NİTELİKLİ KASTEN ÖLDÜRME SUÇU- ASGARİ TAHRİK İNDİRİMİ

T.C
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU

2019/597 E. , 2021/344 K.

“İçtihat Metni”

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 52-24

Sanık … hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonunda Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesince 25.03.2015 tarih ve 60-29 sayı ile; sanığın eyleminin kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK’nın 81/1, 53, 63 ve 54/1. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye hükmedilmiştir. Karar tarihi itibarıyla resen temyize tabi olan hükmün sanık müdafisi, Cumhuriyet savcısı ve katılanlar vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 18.09.2017 tarih ve 2516-2790 sayı ile;

“Mahkemenin 25.03.2015 tarihli kararının hüküm kısmının 8. bendinde ‘Suçun işleniş şekli ile mahkememizce alınan bir kısım tanık beyanları dikkate alındığında eylemin tek kişi tarafından işlenmediği düşünüldüğünden sanığın suç ortaklarının tespiti ve gereği için Yalvaç Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına’ denmesi karşısında;

Suç duyurusuna ve eksik soruşturmaya ilişkin evrak akıbetinin araştırılması, soruşturmanın devamı durumunda, sanık …’in hukuki durumunun da değişebileceği ihtimali karşısında makul bir süre beklenilerek, delil durumuna göre ilgili kişi ya da kişiler hakkında iddianame tanzimi yapılması hâlinde bu dava ile birleştirilerek, delillerin birlikte takdir ve tayin edilmesinde hukuki zorunluluk bulunması karşısında yazılı şekilde sanık hakkında hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş;

Daire Üyesi …; “…Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararın onanması gerektiği,” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

Bozmaya uyan Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesince, Yargıtay ilamında belirtilen araştırma yapıldıktan sonra 21.03.2018 tarih ve 52-24 sayı ile; sanığın kasten öldürme suçundan TCK’nın 81/1, 53, 63 ve 54/1. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye karar verilmiş, ceza miktarı yönünden resen temyize tabi olan hükmün sanık müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.05.2019 tarih ve 324-2876 sayı ile onanmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi…; “…Dosya kapsamında olay gün ve saatine ilişkin sanığın savunması dışında tek bir delil bulunmamaktadır. Sanığın savunmasının aksine, maktul ile sanık arasında, Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesinin kabul ettiği, sayın çoğunluk görüşünün de benimsediği şekli ile taraflar arasında rızai ilişkinin varlığı hâlinde, sanığın olay günü maktulü eşinin evde olmadığından bahisle çağırıp, henüz eve dahi girmeden, kayınpederine ait tüfek ile onu vurması, süreç içerisinde 7 kez ateş etmeye devam etmesi, sonra bıçaklaması, hatta ve hatta bıçak ile maktulün başını vücudundan ayırıp, bıçağı onun göğsüne saplar şekilde bırakması (ki, maktulün vücudundan elde edilen bu bıçak üzerinde sanığın da dahil hiçbir parmak izine rastlanılmaması da düşündürücü olmakla birlikte) ne şekilde açıklanabilecektir. Bu husus hayatın olağan akışına, insanın tabiatına da aykırı bir durumdur.

Sanığın maktul ile ilişkisinin rızai, ya da zora dayalı olduğuna ilişkin tam bir tespit yapmak dosya kapsamına göre mümkün değil iken, yerel mahkeme sanığın yaşadığı çevrenin sosyal ve psikolojik konum ve durumlarını hiç değerlendirilmeden, ortada gözüken şekle göre bir karar verilmiştir.

Ancak, ilişkinin rızai olmadığına ilişkin lehe de bir şüphe bulunmaktadır. Bu da, TCK’nın ‘şüpheden, sanık yararlanır’ genel prensibi çerçevesinde sanık lehine değerlendirilmeli ve 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 29. maddesi asgari dahi olsa, sanık lehine uygulanmalı düşüncesiyle kararın bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan yerel mahkeme hükmünün onanmasına ilişkin, sayın çoğunluk görüşüne muhalifim.” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.07.2019 tarih ve 41573 sayı ile;

“…Sanık lehine asgari oranda tahrik indirimi uygulanması gerektiği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 22.10.2019 tarih, 3288-4506 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve müzakere sırasında Ceza Genel Kurul Başkanınca yeniden belirlendiği şekliyle Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanık hakkında TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının,
2- Sanık hakkında TCK’nın 62. maddesi hükmünün uygulanmamasının isabetli olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Olay yeri inceleme tutanağında; 28.08.2012 tarihinde saat 22.45 sıralarında, … ili, Yalvaç ilçesi, Koruyaka köyünde bir kişinin öldürüldüğünün bildirilmesi üzerine olay yerine gidildiği, yapılan incelemede, maktulün cesedinin köy camisinin karşısındaki iki evin arasında bulunduğu, sanık …’ın ikamet ettiği evin arka kısmında maktul …’e ait cesedin sırtüstü yatar hâlde olduğu, cesedin başının boyundan omuz hizasına kadar düz bir şekilde kesilmiş olduğu, boyun kemiğinin düz ve dağılmamış olduğu, toprak zeminde yoğun kan birikintisinin bulunduğu, cesedin karın bölgesine bir bıçağın saplanmış olduğu, cesedin yakınında maktule ait cep telefonu ile maktule ait olduğu düşünülen 7,65 mm çapında fişek kullanan tabancanın bulunduğu, olay yerinde 9 adet boş av tüfeği kartuşu olduğu, bir ucu balkona bağlı 685 cm uzunluğunda urganın diğer ucunun serbest hâlde olduğu, maktulün başının köy meydanına sanık tarafından savrulduğu yerde bulunduğunun söylenmesi üzerine köy meydanına gelindiği, kesilmiş olan başın yanında kanlı av tüfeği kartuş tapasının bulunduğu, bu kartuşun yakın atış sonucu maktulün yüzüne saplandığı, kesilmiş baş yere atılınca da baştan ayrıldığının değerlendirildiği ifade edilerek, kesilmiş başın 8-10 metre kuzeydoğusunda üzerinde iki adet çalışır durumda kamera bulunan aydınlatma direğinin olduğu, bu direkteki kameralardan birinin köy meydanından geçen yolu, diğerinin de sanık …’in evine giden yolu kapsayacak şekilde kayıt yaptığı, kaydedilen görüntüler incelendiğinde, sanık…’ın saat 22.07’de maktul …’in başını sağ eline alıp, av tüfeğini de sol omzuna asarak köy kahvesinin önüne geldiği, maktulün başını kahvede bulunanlara doğru fırlatıp geldiği yoldan geri döndüğünün görüldüğü tespitlerine yer verildiği,
… Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğince düzenlenen 09.10.2012 tarihli raporda; olay yerinde bulunan 9 adet 12 kalibre av fişeği kartuşunun sanık …’in olayda kullandığını iddia edilen Üzümlü Efsane 4124-A marka av tüfeğinden atıldığının belirtildiği,
… Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen ekspertiz raporunda; sanık … ve maktul …’e ait svap örneklerinde atış artıklarına rastlandığının tespit edildiği, maktul …’e ve sanık … (Yıldırım) Yıldız’a ait cep telefonlarında bulunan fotoğrafların sayısal olarak işlenerek tab edildiği, fotoğraflarda sanığın kendi yatak odasında uyurken, yanında maktul olduğu hâlde maktul tarafından çekilmiş görüntülerin bulunduğu,
… Jandarma Kriminal Laboratuvarı Başkanlığınca düzenlenen 22.11.2012 tarihli uzmanlık raporunda; maktulün başının kesilmesinde kullanıldığı iddia edilen 11,5 cm uzunluğunda namluya, 13,7 cm uzunluğunda kabzaya sahip, namlusu açık durumda iken toplam uzunluğu 25,2 cm olan, namlusunun sırt kısmı küt ve meyilli, tek ağızlı, sivri uçlu çakı bıçağında mukayeseye elverişli vücut izi bulunamadığı, 27.11.2012 tarihli raporda ise suça konu bıçağın 6136 sayılı Kanun’a göre yasak olarak mütalaa edilemeyeceğinin bildirildiği,
Adli Tıp Kurumu … Grup Başkanlığınca düzenlenen 13.11.2012 tarihli otopsi raporunda; “Başı vücudundan ayrı hâlde olan, mevcut hâliyle 150 cm boyunda, yaklaşık 80-85 kg ağırlığında, 30-35 yaşlarında, kumral saçlı, sakallı, sünnetli erkek cesedinde, ölü katılığının devam ettiği, ölü lekelerinin vücudun arka kısımlarında bası görmeyen yerlerde açık renkte ve hafif şekilde oluştuğu görüldü. Baş uzunluğu 25 cm ölçüldü.
1- Sağ yanakta 10×6 cm’lik yıldızvari şekilli, av tüfeği saçma taneleri yarası,
2- Sağ uyluk 1/3 üst iç kısımda 8,5×8,5 cm’lik av tüfeği saçma taneleri toplu giriş yarası ve etrafında birkaç adet satellit giriş deliği,
3- 2 nolu yaranın hemen altında 5×5 cm’lik av tüfeği saçma taneleri toplu giriş yarası
4- Sol kasıkta 6,5×4 cm’lik av tüfeği saçma taneleri toplu giriş yarası,
5- 4 nolu yaranın 1 cm altında 5×4 cm’lik av tüfeği saçma taneleri toplu giriş yarası ve dış yan kısmında bir adet satellit giriş deliği,
6- Sırtta göğüs ortadan glutea alt kısımlara kadar olan bölgede ve sol bacak yaygın, av tüfeği saçma tanesi yaraları,
7- 6 noda tarif edilen bölge içerisinde 3 adet av tüfeği iri saçma tanesi giriş deliği, sağ kol iç ve dış yüzde birer adet av tüfeği iri saçma tanesi giriş ve çıkış deliği, sağ orta koltuk altı çizgisinde memenin 4 cm altında av tüfeği iri saçma tanesi giriş deliği,
8- Sağ lomber bölgede dışta 2 adet av tüfeği iri saçma tanesi sıyrığı,
9- Anüste av tüfeği saçma tanesi çıkış yaraları nedeniyle harabiyet ve etrafında çok sayıda av tüfeği saçma tanesi çıkış yarası olduğu görüldü.
A- Sternum üzerinde 0,8 cm’lik etrafı ekimozsuz bir açısı dar, diğer açısı geniş, kesici delici alet yarası,
B- Göbeğin 10 cm üzerinde 2 cm’lik etrafı ekimozsuz bir açısı dar, diğer açısı geniş, kesici delici alet yarası olduğu tespit edildi.
Kafatası boyun bölgesinden C6 omur seviyesinden dekapite haldeydi. Yara kenarlarında ekimoz, yara kenarlarında, boyun doku ve damarlarında doku çekilmeleri veya herhangi bir canlılık bulgusu olmadığı görüldü.
Cesette başkaca travmatik değişim görülmedi. Otopsi öncesinde cesedin çekilen grafilerinde göğüs, batın ve pelvis bölgesinde çok sayıda saçma tanesi ve birkaç tane iri saçma tanesine ait metalik cisim imajı olduğu görüldü.

28.08.2012 tarihinde başı kesilmiş hâlde bulunduğu bildirilen … oğlu 1977 doğumlu …’in cesedine 29.08.2012 günü Adli Tıp Kurumu … Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi Otopsi salonunda yapılan otopsiden, tetkiklerden ve adli tahkikat evrakından elde edilerek yukarıya kaydedilen bilgi ve bulgular dikkate alındığında;
1- Kimya İhtisas Dairesinin raporuna göre; kişinin kanında 91mg/dl (0,91 promil) etil alkol tespit edildiği, metanol tespit edilmediği, kanda yapılan uyutucu uyuşturucu analizinde aranan maddelerin bulunmadığı, safrada sistematiğimizdeki maddelerin tespit edilmediği,
2- Biyoloji İhtisas Dairesinin raporuna göre; …’e ait DNA incelemesinin tamamlandığı ve sonucun muhafaza altına alındığı,
3- Kişinin vücudunda sağ yanakta bir adet, kasıklarda birer adet ve vücut arka tarafında iki adet olmak üzere toplam beş atışla husulü mümkün av tüfeği saçma taneleri yaralanması mevcut olup, oluşturdukları yaralanmaların müstakilen ölüm meydana getirir nitelikte olduğu,
4- Vücudun arka tarafında tarif edilen iki atışla husulü mümkün av tüfeği saçma giriş yaralarının cilt ve cilt altı bulguları göz önüne alındığında, bu atışların 6 metre üzeri mesafeden yapılmış olduğu, her iki kasık bölgesinde tarif edilen av tüfeği saçma giriş yaralarının cilt ve cilt altı bulguları dikkate alındığında, bu atışların 1 metre mesafe içerisinden yapılmış olduğu, ancak bu yaraların giysili bölgede olması nedeniyle kesin atış mesafesi tayini için şahsın üzerinde bulunan kıyafetlerin atış mesafesi tayini açısından incelenmesinin uygun olacağı, sağ yanakta tarif edilen av tüfeği saçma giriş yarasının cilt ve cilt altı bulguları dikkate alındığında, bu atışın 1-2 metre mesafe içerisinden yapılmış olduğu,
5- Cesetten bir adet iri saçma tanesi (şevrotin), dokuz adet 3-4 mm ebadında saçma tanesi elde edildiği, ayrıca otopsi öncesinde ceset torbası içerisinden bir adet plastik tapa elde edildiği ve ilgili Cumhuriyet Savcısına teslim edildiği,
6- Cesetteki morfolojik değişiklikler, bulunduğu ortam, mevsim koşulları ve beden yapısı gibi muhtelif faktörlere göre değişiklik göstermekle birlikte, ölü muayenesinde tarif edilen ve otopsisinde tespit edilen bulgular birlikte değerlendirildiğinde kişinin ölümünün kesin olmamakla birlikte ölü muayene tarihi olan 29.08.2012 günü saat 04:30’dan önceki 6-8 saatlik zaman dilimi içerisinde meydana gelmiş olabileceği,
7- Cesette dekapitasyona ait boyun bölgesindeki yara özellikleri dikkate alındığında kişinin başının ölüm sonrası kesildiği, göğüs ve batın bölgesinde A ve B olarak tarif edilen kesici delici alet yaralarının özellikleri göz önüne alındığında bu yaraların da ölüm sonrası meydana gelmiş olduğu,
8- Kişinin ölümünün av tüfeği saçma ve iri saçma taneleri yaralanmasına bağlı kafatası, yüz, çene ve pelvis kırıkları ile müterafık beyin kanaması, beyin doku harabiyeti, iç organ yaralanması, büyük damar yaralanması ve dış kanama sonucu meydana gelmiş olduğu kanaatini bildirir rapordur.” tespitlerine yer verildiği,
Adli Tıp Kurumu … Grup Başkanlığınca düzenlenen 31.12.2012 tarihli raporda, maktul …’in %99,99 ihtimalle sanık …’ın 17.11.2012 tarihinde dünyaya getirdiği bebeğin biyolojik babası olabileceğinin bildirildiği,
Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesince düzenlenen 25.02.2013 tarihli raporda; maktulün giysilerinden elde edilen biyolojik bulgularda, maktul dışında başka bir kişiye ait biyolojik örneğe rastlanılmadığının ifade edildiği,
23.05.2013 tarihinde Yalvaç Cumhuriyet Başsavcılığınca olay yerinde keşif işlemi yapıldığı,
… Adli Tıp Kurumunca sanık… hakkında düzenlenen 17.11.2014 tarihli raporda; sanığın yapılan muayenesinde elde edilen bilgi ve bulguların yorumlanması sonucunda, cezai sorumluluğunu müessir ve kişide şuur ve hareket serbestisini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı ve zeka geriliği saptanmadığı, adli dosya tetkikinde sanığın mezkur suçu işlediği sırada fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını idrak etme ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıracak boyutta bir akli arızanın içinde olduğuna delalet edecek herhangi bir tıbbi bulguya rastlanmadığı, bu duruma göre sanık …’ın 28.08.2012 tarihinde sanığı bulunduğu suça karşı cezai sorumluluğunun tam olduğunun oy birliğiyle bildirildiği,
Sanık …’ın kendisine maktulün verdiğini belirttiği …, … ve … numaralı telefon hatları ile sanık ve maktul arasında 2010 yılında toplam 3 saat 46 dakika 31 saniye, 2011 yılında toplam 42 saat 3 dakika 10 saniye, 2012 yılında ise toplam 114 saat 47 dakika 33 saniye konuşma gerçekleştiği,
Maktul … ve sanık …’ın, …’in kullandığı ve kendi adına kayıtlı olan …no’lu telefon hattından, …’in kullandığı …’in eşi … adına kayıtlı olan … no’lu telefon hattıyla 26.08.2012 tarihinde saat 21.25’te 50 saniye, saat 21.32’de 1.414 saniye, saat 21.57’de 2.611 saniye, saat 23.06’de 25 saniye, saat 23.10’da 313 saniye, saat 23.26’da 1.591 saniye, 27.08.2012 tarihinde saat 10.11’de 117 saniye, saat 10.13’te 2.375 saniye, saat 10.53’te 567 saniye, saat 11.05’te 150 saniye, saat 11.24’te 22 saniye, saat 11.25’te 104 saniye, saat 11.27’de 124 saniye, saat 11.30’da 1.084 saniye, saat, saat 22.16’da 479 saniye, saat 22.26’da 22 saniye, saat 22.27’de 324 saniye, saat 22.34’te 2.246 saniye, 28.08.2012 tarihinde saat 21.38’de 906 saniye süren görüşmeler yapıldığı,
Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesinde yürütülen yargılamanın 10.01.2014 tarihli 3 ve 4. celselerindeki duruşma tutanağında;
“….Sanık gülümseyerek araya girerek tanığın beyanına göre demekki tek ben gülmüyormuşum. Herkes gülüşüp içiyordu dedi.
…Katılan vekili beyanda bulunurken sanığın katılan vekiline yönelik çıkıştığı, bir şeyler söylediği, ancak mahkeme heyetimizce ne söylediği tam olarak anlaşılmadığından, zapta geçilemedi.
….
Tanık dinlenirken ara ara tanığın beyanları üzerine sanık gülümsediği gözlemlendi.

Tanık beyanda bulunurken sanığın gülümsediği gözlemlendi.”
Şeklinde ibarelerin tutağa geçirildiği,
Özel Dairece eksik araştırmayla hüküm kurulduğu gerekçesiyle bozulan 25.03.2015 tarihli kararda Yerel Mahkemece sanık hakkında TCK’nın 62. maddesinde düzenlenen takdirimi indirim hükmünün uygulanmamasına ilişkin olarak; “Somut olayda sanık duruşma tutanaklarına da yansıtıldığı üzere, özellikle 3. Celsede …ve …’in, 4. Celsede tanık … …’ın tanık olarak beyanları alınırken sanığın taşkın tavırlar sergileyerek tanıklar, katılan … ve katılanlar vekiline yönelik çıkışarak bir şeyler söylemiş ve ifadelerin alındığı sırada birçok kez Mahkeme heyetine karşı gülerek gayrı ciddi bir tutum sergilemiş, yargılamalar boyunca olumsuz hal ve tutum içinde bulunmuştur. Ayrıca sanık, maktulü av tüfeği ile öldürdükten sonra maktulün kafasını bıçakla keserek yaklaşık 200 metre mesafedeki köy meydanına götürüp atmıştır. Bu durum da sanığın fiilden sonraki olumsuz tutum ve davranışları olarak kabul edilmiştir.
Ayrıca tüm yargılama aşamasında sanık…’ın tüm dosya kapsamı itibarıyla, suçun işleniş şekli ile mahkememizce alınan bir kısım tanık beyanları dikkate alındığında eylemin tek kişi tarafından işlenmediği düşünülmüş, sanığın suç ortaklarının tespiti ve gereği için Yalvaç Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiş olup, yargılamanın hiçbir aşamasında sanık…’ın Mahkeme heyetine yardımcı olmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan bu nedenlerle, bu şekilde sanığın fiilden sonraki ve duruşmalardaki olumsuz tutum ve davranışları dikkate alınarak 5237 sayılı TCK’nın 62. maddesinde yer alan takdiri indirim nedenleri uygulanmamıştır.”,
21.03.2018 tarihli kararda Yerel Mahkemece sanık hakkında TCK’nın 62. maddesinde düzenlenen takdirimi indirim hükmünün uygulanmamasına ilişkin olarak ise; “Somut olayda dinlenen tanık beyanları, sanık …’in bu husustaki beyanları, dosya içerisinde yer alan CD içerikleri, maktule ait otopsi raporu ve dosyadaki tüm bilgi ve belgelerden, sanık …’in maktulü av tüfeği ile öldürdükten sonra maktulün kafasını bıçakla keserek yaklaşık 200 metre boyunca elinde taşıyarak köy meydanına götürüp attığı sabit olup, bu durum sanığın fiilden sonraki olumsuz tutum ve davranışları olarak mahkememizce kabul edilmiş ve sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 62. maddesinde yer alan takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasına yer olmadığı vicdani kanaatine varılmıştır.” şeklinde gerekçe gösterildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan … 31.08.2012 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında; “… benim öz oğlum olur. Biz gelinim, …, oğlum ve torunlarımla Koruyaka köyünde ikamet ederiz. Benim eşim 22 yaşında iken vefat etti. Ben üç çocuğumu kendim yetiştirdim. … çiftçilik yapardı. Yaklaşık üç yıl önce …, Polatlı pancar tarlasında oğlum … ile … birbirlerine yakınlık duymuşlar, birlikte olmuşlar. Gelinim de bundan haberdar olmuş. Bu nedenle tartışmışlar. Geldikten sonra bana bunu gelinim söyledi ama ben yapmayacaklarını düşündüğümden üzerine gitmedim. Yaklaşık 1 yıl önce gelinim … bana … ile …’in ilişkisinin olduğunu söyledi. Ben de bunun üzerine …’e olayı sordum. … olduğunu söyledi, bana … ile birbirlerini sevdiklerini söyledi. Ben de bunun üzerine …’in üzerine çıktım, üzerindeki elbiseyi parçaladım, ona vurdum. ‘Bu bize yakışmaz, ondan vazgeçeceksin’ dedim, o da ‘Vazgeçmem’ dedi. Biz … ile epeyce bu konuda tartıştık. …’i evden kovdum ancak … vazgeçmedi. 2012 yılının ocak ayında gelinim … bana …’in fotoğraflarını …’in telefonunda bulunduğunu söyledi. Yine aynı şekilde …’e vurdum. Üzerini başını parçaladım. …’e yine ‘Vazgeç bundan’ dedim, ancak … ‘Vazgeçmem’ dedi. Yaklaşık üç ay önce de gelinim … bana …’in cebinde …’in fotoğrafları olduğunu söyleyerek bu fotoğrafları bana gösterdi. Ben yine …’e kızdım, üçümüz bir araya geldik. ‘Bunu niye yaptın?’ dedim, … de bana ‘Beni kendisi çağırıyor, ben çağrı atınca kapıyı açıyor,’ dedi. Ben unutmasını söyledim, … bana ‘Unutmam, onda benim çocuğum var. Ben ettiğim şeyin ardında dururum. Beni vazgeçirmeye çalışmayın’ dedi. …, ne olacak dediğimizde ‘Onu da getireceğim, ona da bakacaksınız’ dedi. Ben ‘…’ın kardeşinin gelini, hazmedilmez, olmaz’ dedim. Ancak … getireceğini söyledi. Biz sürekli … ile bu ilişki konusunda tartıştık. … ve … çocuğun doğmasını istiyorlardı. Biz sonradan … ile …’in doktora gittiklerini öğrendik. … bana …’in karnındaki çocuğun eşi kendisinden olduğunu zannettiğini söyledi. Biz …’e ‘Ne olursa olsun …’i eve katmayız dedik’ … de bize ‘Ne olursa olsun ben onu getireceğim, gerekirse …’a …’ya alır giderim’ dedi. Ben de ‘Gidersen git yeter ki eve onu getirme’ dedim. … gelinim … ile her şeyi konuşurdu, ona …’in ilişkilerini annesi …’ya söylediğini, …’nın da bunu diğer aile büyüklerine söylediğini söylemiş. Ramazan ayında … babası …’ın evine gitmiş, … …’e ‘Babamla konuş, babamın gönlünü yap’ demiş, … de …’ın yanına gitmiş, durumu anlatmış, ‘Cezası neyse verin’ demiş. … de ‘Bunun sonu ölüm olur’ demiş. ‘Şu anda araştırıyorum’ demiş. … Kadir gecesi günü tekrar kayınpederinin evine gelmiş, bunu orada dövmüşler. … …’i telefonla arayarak, ‘Beni dövdüler, beni kaçıracaksan kaçır, seninle geleceğim’ demiş. O da …’e ‘Sen kararını verdiysen bana iki üç gün süre ver. Ben seni götüreceğim’ demiş. Bana bunları gelinim … söyledi. Ramazan Bayramının ikinci günü … …’e bakmaya gitmiş, caminin orada beklemiş, … de aşağı inmiş, yüzünün berelendiğini görmüş, bize bunu çok dövmüşler, onu götürmem lazım diye … bizzat kendisi söyledi. Olayın olduğu gün olan 28.08.2012 günü biz gelinim ve … ile birlikte ormana gittik, … ve … da silahla arkamızdan gelmiş, biz farklı bir yoldan gidince bizi görememişler. Aynı gün saat 11.00 sıralarında eve geldik saat 17.00 sıralarında da oğlum evden gitti, kendisinden bir daha haber alamadım. Oğlumun kayınpederi …, …’in babası …, …, … …, … tarafından öldürüldüğünü düşünüyorum çünkü bir yıl önceden ve bir hafta önceden ‘Biz …’in kafasını gövdesinden ayıracağız’ demişler. Bunu …’e … demiş. Benim bildiğim kadarıyla oğlum …’in silahı yoktu, bana göstermiş olduğunuz 7,65 çapındaki silahı ben iki haftadır görüyorum, ondan önce silahı yoktu, bu olaylardan sonra oğlum … tedirgindi. Başına bir iş geleceğinden korkuyordu. Hatta bana göstermiş olduğunuz, gelinimin vermiş olduğu fotoğrafları … gelinime verdi, ‘Bak başıma bir iş gelirse, bunları savcıya sen vereceksin’ demiş, bana bunları gelinim söyledi. Ben oğlumu öldüren bu kişilerden şikâyetçiyim.”,
Mahkemede; “2010 yılında ben bu olayı bakkalda köyde ve başka birkaç yerde duydum, oğlum …’e söyledim, …’e iki üç değnek vurdum, …’a … ablasının yanına gitti. Orada 8-10 gün durdu sonra pamuğa gittiler. 2010 yılında kimden duyduğumu isimlerini hatırlamıyorum, 1-2 yerde konuşulurken duydum. ben pamuğa gitmedim çocuklarla kaldım, pamuktan dönüşte gelinim … …’in vazgeçmediğini söyledi, ben de …’le tartıştım, … vazgeçtiğini bittiğini söyledi, aradan uzun zaman geçti … tekrar bana …’in …’le görüştüğünü söyledi, ben …’le konuştum, … …’in kendisini çağırdığını söyledi, ben de ‘O çağırıyorsa sen gitmeyeceksin’ dedim, … de ‘Bana sizden iyi davranıyor’ dedi. 3-4 günde bir gece 2’de 3’te gelirdi ben uyumaz onu beklerdim. Çok sordum çok dövüştüm, bana şuradaydım buradaydım derdi, arkadaşların yanındaydım diyordu. Ölüm olayından 3-4 ay önce hamileliği öğrendim, … kendisi söyledi, ben de …’e vurdum, evden kovdum. … başlarda …’i eve getireceğini söylemiyordu sonra illa eve getireceğim diyordu. … …’i eve getirseydi neler yaşanacağını bilemiyorum. …’i evden kovdum, o da ‘Sen beni düşünüyorsun …’i düşünmüyorsun’ dedi. Ben de ‘… çocuklarına sahip olsun, sen de çocuklarına sahip ol, sizin yaptığınız ayıp bir iş’ dedim, bunu ben kabul edemem, o da ‘Ben onu götürmedikten sonra gitmem, ben bu şerefsizliği …’e yapamam’ dedi, ben de …’e ‘Bizden uzak dur …’i nereye götürürsen götür’ dedim. Köylüye …’in öldürüleceği yayılmıştı, ben de …’e ‘Öldürülecekmişsin buradan git’ dedim, o da …’i götürmeden gitmeyeceğini söyledi, 2-3 gün geçtikten sonra ‘Samanları alıp gideceğim gayrı yoksa beni öldürecekler, garantiye koyacaklar bugün yarın öldürecekler’ dedi. Ben de …’e bunu arkadaşlarından ve herkesten duyduğunu neden gitmediğini söyledim, bunu … da kendisine söylemiş, başka arkadaşları da söylemiş. Bu olaydan önce … 3 tane dana sattı, 10 milyar civarıydı 1.000 TL’sini eve harcadı 9.000 TL’sini olay günü alacaktı. Onu da almaya koymadılar. Olay günü köyde düğün vardı. …’in düğünüydü, ben gündüzden …’e ‘Gece gitme, seni öldüreceklermiş’ dedim, o da ‘Siz ahırı görünceye kadar ben gelirim’ dedi. Olay günü silah sesi duymadık çünkü bizim evimiz uzaktadır, yürüyerek köy içiyle bizim ev 15-20 dakika sürer, …’in evi köy içindedir. Torunuma ambulans geçince sordum, torunum da babasını görmemiş, oğlum gelmeyince kalbime şüphe geldi ben de köy içinde torunumla yürüdüm, oraya kadar gelince beni gören kaçtı, beni köy meydanına sokmadılar, beni komşular geri getirdi. Bunu … yapmadı, adalet yerini bulsun, kesenler meydana çıksın, katiller meydana çıksın istiyorum, katiller elini kolunu sallaya sallaya geziyor, … …’i öldürmedi, ben …’in …’i öldürdüğüne inanmıyorum, sanığın kendi ailesi ve eşinin ailesinden şüpheniyorum.”,
Katılan … 31.08.2012 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında; “… benim eşim olur. Ben eşimle yaklaşık 16 yıldır evliyiz. Bu evliliğimizden 2001 ve 1997 doğumlu bir kız, bir erkek çocuğumuz vardır. Biz eşimin annesi, ben ve çocuklarım ile birlikte Koruyaka köyünde ikamet ederiz. Çiftçilikle uğraşırız. …’ı tanırım, … benim öz kardeşim …’ın gelini olur. …, … ile evlidir. Yaklaşık 7 yıl önce evlendiler. …, …’in teyzesinin kızı olur. Bunların 6 yaşında bir kızı, 3 yaşında da bir oğlu vardır. …lerle biz akraba olduğumuzdan dolayı birbirimize gider gelir konuşurduk. Benim eşim …, köy halkını toplar, çapaya götürürdü. 1,5-2 ay çalışırdık sonra tekrar köyümüze dönerdik. Genelde Polatlı, … ve …’ya sezonluk işçi olarak giderdik. Gittiğimizde evin altındaki garajlarda kalırdık, genelde topluca yatardık. Yaklaşık 3 yıl önce yine eşim köy halkından 13-15 kişiyi toplayıp Polatlı’nın Karailyas köyüne pancar çapasına götürdü. Götürdükleri arasında …, …’in kaynı … da vardı. Biz akraba olduğumuz için bir odada kaldık. Aynı odada yatıp kalktık. … ile … burada yakınlaşmışlar. Ben bunu bizzat görmedim ancak bana bunu diğer çalışanlar söylediler, ben her ikisine de güvendiğimden böyle bir şey olacağına ihtimal vermedim. Bana ‘Senin kocan yanlış yapıyor, bu ikisi birbirlerinin elini tutuyor, öpüşüyorlar, sen bunları takip et’ dediler. Ben takip ettim ancak şüpheli bir durum görmedim. Durumu kocama ve …’e sordum, her ikisi de yalanladılar, dedikodu inanma dediler. Ben de itimat ettim. Bundan dört ay sonra pamuk sezonunda yine aynı kişilerle eşim bizi …, Yanköy’e götürdü. Burada tüm çalışanlar aynı odada kaldık. Burada …’in eşi de vardı. Ben bir gün eşim … ile …’i banyonun önünde eşimi yarı çıplak hâlde gördüm Ben ilk etapta banyo havlusu sarılı olduğu için …’i görmemiştim. Eşime ‘Ne yapıyorsun burada, hadi çayı demledim’ dedim. Bu sırada …’in bütün vücudunu gördüm. … ile eşim öpüşüyorlardı. Bunun üzerine ben yerden iki taş alıp yanlarına vardım, ‘Sizin yediğiniz halt ne’ dedim, taşı tam vuracakken bayılmışım. Eşim beni tokatlayarak ayılttı, …’e de ‘Sen git, gözükme, ben bunu sustururum’ dedi. Ben o gün olayın etkisiyle işe gidemedim, herkese de hastayım, dedim, zaten eşim de beni çalışanlar arasında bulunan abim, aynı zamanda …’in kayınpederi olan …’a söylememden korktuğundan çalışmaya göndermedi. Biz o dönem eşimle uzun süre tartıştık. Akşamleyin eşim hiçbir şey yokmuş gibi yemek yaptırıp ameleye dağıttırdı. Ben hiç kimseye söylemedim, çalışmaya devam ettik. Eşim bir gün sonra pazara gitti, ben de tarlada …’i tenha bir yere götürüp …’e ‘Bak …, sen yabancı değilsin, kardeşimin gelinisin, beni de yakarsın, kendini de yakarsın’ dedim, kendisine yapmaması için yalvardım, ‘Ne olur 16 yaşında oğlum var, 11 yaşında kızım var, yapma, yuvamı yıkma, benim yuvamı da kendi yuvanı da yıkma, ben bunu sineye çekerim’ dedim. … de bana ‘Tamam söz hala, bir daha sana yanlış yapmayacağım’ dedi. Ben akşam aynısını eşime de söyledim, eşim bana söz verdi, ben de olanları sineye çektim, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalıştım. Aradan 3-4 gün geçti, bunlar yine bu şekilde birbirlerine yakınlık göstermeye başladılar, birbirlerinin elinden tutup, tenha yerlere asılıp gidiyorlardı. Ben artık bunu böyle kabullendim, eşime niye yapıyorsun bunu dediğimde bana ‘Elimden gelmiyor, çok seviyorum’ dedi. Ben de bunun üzerine eşime ‘Beni istemiyorsan ben boşanırım, sana istediğin kızı bulmak için yardımcı olurum ancak bu kardeşimin gelini, bununla olmaz, bundan uzak dur, iki tane onun da senin de çocuğun var’ dedim. Eşim de bitirmeye çalışacağım dedi, bana söz verdi, ben bittiğini düşünmüştüm, bir daha peşlerine de düşmedim. 2-3 ay orada çalıştıktan sonra tekrar köye geldik. Köyde yine bu tarz dedikodular duymaya başladım, bana köy halkımız eşim … ile …’in birlikte olduklarını söylediler ancak ben her ikisine de güvenmek istedim ve bunların ilişkisinin olmadığını kendimi inandırmaya çalıştım, pek fazla araştırmamaya çalıştım, zaten bundan sonra bir daha pancara ya da pamuğa birlikte gitmedik. Bunların ilişkisi hiç kesintisiz devam etmiş, 2012 yılının ocak ayında ben eşimin telefonunu kurcaladım, telefonunu açtığımda telefonda Mavilim adında birçok arayan ve aranan olduğunu gördüm. Şüphelendim, kızım …’ten fotoğraflar kısmını açmasını istedim. … fotoğraflar kısımını açtı, size sunmuş olduğum resimlere benzer birçok resminin olduğunu gördüm. Ben daha sonra size sunmuş olduğum resimleri yaklaşık 3 ay önce eşimin arka cebinde kağıdı basılmış hâlde gördüm, şüphelendim, fotoğrafları çektim, çekince fotoğraflar yere döküldü. Yere dökülen fotoğrafları eşim hızlı bir şekilde yerden aldı, bana şimdi dışarıdayız, bunları sana sonra gösteririm, dedi ve eve girdi. Ben de eşimi takip ettim. Eşim fotoğrafları muşambanın altına sakladı. Ben hiç görmemiş gibi oturdum, eşimin gitmesini bekledim. Eşim gitti, ben fotoğrafları çıkardım ve size sunmuş olduğum fotoğrafları gördüm. Ben bizim arabanın içinde ve yanında …’in gözlüklerle gülerken, otururken fotoğrafları olduğunu da gördüm ancak o fotoğrafları eşim yırtmış. Eşim gelince ben eşime ‘Gerçekleri anlat’ dedim, o da bana ‘Sen ne biliyorsun?’ dedi, ben de ‘Ben fotoğrafları gördüm’ dedim. O da bunun üzerine ‘Benim üç yıldır, bununla ilişkim devam ediyor, kocası olmadığı zaman beni arar, biz onunla birlikte oluruz, ben onu seviyorum, ondan ayrılamıyorum ayrıca benim ondan çocuğum var’ dedi. Eşim bana bunları yaklaşık 3 ay önce anlattı. Bunun üzerine ben ‘Bunu nasıl yaparsın’ diye tepki gösterdim, durumu kaynanam …’e anlattım. Kaynanam fotoğraflara baktı, ‘Bunu nasıl yaparsın?’ dedi, kocam da ‘Biz birbirimizden vazgeçemiyoruz, artık ondan çocuğum var, ayrılamıyorum’ dedi. ‘Peki ne olacak?’ diye sorduğumda ‘Onu buraya getireceğim’ dedi. Ben ve kayınvalidem bunu kabul etmedik. Eşim …, bize ‘Kabul etseniz de etmeseniz de onu buraya getireceğim’ dedi. Biz ısrarla olmayacağını söyledik. Biz ona ‘Ya bizim ölümüzü çiğnersin, ya da o buraya gelmeyecek’ dedik, bu tartışmalar sürekli oldu. Biz kimseye belli etmemeye çalıştık. …’in eşi …’da çalışmada olduğu için bunlar sık sık görüşüyorlardı. Bizim yanımızda konuşmuyordu ancak … çağrı atıyordu. … de bizim yanımızdan uzaklaşıp …’i arıyordu. … bana kendisinin … ile görüşmek üzere telefon alıp …’e verdiğini, o numaradan konuştuklarını söyledi. Bana … …’in kendisinden hamile olduğunu, o çocuğun kendisinden olduğunu, ‘Eğer … ve ailesi bu çocuğu istemezlerse bu çocuğa sen bak, sen sahip çık, annelik yap, çocuklarından ayırma’ dedi, ben de ‘Ben bakamam’ dedim. … ve … bu çocuğun doğmasını istiyorlardı. Bana … …’in ve kendisinin bu çocuğun doğmasını istediklerini ancak …, eşi çalışmaya gittikten bir ay sonra hamile kaldığı için kuşkulanılacağını, bu nedenle aldırmalarının daha uygun olacağını düşündüğünü, bu nedenle o sıralarda hastaneye gittiklerini ve hastanede kendilerine çocuğun kalp atışları başlamış, bunu alamayız dediklerini söyledi. … eşinin ve eşinin akrabalarına sanki karnındaki çocuğa eşi … …’ya gitmeden önce (bir ay öncesi) hamile kaldığını söylüyormuş. Bana ve kayınvalideme … …’i çok sevdiğini, …’in de kendisini çok sevdiğini, birbirleri olmadan yapamayacaklarını söylüyordu. … bana …’in olanları annesi …’a anlattığını, …’nın … ile …’in ilişkisini ve çocuğun …’den olduğunu bildiğini söyledi. … da bunları diğer aile bireylerine söylemiş. …’in babası …’ın yanına … Ramazan Bayramından önce gidip … ile ilişkisinin olduğunu, çocuğun kendisinden olduğunu, … ile birbirlerini sevdiklerini söylemiş ve …’ye ‘Benim suçum ne, suçum ne ise cezasını ver, istiyorsan sana şu küreği vereyim istediğin kadar döv’ demiş. … de ‘Senin cezan sonra verilecek, araştırıyorum’ demiş. Bunları bana … söyledi. Bunun üzerine …’i aynı köyde bulunan babası …’ın evine bırakmışlar. … bir ay kadar burada kalmış. Ramazan Bayramında tekrar kendi evine getirmişler. Ramazan ayında da eşi … bu ilişkiden dolayı …’i dövmüş, bana bunları eşim … söyledi. … …’e ‘Annenin babanın evinde kal, kayınpederlerinin evine gitme, bunlar bu çocuğu öğrendi, sen de tehlikedesin, ben de tehlikedeyim’ demiş, … de …’e ‘Annem de babam da benim gitmemi istiyor, bana kimse sahip çıkmıyor’ demiş, bana bunu … söyledi. Ramazan Bayramında … bana …’in artık telefonlara çıkmadığını söyledi. Ramazan Bayramında kocası izne gelmiş. Ramazan Bayramında …’in dövmüşler. Eşim …’e …’in bayramın ikinci günü telefonla kendisini aşırı dövdüklerini söyledi. … de ona ‘Annengile sığın’ demiş. … de …’e ‘Benim dayak yememi onlar istedi, oraya gitmem, götürürsen senin evine geleyim’ demiş. … de ben …’in kayınpederinin kardeşi olduğum ve getirmesini istemediğim için getirmedi. Ben eşim …’e ‘Buraya sakın getirme, benim iki çocuğum var, ben çocuklarıma bakarım ancak nereye götürürsen götür, ben senden ekmek de istemiyorum’ dedim. … de onu … veya …’ya götürmek ya da Yalvaç’tan ev tutup oraya görmek istedi, ben de ona Yalvaç’ta … güvenliğinin olmadığını söyledim. Ramazan Bayramının ikinci günü … tekrar aradı, …’e ‘Beni dövdüler, gel halime bak, artık beni götür, dayanacak gücüm kalmadı’ demiş. … o gece gitmedi, bana sabahleyin ‘Merak ettim, gidip bakacağım’ dedi. Normalde … kaynanasına ‘kaltak’ kayınbabasına ‘o’ eşine de ‘boynuzlu’ dermiş. Ancak o gün bunlara kaynanam, kayınbabam ve eşim diye bahsetmiş. Bundan eşim … şüphelendi. …’e ‘Sen normalde onlara böyle demezdin, niye böyle dedin’ demiş, o da ‘Sen bu dayağı yemiş olsan, ne diyeceğini bilemezdin’ demiş. Eşim …’e ‘Madem gitmeye karar vermişsin gitmeden bir iki gün önce bana söyle ben de hazırlık yapayım’ demiş. Olayın olduğu 28.08.2012 günü ben, eşim ve kayınvalidem birlikte ormana gittik. Kesim alanında bekledik, bir şeyler yiyip içtik. Saat 11.00 sıralarında evimize geldik. Biz ormana gittiğimizde … ile … silahla bizim arkamızdan gelmişler ancak bizi görememişler. Bana bunu … söyledi. Bana …’in olay günü köyde olduğunu net bir şekilde gördüğünü söyledi. Eve geldik, evde yemeğimizi yedik, biraz istirahat ettik, sohbet ettik, … saat 17.00 sıralarında ben kahveye gideceğim dedi, biraz dolanıp geleceğim dedi, ben gitmesini istemedim ancak … gitti, 18.30-19.00 sıralarında ben ahıra girdim. Bu sırada oğlum Bekircan geldi, bana ‘Anne babamı merak etmeyecekmişsin, … ile gittiler’ dedi. Yaklaşık 20 dakika sonra oğlum kahvehaneye gitti, Bekircan babasını … ile birlikte bakkalın önünde görmüş. Daha sonra geri döndüğünde yoklarmış. Daha sonra ben eşimden bir daha haber alamadım. Eşim bana … ile arasında olan her şeyi anlatırdı. … ile … birbirlerini seviyorlardı. Kesinlikle …’in …’e tecavüz etmesi söz konusu olamaz. … …’i öldürebilecek bir durumu yoktu, bunun için ona …’i öldürmesi için kayınpederi …, annesi …, eşi …, dedesi …, …’in babası …, … ve …’nin bacanağı olan … ve …’nin kardeşi … planlayarak …’e öldürtmüşlerdir. Çünkü … bana kayınvalideme ‘Bunlar beni öldüreceklermiş, öyle konuşuyorlarmış, benim başımı gövdemden ayıracaklarmış, diye her tarafta söylemişler’ dedi. Hatta … …’e ‘Dikkat et, bunlar seni öldürecek’ demiş. … de bu nedenle bana göstermiş olduğunuz 7,65 mm çapındaki silahı yaklaşık 2 hafta önce almış, ben silahı iki haftadır görüyordum. … tedirgindi, bayramdan sonra fazla dışarıya çıkmazdı, özellikle son zamanlarda geceleri dışarı çıkmazdı. Bunların ilişkisi olduğunu herkes bilirdi. … size vermiş olduğum …’in fotoğraflarını ‘Bana bir şey olursa bunu savcılığa ver, ben bunlardan çekiniyorum’ diyerek verdi. … …’den şüphelenmiyordu, çünkü kendisini sevdiğini düşünüyordu ancak …’in ailesinden kendisine zarar vermelerinden çekiniyordu. Kesinlikle eşim bunu herkese duyurmadı, eşim bana …’i de beni de sevdiğini söylüyordu. Ben eşimi çok seviyordum, ondan dolayı bu yaptıklarına katlandım. Eşimi kıskanıyordum, … ile konuşup görüşmesini istemiyordum, ancak eşim beni dövüyordu ve … ile ilişkisini devam ettirdi, ben çaresizlikten katlanıyordum, çünkü bir tarafta eşim, bir tarafta da yeğenim ve kardeşim vardı. Ben mecburen bunlara katlanıyordum. Kesinlikle … ile …’in aralarındaki ilişki rızaya dayalıydı, …’in …’e tecavüz etmesi imkânsız. Ben tüm bu ismini saydığım kişilerden şikâyetçiyim.”,
Mahkemede; ” Şikâyetçiyim, davaya katılmak istiyorum, … bizim gelinimiz olurdu, kardeşimin gelinidir, benim de gelinim sayılır, yani onun kayınpederi benim kardeşim olur. …’i de …’i de çok severdim, daha önce de gitmiştik pancara, 2010 yılında da pancara gittik, pancara …’in ailesi yani kaynı, … ve ailesi, … ve ailesi, … ve ailesi Polatlı’ya pancar tarlasına gittik. 2 aya yakın süre orada kaldık. 20-25 gün sonra ben eşimle tartıştım, ağlamaya başladım, aile içi meseleydi, arkadaşlardan …yanıma gelerek ‘Sen daha çok ağlarsın seninkilerin yaptıklarını bir bilsen’ dedi, seninkiler derken … ile …’i kastetti, ben de ‘Ne yapıyorlar, bana da anlat’ dedim, o da takip etmemi söyledi, ben de takip ettim, ona ‘Ağzını topla o bizim gelinimiz’ dedim ben ilk başta inanmadım, …’e sordum, o da saçmalama, ‘O benim gelinim. Nasıl böyle düşünebiliyorsun, sen beni kaç yıldır tanıyorsun’ dedi, takip ettim, gülüşmelerini gördüm, …’e dedim ki siz sohbet mi ediyorsunuz, o da kabul etmedi, takip ettim ama herhangi bir yanlışını orada görmedim, aradan bir iki hafta geçti biz köye dönmek üzereydik, hâlâ Polatlı’dayken … ‘Birilerinin alnını karışlaman var’ dedi, ben de ‘Ağzını topla, düzgün konuş’ dedim, … …’i kastediyordu, diğer çalışanlar …, …, … …, … bunlar ilişkiyi biliyorlarmış, aralarında konuşup samimi olduklarını biliyorlarmış, gülüşüp öpücük atıyorlarmış, bana bunları öldükten sonra bu şahıslar söyledi, o gün … ile … kavga ettiler, … ettiklerini söyleyeceğim dedi, sonra ben …’ya sordum söylemedi, pancardan döndük Yalvaç’a döndük aradan 1-2 aylık zaman geçti. …’in cep telefonu ‘Mavilim’ adında çalmaya başladı, … telefonunu herkesin görebileceği yerlerde bırakırdı, ev telefonumuz yoktu, ben …’e Mavilim diye kayıtlı kişiyi sordum söylemedi. Aradan biraz zaman geçti nohutlar olgunlaşmıştı, ben gündelik çalışmaya gitmiştim, orada amelelerden bazıları bunun kocası ile …’in ilişkisi varmış dediler. bunları söyleyenlerin isimlerini hatırlamıyorum, ben eve gelince … ile konuştuk tartıştık, … bana ‘Sen ona mı inanıyorsun bana mı?’ dedi, ben …’e inandım. Pamuğa gitmemize 10 gün kala …’i cep telefonundan ev telefonu numarasını aradığını gördüm, hangi numaranın aradığını dikkat etmedim, …’in kayınpederi…’a yüklü bir cep telefonu faturası gelmiş, miktarını hatırlamıyorum. O günlerde …’le kaynanası … yufka yapmaya bize geldiler, …’a yüklü fatura geldiğini o gün öğrendik, ben de ‘Dokümanını çıkartın’ dedim, … de dedi ki ‘Benim aramayacağım kesin, benim arayacağım şahıslar bellidir’, ertesi gün … geldiğinde ‘Yarın … yufka yapmaya gelecek ben gelemeyeceğim’ dedi, kaynanam … bana …’in gelmesini istemediğini söyledi, sonra 10-15 gün sonra Kadir gecesi günü kaynanam köy içinden duyduğu kadarıyla …’le …’in ilişkisi olduğunu bana kaynanam söyledi. …’e böyle bir ilişki olursa evi terk edeceğimi gideceğimi söyledi, … kabul etmedi, o gün … eve gelmedi, …’a gitmiş, bundan benim haberim olmadı, …’in evi terk ettiğini düşündüm, … evi terk etmemi istemedi. …’dan 10 gün içinde döndü, sonra pamuğa …, …, …’in kayınbiraderi, kocası, kayınpederi ile beraber …’le … Yanköy’e pamuk toplamaya gittik. Pamuğa gitmeden…’ın evinin telefonundan …’in …’i aradığını duydum, …’e neden aradığını sordum, … de iş bulmak için aradığını söyledi, ben de inandım, pamuğa giderken …’e bu durumu sordum, iş bulsun diye aradığını söyledi. Gittikten 20-25 gün sonra bir birbirine bakmadılar. Büyük bir odada hepimiz kalıyorduk. Bir gün sabah ezanından sonra amelelerin kalkma saatinde … kalktı, duş almaya gitti, …’in üzerinde bir atlet ile uzun paçalı don vardı, havluyla sarılıydı, ben de 10 dakika sonra çayı koydum, kadınları uyandırdım. Kadınlar tuvalete gidip geliyorlardı, tuvalet ile duş alınan yerin yolları farklıdır, ben de eşimi çağırmak için yanına gittim, yanına yaklaştığımda duvara tuvaletini yapıyor sandım, ne yapıyorsun dedim, hızla döndüğünde …’in de …’in arkasında olduğunu gördüm, ikisinin de üzerlerinde havlu sarılıydı, … banyodan çıkmıştı havlu ikisine de sarılıydı, … duvarın dibindeydi, … de …’in önündeydi ben bakınca sadece …’i görüyordum havlu da ikisinin üzerine sarılıydı, …’in üzerinde elbisesi vardı, eşimin üzerinde de atletle uzun paçalı don vardı, her ikisini de öpüşürken gördüm. ‘Ne yapıyorsunuz siz, yediğiniz halt ne, duyduklarım doğruymuş’ dedim. Yerden taş aldım vuracağım sırada bayıldım. Ayıldığımda … beni uyandırmaya çalışıyordu … atıp su dökmüştü, bu olanları kardeşime söyleyeceğimi ifade ettim. … hâlâ başımda duruyordu, bir yere gitmemişti, benden başka bu olayı gören olmadı, … bana hadi sen git bunun bir çaresine bakarız dedi. Beni o gün işe götürmedi, … de işe gitmedi, … işe gitti, akşama kadar …’le tartışıp kavga etttik, sonra … bana bu olayı unutmamı kendisinin de …’i unutacağını söyledi. Söylersen …’e zarar vereceklerini öldüreceklerini söyledi, …’i öleceğine ihtimal bile vermemiştim, olayı kimseye söylemedim, … bana yemek hazırlattırdı amelelere dağıttırdı, bana yemin etti bir daha böyle bir şey yaşanmayacak dedi. Ben de eşimle …’i ayrı tutmaya çalıştım, aradan 2-3 gün geçti tekrar sırıttıklarını gördüm. Pamukta yine 10 gün geçmeden eşim çarşıya gideceğini söyledi, tarla uzundu, ben tarlanın öteki başına gideceğimi söyledim, …’e tarlanın öbür ucuna gitmek istedim, …’e her şeyi anlatacaktım, … tarlanın öbür tarafına gelmedi, … geldi, …’le konuştuk, …’e doğru yolda olmadığını, ‘Yuvamı yıkma, aranıza ölüm girer’ dedim. … bana bir daha asla böyle bir şey yaşanmayacağını söyledi. ‘Bir daha olmayacak’ dedi. … akşam geldiğinde aynısını ona da söyledim, … bana …’in de aynı şeyi kendisine söylediğini söyledi. Beni istemiyorsan boşanabileceğimi, kendisine bekâr bir kız alacağımı, çocuklarımla bırak beni dedim. … bu işi bitirdiğini söyledi. Bu arada … ve …’in birbirlerini sırıttıklarını ve şakalaştıklarını, birbirlerine karı kocanın yapacağı el şakalarını yapıyorlardı. Pamuktan döndükten sonra eşimle çalışmaya gitmeyeceğimi söyledim, mal varlığımızı birleştirerek devletten destek alarak hayvan satın aldık. … hayvanlara baktı, ben bir sezon daha başkalarının tarlasında çapaya gittim. …’in telefonları çalıyordu …’in olduğuna ihtimal vermiyordum, ta ki ölmeden önceki kışa kadar. 2012 yılının kış aylarında telefonlar sürekli çalmaya başladı, …’in bir kadınla konuştuğunu duyuyordum, sesin kime olduğunu anlamıyordum telefona baktığımda … yazıyordu, iki tane … telefonda kayıtlıydı, bana …’la konuştuğunu söylüyordu. …’in arka cebinde fotoğraflar vardı, bizim fotoğraflar zannettim, hızlıca almaya çalışınca yırtılıp yere düştü, kimin demeye kalmadan … fotoğrafları topladı, gizlice …’i takip ettim, … fotoğrafları sakladı sonra ben … evden çıkınca fotoğrafları aldım baktım, fotoğraflarda Toyota arabada …’in gözlüklü gülerken çekilmiş iki adet fotoğrafları ayrıca kendimizin de fotoğrafları vardı. fotoğrafları kaynanama gösterdim akşam … geldiğinde tartıştık, kaynanam …’i dövdü, … ‘Seviyorum, ok yaydan çıktı’ dedi. … bir çocuğu olacağını, söyledi. Ben de iki çocuğum olduğunu söyledim, ‘Senden değil …’den’ dedi. Ben …’i ve çocuğu istemediğimi söyledim, … de ‘… eninde sonunda burayı bulacak ikimiz de birbirimizi seviyoruz’ dedi. 2012 yılının haziran ayının vişne zamanında, …’in işleri yoğundu boş değildi. 25 tane büyükbaş ve küçükbaş hayvana bakıyordu, hayvanlar için dağlardan ot topluyorduk, beraber …’le topluyorduk. 2012 yılının Ağustos aylarında Ramazanın içinde …’i babasının evine sürdüklerini yani döverek gönderdiklerini söyledi. …’in söylediğine göre mandıranın önünde …’in kaynanası … ile babası …’nın tartıştıklarını, …’in …’ya ‘Al şu orospu kızını götür’ dediğini … bana söyledi. Ben de ‘Yapmasaydınız ikiniz de çekin. Ben üç yıldır çekiyorum siz de çekin’ dedim. Aradan 5-6 gün geçti, … …’in telefonunun kırıldığını ulaşamadığını söyledi, bizim evde eski bir telefon vardı, ben kullanıyordum onu alıp …’e götürmüş, … babasının evindeyken, …’le tekrar görüşmeye haber almaya başlamışlar. … bayrama 3-5 gün kala babasının evinden tekrar kocasının evine götürüldüğünü duydum. …’in söylediğine göre … …’in kendi babasıyla görüşmesini istediğini söylemiş. … kendi babasının evindeyken …’e bunu söylemiş. … mandıraya gitti. … mandırada işçiydi, … ve … orada görüşmüşler ve her şeyi anlatmış, … ‘Suçum neyse çekerim biz bu hatayı işledik, al git götür dediğin an alıp götürürüm. Dövüp sövmek istersen de al orada kürek var bana vurabilirsin’ demiş. … da ‘Biz bunu araştırıyoruz suçun varsa icabına bakarız, cezan idam’ demiş. Bayramın 2 ya da 3. günü telefon geldi, …’i cep telefonunu … aradı, ne konuşulduğunu duymadım. 25 ya da 26 Ağustos tarihinde eşimle hayvanları takibe gittiğimizde hayvanların yanına geldiğimizde gece saat 23.00 sıralarında …’e mesaj geldi, kimden olduğunu sorduğumda Vodafone’dan mesaj geldiğini söyledi, ‘Sen git ben ağaçların arasına bakacağım’ dedi, ben eve dönüp uyudum, yarım saat geçtikten sonra uyudum. 2 el silah sesi köy içinden duydum. … o sırada evde yoktu, … sürekli arkadaşlarının kendisine kendisinin öldürüleceğini söylediğini söyledi. … öldürüleceğini biliyordu. Kaynanama …’in evde olmadığını iki el silah sesi duyduğumu söyledim. …’i aradık, bulamadık, evin kenarına oturduk, dışarda oturduk. Tarlaların ordan eve doğru ışık sızdı, kaynanam …’in geldiğini gördü, biz …’in …’i getirdiğini zannetik biz onu sakladığını sanıyorduk. Kaynanam …’i eline sopa alıp dövdü, ‘Bu saatte kiminle konuşuyorsun senin yediğin halt ne?’ dedi, o da ‘Bilmediğiniz yerde iş var, … iki elin kanda da olsa gel beni götür’ diyor, …’in aşırı dövüldüğünü söyledi kendisinin inanmadığını, kayınpederinin hasta kaynanasının uyur olduğunu eşinin de evde olmadığını söyleyerek, kendisini götürmesini istemiş. … …’e ‘Sen bana tuzak kuruyorsun, sen kaynanana kaltak kocana da boynuzlu derdin neden şimdi böyle söylüyorsun sen de bir iş var’ demiş. O da inanmazsan fotoğrafımı çekip göndereyim demiş. … aradığında … benim yanımdaydı, … telefonu açmadı, sonra … …’i aradı, niye fotoğraf göndermediğini sordu o da bellek dolu olduğu için gönderemediğini söyledi. Yarın caminin oraya gelip sen de in bir bakayım dedi. … ertesi gün sabah 09.00’da traktörüyle caminin oraya gitti. O iki el silah sesinin düğün nedeniyle atıldığını köy halkından duyduk. … ve …’le alakası olmadığını sonradan öğrendik. Olaydan 1-2 gün önce … caminin yanına gitmiş, …’i anlattığına göre …’in gözü göz hâlinden çıkmıştı, gözünden ağır yaralandığını söyledi, o da iyileşmiş hâliymiş, …, …’e ‘Ben çocukları istemiyorum senle geleceğim’ demiş ilk başlarda kızını yanına alacağını kızını getireceğini söylüyordu, oğlunu bırakacağını söylüyordu, …le … …’a veya …’ya gidiceklerdi … güvenlikleri olmadıkları için Yalvaç’a gitmeyeceklerdi. 27.08.2012 tarihinde gece saat 23.30 civarında işten döndüğümüzde, hepimiz evin içinde oturuyorduk, inekler böğürmeye başladı, kaynanama ‘Gidip bakalım’ dedim o kabul etmedi …’e sordum o da ‘… güvenliğim yok, ev yanıp kül olsa gene gitmem’ dedi. … korktuğunu söyledi, ben yalnız hayvanlara bakmaya gittim, hayvanların hepsi ayaktaydı çok korkmuşlardı, ben eve girdiğimde dış kapıyı kapattım iç kapıyı kapatmadan horoz sesi duydum, sabah kalktığımda demir kapıya horozun kellesi az bir ilerdede horozun gövdesi duruyordu, savcılık aşamasında horozdan bahsetmedim, çünkü hiç ihtimal vermemiştim. …’e horozdan bahsettim, … de olabilir, bir hayvan yapmıştır dedi. Horozun boynu dümdüz kesilmiş şekildeydi, hayvan parçalaması gibi değildi, üç tane köpeğimiz vardır yabancı bir hayvan giremez. Horoz köpeklerin görmeyeceği taraftaydı. Olay günü ormana çubuk toplamaya gittik, eşim ve kaynanam da vardı, kesim yerini bulamadığmıız için gündüz 11.00 civarı geri döndük, kaynanam annesilere gitti. Yolda …’in dedesi ile kızkardeşi …’yi gördük, … işaret parmağıyla boynunu göstererek bana el işareti yaptı, …’in dedesi de …’e kafayı aşağı yukarı salladı. …’le beraber eve geldik yemek yedik. Saat 14.00-15.00 civarı … gidip annesini getirdi saat 17.00’ye kadar evde uyudu, … uyurken mesaj geldi uyanıp mesaja baktı ve tahminimce köy içine traktörle gitti. Ben ‘Gitme… seni vuracakmış. Ölmeni istemiyorum şuradan git’ dedim, o da ‘Tek beni mi düşünürsün … … değil mi? Ben asla öyle bir şerefsizlik yapmam’ dedi. …’in o gidişinden sonra bir daha görmedim. Oğlum … köy içindeydi, ana yolda tarla arasında bir yol vardır … …’ı oraya bırakmış, kendisine merak etmememizi söylemiş, … kayınbederinin evine dönünce bir daha …’le görüşmeyeceklerini düşündüm. … üç tane dana satmıştı, kesime vermişti, parasını da öldüğü gün alacaktı değerleri de yaklaşık 10.000 TL’ye yakındı. … …’le anlaştıklarını çocukları doğduğunda Kuzey Güney filminden esinlenerek kız olursa Cemre erkek olursa Kuzey koyacaklarını söylüyordu, …’in bunu kabul ettiğini söylüyordu, … de güzel isim bulduğunu söylemiş. Olay günü köyde düğün olduğu doğrudur, bizim evimiz uzak olduğu için silah sesi duymadım. …’e 2010 yıllarında ve daha sonrasında silahı yoktu, sadece olaydan 2 hafta önce …’de silah gördüm. 7,65 mm çapındaydı, …’in eve gece saat 02.00-03.00 civarı geldiği olurdu, şimdi düşündüğüm zaman mesaj geldiğinde gittiğini hatırlıyorum. Gece saat 02.00-03.00’te geldiği günler pek belli olmazdı. köyde internet kafe olduğu için bize orada olduğunu söylerdi. Ben şüphelendim ama yakıştıramadım. … hayatta …’den başkasıyla birlikte olmadı. …’in … adlı hayat kadınıyla birlikte olduğuna dair bilgiye sahip değilim. …’i her zaman takip etmediğim için nereye gittiğimi bilmem ama insanlara yardıma koşardı. … benim her şeyi bildiğimi söylerken pamuk toplamaya gittiğimiz zaman ikisini birlikte gördüğüm olayı kastediyor, … tecavüz edecek kapasiteye sahip değildir. Bu süreç zarfında bizim de evlilik birlikteliğimiz devam ediyordu. …’in …’i tek başına öldürdüğüne inanmıyorum, …, … öldükten sonra ateş etmiş olabilir, bunun sebebi de ellerinde barut izi çıksın diye, başkaları yardım etmiştir, hepsinin planlayarak bu işin içinde olduğunu düşünüyorum hepsi derken her iki tarafın ailesini kastediyorum, ben kendim … ile konuşmadım, …’in …’e anlattıklarına göre …’den dolayı …’nın öğrendiğini duydum. 2012 yılının Ramazan ayında kahvede köylüler tarafından …’in …’den hamile kaldığı babasının evine sürüldüğü konuşuluyordu. Zamansız bir hamilelik nedeniyle bu olay ortaya çıktı, ben …’in tecavüze uğradığını düşünmüyorum gönül ilişkisi olduğunu düşünüyorum. …’in başının … tarafından kesildiğini düşünmüyorum. 3 yıldır koynunda taşıdığı bir insanı … kesemez.”,
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “…benim eşim olur. … ile biz 2007 yılında görücü usulüyle evlendik. …’i ben uzaktan görmüştüm, beğendim, ben aileme … ile evleneceğimi söyledim, benim ailem …’i ailesinden istedi ve ailesi de verdi. Bizim … ile evliliğimizden biri 6 biri 3 yaşında iki çocuğumuz oldu. Ben eşim …’i çok seviyorum. …’in de beni sevdiğini düşünüyorum. … ile bizim evliliğimiz boyunca büyük çapta bir kavga ya da tartışmamız olmadı, aile içinde ufak tefek kırgınlıklar oldu. …’i tanırım, … benim öz halamın eşidir. … yapı olarak içki içen karıya kıza giden onun bunun karısına göz diken birisidir, hatta Ramazan ayında bile sürekli içki içermiş. … bu yapıda biri olduğu için ben çok fazla hoşlanmazdım, onun için onunla da konuşmazdım, ancak akraba olduğumuz için zaman zaman bayramlarda gelirdi. Biz akraba olduğumuzdan dolayı eşim …’i pancarda çalışması için yaklaşık 2 yıl önce … ile birlikte kardeşim … ile birlikte gönderdik. Ben bu sırada sezonluk olarak …’da otelde çalışıyordum. … pancardan geldikten sonra bir araya geldik ancak … bana herhangi bir şey söylemedi. Biz eşim … ve …, babam, kardeşim ile birlikte 2010 yılında yine pamuk toplamaya …’ya gittik. Ben herhangi bir şüpheli durum görmedim, … de bana hiçbir şey söylemedi. Ben 2012 yılı ocak ayında …’nın Demre ilçesine bağlı Çarman köyünde bulunan … Bar adlı mermer ocağına günlük yevmiyeci olarak çalışmaya gittim. Ben burada yevmiye usulüyle çalışıyordum. Ben günlük 50 TL alıyordum. Biz şantiyede yatıp kalkıyorduk ve yeme içmemiz de firmaya aitti. Ben buraya 2012 ocak ayında gittim, nisan ayında izine geldim, 4-5 gün kalıp geri gittim. temmuz ayında Ramazan ayının başlarında geldim, 6-7 gün kaldım. Tekrar gittim. En son bayram iznine geldim, 18 Ağustos 2012’de geldim, 26 Ağustos 2012 günü geri … Demre’ye gittim. Demre’den hiç ayrılmadım, sürekli orada çalışıyordum. Bana olayın ertesi günü yani 29.08.2012 günü saat 12.00 sıralarında çalıştığım esnada arkadaşım geldi bana müdürün çağırdığını söyledi, ben de müdürümüzün yanına gittim. Ne oldu diye sordum, Bana müdürümüz eşimin … diye birini öldürdüğünü internetten okuduğunu söyledi ve beni iş yerinde birlikte çalıştığımız …, … ile köyüme gönderdi. Bana ailemden kimse arayıp durumu söylemedi. Bizim bulunduğumuz yer, dağın başı, her yerde telefon çekmez, bu nedenle bana ulaşamamışlar ve durumu bana bildirememişler. Ancak olayın olduğu gece babam ustam …’yı aramış, durumu bildirmiş. Ancak … beni durumdan haberdar etmedi. Bana müdürümüz söyledi, onu da internetten okuduğunu söyledi. Bana …söylemedi. Yusuf, Ahmet Ali ve ben üçümüz ticari taksiye benzer bir arabayla saat 12.00 sıralarında Demre’den yola çıktık, saat 17.00 sıralarında Yalvaç’a geldik. Geldikten sonra bir daha geri dönmedim. …abi aynı arabayla aynı gün geri gönderdik, çünkü … genç olduğu için zarar verebilir diye korktuk …’nın telefon numarası …’dir. Yalvaç’a geldiğimde … gözaltındaydı, onunla ayaküstü bir iki dakika görüştük. Ben …’e ‘Niye bana söylemedin, keşke bana söyleseydin’ dedim, o da ‘Sana kıyamadım, sana zarar gelmesini istemedim’ dedi. Ben de ‘Keşke söyleseydin’ dedim. Ben çalışmaya gittiğimde …, annem babamla dip dibe olan aynı merdivenden çıkılan evin çapraz üst katında çocuklarımla birlikte kalır, birlikte yer içerlerdi. Ben olayın nasıl olduğunu bilmiyorum. Duyduğuma göre, olay günü babam … kahveye gitmiş, evde eşim …, çocuklarım … ve… ile annem … kalmışlar. Çocuklardan 3 yaşındaki oğlum …’in yanındaymış. 6 yaşındaki kızım … da babaannesi …’in yanındaymış ve televizyon izliyormuş. Annem rahatsızlandığı için yatıp uyumuş. Uyurken … elleri kan içinde eve gelmiş, annemi uyandırmış, annem onu elinin kanlar içinde olduğunu görünce bayılmış. Sonra ayılmış ve … ile konuşmuşlar, … anneme ‘O şerefsizin kellesini kestim’ demiş. Annem ‘Niye kestin?’ falan deyince, … de ‘Namusumu temizledim’ demiş, daha sonra annem rahatsızlanmış, teyzem … ile komşularımız Şarkikaraağaç’a hastaneye götürmüşler. Hastanede anneme sakinleştirici vermişler, sabaha kadar yatırmışlar. Daha sonra jandarma gelmiş, …’i evden götürmüş. Benim kardeşim … da Saklıkent’te bir yerde 5-6 aydır çalışır. …’in telefon numarası … ve …0’tır. Bildiğim kadarıyla … köyde yoktu. Olayın olduğu gün benden önce gelmiş ben eve geldiğimde … evdeydi. Ancak nasıl geldiğini bilmiyorum. Ben daha önce de söylediğim gibi kesinlikle …’in …’den hamile kaldığını bilmiyordum. …’in …’e tecavüz ettiğini de bilmiyordum, ailem ve yakınlarımdan hiç kimse de bilmiyordu, … bize hiçbir şey söylemedi. Ben …’in karnındaki çocuğun benden olduğunu biliyordum. 2012 yılı Temmuz ayında ben …’da çalışırken buraya izne gelmeden önce bana benim kullanmış olduğum … no’lu telefonuma … no’lu telefondan mesajlar geldi, … no’lu telefondan ’04 Temmuz 2012 saat 23.34.48’da ‘Zaten gitcem ama ben sana babana hemen söyle mi dedim sana takımın cebine hattı bırakıyom gelince ceketinin iç cebinde adi’ içerikli mesaj gelmiş olduğu görüldü. +… no’lu telefondan ’04 Temmuz 2012 saat 17.22.56 da ‘Sen nası allıyorsan öyle beni artık gelen de s…yor giden de biliyorsun hayranım çok akşam benim istediklerimi babangile söylemezsen sana söyledim benden sana yar olmaz sen daha iyisini bulursun gelme konusuna gelince yaparsan dediğimi sana o zaman söylerim gelip gelmeceni yapmazsan hiç zahmet etme geldiğin gün her şey biter zaten biliyorsun sevmiyorum fazla şansını zorlama telefon çekmiyor … kocası dövdü diye kaçtı gitti bir ben olman ayrılacak beni gelen de s..ti giden de ben sana demedim mi çocuk senden değil deye sen benim dedin sen korunmuyor muydun zaten bana yazacaklarını yaz akşam bakarım kararını söyle beni bu şekil kabul ediyorsan babangile resmen ev istemediğimi altınları ettirip buradan gideriz yalnız sana anca bu kadar karı olurum s…ldim ezildim yaktı dedemgil beni öte tarafta alırım hakkımı’ içerikli mesaj gelmiş olduğu görüldü. … no’lu telefondan ’04 Temmuz 2012 saat 16.55.57 da ‘Hayır ne zaman altınları ettirisen beni bu kahbe anandan şerefsiz babandan kurtardın o zaman sana karılık yaparın deyilse benden sana karı olmaz bu sene evin ustasına kalfa durdum oda beni istediği gibi kullandı harç kar, şunu ver bunu getir yanından hiç ayırmadı sen adam olsaydın bunlar olmazdı bide para çekip gönderdin evin tapusunu bana yaptır madem sana karı olayım yarın bize y…ğını verirler, ben sana anca bunları yapar benden bir şey istersin eve telefon edip bunları söylemeni istiyorum hemen akşam konuştuğumuzu da söylemezsin bu telefonu da atacan kartı da bi da arama çocuk tam beş aylık oldu sen gideli kaç ay oldu hesapla ona bakıtcaktım yalvaca bile göndermediler ocakta gittin demi senin değil oda benim hadi sen bundan sonra ananla konuşursun akşam görücen deye bilecek misin’ içerikli mesaj gelmiş olduğu görüldü. Bu mesaj bana … no’lu telefondan geldi. Ben bu mesaj gelince doğrudan mesaj çeken bu numarayı defalarca aradım, açmadı. Bunun üzerine telefoncuya gidip sordum bana bunun ismini söyleyemeyeceklerini ancak ‘N.Y’ adına kayıtlı olduğunu söylediler. Ben de bunun… olduğunu düşündüm. …’i ev numarasından aradım ona ne demek istediğini, bu numaranın kime ait olduğunu sordum. Bana … numaranın kendisine ait olduğunu telefonu kendisinin satın aldığını söyledi. Ben de ‘Niye öyle bir mesaj yazdın?’ dediğimde ‘Sinirlendim de yazdım’ dedi. Ben ‘Bir daha böyle şeyler yazma’ dedim. … de bana ‘Tamam’ dedi. … bana telefonda ‘Gelen de s…yor, giden de s…yor’ şeklindeki mesajını ‘Gelen giden iş yaptırıyor’ şeklinde algıladım. Ben … ile …’in arasında nasıl bir ilişki olduğunu bilmiyorum. Mesajdan sonra Ramazan öncesi köye geldim, … ile konuştuk. … yine bana o mesajları kızgınlık anında yazdığını söyledi. O, ‘Sen yazılanlara bakma, benim konuştuğuma bak, bu çocuk senin, beni affet’ dedi. Ben de hiç kavga falan etmeden ‘Ben bunları hak etmiyorum, sen biraz annenin evine git, kafanı dağıt’ dedim ve annesinin evine gönderdim, ben de işe gittim. … 10-15 gün annesinin evinde kaldı, tekrar bizim eve geldi, bayram tatili için ben de geldim. Bayramda tartışmadık ancak …’in morali bozuktu fakat bana bir şey söylemedi. Ben …’in başka biriyle ilişkisi olduğunu ölüm olayından sonra öğrendim. Benim tecavüz olayıyla alakalı bilgim yoktur. Bana … çocuğa ocak ayında hamile kaldığını söylüyordu. Ben de ocak ayında ve nisan ayında … ile birlikte olduğumdan öyle zannediyordum. … bana hiç çaktırmadı, hiçbir şey ima da etmedi bu nedenle ben hiç de şüphelenmedim. Ben köydeki dedikoduları hiç duymadım, bana göstermiş olduğunuz eşim …’in gözlüklü fotoğrafını daha önce hiç görmedim. Ancak …’in fotoğraftaki yanında bulunduğu araba, bildiğim kadarıyla …’e ait Toyota marka arabadır. …’in yüzündeki yara bildiğim kadarıyla Ramazan ayının başında ben köyde bulunduğum sırada … danalara bakarken dana vurmuş bana bunu … söyledi.”,

İstinabe olunan Mahkemede; “Benim olaydan ölüm sonrası haberim oldu, ben Çağman’da mermer ocağında çalışıyordum, şef beni çağırıp olayı bildirerek memlekete gitmem gerektiğini söyledi, ben de memleketim Yalvaç’ a gittim, ölümden bir yıl önce maktul tüfekle köye gelerek bizimkileri ‘Sizi köyün yüzüne baktırmayacağım, insan içine çıkartmayacağım’ şeklinde sözlerle tehdit etmiş, buna …, …, …, … şahittir, savcılık ifademde bana gösterilen fotoğraflardan ben normal bir insanın onu yapabileceğini düşünmüyorum, bir şekilde baskı altında kalınmıştır, eşimin maktulle gönüllü olarak bir ilişki yaşadığını düşünmüyorum, çünkü gönüllü bir durum olsa bu olay olmazdı.”,
Tanık … 06.09.2012 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında; “Şüpheli … benim öz kızım olur. Yaklaşık 7 yıl önce …’ın ailesi gelip bizden …’i istediler, biz de verdik ve bu evlilikten 2 çocukları oldu. …’i tanırım, köylümüz olur, herhangi bir akrabalığım yoktur. Sadece selamlaşır, merhabalaşırız, samimiyetimiz yoktur, düşmanlığımız da yoktur. Ben … ile kızım …’in ilişkisini bilmiyordum, ben …’in …’e tecavüz ettiğini de bilmiyordum, bunları kızım … …’i öldürdükten sonra öğrendim. … Ramazan’dan önce kocası … ile tartışmış. Kocasına küsmüş, çocuklarını bırakıp bizim eve geldi. Ben karı koca arasına girilmez diye fazla üstelemedim. 8-10 gün sonra kayınvalidesi … gelinimi götüreceğim diye geldi, …’i alıp gitti. … geldiğinde yüzünde yara bere, ya da dayak yemiş görüntüsü yoktu. Olayın olduğu gün ben evde eşim ve kızım … ile oturuyorduk. Saat 22.00 sıralarında … ile eşi bize kızım …’in …’in kellesini kesip köy meydanına attığını söyledi. Bunu duyan kızım … rahatsızlandı, ben onunla ilgilendim, eşim … da olay yerine gitti. Gece yarısı da jandarma eşimi eve bıraktı. … ve eşi gayet mutlulardı, son zamanlarındaki tavırlarından da şüphelendiğim bir durum olmadı, evlendirdiğimiz ilk gün nasılsa sonraki bir yıl da aynı şekilde iyiydi. …’in eylem ve hareketlerinde tecavüze uğramış bir hâl yoktu, bize bu konuda hiçbir şey hissettirmedi. Gayet neşeliydi. … hiçbirimize bu konuda bir şey söylemedi. Benim bu konuyla alakalı bildiklerim bunlardır.”,
Mahkemede; “Savcılıkta verdiğim ifadelerimi kabul ediyorum ancak …’in doğurduğu çocuğun 50 bin TL karşılığında satışı konusunda telefon kayıtlarında geçen konuşmalardan dolayı beyanda bulunmak istiyorum. Ben bu görüşmeleri …’in psikolojisini düzeltmek için ona moral vermek amacıyla yaptım. Çocuklar derken … ve …’i kastediyorum, onlar dediler ki banka borçlarımızı kapatmak için bunu yapabileceğimizi söylediler, şaka yollu konuştuk. Olayla ilgili daha önce Savcılığa ifade verdim aynen tekrar ediyorum, … bana kızımın attığı mesaj gelene kadar herhangi bir bilgiye sahip değildim, … bana bu mesajı 2012 yılının bayramından önce tam tarihini hatırlayamadığım bir zamanda attı, … bana kızının adıyla bana bir mesaj geldi dedi ve o mesajın bir bölümünü bana gönderdi, ben okudum, mesajın gönderildiği telefon numarasının kime ait olduğunu bilmiyorum, …’in adına alınmış, … bana senin kızın bana böyle böyle dedi yani böyle böyle derken küfürlü konuştuğu, altın meselesi olaylarını söyledi ben de böyle birşey olamayacağını söyledim, mesajı sana yazan kızım değildir dedim. Bu mesaj bana geldiğinde kızım benim evimde değildi, bu mesajdan sonra …’e aynı gün böyle bir şüphen varsa kız benim kızım gelsin dedim, büyük bir şey yok dedim. konuşuruz dedim. 1-2 saat sonra ben gittim …’i yalnız aldım. Çocuklarını getirmedim. Ben …’e mesajları sordum, bana böyle bir hat olmadığını, kullanmadığını söyledi. Mesajın içeriğini de sordum doğru olmadığını da söyledi. Ben 2010 yılından olayın olduğu tarihe kadar …’e ait harhangi bir değişiklik farketmedim, … eşiyle anlaşmasa durmaz zaten, evlendiğinden bu yana … benim yanıma kaçak gelmedi, araları iyiydi, iyi olmasa 7-8 sene orada olmazdı, zaten birbirimizle akrabayız. … bana kızın bana mesaj çekti beni istemiyormuş dedi. …’ın da mesajdan haberi varmış, Savcılık beyanımda…’ın da bana kızını al götür dediğini kabul ediyorum. Kızım … benim evimde tahminen 8-10 gün kadar kaldı. Ben kızımı dövmedim, tarihini hatırlayamadığım bir zaman …’in kaynanası … gelerek yanlış anlama olduğunu söylerek …’i aldı, … de …’den önce gelip …’le görüştüler, konuşurlarken ben yanlarındaydım, konuştuklarını tam anlayacak kadar yakınlarında değildim, … götürmedi, …’in gelmesinden sonra … 2-3 gün sonra geldi. …’in gözünün neden morardığı konusunda bilgi sahibi değilim, ailesinin dövüp dövmediğini bilmiyorum, … bana olaydan sonra hayvan vurdu bana dedi. …’le …’in ilişkisine dair köyde yayılan dedikoduları duymadım. Dedikodu olduğu için biz en son duyduk, kayınpederinin de duyduğunu bilmiyorum, psikolojim elvermediği için hatırlayamıyorum, olay günü köyün kooperatifinde süt alımı yapıyordum, sabah 2-3 saat kadar çalıştım sonra tarladan mahsullerimi getirmek için gittim, oradan eve geldim, saat 6, 6 buçuk gibi eve geldim, sonra tekrar mandıraya döndüm, saat 22.00 sırlarında tekrar eve döndüm, mandırada benim çalıştığımı gören … vardı, … bu olaylardan önce bana ne tecavüz olayından ne ilişki olayından ne de eşinin ailesi tarafından dövüldüğüne dair birşey söylemedi duymadım, ben iddianameyi okudum, iddianamede yazan tanık ifadelerini kabul etmiyorum. Müşteki …’in ifadesini de okudum kabul etmiyorum, beyanları çelişkilidir, ben önceki ifadeleri okumadım ama ben basında geçen ifadeleri ile iddianameyi karşılaştırdığımda çelişki olduğunu düşünüyorum, gönüllü olan bir kimse çeker gider ne baba duyar ne anne duyar. …’in olaydan önce kızımla ilişkisi olduğuna dair benimle görüşme yaptığı hususunu kabul etmiyorum, Ben bilmiyordum, … ile bu konuyu konuşmadık sadece … kooperatife yem almaya gelirdi ben de yem verirdim. Benim av tüfeğim vardır, kızım benim av tüfeğimle atış yapmıştır, evleneceği vakitler atış yaptığı olmuştur. Bizim düğünlerde silah atılırdı, kızım da atmak istedi ve atış yaptı, kızım düzgün atış neden yapmasın, ben kızıma nişan alarak atış yaptırmıştım.”,
Tanık … 06.09.2012’de Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben …’ın kayınpederi olurum. Yaklaşık 7 yıl önce oğlum … …’i istediği için ikisini evlendirdik, bunlar birbirlerini seviyorlardı. Biz oğlum İsmaillerle birlikte aynı evde kalırız ancak onların evi bizim evin üstümüzdedir, aynı kapıdan girer çıkarız. Aramızda hiçbir sorun yoktur, biz gelinimizi severdik. Oğlum … 2012 yılı ocak ayında … Demre’ye çalışmaya gitti. Biz gelinim ve çocuklarımla birlikte kaldık. Oğlum … Nisan 2012’de izne geldi, 4 gün kaldı gitti. Ramazan ayından önce …, oğlum …’e bir mesaj çekmiş, mesajda çocuğun oğlum …’den olmadığını yazıyormuş. Oğlum bana telefonda bunu söyledi, ben de bunu …’e sordum, … ben yazmadım diye kabul etmedi, bu nedenle … babasıgile gitti. Bunun üzerine oğlum … köyümüze geldi. Bu sırada … babasının evine gitmişti. … …’in evine gitti, … ile görüştü, … gelmedi, … tekrar iş yerine gitti, gittikten bir müddet sonra eşim … gidip …’i getirdi. ‘Ramazan ayında arefe günü oğlum … geldi, bir gün sonra oğlum … de geldi. Oğlum … 8-10 gün kaldı ve 26.08.2012 günü gittim. … de hasta olduğu için evde kaldı. Cinayetin olduğu gün biz gündüz köydeydik. Kahvehaneye gitti, akşamleyin eve geldim. Hep birlikte gelinim …, oğlum …, eşim … ve torunlarımla birlikte yemek yedik. …’dan birine işçi bulmak için yatsıdan sonra kahvehaneye gittim, çay içtim, kahvede tek başıma oturdum. Bu sırada bana işçi bulduğum kişiden telefon geldi, telefonu …’e verdim, …’le bu kişi 5-6 dakika konuştu, köyümüzde o gün düğün vardı, düğün sahibi bana düğüne gitmeyecek misin dedi, ben de tamam geliyorum dedim ve eve gittim, tuvalete girdim. Tuvalet evin girişindeydi. Ben tuvaletteyken bir bağırma sesi duydum. Üst kata, evime çıktığımda hanımın bayıldığını, gelinimin de ellerinin kan olduğunu gördüm. Elinde otomatik Üzümlü marka 8 fişek alan tüfek vardı. Ben gelinime ‘Ne oldu?’ dedim. ‘Köpeğin kellesini attım’ dedi, ‘Kimin?’ diye sorduğumda ‘…’in’ dedi, bunun üzerine ben hemen jandarmayı aradım, jandarmaya gelinimin … diye birini öldürdüğünü söyledim, jandarma da bana ambulans göndereyim mi dedi, ben de gelinime ‘Öldü mü?’ diye sordum. O da bana ‘Kellesi kopan ölmez mi?’ dedi. Bu sırada evde oğlum … de vardı, … uyuyordu. …, … halasına gitti, niye gittiğini bilmiyorum, Ben, … ve eşim jandarmayı beklemeye başladık, bir müddet sonra jandarma geldi bizi aldı götürdü. Ben gelinim … ile …’in ne tür bir ilişkisi olduğunu bilmiyorum. Ben …’le jandarma gelene kadar sohbet ettik, ona niye kestiğini sordum, o da ‘Namusumu temizledim’ dedi. Ancak ayrıntıdan bahsetmedi, ‘Beni sonra anlarsınız’ dedi. …’in …’e tecavüz edip etmediğini bilmiyorum, bunu olayın olduğu gece bana avukat söyledi. Biz …’in karnındaki çocuğun oğlumdan olduğunu biliyorduk, … de bize öyle demişti. Ben daha önce hiç şüphelenmedim ancak olaydan yaklaşık 10-15 gün önce köyümüzden … bana, ‘Sana acı bir şey söyleyeyim, … senin eve girip çıkıyor’ dedi, ben bunu duyunca hiçbir şey diyemedim, bir gün sonra sorduğumda bana herkes biliyor, bunu … ve …’ın da bildiğini söyledi, ben bunun üzerine araştırmaya başladım, bunu gelinime sordum, gelinim bunu kabul etmedi, gelinim bana ‘Böyle bir şey olamaz. Bana inanmıyor musunuz?’ dedi. Ben bunları eşim …’e de söyledim. Ben bir daha bunun üzerine gitmedim. Ben gelinimin tavırlarından şüphelenmedim, bize gelin geldiği gün nasıl davranıyorsa son bir yıldır da aynı şekilde davranıyordu, hareket ve tavırlarında olumsuz bir şey görmedim, gayet mutlu neşeliydi, tecavüze uğramış görüntüsü yoktu, bize de böyle bir şey ima etmeye çalışmadı. Biz hiç şüphelenmedik, benim bu konuyla alakalı bildiklerim bunlardır,”,
Tanık … 28.02.2013’te Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben olayın olduğu gün bir arkadaşım beni …’dan beni işçi bulmam için telefonla aradı, ben de bunun üzerine kahveye gittim. Saatin kaç olduğunu hatırlamıyorum, ancak yatsıdan sonraydı. Kahvede tek başıma oturdum, çay içip sigara içtim. Bir müddet sonra telefon geldi, köyümüzde düğün olduğu için davul vurulmaya başladı. Telefonu ileri geçerek işçibaşına verdim, bunlar telefonda konuştular. Bana telefonu verdiğim … bana telefonu verdikten sonra düğün sahibi bana… düğüne gidelim dedi, ben de tamam dedim. Biraz dikildim ve evime gittim. Biraz rahatsız ettiğim için düğüne gitmek istemedim, doğrudan giriş katta bulunan tuvalete girdim. Tuvaletten çıkarken torunum …’ın ağladığını duydum. Hemen hızlı bir şekilde eve çıktım. Eve vardığımda odanın kapısının dibinde gelinim sırtında silah ve elleri kan içinde … dikiliyordu. Eşim … donmuş kalmıştı. Torunum … ağlıyordu. Oğlum …’ın içeride olup olmadığını hatırlamıyorum. Ancak ben kahveye gitmeden önce oğlum … evde yatıyordu. Ben geldiğimde evde …’in olup olmadığını hatırlamıyorum. Ben hemen jandarmayı aradım. Jandarmaya, ‘Benim gelin birisini vurmuş’ dedim. Bana jandarma ‘Öldü mü?’ dedi, ben de gelinime ‘Öldü mü?’ diye sordum. O da ‘Kellesi kopan ölmez mi?’ dedi, ben de jandarmaya ‘Öldü’ dedim. Bu sırada eve komşularımız ve akrabalarımız geldi torunum …’ı ve eşim …’i götürmüşler. Ben …’e ‘Ceset nerede?’ dedim, ‘Evin arkasında, kafası da kahvenin orada’ dedi. Ben bir müddet sonra jandarmayı karşılamak için aşağı indim, jandarma geldi, bana sordu, ben de jandarmayı …’in yanına götürdüm, …’i arabaya aldılar, … cesedin yerini gösterdi. Ben olay anında silah sesi duymadım, ben cami arasından geldim, yolda gelirken … ile de karşılaşmadım. Tuvalette bir sigara içecek kadar durdum. … farklı bir güzergâhtan gelmiş eve de normal işlediğimiz kapıdan değil arka taraftaki kapıdan girmiş, bu nedenle ben …’in geldiğini görmedim, sesini de duymadım, …’in arka kapıdan girdiğini … görmüş, Ben bunu komşulardan duydum. … da … elinde kelleyle giderken onu takip etmiş. Ben gelinim …’e tecavüz edilip edilmediğini bilmiyorum, gelinim ilk gün nasılsa son bir yıldır da öyleydi, hâl ve hareketlerinden şüphelendiğim bir durum yoktu. Benim köydeki dedikodulardan da haberim yoktu ancak 10-15 gün önce … bana ‘Acı bir şey söyleyeyim, … senin eve girip çıkıyor’ dedi ancak rızası olup olmadığını söylemedi, … …’in arkadaşıdır. Ben bunun üzerine araştırmaya başladım, gelinime sordum, gelinim ‘Yok böyle bir şey’ dedi, ben bunu eşim …’e de sordum, … de bana ‘O hırsıza mı inanıyorsun, o yapmaz’ dedi, ben kesinlikle cinayet olayıyla herhangi bir ilgim yoktur, ben gelinim …’in tecavüze uğradığından dolayı mı yoksa … buna söz verip de …’a götürmek için söz verip de yapmadığından dolayı mı …’i öldürdüğünü bilmiyorum, tecavüz edip etmediğini de bilmiyorum,”,
Mahkemede; “Ben bu konuda daha önce savcılıkta ifade vermiştim içeriğini tekrar ederim, olaydan yaklaşık 2 ay önce oğlum … beni arayarak gelinim …’in kendisine mesaj çektiğini bu mesajında ustalar da beni kullanıyor evi bana vereceksen ver vermeyeceksen verme şeklinde mesaj çektiğini bana söyledi, bunun üzerine ben de bu durumu …’le konuştum, … yemin ederek bu mesajı kendisinin çekmediğini bana söyledi, ben de konuyu araştırdım, Turkcell bayisine gittim mesajın kim tarafından gönderildiğini öğrenmeye çalıştım ancak öğrenemedim, bir müddet sonra oğlum … köye geldi, ayrıca Ramazan ayında … de geldi, ancak o sırada …’i babasının evine göndermiştik, mesajdan dolayı …’i babasının evine göndermiştik, bu arada … eşi ile görüşmeye gitti oradan da çalışmaya gitti, ayrıca ben de çalışmaya gittim, bir süre sonra eve geri döndüm, hasat işlerini tamamlandım, daha sonra … isimli şahıs bana olay yaşanmadan 10-15 gün öncesi gelinim … ile maktul … arasında ilişki yaşandığına ilişkin dedikoduların olduğunu, …’in gelinimin evine girip çıktığını bana söyledi, bunun üzerine ben …’a kızdım, bu ithamın ağır bir itham olduğunu ifade ettim, daha sonra bu durumu gelinim … ile görüştüm gelinim … bana, ‘Baba bana mı inanıyorsun yoksa babamın düşmanına mı inanıyorsun?’ şeklinde sözler sarf ederek olayı inkar etti, …’in babası ile … arasında daha önce tarlaların sınır ihtilafı sebebi ile husumet bulunduğundan ben de anlatılanlara inanmadım. Olay günü daha önce yanında çalıştığım … diye birisi beni aradı işe çağırdı, ancak çocuklarımın işte olması sebebiyle adama işe gidemeyeceğim için adama başka birini ayarlamak üzerne kahveye gittim, orada … isimli biriyle konuştuk daha doğrusu … beni aradı ikisini görüştürdü, … isimli köyde düğünü olan bir şahıs bana düğüne gelip gelmeyeceğimi sordu, ben de geleceğimi söyleyerek eve gittim, bizim evin tuvaleti evin dışında tahtadan yapılmış bir şekildedir, tuvelette bulunduğum sırada bağırma sesi geldi bunun üzerine ben yukarı gittim, gittiğimde …’in elinde tüfek vardı, yine elleri de kanlıydı, ben ‘Ne yaptın?’ diye bağırdığımda bana ‘Bir köpek kestim’ dedi, ben de ‘Kimi kestin?’ diye sorduğumda ‘… köpeğini kestim’ dedi, bunun üzerine ben de jandarmayı aradım jandarma ‘Bilgimiz var’ dedi, olay bundan ibarettir.”,
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “… benim kızımın kızı olur. …’in kayınpederi … da diğer kızımın eşi olur. …lar diğer damadım …’dan …’i istediler, ben önce karşı çıktım ancak ısrar edilince ben de karışmadım, … ile … evlendiler 2 tane de çocukları oldu, bunlar mutlu bir şekilde yaşıyorlardı. Aralarında bir sorun olduğunu görmedim. Ben …’in … ile ne yaşadığını bilmiyorum ancak kahvelerde …’in …’i …’a kaçıracağı dedikodusunu duydum ancak ben bunu …’e ya da damatlarıma sormadım çünkü ben …’e çok güveniyordum, ben tecavüz edip etmediğini de bilmiyorum, ilişkilerini cinayetten sonra öğrendim. Cinayeti de olaydan bir gün sonra bakkalda bir kadından duydum. Ben eşim ile birlikte damatlarımdan ayrı bir yerde yaşıyorum, onun için olayı geç öğrendim, … ahlaklı, namuslu, kimseye zarar vermeyen hatta saçının telini dahi göstermeyen iffetli bir çocuktu, benim kanaatimce … kesinlikle rızasıyla ilişkiye girmemiştir, tecavüze uğramıştır.”,

Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben …’da ikamet ederim. … benim küçük kardeşim olur. … öz halamın oğlu …’ın gelinidir. Ben olay öncesine kadar …’in ismini duyardım ancak kim olduğunu bilmezdim. Biz 3 kardeşiz … haricinde bir de benim … adlı kız kardeşim vardır. Ben ve kız kardeşim …’da ikamet ederiz. … ise annem ve ailesi ile birlikte Koruyaka köyünde ikamet ederler. Biz … ile samimi olarak görüşürüz. … ve ben bir sıkıntımız olduğunda hemen telefonda paylaşırız, dertleşiriz. Yaklaşık 3 yıl önce beni annem … aradı, telefonda ağlıyordu. Bana annem telefonda ‘ağlayarak kızım …, halasının oğlu…’ın gelini … ile görüşüyorlar, sen bir şey söyle beni dinlemiyor, ondan uzak dursun.’ dedi. Bende ‘Tamam anne ben … ile konuşurum’ dedim. Daha sonra ben …’i aradım. …’e durumu sordum. … bana ‘Hayır abla ben konuşmuyorum.’ dedi. Ben de …’e ‘Hemen yarın akşam benim yanıma gel’ dedim. … bana yol parasının olmadığını söyledi. Ben de ‘Yol paranı karşılarım sen yeter ki gel’ dedim. 1 gün sonra … otobüs ile …’a geldi. …’da ben …’e yaptığının yanlış olduğunu söyledim. … de bana ‘Abla şu anda aramızda bir şey yok sadece arkadaşça konuşuyoruz’ dedi. Aynı şekilde eşim de …’i uyardı. Her ikimiz de …’e ‘O bizim akrabamız, yaptığın yanlış’ dedik. … de bize ‘Yanlış olduğunu biliyorum ancak onun bana karşı bir ilgisi var, ben reddettim, ancak size söz veriyorum bir daha olmayacak.’ dedi. Ben zaman zaman anneme ve …’e durumu soruyordum. Her ikisi de bana bittiğini, artık ailesine de iyi davrandığını söylüyorlardı. 2012 yılı Ramazan ayında annem … yine beni aradı. Telefonda ağlıyordu. Bana ‘O işin kapanmadığını …’in kendilerine, …’in kendisinden oğlu olacağını söyledi’ dedi. Ben de bunun üzerine hemen …’i aradım. … ilk etepta telefonu açmadı. Daha sonra ben durumu …’ye anlattım. Eşim de …’i aramış beni aramasını söylemiş. Yarım saat sonra … beni aradı. Ben …’e telefonda ‘Hani bitmişti bana söz vermiştin’ dedim. … de bana ‘Bitmedi, birbirimizi seviyoruz, yapamadık, birbirimizden ayrılamadık, … benden hamile’ dedi. Ben …’e kızdım. … yapacak bir şey yok dedi. …, ‘… benimle gelmek istiyor. …’a gelirsek biraz misafir eder misin?’ dedi. Ben de sinirlendim; ‘Sizi eve katmam, sizin yaptığınız çok yanlış’ dedim. … de bana sinirlendi. ‘Tamam kapat telefonu, ölüme de gelme ölüne de gelmem’ dedi. Aynı gün 17.00-17.30 sıralarında eşim … geldi. Eşim ile bu olayı konuştuk. Eşim bana … ile kendisinin konuştuğunu, ancak … ile …’in birbirlerini sevdiğini, kopamadıklarını söyledi. Eşim bana, ‘Sen bunu eve katmayacağım demişsin ancak senin bir tane erkek kardeşin var, onu orada öldürürler, ara konuş gönlünü al gelsinler’ dedi. Saat 18.00-18.30 sıralarında eşim…, …’i aradı. … eşime ‘Benim sizden başka kimsem yok, … hamile, …’i dövüp annesigilin evine göndermişler, onu bu hâlde bırakamam’ dedi. Ben bunun üzerine telefonu aldım, …’e telefonda ‘Senden hamile olduğunu nereden biliyorsun?’ dedim. O da ‘Ben eminim ocak 27’de kocası işe gitti, şubatın 5’inde de … beni aradı, kocam işe gitti gel dedi, o günlerde … ile birlikte olduklarını’ söyledi. Ben de kardeşime ‘O nasıl bir karıymış, kocası gideli 7 gün olmuş, erkeksizliğe dayanamamış mı?’ dedim. Ben gelip gelmemesi konusunda bir şey söylemedim. Ancak eşim …, …’e … ile birlikte gelmelerini söyledi. …, …’e ‘Madem böyle bir şey yapmışsınız ikiniz de buraya gelin kalın. Ancak eşin ile annenin ve çocuklarının rahatını bozmayın. İkiniz burada ev tutarsınız, buraya yerleşirsiniz, biz de sizlere iş buluruz’ dedi. … de bunu kabul etti. … ile birlikte …’a geleceklerdi. …, …’a ‘Beni öldüreceklerini söylüyorlarmış, işleri yoluna koyup hemen geleceğim.’ demiş. Ben başka bir gün …’i telefonla aradım, … ile epeyce bir konuştuk. … bana 3 yıl önce Polatlı’ya çapaya gittiklerini, Polatlı’da …’in eşinin yanında olmadığını, kendisinin çavuş olduğunu, …’in de işçi olduğunu, kendisinin zaman zaman işçilere su dağıttığını, normalde çalışırken …’in elinde eldiven olduğunu, ancak … su alırken eldiveni çıkarıp, ellerine dokunarak suyu aldığını, sık sık kendisine güldüğünü, kendisine tahrik edici hareketler yaptığını, kendisinin ilk etapta buna karşılık vermediğini söyledi. Daha sonra bunlar Polatlı’dan gelmişler. Polatlı’dan geldikten sonra güz aylarında pamuk toplamaya gitmeye karar vermişler, …, …’in annesi ve …’i de götürmeyelim demesine rağmen, ancak annem … ve eşi …, akrabamız olur, eşi çalışmada, onu ve kaynı …’ı da götürelim demişler. … de tamam o zaman demiş. Birlikte …’ya pamuğa gitmişler. İlişkilerinin böyle başladığını söyledi. O gün telefonda bunun dışında başka bir şey konuşmadık. Başka bir gün yine telefonla … bana ‘…’in bütün olanları annesine söylediğini, çocuğun kendisinden olduğunu, annesinin bildiğini ve annesinden yardım istediğini söylemiş. … annesine biz … ile birbirimizi seviyoruz, o beni burada bırakmayacak götürecek ancak telefonumu aldınız, ona ulaşamıyorum, sen bunu …’e söyle, ben o eve bir daha dönmem demiş. Annesi de ‘Kızım sen biraz sabret seni göndermeyeceğim, senin istediğin olacak’ dediğini söyledi. Ayrıca …, telefon alıp …’e bir şekilde verdiğini, bu telefonla konuştuklarını söyledi. Telefonda …, …’e ‘… ben anneme söyledim. Annem sıcak baktı bize yardımcı olacak ben babamla konuşana kadar seninle sadece telefonla konuşalım’ dediğini söyledi. Başka bir telefon konuşmamızda da … bana ‘…’i kaynanası ve kayınbabasının bakmadığını hatta … hasta yatağında yatarken kendisini telefonla aradığını, hastaneye götürmesini istediğini, kendisinin de arabayı caminin altına koyduğunu, gece …’in evine girip birlikte Şarkikaraağaç Hastanesine gittiklerini, orada …’e serum taktıklarını, gece saat 03.00 gibi eve gelip …’i yatırdığını, sobasını da kendisinin yaktığını giderken yanlarında …’in küçük oğlunun da olduğunu söyledi. Yine bana …, …’in kendisinden hamile olduğunu söylediğini, kendisinin de …’e çocuğun benden olduğunu nereden bileydim diyerek sorduğunu, …’in de kendisine kocasının ocak ayında çalışmaya gittiğini, izne geldiğinde bile … ile ilişkiye girmedim dediğini söyledi. …’in hamile kaldığı dönemde …, …’da çalışmada olduğundan ve … ile ilişkiye girmediğinden şüphelenileneceğini bu nedenle çocuğu aldırmak istediğini söylemiş hatta …’in annesine de ‘Ben 3 çocuğa bakamam bunu aldıracağım’ demiş. Annesinin de aldırma ben torunuma bakarım dediğini söyledi. … ve …’in annesi … ile Yalvaç Doğum Hastanesine geldiğini, …’in de kendisini telefonla aradığını, telefonda kendisine; ‘Biz annemle çocuğu aldırmaya gidiyoruz, sen de yanımda ol’ dediğini, kendisinin de Yalvaç’a geldiğini, …’in bir şekilde annesini atlattığını, doktora … ile birlikte girdiklerini, doktorun çocuğun canlandığını, alınamaz dediğini, bunun üzerine çocuğu aldırmadıklarını söyledi. Ayrıca … eşim …’a 2012 Yılı Ramazan ayı içerisinde …’nin kooperatifte oturduğunu, kendisininde yem almaya gittiğini, bu sırada …’nın kendisine ters ters baktığını, kendisininde ‘Bana ters ters bakma, al şu küreği başıma vur, öldür beni, ben kızını kabul ederim, ortada bırakmam ‘ dediğini, …’nın da ağladığını, kendisinin de buna dayanamadığını söylemiş. Ramazan Bayramı günü biz … ile yine telefonla konuştuk. Ben kendisine ne yaptın diye sorduğumda, olayların yoluna girmesini beklediğini ancak köyde dedikoduların çoğaldığını söyledi. Ben …’in tekrar kocasının evine gittiğini, artık seni istemediğini, onu tercih ettiğini söyledim. … bana ‘Onu zorla götürdüler onunla konuşacağım.’ dedi. Ayrıca bunların …’i döverek gönderdiklerini, …’in kendisine dövüldüğünü gösteren resmini ve kamera görüntüsünü çekip mesajla göndermesini istediğini, …’in de bunu yaptığını ancak telefonun kapasitesi dolduğundan gönderemediğini söylediğini, kendisinin de seni dövdüklerine nasıl inanayım diyerek sorduğunu, o zaman caminin altına sen gel ben de kapıya çıkacağım bana oradan bakarsın dediğini, kendisinin de caminin oraya gittiğini ve …’i yaralı hâlde gördüğünü, …’in kendisine ‘Ben bu hâldeyim artık dayanamıyorum, bana çok eziyet ediyorlar, beni götür’ dediğini, kendisinin de ‘Tamam götüreceğim’ dediğini söyledi. Benim … ile en son konuşmam buydu. Bunun dışında başka konuşmadık. Benim konuyla alakalı bildiklerim bunlardır. Ben ayrıca abim …’in elbiselerin içinden bulmuş olduğum, … ile …’in yan yana olduğu vesikalık fotoğrafı ve köyde …’in annem ile kalmış olduğu evde kullanmış olduğumuz sobanın içerisinde yırtık hâlde bulunan …’e ait fotoğrafı ibraz etmek istiyorum. …’in fotoğraf çekerken yanında bulunan Toyota marka araç abim …’in arabasıdır. Gözlük de abim …’in gözlüğüdür.”
İstinabe olunan Mahkemede; “Maktul … benim küçük erkek kardeşim olur. Sanık… da halamın gelini olur. Olay tarihinden 3 yıl önce annem beni aradı. Telefonda kardeşim …’in … ile görüştüklerini söyledi. Bunun üzerine ben kardeşimi aradım. Kardeşim bana böyle bir şey yok dedi. Kardeşime yanıma …’a gelmesini söyledim. Parasının olmadığını söyledi. Ben de ‘Yol paranı karşılarım sen gel’ dedim. Kardeşim 1 gün sonra …’a geldi. Biz bunun üzerine kardeşimle konuştuk. … ile aralarında ilişkilerinin olduğunu söyledi. Ancak bir daha görüşmeyeceğine dair bana söz verdi. 10 gün sonra memleketimiz olan …’ya geri döndü. Sonra o 3 yıllık dönemde ben … ile …’in ilişkilerinin bittiğini biliyordum. 2012 yılı Ramazan ayında annem beni tekrar aradı. …’in anneme …’in hamile olduğunu ve çocuğun kendisinden olduğunu söylediğini söylüyordu. Bunun üzerine ben …’i aradım. … telefonunu açmadı. Ben eşim …’yü aradım, durumu anlattım ve …’i arayarak beni aramasını söyledim. Yarım saat sonra kardeşim … beni aradı. ‘Bize söz vermiştin ne oldu?’ dedim. Kardeşim … ‘Biz birbirimizi seviyoruz, birbirimizden kopamadık olan oldu’ dedi. Ben bunun üzerine kızdım ve tartıştık. Kardeşim …’in annesinin her şeyden haberdar olduğunu çocuğun benden olduğunu, …’in annesinin bu işi halledeceğini söyledi. …’in kayınpederi ve kayınvalidesi de bu durumu öğrenmiş, sonra …’i kayınpederinin dövdüğünü öğrendim. Kardeşim bana ayrıca …’i bırakamayacağını ve …’in de kendisini bırakmayacağını söyledi. Ben …’in kardeşimi öldürdüğüne inanmıyorum. Asıl failin başkası olduğunu …’in kardeşimle olan gönül ilişkisini …’in de eşi ve ailesi de bildiği için …’in eşi ve ailesi tarafından bu cinayetinin işlendiğini düşünüyorum. … işlememiştir çünkü kardeşim öldürüldüğünde zaten … ile birlikteydi ve … kardeşimi çok seviyordu. Asıl suçluların bulunarak cezalandırılmasını istiyorum.”,
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben Koruyaka köyünde çiftçilik yaparım. … benim çok samimi arkadaşım olur. … ise benim bacanağımın kızı ve diğer bacanağımın da gelini olur. Ben her iki tarafla da konuşur görüşürüm. Hiçbir husumetim yoktur. … ile biz çok samimi olarak konuşurduk. Bazen birlikte alkol alırdık. Ölümünden yaklaşık 1 yıl önce … bana eşinden başka birisini sevdiğini, onun da kendisini sevdiğini ve zaman zaman birlikte olduklarını, bana kadının kocasının olmadığı zamanlar kadının evine damdan çıkarak girdiğini ve zaman zaman arka kapıdan girdiğini, onunla birlikte olduğunu söyledi. Bana … ilk zamanlar kim olduğunu söylemedi. Yaklaşık bundan 1-1,5 ay sonra benim arabada birlikte bira içerken … bana kendisinin birlikte olduğu kişinin … olduğunu söyledi. Ben de kendisine ‘Oğlum o senin akraban olur, yaptığın hiç hoş değil, … ile konuş bu işi bitirin’ dedim. … bana ‘Tamam bitiririz’ dedi. Ben …’e ilişkinin ne zaman başladığını sordum. O da bana ‘İlk 2010 yılında pancarda başladığını, orada birbirlerini sevdiklerini söylediklerini, ilk orada öpüştüklerini, pancardan geldikten sonra …’in evine arkadaki kapıdan girdiğini, orada … ile cinsel ilişkiye girdiklerini’ söyledi. … bana ‘…’in eşi … çalışmaya gittiğinde …’in kendisini telefonla çağırdığını, kendisinin de …’in evine gidip sık sık birlikte olduklarını’ söyledi. Sonra bunlar pamuk toplamaya gitmişlerdi. … bana ‘Pamuk tarlasında … ile öpüşürken banyoda eşim … yakaladı, bizi görünce … bayıldı, ben de …’i yolladım, …’ı ikna ettim.’ dedi. … bana ‘Köye geldikten sonra da kopamadığını birbirlerini çok sevdiklerini bunun için ayrılamadıklarını, kocası … yazın …’ya çalışmaya gittiğini, … yokken kendisini …’in aradığını, önce evin arkasındaki kapıdan içeriye girdiğini, daha sonra bu kapının bulunduğu yere buğday konulduğunu, bunun üzerine kendisinin de evin arka kısmındaki damdan çıktığını, … ile burada birlikte olduklarını’ söyledi. Ben … ile …’i telefonla konuşurken duydum. Benim yanımda … ile … telefonla görüşürlerdi. Zaman zaman …, zaman zaman da … arardı. Aradıklarında ‘Canım cicim’ tarzında sevgili gibi konuşurlardı. Benim olaydan haberim olduğu tarihten beri yaklaşık 1,5 yıl bu şekilde … ve … ilişkilerini devam ettirdiler. …’in bu ilişkisini bir ben biliyordum. Daha sonra bunu …’in eşinin ve annesinin öğrendiğini öğrendim. 2012 yılının Ramazan Bayramının arefe günü …, …’ın ev telefonunu çaldırıp kapatmış. Ev telefonunda …’in telefonu görünmüş. Bunu … görmüş ve …’i aramış. … …’e ‘Ne arıyorsun, orospu mu var burada?’ demiş. … de…’a ‘Miras olan tarlayı ekme, kahvenin önünde görüşürüz lan’ diyerek telefonu kapatmış. …’in ev telefonunu aramadaki amacı …’le görüşmekmiş. … daha önceki aramalarında telefon numarasını gizleyerek arıyormuş. Bu sefer gizlemeyi unutmuş. … daha sonra kızmış ve evden tüfeğini alarak kahveye doğru gitmiş. Tüfeği kahveye giderken yolda elinden almışlar ve sakinleştirip eve götürmüşler. Bana bunları … anlattı. 2012 yılının Temmuz ya da Ağustos aylarında …’i annesinin evine kocası …’in gönderdiğini duydum. Ben bunu duyunca …’in babası …’a ‘… niye size geldi?’ diye sordum. … bana ‘… evde bunalmış, …’e mesaj atmış, … de mesaja kızmış, kızı iyice bunaltmışlar, o da bize geldi.’ dedi. Bana …’in …’e çekmiş olduğu mesajın bir kısmını gösterdi. Ben …’nın cep telefonundaki mesajı okudum. Mesajda …’in altınları istediği kısmı yazılıydı. Ben mesajın sadece o kısmını gördüm. Öbür kısımlarını okutmadı. Telefonu da kendi elinde tutuyordu. Bana da … ‘Kızın altınını almışlar vermemişler, kızım da bunalmış, altını isterim diye …’e mesaj atmış’ dedi. Ben bunu …’e sorduğumda … bana …’in …’e mesaj attığını, mesajda …’in kocası …’e şerefsiz dediğini, …’in de buna kızarak evine gönderdiğini söyledi. Ayrıca bana ‘Ben …’i kaçıracağım, bunu …’a götüreceğim’ dedi. …’i aradı ancak ulaşamadı. … …’in kullanmış olduğu telefonu ve telefon hatlarını kendisi alıp …’e veriyordu. … annesinin evine gittikten sonra …’e ulaşamadı. Yaklaşık 10-15 gün sonra … eşi …lerin evine geri geldi. …, … geri geldikten sonra …’e bir şekilde ulaşmış. Olay günü, …, … ve ben birlikte Yalvaç’taydık. Köyde benim evimde telefon çok çekmezdi. Yalvaç’ta iken …’in beni aradığını gördüm. Telefon ile …’i aradım. …’e beni niye aradığını sordum. … bana ‘ Canım sıkkın 2-3 şişe bira içelim’ dedi. Bende …’e Yalvaç’ta olduğumu söyledim. Gelince görüşürüz dedim. … ikişer bira aldı. Benim arabaya bindik. Koruyaka köyüne doğru yola çıktık. Köye yaklaşık 2-3 km kala durduk. Bir tarlada biraları içmeye başladık. Bu sırada … yanında … ile birlikte Göksöğüt kasabasına cambaz arabasına doğru gidiyorlardı. Bizim arabayı görünce durdular. … bize ‘Bize yok mu ‘ dedi. Ben de ‘Birer tane bize yetimlik var’ dedim. Daha sonra bunlar araba ile gittiler. Bizim biralar bitti. Köye geldik. Ben arabayı kahvenin önünce çektim. Bu sırada … geldi. Bana ‘Hadi gidelim.’ dedi. Ben de ‘Tamam gazı ben çekiyim, biraları da sen al, gidelim’ dedim. Daha sonra … 6 bira aldı. Benim arabaya bindik. Şarkikaraağaç yolunda bir yerde içtik. İçerken … bana ‘Dana parasını alıp, taksi kiralayıp, …’i …’a götüreceğini’ söyledi. Parayı … ölmeseydi 1 gün sonra kestirdiği yerden alacaktı. …’in danasını ben kestirmiştim. …’in danadan 9.000 TL alacağı vardı. Bu parayı alıp taksi kiralayıp …’i yanına alıp …’a gidecekti. Bana … buna … ile birlikte karar verdiklerini söyledi. Ben …’e ‘Çoluğun çocuğun ne olacak’ dediğimde bana ‘Ok yaydan çıktı’ dedi. Biz … ile burada içkilerimizi bitirdikten sonra benim arabaya binerek köye geldik. …’i evine bırakacaktım. Ancak … traktörünün aşağıda olduğunu, gidip onu alacağını söyledi ve arabadan inmedi. Biz de buradan …’in bakkalının önüne gittik. Çünkü traktör oradaydı. Arabadan indik. Bakkala girdik. Sigara aldık. Birbirimize çikolata ısmarladık. Çikolataları yedik. Daha sonra biz … ile dışarıya çıktık. Dışarıda mezarlığa doğru ayakladık. Bu sırada … bir yerleri aradı. Ben üşüdüğüm için arabama döndüm. … de yürüyerek arkamdan geldi. Ben arabada ceketimi giyindim. Arabada oturuyordum. … arabanın yan kapısını açtı. Torpidoya arabaya binerken koymuş olduğu tabancasını aldı. Bana ‘Eve mi gidiyorsun’ dedi. Ben de ‘Üşüdüm eve gideceğim’ dedim. Ben arabam ile eve gittim. … orada kalmıştı. Biz ayrılırken … gayet neşeliydi. Herhangi bir kimse ile tartışma yapmamıştı. Yapmış olsaydı zaten bana söylerdi. Herhangi bir endişeli hâli yoktu. Mutlu bir hâli vardı. … silahı yanında taşımasının sebebi …gil bir şeyler yapar diyerekten 5-6 aydır yanında taşıyor, tedbirli bulunuyordu. Ayrıca ben …’de hiç kurusıkı tabanca görmedim. …’in yanında o gün sadece bir tane tabancası vardı. O da kurusıkı değildi. Evime gittim yemek yedim. Sarhoş olduğum için yattım. 30-40 dakika sonra düğünde bulunan kızım ve eşim geldi. Bana ‘…’in kellesini kesmişler, kahvenin önüne atmışlar’ dedi. Ben buna inanamadım. Ben cinayetin nasıl işlendiğini bilmiyorum. Ancak daha önceden ben …’i uyarmıştım. …’e ‘Gittiğin yer çok ıssız, karanlık bir yer, oraya gitme, seni orada öldürürler ‘ dedim. Ancak … bana ‘Kimse öldüremez ‘diyordu. Ben herhangi bir …’e karşı tehdit olayı duymadım. ‘… de bana …’ın akrabalarının kendisini tehdit ettiğine dair bir şey söylemedi. Ben olayın olduğu gün …’in …’in evine gideceğini bilmiyordum. Ben … ile …’in … dana parasını aldıktan sonra …’a kaçıp gideceklerini biliyordum. … tüm planlarını bu şekilde yapmıştı. Bana göstermiş olduğunuz A1 numaralı fotoğraftaki kişi …’dır….’ın gözlüğü de …’in gözlüğüdür. Ben bu gözlüğü … arabasında gördüm. Arabada …’in arabasıdır. …’ın takmış olduğu gözlükteki yansımadaki kişi de …’dir. Ben bu fotoğrafı nerede çekildiklerini bilmiyorum. … de bu fotoğrafı nerede çekildiklerini bana söylemedi. … …’i çok seviyordu. …’in de kendisini sevdiğini söylüyordu. Bunu da çok gizli tutuyordu. Benim dışımda bildiğim kadarıyla bunların ilişkisini karısı biliyordu. Çünkü … …’in adının çıkmasını istemiyordu. Onu seviyordu. Ona zarar gelsin istemezdi. … bana …’in de kendisini sevdiğini söylüyordu. …’in …’e tecavüz etmesi imkânsız. Çünkü yanımda birbirleri ile sevgili gibi konuşuyorlardı. …’in …’i niye öldürdüğünü anlayabilmiş değilim. …, …’in kullanmış olduğu telefonu kendi telefonuna ‘… ‘olarak kaydetmişti. … aradığında benim ismim gözüküyordu. Bunu kimse şüphelenmesin diye yazmıştı. Ben bunu ölmeden 5-6 ay kadar önce bizzat gördüm. … bu numara ile … ile görüşüyordu. Bazen … onu bazen de o …’i arıyordu.”,
Mahkemede; “Her iki taraf da benim bacanaklarım tarafından akrabadır benim … ile bir samimiyetim vardı, canciğer arkadaşımdı, benim tarafların ilişkisine ilişkin bilgim vardır zira … bu olayları bana anlatırdı, bana çalışmaya gittiklerinde … ile yakanladığını yakalayan kişinin ise eşi olduğunu, eşinin kendilerini bir arada görmesi üzerine bayıldığını, eşini ayıltmak için uğraştığını anlattı, ayrıca zaman zaman …’in evine gittiğini anlatırdı, ayrıca evine girerken arka kapıdan girdiğini, yine evin yanında bulunan direkten faydalanmak suretiyle çıktığını da anlatıyordu. Ben … ile …’in babasının evine gitme meselesini konuştum, bana altın yüzünden …’e mesaj atmış bunun üzerine tartışma başlamış ve babasının evine gittiğini duydum, ben … öldürülmeden 10-15 gün önce köyde dedikoduların yayılması üzerine …’e kadının evine gitme, seni öldürürler diye ikazda bulundum ancak kesinlikle kimsenin öldüreceğine ilişkin bir şey duyduğumdan değil sadece arkadaşım olduğu için ikaz etmek istediğimden böyle bir şey söyledim. Ben, …, …, … birlikte içiyorduk, bu olay az önce söylediğim olaydan yani …’i ikaz ettiğim olaydan 10-15 gün önce yaşandı, … bana köyde birçok dedikodunun olduğunu, bu dedikodular sebebiyle bir haftaya kalmaz …’i belki öldüreceklerini söyledi, bunun üzerine ben de …’a karşı çıktım, dedikodu yüzünden kimse öldürülmez dedim.”,
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben … ve …’ı tanırım. Benim babaannem …’ın eşinin teyzesi olur. …’in de halası olur. Her iki tarafla da konuşurum. Her iki tarafla da samimiyetim vardır. Herhangi bir düşmanlığımız da yoktur. Ben Koruyaka köyünde yaşarım. Çiftçiyim. Zaman zaman başka illere pancar ve pamuğa gideriz. Yaklaşık 3 yıl önce de benim ailem, …’ın ailesi ve … …, …’in kayını …, …’in ailesi ile birlikte … Polatlı’ya pancar çapasına gittik. Çapada yaklaşık 2-2,5 ay kaldık. … ve kaynı …, … ve eşi … ile birlikte aynı odada kaldılar. Bizler ise farklı odalarda kaldık. Biz gündüz çalışıyorduk. Akşamları da bu odalarda kalıyorduk. Kaldığımız yer boş kullanılmayan bir evdi. Biz burada yiyip içiyorduk. Bizi çavuş olarak … götürmüştü. Tarlayı o kiralıyordu. Tarla sahibi ile anlaşıyordu. Biz de çalışıyorduk. Daha sonra kazanmış olduğumuz parayı paylaşıyorduk. … tarlada çalışmazdı. Gezerdi. Herkesi kontrol ederdi. Bizim kıyafetlerimiz işçi kıyafeti olduğu hâlde o ütülü elbise giyerdi. İşin düzgün yapılıp yapılmadığını kontrol ederdi. Biz ilk zamanlar hiçbir şeyden şüphelenmedik. Şüpheli bir durum yoktu zaten. Ancak son bir ay bunlar birbirlerine çok yakınlık göstermeye başladılar. Sürekli şakalaşıp, gülüşüyorlardı. Birbirlerine çok samimi davranıyorlardı. Biz otururken … hemen kalkar …’e çay verirdi ve verirken birbirlerinin ellerine dokunurlardı. … uyurken … eşi ile birlikte sanki eşiymiş gibi başında bekler onu kaldırmaya çalışırdı. Hani bir erkekle kadının samimi olmayacağı derece fazla samimiydiler. Ben …’e bunu söyledim. Ben …’e ‘Bu kadar samimi olmanız uygun düşmez, yakışmıyor’ dedim. …’de bana yemin etti. ‘Aramızda bir şey yok. O benim akrabam, ondan dolayı bu kadar samimiyiz’ dedi. Hatta başka bir zaman ben …’in kaynı … ile konuşurken … bana ‘Bunu nasıl iş anlamıyorum, yengem babama bile böyle hizmet etmez, niye …’e böyle davranıyor ‘ dedi. Biz son zamanlarda çalışan kişiler … ile …’in yakınlıklarından çok rahatsız olduk. Bunu kendilerine söyledik. Ancak bunlar bizi dikkate almadılar. Bu nedenle köye gelmeden bir gün önce biz … ile tartıştık. Ben tarlada çalışırken ben biraz geride kaldım. … bana ‘Çapanız olmuyor’ dedi. Aslında … de düzgün yapmıyordu. Ancak … …’i sürekli koruyup, kolluyordu. Biz bu tartışmadan bir gün sonra köye geldik. Köye geldikten sonra ben … ile yaklaşık 1,5 yıl konuşmadım. Ölmeden yaklaşık bir yıl önce konuşmaya başladım. …lere de hiç gidip gelmedim. Çünkü tarladaki … ile …’in birbirlerine karşı davranışları beni çok rahatsız etti. Bu yüzden bunlarla konuşmadım. Bunlara da gidip gelmedim. Ben bunlarla konuşmuyordum. Ancak sağdan soldan duyduğuma göre bunların ilişkisi pancar tarlasından beri devam etmiş. Bunlar sürekli birbirleri ile konuşup görüşmüşler. Köyde pancar tarlasından beridir yaklaşık 3 yıldır … ile …’in ilişkisi olduğu konuşulurdu. Bunu bütün köy halkı bilir. Ancak hiç kimse …’in …’e tecavüz ettiğini düşünmüyor. 2010 yılının Eylül ayında yine … köyümüzden bir grup insanı pamuk toplamaya …’ya götürdü. Gidenler arasında; …, kocası …, kaynı … ve … da vardı. Ben burada aralarında ne yaşadıklarını bilmiyorum. Ancak daha sonra ben bunların pamuk tarlasında ilişkisi olduğunu duydum. Ben …’in sağda solda benim … ile ilişkim var dediğini duymadım. Aksine yemin ederek ilişkisinin olamadığını söylüyordu. Ben bunun köyde birilerine … ile ilişkisinin olduğunu söyleyip söylemediğini bilmiyorum. …’in öldürüldüğü gün benim amcamın kızı evleniyordu. Köy halkının çoğu düğün evindeydi. Düğün olduğu için sürekli havai fişek atılıyordu. Av tüfeği ile havaya ateş edenler de vardı. Ancak kim olduklarını bilmiyorum. Düğünde davul da vardı. herkes eğleniyordu. Birden düğünde bulunan herkes evlerine doğru koşmaya başladı. Ben ne oldu diye merak ettim ve kahveci …’ı aradım. … bana ‘Davulu kapatın, evinize gidin’ dedi. Ben ne oldu diye sorduğumda hiçbir şey söylemedi, evinize gidin dedi. Ben daha sonra kahveye gittim. Kahveye vardığımda …’in kellesi kahvenin önündeydi. Ben daha önce de söylediğim gibi … ile …’in pancar tarlasındaki samimi davranışlarından şüphelendim. Birbirlerine karşı çok ilgi alaka gösteriyorlardı. Birbirlerinin su verirken ellerine dokunuyorlardı. … sanki …’in eşiymiş gibi …’e ilgi alaka gösteriyordu. Ben ve orada çalışan diğer kişiler bundan çok rahatsız olduk. …’i uyardık. Ancak … ilişkilerinin olmadığını söylüyordu. Ben tarlada …’in … tarafından rahatsız edildiğine dair bir izlenim edinmedim. Çünkü …, …’e karşı çok ilgiliydi. … çapa yaparken arkada kalırdı. … de arkada olduğundan dolayı ikisi bir arada bulunurlardı. İkisi bizden bazen 10 bazen 50 metre geride kalırlardı. Ne konuştuklarını biz duymazdık. Ancak … bundan rahatsızlık duymazdı. Bana göstermiş olduğunuz …’ın gözlüklü fotoğrafındaki araba …’in Toyota marka arabasıdır. …’in gözündeki gözlük de …’in gözlüğüdür. Ben bu gözlüğü …’in arabasında asılıyken gördüm. Arabasına binmiştim orada gördüm. Gözlüğün camına yansıyan görüntüdeki kişi de …’in vücut yapısına benziyor.”,
Mahkemede; “Benim dava konusu olayla doğrudan bir bağlantım yoktur sadece bundan yaklaşık 3 yıl önce biz …’ya pancar çapalamaya gittik, bir süre çalıştıktan sonra ehliyet sınavım olduğu için o gün … dayım tarafından kiralanna arabayla Şarkikaraağaç’a geldim, sınava gridim daha sonra…, …, …, … bir arada yemek yemeye başladılar, bu durum bizim hoşumuza gitmedi daha önceden birbirlerine çok zıt olmalarına rağmen birbirlerine yakınlaştıklarını hissettik, bu durum bizim hoşumuza gitmedi. ben …’e bu yakınlaşmadan dolayı herkesin şüphelendiğini, bu durumun kimsenin hoşuna gitmediğini söyledim ancak kendisi bunu inkâr etti böyle bir durumun olmadığını söyledi, ancak orada çalışan ameleler dahi bu durumdan şüphelenmişti, benim bilgi ve görgüm bundan ibarettir, ben tarafların bizzat ilişki yaşadığına ilişkin bir şey görmedim. … bana ‘Bu ne biçim iş, bana bile babası ve annesine bile böyle hürmet etmez’ şeklinde yakınmaları oldu, ancak ben kendisine boşver dedim, ben ‘Babanın numarasını ver arayayım, gelsin sizi götürsün’ dedim o da para ihtiyacı olduğunu söyleyerek kabul etmedi. Bu olay sebebiyle ben … ile yaklaşık 1,5 – 2 yıl küs kaldım, zira ben kendisini bu hareketlerinden dolayı kınadığımı bizzat kendisine söyledim. Kurban Bayramında babannemin onunla birlikte kurban kesmesi ve araya bayram girmesi sebebiyle barıştık, daha önce samimi olmamıza rağmen sonraları sadece merhabalaşırdık çok fazla samimi değildik.”,
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben…’ı ve …’i aynı köylü olduğumuzdan dolayı tanırım. … ile sadece soyadımız benzerdir. Benim her iki tarafla da akrabalığım ya da husumetim yoktur. … ile konuşur görüşürdüm. Ben Yalvaç ilçesinde Rampalı Çarşı’da internet kafe işletirim. Ancak Koruyaka köyüne de sık sık gider gelirim. 2012 yılı şubat ayına kadar da Koruyaka köyünde ikamet ediyordum. Ben …’i tanırım. Köyden arkadaşım olur. Bazen biz … ile içmeye giderdik. Yanımızda … da olurdu. … … ile ilişkisi olduğunu bana söylemedi. Çünkü … de kendisi de evliydi. Bunu saklardı. Ancak biz 3 yıldır bunların ilişkisi olduğunu duyuyorduk. Duyduğuma göre … 3 yıldır … ile …’in kocası evde yokken evin arka kapısından girip … ile ilişkiye girip çıkarmış. Bunu köy halkından herkes biliyordu. Hatta…’ın kayınpederi …’ın yeğeni, aynı zamanda bu kişi …’in de akrabası olan …, … eve girdiğinde kapıda gelip giden olup olmadığını …’e bildirmek için gözetmenlik yapıyordu. Bunu bana bizzat… kendisi söyledi. Hatta … bana … ile …’in birbirlerini sevdiklerini, sürekli telefonla konuştuklarını söyledi. … bana yaklaşık 2 yıl önce bunu söyledi. Kendisinin kapıda gözcülük yaptığını ve … ile …’in de …’in evinde buluştuklarını söyledi. Bana …’in söylediğine göre … ile … pamuğa gitmişler, ilişkileri orada başlamış ve bunu sürdürmüşler. Köye geldikten sonra da …’in evinde buluşuyorlarmış. Buluştuklarında da … zaman zaman kapıda gözcülük yapıyormuş. Bana bunu bizzat … kendisi söyledi. Bunu köy halkından …’in arkadaşları biliyordu. …’in samimi olduğu kişiler …, … ve Bakkalcı …’dir. Biz köyde …’in evine evinin tamiri için gelen ustalardan birinin kalfası ile ilişkisi olduğuna dair …’da duran …’i arayıp telefonda ‘Beni gelen de etti giden de etti, çocuk senden değil, beni götürmeyince her önünde gelen beni s…i’ dediğini bunun üzerine …’in babalığı …’ı aradığını, …’ya ‘Kızınızı götürün, ben geldiğimde kızınız evde olursa, onu öldürürüm’ dediğini, …’in annesinin de …’in babası …’ya ‘Al şu orospu kızını’ diyerek götürdüğü, götürmeden önce de …’i dövdükleri ve …’in birçok yerinde yara olduğunu, … babasının evine gittikten 20-25 gün sonra tekrar kayınpederi…’ın evine geri getirildiğini, …’ın evine …’in babası …’nın ”Bu benim evimde orospu olmadı, siz sahip çıkamadınız ondan dolayı orospu oldu’ dediğini bunun üzerine …’in geri gittiğini duydum. Tüm köy halkı bunları konuşuyordu. … ölmeden bir gün önce Yalvaç’ta karşılaştım …’e köyümüzden evli birisi ilişkisi olduğu evli bir bayanı kaçırmıştı, bunu konuşuyorduk. Konuşurken … kendisinin de kaçıracağını ancak kendi durumunun o kişiye benzemediğini, …’i kaçırmasına eşinin rıza gösterdiğini, ancak zamanın uygun olmadığını yakında kaçıracağını söyledi. Hatta ben …’in sakallı olduğunu görünce kendisine sakalları niye koydun hacımı oldun diyerekten sordum, o da bana …’i kavuşunca kestireceğim dedi. … bunları söylüyordu ancak tedirgindi. Tam anlamıyla her şeyi anlatamıyordu. Fakat tüm köy halkı … ile …’in rızaları ile birlikte olduğunu düşünüyordu. Hatta köyde … evin arkasında bulunan kapıdan eve girip çıkarken görenler olduğu söyleniyordu. Biz köy halkı olarak hiçbirimiz tecavüz olduğuna inanmıyoruz. Bana göstermiş olduğunuz…’ın bir arabanın yanında olduğu gözlüklü fotoğraftaki araba …’in Toyota marka kırmızı renkli pikap tarzı arabasıdır. Ben bu arabayı kasasındaki brandadan tanıdım. …’in gözündeki gözlük de …’in gözlüğüne benziyor. …’in böyle bir gözlüğü vardır. Gözlüğün camından yansıyan fotoğrafı çeken kişi de …’dir.”,
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “… benim babamın amcasının oğlu olur…. da halamın gelini olur. ‘Biz 2010 yılı yaz aylarında Polatlı’ya pancar çapalamaya gitmiştik. Ben annem ile birlikte gitmiştim. … abla da kaynı … ile birlikte gitmişlerdi. Bizimle birlikte … ve ailesi, … ve ailesi, … ve ailesi vardı. … abla kaynı … ile birlikte … ve eşi ile aynı odada kalıyorlardı. Bizler de farklı odalarda kalıyorduk. Gündüz tarlada çalışıyorduk. Gece bu eve gelip herkes kendi odalarına giriyordu. … ile …’in kaldığı oda salondu. Biz kendi odamıza bunların kaldığı salondan geçerek gidiyorduk. Gece tuvalete gitmek gerektiğinde bunların kaldığı yerden geçerek gidiyorduk. Bunlar gördüğüm kadarıyla en kıyıda … ve eşinin yatağı, onun yanında …’in yatağı, en kıyıda da …’in yatağı vardı. Biz tarlada çalışmaya başladıktan 1 ay kadar sonra … abla ile … amcam çok samimi olmaya başladılar. … abla sanki … amcamın eşiymiş gibi ilgi alaka gösteriyordu. Ona çay veriyordu. Yatağını yapıyordu. Elbiselerini yıkıyordu. Bir keresinde tarlada çalışırken diğer çalışanlar gitmişti. … abla, … amcam ve ben tarlada kalmıştık. Bu sırada … amcamın telefonu çaldı. …’in babası aramış. … amcam … ablaya ‘Baban seni arıyor’ diye telefonu uzattı. Uzatırken de … amcam … ablaya öpücük attı. … abla da gülerek aynı şekilde karşılık verdi. … abla telefonla konuştu. Daha sonra telefonu verdi. Bunlar beni çocuk diye benim yanımda rahat hareket ediyorlardı. … amcam sürekli …’e yardımcı oluyordu. … ablam geride kalıyordu. İkisi sessiz sessiz konuşuyorlardı ve gülüşüyorlardı. Ben de geride kaldığımda onların bu konuşmalarını görüyordum. Ben tam olarak ne konuştuklarını duyamadım. Ancak … amcam ne söylerse … abla gülüyordu. Hatta bir keresinde … amcam eşi …’ı dövdü. Niye dövdüğünü hatırlamıyorum. Daha sonra … abla geldi ve … amcamın kolundan tutup götürdü. Ben ikisinin bu yakınlaşmasını anneme anlattım. Annem de bana olur mu öyle şey diye kızdı. Hatta ben anneme ‘Galiba …, … amcamı seviyor ‘ dedim. O da bana ‘git başımdan, milleti başımıza toplama’ dedi. Başka bir gün ben … abla ile konuşurken ona ‘Niye başka bir erkeğin yatağını yapıyorsun’ dedim. O da bana ‘Ne olacak dayım değil mi, akraba değil miyiz, bunu başka yerde sakın konuşma ‘ dedi. Daha sonra … abla bunu … amcama söyleymiş. … amcam da gelip bana ‘… ablana böyle mi dedin?’ dedi. Ben de ‘Evet söyledim’ dedim. Bunun üzerine … amcam beni dövdü. … ablam ile … amcamın bu yakınlaşmasında herkes rahatsızdı. Birlikte çalıştığımız … da bunu biliyordu. Bu nedenle … amcam ile aralarında tartıştılar. … amcam da herkese ‘Burada olanlar burada kalsın, herkes yemin etsin, köye gidince kimse bir şey söylemesin ‘ dedi. … da ‘Ben burada durmam iş falan tutmayın, ben yarın gideceğim’ dedi.”,
Mahkemede; “Soruşturma aşamasında Savcılıkta verdiğim beyanlarımı aynen tekrar ederim. Biz pancar tarlasında çalışırken … amca ile … abla çok samimi olmaya başladılar. … abla sanki … amcanın eşi imiş gibi davranıyorlardı. … abla bir insanın eşine göstereceği ilgiden daha fazlasını gösteriyordu. … abla kaynının ve …’in ailesinin elbiselerini yıkıyordu. … amcam normalde tarlaya geldiği gibi gelmiyordu. Ben amcamı uzun yıllardır tanırım. O zaman her zamankinden bir farkı vardı. Daha temiz düzgün giyiniyordu. Parfüm sıkıyordu. …’in eşi … aynı yerde olmasına rağmen … … amcama çay veriyordu. Yatağını yapıyordu. Elbisesini yıkıyordu. Ben aradaki yakınlaşmayı hissettim. Daha önceki ifadesinde de belirttiğim üzere tarlada çalışırken diğer işçiler gitmişti. Onlar tarlanın diğer tarafına gitmişti. Tarla büyük olduğu için biz diğer tarafta kalmıştık. Bu sırada … amcamın telefonu çaldı. …’in babasının aradığını söyleyerek, … amcam telefonu … ablaya ‘Baban seni arıyor’ diyerek telefonu uzattı. Uzatırken de … amcam … Abla’ya öpücük attı. … abla da gülerek aynı şekilde karşılık verdi. … abla telefonla konuştu. Daha sonra telefonu verdi. Bunlardan çocuk olduğum için benim yanımda rahat hareket ediyorlardı. … amcam … ablaya öpücük atarken … abla hiçbir şekilde rahatsız olmadı. Aynı şekilde o da öpücük attı. … amca bizim çavuşumuzdu. Normalde işçilere pek yardım etmez, ancak biz çalıştığımız zaman her zaman … ablaya yardım ederdi. Biz tarlada çalışırken … abla ve … amcam sürekli gülüşüyorlardı. Bir ara biz tarlada iken … amcam eşi … yengeyi dövdü. Niye dövdüğünü hatırlamıyorum. … amca tarlada bizim önümüzde dövdü. Döverken orada bulunan …, … ve oradaki işçilerde vardı. … amca hiç kimseyi dinlemedi. Sürekli dövmeye çalışıyordu. İşçilerin tutmasına rağmen … amcam vazgeçmedi. Ama … Abla gelip … amcamın kolundan tutunca gitti. Dövmeyi bıraktı. Ben her ikisinin yakınlaşmasını anneme anlattım. Annem bana kızdı, bir şey söyleme dedi. Ben anneme ‘Galiba bunlar birbirlerini seviyor’ dedim. Annem de bana kızdı ‘Kimseye söyleme’ dedi. Ben …’e orada iken ‘Niye başka bir erkeğin yatağını yapıyorsun. Bir kadın başka bir erkeğin yatağını yapar mı?’ dedim. O bana ‘Millet yanlış anlar, niye böyle bir şey diyorsun?’ dedi. Daha sonra … …’e söylemiş, … amcam beni bahane ederek dövdü. Niye düzgün yapmıyorsun. Genelde çavuşlar işçilerini güzel çapalamıyorsun diye dövmez, o güne kadar da amcamın tokatını daha yememiştim. Ben amcamın …’e söylediğim şeylerden dolayı …’in amcama anlattığını, amcamın beni bu nedenle dövdüğünü düşünüyorum. Biz tarlada çalışırken son güne doğru bizimle birlikte çalışan … da bu durumu fark etmiş rahatsız olmuş, … ile amcamın tartıştıklarını duydum. Daha sonra son gün amcam … bütün işçilere burada olanlar burada kalsın diyerek bizim … ile … arasındaki samimiyetten duyduğumuz rahatsızlığı, ilişkileri olduğuna dair şüphelerimizi kastederek, ‘Burada olanlar burada kalsın’ diyerek bizi uyardı. … da ‘Burada durmam iş falan tutmam’ dedi. Ben bunun dışında sonrasında aralarında ilişki olduğunu görmedim. Daha sonra pamuğa gittikten sonra da köyde dedikodular çıktı. Daha sonra dedikodular devam etti. Köydeki dedikodu … Abla ile … amcamın ilişkileri olduğuna yönelikti, amcamın …’i rahatsız ettiğine dair hiçbir söylenti yoktu. Ben çalıştığımız süre içerisinde …’in … amcamdan rahatsız olduğuna dair hiç bir şey görmedim.”,
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben … ve …’i aynı köylü olduğumuzdan dolayı tanırım. Benim her ikisiyle de akrabalığım yoktur. Ancak her iki tarafla da konuşur görüşürüm….’ın kayınpederi … ile samimiyimdir. Ben … ile …’in ilişkisini tam olarak bilmiyorum. Ben, … ölmeden yaklaşık 1 ay önce falan …’in babasının evine gönderildiğini duydum. Ben…’a bunu sorduğumda bana ‘Altın davası’ dedi. Kendisi evi yaparken …’in altınlarını aldığını, geri veremediğini, …’in de …’den altınları istediğini, bu nedenle tartıştıklarını, …’in …’e mesaj çektiğini …’in de bunun üzerine …’in babası … ile tartıştıklarını bunun üzerine …’in de evden kaçıp, babası …’nın evine gittiğini söyledi. Ben de ‘Çocuklar rezil olur gelini getir’ dedim. … da bana ‘… gelip kendi halletsin, ben karışmayacağım’ dedi. Aradan 10-15 gün geçtikten sonra … geldi. … da gidip …’nın evden …’i aldı geldi. Ben ölüm olayı gerçekleşmeden 15-20 gün önce kahvede duydum. Kahvede …, …’a ‘Gelin … ile düşüp kalkıyor’ demiş. Bunu kahvehanede konuşulurken 1 gün sonra duydum. … ile …’in ilişkisini o zaman öğrendim. Benim kahvede duyduklarım … ile …’in ilişkisi olduğu, bunların pancar tarlasında bu ilişkiye başladıkları, …’in …’in evine girip çıktığını, ya arka taraftaki kapıdan girdiğini ya da ip atarak girdiğini, ipin yukarıdan … tarafından atıldığını duyuyordum. Ancak ben bizzat görmedim. Benim duyduklarım dedikoduydu. Köyde konuşulanlar. Bunları bizzat gören olup olmadığını bilmiyorum. Ancak ben köyde bu dedikoduların …’in çıkardığını duymadım. Zaten … bana bu konular hakkında bir şey söylemezdi. Ben … ile …’in ilişkisinin tam olarak nasıl olduğunu bilmiyorum. Ancak köydeki dedikodulardan, bunların rızası ile ilişkilerinin olduğunu, hatta …’in başka birisiyle de ilişkisinin olduğunu, çocuğun da … ya da …’den değil de 3. kişiden olduğu konuşuluyor. Ancak ben bizzat bu konu ile alakalı bir şey görmedim.”,
Mahkemede; “Benim tarafların ilişkisine ilişkin uzun zamanlı bir bilgim yoktur yani daha önceden tarafların ilişkisini hiç duymadım ancak bir ara … babasının evine gitmişti ben de… ile hasat zamanı …’i çocukları olduğunu, bu sebeple gidip getirmemiz gerektiğini söyledim bunun üzerine… bana sen karışma dedi, çocuk gelsin, yani …’in eşi İsmali kastederek gelsin kendisi halletsin dedi, ayrıca …’in babasının evine gitme sebebini de sordum bana altın meselesi olduğunu söyledi, olaydan bir süre önce … ile… kahvehanede taraflar arasındaki ilişkiyi konuştuklarını, bu kişilerin konuşmasından birkaç gün sonra başkalarından duydum. Ben taraflar arasındaki ilişkiden dolayı …’in ip ile …’in yanına çıktığını veya arka kapıdan girip bir araya geldiklerini yine çocuğun bir başkasından olduğunu duydum ancak kimden duyduğumu hatırlamıyorum, köyde kahve önünde herkes grup hâlinde konuşuyorlar, konuşanları ister istemez duyduğumdan kim tarafından söylendiğini hatırlamıyorum”,
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben … ve …’ı aynı köylü olduğumuzdan dolayı tanırım. …’le fazlaca bir muhabbetimiz yoktur. Ben olay tarihinden yaklaşık 1 yıl kadar önce … ile … arasında bir ilişki olduğunu duydum. Köyde …’in …’in evine girip çıktığını ve birlikte olduklarını, birbirlerini sevdikleri konuşuluyordu. Ben bizzat bunların ilişkisi görmedim. Bu dedikodunun nasıl ortaya çıktığını bilmiyorum. Ancak … böyle bir dedikodu çıkarmadı. Ben hiçbir zaman …’den ben … ile ilişki yaşıyorum şeklinde bir şey duymadım. Kimse de bana … bu şekilde dedikodu yayıyor demedi. Ben hiçbir zaman …’in sağda solda …’in bende fotoğrafları var dediğini de duymadım. Ben ölüm olayı olmadan yaklaşık 1,5 ay önce kahvehanede otururken samimi arkadaşım olan…’a ‘… bak ben … ile …’in ilişkisi olduğunu duydum, eğer bu doğruysa …’i evden çıkar gitsin ‘ dedim. … bana hiçbir şey demedi. Bana tepki de göstermedi. Sadece sustu. Ben bu konuşmamızdan sonra…’ı hiç görmedim. Olay günü ben evdeydim. Köyümüzde düğün vardı. Saat 21.30 sıralarında … geldi bana ‘…’i kesmişler ‘ dedi. Olaydan da bu şekilde haberim oldu. Benim cinayeti nasıl işlendiğine dair bir bilgim yoktur.”,
Mahkemede; “Ben Savcılıkta ifade verdim aynısını tekrar ederim, yaşanan olaydan 1 yıl önce çeşitli dedikodular duydum, yani … ile …’in ilişkisini duydum, olaydan da yaklaşık 2 ay önce bu durumu…’la konuştum, ben…’a köyde bu ilişkinin duyulduğunu söyledim… herhangi bir tepki göstermedi.”
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben …’i tanırım. Dayımın oğlu olur. Samimi olarak konuşur, görüşürdük. … da benim teyzemin torunu olur. Onunla da aramızda herhangi bir problem yoktur. … ile biz sık sık bir araya gelir konuşurduk. Bir arada bulunduğumuz sırada bazen …’e telefon gelirdi. … telefon gelince hemen yanımızdan giderdi. Uzakta telefonla konuşmaya başlardı. Uzunca bir süre yaklaşık 1-2 saat sürekli telefonla konuşurdu. Biz kiminle konuştun diye sorduğumuzda bize cambaz bir arkadaş ya da bir arkadaşım derdi. Kiminle konuştuğunu söylemek istemezdi. Ancak ben köyde … ile …’in ilişkisi olduğunu duyduğumdan …’in … ile konuştuğunu düşünürdüm. … bana … ile olan ilişkisi hakkında bir şey söylemedi. Ben sorduğum hâlde ilişkisi olduğunu söylemedi. Bana ‘Köyün dedikodusu bunlara inanma’ dedi. Ancak bana bir kadın ile ilişkisi olduğunu birbirlerini sevdiklerini söylüyordu. Ben … ile …’in nasıl bir ilişkisi olduğunu bilmiyordum ancak köyde konuşulanlara göre … ile …’in ilişkisi pancar tarlasında başlamış 3 yıldır devam ediyormuş, … zaman zaman …’in evine giriyormuş. Ben bunu bizzat görmedim ancak bütün köy halkı bu şekilde konuşuyordu. Ben köyden hiç kimseden …’in …’e tecavüz ettiğini duymadım. İlişkilerinin rızaya dayalı bir ilişki olduğunu duyuyordum. Hatta bunların pamuk tarlasında görenler olmuş.”,
Mahkemede; ” Ben Savcılıkta ifade vermiştim. O ifademi aynen tekrar ederim. … benim dayımın oğlu olur. Hem de arkadaşız. Biz … ile birlikte iken …’e telefonlar geliyordu. Sık sık telefonlar geliyordu. Bazen bu telefonlara bizim yanımızda cevap vermiyordu. Meşgule alıyordu. Bazen de açtığında, yanımızdan uzaklaştığında bir iki saat konuşurdu. Kim olduğunu sorduğumda da geçiştirip pancardan, pamuktan vs gibi sözlerle geçiştiriyordu. Ben de bu yüzden bir bayan ile ilişkisi olduğundan şüpheleniyordum. Ancak kiminle olduğunu bilmiyordum. Ben kendisine çok sordum. Bir bayanla ilişkin var mı diye ancak beni savuşturuyordu. Bir şey söylemiyordu. Kendisine ‘… ile aranda bir şey var mı?’ diye sorduğumda köyün dedikodusu inanma diyordu. … benim dayımın oğlu olur. Sanık … de teyzemin torunu olduğu için … her iki taraftan da akraba olduğundan duyulur endişesi ile bana söylemediğini düşünüyorum. Yanımda hiç konuşmadığı için konuşmalarının içeriğini bilmiyorum. Tanık …’ın soruşturma aşamasında …’in …’in evine gittiği zaman …’ın gözcülük yaptığına ilişkin beyanı üzerine; kesinlikle ben gözcülük yapmadım. Görmedim. Ben …’in …’in evine girip çıktığını görmedim. Gözcülük de yapmadım. Kesinlikle kabul etmiyorum. Benim olaya ilişkin başka bir bilgim yoktur. Öldürme olayının nasıl gerçekleştiğini bilmiyorum. Ben Yalvaç’ta idim. Meydanda maktulün kafasını gördüm”,
Tanık … Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben ölen …’in öz amcasıyım, …’ın da kayınpederi…’ın öz dayısıyım, Benim her iki tarafla da husumetim yoktur. Her iki tarafla da konuşur, görüşürüm. Benim … ile …’in aralarındaki ilişkiye ilişkin, görgüye dayalı bir bilgim yoktur. Ben bunların arasında ilişki olduğunu … öldükten sonra öğrendim. Ben … öldükten sonra edindiğim bilgiye göre bunlar birbirlerini seviyorlarmış. …’in rızası dahilinde … …’in evine gidip … ile birlikte oluyorlarmış, bu ilişkilerden birinde de … hamile kalmış. Yaklaşık bir yıl önce … …’ın evini aramış ancak konuşmamış. Bunun üzerine yeni dijital telefon alan… telefonda arayan numarayı geri aramış. Telefona … çıkmış. …’e ‘Niye benim evi arıyorsun?’ demiş. … de ‘Benim tarlayı ekme’ demiş. O da buna sinirlenmiş, ana avrat küfretmiş. Bunun üzerine … sinirlenmiş köy meydanına gitmiş, köy meydanında telefonla…’ı aramış, ona ‘Gel ben buradayım, kozlarımızı paylaşalım’ demiş. …’ı eşi salmamış. Bu nedenle… gelmemiş. Böyle olduğunu bana komşumuzun birisi beni telefonla arayarak söyledi. Ben de bunun üzerine…’ın evine gittim. …’a ‘Derdiniz ne, benim tarla için niye birbirinize giriyorsunuz’ dedim. O da bana ‘mevzu tarla değil, senin bilmediğin şeyler var’ dedi. … benim eve telefon açıyor. Ben açtığımda cevap vermiyor, dedi. Ben de ‘Gelinin açsın sen dinle’ dedim. Verdiğimde de konuşmuyor, dedi. Ben ‘… olduğundan emin misin?’ dedim, o da ‘Kesinlikle eminim … o, dijital telefon aldım, onun numarası gözüküyor’ dedi. Ben de bunun üzerine ‘… senin evine niye açsın, senin gelinine mi karına mı açsın?’ dedim, o da ‘Yok öyle bir şey’ dedi. O da ‘Bilmiyorum açıyor işte’ dedi. Ben daha sonra …’in yanına gittim. …’e ‘…’ın evini niye arıyorsun?’ dedim. O da bana ‘Amca ben tarlayı ekme diye aradım’ dedi, o da bana küfretti dedi. Ben de ‘İnsan tarla için küfreder mi?’ dedim, ben de bunun üzerine kahveye gittim, kahvede telefon açtım, herkesin içinde gel kozumuzu paylaşalım, dedim, o da gelmedi dedi. Ben de ‘Tarla benim tarlam, bunun için kavga etmeyin’ dedim. Ancak benim anladığıma göre bunların her ikisi de … ile …’in ilişkisini saklamak için bahane ettiler, çünkü tarla benim tarlam, her ikisi de … ile …’in ilişkisi ortaya çıkmasın diye sakladılar. Zaten tüm köylü aralarındaki husumeti tarladan kaynaklandığını zannediyordu. Ben tekrar…’ın yanına vardım. …’a ‘Bak … seni tarla için aramış, sen niye küfrettin, dedim. O da ‘Dayı, bu benim evimi arayıp duruyor, sen olsan ne yaparsın?’ dedi. Ben de ‘O değildir’ dedim, o da ‘Keşke o olmasa’ dedi ve bana ‘Eğer böyle bir şey yaptıysa, ben …’in kellesini kesip köy meydanına atacağım, bunu sen de duyacaksın’ dedi, bunu … de söyledi. Bu sırada benim yanımda eşim …, kızım … ve oğlum … de bunu duydular. Bunun üzerine ben de…’a ‘Karşında bizi bulursunuz, ele küfrettirme’ dedim. O da bana ‘Tamam dayı senin hatırına bırakıyorum, ancak tekrar ederse, ben …’ı gözden çıkartım, …’i …’a öldürtürüm, suçu da …’e atarım, …’e tecavüz etti derim, ben cezaevine girsem şimdi çocuk perişan olur,’ dedi. Benim oğlum … da, ‘Dayı ben de seni arıyorum, ben de mi sapığım?’ dedi. O da ‘Olur mu yeğen ben seni görüyorum, seninki farklı’ dedi. Hatta ‘Bize iş bul, … ile …’i götür’ dedi, ben de ‘Tamam araştırayım’ dedim.”,
İstinabe olunan Mahkemede; “… ve… ilk tartıştıklarında bana söylediklerine göre benim olan tarlayı…’ın ekmesi nedeniyle aralarında bir tartışma olduğunu biliyorum. Ben… ile konuştuğunda …’in eve telefon açtığını, fakat ses vermediğini, bu durumdan rahatsız olduklarını söyledi. Bu durumu …’e de…’ın hanımına da sordum. Yani telefonların sebebini sordum. … böyle açılan bir telefon olmadığını söyledi. …’ın eşi de sessiz telefonları doğruladı. Cinayete dair herhangi bir görgüm yoktur. Ben …’dayken telefon geldi, …’i …’in öldürdüğünü söylediler. Yalnız öncesinde… ve eşi ile görüşmelerimde …’i öldüreceklerini, keseceklerini, bunu da …’e yükleyeceklerini söylemişlerdi. …’in anlatımlardan da anladığım üzere, … ile bir gönül ilişkisi olmuş fakat cinayet kesinlikle bir namus cinayeti değildir. Ben böyle olduğunu düşünüyorum.”,
Şeklinde ifade vermişlerdir.
Sanık … 29.08.2012 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında; “Koruyaka köyünde ikamet ederim, benim 4 ve 5 yaşında iki çocuğum vardır. Ev hanımıyım, eşim 18 ocakta … iline mermer ocağında çalışmak üzere gitti. Kayınpederim ve kaynanamın evleri bizim eşimle kaldığımız eve bitişiktir, aynı terastan girip çıkarız. Ben eşimle bize ait olan bu evde kalırım, çocuklarım da zaman zaman bende zaman zaman da kayınpederim …’ın yanında kalırlar. … eşimin halasının kocası olur. … evlidir, …’in de iki çocuğu vardır, çocuklarından erkek olan liseye gider, kız da ortaokula gider. … ile biz ailecek konuşurduk. Birbirimize gider gelirdik. Ben …’i eşim … ile evlendikten sonra tanıdım. Öncesinden hiç tanışıklığım ve görüşmüşlüğüm yoktur. Yaklaşık iki yıl önce Polatlı’ya pancar çapasına köyümüzden bir grup insanla gittik, benim yanımda, eşimin kardeşi o zamanlar 15-16 yaşında olan … vardı. Bizi topluca amele olarak … götürmüştü, … bizim dayıbaşımızdı. Biz pancar tarlasında 1,5 ay kaldık. Polatlı’da eski bir binada kaldık. Binada iki hane bir odada kalacak şekilde ayrılmıştık. Biz de akraba olduğumuz için kayınbiraderim …, … ve …’in eşi ile birlikte aynı odada kaldık birlikte aynı odada yatıyorduk. İki kadın evin duvar kısmında olacak şekilde yatıyorduk. … ben yatarken zaman zaman bana dokunmaya, tahrik etmeye çalıştı ancak ben ‘Bağırırım yapma’ dedim. Bu nedenle … bir şey yapamadı. Ancak tarlada çapa yaparken ben diğer çalışanlardan ayrı olduğum zamanlarda … yanıma gelip bana ‘Sen benim olacaksın, bağırsan da çağırsan da benim olacaksın, şimdi dokunmuyorum ancak seni mahvedeceğim, köye vardığımızda herkese senin benimle ilişkin var diyeceğim’ diye beni tehdit ediyordu. … bu şekilde bana 5-6 kez tehditte bulundu. Ancak bana dokunmadı, herhangi bir ilişkimiz de olmadı. Biz köye geldikten sonra bu sefer … eşinin evde olmadığı zamanlarda beni kayınpederim adına kayıtlı … no’lu ev telefonundan arardı. ‘Köye geldin diye benden kurtulduğunu sanma, seni elbet yakalayacağım, ailene söyleyeceğim, seni internetlere vereceğim, köyde dedikodu yayacağım, nasıl olsa bir kişiye söylersem, bu yayılır herkes de bana inanır’ diyordu. Ben onu sabit telefondan iki yıl boyunca 5-6 kez aradım. Çünkü … bana ‘Sen beni aramazsan, eşini takip eder, benimle ilişkisi var derim’ diye tehdit ediyordu, ben de mecburen onu arıyordum. Aradığımda ya da o beni aradığında bana ‘Niye aramıyorsun beni?’ diyordu, ben de fırsat bulamıyorum diyordum. O da ‘Ben seni takip ediyorum, bana yalan söylüyorsun’ diyordu. Bana sürekli ‘Seni seviyorum, sen çok güzelsin’ diyordu. Ben ona ‘Beni arama, beni dile düşürme, benim yuvamı yıkma, benden uzak dur’ diyordum. Biz ev telefonu numarasını yaklaşık bir ay önce kapattık. … beni önceleri …no’lu numaradan arıyordu. Ben sonunun 9332 olduğundan eminim ancak ortadaki numaralardan emin değilim. … benimle telefonla görüşmediği zamanlarda beni tek başıma sokakta gördüğünde bana ‘Niye bana karşı geliyorsun, sen benim olacaksın, niye benimle olmuyorsun, bak seni ben mahvedeceğim, seni köylünün diline düşüreceğim, eşine babana tüm yakınlarına söyleyeceğim, sana iftira atacağım, seni köyde rezil edeceğim’ diyordu. Ben de ‘Benim çoluk çocuğum var, hayatımı mahvetme, benden uzak dur’ diyordum. Eşim … 18 Ocak 2012 tarihinde … iline mermer ocağına çalışmaya gitti, bunu fırsat bilen … beni daha çok rahatsız etmeye başladı. Bizim ev telefonumuzu gizli numaradan daha fazla aramaya başladı, telefonda fazla konuşmuyordu, telefonu çaldırıp kapatıyordu. Amacı beni kayınpederimin yanında zor durumda bırakmaktı. Eşim gittikten 2-3 gün sonra ben evde çocuklarım ile yatarken saat gece yarısı 01.00-02.00 arası birden kapı açıldı, içeriye … girdi, elinde küçük bir silah vardı. Bu sırada çocuklarım uyuyordu, ben sese birden kalktım. … evimizin dam kısmından arkadan çıkmış. Ben kapıyı kilitlememiştim, çünkü bazen çocuklara geceleri süt katıp içiriyordum, yorgunluktan unutmuşum. …’i görünce ben ‘Git evimden ne işin var’ dedim. Bana elindeki silahla ‘Sus bağırma, çocukların kafasına sıkarım’ dedi sonra üzerime saldırdı, sarhoştu, ben direnmeye çalıştım ancak direnemedim, ben bağırmadım, çünkü … sarhoştu ve elinde silah vardı, silahla çocuklarımı öldüreceğinden korktum. … ‘Bağırırsan çocuğa sıkarım’ diyordu. Sonra benim zorla alt kısmımda bulunan pijama ve külotumu çıkardı. Kendisi de cinsel organını çıkardı, ben direnmeme rağmen cinsel organını benim cinsel organımın içine soktu ve benim içime boşaldı. Ben ağladım, … de oturdu, bana ‘Sus ağlayıp durma, kayınpederlerine duyuracaksın, bak ağlarsan çocuklarına sıkıveririm’ dedi. Daha sonra bırakıp gitti. Ben korktuğumdan ve utandığımdan bunu hiç kimseye söylemedim. 3-5 gün sonra … gece vakti herkes uyuyunca özellikle bizim yorgun olduğumuz, inşaatta çalıştığımız zamanlarda önceki girmiş olduğu dam kısmından eve giriyordu. Ben kapıyı kilitliyordum, ancak … bana ‘Aç kapıyı bak aşağıdakilerin kafasına sıkarım, onlar şimdi uyumuştur, bağırsan da bizi duymazlar, duysalar da korkmuyorum, gider kafalarına sıkarım’ diyordu. Ben de mecburen kapıyı açıyordum. Her gelişinde … silahla geliyordu. Bu geldiğinde de benim üzerimi silah zoruyla çıkardı, kendisi de üzerini tamamen çıkardı. Yine cinsel organını benim cinsel organımın içine soktu, yine içime boşaldı. Bir müddet oturdu, üzerini giyindi, gitti. … 20 Ocak 2012 tarihinden günümüze kadar eşim olmadığı zamanlarda 5-6 günde bir bu şekilde evime gelip zorla benimle birlikte oldu. 4 yaşındaki çocuğum sürekli yanımda olurdu, 5 yaşındaki çocuğum da bazen yanımda bulunurdu. Ben … çocuklarıma eşime zarar verebileceği ve dedikodu çıkarabileceği korkusuyla artık ona karşı koyamaz oldum. Bir keresinde ben karşı koymaya çalıştım ancak beni darbetti, … her gelişinde aşırı derecede alkollü olurdu. … her birlikte oluşumuzda benim içime boşaldı. Sanki beni hamile bırakıp köye rezil etmek gibi bir amacı vardı. Eşim … 18 Ocak 2012 tarihinden sonra ilk defa temmuz ayının ortalarında köye geldi. Ben bu geldiğinde zaten 4-5 aylık hamileydim. Ben eşime anlamasın, çocuğun kendinden olduğunu zannetsin diye 6-7 aylık hamileyim dedim, oysa ben şubat ayının sonlarında …’den hamile kalmıştım. eşimse 18 ocakta gitmişti. Kasımın sonlarında da doğum yapacaktım, eşim benim eylül-ekim aylarında doğum yapacağımı biliyor. Ben eşim geldiğinde …’in yaptıklarından bahsedecektim ancak eşim çok tehlikeli bir işte çalıştığı için dalar, kendisine zarar verir düşüncesiyle onunla bir şey paylaşamadım. Eşim bayramda bir kez daha geldiğinde eşimle yine …’in yaptıklarından bahsetmek istedim ancak çekindim, paylaşamadım, her iki geldiğinde de eşimle birlikte oldum. Ben …’in bu yaptıklarından dolayı eşimin yüzüne bakacak hâlde değildim ancak kendisini yanlış düşünceye kapılmasın diye yapmacık da olsa birlikte oldum, onu mutlu etmeye çalıştım. Eşim bayramda 10 gün kaldı önceki geldiğinde de 4-5 gün kalmıştı. Eşim 26.08.2012 günü … iline gitti, eşim gittikten sonra … bana vermiş olduğu telefona mesaj çekti, mesajda ‘Niye aramıyorsun?’ yazılıydı. Ben bunu 27.08.2012 günü fark ettim. Aynı gün gece telefon titreşimdeydi, çaldı, ben uyuyordum, telefonun titreşimine uyandım. Telefonu açtım, bana ‘Uyuyor musun, yanına gelecektim’ dedi. Ben ‘Uyuyorum, çok yorgunum gelme’ dedim. O da bana ‘Yorgunsan gelmeyeyim ancak ben seni …’a götürmek istiyordum’ dedi. Ben ‘Gelme yorgunum’ dedim o da ‘Tamam’ dedi. 28.08.2012 günü akşam yemeğini yedikten sonra yatsıdan sonra beni telefonla aradı, bana ‘Ben gelip seni götüreceğim’ dedi, ben de ‘Gel götür’ dedim. Amacı yine bana sahip olup gitmekti. Ben onun yine bana sahip olmasından çok korkuyordum, artık iğreniyordum. Bu nedenle ona teslim olmak, onunla birlikte olmak beni çok korkutuyordu, beni tiksindiriyordu, onunla birlikte olmamak için ne yapabileceğimi düşündüm. Önce eve girdiğinde bana saldırırsa kendimi bıçakla savunayım dedim. Sonra onun güçlü olduğundan kendimi savunamayacağımı düşündüm. Bu sırada … evin arka kısmına kimsenin göremeyeceği harabe bir alana gelmişti. Saat 22.00 sıralarıydı. Ortam çok karanlıktı. Bana telefonla ‘İp salla buradan çıkayım’ dedi. Ben de buğday çuvallarını çıkarmakta kullandığımız ipi attım, daha önce … eve kendisi çıkıyordu. O gün ipi beni aşağı indirmek için istemiş olabilir çünkü o gün telefonda bana seni …’a götüreceğim demişti. Ben …’a götürmeyi düşündüğünü tahmin ediyorum. O ipten tırmanmaya başladı, ben bu içeri girdiğinde yine bana zorla sahip olur düşüncesiyle bana göstermiş olduğunuz kayınpederim …’a ait olan 8 adet fişek alan otomatik tüfeği alıp arkadan dolandım. Ben evin arkasına vardığımda … dama çıkmıştı. Tam ayağını dama attığında ben nişan alıp …’e iki el ateş ettim. Ateş edince … bana ‘Amına koyduğum, bana ateş ettin’ diyerek yere düştü. Yere düşmeden önce bana göstermiş olduğunuz 7,65 çapındaki sürekli benim evime gelip beni tehdit ettiği silahı belinden çıkarmaya çalışıyordu. Çıkarırken silah yere düştü. Ardından kendisi yere düştü. Yere düşünce küfrederek aşağı doğru kaçmaya çalıştı. Ben yukarıdan bir kez daha ateş ettim. Ateş edince yukarıdan düştüğü yerin 6-7 metre aşağısında yüzüstü düştü, sonra ben yanına vardım. ben yanına varınca sırtının üstüne doğru döndü, yüzü bana dönüktü, bana ha bire sinkaflı şekilde küfrediyordu, ben cinsel organının bulunduğu bölgesine ateş ettim ancak kaç el ateş ettiğimi hatırlamıyorum. Ben ateş edince küfretmeyi bıraktı, ben öldüğünü anladım. Bana göstermiş olduğunuz sarı saplı bıçağı yanımdan çıkardım, boğazını kestim, koparıp saçından tuttum, silahı da omzuma taktım, yaklaşık iki yüz metre ileride bulunan köy kahvesinin önüne doğru gittim. Düğün olduğu için kahvehanenin önü çok kalabalıktı, ben kafatasını meydana doğru fırlattım, fırlatırken de ‘İşte namusumla oynayanın kellesi, benim arkamdan konuşmayın’ tarzı laflar ettim ve dönüp evime geldim. Ben … ile hiçbir zaman rızam dâhilinde birlikte olmadım, … bana adetliyken bile zorla sahip oldu. Beni sürekli hakkımda dedikodu çıkarmakla yapmadığım hâlde kendisiyle birlikte olduğumu millete söylemekle ve eşime, çocuklarıma zarar verebileceğini, onları öldürebileceğini söyleyerek ayrıca beni, bana göstermiş olduğunuz silahla tehdit ederek birlikte oldu. … bana elinde benim çıplak resimlerim olduğunu, eğer onunla birlikte olmaya devam etmezsem bunu internetten herkese yayacağını, gazetelere vereceğini, insan içine çıkartmayacağını, beni mahvedeceğini söylüyordu. Ben o resimleri görmedim, bana … bunu evde ben uyurken gizlice çektiğini söyledi. Maktul …’in cep telefonunda bulunan fotoğrafların gösterilip sorulması üzerine; bana göstermiş olduğunuz fotoğraflar benim evimde çekilmiş fotoğraflardır. O fotoğraflardaki uyuyan kadın benim, yanımdaki erkek de …’dir. … bu resmi ben uyurken çekmiş, benim bu resimden haberim yok, ne zaman çektiğini de bilmiyorum ancak … bana ölmeden bir önce telefonda bana ‘Ben bebeğin fotoğrafını çektim, sen görmedin uyuyordun, şimdi onu izliyorum’ dedi. Ben köyde adımın çıkmasından eşimin, çocuklarımın, ailemin mahcup olmasından yuvamın bozulmasından çekindiğimden … ile birlikte olmak zorunda kaldım. Ben bunları kimseye söyleyemedim, çünkü adımın çıkmasından ve lekelenmesinden korktum. Hiç kimseye bunlardan bahsetmedim. Ben karakola ya da savcılığa da gelmedim çünkü gelmiş olsaydım, kendi adımı kendim kirletmiş olacaktım, oysa şimdi namusumu kendim temizledim. Şu anda benim karnımda …’in çocuğu bulunmaktadır. Tahminime göre 6-7 aylıktır. Ben ilk zamanlarda hamile olduğumu bilmiyordum. Çünkü … benimle adetliyken de birlikte oluyordu, bu nedenle ilk zamanlarda hamile olup olmadığımı anlayamadım, hamile olduğumu anladığımda Yalvaç Kadın Doğumevine gittim, bana burada çocuğun iki aylık olduğunu, alamayacaklarını söylediler. Sağ solda, gelip gidenler, hatta çocuklar bile, beni …’in kullandığını, ondan hamile kaldığımı konuşmaya başladılar, hatta ramazan bayramında bize misafirliğe gelenler bile bana köyde bunların konuşulduğunu doğru olup olmadığını sordular. ‘… her yerde bunları konuşuyor, senin onda çıplak fotoğrafın varmış, …’in oğlu fotoğrafları internete verecekmiş’ dediler. Küçük çocuklar bile bunu söyledi. Ben uzun süre kendimi öldürmek istedim ancak çocuklarımı düşündüm. Bu nedenle öldüremedim. Ben …’i namusumu temizlemek için yaptım ancak yine de pişmanım. … beni sürekli silah zoruyla kullanıyordu artık ben iğrenir hâle gelmiştim. Bana tekrar zorla sahip olmasına engel olmak için onu öldürdüm.”,
Cumhuriyet Başsavcılığında 25.02.2013 tarihinde; “Ben daha önce bu konu ile alakalı Cumhuriyet Başsavcılığınıza ifade vermiştim. Önceki ifademi kabul ediyorum. Aynen tekrar ederim. Ben önceki ifademde de belirttiğim gibi … ile herhangi bir rızaya dayalı ilişkim olmadı. … bana zorla sahip oldu. Ben … ile birlikte hiçbir yere gitmedim. Sadece onunla pancar ve pamuğa gittim. Pancar ve pamuk tarlasında da … ile hiç fotoğraf çekinmedim. Ona fotoğraf da çektirtmedim. Ona evimde ya da dışarıda rızam dâhilinde fotoğraf çektirip çektirmediğimi hatırlamıyorum. Ben … ile onun arabasıyla hiçbir yere gitmedim. Bir yere gitmediğimiz için arabasında da fotoğraf çekinmedim. Biz pancar tarlasında ya da pamuk tarlasında kesinlikle … ile sevgili gibi davranmadık. Aksine ben …’i kendimden sürekli kendim uzaklaştırmaya çalıştım. Tavırlarından rahatsızdım. Çünkü … pancar tarlasında bana 5-6 kez tacizde bulundu. Ben bu nedenle …’in bu tavırlarından rahatsızdım. Ancak kimseye …’in bana yaptıklarını söylemedim. Ben hiçbir zaman telefon hattı almadım. … üzerime kayıtlı gözüken telefon hatlarını benim adıma benim imzamı taklit ederek almış. Benim kimliğimi de benim rızam dışında ele geçirmiş ancak nasıl benim kimliğimi ele geçirdiğini bilmiyorum. Ben …’in benim kimliğim ile hat aldığından haberim yok. Ben …’in benim adıma kaç tane hat aldığını bilmiyorum. Ama bana 1’den fazla telefon verdi. Ancak kaç tane verdiğini hatırlamıyorum. Benim adıma kayıtlı olan …numaralı 27.05.2010 tarihinde alınan sözleşmedeki imza bana ait değildir. … numaralı 09.06.2012 tarihinde alınan sözleşmedeki imza da bana ait değildir. Ben bu numaraları kullanıp kullanmadığımı bilmiyorum. Ben 2010 yılında cep telefonu kullandım. Ancak numarasını bilmiyorum. 2010 yılında …’i bu numaradan ya da başka bir numaradan arayıp aramadığımı hatırlamıyorum. O yıllarda ben …’e mesaj çekmedim. Telefon da açmadım. O da beni aramadı. … ile ilk telefonla ne zaman konuştuğumu hatırlamıyorum. Ancak ben …’den çekindiğimden zaman zaman onu aramak zorunda kaldım. Aradığımda ve mesaj çektiğimde korktuğumdan dolayı Ben de ona ‘Seni seviyorum’ gibi sözler söylüyordum çünkü …’in zarar vermesinden korkuyordum. … bana vermiş olduğu telefonun kontörlerini kendisi alırdı. Bana telefon da almıştı. Bana zorla verirdi. Beni bu numaradan arayacaksın derdi. Bana telefon ve hattı 2010 yılında pancardan geldikten sonra verdi. Ancak tam tarihini hatırlamıyorum. Ancak ev telefonumuz kesildikten sonra olma ihtimali yüksektir. Ben … ile bana vermiş olduğu telefon ve hatlardan 2010 yılından beridir konuşuyordum. Genelde o beni arardı. Ben onu aramadığımda bana ‘beni arayacaksın, beni kızdırma’ derdi. Ben de korktuğumdan mecburen zaman zaman onu arardım. Telefonla konuşurduk. Telefonla günün hangi saatlerinde konuştuğumuzu hatırlamıyorum. Ben aradığımda uzun süre konuşmak zorunda kalıyordum. Çünkü korkuyordum. Ben iddia edildiği gibi geceleyin evde rahatsızlanıp … tarafından hastaneye götürülüp götürülmediğimi hatırlamıyorum. Hastanede bana serum takılıp tekrar … tarafından evime getirilip gece evime bırakıldığımı ve evimdeki sobamın … tarafından yakılıp yakılmadığını hatırlamıyorum. Ben hiç kurban kesmedim. Ancak daha önce birçok kez silah atmıştım. Bu nedenle silah atmasını bilirim. Ancak kurban kesemem. …’in kafasını bana yapmış olduğu eylemler nedeniyle sinirimden kestim. Ben … ile …’in dedesi …’nün evine 2012 yılının ilkbahar ayında gece ya da gündüz gitmedik. Ancak ben, halam …’ün evine davet olduğu için gitmiştim. Gündüz saat 17.00 gibi evimize geri geldim. Benim …’de benim evimde benim haberim varken çektiği fotoğrafım yoktur. Ben uyurken fotoğrafımı çekmiş. Bu fotoğrafı ben hamileyken çekmiş. …’in beni uyanıkken ve gülerken çektiği fotoğraf bildiğim kadarıyla yoktur. Pamuk toplarken çekindiğim fotoğrafı amcamın kızı … çekmişti. Bu fotoğraf …’in eline nasıl geçti bilmiyorum. Ben bilerek …’e hiç fotoğraf çektirmedim. Yalvaç Hastanesine geldiğimizde … annemgil yanımda olmadığı bir vakitte yanıma geldi. Hastanenin yakınında bir yerde arabasının yanına beni götürdü. Bana gözlüğünü zorla taktırdı ve benim fotoğrafımı çekti. Ben çekinmek istememiştim. Bu olay ben kürtaj yaptırmak amacıyla Yalvaç Devlet Hastanesine geldiğim sırada oldu. Fotoğrafı çektiği yer hastanenin çok yakın bir yerindeydi. Ben …’den hamile kaldığımı bilmiyordum. Çünkü dişim için antibiyotik kullanıyordum. Antibiyotik kullandığım için adetim olmuyordu. Ben bu nedenle farkına varamadım. Ben hastaneye annem ile hamile kaldıktan 2 ay sonra gittim. Hastanede hamile olduğumu öğrendim. Doktora aldırmak istediğimi söyledim. Ancak doktor eşinizin rızası gerekir dedi. Ben de bu nedenle aldıramadım. Bu sırada … beni takip etmiş. Annem çocuk ile ilgilenirken … doktorun yanına girmiş. Doktora ‘niye geldi ‘diye sormuş. Sonra benim hamile olduğumu doktor söylemiş. Bana bunu sonradan … söyledi. Pancar tarlasından döndükten sonra ben 2 kez …’i kayınpederim üzerine kayıtlı ev telefonundan aradım. Aramamın nedeni; …, beni ‘birlikte pamuğa gidelim, aileni ikna et ‘diye baskı yapıyordu. Ben bu nedenle …’i aradım. …’e ‘tamam ben ailemi ikna edeceğim, pamuğa birlikte gideceğiz ‘diye söyledim. Ben eşim …’e evi yakmasını o evde kötü günler geçirdiğimden dolayı söyledim. … de bunun için bana tamam yakacağım dedi. Ancak yakmadı. Her ne kadar ev bizim bu konuşmamızdan birkaç gün sonra yanmış ise de bu tamamen tesadüftür. Ben uyurken … benim parmağımdaki yüzüğü çıkarmış yanına almış götürmüş. Ben uyuduğumdan dolayı bunun farkında değilim. Daha sonra … bana senin yüzüğünü aldım. Bunu kocana göndereceğim … bana verdi diyeceğim dedi. Ben de bunu yapma, geri getir dedim. … epey bir süre bunu vermedi. Daha sonra yüzüğü getirdi. Ben bana okumuş olduğunuz 4 Temmuz 2012 tarihinde saat 17.22 de … numaralı telefondan çekilen ‘Sen nasıl anlıyorsan öyle…’şeklinde başlayan mesajı ve aynı telefondan aynı tarihte 16.55 de çekilen ‘Hayır ne zaman altınları ettirirsen beni bu kahpe anandan, şerefsiz babandan kurtardın…’ şeklinde mesajı ben eşim …’e çekmedim. Bunu … benim adıma almış olduğu hattan … ile aramızı açmak için o çekmiş. Ben bu hattı o tarihlerde kullanıp kullanmadığımı hatırlamıyorum ancak mesajları ben çekmedim. Bu mesajı …’in nereden çektiğini bilmiyorum. …’in bu bilgileri sağdan soldan duymuştur. Eşim bu mesajlardan sonra babası…’ı aradı…. ‘… benim yanımda böyle bir şey yapmadı.’ dedi. Biz o gün sabahtan akşama kadar kayınpederim… ile birlikte evi badana yapıyorduk. … hattın benim adıma olduğunu öğrenmiş. Mesajı babama göndermiş. Babam da ‘Benim kızım böyle bir şey yapmaz. Seninle birileri oynuyor’ demiş. Babam bizim eve geldi. ‘Ben kızıma inanıyorum. Kızım böyle bir şey yapmaz’ dedi ve beni kendi evine götürdü. Evinde kimse hastaneye gidip çocuk kaç aylık baktıralım demedi. Bana inandılar. Ben eşimin anne ve babasına ‘Bu mesajı sinirlendim attım’ dedim. Ben babamgilde iken 1 hafta kadar sonra … geldi. Bana bu mesajları sordu. Ben de … attı diyemediğimden ‘Tamam ben attım, sinirlendim, sana kızdığım için attım, şaka yaptım ‘ dedim. Daha sonra …’in izni bitti. Ben hâlen annemlerin evinde kalıyordum. Bana … telefon açarak, ‘Ben sana inanıyorum. Eve git’ dedi. Ben bunu kabul etmedim. Çünkü … beni o evde rahat bırakmıyordu. Beni … burada rahatsız etmiyordu. Ben 20-25 gün annemlerde kaldıktan sonra çocuklarım perişan olmasın diye geri kocamın evine döndüm. Ben anne babamın evinde iken … bizim eve girmiş. Evde benim fotoğrafımı almış. Arkasına yazı yazmış. Bunu yırtmış. Kayınpederimin evine girip çıktığı tarafa atmış. Ben ne yazdıklarını bilmiyorum. … bunu beni eşimden soğutmak için yaptı. Fotoğraf benim oğlum ile birlikte çekindiğim bir fotoğraftı. Bana … Kuzey-Güney dizisini çok sevdiğinden karnımdaki çocuk kız olursa Cemre, erkek olursa Kuzey koyacağım dedi. Ben de geçiştirmek için tamam dedim. Daha önce de söylediğim gibi ben … ile kesinlikle rızam dahilinde ilişkiye girmedim. … bana zorla tecavüz etti. Ben de bu nedenle …’i öldürdüm. Ben daha önce …’in beni rahatsız ettiğinden dolayı savcılığa ya da karakola gelmememin nedeni …’in aileme zarar vermesinden korktum. Ayrıca … sürekli beni takip ediyordu. … bana eşim …’i de sürekli takip ettiğini söyledi. Ben çekindiğimden kimseye de bu olaydan bahsetmedim. Bu nedenle tek başıma savcılığa ya da karakola gelemezdim. Telefon açmak da aklıma gelmedi.”,
Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; “Maktulün cep telefonunda bulunan fotoğraflarda uyurken yarı çıplak olarak çekilmiş hamile kadın benim, yine fotoğraflardan bir tanesi de …’in kendi fotoğrafı ben bu fotoğrafları Savcı gösterdiğinde ilk defa gördüm ama çıplak fotoğraflarım olduğunu söylüyordu. Ben kendi isteğimle …’le birlikte olmadım onunla kaçmayı planlamadım. Onu öldürmeyi de önceden planlamadım, her şey son anda yine bana sahip olacak korkusu ile oldu, başını da o anki kendimi kaybetmemin etkisi ile kestim. Böyle bir şey yapmayı da planlamamıştım. Tüm yaşananlardan pişmanım, ben kendim dile düşerim diyerek polise, savcıya gitmekten çekindim ve olaylar buraya geldi.”,
Mahkemede; “Suçlamaları kabul etmiyorum, …’i eşimle evlendikten sonra tanıdım, …’i halamın kocası olarak tanırdım, iddianamedeki iddiaları kabul etmiyorum, yaşanan şeylerin hiçbirini gönüllü olarak yaşamadım, olay günü bana yeniden sahip olmasından korktum, geldiğinde beni götürmek istediğini söyledi, ben gitmek istemediğimi söyledim, ‘Ben seni buradan indireceğim’ dedi, ben de inmek istemedim, duvardan yukarı tırmandı, ip sarkıttım, ben daha sonra eve içeriye girdim, tüfeği aldım, av tüfeği sürekli bizim evde dururdu, yüksek bir yere duvara asılıydı, eşim ava gittiği için bizim evde dururdu, ben evlenmeden önce babamın tüfeği vardı daha önceden atış yapmıştım, evin küçük salonundan arkaya dolandım arka kapıdan çıktım, arkaya dolandım arkada yol vardı, … damda dinleniyordu, …’in saat kaçta geldiğini tam olarak hatırlamıyorum ama akşam 22.00 civarıydı köyde o gün düğün vardı ama kimin olduğunu bilmiyorum, bizim aileden kimse düğüne gitmemişti sadece kayınpederim kahvedeydi, kayınpederimi düğüne çağırmışlardı, kayınpederim kahveye gideceğim oradan düğüne gideceğim demişti, çocuklarım kaynanamın yanındaydı, kaynanam da kendi evindeydi, akşam ezanıyla hep beraber kayınvalidem kayınpederim çocuklarım ve kaynımla beraber yemek yedik, sonra bulaşıkları yıkadım, sonra cocuklar kaynanamla uyuyorlardı, ben yukarıya çıkmıştım, kaynım …’in tam olarak nerde olduğunu hatırlamıyorum, karanlıkta isabet gözetmeden önce bir el ateş ettim, o da bana bağırıp küfretti, sonra bana ateş etmek istedi herhâlde çünkü silahını çıkardı, ancak silahını eline alıp alamadığını görmedim silah kendisiyle beraber yere düştü, sonra ben içeriye girdim damdan ateş ettim, kasıklarına ateş ettim ama kaç el ateş ettiğimi hatırlamıyorum, bana küfrederek yerde sürünüyordu, … sürünerek kaçmaya çalıştı, sonra gittim baktım yanına hareket etmiyordu, yanına vardığımda yine ateş ettim ama tam olarak yüzüne denk gelip gelmediğini hatırlamıyorum, … beni köye kendisi anlattığı eşim anlattı diye de yalan söylediği için karanlıkta rastgele ateş ettim, yüzünü hedef almadım, kasıklarına bilerek ateş ettim, sonrasını hatırlamıyorum. köy meydanına silah omzumda bir vaziyette gittiğimi hatırlamıyorum. olaydan sonra eve gelmişim, kızım ağlıyordu ‘Anne ellerin kan olmuş’ dedi. Ben de ellerime baktım, ben de şoktaydım, ellerimde kan ve av tüfeği vardı, evde kimin olup olmadığını hatırlamıyorum, sonra Jandarmalar geldi. Evin ahşap olduğu doğrudur, yüksek sesle konuşulduğu zaman gürültü olduğu zaman aşağıdan duyulur. İlk olarak eşim 2012 yılının ocak ayında …’ya çalışmaya gittiğinde, meydana geldi. Ama olayı anlatmak istemiyorum, olayla ilgili Mahkemenize anlatmak istediğimi başkaca bir husus yoktur, pişmanım, insan namusu şerefi için …, yine olsa yaparım ama pişmanım. ‘Ferhat gibi dağları aşsam Şirin gibi yare kavuşsam’ şeklinde ‘Seni çok seviyorum, bugün çok yaramaz’ içerikli 28.06.2012 tarihinde …’in telefonuna gönderilen mesajı çekmedim, çektiğimi kabul etmiyorum, …’e beni ara diye çağrı bıraktığım doğrudur ancak çağrı bırakmadığıma kızdığı için çağrı bırakıyordum, … ilk eve geldiğinde çocuklar uyuyordu, uyanmadılar, …’le ilk tecavüz olayını hatırlamıyorum. …’e ‘Kocam gitti gel’ diye mesajlar atmadım, kapıyı kilitsiz bıraktığım iddiaları doğru değildir, ‘Eşin seni dövdü bana söylemiyorsun yüzündeki yara izini telefonuna çek bana gönder’ dedi, ben de çektim ama göndermedim, isteyerek göndermedim, …’in daha sonra caminin oraya gelip beni dövdüğü doğru değil, …’e niye dövdü diye sorduğunda ‘Ben seni söylediğin gibi eşim …’e seni sevmiyorum dedim o da bunun için dövdü’ dedim, hiç kimse dövmedi beni, hayvan biz tarladan gelene kadar ipini koparmıştı biz kaynanamla bağladık, hayvan boynuzunu gözümün altına vurduğu için yaralandım, olaydan bir gün önce telefona ‘Uyudun mu bebeğim kahveye gittim diyecektim ama neyse uyudunsa önemli değil’ içerikli mesajı okumadım, olayın olduğu gün saat 15.55’te ‘Bugün aramadın ne oldu nerelerdesin ara’ şeklinde mesajı okumadım, telefonum bendeydi, telefon sürekli bende durmuyordu, telefonu bana … vermişti, 3 gün bende duruyorsa 10 gün onda duruyordu. Yüzüne ateş etmekte amacım …’in bana söylediği yalanlar ve küfretmesinden, kasıklarına tecavüz yüzünden dolayı ateş ettim, yanına vardığımda hiç ses çıkarmıyordu hareket etmiyordu, boğazını kesmem ne kadar sürdü hatırlamıyorum, bir anlık öfkeyle oldu, önceden planlamadım, olaydan önce telefonla …’i evime çağırdığımı kabul etmiyorum. … bazen telefonu ve hattı değiştirerek bana sürekli telefon veriyordu, kaç tane verdiğini hatırlamıyorum, neden telefonu ve hattı değiştirdiğini bilmiyorum, …’in bana ilk ne zaman telefon verdiğini hatırlamıyorum, evden konuşamadığımız içine bana telefon verdi, telefonu ilk ne zaman verdiğini hatırlamıyorum. …’e ‘Seni seviyorum’ gibi sözler söylediğimi kabul ediyorum ama korktuğum için söyledim, …’den korktuğum için yalan söyledim, … sürekli tabancasıyla geliyordu, …’in tabancası küçüktü cebinde taşıyordu. Tabancayı 2012 yılının Şubat ayından sonra gördüm, her zaman tabancayla gelirdi yanıma, her ne kadar …’in telefon ve hattı 2010 yılında pancardan geldikten sonra zorla verdiğimi söylemiş isem de şimdi bu beyanımı kabul etmiyorum, ev telefonu kesildikten sonra bu telefonu … bana vermiş olabilir, kontörleri … alıyordu, bu telefonlarla 2010 yılından beri …’le konuştuğumu kabul etmiyorum, … bir sefer ev telefonundan aradı, … sürekli evden arayıp çaldırıp konuşmadan kapatıyordu, o arada kayınpederim geldi, dijital telefon yani aranan numarayı gösteren telefon taktırmıştı, kayınpederim sık sık konuşmadan aranan telefonlardan rahatsılık duydu ve telefonu değiştirdi, sonra …’in numarasını gördü, …’in numarası telefona kayıtlı olduğu için … olduğunu anladı, geri aradı neden arıyorsun dedi, o da tarlayı ekmemesi için aradığını söyledi, ancak bana göre öyle değildi, aslında benle görüşmek için arıyordu, hangi saatlerde ve hangi günlerde aradığını hatırlamıyorum. Yalvaç Devlet Hastanesine kürtaj olmak için annem … ile birlikte gittim ancak tarihini hatırlamıyorum, doktor eşimin imzası gerektiğini söyledi, ben de alamam dedim, 1 ayı geçtiğini 2. aya döndüğünü kürtaj yapamayacağını söyledi, eşinin imzası gerektiğini …’ya gitmem gerektiğini söyledi, sonra ben çıktım. … biz hastanedeyken yanımıza geldi, çocuğu aldırmamamı istedi, sonra benimle geleceksin dedi, … arabasıyla gelmişti, arabasının hangi renk hangi model olduğunu hatırlamıyorum, arabaya binip binmediğimi, …’in gözlüğünün takarak fotoğraf çektirip çektirmediğimi hatırlamıyorum, annem kimden hamile kaldığımı bilmiyordu, …’in bana tecavüz ettiğini bilmiyordu. Gözlük takılı fotoğraflardaki kişi benim, bu gözlük …’in gözlüğüdür, … gülmemi istediği için ben de güldüm, beni annemle ve çocuklarımla tehdit ettiği için ben de güldüm, bu fotoğrafların aynı gün çekildiğini düşünüyorum, fotoğrafın nerede çekildiğini hatırlamıyorum, hastane derken Yalvaç Doğum Hastanesini kastediyorum, araba hastanenin biraz aşağısında gibiydi, … bana arabanın hastanenin civarında olduğunu söylemişti, arabaya binip biraz gittik, yol ne kadar sürdüğünü bilmiyorum, … bana hastanenin arkasına gidiyoruz dedi, …’in amacı fotoğraf çektirmekmiş, beni …’in niye oraya götürdüğünü bilmiyorum, … sonra beni hastanenin oraya geri getirdi, biz …’le arabayla gittik, annem bizi görmedi, bu sırada annem ve çocuklarım nerede ne yaptıklarını bilmiyorum, sonra ben annemi telefonla aradım, Yalvaç merkezinde parkta oğlumla olduklarını söyledi, … beni tekrar hastaneye bıraktı, ben de yürüyerek parka gittim, Yalvaç merkezde apartmanın arasında bir parkta oturuyordu, annem nereye gittiğimi sordu, ben de sıra vardı beklediğimi söyledim, anneme …’le gittiğimi söylemedim, anneme günlerimin geçtiğini söyledim baktıracağımı söyledim, anneme hiç …’den bahsetmedim, anneme …’in tehditlerinden ve tecavüzünden de bahsetmedim, …’i hiçbir zaman ne savcıya ne polise ne de başkalarına söylemedim, şikâyet etmedim, yalnız kaldığım zamanlarda bile şikâyetçi olmadım, … beni takip ediyordu, benim yaptıklarımı benden fazla biliyordu, şikâyet etmek için hiç fırsat bulamadım, korktum. Bayramda misafirler gelmişti, çocuklar ‘A bu kadın böyle yapmış …’den hamile kalmış, oğlu … internete resimlerini koyacakmış,’ dediklerini ben de duydum, ilk kez 2012 yılında hangi ayda olduğunu hatırlamıyorum bayramda duydum, ben namusum için, adım çıkmasın diye şikâyetçi olmadığımı söylemiştim, dedikoduları sonradan duydum. Eşim 2012 yılının ocak ayında çalışmaya gitti. Eşim bayramdan önce 5-6 günlüğüne geldi, bir de bayramda geldi. Ben çok yalnız kalırdım eşim uzun süre …’da çalışırdı. Eşime çektiğim iddia edilen mesajların ben çekmedim, ben …’e kızdığım için mesajları attığımı söyledim ancak ben atmadım, telefon benim adıma kayıtlı ancak ben o hattı kendim almadım, bu mesajları …’in attığını düşünüyorum, eşimle beni ayırmak istediğini düşünüyorum. … mesajları babama göndermiş, kendi ailesine de bahsetmiş, eşim o zaman gelmedi. Bu mesajlardan sonra babamın evine gittim, 5-6 gün kaldıktan sonra eşim beni aradı, hattın bana ait olduğunu söyledi, ben de hat almadığımı söyledim, niye mesajları attığımı sordu, bende ispat edemeyince kızgınlıkla attığımı söyledim sonra şaka yaptım dedim, babam da benim attığıma inanmadı, kendi ailem beni dövmedi, kayınpederimle kayınvalidem de beni dövmedi, bu mesajlar yüzünden kayınpederim ve kayınvalidem beni kovmadılar, çocukları bırakıp babamın evine gittim, gerçekleri gösteremeyince çocukları yanıma almadım yalnız gittim, ben zaten çalışmaya gittiğimde de çocukları kayınvalidemde bırakırdım. Ben babamın evine eşimin kızgınlığı geçinceye kadar durmak için gittim. Ailemin bana sahip çıkmadığı iddiaları doğru değildir. Bu dedikodular çıktığında ve ilişkimiz olduğu iddia edildiğinde ben ilişkimiz olduğunu korktuğum için söyleyemedim. Bu olaylar nedeniyle …’in eşi … benimle hiç konuşmadı, … her şeyi başından beri biliyordu. …’ın bildiğini bizi gördüğü için biliyorum. Bizi pamuktayken gördü, biz sabah kalktık … banyoya gidecekmiş, … da suya gidecekmiş ben lavaboya gidiyordum sonra … üzerime doğru yürüdü, bana doğru ellerini kaldırdı, beni tutmak istedi, … beni tutacaktı, ben iterken geriye … geldi, benim onu ittiğimi … gördü, bizi uygunsuz hâlde görmedi. …’ın bayılıp bayılmadığını bilmiyorum işe gitmediği doğrudur, …’in çektiği fotoğrafların hiçbirisinden haberim yok, …’in hamile kaldıktan sonra göbeğimi çekip sonra mesaj atarak bebeğimizi çektim diyerek mesaj attığını kabul etmiyorum. Ben uyurken çekilirken fotoğrafları kabul etmiyorum, bana göstermiş olduğunuz fotoğraftaki mor kazak ve eşarp takılı bayan benim, yanımdaki siyah gömlekli ise …’dir. Bu fotoğrafın çekme olduğunu kabul etmiyorum bu zamanında ben bekârdım, …’in fotoğrafı ise en son hâli olabilir, fotoğraftaki benim yaşım bekârlık hâlim, o fotoğraftaki yaşımı tam olarak hatırlamıyorum ama vesikalık olarak babam çektirmişti, bu fotoğrafın emniyetin eline nasıl geçtiğini bilmiyorum. Ben bu suçu namusum için işledim, ortada kalma düşüncesi, kimsenin sahip çıkmasa ya da kullanıldığım hissiyle işlemedim, hamileliğimin herkes eşimden olduğunu biliyordu, ben kimseye söylemedim, aileme ve çocuklarıma bir şey yapılır düşüncesiyle korktuğum için Devlete başvurmadım ve kimseye bir şey söylemedim, Eşimin çalıştığı yerde …’in adamı varmış, beni tehdit etti, eşime zarar vermekle beni tehdit etti, ben de eşime zarar verilmesini istemedim, ben kendimi düşünmedim, eşimi ve çocuklarımı düşündüm. Tanık beyanlarını kabul etmiyorum, beyanların hepsi yalan,”
Şeklinde savunmada bulunmuştur.
Uyuşmazlık konularının sırasıyla ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
1- Sanık hakkında TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı,
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim …, Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225.).
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14.).
Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
“Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, 765 sayılı Kanun’da yer alan “ağır – hafif tahrik” ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan “kuşkudan sanık yararlanır” prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı, yoksa maktul ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK’nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Maktul …’in 1977 yılında … ilinin Yalvaç ilçesine bağlı Koruyaka köyünde doğduğu, 1996 yılında katılan … ile evlendiği, bu evlilikten iki çocuğunun bulunduğu, annesi katılan … ve ailesiyle birlikte ikamet ettiği, çiftçilik yaparak geçimini temin ettiği, bahar ve yaz aylarında da çeşitli illerde çalıştırılmak üzere köy halkından tarım işçileri temin ettiği, tarlada çalışan işçilere çavuşluk yaptığı, sanık …’ın ise 1986 yılında Yalvaç ilçesine bağlı Koruyaka köyünde doğduğu, 2006 yılında görücü usulüyle teyzesinin oğlu … ile evlendiği, bu evlilikten 5 ve 3 yaşında iki çocuğunun bulunduğu, maktul …’in sanığın kocası …’in halasının eşi olduğu, sanık …’in Koruyaka köyünde kayınvalidesi ve kayınpederinin alt katında ikamet ettikleri yığma taş ve ahşaptan yapılı evin üstünde küçük bir odada eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşadığı, sanığın eşi …’ın yaz aylarında … ilinde otellerde ve mermer ocaklarında çalışmaya gittiği, maktul …’in 2010 yılının bahar aylarında … ilinin Polatlı ilçesine bağlı bir köyde, pancar ekili tarlanın çapasında çalışmak üzere kendi eşi …’in yanı sıra Koruyaka köyünden kimi komşuları ile sanık …ve …’in kayınbiraderi …’ı Yalvaç’tan Polatlı’ya götürdüğü, gündüzleri tarlada çalışıp akşamları boş bir evde kaldıkları, maktul …, …’in eşi …, sanık … ve …’in kayınbiraderi …’in aynı odada yatıp kalktıkları, birlikte yemek yedikleri, diğer işçilerin ise farklı odada kaldıkları, Polatlı’ya çalışmaya gittikten bir süre sonra maktul … ile sanık …’in yakınlaşmaya başladıkları, sanık …’in maktulün …’in çayını ve yemeğini hazırladığı, elbiselerini yıkadığı, yatağını yaptığı, sık sık gülüşüp şakalaştıkları, maktulün sanığa öpücük gönderdiği, sanığın da maktule aynı şekilde karşılık verdiği, tanık …’nün bu durumu gördüğü ve durumu annesi …’ye de anlattığı, sanık ve maktulün köylüsü ve komşuları olan diğer işçilerin her ikisi de evli ve çocuklu olan maktul ve sanığın bu yakın ilişkisinden rahatsızlık duydukları, durumu maktulün eşi …’e “Senin kocan yanlış yapıyor, bu ikisi birbirinin elini tutuyor, bunlar öpüşüyorlar.” dedikleri, …’ın da bunu sanık ve maktule sorduğu ancak her ikisinin de bu durumu inkâr ettikleri, maktulün sanıkla olan ilişkisini gizlemeye yönelik tedbirler aldığı, bu maksatla Polatlı’ya çalışmaya götürdüğü işçileri Yalvaç’a dönmeden hemen önce yaşananları Yalvaç’ta kimseye anlatmamaları hususunda tembihlediği, Polatlı’daki tarla çapalama işini bitirerek memleketlerine döndükten sonra da sanıkla maktul arasındaki yakınlaşmanın sürdüğü, maktul …’in, olaydan yaklaşık bir buçuk ay önce yakın arkadaşı tanık … ile içki içtiği sırada …’a, “… ile pancar tarlasında bulundukları sırada öpüştüklerini, pancardan geldikten sonra da …’in eşi …’in evde bulunmadığı bir gün kendisini evine çağırdığını, kendisinin de evin arka kısmında bulunan kapıdan içeri girdiğini, … ile ilk kez o gün cinsel ilişkiye girdiklerini, …’in eşi … evde bulunmadığı zamanlarda kendisini çağırdığını ve cinsel ilişkiye girdiklerini” söylediği, 2010 yılının güzünde maktul …’in pamuk toplamada çalıştırılmak üzere sanık …, …’in eşi …, kayınpederi…, kayınbiraderi … yanı sıra kendi eşi …’ın da içlerinde bulunduğu bir grup işçiyi …’ya götürdüğü, işçilerin gündüz tarlada çalıştıkları, akşamları da bir evin alt katında hep birlikte kaldıkları, bir sabah maktul …’in eşi …’ın işçilerin banyo yapmak için kullandıkları bölüme …’i çağırmaya gittiğinde maktul …’i yarı çıplak bir hâlde sanık … ile öpüşürken gördüğü, bu olaydan bir gün sonra katılan …’ın …’e “Bak …, sen yabancı değilsin, kardeşimin gelinisin, beni de yakarsın, kendini de yakarsın, ne olur 16 yaşında oğlum var, 11 yaşında kızım var, yapma, benim yuvamı da kendi yuvanı da yıkma, ben bunu sineye çekerim.” dediği, sanık …’in de, “Tamam hala söz bir daha yanlış yapmayacağım.” dediği, …’ın aynı şekilde maktul …’i de uyardığı, ancak aradan 3-4 gün geçtikten sonra katılan …’ın, sanık … ve maktul …’in birbirlerinin elinden tutarak ıssız yerlere gittiklerini gördüğü ve eşi maktul …’e “Niye böyle yapıyorsunuz?” dediği, maktulün de “Elimden gelmiyor, çok seviyorum.” diye cevap verdiği, katılan …’ın maktule “Beni istemiyorsan, boşanırım, sana istediğin kızı bulman için yardımcı olurum, ancak bu kardeşimin gelini bununla olmaz bundan uzak dur, ikinizin de çocukları var,” dediği, maktulün de “Bitirmeye çalışacağım.” diye karşılık verdiği, pamuk tarlasındaki birkaç aylık çalışmanın ardından tüm işçilerin Koruyaka köyüne döndükleri, köye geldikten sonra da sanık … ile maktul …’in sanık … ile önceleri …’in kayınpederi … üzerine kayıtlı sabit telefonundan ardından ise maktulün alıp sanık …’e verdiği cep telefonu ile görüşmeyi sürdürdükleri, bu görüşmelerde maktul ile sanığın birbirlerine “Canım, cicim, seni seviyorum” şeklinde sözler sarf ettikleri, kimi görüşmeleri tanık …’ın da işittiği, katılan …’ın 2012 yılının ocak ayında maktul …’in cep telefonunu alarak incelediği sırada, telefonda “Mavilim” ismiyle kayıtlı bir kişi ile maktulün sık sık görüştüğünü, telefonda sanığın çok sayıda fotoğrafının kayıtlı olduğunu gördüğü, sanığın eşi …’in 2012 yılı ocak ayında … ilinin Demre ilçesinde bulunan bir mermer ocağında çalışmak üzere Koruyaka köyünden ayrıldığı, sanığın ise çocukları ile birlikte kayınpederi …’ın evinin üst katında kaldığı, maktulün 5-6 günde bir sanık … ile haberleşerek …’in evine geldiği ve … ile cinsel ilişkiye girdiği, sanık …’in, maktul … ile cinsel ilişkiye girdiği şubat ayında hamile kaldığı, ancak sanık …’in eşine ve ailesine ocak ayında eşi …’den hamile kaldığını söylediği, maktul öldürülmeden yaklaşık üç ay önce eşi katılan …’ın, …’in cebinde sanık …’in, …’in gözlüğünü takarak …’e ait Toyota marka aracın içinde ve yanında gülerken çekilmiş fotoğraflarını gördüğü, durumu maktule sorduğunda maktulün katılana “Benim üç yıldır … ile ilişkim devam ediyor, … kocası olmadığı zamanlarda beni arar, onunla birlikte oluruz, ben onu seviyorum, ondan ayrılamıyorum, ayrıca benim ondan çocuğum olacak, kendisi çağırıyor, ben çağrı atınca kapıyı açıyor, …’i unutamam onda benim çocuğum var, ben yaptığım şeyin arkasında dururum, beni vazgeçirmeye çalışmayın, onu getireceğim, ona da bakacaksınız, gerekirse …’a veya …’ya alır giderim, ya da Yalvaç’tan ev tutarım.” şeklinde sözler sarf ettiği, 4 Temmuz 2012 tarihinde saat 16.55’te sanık …’ın adına kayıtlı … numaralı telefon hattından sanığın eşi …’ın kullandığı … numaralı telefon hattına “Hayır ne zaman altınları ettirirsen, beni bu kahpe anandan, şerefsiz babandan kurtardın o zaman sana karılık yaparım, değilse benden sana karı olmaz, bu sene evin ustasına kalfa durdum, o da beni istediği gibi kullandı, harç kar şunu ver, bunu getir yanından hiç ayırmadı, sen adam olsaydın bunlar olmazdı bir de para çekip gönderdin, evin tapusunu bana yaptır, madem sana karı olayım yarın bize y…ğını verirler ben sana anca bunları yapar benden bir şey istersin eve telefon edip bunları söylemeni istiyorum, hemen akşam konuştuğumuzu da söylemezsin bu telefonu da atacan kartı da birde arama; çocuk tam beş aylık oldu sen gideli kaç ay oldu hesapla ona bakıtcaktım Yalvaça bile göndermediler ocakta gittin değilmi senin değil o da benim, hadi sen bundan sonra ananla konuşursun akşam görücen deye bilcek misin”; saat 17.22’de “Sen nası anlıyorsan öyle, beni artık gelen de s..yor giden de, biliyorsun hayranım çok akşam benim istediklerimi babangile söylemezsen sana söyledim benden sana yar olmaz, sen daha iyisini bulursun, gelme konusuna gelince yaparsan dediğimi, sana o zaman söylerim gelip gelmeyeceğini, yapmazsan hiç zahmet etme, geldiğin gün her şey biter zaten biliyorsun sevmiyorum, fazla şansını zorlama, telefon çekmiyor, … Kocası dövdü diye kaçtı gitti, bir ben olmam ayrılacak, beni gelen de s..ti giden de, ben sana demedim mi çocuk senden değil diye, sen benim dedin, sen korunmuyor muydun, zaten bana yazacaklarını yaz akşam bakarım kararını söyle beni bu şekil kabul ediyorsan babangile resmen ev istemediğimi, altınları ettirip buradan gideriz yalnız sana anca bu kadar karı olurum s…dim, ezildim yaktı dedemgil beni öte tarafta alırım hakkımı” içerikli mesajlar çekildiği, …’ın neden kendisine bu şekilde mesajlar gönderdiğini sorduğu sanığın da “Sinirlendim yazdım” şeklinde cevap verdiği, bu nedenle … ile eşi sanık …’in telefonda tartıştıkları, sanık …’in babası …’ın evine gittiği, yaklaşık iki hafta sonra sanık …’in kayınvalidesi …’in, …’nın evine giderek …’i evine geri getirdiği, …ı’nın ikinci günü maktul …’in eşi … ve ablası …’ya, …’in kendisine “Beni dövdüler gel hâlime bak, beni götür artık dayanacak gücüm kalmadı, bana çok eziyet ediyorlar, beni götür.” dediğini aktardığı, olay akşamı tanık … ile içki içen maktul …’in …’a yetiştirip sattığı danalardan alacağı olan yaklaşık 9.000.00 TL ile taksi kiralayacağını ve sanık …’i …’a götüreceğini, buna … ile birlikte karar verdiklerini söylediği, …’ın da maktul …’e “Çoluğun, çocuğun ne olacak?” dediği, maktul …’in ise “Ok yaydan çıktı.” diye cevap verdiği, maktul …’in telefonla sanık …’i saat 21.38’de aradığı ve sanıkla 906 saniye süren bir görüşme yaptıkları, maktulün son birkaç aydır yanında taşıdığı tabancayı yanına alarak saat 22.00 sıralarında sanık …’in evinin kuzey kısmında yer alan açıklık alana geldiği ve sanığın evinin dam kısmında bulunan ipe sarılarak eve tırmanmaya başladığı, sanık …’in evde bulunan bıçak ile ruhsatlı av tüfeğini alarak evin dam kısmına çıkan maktule yaklaşık 6 metre mesafeden nişan alarak iki el ateş ettiği, saçmaların maktulün …’in beline ve kalçasına isabet ettiği, sırtüstü yere düşen sanığın sürünerek kaçmaya çalıştığı, maktulün yanına giden sanığın av tüfeğini maktulün kasıklarına dayayarak iki el, bir el de maktulün başına ateş ettiği, maktulün yaşamını kaybetmesinden sonra bıçağını çıkararak maktul …’in başını gövdesinden ayırdığı, elindeki bıçağı maktulün göğsüne sapladığı, maktulün başını eline alıp, av tüfeğini omzuna astıktan sonra köy meydanında bulunan kahvenin önüne gittiği, maktulün başını köy meydanına atarak “İşte namusumla oynayanın kellesi, benim arkamdan konuşmayın” diyerek eve döndüğü anlaşılan olayda;
Maktulün annesi katılan …, maktulün eşi …’in beyanları ile maktulün samimi arkadaşları … ve …’in ifadeleri ve yine sanık ve maktulle birlikte tarım işçiliği yapan tanıklar …, … ve …’ın anlatımları, sanığın maktul tarafından çekilmiş maktulün güneş gözlüğünü takıp gülerken çekilmiş fotoğrafı, sanıkla maktul arasında 3 yıla yayılan telefon görüşmeleri, 2012 yılında gerçekleşen 114 saat 47 dakika 33 saniyelik toplam konuşma süresi, sanık ve maktul arasındaki görüşme ve mesajlaşmalarda “Seni seviyorum, canım” gibi sevgi içeren samimi sözlerin kullanıldığına ilişkin iletişim kayıtları ve buna ilişkin katılan … ile tanık …’ın beyanları, sanık …’in de bu tür sözleri sanıktan korktuğu için söylediğine ilişkin tevilli ikrarı bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde, sanık …’in maktul …’in birkaç yıl boyu süren sistematik tecavüzüne uğradığı için maktulü öldürdüğü yönündeki cezadan kurtulmaya yönelik soyut iddiadan ibaret savunmasına itibar edilemeyeceği, maktulden kaynaklanarak sanığa yönelen haksız bir fiil bulunmayan olayda, sanığın rızaya dayalı maktulle yaşadığı cinsel birlikteliğin sanık lehine haksız tahrik hükmünün uygulanmasına yol açmayacağının da anlaşılması karşısında sanık hakkında TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, bu uyuşmazlık konusu yönünden haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Bu uyuşmazlık yönünden çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …; “Maktul …’in iş çavuşluğu yaptığı, maktulun iş çavuşu olarak uzaktan akrabası ve kendisinden yaşça küçük olan sanık …’ı başka illerde tarlada çalışmak üzere işe aldığı, maktulun işçi çavuşu olması nedeniyle işçisi olan sanık üzerinde otorite sahibi olduğu, bu anlamda maktulun, sanığın çalışacağı tarlayı, yapacağı işi, kalacağı yeri belirleme yetkisi olduğu, maktulun evli olup ailesinden ayrı olan sanık …’in üzerindeki nüfuzunu kötüye kullanarak çalışma ortamında sanık …’in kabul etmemesine rağmen ona duygusal/cinsel anlamda yakınlaştığı, bu durumun dosyada tanık olarak diğer işçiler tarafından da doğrulandığı, maktulun ısrarlı davranışları sonucu, yakınlaşmaya rızası bulunmayan sanık ile maktulun arasında maktulun nüfuzunu kullanmasından kaynaklı cinsel birliktelik başladığı, maktul ile sanık arasındaki bu birlikteliğin ikamet ettikleri köyde yaklaşık üç yıl boyunca devam ettiği, maktulun zaman zaman sanığın eşinin çalışma amacıyla köy dışına gittiği sıralarda sanığın evine giderek orada sanıkla birlikte oldukları, sanığın ısrarla maktule kendisini köyden alıp …’a götürmesini orada birlikte yaşamalarını söylemesine, maktulun de bunu kabul etmekle beraber maktulun sürekli olarak sanığı oyalayıp …’a gitme durumunu ertelediği, bu arada sanığın maktulden hamile kaldığı, sanığın hamileliğinin ilerlediği ve dışarıdan bakıldığında anlaşılabildiği, maktulun köy içerisinde ulu orta sanıkla ilişkisi olduğu yönünde konuşmalar yaptığı, sanık ile maktul arasındaki gayri meşru bu ilişkinin maktulun konuşmaları sonucu köyde olan herkes tarafından öğrenilmesi üzerine dedikodu mahiyetinde konuşmalar başladığı, bu konuşmaları sanık, sanığın eşi ve ailelerinin de duyup öğrendiği, hatta sanığın eşinin sıklıkla il dışında olduğu için sanığın hamileliğinin maktulden olduğunun dahi konuşulduğu,
Sanık ve maktulun ikamet edip yaşadıkları küçük köy hayatının kapalı ve tutucu ortamında sanık ve maktulun her ikisinin de evli ve çocuklu olmaları nedeniyle bu ilişkinin toplum tarafından kabul görmemesi, bu anlamda sanığın köyde kimsenin yüzüne bakamayacak duruma gelmesi, ilişkinin, sanığın işçi çavuşluğu ve yaşça büyük olması şeklindeki nüfuzunu uzaktan akrabası olan sanık aleyhine kötüye kullanarak başlamış olması, maktulun sanığı …’a götüreceğini söylemesine rağmen sanığı oyalayarak götürmemesi, maktulun sanıkla ilişkisi olduğunu köy içerisinde gizli tutmayıp konuşup yayması, sanığın hamile olduğunu öğrendiğinde çocuğu hamileliğin ilerlemiş olması nedeniyle aldıramaması,
Hususlarının, yoğunluklu olarak maktul tarafından sanığa yönelik bir haksızlık içerdiği ve sanığın maktulden kaynaklanan kendisine yönelik haksızlık içeren bu davranışların etkisi ile içinde bulunduğu açmazdan kurtulamadığı ve maktulu dosyaya yansıyan şekilde öldürdükten sonra köy meydanına gidip, maktulun kafasını köylülerin önüne atarken söylediği “işte namusumla oynayanın kellesi, benim arkamdan konuşmayın” şeklindeki sözlerin sanığın maktulden kaynaklanan kendisine yönelik haksızlık içeren davranışlarının sonucundaki tahrik altındaki ruh halini gösterdiği dolayısıyla sanığın maktulu öldürme eyleminde sanık lehine tahrik hükümlerinin uygulanması gerekirken, olayda tahrik hükümlerinin uygulanmamasına dair sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.”,
Aynı uyuşmazlık yönünden çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
2- Sanık hakkında TCK’nın 62. maddesi hükmünün uygulanmamasının isabetli olup olmadığı,
5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında;
“Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” hükmü getirilmiş, bu düzenleme ile işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacağı hüküm altına alınmıştır.
Suçların gerçekleştirilme şekilleri birbirinden farklı olduğu gibi, faillerin kişisel özellikleri, sosyal ve psikolojik hâlleri de birbirinin aynı değildir. Bu nedenle, fiil ile karşılığı olan yaptırım arasında bir denge kurulabilmesi ve cezanın bu suretle belirlenebilmesi bakımından hâkime bazı hususları göz önünde bulundurma zorunluluğu getirilmiştir. Buna göre hâkim, 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesine göre; işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırları arasında temel cezayı takdir ederken, “suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suç konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, failin güttüğü amaç ve saiki” göz önünde bulunduracaktır. Ancak, fiil ve faillerdeki farklılıklar karşısında, cezanın bu yöntemle takdir edilmesi hâlinde dahi, yaptırımın tam olarak belirlendiğinden ve bireyselleştirildiğinden söz edilemez. Bu itibarla, cezanın gerek toplum gerekse fail açısından etkili ve tatminkâr olabilmesi, yasal nedenler dışında da hâkime takdir hakkının verilmesiyle mümkün olabilir.
Nitekim 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesinde;
“Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir”,
Şeklindeki düzenleme mülga 765 sayılı TCK’nın 59. maddesindeki;
“Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur, diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir”,
Biçimindeki düzenleme ile temelde aynı olmakla birlikte, ikinci fıkra yönünden kısmen farklıdır.
5237 sayılı TCK’nın 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak sayıldığı açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil, yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı TCK’nın, tıpkı mülga 765 sayılı TCK’da olduğu gibi takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil, serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.
Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri”nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek, bu hususta hak, adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
07.06.1976 tarihli ve 3-4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak, uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme imkânı bulunmayan çeşitli hâlleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında, hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCK’da da devam ettirmiştir.
Ancak, hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tâbi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
Anayasa’nın 141. ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının gerekçeli yazılması zorunludur. Gerekçe, verilen hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak izah edilmesidir. Yasal ve yeterli olmayan, dosya içeriğine uymayan bir gerekçeyle karar verilmesi hem kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek, hem de tarafları tatmin etmeyerek keyfiliğe yol açacaktır.
Bu açıklamalar ışığında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Maktul ile üç yıl boyunca karşılıklı rıza doğrultusunda birliktelik yaşayan ve olay gecesi av tüfeği ile 5 isabetle öldürdüğü maktulün başını kesip gövdesinden ayırdıktan sonra, suçta kullandığı bıçağı maktulün göğsüne saplayıp, maktulün kesik başını 200 metre uzaktaki köy meydanına götürerek kahvehane önüne savurduktan sonra evine geri dönen sanık …’la ilgili olarak, yargılamanın yürütüldüğü Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesinin “Tanık olarak beyanları alınırken sanığın taşkın tavırlar sergileyerek tanıklar, katılan … ve katılanlar vekiline yönelik çıkışarak bir şeyler söylemiş ve ifadelerin alındığı sırada birçok kez Mahkeme heyetine karşı gülerek gayriciddi bir tutum sergilemiş, yargılamalar boyunca olumsuz hâl ve tutum içinde bulunmuştur” şeklindeki tespitleri de dikkate alındığında; işlediği fiiller ile Kanunda yazılı karşılığı olan yaptırım arasında bir denge kurulabilmesi ve cezanın bu suretle belirlenebilmesi ve yine cezanın gerek toplum gerekse fail açısından etkili ve tatminkâr olabilmesi maksadıyla 5237 sayılı TCK’nın 62. maddesinde hâkime tanınan takdir hakkının somut olayın özellikleri ve sanığın eyleminin ağırlığı gözetildiğinde lehe uygulanma yeri bulunmadığı, 5237 sayılı TCK’nın 62. maddesinin de bir atıfet maddesi olmadığı hususu birlikte değerlendirildiğinde “…sanığın fiilden sonraki olumsuz tutum ve davranışları olarak mahkememizce kabul edilmiş ve sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 62. maddesinde yer alan takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasına yer olmadığı vicdani kanaatine varılmıştır.” şeklindeki gerekçeyle sanık hakkında takdiri indirim hükmünün uygulanmamasına karar veren Yerel Mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu uyuşmazlık yönünden çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında TCK’nın 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim hükmünün uygulanması gerektiği düşüncesiyle;
Her iki uyuşmazlık yönünden çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyeleri; …, … ve … “Haksız tahrik kişinin haksız bir / birkaç fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi halinde ceza sorumluluğunu azaltan ‘ceza indirim’ nedenidir. Haksız tahrikin şartları TCK’nın 29. maddesinde belirlenmediğinden uygulamada Yargıtay kararlarıyla belirlenmiştir. Bunlar:
1- Haksız tahrik oluşturan bir fiil bulunmalıdır. Bu fiil, Mağdurdan sanığa yönelmeli ve somut bir fiil niteliğinde olmalıdır.
2- Haksız tahrik oluşturan fiil ‘haksız bir fiil’ olmalıdır. Mağdurdan sanığa yönelen fiil haklı bir nedene dayanmamalıdır. Bunun tespiti de her somut olay için ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
3- Haksız hareket sanığa yönelmeli ya da sanıkta öfke veya elem yaratacak nitelikte olmak kaydıyla yakınlarına yönelmiş olmalıdır.
4- Fail haksız hareketin öfke ve şiddetli eleminin etkisi altında kalmalıdır. Sanığın kendi şartları değerlendirilerek ondan öfke veya şiddetli elem meydana gelip gelmediği somut olaya göre belirlenmelidir.
5- İşlenen suç, sanıkta oluşan öfke veya şiddetli elemin oluşturduğu ruhi durumun sonucu olmalıdır.
Yerleşik yargısal kararlarda kabul edildiği üzere mağdur ve failin karşılıklı haksız davranışlarında etki tepki oranına bakılmalı ve haksızlıkların sürekliliği önem kazanmaktadır.
Somut olayın değerlendirilmesinde 20 yaşlarında 2 çocuk sahibi köy yerinde genç bir gelin olan sanığın eşi de çalışmak için başka şehirlerde iken kayınbiraderi ile tarla işlerinde çalışmak üzere gönderildiği ve yatılı kaldıkları yerde akrabası olan ve kendisinden 10-15 yaş büyük evli ve çocuklu maktulün kendisine gösterdiği yakınlığın etkisinde kalarak gönül ilişkisine girdiği ve ileri boyutta köye döndükten sonra da ilişkiyi devam ettirdiği sabittir. Ancak bir süre sonra maktulden hamile kalan sanığın durumunun etraftan duyulması üzerine sanık açısından sıkıntılı bir dönemin başladığı, maktulün kendisini başka bir ile/ ilçeye götürüp ayrı bir hayat kuracağına dair süre gelen sözlerine inandığı, ancak hamileliğin ilerlemesiyle hakkındaki konuşmaların yaygınlaştığı, maktulün ise sanıktan cinsel yönden istifadeye devam ettiği, ilişkilerini etrafta konuştuğu ve son gün yine geceleyin bu sebeple sanığın evine girmeye çalışırken sanık tarafından av tüfeğiyle vurulup öldürüldüğü, akabinde genç ve hamile bir kadın olan sanığın maktule yönelen öfkesini ve yaşadığı şiddetli elemini gösterir şekilde başını keserek köy meydanına omzunda tüfekle getirip, ‘namusum hakkında konuşanların sonu budur’ diyerek attığı; olaydan haksız tahrikin etkisi altına kaldığının kabulü ile cezasından TCK’ nın 29. maddesi uyarınca olaya uyan makul bir tespitle indirime gidilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan;
Serbest takdir sisteminin gereği olarak olayda, sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasına dair nedenlerin varlığını takdir yetkisi yargılamayı yapan hakime ait olmakla birlikte, Anayasanın 141. ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının denetime imkan verecek ve dosya içeriğiyle uyumlu olacak şekilde gerekçelendirilmesi zorunlu olduğundan, susma hakkı olduğu kadar kendisi aleyhine olacak hususlarda açıklama yapmama hakkına da sahip olan sanığın olayı tek başına yapmadığına dair şüphe ile yeterli gerekçe göstermeden ceza takdirinde TCK’nın 62. maddesinin uygulanmamasını haklı ve yerinde görmediğimizden;
Sanık hakkından verilen cezanın onanması yönündeki özel Daire kararına yönelen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulü gerektiği görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Bu itibarla her iki uyuşmazlık yönünden de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının her iki uyuşmazlık konusu yönünden REDDİNE,
2- Sanık hakkında verilen ceza miktarı ile sanığın tutuklulukta geçirdiği süre göz önüne alınarak sanık müdafisinin tahliye talebinin REDDİNE,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede (1) numaralı uyuşmazlık konusu bakımından oy çokluğuyla, (2) numaralı uyuşmazlık konusu bakımından birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 06.07.2021 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment