KARŞILIKSIZ ÇEK DÜZENLEME- GÖREVSİZLİK KARARI

T.C
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. CEZA DAİRESİ
ESAS NO: 2017/3793
KARAR NO : 2017/2435
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ  : Marmaris İcra Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 13/09/2017
NUMARASI : 2016/332 (E) ve 2017/271 (K)
SUÇ : Karşılıksız Çek Düzenlemek
SUÇ TARİHİ : 20/07/2016
HÜKÜM : Şikayetin reddi
İSTİNAF BAŞVURUSUNDA
BULUNAN : Müşteki vekili, 18/09/2017;
İlk derece mahkemesince verilen hükme karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelenip görüşüldü;
Davaya konu çekin 20/07/2016 tarihinde bankaya ibraz edildiği ve karşılığının bulunmadığı anlaşılmıştır.
20/07/2016 tarihinde yürürlükte bulunan 6273 sayılı Kanunla değişik 5941 sayılı Çek Kanununun 5/1. maddesinde, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılması halinde, altı ay içinde hamilin talepte bulunması üzerine, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi hakkında çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da çek hesabı sahibinin yahut talepte bulunanın yerleşim yeri Cumhuriyet Savcısı tarafından her bir çekle ilgili olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verileceği hükme bağlanmıştır.
Bu düzenlemeye göre, şikayet süresi altı ay olup idari yaptırım kararını verecek makam da Cumhuriyet Savcılığıdır.
5941 sayılı Çek Kanunun 5/1. maddesi 09/08/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanunun 63. maddesi ile değiştirilmiş olup bu değişiklik ile eylem suç olarak nitelendirilmiş ve şikayet süresi de üç aya indirilerek davanın icra mahkemelerinde görüleceği belirtilmiştir.
Bu düzenlemeler gözetildiğinde, 09/08/2016 tarihinden önce karşılıksız çıkan çeklerden dolayı icra mahkemelerinin görevli olmadığı, yetkili ve görevli makamın ilgili Cumhuriyet Savcılığı olduğu açıkça görülmektedir.
Her ne kadar 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 24. maddesinde, kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde mahkeme tarafından idari yaptırım kararı verileceği düzenlenmiş ise de, bu durum suç teşkil eden bir eylemin toplanan delillere göre kabahat niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde uygulanabileceğinden, incelemeye konu olayda eylemin başından beri suç teşkil etmemesi, kabahat niteliğinde olması karşısında bu hükmün uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
Sanığa isnat edilen eylemin, çekin karşılıksız çıktığı tarihte idari yaptırım gerektirmesi nedeniyle mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken şikayet süresi geçtiğinden bahisle şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmesi;
Hukuka aykırı, müşteki vekilinin istinaf iddiaları bu itibarla yerinde görülmekle, hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 289/1-d ve 280/1-b maddeleri uyarınca BOZULMASINA, dosyanın hükmü veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kesin olmak üzere 18/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
     Başkan                                                      Üye                                                     Üye
Cengiz ÇOBAN                                Birol DİNLER                                         Ömer ŞEN
      e-imza                                               e-imza                                                      e-imza

İCRA KEFALETİ- KEFALET SÖZLEŞMESİNDE BORÇ MİKTARININ EL YAZISIYLA YAZILMAMASI-KEFALET SÖZLEŞMESİNİN GEÇERSİZLİĞİ

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/3711
KARAR NO : 2018/699

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

 

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KAHRAMANMARAŞ 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2017
NUMARASI : 2016/41 – 2017/176
DAVACI : S C
(İstinaf talebinde bulunan)
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI : M İNŞ PET TİC LTD ŞTİ
(İstinaf talebinde bulunan) Hoca Bulvarı Maraşhan Sitesi B Bl Kat 5 Onikişubat/ K.MARAŞ
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kefalet akdinden kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 04/04/2018

Taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine dairemize gelen dosya incelendi;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, Davalı şirket tarafından dava dışı …..İnş.Malz.Demir Çelik Müh.San Tic Ltd Şti, Adem , Servet  ve İbrahim  aleyhine K.Maraş 3.İcra Müdürlüğünün 2015/6991 E sayılı takip dosyası ile 440.000,00 TL lik icra takibine başlanıldığını alacaklı tarafça borcun tahsili amacıyla müteselsil borçlulardan Adem ‘e müracaat edilmesi üzerine müvekkilinin matbu evrak üzerinde 03.08.2015 tarihinde icra kefili sıfatıyla icra taahhütnamesi imzaladığını, taahhüt tutanağının kefil sıfatıyla imzalanmasının kefil sorumluluğu doğurmayacağını, taahhütnamede kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihinin müvekkilinin el yazısı ile yazılmadığını, bu haliyle tutanağın 6098 Sayılı TBK’nun 583.maddesine uygun olmadığını belirterek davanın kabulü ile müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf, açılan davanın reddini istemiştir.

Mahkeme, dosyada bulunan ve icra müdürlüğü önünde verilen icra kefalet sözleşmesinin incelenmesinde davacının kefil olarak sözleşmeye imza attığı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun kefalete ilişkin hükümlerinde, kefil olarak sözleşmeye imza atan şahsın sorumluluk miktarının kefilin el yazısı ile belirtilmesi ve bu hususun kefil tarafından ıslak imzalı olarak imzalanması gerektiği ve kefalet sözleşmesinin yapıldığı sırada kefilin evli olması durumunda en geç sözleşme imzalanana kadar eşin kefalete ilişkin rızasının alınması gerektiğine yer verildiği, İcra dairesi önünde verilen kefaletinde kural olarak TBK’nun 581 ve devamı maddelerine tabi olduğu, icra dairesi önünde verilen kefalet kanun gereğince müteselsil kefalet olduğu, bu hususlar ve icra dairesi önünde yapılan icra kefaleti sözleşmesi dikkate alındığında dava konusu kefalet sözleşmesi geçerli olmadığından davanın kabulüne, davacının borçlu olmadığının tespitine ancak kötü niyet tazminatının reddine karar vermiştir.

Karara karşı davacı taraf istinaf başvurunda bulunarak; davalı alacaklının kötü niyetli olduğunu yasada aranan tüm şartların yerine gelmesine rağmen icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin yerinde olmadığını kararın kaldırılarak taleplerinin tam kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

Karara karşı davalı taraf istinaf başvurunda bulunarak; mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemelerine ait olmadığını ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, taraflar arasında usulüne uygun yapılan bir icra kefaletnamesi olduğunu ve davacının kefil olduğu borç itibariyle hukuki sorumluluğunun olduğunu, ayrıca mahkeme davacı lehine maktu vekalet ücreti hükmetmesi gerekirken nispi vekalet ücreti hükmetmesinin hatalı olduğunu, bu nedenlerle mahkeme kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

Dosya istinaf sebepleri ile birlikte HMK’nun 355. maddesi çerçevesinde incelenmiş ve kararın, dava dayanağı icra kefalet senedinin TBK nun 583/1. Maddesinde belirtilen unsurların el yazısı ile yazılmasının zorunluluğu bakımından istenilen şekil şartlarını taşımadığı ve 584. Maddeye göre zorunlu olan eşin rızasının da bulunmadığı belirlenerek mahkemece, dosyada bulunan delillerin takdirinde hata yapılmadan iddia ve savunma ile birlikte hukuka uygun şekilde değerlendirilmek suretiyle dairemizce de benimsenen yasal ve hukuksal gerekçelere ve maddi delillere dayandırılarak verilmiş olduğu anlaşılmakla, kefalet akdinin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, ancak takip esnasında oluşan kefillik durumu nedeniyle takibe dahil edilmesi halinin varlığı kötü niyeti ortaya koymayacağından şartları oluşmadığından kötüniyet tazminat talebinin ise reddine dair usul ve yasaya uygun olan karara karşı tüm istinaf sebepleri yerinde bulunmadığından aşağıda hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklanan nedenlerle;
1-Kahramanmaraş 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/41 Esas ve 2017/176 sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 30.056,00-TL nispi karar harcından, peşin alınan 7.522,00-TL harç düşüldükten sonra kalan 22.534,00-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacıdan yeterince harç alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 361. Maddesi gereğince tebliğden itibaren iki hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 04/04/2018

Başkan Üye Üye Katip
29297 41382 95144 128473
¸e-imzalı ¸e-imzalı ¸e-imzalı ¸e-imzalı

 

GÖTÜRÜ USULÜ BORÇ- İLAMDAN KAYNAKLANAN PARA BORCUNU TAKİPTEN ÖNCE ÖDEYEN BORÇLUNUN ALACAKLIYA BİLDİRİLMESİ GEREKİR

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/1042
KARAR NO : 2018/2298

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. İCRA HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2018
NUMARASI : 2017/1247 Esas, 2018/309 Karar
DAVACI (BORÇLU) : U. B. PREF TEKSTİL TURİZM SAN TİC A.Ş –
DAVALI (ALACAKLI) : H.O..
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVANIN KONUSU : İcra Emrine İtiraz
KARAR TARİHİ : 05/11/2018
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/11/2018

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının süresi içinde istinaf yolu ile incelenmesi davalı (alacaklı) vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahalinden gönderilmiş olmakla;

Davacı (borçlu) vekilinin dava dilekçesi ile, Şanlıurfa 1.İş Mahkemesinin 2017/212 Esas, 2017/591 karar sayılı kararı ile müvekkili aleyhine karar verildiğini, alacaklı taraf ile haricen anlaşarak dava konusu borcu ve işlemiş faizlerini alacaklı vekilinin hesabına 30/11/2017 tarihinde 82.428,38 TL olarak ödediklerini, alacaklının Şanlıurfa 1. İş Mahkemesinin kararına dayanarak ilamlı icra takibi başlattığını, takibin dürüstlük ilkesine aykırı olduğunu, bu nedenle icranın 82.428,38 TL yönünden itfa sebebiyle geri bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği,
Davalı (alacaklı) vekilinin cevap dilekçesi ile, icra takibinin geçici olarak tedbiren durdurulması kararının taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğunu, davacı tarafın talebinin dikkate alınarak, 82.428,38 TL yönünden takibin durdurulmasına, bakiye alacak yönünden takibin devamına karar verilmesi gerektiğini, kısmi ödemenin taraflarına bildirilmediğini, dava tarihiyle yapılan ödemeden haberdar olduklarını, davacının icra takibine kendisinin sebebiyet verdiğini, takibin bakiye alacak miktarı olan 18.620,18 TL yönünden devamına karar verilmesini talep ettiği,

İlk derece mahkemesince, Garanti Bankasına yazılan 24/01/2018 tarihli müzekkeye verilen cevabi yazıda, davacı şirketin hesap hareketlerinin incelenmesinde; 30/11/2017 tarihinde “Selim Hartavi Ş.urfa 2.İş Mahk. 2017/212 Esas” açıklamasıyla 82.428,38 TL’lik ödemenin yapıldığı, borç davacı (borçlu) tarafından ödendiği gerekçesiyle itirazın kabulü ile, Şanlıurfa 3.İcra müdürlüğünün 2017/16860 esas sayılı takip dosyasının ifta sebebiyle 82.428,38 TL yönünden İİK’nun 33.maddesi gereğince icranın geri bırakılmasına karar verildiği,
Davacı (borçlu) vekilinin 21/03/2018 tarihli tavzih talebi ile, mahkeme kararına rağmen alacaklı tarafın takip talebini yapabileceği rakam hüküm fıkrasında gösterilmediğinden icra müdürlüğünün yaptığı dosya kapak hesabında hataya düştüğünü, mahkemece hüküm fıkrasının tavzihi (açıklaması) ile alacaklı tarafın 82.428,38 TL ödeme yapıldıktan sonra kalan ve takip talebinde bulunabileceği alacak miktarının kararda gösterilmesini talep ettiği,

İlk derece mahkemesinin 22/03/2018 tarihli tavzih kararı ile, Tavzih talebinin kabulü ile, icra takibinin; takipten önce ödenen 82.428,38 TL’nin TBK 100 vd. maddeleri gereği öncelikle faiz ve asıl alacağın ferisi niteliğindeki alacaklara mahsubuyla takibin 6.784,92 TL Destekten Yoksun Kalma Tazminatı ana para alacağı yönünden devamına karar verdiği,

Davalı (alacaklı) vekilinin istinafa başvuru dilekçesi ile, özetle yerel mahkeme asıl kararı yönünden cevap dilekçesini tekrar ile, tavzih kararı yönünden yerel mahkemenin davacı yanın talebini aynen asıl kararının hüküm fıkrasında açıkladığını, tavzih kararının taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğunu, ayrıca asıl kararda muğlaklık bulunmadığını, davacı tarafça 21/03/2018 tarihinde 18.964,64 TL yatırıldığını, yerel mahkeme kararının infaz edildiğini, tavzih kararı ile hüküm fıkrasının değiştirilemeyeceğini, ancak yerel mahkemece tavzih yolu ile yeni hüküm kurulduğunu, usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının ve tavzih kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği,

Somut olayda, Davalı (alacaklı) tarafça davacı (borçlu) aleyhine Şanlıurfa 3.İcra müdürlüğünün 2017/16860 esas sayılı icra dosyasıyla ilamlı icra takibi başlatıldığı, takibin dayanağının Şanlıurfa 1.İş Mahkemesinin 2017/212 Esas, 2017/591 karar sayılı kararı olduğu, icra dosyasında davacı (borçlu) adına çıkartılan icra emri tebligatının 07/12/2017 tarihinde tebliğ edildiği, söz konusu davada yerel mahkemece öncelikle, ödenen para alacaklıya bildirilmediğinden temerrütün hangi tarihte oluştuğunun tespiti ile, ödenen paranın takip tarihi itibarıyla icra emirine etkisinin ve hangi kalemlere ilişkin ve miktarlar üzerinden icranın geri bırakılmasını sağladığının net olarak bilirkişi incelemesi ile tespiti ve buna bağlı olarak tarafların delillerinin değerlendirilerek sonucuna göre önceki karar ile bağlı kalmaksızın yeniden bir karar verilmesi için HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince dosyanın esası incelenmeden ilk derece mahkemesi kararının ve tavzih kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM :
1-HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince;
ŞANLIURFA 1. İCRA HUKUK MAHKEMESİ’nin 2017/1247 Esas, 2018/309 Karar sayılı ve 19/02/2018 tarihli kararının ve 22/03/2018 tarihli tavzih kararının KALDIRILMASINA,
2- Davanın yeniden görülmesi ve önceki kararla bağlı kalmaksızın ödenen para alacaklıya bildirilmediğinden temerrütün hangi tarihte oluştuğunun tespiti ile, ödenen paranın takip tarihi itibarıyla icra emirine etkisinin ve hangi kalemlere ilişkin ve miktarlar üzerinden icranın geri bırakılmasını sağladığının net olarak bilirkişi incelemesi ile tespiti ve buna bağlı olarak tarafların delillerinin değerlendirilerek sonucuna göre yeniden hüküm kurulması için dosyanın ŞANLIURFA 1. İCRA HUKUK MAHKEMESİ’ne gönderilmesine,
3-Peşin alınan istinaf harcının mahsup ve yeterliliğine,
4-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu tarafların yokluğunda HMK353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 05/11/2018

Başkan Üye Üye Katip
38110 36097 41846 133804
E-İmzalı E-İmzalı E-İmzalı E-İmzalı

DAVANIN TARAFI OLMAYAN KİŞİNİN FERAGAT BEYANI

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/478
KARAR NO : 2018/247

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2017
NUMARASI : 2017/2 – 2017/718
DAVACILAR : 1 -H. B.
: 2 -M. S..
: 3 -N. B.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI : 1 -M. A. –
DAVALI : 2 -ÖZEL. Ş. HASTAHANESİ
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 15/02/2018

Davacılar ve davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili N. B.nın 30.04.2012 tarihinde doğum yapmak üzere Özel Ş. Hastanesi doğum ünitesine yatırıldığını, daha önceden belirlenenin aksine normal doğum yaptırıldığını, bu esnada küçük M.S. B.’nın sağ kolunun çekilip zorlanarak çıkartılması nedeniyle 5 adet sinir damarının koptuğunu ve küçüğün ömür boyu sakatlık durumunun meydana geldiğini, davalıların meydana gelen olay nedeniyle kusurlu olduklarını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla M. S. için 10.000 TL maddi 150.000 TL manevi, H. için 75.000 TL manevi ve N. için 75.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkeme, HMK.307.ve devamı maddeleri gereğince feragat nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili ve davalı M.A.vekili karara karşı istinaf talebinde bulunmuştur.
İstinaf başvurusunda bulunan davacılar vekili dilekçesinde özetle; Mahkeme tarafından verilen kararın usul ve aykırı olduğunu, davacılar tarafından sunulan herhangi bir feragat dilekçesi bulunmadığını, mahkeme tarafından İbrahim Celal Ş. imzalı feragat dilekçesinin bu davayla ilgisinin bulunmadığını, mahkeme tarafından sehven davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, bu nedenle mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı M. A. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının müvekkil lehine ortadan kaldırılması gerektiğini, davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği ancak mahkeme müvekkil lehine nispi vekalet ücretine hükmettiğini, bu nedenle mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı HMK nın 307. Maddesinde Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tarif edilmiştir. 309. Madde de ise feragatın şekli düzenlenmiş ve anılan madde de feragat dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılması gerektiği belirlenmiştir. Feragatın hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Feragat ancak kayıtsız ve şartsız olmalıdır. Feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabildiği gibi yapılması halinde Feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur ve ancak irade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.
Ancak davadan feragat sadece davacı olarak yer alan asil veya yasal temsilcisi tarafından kimlik tespiti yapılmak suretiyle, vekil tarafından ise ferağata ilişkin özel yetkisi olmak kaydıyla beyanı ve ya dilekçesi alınmak suretiyle yapılabilir.
Somut olay da, davacı olarak yer alan asiller veya vekillerine ait bir feragat dilekçesi ve beyanı bulunmamaktadır. Kararın gerekçesi olan dosyada ki ferağat dilekçesi davacı sıfatı ile imzalayan İbrahim Celal Ş. e aittir. Dolayısıyla davada davacıların davadan ferağatleri söz konusu değildir. Davanın bu şekilde sonuçlanması dosyaya yanlışlıkla giren ferağat dilekçesine bu davanın esas numarasının yazılmış olmasından kaynaklanmıştır. Kararın maddi bir hataya dayandığı anlaşılmakla davacıların istinaf talebi kabul edilerek, yargılamaya kaldığı yerden devam edilmesi için kararın kaldırılması yönünde aşağıda karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/2 Esas ve 2017/718 sayılı ilamının usul ve yasaya aykırı olduğundan, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve yargılamanın kaldığı yerden devam etmesi için dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Karar sonucuna göre davalı tarafın istinaf talebinin değerlendirilmesine yer olmadığına,
3-Davacılar vekili ve davalı M.A. vekilinden alınan 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde kendilerine iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/1-a. Maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/02/2018

29297 41382 95144 128473
¸e-imzalı ¸e-imzalı ¸e-imzalı ¸e-imzalı

 

ELEKTRİK ÇARPMASI -ESTETİK AMELİYAT GİDERLERİ- KUVVETLİ AKIM TESİSLERİ

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2016/6
KARAR NO : 2016/6

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : SAİT IŞIK (30220)
ÜYE : CANER EROKTAY (40995)
ÜYE : MEHMET ÇOBAN (41963)
KATİP :MEHMET ÖZKAYA (159892)
DAVACILAR : S S
VEKİLİ : Av.SELİM HARTAVİ – ŞANLIURFA
DAVALI : DİCLE ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş. –
DAVANIN KONUSU : TAZMİNAT
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 07.12.2016

TARAFLARIN DAVA VE CEVAP DİLEKÇELERİNİN ÖZETİ;
Davacı vekili 08/06/2012 tarihli dilekçesinde özetle; S S’nin 30/06/2011 tarihinde balkon temizliği yaparken elektrik akımına kapılarak ağır yaralandığı ve sürekli sakat kaldığını, olayın davalı kurumun kusurundan meydana geldiğini, davalı şirketin her türlü önlemi alması gerektiğini, kusursuz sorumluluğu olduğunu, Şanlıurfa Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 06/02/2012 tarih ve 2012/266 sayılı raporuna göre % 58 oranında kesin kalıcı sakatlığının bulunduğunu, estetik ameliyat bedelinin de maddi tazminat kapsamında değerlendirilerek, tüm tedavi masraflarıyla % 58 uzuv kaybı ve sürekli iş göremezlik durumu da nazara alınarak şimdilik 25.000,00 TL tazminat istediklerini, davacı S ile diğer davacıların manevi tazminat haklarının oluğunu belirterek S. S.için estetik ameliyat gideri normal tedavi masraflarıyla, sürekli sakatlık iş göremezlik nedenleriyle 25.000,00 TL maddi tazminat 15.000,00 TL manevi tazminat H. S., H. S., F. Ç. için 75.000,00 ‘er TL manevi tazminat olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 400.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımından reddi gerektiği, müvekkilinin kusur ve sorumluluğu bulunmadığı, olayın kazazedenin kusurundan meydana geldiği, Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasında kurumun kusurlu olmadığının belirtildiği, anne, babasının bakım ve özen sorumluluğu gözetilerek kusur oranının ayrıca tespit edilmesi gerektiğini, sadece ek tedavi giderlerinin istenebileceğini, diğer tedavi giderinin ve manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ;
İlk Derece Mahkemesi 03.10.2016 tarih 2012/324 Esas 2016/679 sayılı kararı ile yapmış olduğu yargılama sonucunda davacıların maddi tazminat talebinin kabulü ile 66.574,82 TL nakdi tazminatın dava tarihi olan 08.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan alınarak davacılara verilmesine.
Davacıların manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile, 15.000,00 TL (S. S. için 6.000,00 TL, H. S. için 3.000,00 TL, H. S. için 3.000,00 TL, F. Ç. için 3.000,00 TL olmak üzere) manevi tazminatın dava tarihi olan 08/06/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak, davacılara verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacıların 360.000,00 TL tutarındaki manevi tazminat talebinin reddine, karar verildiği anlaşılmıştır.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili 27.10.2016 havale tarihli istinaf dilekçesinde meydana gelen kaza nedeniyle müvekkillerinin bir kusurunun olmadığını olayın tamamen davacı S. S.’nin kusuru nedeniyle meydana geldiğini, nedensellik bağının bulunmadığı ayrıca takdir edilen maddi ve manevi tazminat miktarının yüksek olduğundan bahisle kararın bozulmasını talep ettikleri anlaşılmıştır.
Davacılar vekili 09.11.2016 tarihli sistem üzerinden göndermiş olduğu istinaf dilekçesinde davalı tarafın yargılama aşamasında kusur raporunun kendisine tebliğ edilmesine rağmen süresinde itirazda bulunmadığı, bu nedenle sonradan bildirmiş oldukları itiraz dilekçelerine muvafakat etmediklerini,mahkemece estetik ameliyat giderleri yönünden olumlu yada olumsuz bir hüküm kurulmadığı, aktüerya bilirkişisinin raporunun yeterli olmadığı, mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının çok düşük olduğu, yargılama giderinin dağılımı hakkaniyete uygun olmadığından bahisle kararın bozulmasını talep ettikleri anlaşılmıştır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE :

Dava kusursuz sorumluluğa dayalı maddi ve manevi tazminat davasıdır. Dosya içerisinde bulunan tüm bilgi ve belgeler, doktor raporları, hastane evrakları, keşif, bilirkişi raporları,Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyası birlikte değerlendirildiğinde mahkemece bir kısım delillerin hiç toplanmadığı, gerekçelendirilmediği gibi raporlar arasındaki çelişkilerin de giderilmediği ve taraf teşkilinin sağlanmadığı,buna mukabil eksik inceleme ile hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK 353/1-a bendi 6.fıkrasında mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde a bendi gereği kararı kaldırarak dosyayı kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verileceği düzenlenmiştir..Mahkeme esasa etkili delilleri toplamadan ve topladığı delilerden hangisine üstünlük tanıdığını gerekçeli kararında tartışmadan,tarafların her bir talebi yönünden ayrı ayrı hüküm kurmadan,resen araştırma ilkesinin uygulandığı kamu düzenini ilgilendiren taraf teşkili sağlanmadan karar vermiş olması halinde de 6. fıkranın uygulanması uygun düşecektir.İncelemesi yapılan dosyada;
1-Davacı S. S.’nin dava açıldığında 18 yaşından küçük olduğu,bu nedenle davacı babası tarafından velayeten dava açıldığı,yargılama sırasında davacı S.’nın 18 yaşını doldurmasına rağmen taraf teşkili sağlanması yönünden davacının duruşmaya çağrılması gerekirse kendisini vekil ile temsil ettirmesi için süre verilmesi gerektiği,
2-Davacılar dava dilekçesinde maddi tazminat kapsamında açıkça estetik ameliyat gideri talep ettikleri, mahkeme bu talep yönünden delil toplanmadığı gibi alınan bilirkişi raporlarında da bu hususa hiç değinilmediği, gerekçeli kararda da tartışılmadığı gibi bu talep yönünden olumlu yada olumsuz bir karar verilmediği, estetik ameliyat giderleri yönünden tüm deliller toplanmalı, toplanan deliller ile birlikte işin uzmanı plastik cerrahi uzmanından, davacı S. da oluşan yanıkların estetik ameliyat gerektirip gerektirmediği, gerektiriyorsa tedavi masraflarının ne kadar olacağı yönünden denetime elverişli rapor alınması gerektiği,
3-Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyasından alınan kusur raporunda bilirkişinin davalı kurumun herhangi bir kusurunun bulunmadığını tespit ettiği,bu nedenle soruşturma yönünden takipsizlik kararı verildiği, mahkemece yargılama sırasında olay yerinde yapılan keşif sonucunda alınan kusur raporunda ise davalı tarafın % 20 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, her iki rapor arasında çelişki olduğu bu çelişkinin mahkemece giderilmediği,hükme esas alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamı, tarafların iddia ve itirazları ile ilgili yönetmeliğin olaya tatbiki yönünden değerlendirildiğinde, hükme esas alınabilecek nitelikte ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmaktadır.Mahkemece,Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği gereği oluşturulacak alanında uzman, mümkünse üniversite öğretim elemanlarından seçilecek 3’lü bilirkişi heyetinden yerinde keşif yapılarak yeniden rapor alınmak suretiyle ilgili yönetmelik hükümleri değerlendirilerek temas olmadan elektrik çarpması olayının yaşanıp yaşanamayacağı, olayın meydana geldiği binanın etrafındaki direklerde yüksek gerilim ve yaklaşma mesafesi ile ilgili uyarı levhası bulunup bulunmadığı, söz konusu enerji nakil hattının binaya olan mesafesi, ilgili yönetmeliğe göre, davalı elektrik şirketi yönünden bir ihlal söz konusu olmasa dahi ağır özen yükümlüğü gereği meydana gelen olayda sorumlu tutulup tutulamayacağı, bu özellikleri taşıyan bir tesisin meskun mahalde bulunup bulunamayacağı da değerlendirilmek suretiyle denetimine elverişli bilirkişi raporu alınmak suretiyle hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verildiği kanaatine varılarak,mahkemenin kararının kaldırılıp dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince; Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03.10.2016 tarih 2012/324 Esas 2016/679 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verildiğinden Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03.10.2016 tarih 2012/324 Esas 2016/679 sayılı dosyasının mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda tarafların yokluğunda HMK 353. maddesi gereği kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 07.12.2016

Sait IŞIK
Başkan
30220

Caner EROKTAY
Üye
40995

Mehmet ÇOBAN
Üye
41963

Mehmet ÖZKAYA
Katip
159892

İŞ KAZASI – TAZMİNAT – İBRANAMENİN GEÇERSİZLİĞİ

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
10. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO :2017/1660
KARAR NO :2018/686

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :ŞANLIURFA 1. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ :15.02.2017
NUMARASI :2012/1062 Esas – 2017/141 Karar
DAVACILAR :Z.K
VEKİLLERİ :Av. SELİM HARTAVİ
DAVALILAR :1-….. İNŞAAT VE TİCARET AŞ –
:2-…. MÜHENDİSLİK İNŞAAT VE TİCARET LTD ŞTİ .
:3-M.T.E
:4-N. K.
:5-R.U.

DAVANIN KONUSU :Tazminat

Yukarıda belirtilen kararın istinaf kanun yoluyla incelenmesini davacılar vekilinin yasal süre içerisinde istemesi üzerine, Hakim Abdullah Bilgiç tarafından düzenlenen rapor ile dosyadaki tutanak ve belgeler okunduktan sonra gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili, 15.03.2004 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu davacılar murisi Ömer K.’ın vefat etmesi nedeniyle davacılardan eşi Zeliha K. için 3.000,00 TL, çocukları Betül ve Ayşe için ayrı ayrı 1.000,00’er TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, 15.08.2005 tarihli ibraname/feragatname nedeniyle karşılanmayan maddi zarar olmadığı gerekçesiyle “davanın reddine” karar vermiştir.
Davalı vekili, duruşma istemli olarak, davada feragatın söz konusu olmadığını, davacı Zeliha’nın evlenme ihtimalinin AYİM’e göre %30 değil %17 olduğunu ve asgari ücretin eksik alınması nedeniyle aktüerya hesabının yanlış yapıldığını istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
İstinaf başvuru sebepleri ile kamu düzeni çerçevesinde Daire önüne gelen uyuşmazlık; aktüerya hesabının doğru ve açık olup/olmadığının belirlenmesine yöneliktir.
Yapılan inceleme sonunda;
Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğini yitiren kimse ile desteğin, yani ölenin, yaşamaları olası süre içerisinde, ölen desteğin çalışarak sağlayabileceği gelir ve kazancından ayırarak, yapabileceği yardım tutarının peşin ve toptan ödetilmesidir. Diğer bir deyişle desteğini yitiren kimsenin, ölümle sonuçlanan olaydan önceki sosyal ve ekonomik düzeyinin devamını sağlayacak bir paranın ödettirilmesidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.05.1984 Tarih, 1982/301 Esas ve 1982/619 Karar sayılı ilamı)
Tazminatın saptanmasında; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, PMF yaşam tablosuna göre bakiye ömrü, işgörebilirlik çağı, işgörmezlik ve karşılık kusur oranları, hak sahibi eşin evlenme ihtimali, haksahiplerinin gelirden çıkıp/çıkmadıkları, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarı; işçinin ve destek görenin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtayın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. (Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 03.10.2017 Tarih, 2016/4266 Esas ve 2017/7260 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda, davacı Z. K.’ın AYİM Tablosuna göre evlenme ihtimalinin %17 olmasına karşın %30 olarak alındığı, hak sahibi Ömer’e bağlanan ölüm gelirinin ilk peşin sermaye değerinin gösterildiği tablonun getirtilmemiş olduğu, diğer davacıların artışlı peşin sermaye değerlerine göre hesap yapıldığı anlaşılmaktadır.
Maddi tazminat hesap raporunun evlenme ihtimali ve ilk peşin sermaye değeri yönünden yukarıda açıklanan kriterleri taşımaması sebebiyle, mahkemece yapılması gereken; davaya konu iş kazası nedeniyle davacılara bağlanan ölüm gelirlerinin ilk peşin sermaye değerlerine ilişkin tüm tabloları getirtmek ve hesap raporunda kesinleşen diğer doneler esas alınarak, 15.08.2005 tarihli ibraname/feragatname belgesi dikkate alınmak suretiyle aktüerya hesabı yaptırmak ve buna göre karar verilmesi olup, bu yönde davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, HMK’nin 355. maddesinde, “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” Duruşma yapılmadan verilecek kararlar başlığını taşıyan 353. maddesinde, “(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir: …6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması…” düzenlemelerini içermektedir.
Tüm bu açıklamalara göre hakimin yukarıda açıklanan toplaması gereken delilleri toplamadan ve değerlendirmeden karar verdiği anlaşılmaktadır. Hakimin davanın çözümü için gerekli olan ve değerlendirmesi gereken deliller toplanmadan sonuca ulaşılması mümkün olmayıp, anılan delillerin 353/1-a-6. madde içerisinde olduğunun kabul edilmesi gerekir. Çünkü anılan düzenlemenin lafzi olarak anlaşılması ve yorumlanması halinde istinaf incelemesi bir denetim (kanun yolu) incelemesinden çıkacak ve bir nevi ilk derece yargılama mekanizması haline dönüşecektir. İstinaf kanun yolunda asıl olan denetim olup, bu kanun yolu, ilk derece aşamasında dosyanın taraflarının sunduğu ve hakimin resen toplaması gereken tüm delillerin toplanmış olması esasına dayalıdır. Delillerin tümünün toplanmamış olması, adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkının ihlalidir.
Bu çerçevede, usûl ekonomisi ilkesi, hukuki dinlenilme hakkının ihlaline neden olacak bir durumun söz konusu olmadığı ve HMK’nin 353. maddesinin açık hükmü dikkate alınarak istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istemine itibar edilmeyerek, yukarıda belirtilen eksiklikler ikmal edilerek kuşku ve duraksamaya yer olmayacak şekilde sonuca ulaşılması için HMK’nin 353/1-a maddesinin (6) numaralı alt bendi uyarınca davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabul edilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı;
1-)Davacılar vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile Şanlıurfa 1. Mahkemesinin 15.02.2017 Tarih ve 2012/1062 Esas – 2017/141 Karar sayılı kararının HMK’nin 353/1-a maddesinin (6) numaralı alt bendi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-)Açıklanan eksikliğin giderilmesi için davanın yeniden görülmesi açısından dosyanın Şanlıurfa 1. Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)İstinaf harcının istek halinde davacılara iadesine,
4-)İstinaf başvuru giderlerinin yeniden verilecek hükümde gözetilmesine,
5-)İstinaf bakiye gider avansının HMK’nin 333/1. maddesi uyarınca davacılara iadesine,
Dava dosyası üzerinden yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda oybirliği ile 22.03.2018 günü KESİN olarak karar verildi.GKYT:29.03.2018

Başkan-37550
¸e-imzalı
Üye-39811
¸e-imzalı
Üye-98070
¸e-imzalı
Katip-155153
¸e-imzalı

Exit mobile version