İMZAYA İTİRAZ -FOTOKOPİ ÜZERİNDEN İNCELEME- ÖDEME YASAĞI KONULAN ÇEK-

T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
10. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/1859
KARAR NO : 2019/813

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DÖRTYOL İCRA HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2018
NUMARASI : 2016/228 Esas 2018/24 Karar

DAVACI : E. YAPI SİSTEMLERİ PLASTİK DEMİR DOĞRAMA İMALAT SANAYİ VE TİCARET LTD.ŞTİ.
DAVALI : ABDULLAH .P. Haliliye/ ŞANLIURFA
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
İLİŞKİLİ KİŞİ : R. E.
DAVANIN KONUSU : İmzaya İtiraz
KARAR TARİHİ : 16/05/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/05/2019

Dörtyol İcra Hukuk Mahkemesi’nin 21/02/2018 tarih, 2016/228 Esas ve 2018/24 Karar sayılı mahkeme kararının süresi içinde istinaf yolu ile tetkiki davalı vekili tarafından istenmesi üzerine dosya dairemize gönderilmekle dava dosyası için düzenlenen inceleme raporu dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dörtyol İcra Müdürlüğü’nün 2016/9766 Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde; takip dayanağı çekin müvekkili tarafından kaybedilmesi üzerine Dörtyol 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/378 Esas sayılı dosyası ile çek iptali davası açıldığını, bu dosyada %15 teminat karşılığında tedbir kararı alındığını, çek üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, borçlu olmadığı halde müvekkili aleyhine başlatılan takipte davalının kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile takibin durdurulmasına yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ile davalı aleyhine %10 para cezasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu çekin dava dışı Ergün Yapı…..A.Ş. Tarafından müvekkili Abdullah P.a ciro edilerek verildiğini, dava konusu çekin 01/01/2016 tarihinde TÜRKİYE FİNANS KATILIM BANKASI A.Ş Karaköprü şubesine ibraz edildiğini, ancak 3 Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/378 Esas sayılı dosyasından ÖDEME YASAĞI konulduğundan dolayı çek bedelinin ödenmediğini, davacı şirketin dava konusu bu çekten dolayı ödeme yapması üzerine, davacı borçlu hakkında 02/09/2016 tarihinde icra takibine geçildiğini, itirazının süre yönünden reddinin değerlendirilmesi gerektiğini, çekin ön yüzünde şirket ünvanının bulunduğu alandaki imza ile keşide tarihi üzerinde yer alan imzaların aynı kişiye ait olduğunun anlaşılacağını, davacı şirket ile dava dışı G…. A.Ş nin işyerlerinin aynı olduğunu, bu nedenle bu şirketlerin aynı şahsa ait olma ihtimalinin yüksek olduğunu, adı geçen şirketlerin ortak çalıştığı veya ortaklarının kötü niyetli olarak şirkete ait çekleri müşterek olarak farklı kişilere imzalatarak alacaklıları mağdur ettiğini, davacı şirket yetkililerinin incelemeye elverişli imzalarının alınarak inceleme yapılması gerektiğini, davalının iyineyiteli olduğunu belirterek davacı borçlunun imzaya itirazını reddi ile davacı aleyhine %10 para cezasına ve %20 den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; açılan davanın KABULÜ ile Dörtyol İcra Müdürlüğü’nün 2016/9666 esas sayılı takip dosyasında davacı borçlu ERGÜN Ltd. Şti. yönünden yürütülen icra takibinin DURDURULMASINA, asıl alacak olan 15.600,00-TL’nin %20’si oranında icra tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, asıl alacağın %10’u olan 1.560,00-TL para cezasının davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA, karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme tarafından iyi niyetli müvekkili aleyhine takip konusu alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatı ile %10 oranında para cezasına hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, Adli Tıp Kurumu raporunun eksik incelemeye dayalı olduğunu, yerel mahkeme tarafından talep edilen imza örnekleri yeterince toplanmadan Adli Tıp Kurumu’na tevdii edildiğini, davacı şirketçe ödemesi yapılan yakın tarihli çek örneklerinin dosya arasına alınmadan dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek imza incelemesi yapıldığını, 28/11/2017 tarihli raporda 08/03/2016 tarihli imza sirküleri fotokopisi olduğu açıkça belirtildiği ve fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılmasının mümkün olmadığını, bu nedenlerle söz konusu belge asıllarının bankalardan,noterliklerden ve seçim kurullarından temin edilerek Üniversitelerin Grafoloji Araştırma ve Uygulama dalından seçilecek uzman bilirkişi aracılığıyla imza incelemesi yapılması yönünde bilirkişi raporuna itiraz etmiş olmalarına rağmen bu taleplerininde reddedildiğini, dava konusu çekin 05/05/2016 tarihinde Sürat Kargo aracılığıyla müvekkiline gönderildiğini ve 05/05/2016 tarihinde Ergün Yapı…. Şti’nin yetkili müdürü Rüstem Ergünbaş isimli şahıs olduğundan imza incelemesinin bu şahsın imza örneklerinin alınarak yapılması gerekirken yerel mahkemece Vedat E. isimli şahsın imza örnekleriyle yetinilerek inceleme yapıldığını beyan ederek yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; alacaklı olduğunu iddia eden davalının dava konusu çekte ilk ciranta, müvekkili şirketin ise lehtar olduğunu, davalının çeki alırken imzanın müvekkili şirket tarafından atılıp atılmadığını bilebilecek durumda olduğunu İİK 170/4 maddesine göre tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olduğunu, davalının çekin kargo ile gönderildiğine yönelik iddiasını kabul etmemekle birlikte, davalının iddia ettiği gibi 05/05/2016 tarihinde de şirket yetkilisinin Rüstem E. olmadığını, bu nedenle davalının aksi yöndeki iddialarının hukuka uygun olmadığını, yerel mahkemenin gerekçeli kararında yer alan imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfetinin, takip başlatan ve imzanın borçluya ait olduğun iddia eden alacalıya ait olduğunu, bilirkişi raporunun yeterli miktarda mukayeseye yarar evrak üzerinden yapıldığını, davalı tarafından kesin süre verilmesine rağmen bildirmediği evrakları, süresinden sonra bildirdiğini, bu nedenle iddia ettiği dava dışı çeklerin dosya arasına alınmadığını, bu nedenlerle davacı tarafın istinaf talebinin reddi ile yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE: Uyuşmazlık kambiyo senetlerine mahsus takipte imzaya itiraz niteliğindedir.
Dörtyol İcra Müdürlüğü’nün 2016/9766 Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde; davacı vekilinin çek üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkili aleyhine borçlu olmadığı halde başlatılan takipte davalının kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile takibin durdurulmasına yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ile davalı aleyhine %10 para cezasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiş; ilk derece mahkemesince, çekin keşide tarihinde şirket yetkilisinin Vedat E. olduğu, imza örneklerinin getirtildiği, Adli Tıp Kurumu’nun çekte bulunan imzanın Vedat Ergünbaş’a ait olup olmadığı konusunda tespit yapamadığı bu nedenle ispat külfeti kendisine düşen alacaklının imzanın davacıya ait olduğunu ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulü ile icra takibinin durdurulmasına karar verilmiş; davalı vekilince; kötü niyet olmadığından tazminata hükmedilemeyeceği, imza incelemesine esas ATK raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı, fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılamayacağı, bilirkişi incelemesine itirazlarının dikkate alınmadığı gerekçeleriyle istinaf yoluna başvurdukları anlaşılmıştır.
12.HD’nin 26/05/2016 gün, 2016/1258 Esas, 2016/14890 sayılı kararında da belirtildiği üzere, imzanın borçlu eli ürünü olup olmadığı hususunda net bir görüş bildirmeyen rapor hükme esas alınarak itirazın kabulüne karar verilemez. Somut olayda Adli Tıp Kurumundan alınan raporda, inceleme konusu çekin 1. ciro imzası ile Vedat E.’ın mukayese imzaları arasında biçimsel farklılıklar görülmekle birlikte; söz konusu imzanın basit tersimli, taklidi kolay imza olması nedeniyle Vedat Ergünbaş eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin belirtildiği; davalı vekilinin bilirkişi raporuna itirazında, üniversitelerin grafoloji araştırma ve uygulama biriminden seçilecek uzman bilirkişi aracılığıyla imza incelemesi yapılması talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, Kırıkhan Ticaret Sicil Müdürlüğünün 08/12/2016 tarihli müzekkere cevabına göre 18/05/21010 tarihinden yazışma tarihine kadar şirket müdürünün Rüstem E. olduğu; 26/01/2017 günlü müzekkere cevabında ise 04/03/2016 tarihinden yazışma tarihine kadar şirket müdürünün Vedat E. olduğu belirtildiğinden, müzekkere cevaplarındaki çelişkiler gözetilerek, çekin keşide edildiği tarihte borçlu şirket adına çek düzenlemeye yetkili temsilcinin kim yada kimler olduğu hususu kesin bir biçimde belirlendikten sonra imza incelemesi yaptırılması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmesinin isabetsiz olduğu, bu durumda yargılama işlemlerinin eksik bırakıldığı anlaşıldığından davalı alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK m. 353/1-a-6 bendi gereğince kaldırılması yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353-(1)-a-6 maddesi uyarınca KABULÜ ile Dörtyol İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/228 Esas 2018/24 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın esası hakkında yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Peşin alınan istinaf karar harcının talebi halinde yatıran tarafa İADESİNE,
4-İstinaf kanun yolu giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden kurulacak esasa ilişkin hükümde GÖZETİLMESİNE,
5-Kararın yerel mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere 16/05/2019 tarihinde karar verildi.

Başkan
33364

Üye
42161

Üye
107591

Katip
142501
¸

İŞÇİLİK ALACAKLARI İŞÇİNİN KIDEMİ, ÜCRETİ GİBİ ALACAKLAR, İŞVERENCE BİLİNDİĞİNDEN ALACAĞIN LİKİT OLDUĞU GÖZETİLEREK İCRA İNKAR TAZMİNATINA HÜKMEDİLMESİ GEREKTİĞİ

T.C.
Yargıtay
7. Hukuk Dairesi

Esas :2014/1976
Karar :2014/10474

1-Davacı vekili, Mersin 3.İcra Müdürlüğü’nün 2012/9378 sayılı takip dosyasında yapılan icra takibine davalı tarafın itiraz ettiğini, itiraz üzerine icra takibinin durduğunu öne sürerek haksız itirazın iptalini ve % 20’dan aşağı olmamak icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalılar vekilleri, ayrı ayrı davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.

Mahkemece, davacının 3 ay 19 günlük ücret ve diğer alacakları yönünden icra takibinin devamına karar vermek gerektiği, ancak davacının işe başvuru yaptığı tarihte davalı Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na bağlı Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nden ihale ile ‘’Personel Hizmet Alımı” işini alan taşeron alt işveren ‘’SFM Mühendislik …Ltd.Şti” unvanlı işveren yanında fiilen çalıştığı anlaşıldığından işe başlama başvurusunun samimi olmadığı, bu nedenle davacının işe başlatmama tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği, her ne kadar davacı ve davalı vekili tarafından icra inkar tazminatı talep edilmiş ise de; alacağın likit olmaması sebebiyle tarafların icra inkar tazminatı taleplerinin reddi gerektiği gerekçesiyle davanın, kısmen kabulüne; davalıların Mersin 3.İcra Müdürlüğünün 2012/9378 sayılı takip dosyasında yapmış oldukları itirazın kısmen iptali ile; takibinin 2.394, 09TL ‘’ 3 ay 19 günlük ücret ve diğer hak alacakları” yönünden devamına, 3.737, 20TL ‘’4 aylık iş güvencesi tazminatı” talebi yönünden takibin iptaline, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine, davacı ve davalıların icra inkar tazminatı taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

Taraflar arasında davacının işe iade başvurusunda samimi olup olmadığı ve işe başlatmama tazminatı hakkedip etmediği hususu uyuşmazlık konusudur.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesinin beşinci fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. Aksi halde işverence yapılan feshi geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. İşveren işe iade için başvuran işçiyi (1) ay içinde işe başlatma zorundadır. Aksi halde en az dört, en fazla sekiz aylık ücret tutarında belirlenen iş güvencesi tazminatıyla boşta geçen süreye ait en çok dört aya kadar ücret ve diğer hakları işçiye ödemek zorundadır.

İşçinin iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte ise başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerinde işe başlamamış olması halinde işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 Sayılı Yasa’nın 21. maddesinin beşinci fıkrasına göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanana işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir.

İşverenin de işçinin işe başlama isteğinin kabul edildiğini (1) ay içinde işçiye bildirmesi gerekir. İşçinin işe iade sonrasında başvurusuna rağmen işe başlatılmaması halinde, işe başlatılmayacağını sözlü ya da eylemli olarak açıklandığı tarihte veya bir aylık başlatma süresinin sonunda iş sözleşmesi işverence feshedilmiş sayılır.

Somut olayda; dosya içeriğinden, davacının davalılar aleyhine Mersin 1.İş Mahkemesi’nde açtığı işe iade davasında davacının davalı Mersin Bü-yükşehir İmar İnşaat Ticaret A.Ş.’ de işe iadesine 4 aylık ücret tutarında işe başlatmama tazminatı ve en çok 4 aya kadar boşta geçen süre alacağından her iki davalının da sorumlu tutulmasına karar verildiği, kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 11/06/2012 tarih 2012/18153 E-2012/20108K sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği Yargıtay Kararı’nın 27.07.2012 tarihinde davacı vekiline tebliği üzerine davacı vekilince aynı tarihte ve süresinde davalılardan Mersin Büyükşehir İmar İnşaat Ticaret A.Ş’ ye başvurularak davacının eski işine iadesinin sağlanmasının istendiği ancak davacının bir aylık yasal süresi içerisinde işveren tarafından işe başlatılmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davacı tarafından yöntemine uygun ve süresinde işe iade başvurusunda bulunulmasına rağmen işveren tarafından davacının süresinde işe başlatılmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda da açıklandığı üzere işçinin işe başvurusunda samimi olup olmadığının değerlendirilebilmesi için öncelikle işçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından işverence işe davet edilmiş olması gerekir.

İşverence işe davet edilmeyen işçinin bu aşamada gerçek amacının ne olduğunun araştırılması sonuca etkili değildir. Mahkemece, davacının işe başlatmama tazminatı, isteme koşullarının oluşuğu gözetilmeden verilen karar isabetsizdir.

2- taraflar arasında işçilik alacaklarıyla ilgili olarak yapılmış olan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında da uyuşmazlık bulunmaktadır.

İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmesi şartıyla borç miktarının Yasada gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilir. İcra inkar tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Özellikle, işçini kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlardır. 4857 Yasa’nın 8. ve 28. maddelerinin, işverene bu gibi konularda belge düzenleme yükünü yüklediği de gözden uzak tutulmamalıdır, ancak, hak tartışmalı ise icra inkar tazminatına hükmedilemez (Yargıtay HGK.4.3.2009 gün 2009/9-57 E, 2009/110 K).

Borçlu belirli bir alacak için yapılan icra takibinde borcun bir kısmına itiraz etmek istediğinde, itiraz ettiği kısmı açıkça göstermek zorundadır. Borçlu buna uymaz ve borcun tamamına itiraz ederse, itirazın iptali davası sonucunda borçlu olduğu miktar bakımından icra inkar tazminatı ödemekle yükümlüdür.

Alacağın likit olması şartıyla, itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkar tazminatına hükmedilmelidir.

İcra inkar tazminatı, asıl alacak bakımından söz konusu olur. İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkar tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir.

İcra takibinde işlemiş faiz için de takip tarihinden itibaren faiz talep edilmiş olması durumunda, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi, faize faiz yürütülmesi anlamına gelir ki, Borçlar Kanununun 104/ son maddesi ile 3095 Sayılı Yasa’nın 3. maddesi uyarınca faize faiz yürütülmesi mümkün olmaz. Bu halde, asıl alacak bakımından takip tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmelidir.

Somut olayda işçinin kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlar olduğundan alacağın likit olmadığından söz edilemez.

Hal böyle olunca İİK 67. maddesinde değişiklik yapan 6352 sayılı Yasanın değişikliğe ilişkin maddesi Resmi Gazete’de yayımlandığı 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği ve İİK’nin 67/2. maddesindeki düzenleme emredici olup kamu düzenini ilgilendirdiğinden yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal etkisini göstereceğinden tamamlanmamış tüm hukuki durumlara uygulanması gerekeceği dikkate alındığında, davacı yararına % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, alacağın likit olmadığı gerekçesiyle icra inkar tazminatına hükmedilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harçlarının davalılara yükletilmesine, 12/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Exit mobile version