHİ : 01/10/2020
HÜKÜM/HÜKÜMLER : Mahkumiyet
İSTİNAF BAŞVURUSUNDA
BULUNANLAR : Sanık Mehmet Ç.ile Sanıklar Müdafiileri

Yerel Mahkemece verilen hükümlere karşı sanık Mehmet Ç. le sanıklar müdafiileri tarafından istinaf yoluna başvurulmakla, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

İstinaf başvurusunun reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1-Sanık Mehmet Ç. hakkında Beden Bakımından Kendini Savunamayacak Durumda Bulunan Kişiye Karşı Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte Yağma suçundan kurulan hükme yönelik yapılan istinaf talebinin incelenmesinde;

Mahkeme kararının sanık ile müdafiisinin yüzlerine karşı 20/01/2021 tarihli son karar celsesinde açıklandığı, sanığın istinaf süresi içerisinde 28/01/2021 tarihli dilekçesi ile “7. Ağır Ceza Mahkemesinde 12 yıl ceza aldım. Bu aldığım 12 yıl cezamın onaylanmasını arz ve talep ederim” şeklinde istinaf talebinden vazgeçtiğine dair dilekçe verdikten sonra 04/02/2021 tarihli Şanlıurfa E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün ifade tutanağı başlıklı yazısına göre “yazmış olduğum itiraz dilekçesinden vazgeçiyorum. Tarafıma ulaşan her hangi bir gerekçeli karar yoktur. Cevabımı gerekçeli karar bana tebliğ edildikten sonra vermek istiyorum” şeklinde beyanda bulunduğu, 16/02/2021 tarihli dilekçesi ile istinaf talebinde bulunduğu, sonraki dilekçelerinde de aynı yönde talepte bulunduğu görülmüş ise de;

Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 21/03/2018 gün ve 2017/38244 esas, 2018/1926 karar sayılı ilamında aynen “Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olan istinaf kanun yoluna başvurma ve bundan vazgeçme (feragat) hükümlerini kullanabilme ehliyetine sahip olduğundan ve 5271 sayılı CMK’nın 266/3. maddesindeki müdafiinin iradesine üstünlük tanınması gerektiğine ilişkin istisna hali de söz konusu olmadığından sanığın istinaftan vazgeçmesi geçerli olup, “istinaftan vazgeçmeden vazgeçemeyeceği” anlaşılmakla, dosyanın incelenmeksizin Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne İADESİNE” ilişkin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi’nin 2016/38-2016/34 esas-karar sayılı kararının sanık tarafından temyiz edildiği anlaşılmakla;

İstinaftan vazgeçmeden vazgeçilemeyeceği kararının kesin nitelikte olduğu anlaşılmakla, sanığın temyiz talebinin 5271 sayılı CMK’nın 266/1 ve 298. maddeleri uyarınca REDDİNE, ” şeklinde içtihatta bulunduğu görülmekle;

Sanığın 28/01/2021 tarihli dilekçesi ile “7. Ağır Ceza Mahkemesinde 12 yıl ceza aldım. Bu aldığım 12 yıl cezamın onaylanmasını arz ve talep ederim” şeklinde istinaf talebinden vazgeçtiği, istinaftan vazgeçmeden vazgeçilemeyeceği, kararının kesin nitelikte olduğu anlaşılmakla, sanık ile müdafiisinin istinaf talebinin 5271 sayılı CMK’nın 266/1 ve 276/1 maddeleri uyarınca REDDİNE,

2-Sanık Ahmet İstanbul hakkındaBeden Bakımından Kendini Savunamayacak Durumda Bulunan Kişiye Karşı Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte Yağma suçundan kurulan hükme yönelik yapılan istinaf talebinin incelenmesinde;

Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 21/10/2019 gün ve 2017/349 esas, 2019/4960 karar, 15/02/2021 gün ve 2020/2071 esas, 2021/2370 karar, 17/05/2018 gün ve 2016/283 esas, 2018/3846 karar sayılı ilamlarında da belirtildiği gibi 03/08/2008 doğumlu olup suç tarihinde 13 yaşında olan katılan Yusuf Y’ın yağma suçu açısından beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişi durumunda olup olmadığına ilişkin rapor aldırmadan ve/veya mahkeme tarafından tutanaklara yansıyan bir gözleme yer vermeden yargılamaya devamla sanık hakkında 5237 sayılı Yasanın 149. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi yanı sıra (e) bendi uygulama yapılarak temel ceza tayini, Bozmayı gerektirmiş olduğundan, istinaf talebinin kabulü ile hükmün CMK’nın 280/1-e maddesi uyarınca BOZULMASINA,

7035 sayılı kanunun 15. maddesi ile eklenen CMK’nın 280/3 maddesi gereği istinaf talebinin reddine karar verilen sanık Mehmet Ç. hakkında mahkemesince bu kararın SİRAYET ETTİRİLMESİNE,

Dosyanın yeniden incelenmek ve hüküm kurulmak üzere hükmü veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, Dair,

a)Sanık Mehmet Ç.nin istinaf talebinin 5271 sayılı CMK’nın 266/1 ve 276/1 maddeleri uyarınca reddine dair karar yönünden CMK’nın 279/son cümle gereği kararın tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde dairemize verilecek bir dilekçe ile veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt katibine beyanda bulunmak ya da dairemize gönderilmek üzere bulunulan yerdeki nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi’ne dilekçe vermek suretiyle; Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesine itiraz yolu açık olmak üzere

b)Sanık Ahmet İstanbul hakkında verilen bozma kararı itibariyle CMK’nın 284/1 maddeleri uyarınca kesin olmak üzere, 18/05/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İLAMA DAYALI İHTİYATİ HACİZ TALEBİNDE TEMİNAT ARANMAZ

                     T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/670
KARAR NO : 2021/803

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : SAİT IŞIK (30220)
ÜYE : İMRAN İMAMGİLLER (37043)
ÜYE : MEHMET ÇOBAN (41963)
KATİP : ŞEYDA ÖZEV (128481)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2020
NUMARASI : 2020/138 Esas- 2020/138 Karar

DAVACILAR : E.Ş
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ-[16958-59361-38738] UETS
DAVALI : D…… ELEKTRİK DAĞITIM ANONİM ŞİRKETİ – [25969-40775-51358] UETS
DAVANIN KONUSU : İhtiyati Haciz
ESASA ALINMA TARİHİ : 01/04/2021
KARAR TARİHİ : 26/05/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/06/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı ihtiyati haciz talep edenler vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve ilgili dosya dairemize gelmiş olup, dosyanın inceleme aşamasında duruşma yapılmadan karar verilebilecek hallerden olduğu anlaşılmış olmakla, dosya heyetçe incelendi;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

İhtiyati haciz talep edenler vekili, davacıların Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/509 Esas, 2019/956 Karar sayılı dosyası ile aleyhine ihtiyati haciz talep edilen borçlu davalılar aleyhine açtığı destekten yoksun kalma tazminatın kabulüne karar verilerek toplam 177.905,86 TL maddi tazminata hükmedildiğini, 2004 sayılı İİK’nun 257 ve 258. maddeleri gereğince davalıların üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları ile menkul ve gayrimenkul mallarının haciz muhafazası için teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.

İlk derece mahkemesince, ihtiyati haciz talebinin kabulüne, %10 teminat karşılığında aleyhine ihtiyati haciz kararı istenilen borçluların 326.201,27 TL tutarındaki borcuna karşılık, borca yeter miktardaki taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının İİK’nun 257. ve devamı maddeleri gereğince ihtiyaten haczine karar verilmiştir.

İhtiyati haciz talep edenler vekili, ihtiyati haciz kararına karşı itiraz ederek, İİK’nun 259. maddesindeki alacak bir ilama dayanıyorsa teminat aranmaz hükmü gereğince mahkemece ihtiyati haciz taleplerinin %10 teminat karşılığında kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle ihtiyati haciz kararına itiraz etmiştir.

Aleyhine ihtiyati haciz talep edilen borçlu D…..AŞ vekili tarafından, ihtiyati haciz kararına itiraz edilerek ihtiyati haczin kaldırılması talep edilmiştir.

İlk derece mahkemesince, yapılan inceleme sonucunda, ” ihtiyati haciz talep edenler vekilinin ve aleyhine ihtiyati haciz kararı verilen borçlu D…..AŞ vekilinin ihtiyati haciz kararına karşı itirazları yerinde görülmediğinden itirazlarının REDDİNE” karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı, ihtiyati haciz talep edenler vekili tarafından, İİK’nun 259. maddesindeki alacak bir ilama dayanıyorsa teminat aranmaz hükmü gereğince mahkemece ihtiyati haciz taleplerinin %10 teminat karşılığında kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

Dava, haksız fiil nedenine dayalı maddi tazminat talebine ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık, mahkemece verilen ”İhtiyati hacze itirazın reddine” dair kararın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Geçici hukuki koruma kurumu ilan ihtiyati haciz İİK’nun 250. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.

İİK’nun 257. maddesinde ”Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmemiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır, taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir.

İİK.nun 258/2. maddesi gereğince, ”Ancak alacak bir ilama müstenit ise teminat aranmaz” hükmü ile ihtiyati haciz kurumu açıklanmıştır.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;

Haksız fiillerde haksız fiilin varlığına dair yaklaşık ispatın sağlanması halinde İİK 257. ve devamı maddeleri gereğince ihtiyati haciz kararı verilebileceği açıktır.

Somut olayda, ihtiyati haciz isteyenlerin desteği A…. Şeker’in 06/11/2012 tarihinde davalı D…..AŞ ‘a ait elektrik tellerine temas etmesi sonucu elektrik akımına kapılarak hayatını kaybettiği, Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/549 Esas, 2019/956 Karar sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucunda mahkemece davacılar yararına toplam 177.905,86 TL tazminata hükmedildiği, ihtiyati haciz koşullarının oluştuğu gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verildiği, ancak İİK’nun 258/2. maddesi gereğince alacak bir ilama dayanıyorsa teminat aranmaz hükmü gözardı edilerek teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verilmesi gerekirken mahkemece %10 oranında teminat karşılığında ihtiyati haciz kararı verilmesi doğru değildir.

İhtiyati haciz talep edenler vekilinin istinaf itirazı yerindedir.

Ancak tespit edilen bu hukuka aykırılık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2 maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında kararla, ihtiyati haciz talebinin teminatsız olarak kabulüne karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İhtiyati haciz talep edenler vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,

2-Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10/02/2021 tarih, 2020/138 D.iş Esas, 2020/138 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,

3-6100 sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARARLA; maddi tazminat yönünden ihtiyati haciz talep edenlerin İİK’nun 257 ve devamı maddelerindeki koşullara uygun ihtiyati haciz talebinin KABULÜ ile; aleyhine ihtiyati haciz istenen davalılar yönünden; asıl alacak, faiz ve yargılama gideri olmak üzere toplam 326.201,27 TL tazminat alacağının tahsili için teminatsız olarak davalıların menkul ve garimenkulleri ile 3. kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ( talep edilen tazminat miktarı ile sınırlı olmak üzere ) İHTİYATİ HACİZ KONULMASINA,

4- Kararın infazı için ilk derece mahkemesince Gaziantep İcra Müdürlüğü’ne ibraz edilmek üzere kararın bir örneğinin imza karşılığı ihtiyati haciz isteyene verilmesine,

5-Kararın tebliği tarihinden itibaren 10 gün içinde İİK 261. maddesi gereğince kararın infazının talep edilmemesi halinde İİK 261/1 m. gereğince ihtiyati haczin kendiliğinden kalkacağının bilinmesine,

6-Karar tebliği ve ihtiyati haciz infaz işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,

İstinaf Harç ve Giderleri

1-İhtiyati haciz talep edenlerden alınan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde iadesine,
2-İhtiyati haciz talep edenler tarafından karşılanan 162,10 TL istinaf başvuru harcı ve 37,50 TL istinaf posta masrafı olmak üzere toplam 199,60 TL’nin aleyhine ihtiyati haciz talep edilen borçlulardan alınarak ihtiyati haciz talep edenlere verilmesine,

3-Karar kesin olduğundan tebligatların ve harç tahsil/iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK.362/1-f maddesi gereği kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/05/2021

BETON İŞÇİSİ OLARAK ÇALIŞAN DESTEĞİN ELEKTRİK AKIMINA KAPILMASI- ELEKTRİK ÇARPMASI- AĞIR ÖZEN YÜKÜMLÜLÜĞÜ- AKTÜERYA RAPORUNUN HÜKÜM GÜNÜNE YAKIN VERİLERE GÖRE HAZIRLANMASI

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/381
KARAR NO : 2021/397

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2019
NUMARASI : 2013/549 Esas 2019/956 Karar

DAVACILAR : 1-EMİNE Ş.
2-İBRAHİM E.
3-RECEP Ş.
4-ŞEYMA Ş.
5-ZELİHA Ş.
6-DAVUT Ş.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI : 1 -MEHMET G. Merkez/ ŞANLIURFA
DAVALI : 2 -VAHİT C.
DAVALI : 3 -D…. ELEKTİRİK DAĞITIM A.Ş – Eyyübiye/ ŞANLIURFA
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
ESASA ALINMA TARİHİ : 25/02/2021
KARAR TARİHİ : 12/03/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/03/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili, davalı D….. vekili ve davalı Vahit C. tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve ilgili dosya dairemize gelmiş olup, dosyanın inceleme aşamasında duruşma yapılmadan karar verilebilecek hallerden olduğu anlaşılmış olmakla, dosya heyetçe incelendi;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi Abdulaziz Ş.’in 06/11/2012 tarihinde Şeyhçoban Köyü, Yıldız Küme Evleri, 44 numaralı iki katlı inşaatta çalıştığı esnada, yerde bulunan betonun ıslaklığından dolayı ıslanmış 2.75 cm uzunluğundaki kalas tahtayı havaya kaldırmaya çalışırken kalasın ikametin üzerinden 2.90 cm yükseklikten geçen elektrik kablolarına temas etmesi sonucu elektrik akımına kapılarak hayatını kaybettiğini, olayın tamamen davalıların ağır kusurundan kaynaklandığını, inşaatın davalı Mehmet G.’e ait evin 2. kat çalışması olduğunu, ruhsatsız, projesiz ve yapı yönetmeliğine aykırı kaçak inşaat yapılırken Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesinin de yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve gerekli denetimi yapmadığını, herhangi bir önlem almayan Belediyenin de kusurlu olduğunu, her ne kadar soruşturma dosyasında Mehmet G. ve Vahit C.ın asli kusurlu oldukları tespit edilmiş ise de davalı D…A.Ş’ın da dava konusu olayın meydana gelmesinde ağır özen yükümlülüğünü ihlal etmesi, zamanında gerekli denetimleri yapmaması sebepleriyle ağır kusurlu olduğunu, davacılar murisinin inşaatlarda beton işçisi olarak çalıştığını ve ölmeden önceki aylık gelirinin 3.000,00-4.000,00 TL arasında olduğunu, murisin eş ve çocukları olan davacıların murisin desteğinden yoksun kaldıklarını, her bir davacı için 500,00’er TL’den toplam 3.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 200,00 TL cenaze ve defin giderinin, ayrıca miktarının yargılamanın son aşamasında belirtileceğini beyanla manevi tazminatın da davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı D..A.Ş vekili, davanın reddini talep etmiştir.

Davalı Vahit C., davanın reddini talep etmiştir.

Davacı vekili 23/09/2019 havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu talebini 2. ek rapor doğrultusunda 177.905,86 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 200,00 TL cenaze ve defin gideri üzerinden ıslah etmiştir.

Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24/12/2019 tarih, 2013/549 Esas, 2019/956 Karar Sayılı Kararı ile Müteveffa Abdulaziz Şeker mirasçıları, eşi ve çocukları olan davacıların destekten yoksun kalma tazminat talebinin kabulü ile;

83.675,60 TL Zeliha Ş.’e, 1.993,91 TL Recep Ş.e, 6.422,80 TL Davut Ş.e 25.057,87 TL Şeyma Ş.e, 21.512,49 TL İbrahim Enes Ş’e ve 39.243,16 TL Emine Ş.’e kaza tarihi olan 06.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,

Müteveffa Abdulaziz Ş. mirasçıları olan davacıların defin gideri talebinin kabulü ile; 200,00 TL defin giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara miras payı oranında verilmesine karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili, davalı D…A.Ş vekili ve Davalı Vahit C. tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda kuvvetli akım tesisleri yönetmeliğinin 46/A maddesi yönünden bir değerlendirme yapılmadığını, bu maddeye göre davalı D..A.Ş’ın ağır kusurlu olduğunu, DEDAŞ’ın sorumluluğunun bulunmadığına dair bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, hükme esas alınamayacağını, avans faizi yerine yasal faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, her bir davacı yönünden ayrı ayrı vekalet ücreti verilmesi gerektiğini, bu nedenle yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.

Davalı D…A.Ş vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda kusurlu olmadıklarının belirlendiği halde tazminattan sorumlu tutulmalarının hatalı olduğunu, fahiş kusur oranına göre davacıların sebepsiz zenginleşeceğini, ceza dosyasının bekletici mesele yapılmadığını, olayın meydana geldiği bina yönünden ruhsat vs. inceleme yapılmadığını, müvekkilinin eylemi ile oluşan zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını, ölenin ağır kusuru nedeniyle TBK 52. Maddesi gereği tazminattan indirim yapılması gerektiği, manevi tazminatın çok olduğunu, bu nedenle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

Davalı Vahit Cenak istinaf dilekçesinde özetle; olayla bir ilgisinin olmamasına karşın tazminattan sorumlu tutulmasını istinaf ettiğini, kararın bozularak davanın reddini talep etmiştir.

Dava haksız fiilden kaynaklı maddi ve manevi tazminat davasıdır.

İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi gereğince ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Davalı Vahit C.ın istinaf harç ve giderlerini yatırmadığı, dairemizden adli yardım talebinde bulunduğu, adli yardım talebinin dairemizin 2020/861 Esas,13/07/2020 tarihli ara kararı ile reddine karar verildiği, bu karara karşı davalı Vahit C.’ın itiraz ettiği, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 14/09/2020 tarih, 2020/1 D.İş. Kararı ile davalının itirazının reddine karar verildiği, dairemizce davalı Vahit C.’a istinaf harç ve giderlerini yatırması yönünden dosyanın yerel mahkemeye geri çevrildiği, yerel mahkemece davalı Vahit’e usulüne uygun muhtıra çıkarıldığı, muhtıraya rağmen davalı Vahit C.’ın istinaf harç ve giderlerini yatırmadığı, ilk derece mahkemesinin 11/12/2020 tarihli ek kararı ile davalı Vahit C. ın istinaf talebinin reddine karar verildiği, bu kararın davalıya usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmadığı anlaşılmıştır.

Davacılar vekilinin davacıları temsil etmek üzere kendisini davacıların ekili olduğunu belirttiği Reşit Bağış tarafından verilen vekaletname ile vekile vekaletname verildiği, ancak Reşit B.’ın davacılardan almış olduğu bir vekaletin dosya içerisinde bulunmadığı, olay tarihinde 18 yaşından küçük olan Davut Ş. ve Şeyma Ş’nin karar tarihinden önce 18 yaşını doldurdukları, ayrı bir vekaletnamelerinin bulunmadığı gibi davadan haberdar edilmedikleri, olayın meydana geldiği 2. katın olay tarihinde inşaat aşamasında olduğu anlaşıldığından davalıya ait elektrik iletim hattının önceden yapıldığının sabit olduğu, sözkonusu inşaatın ruhsatının bulunup bulunmadığının ilgili belediyeden sorulmadığı, ceza dosyasındaki kusur bilirkişi raporları ile yerel mahkemece alınan kusur bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu, bu çelişkinin yerel mahkemece giderilmediği, yerel mahkemece alınan kusur raporuna mahkemenin itibar etmediği, tarafların kusurunu kendisi takdir ettiği, ancak davalılardan inşaatı yapan Vahit C.’a bir kusur atfedilmediği, gerekçesinin de belirtilmediği, eksik inceleme ile karar verildiği anlaşılmıştır.

Yerel mahkemece öncelikle yukarıda dercedildiği şekli ile vekalet eksikliklerinin giderilmesi, taraf teşkilinin sağlanması, olay tarihinde olayın meydana geldiği inşaatın ruhsatının bulunup bulunmadığı yönünden ilgili belediyeden sorularak celbi ile dosyanın kül halinde (ceza dosyası ile birlikte) önceki bilirkişiler harici 2 elektrik, 1 iş güvenliği uzmanına tevdi edilerek olayın nasıl meydana geldiği, olayın meydana geldiği zemin ile elektrik iletim hatları arasındaki uzaklık, ikinci kat inşaatın sonradan yapıldığı göz önüne alınarak birinci kata göre elektrik iletim hattı ile arasındaki uzaklıkların belirlenerek, kuvvetli akım tesisleri yönetmeliğine göre değerlendirme yapılarak olayın meydana gelmesinde tarafların ve varsa dava dışı kişilerin kusurlarının kesin olarak tespiti yönünden denetime elverişli rapor alınması, aktüerya raporunun karar tarihine yakın olarak alınması gerektiğinden önceki aktüerya uzmanından ek rapor ya da başka bir aktüerya uzmanından rapor alınması, raporlar arasında çelişki oluştuğunda bu çelişkinin de giderilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden davacılar vekili ve davalı D…A.Ş vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yukarıda belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davacılar vekili ve davalı D…A.Ş vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince ŞANLIURFA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’nin 24/12/2019 tarih, 2013/549 Esas, 2019/956 Karar Sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Taraflarca peşin yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Taraflarca karşılanan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda değerlendirilmesine,
5-Kararın kaldırılmış olması nedeniyle tehir-i icra talebi yönünden bir karar verilmesine yer olmadığına, davalı D…A.Ş tarafından yatırılan 89,60 TL tehir-i icra karar harcının talep halinde yatırana ilk derece mahkemesince iadesine,
6-Kararın kesin olması nedeniyle tebligatların ve harç tahsil/iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/03/2021

TARAF EHLİYETİ – ÖLMÜŞ KİŞİYE KARŞI DAVA AÇILAMAYACAĞI KURALI

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1056
KARAR NO : 2021/81

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2018
NUMARASI : 2015/1157 Esas- 2018/306 Karar
DAVACI : …..SİGORTA A.Ş –
DAVALILAR : 1-M.H
2-A.A.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
Cumhuriyet Cd. 24 C, Şair Nabi Mahallesi, 63040 Şanlıurfa Merkez, 63040 Haliliye/Şanlıurfa
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ : 22/01/2021

Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/03/2018 tarih ve 2015/1157 esas ve 2018/306 karar sayılı kararı aleyhine davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 61 K 13353 plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde 10/01/2014-10/01/2015 tarihleri arasında 265721015324/6 numaralı Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi ile Y….. Adamlar Atık Yönetimi ve Taşımalcılık A.Ş. Adına sigortalı olduğunu, sigortalı aracın 21/12/2014 tarihinde davalı Mehmet M’in işleteni, davalı Ali A’nın sürücüsü olduğu aracın sebebiyet verdiği maddi hasarlı trafik kazasına karıştığını ve sigortalı araçta oluşan hasar nedeniyle toplam 49.500,00 TL hasar tazminat bedelinin 06/05/2015 tarihinde müvekkili şirket tarafından yukarıda belirtilen poliçeye istinaden ödendiğini, böylelikle müvekkilinin Türk Ticaret Kanununun 1472. Maddesi uyarınca sigortalının haklarına halef olduğunu, sigortalının da iş bu kazaya ilişkin olmak üzere tüm dava ve talep haklarını müvekkili şirkete devir ve teslim ettiğini, meydana gelen kazada sürücü Ali A.nın asli kusurlu olarak trafik kazasına ve sigortalı araç üzerinde hasar meydana gelmesine neden olduğunu, hakkında cezai işlem uygulandığının tespit edildiğini, kazada zarar gören araç için müvekkili şirkete yapılan müracaata istinaden hasar dosyası açılarak 5684 sayılı kanun’un 22. maddesi uyarınca bağımsız ve uzman eksper tarafından hasarın niteliğinin ve miktarının tespiti için ekspertiz incelemesi yaptırıldığını, ekspertiz raporu ile tespit edilen sigortalı aracın sigorta tazminat bedeli olan 49.500,00 TL’nin müvekkili şirket tarafından sigortalı hesabına ödendiğini, beyan ederek tüm bu nedenlerle ödenen 49.500,00 TL’nin aracın trafik sigorta poliçesinden tahsil edilen 26.800,00 TL mahsup edilmesi sonucu davalıların % 75’lik kusuru oranında bakiye kalan 10.325,00 TL’nin 06/05/2015 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle harç, yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve ayrıca müvekkili şirketin borcunun kamu teminatı altında bulunması sebebiyle teminatsız olarak ihtiyati karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı tarafa dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davalı taraf davaya karşı herhangi bir cevap vermemiştir.

İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, 10.325,00 TL tazminatın ödeme tarihi olan 06/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar vekili dilekçesinde özetle; yargılama aşamasında Ali A.’nın vefat ettiğini, mahkemece ölü kişi aleyhine hüküm kurulduğunu, müteveffanın mirasçılarının davaya dahil edilmesi gerektiğini, ATK’dan rapor alınmadan ve kusur raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulduğunu, davacının gerçek zararının tespit edilmesi için dosyanın hasar bilirkişisine gönderilmeden hesap bilirkişi raporu hükme esas alınarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

Dava, trafik kazası nedeniyle tazminat talebine ilişkindir.

HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;

Bir davada taraf ehliyeti dava şartlarından (HMK m. 114/1-d) olup taraf ehliyeti ise medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür (HMK m. 50). Medeni haklardan yararlanma, yani hak ehliyeti tam ve sağ doğum koşuluyla ana rahmine düşme anında başlayıp, kişinin ölümüne kadar devam eder (TMK m. 28). Bu nedenle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar davanın erteleneceği; bununla beraber hâkimin, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebileceği öngörülmüştür (HMK m. 55; HUMK m. 41). Ne var ki, Kanunda ölü kişiye karşı dava açılması halinde nasıl davranılacağı gösterilmemiştir.

Kural olarak ölü kişi adına ve ölü kişiye karşı dava açılması olanağı bulunmamaktadır. Ölü kişi adına da karar verilemez. Davalılardan Ali A.’nın 20/11/2017 tarihinde vefat ettiği anlaşılmakla, mahkemece yasal mirasçılarının tespit edilerek davaya dahil edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilmesi isabetsizdir.

Bu itibarla HMK’nın 353/1-a,6 maddesi uyarınca davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/03/2018 tarih ve 2015/1157 esas ve 2018/306 karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a,6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın davanın yeniden görülmesi için MAHALLİNE İADESİNE,
3-Davalılardan tahsil edilen istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine,
5-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olarak oybirliğiyle karar verildi. 22/01/2021

Başkan Üye Üye Katip
41133 33276 42602 231793
☪e~imzalıdır. ☪e~imzalıdır. ☪e~imzalıdır. ☪e~imzalıdır.
F.Y.

USULSÜZ TEBLİĞ İDDİASI BULUNMADAN MAHKEMENİN RESEN USULSÜZ TEBLİĞ DEĞERLENDİRMESİ-İTİRAZIN KALDIRILMASI- İNKAR TAZMİNATI-

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/2640
KARAR NO : 2020/1876

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : KEMAL KURT (38110)
ÜYE : FAHRİYE ÇİFTCİ HAZNEDAROĞLU (104886)
ÜYE : TAHSİN ÇORAKÇI (151503)
KATİP : TEVHİDE GÜL YENCİLEK (243621)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 2. İCRA HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/05/2019
NUMARASI : 2019/326 Esas 2019/143 Karar
DAVACI : MUSTAFA S.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
[16958-59361-38738] UETS
DAVALI : MEHMET ALİ K.
DAVANIN KONUSU : İcra Takibine İtirazın Kaldırılması
KARAR TARİHİ :19/11/2020
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ :19/11/2020

Yukarıda tarih ve numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararının Dairemizce istinaf yoluyla tetkikinin istenmesi üzerine, bu işle ilgili dosya mahallinden Dairemize gönderilmiş olup, dosya içerisindeki tüm bilgi ve belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü;

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı aleyhine Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğünün 2019/1277 esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, borçlu tarafından yetkiye ve borca itiraz edildiğini, takip konusu çekin kambiyo vasfına haiz olup süresi içerisinde bankaya ibraz edilerek karşılıksız kaşesi taşıdığından İİK’nın 68 inci maddesinde belirtilen belgelerden olduğunu, borçlunun İİK’nın 68/1 inci maddedeki belgelerden biri ile borcunun olmadığını ispat edememesi nedeniyle davalının itirazının kaldırılması ve takibin devamı ile davalı borçlunun asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına mahkûm edilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı borçluya dava dilekçesi ekli duruşma gün ve saatini bildirir açıklamalı davetiye usûlüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davaya cevap vermediği gibi, duruşmalara da katılmamıştır.

Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, borçlu Mehmet Ali K.ya ödeme emrinin 25/02/2019 tarihinde tebliğ edildiği fakat ödeme emri ekinde örnek 7 nolu ödeme emri ile birlikte takibe konu çek suretinin de tebliğ edilmiş olduğuna dair bir ibarenin bulunmadığı böylelikle yapılan tebligatın usûlsüz olduğu ve icra dosyasına Mehmet Ali Kaya tarafında yapılan 27/02/2019 tarihli itirazın ve bu itiraza karşılık icra müdürlüğünce verilen 01/03/2019 tarihli durdurma kararının yerinde olduğu gerekçesiyle şikâyetin reddine karar verildiği görülmüştür.

Davacı vekili istinaf dilekçesinde, ilk derece mahkemesi kararının ve gerekçesinin dava dilekçesinde yer alan taleplerle hiç bir ilgisi bulunmadığını, borçlu Mehmet Ali K. tarafından süresi içerisinde Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğünün 2019/1277 esas sayılı dosyasında gönderilen usûlsüz tebliğ yönünde herhangi bir itirazı bulunmadığı hâlde mahkemece re’sen usûlsüz tebliğ iddiasına dayanarak şikâyetin reddine karar verilmesinin usûl ve yasaya aykırı olduğunu, yetki itirazına ilişkin itirazların değerlendirilmediğini, borçlunun borca itiraz dilekçesinde yetkili icra müdürlüğünü açıkça bildirmediğinden yetki itirazının geçeriz olduğunu, mahkemenin borçlunun İİK’nın 68/1 inci maddedeki belgelerden biri ile borcunun olmadığını ispat edememesi nedeniyle davalının itirazının kaldırılması ve takibin devamı ile davalı borçlunun asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesi gerekirken şikâyetin reddine karar verilmesinin usûl ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.

İİK’nun 68/1. maddesi gereğince, talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usûlüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenit ise, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilir.
Tüm dosya kapsamı ve takip dosyası içeriğine göre, takip dayanağı bononun İİK’nın 68 inci maddedeki belgelerden olduğu, ödeme iddiasını ispatın borçluya düştüğü, davalının yargılama sırasında borcun ödendiği ve/veya olmadığını İİK’nın 68 inci maddesinde belirtilen delillerle ispatlayamadığından ve itiraz dilekçesinde yetkili icra müdürlüğü belirtilmediğinden itirazın kaldırılması ve davalının asıl alacağın %20’si oranında tazminata mahkûm edilmesi gerekirken davalı borçlunun usûlsüz tebliğ yönünde herhangi bir itirazı bulunmadığı hâlde mahkemece re’sen usûlsüz tebliğ iddiasına dayanarak şikâyetin reddi yönündeki kararı usûl ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, ilk derece mahkemesinin şikâyetin reddi yönündeki kararının kaldırılmasına ve HMK’nın 353/1(b)-2. maddesi uyarınca duruşma yapılmadan dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde istinaf başvurusunun kabulüne ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğünün 2019/1277 esas sayılı dosyasında davalı borçlunun itirazının kaldırılmasına ve davalı borçlunun alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilerek aşağıda yazılı hüküm tesis edilmiştir.

28/02/2019 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 7165 sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişik İİK’nın 364/1 maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairelerince verilen ve miktar veya değeri 72.070,00 Türk lirasını geçen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabileceğinden uyuşmazlık konusu miktar (35.000,00 Türk lirası) bu miktarı geçmediğinden karar kesin olarak verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının İstinaf talebinin KABULÜNE,
2-Dosya kapsamı, delil durumu ve takip dosyası içeriğine göre ŞANLIURFA 2. İCRA HUKUK MAHKEMESİ’ nin 2019/326 esas, 2019/143 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın KABULÜ ile, Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğünün 2019/1277 esas sayılı dosyasında davalı borçlunun itirazının KALDIRILMASINA ve takibin devamı ile davalı borçlunun alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan peşin harcın mahsubi ile 10,00 Türk lirası harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Peşin yatırılan istinaf karar harcının talep hâlinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından yapılan toplam 283,90 Türk lirası yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya iadesine,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesap edilen 1.130,00 Türk lirası maktu vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avanslarından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde talep hâlinde ilk derece mahkemesince ilgili taraflara iadesine,
9-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda tarafların yokluğunda miktaren (35.000,00 Türk lirası) kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/11/2020

Kemal KURT
Başkan
38110

¸e-imzalıdır
Fahriye ÇİFTCİ HAZNEDAROĞLU
Üye
104886
¸e-imzalıdır
Tahsin ÇORAKÇI
Üye
151503

¸e-imzalıdır
Tevhide Gül YENCİLEK
Katip
243621
¸e-imzalıdır

KASKO SİGORTASINA DAYALI ALACAK TALEBİ- FAZLAYA DAİR HAKLARIN SAKLI TUTULMASI- KISMİ DAVA – ZAMANAŞIMI

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2018/1419
KARAR NO : 2019/1456

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : NECDET ÖZTÜRK (42666)
ÜYE : FİLİZ YENİPINAR (33276)
ÜYE : FATİH BİRKAN GÜNER (35912)
KATİP : CANSU BAL (231793)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/01/2018
NUMARASI : 2017/421 Esas- 2018/54 Karar
DAVACI : A. B.
DAVALI : R……SİGORTA –
DAVANIN KONUSU : Alacak (Kasko Sigortasından Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/07/2019

Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/01/2018 tarih ve 2017/421 esas ve 2018/54 karar sayılı kararı aleyhine davalı vekili istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı aleyhine Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2014/232 esas sayılı dosyası ile 1.000 TL’lik dava açtıklarını, tazminat davasının müvekkili lehine kesinleştiğini, dava dosyasında bilirkişi raporuna göre müvekkilinin zararının tamamının 40.000 TL olduğunu, sigorta şirketinin daha önce toplamda 2.812,00 TL ödeme yaptığını, müvekkilinin davalı şirketten 36.188,00 TL daha alacağının olduğunu, bu nedenle davanın kabulü ile fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak olay tarihinden itibaren hesaplanacak faiziyle birlikte 36.188,00 TL tazminatın tahsiline karar verilmesini, mahkeme masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımına uğradığını, kesin hüküm itirazlarının olduğunu, davanın haksız ve hukuka aykırı olarak açıldığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne 22.854,00 TL’nin 10/08/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 13.334,00 TL yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

İstinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili dilekçesinde özetle; kazanın meydana geldiği tarih itibariyle muacceliyet tarihinden itibaren 2 yıl geçtiğini, bu nedenle davanın zaman aşımı nedeniyle ret edilmesi gerektiğini, dava konusu hasar nedeni ile müvekkil şirket aleyhine Şanlıurfa 3 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/232 E. 2017/95 K.sayılı ilamı ile dava açıldığını, dava kesinleştiğini ve ilam gereği tüm borcun Şanlıurfa 4 İcra Müdürlüğünün 2017/2691 esas sayılı dosyasına ödendiğini, iş bu yargılama ile davacının gerçek zararı tespit edildiğini ve zararı giderildiğini, kesin hüküm nedeni ile davanın reddi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.

HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;

Somut olayda 10/08/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle, davacı tarafından, 12/0302014 tarihinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 1.000 TL olarak açılan dava Şanlıurfa 3 Asliye Hukuk Mahkemesine 2014/232 E. 2017/95 K.sayılı ilamıyla karara çıkmış ve Şanlıurfa 4 İcra Müdürlüğünün 2017/2691 esas sayılı dosyasına davalı sigorta şirketince ödeme yapıldığı anlaşılmıştır. Davacı taraf aynı olay nedeniyle 25/07/2017 tarihinde iş bu davayı açmıştır..

Öncelikle 6100 sayılı HMK’nın 303. maddesinde “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder. Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri hakkında da geçerlidir…” hükmü bulunmaktadır. Bu hükme göre kesin hükümden bahsedebilmek için; a)davanın taraflarının aynı olması, b) dava sebeplerinin aynı olması ve c) dava konusunun aynı olması olması gerekir. Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması halinde açılan dava ek dava niteliğinde olduğundan kesin hüküm şartları oluşmaz. Bu nedenle davalı vekilinin kesin hüküm olduğuna ilişkin istinaf itirazının reddi gerekir.

Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun 154/2 maddesi gereğince alacaklının dava açmasıyla zamanaşımı kesilir. Ancak zamanaşımının kesilmesi sadece dava konusu alacak için söz konudur. Bu durumda zamanaşımının kesilmesi sadece dava konusu edilen 1000. TL. miktar için söz konudur. Kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat taleplerinde, sigorta ettiren ile sigortacının tarafı olduğu sözleşmeye dayanılmaktadır. Bu davalar 6102 sayılı TTK’nın 1420.(TTK.1268) maddesi gereğince 2 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Yine Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları C.9. maddesine göre; sigorta sözleşmesinden doğan bütün taleplerin iki yılda zamanaşımına uğrayacağı ve sözleşmeye dayanılarak açılan davalarda ceza zamanaşımı uygulanmayacağı hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece davalı Ray Sigorta A.Ş vekilinin süresinde yaptığı zamanaşımı definin kabulü ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle işin esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nun 353/1-b,2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve düzelterek esas hakkında yeniden karar verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ancak yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç görülmediğinden HMK’nın 353/1-b,2. maddesi gereğince düzelterek esas hakkında yeniden karar verilmek üzere Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/01/2018 tarih ve 2017/421 Esas ve 2018/54 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Buna göre;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacıdan peşin alınan 618,01 TL harçtan alınması gereken 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 573,61 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesaplanan 4.330,68 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Dosya kapsamında bakiye gider avansı var ise yatırana iadesine,
6-Davalının istinaf aşamasında yatırmış olduğu istinaf başvuru harcı 134,00 TL ile 35,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 169,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
8-Taraflarca yatırılıp harcanmaması nedeniyle dosyada kalan gider avansı varsa taraflara iadesine,
9-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nun 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olarak oybirliğiyle karar verildi. 09/07/2019

Başkan Üye Üye Katip
42666 33276 35912 231793

F.Y.

İŞÇİ ALACAĞI-TANIK DİNLETMEKTEN VAZGEÇME- TANIK DİNLETMEKTEN VAZGEÇMEYE KARŞI TARAFIN AÇIK MUVAFAKATİNİN BULUNMAMASI

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/1901
KARAR NO : 2020/28

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : UĞUR OCAK (40955)
ÜYE : ALİ CEYLAN (92565)
ÜYE : RAMAZAN EŞİYOK (151542)
KATİP : ABDULBASİT ARGA (154758)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 2. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/05/2018
NUMARASI : 2017/10 Esas – 2018/436 Karar

DAVACI : İBRAHİM K.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI :P….. ENERJİ LTD ŞTİ
DAVANIN KONUSU : Alacak (İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan)

TARAFLARIN İDDİA ve SAVUNMALARININ ÖZETİ:
İDDİA: Davacı vekili, müvekkilinin gerekçe gösterilmeden işten çıkarıldığını iddia ederek ihbar tazminatı, fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA: Davalı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davacı vekili, davalı tanıklarının dinlenilmesinden vazgeçilmesine muvafakatleri bulunmadığı, bu hususta kendilerine sorulmadığı, hizmet tespiti davası açmaya zorlanamayacakları, davacı tanıklarının da toplu çıkarıldıklarını beyan ettikleri, hizmet ilişkisi bulunduğu gerekçeleriyle yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE :

HMK’nun 355. maddesine göre istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları ile sınırlı ve istinaf talep edenin sıfatı da gözetilerek yapılmıştır.

HMK’nın 196. maddesinde delil gösteren tarafın karşı tarafın açık izni olmadıkça, o delile dayanmaktan vazgeçemeyeceği düzenlenmiştir. Davalı tanık dinletmekten vazgeçmiş ancak buna karşı davacının muvafakati sorulmamıştır. Muvafakat örtülü değil açık beyan alınmak suretiyle olabilir. Davalı tanıkları dinlenmeden taraflar arasındaki ilişki araştırılmadan karar verilmesi hatalıdır.

HMK 353/1-a-6 maddesinde “Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.” halinde dosyanın duruşma yapılmaksızın mahkemesine kesin olarak gönderileceği düzenlenmiştir. HMK 353/1-a-6 maddesine göre delillerin hiçbirinin toplanmaması iade nedeni iken delillerin hepsi toplanmış olsa bile gösterilen delillerin değerlendirilmemesi de iade nedenidir. Eksik inceleme ile karar verildiğinden HMK 353/1-a-6 maddesi gereği ilk derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak yeniden inceleme yapılmak üzere dosyasının mahal Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.

HÜKÜM :

1.Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince ilk derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, iade nedenine göre davacının sair istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına,

2.İstinaf Karar harcı bakımından davanın esası hakkında karar verilmediğinden alınan maktu istinaf harcının talebi halinde davacıya iadesine,

3.HMK’nın 333. Maddesi uyarınca kullanılmayıp kalan gider avansının olması durumunda taraflara iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 08/01/2020 tarihinde KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ : 07/02/2020

Uğur OCAK
Başkan
40955

Ali CEYLAN
Üye
92565

Ramazan EŞİYOK
Üye
151542

Abdulbasit ARGA
Katip
154758

ZORUNLU MALİ MESULİYET SİGORTA POLİÇESİ -HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLI MENFİ TESPİT – UYUŞMAZLIĞIN TÜKETİCİ KANUNU KAPSAMINDA KALIP KALMADIĞI- ARABULUCUYA BAŞVURU

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/210
KARAR NO : 2020/148

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

 

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2019
NUMARASI : 2019/422 Esas-2019/924 Karar
DAVACI : MEHMET M. ŞANLIURFA
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI : D. SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ –

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Haksız Eylemden Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/02/2020

Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27/11/2019 tarih ve 2019/422 esas ve 2019/924 karar sayılı kararı aleyhine davacı vekili istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21/12/2014 tarihinde sürücü Mustafa T. sevk ve idaresinde bulunan 63 K 13353 plakalı Haliliye Belediye Başkanlığına ait çöp toplama aracı ile mevlana caddesi üzerinde seyir halinde iken Ali A.’nın sevk ve idaresinde bulunan 17 KE 426 plakalı sayılı aracın çarpışması sonucu ölümlü, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, olay tarihinde Mehmet M. adına ruhsatta kayıtlı bulunan 17 KE 426 plaka sayılı aracın 26/09/2014-26/09/2015 tarihlerini kapsayan 602012 numaralı ZMMS poliçesi ile Doğa Sigorta A.Ş tarafından sigortalandığı, söz konusu sigorta poliçesinde araç başına maddi hasarlar bakımından 26.8000,00 TL’ye kadar teminat altında olduğunu, davalı sigorta şirketi tarafından davacı Mehmet M. hakkında 26.800,00 TL asıl alacak ve 15.687,91 TL işlemiş faiz olmak üzere Şanlıurfa 3.İcra Müdürlüğünün 2018/20435 Esas sayılı icra takip dosyasıyla takibe geçildiğini, davalı sigorta şirketinden Şanlıurfa 3.İcra Müdürlüğünün 2018/20435 esas sayılı takip dosyasında borcun sebebi olarak 17 KE 426 plakalı araç ile 21/12/214 tarihli karışmış olduğu hasar rücü bedeli 26.8000,00 TL olarak belirtildiğini, davacı tarafça 17 KE 421 plaka sayılı aracın karıştığı kaza nedeniyle ilgili sigorta şirketi tarafından ödemelerin Karayolları Motorlu Araçların Zorunlu Mali Mesuliyet sigortası Genel Şartlarına göre sigortalıya rücu imkanı bulunmadığından vekil edenin Şanlıurfa 3.İcra Müdürlüğünün 2018/20435 Esas sayılı takip dosyasına konu 42.487,91 TL borç yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; Müvekkil şirket nezdinde 602012 numaralı sigorta poliçesi ile sigortalı, davacı Mehmet M.in sahibi olduğu, Ali A.’nın sevk ve idaresindeki 17 KE 426 plakalı vasıta ile Mustafa T.sevk ve idaresinde bulunan 63 K 13353 plaka sayılı Haliliye Belediye Başkanlığı’na ait çöp toplama aracı 21/12/2014 tarihinde çarpışması sonucu ölümlü, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini beyan etmiş ise de; kaza tarihinde düzenlenen Ölümlü, yaralamalı trafik kazası tespit tutanağı incelendiğinde araç sürücü Ali A’nın %100 kusurlu olduğunu, Zorunlu Mali sorumluluk sigortası genel şartları uyarınca müvekkilinin poliçe sahibine karşı rücu hakkı bulunduğunu, davacı tarafın söz konusu borçtan sorumlu olmadığına ilişkin iddiası gerçeği yansıtmadığını, davacı taraf borcun tahsilini geciktirmek amacı ile icra takibine itiraz yoluna başvurduğunu, davacı taraf aleyhine alacak miktarının %20’sinden az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmekte olduğunu, açılan davanın haksız olduğunu beyan ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, 7155 sayılı yasanın 20. maddesi ile 6102 sayılı yasaya eklenen 5/A maddesinin 1. fıkrası uyarınca arabulucuya başvurulmadan açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; açılan davanın İİK’nun 72. Maddesi uyarınca menfi tespit davası olduğunu, menfi tespit davalarında bir miktar alacağın tahsili talebi bulunmadığından arabuluculuk dava şartına tabi olmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

Dava, davalı trafik sigortacısı tarafından zarar görenlere ödenen bedelin trafik sigortası sözleşmesine aykırılık nedeniyle davacıdan rücuan tahsili amacıyla girişilen takip nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.

HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;

Davanın açıldığı mahkemenin uyuşmazlığın çözümü bakımından görevli olması HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava koşulu olup, bu husus aynı yasanın 115/1 maddesi uyarınca resen gözetilir.

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3.maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.

6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.

Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.

Somut olayda; taraf beyanlarından davacı ile davalı arasında zorunlu mali mesuliyet (trafik) sigortası sözleşmesi bulunduğu anlaşılmakta ise de, dosyada poliçe örneği ve aracın trafik kaydı bulunmadığından işlemin tüketici işlemi niteliğinde olup olmadığı anlaşılamamıştır.

Bu itibarla, mahkemece sigorta poliçesinin ve aracın trafik kaydının getirtilerek akdi ilişkinin kurulduğu tarihte aracın niteliğinin (hususi araç mı, ticari araç mı olduğunun) belirlenmesinden sonra uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kalıp kalmadığı, dolayısıyla davaya bakmaya Tüketici Mahkemesinin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi, tüketici mahkemesinin görevli olduğu belirlendiğinde, o yerde müstakil tüketici mahkemesi varsa görevsizlik kararı verilmesi, müstakil tüketici mahkemesi yoksa Tüketici Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılması gerekirken, eksik araştırmayla yazılı şekilde Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılıp davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Somut uyuşmazlığın TTK.’nın 5/A maddesi uyarınca zorunlu arabulucuk kapsamında olup olmadığı konusunda değerlendirme yapma ve karar verme görevi, esas uyuşmazlığa bakacak görevli mahkemeye aittir.

Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nun 353/1-a,3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.

KARAR: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27/11/2019 tarih ve 2019/422 esas ve 2019/924 karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a,3 maddeleri gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın MAHALLİNE İADESİNE,
3-Davacıdan tahsil edilen istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
4-İstinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine,
5-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak oybirliğiyle karar verildi. 03/02/2020

Başkan Üye Üye Katip
42666 35912 107504 230138

N.Ö.

DAVACININ SİGORTAYA BAŞVURU ZORUNLULUĞUNUN KAZA TARİHİNE GÖRE DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKTİĞİ HAKKINDA

T.C.
ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
22. HUKUK DAİRESİ
E. 2017/700
K. 2017/734
T. 31.5.2017

• MADDİ TAZMİNAT DAVASI (Kaza Tarihi İtibarı İle Davacının Sigortaya Başvuru Zorunluluğu Bulunmamasına Rağmen Davacı Tarafından Zararın Tazmini İçin Sigortaya Başvuru Yapıldığı Hususu da Dikkate Alınarak Mahkemece İşin Esasına Girilerek Tarafların Delillerinin Toplanıp Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği)

• TRAFİK KAZASI (Olay Tarihinden Sonra Yapılan Değişiklik İle Zarar Görenlere Dava Açmadan Önce Sigorta Şirketine Başvuru Yapılmasının Zorunlu Hale Getirildiği – Kaza Tarihinde Başvuru Zorunluluğu Olmamasına Rağmen Davacı Tarafından Zararın Tazmini İçin Sigortaya Başvuru Yapıldığı da Dikkate Alınarak İşin Esasına Girilmesi Gerektiği)

• SİGORTA ŞİRKETİNE BAŞVURU ZORUNLULUĞU (Maddi Tazminat Davası – Davaya Konu Olayda Kazanın Meydana Geldiği Tarihte Yürürlükte Olan Kanunun Uygulanması Gerektiğinden Kaza Tarihi İtibarı İle Sigortaya Başvuru Zorunluluğu Bulunmadığı)

• DAVA ŞARTI (Maddi Tazminat Davası – Davacı Zarar Gören Tarafından Her Ne Kadar Kanun Değişikliğinin Yürürlüğe Girmesinden Sonra Dava Açılmış İse de Kaza Tarihi İtibarı İle Sigortaya Başvuru Zorunluluğu Bulunmadığı/Dava Şartı Yokluğu Sebebiyle Davanın Reddine Karar Verilmesinin Doğru Olmadığı)
2918/m.97

ÖZET : Dava; trafik kazasında sonucu davacının aracında meydana gelen hasar ve değer kaybı zararının ZMMS poliçesi kapsamında davalı sigorta şirketinden tazmini istemine ilişkindir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 97. maddesinde; “Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir” hükmü mevcut olup, zarar görene seçimlik bir hak tanınmış, dava açmadan önce sigorta şirketine başvurunun zorunlu olduğu belirtilmemiş, olay tarihinden sonra yürürlüğe giren 6704 Sayılı kanunun 5. maddesiyle yapılan değişiklik ile zarar görenlere dava açmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. Davacı zarar gören tarafından her ne kadar kanun değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra dava açılmış ise de, davaya konu olayda kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan kanunun uygulanması gerektiğinden, kaza tarihi itibarı ile sigortaya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Açıklanan düzenlemeler gereğince kaza tarihi itibarı ile davacının sigortaya başvuru zorunluluğu bulunmamasına rağmen, davacı tarafından zararın tazmini için sigortaya başvuru yapıldığı hususu da dikkate alınarak mahkemece işin esasına girilerek tarafların delillerinin toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

DAVA : Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/257 E, 2016/714 K 18/10/2016 tarihli kararı aleyhine, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuş olmakla, istinaf talebinin süresi içinde yapıldığı, istinaf başvurusuna tabi bir karar olduğu, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

KARAR : İDDİANIN ÖZETİ :

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 05/08/2015 tarihinde 06 … plakalı aracı ile seyir halinde iken, işleteni G… şirketi, sürücüsü A. K. olan 42 … plakalı araç ile çarpışması sonucu iki taraflı maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, 42 … plakalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu, bu aracın kaza tarihinde davalı sigorta şirketine KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacının hasarlanan aracını tamir ettirmek için 10.821,00 TL parça ve işçilik masrafı ödediğini, aracın kazalı hale gelmesi sonucu araçta değer kaybının oluştuğunu, bu sebeplerle fazlaya dair haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL hasara yönelik maddi tazminat ve araçtaki değer kaybı için 1.000,00TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan hükmen tahsiline yönelik belirsiz alacak davası açılmıştır.

SAVUNMANIN ÖZETİ :

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalının ikametgahının Beykoz(İstanbul) olduğunu, davacının usuli yükümlülüğü olan başvuru şartını yerine getirmeden dava açtığından dolayı davanın usulden reddinin gerektiğini, davacı tarafından müvekkili şirkete bir başvuru yapılmadığını, Trafik Sigortası Genel Şartları gereğince davacının dava açma hakkının bulunmadığını, hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminatları teminat dışında kaldığından talebinin reddi gerektiğini, davalı şirketin söz konusu zarardan poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :

Mahkemece 26/04/2016 tarih 29695 Sayılı Resmi Gazete de yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren 14/04/2016 tarih 6704 Sayılı kanunun 5.maddesiyle; değiştirilen 2918 Sayılı Kanun’un 97. maddesinin Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği şeklinde değiştirildiğini, değişen hüküm gereğince, 04/05/2016 tarihinde davalı sigorta şirketine başvuru yapmadan açılan davanın, 26/04/2016 tarihinde yayımlanan ve aynı tarihte yürürlüğe giren ilgili kanun gereğince HMK 115/1.maddesi gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :

Davacı vekili istinaf başvurusunda bulunarak dilekçesinde özetle; davanın 2918 Sayılı Kanun’un 97.maddesindeki değişiklik uyarınca sigortaya başvuru yapılmadığı gerekçesi ile red edildiğini, halbuki 07/01/2017 tarihinde davalı sigortaya başvuru yapıldığı halde davalı sigorta tarafından ödeme yapılmadığını, dava şartı yerine geldiğinden davanın esasına girilerek karar verilmesi gerektiği hususu istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.

UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :

Uyuşmazlık; 26/04/2016 tarihinde yayımlanan ve aynı tarihte yürürlüğe giren 6704 Sayılı Kanun’un 5.maddesiyle 2918 Sayılı Kanun’un 97.maddesini değiştiren ve dava açılmadan önce sigortaya başvuru zorunluluğu getiren hüküm uyarınca police ,kaza tarihi ve dava tarihi dikkate alındığında sigortaya başvuru zorunluluğu bulunup bulunmadığı, varsa başvuru şartının yerine getirilip getirilmediği hususlarından kaynaklanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :

Dava ; trafik kazasında sonuçu davacının aracında meydana gelen hasar ve değer kaybı zararının ZMMS poliçesi kapsamında davalı sigorta şirketinden tazmini istemine ilişkindir.
Davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;

26/04/2016 tarih 29695 Sayılı Resmi Gazete de yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren 14/04/2016 tarih 6704 Sayılı Kanun’un 5.maddesiyle; 2918 Sayılı Kanun’un 97.maddesi değiştirilmiş, ”Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına dair uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir…” hükmü getirilmiştir.

Yapılan bu düzenleme ile zarar görenlerin dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvurmasının gerekli olduğu belirtilmiştir. Başvurudan itibaren sigorta kuruluşu en geç 15 gün içinde yazılı olarak cevap vermez yada verilen cevap zarar görenin talebinin karşılamaz ise zarar gören dava açabileceği gibi sigorta tahkim komisyonuna da başvuru yapabilir.

6100 Sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114 maddesinde Dava şartları açıklanmış 114/2.maddesinde “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına dair hükümler saklıdır.”denilmiştir.

Dava şartlarının incelenmesi başlıklı 115. maddesinde ise;

“(1)Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2)Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.

(3)Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.”şeklinde düzenleme yapılmıştır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 97. maddesinde yapılan değişiklik ile dava açılmadan önce sigorta şirketine başvurunun zorunlu olduğunun belirtilmesi, zarar görene seçimlik bir hak tanınmamış olması sebebiyle bu hususun HMK’nın 114/2.maddesinde belirtilen diğer kanunlarda düzenlenen dava şartları kapsamında değerlendirilmesi ve dava şartı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.

Ancak trafik kazaları bir tür haksız fiil olup dayanağını 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 49 vd. maddeleri ve Karayolları Trafik Kanunundan alır.

2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”; 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85/ son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, zarar verenlerin birden fazla olması halinde 88.maddede motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunların müteselsilen sorumlu tutulacakları belirtilmiştir.

Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1.maddesinde de; “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir. Bu hale göre zarara neden olan aracın işletenin sorumluluğunun üzerine alan zorunlu mali sorumluluk sigorta şirketi de üçüncü şahısların zararından işleten ve sürücü ile birlikte müteselsilen sorumludur.

Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu sebeple haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır.

Dava konusu somut olaya gelince olay, 05/.08/.2015 tarihinde meydana gelmiş, dava ise 04.05.2016 tarihinde açılmış, dava açmadan önce davacının zararı tazmin istemi ile davalı sigortaya 26/01/2016 tarihinde başvuru yaptığı görülmüştür

Olay tarihinde yürürlükte bulunan 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 97. maddesinde;“Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir” hükmü mevcut olup, zarar görene seçimlik bir hak tanınmış, dava açmadan önce sigorta şirketine başvurunun zorunlu olduğu belirtilmemiş, olay tarihinden sonra 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 Sayılı kanunun 5. maddesiyle yapılan değişiklik ile zarar görenlere dava açmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. Davacı zarar gören tarafından her ne kadar kanun değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra 04/05/2016 tarihinde dava açılmış ise de, davaya konu olayda kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan kanunun uygulanması gerektiğinden, kaza tarihi itibarı ile sigortaya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır.

Açıklanan düzenlemeler gereğince kaza tarihi itibarı ile davacının sigortaya başvuru zorunluluğu bulunmamasına rağmen, davacı tarafından 26/01/2016 tarihinde zararın tazmini için sigortaya başvuru yapıldığı hususu da dikkate alınarak mahkemece işin esasına girilerek tarafların delillerinin toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle kararın kaldırılmasına, davanın esası ile ilgili delillerin toplanılarak ve değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın yeniden görülmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan delil ve nedenlerle;

1-)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/257 Esas, 2016/714 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ,

2-) HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince tarafların davanın esası ile ilgili olarak sundukları delillerin toplanarak yeniden görülmek üzere üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,

3-)İstinaf başvurma harcı dışında, alınan 31,40TL istinaf karar ilam harcının istenmesi halinde davacıya iadesine,

4-)İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran vekiline vekil ücreti takdirine yer olmadığına ,

5-)Davacı tarafca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,

Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, 31.05.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

İMZAYA İTİRAZ -FOTOKOPİ ÜZERİNDEN İNCELEME- ÖDEME YASAĞI KONULAN ÇEK-

T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
10. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/1859
KARAR NO : 2019/813

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DÖRTYOL İCRA HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2018
NUMARASI : 2016/228 Esas 2018/24 Karar

DAVACI : E. YAPI SİSTEMLERİ PLASTİK DEMİR DOĞRAMA İMALAT SANAYİ VE TİCARET LTD.ŞTİ.
DAVALI : ABDULLAH .P. Haliliye/ ŞANLIURFA
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
İLİŞKİLİ KİŞİ : R. E.
DAVANIN KONUSU : İmzaya İtiraz
KARAR TARİHİ : 16/05/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/05/2019

Dörtyol İcra Hukuk Mahkemesi’nin 21/02/2018 tarih, 2016/228 Esas ve 2018/24 Karar sayılı mahkeme kararının süresi içinde istinaf yolu ile tetkiki davalı vekili tarafından istenmesi üzerine dosya dairemize gönderilmekle dava dosyası için düzenlenen inceleme raporu dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dörtyol İcra Müdürlüğü’nün 2016/9766 Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde; takip dayanağı çekin müvekkili tarafından kaybedilmesi üzerine Dörtyol 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/378 Esas sayılı dosyası ile çek iptali davası açıldığını, bu dosyada %15 teminat karşılığında tedbir kararı alındığını, çek üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, borçlu olmadığı halde müvekkili aleyhine başlatılan takipte davalının kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile takibin durdurulmasına yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ile davalı aleyhine %10 para cezasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu çekin dava dışı Ergün Yapı…..A.Ş. Tarafından müvekkili Abdullah P.a ciro edilerek verildiğini, dava konusu çekin 01/01/2016 tarihinde TÜRKİYE FİNANS KATILIM BANKASI A.Ş Karaköprü şubesine ibraz edildiğini, ancak 3 Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/378 Esas sayılı dosyasından ÖDEME YASAĞI konulduğundan dolayı çek bedelinin ödenmediğini, davacı şirketin dava konusu bu çekten dolayı ödeme yapması üzerine, davacı borçlu hakkında 02/09/2016 tarihinde icra takibine geçildiğini, itirazının süre yönünden reddinin değerlendirilmesi gerektiğini, çekin ön yüzünde şirket ünvanının bulunduğu alandaki imza ile keşide tarihi üzerinde yer alan imzaların aynı kişiye ait olduğunun anlaşılacağını, davacı şirket ile dava dışı G…. A.Ş nin işyerlerinin aynı olduğunu, bu nedenle bu şirketlerin aynı şahsa ait olma ihtimalinin yüksek olduğunu, adı geçen şirketlerin ortak çalıştığı veya ortaklarının kötü niyetli olarak şirkete ait çekleri müşterek olarak farklı kişilere imzalatarak alacaklıları mağdur ettiğini, davacı şirket yetkililerinin incelemeye elverişli imzalarının alınarak inceleme yapılması gerektiğini, davalının iyineyiteli olduğunu belirterek davacı borçlunun imzaya itirazını reddi ile davacı aleyhine %10 para cezasına ve %20 den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; açılan davanın KABULÜ ile Dörtyol İcra Müdürlüğü’nün 2016/9666 esas sayılı takip dosyasında davacı borçlu ERGÜN Ltd. Şti. yönünden yürütülen icra takibinin DURDURULMASINA, asıl alacak olan 15.600,00-TL’nin %20’si oranında icra tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, asıl alacağın %10’u olan 1.560,00-TL para cezasının davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA, karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme tarafından iyi niyetli müvekkili aleyhine takip konusu alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatı ile %10 oranında para cezasına hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, Adli Tıp Kurumu raporunun eksik incelemeye dayalı olduğunu, yerel mahkeme tarafından talep edilen imza örnekleri yeterince toplanmadan Adli Tıp Kurumu’na tevdii edildiğini, davacı şirketçe ödemesi yapılan yakın tarihli çek örneklerinin dosya arasına alınmadan dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek imza incelemesi yapıldığını, 28/11/2017 tarihli raporda 08/03/2016 tarihli imza sirküleri fotokopisi olduğu açıkça belirtildiği ve fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılmasının mümkün olmadığını, bu nedenlerle söz konusu belge asıllarının bankalardan,noterliklerden ve seçim kurullarından temin edilerek Üniversitelerin Grafoloji Araştırma ve Uygulama dalından seçilecek uzman bilirkişi aracılığıyla imza incelemesi yapılması yönünde bilirkişi raporuna itiraz etmiş olmalarına rağmen bu taleplerininde reddedildiğini, dava konusu çekin 05/05/2016 tarihinde Sürat Kargo aracılığıyla müvekkiline gönderildiğini ve 05/05/2016 tarihinde Ergün Yapı…. Şti’nin yetkili müdürü Rüstem Ergünbaş isimli şahıs olduğundan imza incelemesinin bu şahsın imza örneklerinin alınarak yapılması gerekirken yerel mahkemece Vedat E. isimli şahsın imza örnekleriyle yetinilerek inceleme yapıldığını beyan ederek yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; alacaklı olduğunu iddia eden davalının dava konusu çekte ilk ciranta, müvekkili şirketin ise lehtar olduğunu, davalının çeki alırken imzanın müvekkili şirket tarafından atılıp atılmadığını bilebilecek durumda olduğunu İİK 170/4 maddesine göre tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olduğunu, davalının çekin kargo ile gönderildiğine yönelik iddiasını kabul etmemekle birlikte, davalının iddia ettiği gibi 05/05/2016 tarihinde de şirket yetkilisinin Rüstem E. olmadığını, bu nedenle davalının aksi yöndeki iddialarının hukuka uygun olmadığını, yerel mahkemenin gerekçeli kararında yer alan imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfetinin, takip başlatan ve imzanın borçluya ait olduğun iddia eden alacalıya ait olduğunu, bilirkişi raporunun yeterli miktarda mukayeseye yarar evrak üzerinden yapıldığını, davalı tarafından kesin süre verilmesine rağmen bildirmediği evrakları, süresinden sonra bildirdiğini, bu nedenle iddia ettiği dava dışı çeklerin dosya arasına alınmadığını, bu nedenlerle davacı tarafın istinaf talebinin reddi ile yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE: Uyuşmazlık kambiyo senetlerine mahsus takipte imzaya itiraz niteliğindedir.
Dörtyol İcra Müdürlüğü’nün 2016/9766 Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde; davacı vekilinin çek üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkili aleyhine borçlu olmadığı halde başlatılan takipte davalının kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile takibin durdurulmasına yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ile davalı aleyhine %10 para cezasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiş; ilk derece mahkemesince, çekin keşide tarihinde şirket yetkilisinin Vedat E. olduğu, imza örneklerinin getirtildiği, Adli Tıp Kurumu’nun çekte bulunan imzanın Vedat Ergünbaş’a ait olup olmadığı konusunda tespit yapamadığı bu nedenle ispat külfeti kendisine düşen alacaklının imzanın davacıya ait olduğunu ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulü ile icra takibinin durdurulmasına karar verilmiş; davalı vekilince; kötü niyet olmadığından tazminata hükmedilemeyeceği, imza incelemesine esas ATK raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı, fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılamayacağı, bilirkişi incelemesine itirazlarının dikkate alınmadığı gerekçeleriyle istinaf yoluna başvurdukları anlaşılmıştır.
12.HD’nin 26/05/2016 gün, 2016/1258 Esas, 2016/14890 sayılı kararında da belirtildiği üzere, imzanın borçlu eli ürünü olup olmadığı hususunda net bir görüş bildirmeyen rapor hükme esas alınarak itirazın kabulüne karar verilemez. Somut olayda Adli Tıp Kurumundan alınan raporda, inceleme konusu çekin 1. ciro imzası ile Vedat E.’ın mukayese imzaları arasında biçimsel farklılıklar görülmekle birlikte; söz konusu imzanın basit tersimli, taklidi kolay imza olması nedeniyle Vedat Ergünbaş eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin belirtildiği; davalı vekilinin bilirkişi raporuna itirazında, üniversitelerin grafoloji araştırma ve uygulama biriminden seçilecek uzman bilirkişi aracılığıyla imza incelemesi yapılması talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, Kırıkhan Ticaret Sicil Müdürlüğünün 08/12/2016 tarihli müzekkere cevabına göre 18/05/21010 tarihinden yazışma tarihine kadar şirket müdürünün Rüstem E. olduğu; 26/01/2017 günlü müzekkere cevabında ise 04/03/2016 tarihinden yazışma tarihine kadar şirket müdürünün Vedat E. olduğu belirtildiğinden, müzekkere cevaplarındaki çelişkiler gözetilerek, çekin keşide edildiği tarihte borçlu şirket adına çek düzenlemeye yetkili temsilcinin kim yada kimler olduğu hususu kesin bir biçimde belirlendikten sonra imza incelemesi yaptırılması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmesinin isabetsiz olduğu, bu durumda yargılama işlemlerinin eksik bırakıldığı anlaşıldığından davalı alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK m. 353/1-a-6 bendi gereğince kaldırılması yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353-(1)-a-6 maddesi uyarınca KABULÜ ile Dörtyol İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/228 Esas 2018/24 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın esası hakkında yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Peşin alınan istinaf karar harcının talebi halinde yatıran tarafa İADESİNE,
4-İstinaf kanun yolu giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden kurulacak esasa ilişkin hükümde GÖZETİLMESİNE,
5-Kararın yerel mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere 16/05/2019 tarihinde karar verildi.

Başkan
33364

Üye
42161

Üye
107591

Katip
142501
¸

BALKON TEMİZLİĞİ YAPARKEN ELEKTRİK AKIMINA KAPILMA- ELEKTRİK ÇARPMASI- MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT- USULİ KAZANILMIŞ HAK

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/250
KARAR NO : 2019/312

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : SAİT IŞIK (30220)
ÜYE : MEHMET ÇOBAN (41963)
ÜYE : İBRAHİM KAYA (107571)
KATİP : MEHMET ÖZKAYA (159892)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/06/2018
NUMARASI : 2016/892 Esas 2018/599 Karar

DAVACILAR : 1 -FATMA Ç.
: 2 -HALİL S.
: 3 -HÜSNİYE S.
: 4 -SÜMEYRA S.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI : ….. ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş. – Merkez/ ŞANLIURFA
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
ESASA ALINMA TARİHİ : 26/02/2019
KARAR TARİHİ : 19/03/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/03/2019

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve ilgili dosya dairemize gelmiş olup, dosyanın inceleme aşamasında duruşma yapılmadan karar verilebilecek hallerden olduğu anlaşılmış olmakla, dosya heyetçe incelendi;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacılar vekili, Sümeyra S.’nin 30/06/2011 tarihinde balkon temizliği yaparken elektrik akımına kapılarak ağır yaralandığı ve sürekli sakat kaldığını, olayın davalı kurumun kusurundan meydana geldiğini, davalı şirketin her türlü önlemi alması gerektiğini, kusursuz sorumluluğu olduğunu, Şanlıurfa Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 06/02/2012 tarih ve 2012/266 sayılı raporuna göre % 58 oranında kesin kalıcı sakatlığının bulunduğunu, estetik ameliyat bedelinin de maddi tazminat kapsamında değerlendirilerek, tüm tedavi masraflarıyla % 58 uzuv kaybı ve sürekli iş göremezlik durumud a nazara alınarak şimdilik 25.000,00 TL tazminat istediklerini, davacı Sümeyra ile diğer davacıların manevi tazminat haklarının oluğunu belirterek Sümeyra S. için estetik ameliyat gideri normal tedavi masraflarıyla, sürekli sakatlık iş göremezlik nedenleriyle 25.000,00 TL maddi tazminat 150.000,00 TL manevi tazminat Hüsniye S., Halil S., Fatma Ç. için 75.000,00 ‘er TL manevi tazminat olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 400.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.

Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 25/06/2018 tarih, 2016/892 Esas, 2018/599 Karar Sayılı Kararı ile davacıların açmış olduğu maddi tazminat davasının kabulü ile 66.574,82 TL tazminatın dava tarihi olan 08/06/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, davacıların manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile davacı Sümeyra S. için 6.000,00 TL, Hüsniye S. için 3.000,00 TL, Halil S. için 3.000,00 TL ve Fatma Ç. için 3.000,00 TL olmak üzere toplam 15.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 08/06/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafın kusur raporuna itiraz etmediğini, usuli kazanılmış hak oluştuğunu, tazminat hesabında karar tarihine en yakın tarihin esas alınması gerektiğini, estetik ameliyat giderleri yönünden hüküm kurulmadığını, güç kaybı tazminatının hesap edilmediğini, manevi tazminatın az olduğunu, yargılama gideri hesabının hakkaniyete uygun olmadığını, bu nedenle mahkeme kararının ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin eylemi ile oluşan zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını, bilirkişi raporlarının soyut olduğunu, tazminatların yüksek olduğunu, TBK. 43. ve 44. maddeleri gereği hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini, bu nedenle yerel mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

Dava haksız fiilden kaynaklı maddi ve manevi tazminat davasıdır.

İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi gereğince ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Dairemizin 07/12/2016 tarih, 2016/6 Esas, 2016/6 Karar sayılı kaldırma kararındaki vekaletname eksikliği ve estetik ameliyat giderleri yönündeki taleplerin davaya aynı hakimce bakılmasına rağmen eksikliklerin giderilmediği, kusur oranının kaldırma kararından sonra alınan bilirkişi raporuna göre değişmediğinden mahkemenin daha önceki kararı aynen verdiği, tazminat hesaplarında karar tarihine en yakın tarihin esas alınması gerektiği halde yerel mahkemece 10/02/2015 tarihinde alınan tazminat hesabının esas alındığı, davacılardan Hüsniye S.’nin karar tarihinden önce 18 yaşını doldurduğu, ayrı bir vekaletnamesinin bulunmadığı gibi davaya da çağrılmadığı, kusur raporu, olayın meydana geliş şekli, kazazedenin maluliyet oranı birlikte değerlendirildiğinde davacılar lehine takdir edilen manevi tazminatların az olduğu, kusur raporunda koruma sisteminden bahsedildiği, bu koruma sisteminin olmaması nedeniyle davalıya kusur verildiği, ancak bu koruma sistemi yönünden açıklayıcı bilgi verilmediği davalının kusurunun hangi nedenlerle oluştuğunun açıklığa kavuşmadığı, bu nedenle raporun yetersiz olduğu, eksik inceleme ve delillerin yanlış değerlendirilmesi ile karar verildiği anlaşılmıştır.

Davacılar vekili ilk alınan kusur raporuna karşı davalı tarafın itiraz etmediğinden kazanılmış hak oluştuğunu ileri sürmüş ise de davalıya çıkartılan tebligat parçasında bilirkişi raporunun tarihi ile tebligat şerhi üzerindeki bilirkişi raporu tarihi farklı olduğu, bu nedenle kusur bilirkişi raporunun davalıya tebliğinin usulsüz olduğu, daha sonra davalı tarafından bilirkişi raporuna itiraz edilmesi nedeniyle davacılar lehine kazanılmış hak oluşturmayacağı değerlendirilmiştir.

Mahkemece karar tarihinden önce 18 yaşını dolduran Sümeyra S. ve Hüsniye S.’nin ayrı bir vekaletnamesinin dosyaya ibrazı ya da davacıların davaya çağrılarak eksikliğin giderilmesi, davacıların estetik giderleri yönündeki talebi yönünden tüm deliller toplanarak davacı kazazedenin tam teşekküllü hastaneye sevki sağlanarak estetik giderleri yönünden işin ehli bilirkişiden rapor alınması, alınacak rapora göre karar tarihine en yakın tarihe göre aktüerya uzmanından tarafların itirazları da değerlendirilerek tazminat raporu alınması, tazminat raporları arasında çelişki olduğunda bu çelişkinin giderilmesi, kusur raporu veren bilirkişiler Hasan Çiftçi, M. Nezir Aksak ve Ali Kaya’dan davalının kusurunu oluşturan koruma sisteminin olmaması yönünden bu koruma sisteminin ne işe yaradığı, olup olmamasının ne gibi sonuçlar doğurduğu, olayda olmamasının davalının kusurunu nasıl etkilediği hususları yönünden bilirkişilerden ek rapor alınarak davacıların manevi tazminat talepleri yeniden değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden taraf vekillerinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının ikinci kez kaldırılmasına ve yukarıda belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin KABULÜNE,

2-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 25/06/2018 tarih, 2016/892 Esas, 2018/599 Karar Sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

3-Taraflarca peşin yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,

4-Taraflarca karşılanan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda değerlendirilmesine,

5-Kararın kesin olması nedeniyle tebligatların ilk derece mahkemesince yapılmasına,

6-Kararın kaldırılması nedeniyle davalının tehir-i icra talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, yatırılan 59,10 TL tehir-i icra karar harcının talep halinde yatırana iadesine,

Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/03/2019

Sait IŞIK
Başkan
30220
¸e-imzalıdır

Mehmet ÇOBAN
Üye
41963
¸e-imzalıdır

İbrahim KAYA
Üye
107571
¸e-imzalıdır

Mehmet ÖZKAYA
Katip
159892
¸e-imzalıdır

TAŞINMAZ MAL ZİLYETLİĞİNE YAPILAN TECAVÜZÜN ÖNLENMESİ- TAŞINMAZ HAKKINDA İHTİYATİ TEDBİR KARARI BULUNMASI

T.C.
AYDIN
BÖLGE İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO:2009/741
KARAR NO:2009/986

İTİRAZ EDEN (DAVACI) :

VEKİLİ :

KARŞI TARAF (DAVALI) :

İSTEMİN ÖZETİ : Kuyucak-Çamdibi Köyünün orta malı niteliğindeki köy meydanının 133 m2’lik kısmının ev yapılmak suretiyle, davacı tarafından işgal edildiği gerekçesiyle Kuyucak Kaymakamlığının 22/12/2006 tarih ve 2006/15 sayılı işlemiyle verilen tecavüzün men’i yolundaki kararın; anılan taşınmazın davacının murisi tarafından 1973 yılında Çamdibi Köyü Muhtarlığından satın alındığı, taşınmaz üzerindeki imalatların 1974 yılında iyi niyetle yapıldığı, 27/12/2006 tarihinde Kuyucak asliye Hukuk Mahkemesinde E:2006/371 sayılı dosyada görülen tescil davasının açıldığı, bu durumun 14/12/2006 tarihinde Kuyucak Kaymakamlığına bildirildiği, 3091 sayılı kanun’un 14. maddesi uyarınca söz konusu anlaşmazlıkta 3091 sayılı kanun’un uygulanamayacağı ileri sürülerek iptali istemiyle açılan davada; köy orta malı olan yere taşınmazın yapıldığının sabit olduğu, ayrıca açılan davanın yasa ve yönetmelikte sayılan dava türlerinden olmadığı için 3091 sayılı yasa uygulamasına engel teşkil etmediği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin 06/05/2008 gün ve E: 2007/91, K: 2008/610 sayılı Aydın 1.İdare Mahkemesi Hakimliği kararının; köy muhtarının başvuru tarihinde derdest bir davanın mevcut olduğu bunun da uygulamaya engel teşkil ettiği ileri sürülerek bozulması istemiyle yapılan itirazın reddiyle mahkeme kararının onanmasına ilişkin mahkememizin 21/01/2009 gün ve E:2008/1162 K:2009/39 sayılı kararının; anılan yere murislerinin yaptığı ev sebebiyle Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu tescil davası açtıkları, bu davanın lehlerine sonuçlandığı, hem zilyedlik hem mülkiyet haklarının tartışmasız olduğu, tapu tescil davasının açılmasının şikayet tarihinden önceye rastladığı, derdest dava sebebiyle 3091 sayılı yasanın uygulanamayacağı ileri sürülerek düzeltilmesi istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Savunma verilmemiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Aydın Bölge İdare Mahkemesi’nce işin gereği görüşüldü:

İstem, davacının 3091 sayılı yasa uyarınca meni işleminin iptali istemiyle açılan davanın reddine ilişkin idare mahkemesi kararının onanması yolundaki mahkememiz kararının düzeltilmesine ilişkindir.

3091 sayılı Taşınmaz mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde; “Bu Kanunun; gerçek veya tüzelkişilerin zilyed bulunduğu taşınmaz mallarla kamu idareleri, kamu kurumları ve kuruluşları veya bunlar tarafından idare olunan veya Devlete ait veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlere veya menfaati umuma ait olan taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahalelerin, idari makamlar tarafından önlenmesi suretiyle tasarrufa ilişkin güvenliği ve kamu düzenini sağlar.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanun’un 3. maddesinde; “Köye ait taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahalelerde, köy halkından herhangi biri de yetkili makama başvuruda bulunabileceği”, izleyen 4. maddesinde; “Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerle menfaati umuma ait olan taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahalelerde süre aranmayacağı” kurala bağlanmıştır. Yine aynı Kanun’un 14. maddesindeyse; “Başvuru sırasında, taraflar arasındaki taşınmaz mal anlaşmazlığı hakkında mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilmiş veya anlaşmazlık dava konusu yapılmış ise bu Kanun hükümlerinin uygulanmayacağı”belirtilmiştir.

Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun’un Uygulanma Şekli Ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin 18. maddesinde; “Köy tüzel kişiliğine ait tapuda veya tapusuz her nevi taşınmaz mala yapılan tecavüz veya müdahalelerde köyün kanuni temsilcisi olan köy muhtarının başvurması esastır. Ancak o köyde oturan köy halkından herhangi biri tarafından yapılan başvurular üzerine de yetkili makam tarafından soruşturma yaptırılacağı” ifade edildikten sonra, anılan yönetmeliğin 34. maddesinde; “Başvuru sırasında, taraflar arasındaki taşınmaz mal anlaşmazlığı hakkında mahkemece bir ihtiyati tedbir kararı verilmiş veya anlaşmazlık dava konusu yapılmış ise 3091 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayacağı, Soruşturma memurunun soruşturma öncesinden, soruşturma sırasında ve gerek görürse yetkili makamın emri ile soruşturma sırasında taşınmaz malla ilgili anlaşmazlığın taraflar arasında Medeni Kanuna göre mülkiyet hakkında dayalı bir müdahalenin men’i veya zilyetliğin ihlali nedeniyle açılmış bir tecavüzün ref’i davasına konu olup olmadığını,taşınma mal anlaşmazlığı hakkında mahkemelerce verilmiş bir ihtiyati tedbir kararı bulunup bulunmadığını araştıracağı, Bu tür bir davanın açılmış olduğunun veya bir ihtiyati tedbir kararının verilmiş bulunduğunun anlaşılması halinde soruşturma hangi aşamada ise işlemler durdurularak, bu Kanuna göre karar verilemeyeceğinin gerekçesi ile birlikte şikayetçiye yazılı olarak duyurulacağı, Mahkemeye yapılan taşınmaz malla ilgili başvurunun Medeni Kanuna göre müdahalenin men’i veya tecavüzün ref’i talebi dışında olması halinde ise bu durumun idarenin soruşturma yapmasına ve karar vermesine engel teskil etmediği”kurala bağlanmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacının muris’inin Çamdibi mevkiinde bulunan 115 ada 9 parseli 1972 yılında satın aldığı, bilahare 9 nolu parsel bitişiğinde bulunan köy boşluğunun 133 m2’lik kısmını da içine alacak şekilde ev yaptığı, anılan yeri bilahare köy muhtarlığından satın aldığı ve uzun süre kullandıktan sonra vefat ettiği, Mehmet Duman mirasçılarının Kuyucak Asliye Hukuk Mahkemesinde 27.11.2006 tarihinde hazine aleyhine, köy boşluğundan kullanılan yerle ilgili (133.25 m2) tapu tescil davası açtıkları, bu sırada 13.12.2006 tarihli dilekçe ile davacılar hakında 3091 sayılı yasa uyarınca şikayet dilekçesi verildiği yapılan inceleme sonunda, köy meydanı olan 133 m2 yere tecavüz sabit görülerek dava konusu men kararının verildiği, bu işleme karşı açılan davanın idare mahkemesince reddedildiği, bu esnada Kuyucak Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.04.2008 gün ve E:2006/371 K:2008/106 sayılı kararı ile tapu tescil davasının kabulle sonuçlandığı, idare mahkemesi kararına yapılan itirazın mahkememizce 21.01.2009 tarihinde reddedildiği, 27.01.2009 tarihinde de Asliye Hukuk Mahkemesi kararının kesinleştiği, 16.03.2009 havale tarihli dilekçe ile mahkememiz kararının düzeltilmesinin istenildiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda anılan yasa hükümlerinin değerlendirilmesinden, 3091 sayılı yasanın; kamu düzenini korumak adına, fiili zilyediğin muhafaza ve korunmasını amaçladığı, bu sebeple, hukuki haklılıktan ziyade fiili zilyediği esas aldığı, bu arada umuma ait yerlerde ziyedlik iddiasının ileri sürülemeyeceği soruşturma yapılmasına engel sayılan davacıların da; daha ziyade zilyedlikle ilgili derdest davalar olduğu soruncuna varılmaktadır.

Bu bağlamda ihtilaf ele alınacak olursa; anılan yerin yıllardır mürisleri yoluyla davacının zilyedliğinde olduğu tartışmasızdır.

Bu fiili durumun ileri sürülüp davacı lehine dikkate alınmamasının sebebi ise; ihtilaf konusu yerin köy orta malı sayılmasındandır. Ancak, davacı tarafın açmış olduğu tescil davası sonunda anılan yerle ilgili iddialar haklı bulunmuş ve mahkeme davcı taraf lehine tescil kararı vermiştir.

Bu kararla, anılan yerin köy orta malı özelliği ortadan kalkıp özel mülk (davacının mülkü) haline geldiğine göre bu ihtilafta da artık ziledlik iddiası ve durumumunun dikkate alınması gerekir. Anılan yere davacı murisince ev yapılıp fiilen uzun yıllar kullandıkları da ihtilafsız olduğuna göre, davacı tarafın zilyedliği sabit olup 3091 sayılı yasa uyarınca men’inde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Bu durumda davayı reddeden idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmapyıp, bunu onayan mahkememiz kararının düzeltilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, karar düzeltme talebinin kabulüne, mahkememizin 21/01/2009 gün ve E:2008/1162 K:2009/39 sayılı kararının düzeltilmesine, itiraz konusu Aydın 1.İdare Mahkemesi’nin 06/05/2008 gün ve E:2007/91 K:2008/610 sayılı kararının bozulmasına, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 142,20-TL yargılama gideri ile 400-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınıp davacıya verilmesine, tebliğ avansından artan kısmının istemi halinde davacıya iadesine, 24/06/2009 gününde oybirliğiyel karar verildi.

BAŞKAN

ZEYNEL ILICA

(26762)

ÜYE

OSMAN ERMUMCU

(32699)

ÜYE

DR.MERİÇ ERDOĞAN

(38005)

SUÇ EŞYASININ SATIN ALINMASI VEYA KABUL EDİLMESİ- BERAAT

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8.CEZA DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
İSTİNAF KARARI
Esas No : 2018/1863
Karar No : 2018/2456

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Şanlıurfa 5. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 20/10/2017
NUMARASI : 2014/246 (E) ve 2017/670 (K)

KATILAN : ALİ RABİ Ü.
SANIKLAR :1-MEHMET B.
:2-KÜBRA İ.
MÜDAFİİ : Av. Selim HARTAVİ, Şanlıurfa Barosundan
SUÇ : Suç Eşyasının Satın Alınması veya Kabul Edilmesi
SUÇ TARİHİ : 16/07/2012
HÜKÜMLER : Mahkumiyet, Beraat
İSTİNAF BAŞVURUSUNDA
BULUNAN : Sanık Kübra İ.Müdafii ile sanık Mehmet Bereket

Yerel Mahkemece verilen hükümlere karşı sanık Kübra İ.müdafiisi ile sanık Mehmet B.tarafından istinaf yoluna başvurulmakla, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
İstinaf başvurusunun reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1-Sanık Kübra İ.hakkında Suç Eşyasının Satın Alınması veya Kabul Edilmesi suçundan kurulan hükme yönelik yapılan istinaf talebinin incelemesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Mahkeme Hakiminin takdirine göre; verilen beraat kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, sanık müdafiisinin diğer istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanığın vekaletnameli bir müdafiinin hukuki yardımından yararlandığı, yapılan yargılama sonucunda beraatına karar verildiği, avukatlık asgari ücret tarifesi genel hükümlerinin 14/4 maddesine göre beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir amir hükmüne rağmen sanık lehine ücreti vekalete hükmedilmemesi yasaya aykırı,
Sanık müdafisinin istinaf itirazları bu itibarla yerinde görülmüş ancak; bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden CMK’nın 303/1-h ve 280/1-a maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak,
Hüküm fıkrasanın 9. bendinden sonra gelmek üzere;
”Sanık Kübra İ.kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre belirlenen 1.980 TL maktu vekalet ücretinin hazineden alınarak sanığa verilmesine” eklenmek suretiyle DÜZELTİLEREK İSTİNAF TALEBİNİN ESASTAN REDDİNE,

2-Sanık Mehmet B.hakkında Suç Eşyasının Satın Alınması veya Kabul Edilmesi suçundan kurulan hükme yönelik yapılan istinaf talebinin incelemesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Mahkeme Hakiminin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunda bulunan sanığın ileri sürdüğü diğer nedenler yerinde görülmemiş;
Ancak;
Sanık hakkında atılı suçtan ceza belirlenirken hapis cezası asgari hadden takdir edildiği halde, gün adli para cezasının yetersiz gerekçe ile hükümde çelişkiye neden olacak şekilde temel ceza miktarı olan 5 gün yerine 30 gün adli para cezasına hükmedilmesi yasaya aykırı, sanığın istinaf talebi bu nedenle yerinde görülmüş; ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden CMK’nın 303/1-f ve 280/1-b maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak;
Hükmün 7. fıkrasının a, b ve c bendlerinin;
“7-)a-Sanık Mehmet B.’in üzerine atılı suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu işlediği anlaşılmakla, TCK’nın 61. maddesi gereğince, suçun işleniş biçimi ile suç konusunun önem ve değeri dikkate alınarak eylemine uyan TCK’nın 165 maddesi gereğince taktiren 6 AY HAPİS ve 5 GÜN ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,
b-Sanığın yargılama sürecindeki olumlu tutum ve davranışları ile tayin edilen cezanın geleceği üzerindeki etkisi dikkate alınarak TCK’nın 62. maddesi gereğince takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 5 AY HAPİS ve 4 GÜN ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,
Sanık hakkında başkaca artırım veya indirim yapılmasına yer olmadığına,
c-Tayin edilen gün para cezasının, sanığın ekonomik durumu dikkate alınarak TCK’nın 52. maddesi gereğince günlüğü takdiren 20 TL üzerinden paraya çevrilerek sanığın 80 TL ADLİ PARA CEZASI ile CEZALANDIRILMALARINA,” şeklinde değiştirilerek, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hüküm nedeniyle DÜZELTİLEREK İSTİNAF TALEBİNİN ESASTAN REDDİNE,
Dosyanın hükmü veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair,
a) Sanık Kübra İ. hakkında verilen beraat kararı itibariyle 5271 sayılı CMK’nın 286/2-g-son maddesi gereğince kararın temyizi kabil olmadığından kesin olmak üzere,
b) Sanık Mehmet B.hakkında verilen ceza miktarı itibariyle 5271 sayılı CMK’nın 286/2-a-son maddesi gereğince kararın temyizi kabil olmadığından kesin olmak üzere, 18/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İlmettin DİRİL Bilge OLCAR Aylin DİŞBUDAK Şükrü GÖGEBAKAN
Başkan 32234 Üye 39949 Üye 107596 Katip 46816
(E-İmzalı) (E-İmzalı) (E-İmzalı) (E-İmzalı)

KONKORDATÖ İLAN EDEN FİRMAYA KARŞI İHTİYATİ HACİZ KARARI VERİLEBİLİR

T.C.

İSTANBUL

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

14. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2019/150

KARAR NO    : 2019/129

KARAR TARİHİ: 31/01/2019

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TARİHİ           : 24/09/2018

NUMARASI    : 2018/1070- 2018/1070 E.K

TALEP KONUSU: İhtiyati Haciz

Taraflar arasındaki ihtiyati hacze itirazın incelenmesi hakkında kararda yazılı nedenlerden dolayı itirazın reddine yönelik olarak verilen karara karşı süresi içinde itiraz eden borçlu vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

TALEP

İhtiyati haciz isteyen vekili, müvekkilinin borçlular tarafından keşide edilen 19.09.2018 tarihli 100.000 TL bedelli çekin süresi içinde bankaya ibrazında sunulduğunu ve fakat karşılığının bulunmadığını ileri sürerek 100.000,00 TL alacağın tahsili için borçlular hakkında ihtiyati haciz isteminde bulunmuş, ilk derece mahkemesince talep kabul edilmiştir.Borçlu-itiraz eden … Madencilik Ltd. Şti. vekili, müvekkilinin konkordato talebinin kabul edildiğini, buna göre, konkordato sürecinde olan müvekkili hakkında takip yapılamayacağını, ihtiyati hacze hükmedilemeyeceğini belirterek ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ

İlk derece mahkemesince yapılan duruşma sonucunda, konkordato için geçici mühlet verilmesinin ihtiyati hacze engel teşkil etmediği gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir.

Bu karara karşı ihtiyati hacze itiraz eden borçlu … Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

İSTİNAF SEBEPLERİ

İtiraz eden vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; ihtiyati haciz talebinde bulunan şirketin konkordato sürecinde olan borçluya takip yapamayacağını, alacakları için ihtiyati haciz isteminde bulunamayacağının izahtan vareste olduğunu, çek ibraz edildiğinde muaccel hale gelen bir kıymetli evrak ise de konkordato sürecindeki müvekkili açısından çekin askıda kaldığını, muaccel hale gelemediğini, dolayısıyla yasa gereği muaccel hale gelememiş bir çek alacağında temerrütten bahsetmenin ve mevcut olmayan temerrüde dayanarak ihtiyati haciz talebinde bulunmanın mümkün olmadığını, müvekkili hakkında ihtiyati haciz kararı verilse dahi bu kararın uygulanabilirliği bulunmadığını, söz konusu kararın icra edilebilirliği bulunmadığından hukuki yararın olmadığı sonucunu doğurduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, itirazın kabulü ile ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE

Talep, ihtiyati haciz kararına itiraza ilişkindir. İhtiyati haciz talep edebilme koşulları İİK’nın 257. maddesinde gösterilmiş olup, bunlar, alacağın muaccel olması ve alacakla ilgili rehnin bulunmamasıdır. Sözü edilen maddede bunun dışında her hangi bir koşul öngörülmemiştir. Somut olayda; itiraz eden borçlu şirketin keşide ettiği talebe konu çekin süresi içinde alacaklı hamil tarafından bankaya ibraz edildiği ve karşılığının bulunmadığından ödeme yapılmadığı ihtilafsızdır. Ankara 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/581 Esas sayılı dosyasında itiraz eden borçlu şirket tarafından 07.08.2018 tarihinde konkordato istemli davanın açıldığı ve talebin kabul edildiği görülmüştür.  İİK’nın 294/1. maddesinde; “Mühlet içinde borçlu aleyhine 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur, ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz kararları uygulanmaz, bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.” şeklinde hüküm yer almaktadır O halde, yukarıdaki yasa hükmü ve asıl borçlu şirket hakkında konkordato geçici veya kesin mühletinin verilmesi, ihtiyati haciz kararı verilmesine engel değildir. Yasa hükmü, ihtiyati haciz kararının verilmesini değil, uygulanmasını engellemektedir. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince itiraz eden borçlu şirketin ihtiyati hacze vaki itirazının reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik görülmemiştir .Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.

KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İtiraz eden borçlu vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,

2-İtiraz eden tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,

3-İtiraz eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,

4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,

5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;

HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.31/01/2019

KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca karar kesindir.

FAZLAYA İLİŞKİN HAKLARIN SAKLI TUTULARAK DAVA AÇILMASI DERDESTLİKTEN SÖZ EDİLEMEYECEĞİ

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2018/527
KARAR NO : 2019/421

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : NECDET ÖZTÜRK (42666)
ÜYE : FİLİZ YENİPINAR (33276)
ÜYE : ERDAL GÜRCÜ (107504)
KATİP : DEMET GÜNEŞ ORUÇTUTAN (122041)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BOZOVA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/10/2017
NUMARASI : 2016/716 Esas- 2017/460 Karar
DAVACI : 1 -BAYRAM P. –
: 2 -FİRDEVS P.-
: 3 -İSLİM P. –
: 4 -PERİHAN P.-
: 5 -YUNUS P.-
Büyükhan Mah. Yukarı Demircik Sk. No:28 Bozova/ ŞANLIURFA
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI : …..SİGORTA A.Ş (….. SİGORTA A.Ş) –
Esentepe Mah. Ali Kaya Sokak. Polat Plaza B Blok Kat 5 Şişli/ İSTANBUL
VEKİLİ : Av. A. K. Ö.
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/02/2019

Bozova Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10/10/2017 tarih ve 2016/716 esas ve 2017/460 karar sayılı kararı aleyhine davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 28/09/2012 tarihinde Mehmet Aslan yönetimindeki 63 VT 199 plaka sayılı minibüs Bozova İlçesi Aşağı Demirci mezrasından Büyükhan köyü istikametine doğru seyir ettiği esnada yolun 4. Km’sinde karşı yönden gelen davacıların murisi Ahmet P.’ın sevk ve idaresindeki 27 PA378 plaka sayılı motosiklet ile çarpışması sonucu davacıların desteği olan Ahmet P.ın yaşamını yitirdiğini, Ahmet A. adına ruhsatlı kayıtlı bulunan 63 VT 199 plaka sayılı araç …… SİĞORTA A.Ş 22/08/2012 başlangıç tarihli 22/08/2013 bitiş tarihli 3721122 zorunlu mali sorumluluk siğorta poliçesi ile sigortalanmış olunduğunu, desteğin ölümü ile ilgili olarak Bozova Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/446 Esas sayılı dosyası ile destekten yoksun kalma tazminatı talepli dava açılmış olunduğunu, yargılama aşamasında alınan 29/07/2015 tarihli hesap bilirkişi raporuna göre 26.719,47 TL destekten yoksun kalma zararının saptanmış olunduğunu, Bozova Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/446 Esas sayılı dava dosyasında söz konusu dosyada müdeabbihin arttırılması yoluna başvurulmadığından iş bu dava dosyasındaki talep olan 3.000,00 TL hüküm altına alınmış ve söz konusu meblağ icra yolu ile tahsil edilmiş olunduğunu, davalı siğorta şirketi tarafından 29/07/2015 tarihli hesap bilirkişi raporuna göre bakiye kalan destekten yoksun kalma tazminatı miktarları için her bir davacı için ayrı ayrı hüküm altına alınması zarureti hasıl olduğu, trafik kazasında ölen Ahmet Polat’ı desteğinden yoksun kalan davacılar için İslim P. için 11.524,16 TL, Bayram P. için 1.118,68 TL, Perihan P. için 3.396,64 TL, Yunus P. için 2.940,78 TL, Firdevs P. için 4.739,21 TL olmak üzere toplam 23.719,47 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı sigorta şirketinden 19/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline yargılama giderleri ve ücreti vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: öncelikle derdestlik itirazlarının olduğunu, Bozova Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/446 E. Sayılı dosyasında görülen davanın 13/01/2016 tarihinde karara çıkmış olduğunu, kararın taraflarca temyiz edildiğini, kesinleşen bir mahkeme kararı olmaması nedeni ile davanın halen derdest olduğunu, dava şartlarını tesis eden Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. Maddesinin ” I”bendi uyarınca, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması ” hükmü gereğince Sayın Mahkemeye derdestlik itirazlarında bulunduklarını, öncelikle derdestlik yönünden davanın reddine karar verilmesini, talep konusunun miktarı açıkça belli olan tazminat talepleri derdest olan davada talep edilebilecek olup yeni bir dava açılmasında hukuki bir yararın bulunmadığını, davanın dava şartı olan hukuki yarar yokluğundan usulden reddini talep ettiklerini, davaya konu kazaya ilişkin kusur oranlarının tespiti Adli Tıp Kurumu vasıtasıyla yapılması gerektiğini, yapılacak olan yargılamada davalı şirket aleyhine hüküm kurulması halinde, zarar görenin kusuru oranında tazminattan indirim yapılması gerektiğini, zarar görenin tam kusurlu olması halinde ise davacının tazminat talep hakkı bulunmadığını, Yargıtay kararlarına göre bilirkişi raporları, çözümü özel ve teknik bilgiye dayanan konularda ve uzman bilirkişilerce yapılmalı ve bu doğrultuda kusur oranına ilişkin raporların Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınması gerektiğini, davacıların müterafik kusuru sabit olup tazminattan indirim yapılması gerektiğini, sosyal güvenlik kurumu tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarı tespit edilerek müvekkil kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiği, yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle davanın derdestlik nedeniyle usulden reddine, davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın usulden reddine, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini beyan etmiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle; Bozova Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/446 Esas sayılı dava dosyasındaki esas dava dilekçesinde açıkça “fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla” denildikten sonra alacağın 3.000 TL lik kısmının tahsilinin talep edildiğinin sabit olup mahkeme hükmünün 5. fıkrasında da açıkça “davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin bu aşamada saklı tutulmasına” şeklinde karar verilmiş olduğu gözetilerek derdestlik itirazının reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı hukuki niteleme yapmak suretiyle davanın reddine karar verilmesi isabetli olmadığını beyanla kararın kaldırılmasını istemiştir.

Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.

HMK’ nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda:

Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden somut olaya ilişkin olarak davacı tarafça daha önce Bozova Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2013/446 Esas sayı ile fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak toplam 3.000 TL maddi tazminat davası açıldığı ve davanın halen derdest olduğu, davacı tarafın eldeki davasını saklı tuttuğu hakkına yönelik olarak açtığı, mahkemece davanın dava şartı niteliğinde olan derdestlik nedeniyle usulden reddine karar verildiği görülmüştür.
Hmk.114 md.sinde düzenlenen ve olumsuz dava şartı olan derdestlikten söz edilebilmesi için tarafları, konusu ve dava sebepleri aynı olan iki davanın bulunması gerekir.

Ne var ki, dairemizin incelemesine konu olan bu dava da davacı yanın fazlaya ilişkin hakkı için dava açılıp talepte bulunulduğu gözetildiğinde derdestlikten söz edilemeyeceği açıktır.

Bu durumda mahkemece söz konusu Bozova Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/446 E.sayılı dava dosyasında verilecek kararın, görülmekte olan işbu dava dosyasını doğrudan etkileyeceği değerlendirilerek bahsedilen dava sonucunun beklenmesine karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a,6 maddeleri gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir.

KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Bozova Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10/10/2017 tarih ve 2016/716 E. ve 2017/460 K sayılı kararının HMK’nın 353/1-a,6 maddeleri gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın MAHALLİNE İADESİNE,
3-Davacılardan tahsil edilen istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
4-İstinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine,
5-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak oybirliğiyle karar verildi. 28/02/2019

Başkan
42666

Üye
33276

Üye
107504

Katip
122041

E.G.

Exit mobile version