DAVANIN TARAFI OLMAYAN KİŞİNİN FERAGAT BEYANI

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2018/478
KARAR NO : 2018/247

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2017
NUMARASI : 2017/2 – 2017/718
DAVACILAR : 1 -H. B.
: 2 -M. S..
: 3 -N. B.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI : 1 -M. A. –
DAVALI : 2 -ÖZEL. Ş. HASTAHANESİ
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 15/02/2018

Davacılar ve davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili N. B.nın 30.04.2012 tarihinde doğum yapmak üzere Özel Ş. Hastanesi doğum ünitesine yatırıldığını, daha önceden belirlenenin aksine normal doğum yaptırıldığını, bu esnada küçük M.S. B.’nın sağ kolunun çekilip zorlanarak çıkartılması nedeniyle 5 adet sinir damarının koptuğunu ve küçüğün ömür boyu sakatlık durumunun meydana geldiğini, davalıların meydana gelen olay nedeniyle kusurlu olduklarını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla M. S. için 10.000 TL maddi 150.000 TL manevi, H. için 75.000 TL manevi ve N. için 75.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkeme, HMK.307.ve devamı maddeleri gereğince feragat nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili ve davalı M.A.vekili karara karşı istinaf talebinde bulunmuştur.
İstinaf başvurusunda bulunan davacılar vekili dilekçesinde özetle; Mahkeme tarafından verilen kararın usul ve aykırı olduğunu, davacılar tarafından sunulan herhangi bir feragat dilekçesi bulunmadığını, mahkeme tarafından İbrahim Celal Ş. imzalı feragat dilekçesinin bu davayla ilgisinin bulunmadığını, mahkeme tarafından sehven davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, bu nedenle mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı M. A. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının müvekkil lehine ortadan kaldırılması gerektiğini, davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği ancak mahkeme müvekkil lehine nispi vekalet ücretine hükmettiğini, bu nedenle mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı HMK nın 307. Maddesinde Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tarif edilmiştir. 309. Madde de ise feragatın şekli düzenlenmiş ve anılan madde de feragat dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılması gerektiği belirlenmiştir. Feragatın hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Feragat ancak kayıtsız ve şartsız olmalıdır. Feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabildiği gibi yapılması halinde Feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur ve ancak irade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.
Ancak davadan feragat sadece davacı olarak yer alan asil veya yasal temsilcisi tarafından kimlik tespiti yapılmak suretiyle, vekil tarafından ise ferağata ilişkin özel yetkisi olmak kaydıyla beyanı ve ya dilekçesi alınmak suretiyle yapılabilir.
Somut olay da, davacı olarak yer alan asiller veya vekillerine ait bir feragat dilekçesi ve beyanı bulunmamaktadır. Kararın gerekçesi olan dosyada ki ferağat dilekçesi davacı sıfatı ile imzalayan İbrahim Celal Ş. e aittir. Dolayısıyla davada davacıların davadan ferağatleri söz konusu değildir. Davanın bu şekilde sonuçlanması dosyaya yanlışlıkla giren ferağat dilekçesine bu davanın esas numarasının yazılmış olmasından kaynaklanmıştır. Kararın maddi bir hataya dayandığı anlaşılmakla davacıların istinaf talebi kabul edilerek, yargılamaya kaldığı yerden devam edilmesi için kararın kaldırılması yönünde aşağıda karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/2 Esas ve 2017/718 sayılı ilamının usul ve yasaya aykırı olduğundan, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve yargılamanın kaldığı yerden devam etmesi için dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Karar sonucuna göre davalı tarafın istinaf talebinin değerlendirilmesine yer olmadığına,
3-Davacılar vekili ve davalı M.A. vekilinden alınan 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde kendilerine iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/1-a. Maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/02/2018

29297 41382 95144 128473
¸e-imzalı ¸e-imzalı ¸e-imzalı ¸e-imzalı

 

TANIKLARIN HANGİ VAKIA HAKKINDA DİNLENECEĞİ SOMUTLAŞTIRILMAZSA DELİL OLARAK DİKKATE ALINMAZ

              YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU KARARI

2018/584 E. , 2018/1332 K.

“İçtihat Metni” MAHKEMESİ:İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy 14. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.01.2014 gün ve 2012/35 E., 2014/13 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 08.10.2015 gün ve 2014/14121 E., 2015/27893 K. sayılı kararı ile: “…

A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı, davalı işyerinde 08.01.2007-12.09.2011 tarihleri arasında usta oto boyacısı olarak 1.500,00 TL net ücret ile çalıştığını, ücretlerin bordrolara düşük yansıtıldığını, haftanın 5 günü 08:30-19:00, Cumartesi günleri ise 08:30-17:00 saatleri arasında çalıştığını, fazla çalışma ücretinin ödenmediğini, yıllık izinlerinin tam olarak kullandırılmadığını, son 7 aya ait asgari geçim indiriminin ödenmediğini, dini bayramlar dışındaki genel tatil günlerinde çalışmasına karşılık ödeme yapılmadığını, 2011 Temmuz, Ağustos ve Eylül ücretlerinin ödenmediğini, talep ve hak arama girişimlerinin tepki ile karşılandığını, işverence işyerini terk etmesi istenerek fiilen iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin, fazla çalışma, genel tatil, asgari geçim indirimi ve ücret alacaklarını istemiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı, davacının 22.03.2007 tarihinde Silivrikapı Şubesi’nde işe başladığını, 2008 yılı Şubat ayında Seyrantepe Şubesi’nde çalıştığını, bu şubenin 2009 yılında kapatılması üzerine işten çıkarıldığını ancak 01.02.2009 tarihinde yeniden işe alındığını, asgari ücret ile çalıştığını, davacının işten çıkarılmadığını, iş sözleşmesini 12.09.2011 tarihinde kendisinin feshettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini feshetmekte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz: Kararı yasal süresi içinde davalı temyiz etmiştir.

E) Gerekçe: Mahkemece davalı vekili tarafından cevap dilekçesinde adresleri ile birlikte gösterilen iki tanığın dinlenmesi için davetiye çıkarıldığı, tanıkların belirtilen adreslerden ayrıldıkları gerekçesiyle davetiyelerin iade edildiği, davalı vekilinin 10/05/2013 tarihli oturumda ve sonraki oturumlarda tanıklarının dinlenmesini talep ettiği halde, HMK’nın 240/3 maddesi uyarınca davalı tarafa tanıkların tebligata yarar açık adreslerini bildirmesi için işin niteliğine uygun kesin bir süre verilmeden, dosyanın bilirkişiye tevdii ile rapor alındığı şeklinde yerinde olmayan gerekçe ile tanık dinletme talebinin reddine karar verilerek hüküm kurulması hukuki dinlenilme hakkının ihlali olup, hükmün açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir….” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.

Davacı işçi vekili, müvekkilinin davalı işyerinde usta oto boyacısı olarak aylık 1.500TL net ücretle çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı neden olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları, asgari geçim indirimi, ücret, yıllık izin, genel tatil ve fazla çalışma ücret alacaklarının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı işveren vekili, davacı işçinin özel hayatına ilişkin olan ve işyerinde gerçekleşen davranışları nedeniyle uyarılması üzerine işe gelmediğini, akabinde noter aracılığı ile iş sözleşmesinin feshedildiğine dair ihtarname keşide edilmiş ise de işe gelmeyen ve devamsızlık yapanın bizzat davacı işçi olduğunu, diğer taleplerinin de yerinde olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini davalı işverenin ispat edemediği, davacının talep konusu işçilik alacaklarının bulunduğu gerekçesiyle bilirkişi raporu dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmün davalı vekilince temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile bozulmuştur. Mahkemece, davalı vekilinin 08/02/2012 tarihli cevap dilekçesi ile bildirdiği tanıkları adına 23/01/2013 tarihli duruşma için çıkarılan meşruhatlı davetiyelerin muhatapların işten ayrılmış olmaları gerekçe gösterilerek iade edildiği, davalı vekilinin 23/01/2013 tarihli duruşmaya katılmadığı, herhangi bir mazeret dilekçesi sunmadığı, bu duruşmada davacı tanıklarının dinlendiği, dosyada toplanacak başka delil bulunmadığından dosyanın bilirkişiye verilerek rapor alındığı, 10/05/2013 tarihli duruşmaya kadar davalı vekilinin tanıklarının dinlenmesi konusunda herhangi bir talepte bulunmadığı, tanıkların doğru adresini bildirmediği, 10/05/2013 tarihli duruşmada bilirkişi raporu davalı vekiline tebliğ edildikten sonra tanıklarının dinlenmesini talep ettiği, her ne kadar dosya Yargıtay’dan döndükten sonra yapılan kontrolde dosya içinde davalı vekilince sunulmuş 23/01/2013 tarihli bir mazeret dilekçesi bulunmuş ise de, dilekçede herhangi bir havale bulunmadığı ve dilekçenin UYAP’ta taranmamış olduğu, 23/01/2013 tarihli duruşma tutanağında davalı vekilinin mazeretinden bahsedilmediği, bu hâliyle söz konusu dilekçenin sonradan dosya içine bir şekilde eklenmiş olduğu, yasa maddesinde taraflarca bildirilen tanıkların adresinde bulunamaması hâlinde, duruşmada hazır bulunan taraf veya vekili kastedilerek tanığın doğru adresini bildirmek üzere işin niteliğine uygun kesin süre verileceğinin hüküm altına alındığı, duruşmada hazır bulunmayan veya mazeret bildirmeyen taraf vekiline tanıklarının doğru adreslerini bildirmek üzere kesin süre verilebilmesi için ihtarlı davetiye çıkarmak gerektiği, oysa davalı vekilinin herhangi bir mazeret dilekçesi sunmadığı dikkate alındığında davayı takip etmediği sonucu ortaya çıkmakta olup, davayı takip etmeyen tarafa böyle bir sürenin verilmesi zorunluluğundan bahsedilemeyeceği, kaldı ki dosya bilirkişiye tevdi edilerek rapor tebliğ edilinceye kadar tanıklarını dinletme ve adreslerini bildirme yönünde herhangi bir talepte bulunmayan davalı vekiline ihtarlı davetiye çıkarılarak tanıklarının doğru adresini bildirmek üzere süre verilmesinin yasanın amacı dışında bir hak tanınması olduğu ve davayı uzatmaya yönelik hareket eden tarafı korumaktan öte hukuki dinlenilme hakkının ihlalinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının gösterdiği tanıklar için çıkarılan tebligatın tanıkların işten ayrıldığı gerekçesiyle iade edildiği, takip eden 23.01.2013 tarihli duruşmaya davalı vekilinin katılmadığı, mahkemece davalı vekilinin mazeret bildirmeksizin duruşmaya katılmadığı ve tanıkların doğru adreslerini bildirerek dinlenmeleri yönünde talepte bulunmadığı gerekçesiyle tanık dinletme talebinin reddine karar verilen eldeki davada, davalı tarafa tanıklarının tebligata yarar açık adreslerinin tespiti için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 240’ıncı maddesinin 3’üncü fıkrası uyarınca kesin süre verilmesi gerekip gerekmediği, burada varılacak sonuca göre davalı tanıklarının dinlenmemiş olmasının davalının hukuki dinlenilme hakkını ihlal edip etmediği noktalarında toplanmaktadır.

Öncelikle hukuki dinlenilme hakkına sonrasında ise tanık deliline değinmekte yarar bulunmaktadır. I-Hukuki Dinlenilme Hakkı: 1982 Anayasasının “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36’ncı maddesi uyarınca, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Ayrıca Anayasanın 90’ıncı maddesinin son fıkrasında usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı ifade edilmiştir. Bu bağlamda ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6’ncı maddesinde adil yargılanma hakkı ayrıntılı yer almış olup, gerek Anayasa gerekse AİHS düzenlemelerine koşut olarak da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27’nci maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir.

HMK’nın 27’nci maddesi uyarınca; “(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir”. Hukuki dinlenilme hakkı çoğunlukla “iddia ve savunma hakkı” olarak bilinmektedir. Ancak bu hak iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır. Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır. Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat hakkı”dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum “silahların eşitliği ilkesi” olarak da ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6’ncı maddesinin birinci bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHS’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir. Söz konusu ilke tarafların usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından da önemlidir. Çünkü ancak hukuka uygun bir usulde gerçekleşen tebligat üzerine, durumdan haberdar olan taraflar iddia ve savunmalarını eşit şekilde yapabileceklerdir. Hukuki dinlenilme hakkının üçüncü unsuru, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi”dir. Bu değerlendirmenin de karar gerekçesinde yapılması gerekir (6100 sayılı HMK’nın gerekçesi m. 32). Yargılama bakımından, sadece bir tarafın dinlenip diğerinin dinlenmemesi, tek yönlü karar verilmesi demektir. Yargılamada yer alan taraflar yargılamanın objesi değil, süjesidir. Hukukî dinlenilme hakkı doğru karar verilmesinin garantisidir; bu nedenle, haksızlığa karşı koyabilme imkânı tanır. Bu hak, hukuk devletinin, insan onurunun korunması ve eşitlik ilkesinin, hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Hukuki dinlenilme hakkı kapsamında üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise davanın taraf ya da taraflarının, mahkemece yapılan işlemler neticesinde kabul edilebilir meşru (makul) bir beklenti içerisinde olup olamayacakları noktasıdır. Bu hususla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi bir kararında “…Bir mahkemeye başvuru hakkının yasal birtakım şartlara tabi tutulması kabul edilebilir olsa da mahkemeler usul kurallarını uygularken bir yandan adil yargılanma hakkını ihlal edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek aşırı esneklikten kaçınmalıdır (Walchli/Fransa, B. No: 35787/03, 26/7/2007, § 29)…iflas hukukuyla ilgili bir davaya bakan Asliye Ticaret Mahkemesinin kısa kararında kanun yolu süresini belirtmediği gibi gerekçeli kararında da süreyi yanlış gösterdiği, asliye ticaret mahkemesi kararlarına karşı genel olarak on beş günlük bir temyiz süresinin öngörüldüğü, somut olayda olduğu gibi temyiz süresinin on gün olduğuna ilişkin ayrıksı bir durumun söz konusu olduğu davada, sürenin taraflara doğru bir şekilde belirtilmesinin daha da önem arz ettiği, bu açıdan başvurucunun gerekçeli kararda belirtilen süreye güvenerek hareket etmesinin makul görülebileceği, Mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü dikkate alındığında temyiz süresinin on gün olduğunu kabul ederek dilekçenin reddine karar veren Yargıtay Dairesinin değerlendirmesinin mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul edilemeyeceği, yapılan yorumun başvurucunun temyiz hakkını kullanmayı imkânsız kılacak ölçüde ve aşırı şekilci bir yaklaşımla elde edildiği, bu açıdan kararın başvurucunun mahkemeye erişim hakkını zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.”(Anayasa Mahkemesinin 09.06.2016 tarih ve B.no:2014/819 sayılı kararı, para.51, R.G. Tarih ve Sayısı:29.06.2016-29757).

II. Tanık Delili: İşçilik alacakları davalarında ispat açısından yoğun olarak başvurulan bir delil olan tanık delili üzerinde de durmak gerekmektedir. Tanık, kavram olarak uyuşmazlık hakkında bilgi ve görgüsü bulunan üçüncü kişidir. Davada üçüncü kişi olması şartıyla, yaşına, hukuki durumuna, taraflarla akrabalık derecesine bakılmaksızın, kural olarak, davada herkes tanık olarak dinlenebilir. Buna karşın davanın tarafları tanık olarak dinlenemez. Tanık gösteren taraf, dinleteceği tanıkların ad soyadı ile (tebligat) adreslerini içeren listeyi (bu listeyi içeren dilekçesini) mahkemeye verir ve her bir tanığı hangi vakıa hakkında dinleneceğini de dilekçesinde bildirir (HMK m. 240/2). Bu hüküm HMK’nın 194’ncü maddesinde düzenlenen somutlaştırma yükümlülüğünün de bir gereğidir. Ayrıca maddede belirtildiği üzere ikinci bir tanık listesi verilmesi de mümkün değildir. Tanık gösteren taraf, tanık listesinde gösterdiği tanıkların bazılarının ya da tamamının dinlenmesinden vazgeçebilir. Bu vazgeçme karşı tarafın onayına bağlı değildir. Bir tarafın, gösterdiği tanığı dinletmekten vazgeçmesi açık olabileceği gibi, zımnî de olabilir. Meselâ, davacı gösterdiği tanıklardan bazısının ifadesini yeterli görerek diğer tanıkların dinlenmesi için hiçbir girişimde bulunmadan, davasını ispat ettiğini bildirip, talebi gibi karar verilmesini isterse, dinlenmemiş olan tanıkların dinlenmesinden zımnen vazgeçmiş sayılmalıdır. Fakat, tanıklarını gösterip gerekli giderleri yatırdıktan sonra duruşmaya gelmeyen taraf bununla tanıklarının dinlenmesinden (zımnen) vazgeçmiş sayılmaz (Kuru, B.:Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı, Cilt:III, 2001, s.2595-2596). Bir tarafın gösterdiği tanığın dinlenmesinden vazgeçilmiş sayılacağı bir diğer hâl ise uyuşmazlık konusu olan HMK’nın 240/3’üncü fıkrasında düzenlenmiştir.

Buna göre; “Tanık listesinde adres gösterilmemiş veya gösterilen adreste tanık bulunamamışsa, tarafa adres göstermesi için, işin niteliğine uygun kesin süre verilir. Bu süre içinde adres gösterilmez veya gösterilen yeni adres de doğru değilse, bu tanığın dinlenmesinden vazgeçilmiş sayılır.” Madde gerekçesinde, “Tanığın mahkemece dinlenebilmesi için hâkim huzurunda bulunması gerekmektedir. Tanığa çıkarılacak davetiyenin, bildirilen adrese tebliği zorunludur. Bu amaçla, tanığın adresinin tanık listesinde gösterilmesi gerekir. Tanık listesinde adres gösterilmemiş veya gösterilen adreste tanık bulunamamışsa tarafa adres göstermesi için, işin niteliğine uygun kesin süre verilir. Bu uygun süreyi hâkim kendisi tespit edecektir. Verilen süre içinde adres gösterilmez veya bildirilen yeni adres doğru olmazsa tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılacağı düzenlemesine de yer verilmiştir. Böylece tanığın adresinin gösterilmemesi veya yanlış gösterilmesinden doğan gecikmelerin önlenmesi amaçlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir. HMK’nın 240/3’üncü fıkrasında yer alan “kesin süre” ve fıkranın ikinci cümlesinin Anayasa’nın 2’nci ve 36’ncı maddelerine aykırılığı gerekçesiyle açılan iptal davasında Anayasa Mahkemesi, “ …Öte yandan, ‘Adil yargılanma hakkı’nın unsurları arasında önemli bir yer tutan ‘silahların eşitliği’ ilkesi, davanın tarafları arasında yargılama sırasında usul hükümleri yönünden eşit konumda bulunma, taraflardan birine dezavantaj, diğerine avantaj sağlayacak kurallara yer vermeme esasını içermekte, diğer bir deyişle davanın tarafları arasında hakkaniyete uygun bir dengenin varlığını gerekli kılmaktadır. Tanık adreslerinin taraflarca mahkemeye sunulması esasını, davanın her iki tarafı için de kabul eden itiraz konusu kural, adil yargılanma unsurları içinde yer alan ‘makul süre içinde yargılanma’ ve ‘silahların eşitliği’ ilkelerine, bu bağlamda Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırı değildir.” gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir (Anayasa Mahkemesinin 11.10.2012 gün ve 2012/69 E., 2012/149 K. sayılı kararı, R.G. Tarih-Sayı:13.02.2013-28558). Bu ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece 23.01.2013 tarihli duruşmada dinlenilmek amacıyla hazır bulunmaları için davalı tanıkları adına davalı vekilince bildirilen işyeri adreslerine davetiye çıkarılmış ancak her iki tanığın da işten ayrıldığı gerekçesiyle tebligatların iade edildiği görülmüştür. 23.01.2013 tarihli duruşmaya davacı vekili katılmış, davacı tanıkları dinlenerek anılan vekilin istemi üzerine dosya bilirkişiye tevdii edilerek duruşma ertelenmiştir. Bilirkişi raporunun taraf vekillerine tebliğ edilmesi üzerine takip eden 10.05.2013 tarihli duruşmaya davalı vekili katılmış ve “tanıklarımız dinlenmeden rapor alınmıştır, tanıklarımızın dinlenmesini talep ederiz” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bunun üzerine mahkemece 3 nolu ara karar ile “davalı vekilinin tanık listesi sunduğu ancak 23.01.2013 tarihli duruşmaya katılmadığı, mazeret sunmadığı, davalı tanıkları adına çıkan davetiyelerin işten ayrılmış olmaları sebebiyle iade edildiği anlaşılmakla, davalı tarafın tanık dinletme hususundaki talebinin davacı vekilinin bu konudaki beyanı alındıktan sonra değerlendirilmesine” karar verilerek duruşma yeniden ertelenmiştir. 02.10.2013 tarihli duruşmaya taraf vekilleri katılmış olup davacı vekili ıslah dilekçesini tekrar ettiği belirtilerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili ise tanık dinletme talebini yinelemiştir. Mahkemece 1 nolu ara karar ile, “Davalı vekiline 27/06/2012 tarihli duruşmanın 4 nolu ara kararı ile tanıklar adına davetiye çıkarılması için gerekli gideri yatırmak üzere iki haftalık kesin süre verildiği, davalı vekilince tanık giderlerinin yatırıldığı, tanıklar adına davetiyelerin çıkarıldığı, ancak tanıkların işten ayrılmış olmaları sebebiyle davetiyelerin iade edildiği, davalı vekilinin 23/01/2013 tarihli duruşmaya katılmadığı, herhangi bir mazeret bildirmediği, bu güne kadar tanıkların doğru adreslerini bildirerek duruşmaya celbi hususunda herhangi bir talepte bulunmadığı, dosyada bilirkişiden rapor alınmış olduğu dikkate alınarak davalı vekilinin tanık dinletme talebinin REDDİNE” karar verilmiş ve bilirkişiden ek rapor alınması yönünde ara karar oluşturularak duruşma başka bir güne ertelenmiştir. Takip eden 20.12.2013 tarihli duruşmada ise taraflara tebliğ edilen ek rapora karşı beyanda bulunmak için taraf vekillerinin süre istemeleri üzerine duruşma ertelenmiş, 17.01.2014 tarihli duruşmada davalı vekili tanıklarının dinlenilmesini, aksi hâlde davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Görüldüğü üzere davalı vekili 23.01.2013 tarihli duruşmaya katılmamış ise de, davalı vekilinin tanıklarının dinlenmesinden açıkça vazgeçmediği anlaşılmıştır. Ayrıca mahkemece bu duruşmadan sonra yapılan 10.05.2013 tarihli duruşmada davalı vekilinin tanık dinletme talebi reddedilmemiş, bu yönde karar bir sonraki duruşmaya bırakılmıştır. Bununla birlikte eldeki davada basit yargılama usulü uygulanmaktadır. Bu nedenle usul ekonomisi dikkate alınarak “Ön inceleme ve tahkikat” başlıklı HMK’nın 320/3’üncü fıkrası uyarınca basit yargılama usulü uygulanan davalarda ön inceleme duruşması hariç yargılamanın iki celsede bitirilmesi öngörülmüştür. Buna rağmen mahkemece davalı vekilinin katılmadığı 23.01.2013 tarihinden karar tarihine kadar 1 yıla yakın bir süre geçtiği gibi, bu süre içerisinde çeşitli nedenlerle duruşmaların birden çok kez ertelendiği de anlaşılmıştır. Bu durumda davalı vekilinin tanıkların dinlenilmesi talebinin yargılamayı uzatmaya yönelik olmadığı, başka bir deyişle bu isteminde kötü niyetinin bulunmadığı kabul edilmelidir. Ayrıca safahati yukarıda ayrıntılı belirtilen mahkemece yapılan işlemler neticesinde tanıkların dinleneceği hususunda davalı vekilinin meşru (makul) bir beklentisinin bulunduğu değerlendirilmelidir. Öte yandan somut olayda davalı vekilinin 23.01.2013 tarihli duruşmaya katılmaması nedeniyle tanıklarının dinlenilmesi isteminin reddine karar verilmesi de isabetli değildir. Mahkemece duruşmaya gelmeyen davalı vekiline masrafı gider avansından karşılanmak suretiyle tanıklarının adreslerini bildirmesi için işin niteliğine uygun kesin süre verilmeli ve HMK’nın 240/3’ncü fıkrasında yer alan kesin süreye rağmen adres gösterilmemesi ya da gösterilen adresin doğru olmaması hâline bağlanan tanığın dinlenmesinden vazgeçilmiş sayılacağı ihtar edilmelidir. O hâlde; hukuki dinlenilme hakkının (HMK m. 27) bir gereği olarak mahkemece, HMK’nın 240/3’üncü fıkrası uyarınca davalı tarafa uygun bir kesin süre vererek sonucuna göre tanıkların dinlenip dinlenmeyeceği belirlenmelidir. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında davalı vekilinin tanıkları hangi vakıa için dinleteceğini somutlaştırmadığı, tanıkların işyeri şahsi dosyalarında ikâmetgah adreslerinin bulunduğu hâlde davalı vekilince bu adreslerin mahkemeye bildirilmediği, tanık adreslerinin bildirilmesi için davalı vekiline süre verilmesinin taraflarca hazırlama (teksif) ilkesi ve usul ekonomisine aykırı olduğu, bu yükümlülüklerini yerine getirmeyen tarafın, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğinden söz edilemeyeceği gerekçeleriyle direnme kararının onanması gerektiğini görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 19.09.2018 gününde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

İlk derece mahkemesi ile Yüksek Özel Daire arasındaki temel uyuşmazlık “davalının gösterdiği tanıklar için çıkarılan tebligatın tanıkların işten ayrıldığı gerekçesiyle iade edildiği, takip eden 23.01.2013 tarihli duruşmaya davalı vekilinin katılmadığı, mahkemece davalı vekilinin mazeret bildirmeksizin duruşmaya katılmadığı ve tanıkların doğru adreslerini bildirerek dinlenmeleri yönünde talepte bulunmadığı gerekçesiyle tanık dinletme talebinin reddine karar verilen eldeki davada davalı tarafa tanıklarının tebligata yarar açık adreslerinin tespiti için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 240’ıncı maddesinin 3’üncü fıkrası uyarınca kesin süre verilmesi gerekip gerekmediği, burada varılacak sonuca göre davalı tanıklarının dinlenmemiş olmasının davalının hukuki dinlenilme hakkını ihlal edip etmediği” noktalarında toplanmaktadır. Çoğunluk görüşü ile Yüksek Özel Dairenin görüşü benimsenerek, taraf tanıkların çağrıldığı oturuma mazeret bildirmeden gelmese dahi, iş adresleri bildirilen ve işten ayrılmaları nedeni ile tebliğleri iade edilen tanıklar için tarafa tanıklarının tebligata yarar açık adreslerini tespiti ve bildirmeleri için 6100 sayılı HMK.’un 240/3 maddesi uyarınca kesin süre verilmesi gerektiği, aksi durumun hukuki dinlenilme hakkının ihlali olduğu kabul edilmiştir. Temel olarak, 6100 sayılı HMK.’un 240/3 maddesi hukuki dinlenilme hakkı kapsamında olup, madde de gösterilen adreste tanığın bulunmaması halinde yapılan işlemler açıkça belirtilmiştir. Bu madde uyarınca işlem yapılmaması, hukuki dinlenilme hakkının ihlali olacaktır. Ancak bunun sınırını da belirlemek gerekir. Zira 6100 sayılı HMK usule ilişkin temel ilkeleri düzenlerken, hukuki dinlenilme hakkı (Mad. 27) yanında, usul ekonomisi (Mad.30), doğruyu söyleme ve dürüst davranma (Mad. 29) ve taraflarca getirilme (Mad. 25) ilkelerine yer vermiştir. Taraflarca getirilme (teksif) ilkesi uyarınca da tarafa somutlaştırma yükü (Mad. 194) getirilmiş, usul ekonomisi uyarınca da basit yargılama usulünde kural olarak duruşmaların iki celsede bitirilmesi(Mad. 320/3) öngörülmüştür. O halde hukuki dinlenilme ilkesi ile usul ekonomisinin çatıştığı durumlarda, diğer ilkelerde nazara alınarak, hukuki dinlenilme hakkına bir sınır getirilmesi zorunludur. Zira bu durumlarda tarafın da buna sebebiyet verdiği kabul edilmelidir. Somut uyuşmazlık, 4857 sayılı İş Kanunu’ndan kaynaklanan ve iş ilişkisi nedeni ile işçilik alacaklarının tahsiline ilişkin olup, 6100 sayılı HMK.’un 317 ve devamı maddeleri uyarınca basit yargılama usulüne tabidir. Tanıkları tebligat yapılamayarak dinlenilmeyen taraf davalı işverendir. Davalı işveren vekili, cevap dilekçesinde iki tanığı bildirirken, tanıkların hangi vakıa konusunda dinleteceğini açıklamadığı gibi işyeri şahsi sicil dosyalarında bulunan ve işverenin bildiği ikametgah adresleri yerine işverenin işyeri adresini bildirmiştir. Öncelikle cevap dilekçesinde tanıkların hangi vakıa konusunda dinletileceği belirtilmediğinden, somutlaştırma yükümlülüğü yerine getirilmemiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.06.2015 gün ve 2014/2-10 Esas, 2015/1523 Karar sayılı içtihadı uyarınca, bu durumda tanıkların dinlenilmesinden vazgeçilebilir. Diğer taraftan tanıkları işyerinde çalıştıkları için davalı tarafın elinde tanıkların ikametgah adresleri mevcuttur. Zira iş mevzuatına göre işveren işçiler ile ilgili bu kayıtları tutmak zorundadır (4857 sayılı İş Kanunu Mad. 75). Davalı işveren ikametgah adresleri bulunmasına rağmen işyeri adresini bildirmiş, bununla da kalmamış, tanıkların dinleneceği duruşmaya mazeretsiz katılmadığı gibi sonraki celselerde elinde ikametgah adresleri olduğu halde tebliğ yapılamayan tanıkların adreslerini bildirme yerine, sadece dinlenmelerini talep etmiştir. Oysa 6100 sayılı HMK.’nın 240/3 maddesi hakime süre verme konusunda bir düzenleme yaparken, tarafa da aynı zamanda teksif ilkesi uyarınca tebligat yapılamayan tanıkların adreslerini bildirme yükümlülüğü getirmiştir. Somutlaştırma yükünü yerine getirmeyen, ikametgah adresleri elinde olmasına rağmen bildirmeyen tarafa, mazeretsiz gelmediği celseden sonra kaldı ki böyle bir istemi de bulunmamaktadır- tanık adreslerini bildirmesi için süre verilmesi, teksif ve usul ekonomisi ilkelerine aykırıdır. Bu yükümlülükleri yerine getirmeyen tarafın, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğinden sözedilemez. Yerel mahkeme direnme kararının bu gerekçe ile onanması gerekir. Bu nedenle çoğunluk görüşüne katılınmamıştır

KİŞİ SAKATLIĞI ORANINDA DAHA FAZLA GÜÇ VE ÇABA HARCAYACAĞINDAN, KAZANÇLARINDA BİR AZALMA OLMASA BİLE (SAKATLIĞI ORANINDA) TAZMİNAT İSTEME HAKKI BULUNDUĞU

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/959
KARAR NO : 2018/11263

Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ : Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/05/2015
NUMARASI : 2009/504-2015/423
DAVACILAR : 

VEKİLİ: Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI : Güvence Hesabı

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacılar vekili, 08.04.2009 tarihinde davacıların babası M. A’nin sürücüsü olduğu aracın karıştığı tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan müvekkillerinin annesi Y.A.’in vefat ettiğini, diğer müvekkilleri E. ve A.’nin ağır yaralandığını, kazada vefat eden M.’in asli kusurlu olduğunu, davacıların Y. A.’in desteğinden yoksun kaldıklarını, E. ve A.’nin ağır yaralanarak iş ve güçten yoksun kaldıklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için 1.000,00’er TL olmak üzere 7.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile davacı E. için 500,00 TL, A.e için 500,00 TL olmak üzere tedavi gideri ile işgöremezlik tazminatı olmak üzere toplam 8.000,00 TL’nin ihbar tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, Y. için 323,33 TL, H. için 10.142,42 TL, A. için 19.313,73 TL, H. için 24.116,30 TL, olmak üzere toplam 58.698,35 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve E. için 57.276,36 TL, A. için 150,000,00 TL olarak talepleri ıslah etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacılar M. ve Rıdvan  yönünden açılan maddi tazminat talebinin reddine, davacı Y. için 323,30 TL, H. için 10.142,42 TL, H. için 24.116,30 TL, A. için 19.313,73 TL olmak üzere toplam 58.698,35 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüd tarihi olan 22.04.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı hesabından alınarak davacılara verilmesine, davacı Esma  yönünden 57.276,36 TL, davacı Ayşe  için 150.000 TL olmak üzere, toplam 207.276,36 TL maluliyet tazminatının temerrüt tarihi olan 22.04.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 2015 yılı için 2.080,00 TL’dir. Davalı Güvence Hesabı vekili tarafından davacı Y. için temyize konu edilen maddi tazminat miktarı anılan yasanın yürürlüğünden sonra verildiğinden kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden davalı Güvence Hesabı vekilinin davacı Yakup yönünden temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davacılardan Rıdvan’ın kaza tarihinde 18 yaşını doldurduğunun anlaşılmasına göre, davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava, trafik kazasında ölüm ve yaralanma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
3-Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre; çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde, yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşullar değerlendirilerek ayrı ayrı belirlenmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise, öğrenimlerinin sona erdiği tarih, yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabulü gerekmektedir.
Somut olayda; davacılardan Yakup için 18 yaşı sonuna kadar hesaplama yapılmış ise de, davacının Bartın Üniversitesi Evde Hasta Bakım Bölümü öğrencisi olduğu iddia edilmekte olup, bu hususta araştırmak yapılarak öğrencilik durumunun belirlenmesi, yine davacılardan Esma için 18 yaşın hitamı ile üretici duruma geçtiği gerekçesi ile destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmamış ise de, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davacı Yakup’un öğrenci olduğunun tespiti halinde öğreniminin sona erdiğinden söz etmek mümkün olamayacağı ve öğrenim süresi 25 yaşına kadar devam edeceğinden 25 yaşına kadar annesinden destek göreceğinin kabul edilmesi, davacı Esma için de 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
4-Dava konusu trafik kazasında davacı çocukların anne ve babaları vefat etmiş, davacılar vefat eden anneleri yönünden destekten yoksun kalma tazminatı isteminde bulunmuşlardır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda vefat eden baba Muhittin’e de pay ayrılmak suretiyle hesaplama yapılmış olması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
5-Somut olayda; trafik kazasında yaralanan ve destekten yoksun kalma tazminatı yanında cismani zarar nedeniyle de maddi tazminat isteminde bulunan, 26.03.2014 tarihli ATK raporu ile %32,3 maluliyeti ve 9 ay iyileşme süresi belirlenen kaza tarihinde 5 yaşında olan davacı Ayşe için 18 yaşından itibaren çalışmaya başlayacağı gözetilerek cismani zarar nedeniyle tazminat hesabı yapılmış olup, davacının kaza tarihi ile 18 yaşının ikmal edildiği tarihler arasında kaza öncesi yaşamına göre daha fazla efor sarf ederek yaşadığı sabit olup bunun için efor kaybına bağlı maddi tazminat isteminde bulunulabilir.
Sürekli işgöremezlik, organ eksilmesi veya organ zayıflaması sonucu beden gücünün belli bir oranda azalması durumudur. Genel olarak bu durumdaki kişi sakatlık oranına göre çalışmasını sürdürebilir ise de, yaşıtlarına ve aynı işi yapanlara göre (sakatlığı oranında) daha fazla güç ve çaba harcayacağından, kazançlarında bir azalma olmasa bile (sakatlığı oranında) tazminat isteme hakkı bulunduğu kabul edilmekte; buna Yargıtay kararlarında “güç (efor) kaybı” tazminatı denilmektedir. Diğer bir durumda hiç çalışamaması nedeniyle doğan zarardır.
Bu durumda, %32,3 malullük raporuna göre kaza tarihi ile davacı Ayşe’nin yaşını ikmal ettiği tarihler arasında asgari ücrete göre işgücü kaybı zararının hesaplanarak sonucuna göre karar verilmesi yerine yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, destekten yoksun kalma tazminatı olarak, davacılardan Yakup için 323,33 TL, Hamza için 10.142,42 TL, Helin için 24.116,30 TL, Ayşe için 19.313,73 TL belirlenmiş ve tazminatlar toplamı 58.698,35 TL olarak belirtilmiş ise de, tazminat toplamının 53.895,75 TL olduğu gözetilmeksizin yazılı olduğu şekilde karar verilmesi de doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin davacı Yakup  yönünden temyiz dilekçesinin REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (3), (4) ve (5) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 13.652,73 TL kalan harcın temyiz eden davalıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 26/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Üye Üye Üye Üye
A.Ş.Sertkaya M.Özcan B.Aydın K.Özerdoğan M.Erol

Davalı:
18.168,73 TL 0.H.
4.516,00 TL P.H.
13.652,73 TL Kalan

Karşılaştırıldı.
E.G S.A.

TİCARET MAHKEMELERİNDE ZORUNLU ARABULUCULUĞA TABİ OLAN DAVALAR

7155 S.K.nun 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi gereğince 01.01.2019 tarihi itibariyle ticaret mahkemesinde açılacak davalar açısından  dava şartı olarak getirilen arabuluculukta, zorunlu arabuluculuğa tabi davalar tek tek belirtilmemiş, Türk Ticaret Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan ticari davalar, arabuluculuk dava şartı olarak düzenlenmiştir.
1.ZAMAN BAKIMINDAN
  • Arabuluculuğa tabi olmayanlar
    • Ticaret Mahkemesi görevine girip 01.01.2019 Tarihinden önce açılan davalar, 7155 S.K lie 6012 S.K.na eklenen Geçici 12. madde gereğince zorunlu arabuluculuğa tabi değildir.
  • Arabuluculuğa tabi olanlar
    •  01.01.2019 ve sonrasında dava açılabilmesi için öncelikle arabulucuya başvuru gereklidir.
2.DAVA ÇEŞİDİ BAKIMINDAN
  • Arabuluculuğa tabi olanlar
    • TTK’da belirtiler ticari davalar (TTK 5/A)
    • Mutlak Ticari Davalar (TTK 4. Madde)
      • 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen davalar
      • Türk Medeni Kanunu’nun,
        • rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinden kaynaklanan davalar
      • 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun;
        • – Malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203,
        • – Rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,
        • – Yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501,
        • – Kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519,
        • – Komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545,
        • – Ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554,
        • – Havale hakkındaki 555 ilâ 560,
        • – Saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinden kaynaklanan davalar
      • Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatından kaynaklanan davalar
      • Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerden kaynaklanan davalar
      • Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarından kaynaklanan davalar
    • Nispi Ticari Davalar (TTK 4. Madde)
      • Her iki tarafında tacir olduğu ve de uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu davalar

 

  • TTK dışındaki kanunlarda da ticari dava olduğu belirtilen davalar (TTK 5/A)
    • Kooperatifler Kanunu’nda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları (1163 sayılı Kooperatifler Kanunu md. 99),
    • 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 vd. maddelerinde yer alan iflasa ilişkin davalar,
    • 5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 10. maddesine göre “üreticiler ile meslek mensupları arasında veya meslek mensuplarının kendi aralarında Kanun’un uygulanmasıyla ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmazlıklar”dan belli miktarı aşanlar,
    • 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 62. maddesinden kaynaklanan davalar.

 

  • Arabuluculuğa tabi olmayanlar
    • Buna karşın, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davaların istisna olduğu ve ticari dava olarak kabul edilmeyeceği TTK’nın 4. maddesinde açıkça belirtilmiştir.
    • Ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri;
      • -doğrudan doğruya iflas,
      • -konkordato mühleti verilmesi ve komiserin atanması,
      • -konkordatonun tasdiki gibi çekişmesiz yargı işleri sayılabilir
      • -İhtiyati Tedbir İhtiyati Haciz ve İcra Takipleri;
    • İcra takibi,
    • İhtiyati haciz
    • ihtiyati tedbir
    • İtirazın Kaldırılması
    • Özel kanunlarda tahkim veya başka bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoluna başvurma zorunluluğunun olduğu veya tahkim sözleşmesinin bulunduğu hâllerde, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmaz. (6325 s.y.18/A-18)
3.DAVA KONUSU BAKIMINDAN
  • Bir miktar paranın ödenmesi olan alacak
    • Davanın sonuçlandırılması için alacak olan bir miktar paranın bulunup bulunmadığının tahkikinin gerekip, verilecek hükümde de bir miktar paranın ödenmesine yönelik dava ise zorunlu arabuluculuğa tabidir : İflasta Kayıt Kabul Davası; İtirazın iptali
    • Davanın sonuçlandırılması için alacak olan bir miktar paranın bulunup bulunmadığının tahkiki gerekse de verilecek hüküm  bir miktar paranın ödenmesine yönelik değil ise zorunlu arabuluculuğa tabi değildir  : Finansal kiralamaya konu malın iadesi
  • Bir miktar paranın ödenmesi olan tazminat
  • Ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıkları
4.DAVA ARKADAŞLIĞINDA
  • İhtiyari dava arkadaşlığında, her bir taraf açısından talebin zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmadığı yukarıdaki kurallar çerçevesinde incelenecektir
  • Zorunlu dava arkadaşlığında ise birisi için zorunlu arabuluculuğa tabi ise hepsi için zorunlu arabulucuğa tabi olacaktır

5.DAVA YIĞILMASINDA

  • Taleplerin her biri ayrı ayrı değerlendirilir

6.TERDİTLİ DAVADA

  • Aslı talebin zorunlu arabuluculuğa tabi olması halinde –  asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’i talebini incelemeyeceğinden- talebin tamamı karar verilebilmesi için aslı talep açısından zorunlu arabuluculuğa gidilmiş olması şarttır.
  • Fer’i talebin zorunlu arabuluculuğa tabi olması halinde sadece fer’i talep zorunlu arabuluculuğa tabidir.

Şema, Av.Y.Burak ASLANPINAR’ın yazısından alınmıştır. 

 

MEVZUAT

IV – Ticari davalar, çekişmesiz yargı işleri ve delilleri
1. Genel olarak
MADDE 4- (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
(2)…
3. Dava şartı olarak arabuluculuk
MADDE 5/A- 
(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
(2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.
GEÇİCİ MADDE 12- (1) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.” (7155 S.K.nun 21. maddesi ile eklenen)
Dava şartı olarak arabuluculuk
MADDE 18/A- …
(16) Dava açılmadan önce ihtiyati tedbir kararı verilmesi hâlinde 6100 sayılı Kanunun 397 nci maddesinin birinci fıkrasında, ihtiyati haciz kararı verilmesi hâlinde ise 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 264 üncü maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen dava açma süresi, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar işlemez.
….
(18) Özel kanunlarda tahkim veya başka bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoluna başvurma zorunluluğunun olduğu veya tahkim sözleşmesinin bulunduğu hâllerde, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmaz. (7155 S.K.nun 23. maddesi ile eklenen)
TİCARET MAHKEMESİ
Alacak – Nispi Harç
Alacak (Acentalık Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Cari Hesap veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) – Nispi Harç
Alacak (Çatmadan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Donatma İştirakinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Finansal Kiralamadan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Gemi İpoteğinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Gemi ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Hasılat Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Hava Taşımacılığından Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (İtibar Mektubu ve İtibar Emrinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle) – Nispi Harç
Alacak (Kaptanın Yetki ve Sorumluluğundan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Kefalet Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) – Nispi Harç
Alacak (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Kooperatif Üyeliğinin Sona Ermesi Nedeniyle) – Nispi Harç
Alacak (Kooperatif Yön. ve Den. Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu Kaynaklı) – Nispi Harç
Alacak (Kurtarma ve Yardımdan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ödünç verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Rehin Karşılığı Ödünç verme İşinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı) – Nispi Harç
Alacak (Taşınır Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı) – Nispi Harç
Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Tellallık Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari İş Tellallığı Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari İşletme Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari İşletme Rehininden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari İşletmenin Satılması veya Devrinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Mümessillik Kaynaklı) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Nitelikteki Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Nitelikteki Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Nitelikteki İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Nitelikteki Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Nitelikteki Ödünç verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Nitelikteki Taşınır Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Nitelikteki Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Nitelikteki Trampa Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Nitelikteki vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Nitelikteki vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Nitelikteki Yayımlama Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Niteliteki Kefalet Sözleşmesi Kaynaklı) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili) – Nispi Harç
Alacak (Trampa Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Uluslarası Hava Taşımacılığından Kaynaklı) – Nispi Harç
Alacak (Vade Farkından Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Yayımlama Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Alacak (Yedieminlik Ücreti) – Nispi Harç
Banka Teminat Mektubunun Hükümsüzlüğünün Tespiti – Nispi Harç
Banka Teminat Mektubunun İadesi ve Depo Edilmesi – Nispi Harç
Banka Teminat Mektubunun İadesi ve Depo Edilmesi (Depo Edilmesi İstemli) – Nispi Harç
Banka Teminat Mektubunun İadesi ve Depo Edilmesi (Tahsil İstemli) – Nispi Harç
Borçtan Kurtulma Davası – Nispi Harç
Çek İptali (Hasımlı) – Nispi Harç
Çek İptali (Hasımsız) – Maktu Harç
Deniz Kaza Raporu İstemli – Maktu Harç
Deniz Ticaret – Maktu Harç
Deniz Ticaret (Deniz Taşımacılığı Kaynaklı) – Nispi Harç
Dispeççi Tayini İstemli – Maktu Harç
Dispeççinin Onaylanması veya İtiraz – Maktu Harç
Elatmanın Önlenmesi – Nispi Harç
Elatmanın Önlenmesi (Banka Teminat Mektubundan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Elatmanın Önlenmesi (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Elatmanın Önlenmesi (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Elatmanın Önlenmesi (Satın Almaya Dayalı) – Nispi Harç
Elatmanın Önlenmesi (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Eser Sözleşmesi – Nispi Harç
Garanti Sözleşmesi – Nispi Harç
Gemi Sicil Memurluğu Kararına İtiraz – Maktu Harç
Genel Kurul Kararının İptali – Maktu Harç
Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali) – Maktu Harç
Hakem Tayini – Maktu Harç
Hakem Tayini (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Maktu Harç
Hakemin Reddi – Nispi Harç
Hakemin Reddi (Eser Sözleşmesi Kaynaklı) – Nispi Harç
İflas – Maktu Harç
İhalenin Feshi (Abone Sözleşmesi) – Nispi Harç
İhalenin Feshi (Alım Satım) – Nispi Harç
İhalenin Feshi (Kira) – Nispi Harç
İpotek – Nispi Harç
İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki)) – Nispi Harç
İpotek (Terkin İstemli) – Nispi Harç
İpotek (Tescil İstemli) – Nispi Harç
İstirdat – Nispi Harç
İstirdat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İstirdat (Ticari Satıma Konu Malın İadesi) – Nispi Harç
İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) – Nispi Harç
İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili) – Nispi Harç
İtirazın İptali – Nispi Harç
İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Çatmadan Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Donatma İştirakinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Gemi İpoteğinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Gemi ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Hasılat Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (İtibar Mektubu ve İtibar Emrinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Kaptanın Yetki ve Sorumluluğundan Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Kurtarma ve Yardımdan Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ödünç verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Rehin Karşılığı Ödünç verme İşinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Taşınır Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari İş Tellallığı Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari İşletme Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari İşletme Rehininden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari İşletmenin Satılması veya Devrinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Mümessillik Kaynaklı) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Ödünç verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Taşınır Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Trampa Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Yayımlama Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan ( S.K.Hariç)) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Satıma Konu Malın İadesi) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Trampa Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan) – Nispi Harç
İtirazın İptali (Yayımlama Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Kambiyo Senetlerinin İptali – Nispi Harç
Kambiyo Senetlerinin İptali (Zayi Nedeniyle) – Nispi Harç
Kayıt Kabul – Maktu Harç
Kira – Nispi Harç
Kira (Uyarlama İstemli) – Nispi Harç
Kiralananın Tahliyesi (Hasılat Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Kiralananın Tahliyesi (Ticari İşletme Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Konkordatonun Feshi – Maktu Harç
Konkordatonun Tasdiki – Maktu Harç
Kooperatif – Maktu Harç
Kooperatif (Genel Kurulun Olağanüstü Toplantıya Çağrılması İstemli) – Maktu Harç
Kooperatif (Genel Kurulun Yenilenmesi Talepli) – Maktu Harç
Kooperatif Genel Kurulunun Toplantıya Çağrılması – Maktu Harç
Kooperatif Üyeliğinden İhraç Kararının İptali – Maktu Harç
Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti – Maktu Harç
Kooperatifin Dağılması İstemli – Maktu Harç
Menfi Tespit – Nispi Harç
Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Alım Satım) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Çatmadan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Donatma İştirakinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Gemi İpoteğinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Gemi ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Hasılat Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (İtibar Mektubu ve İtibar Emrinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Kaptanın Yetki ve Sorumluluğundan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Kira) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Kurtarma ve Yardımdan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Menfi Tespit İİK Kaynaklı) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ödünç verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Rehin Karşılığı Ödünç verme İşinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Taşınır Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari İş Tellallığı Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari İşletme Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari İşletme Rehininden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari İşletmenin Satılması veya Devrinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Mümessillik Kaynaklı) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Ödünç verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Taşınır Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Trampa Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Yayımlama Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan ( S.K.Hariç)) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Satıma Konu Malın İadesi) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Trampa Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Yayımlama Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Menfi Tespit (Yurtiçi Hava Taşımacılığından Kaynaklanan) – Nispi Harç
Sıra Cetveline İtiraz – Maktu Harç
Sigorta – Nispi Harç
Sigorta (Denizcilik Rizikosu Kaynaklı) – Nispi Harç
Sigorta (Hayat Sigortası Kaynaklı) – Nispi Harç
Sigorta (Kaza Sigortası Kaynaklı) – Nispi Harç
Sigorta (Mal Sigortası Kaynaklı) – Nispi Harç
Sigorta (Ristorno Hakkından Kaynaklanan) – Nispi Harç
Sigorta (Sigorta Edilen Şeyin Temlikinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Sigorta (Sigortacının Aczinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı) – Nispi Harç
Sigorta (Yangın Sigortası Kaynaklı) – Nispi Harç
Sigorta (Ziraat Sigortası Kaynaklı) – Nispi Harç
Sözleşmenin İptali – Nispi Harç
Sözleşmenin Uyarlanması – Nispi Harç
Tanıma ve Tenfiz – Maktu Harç
Tanıma ve Tenfiz (Eser Sözleşmesi Kaynaklı Yabancı Hakem Kararlarına İlişkin) – Nispi Harç
Tanıma ve Tenfiz (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tapu İptali ve Tescil – Nispi Harç
Tapu İptali ve Tescil (Satın Almaya Dayalı) – Nispi Harç
Tapu İptali ve Tescil (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tapu İptali ve Tescil (Şirket Ortağının Ayni Sermaye Koyması Nedeniyle) – Nispi Harç
Tapu İptali ve Tescil (Yükleniciden İşyeri Alımına Dayalı) – Nispi Harç
Tasarrufun İptali (İİK ve Devamı) – Nispi Harç
Tazminat – Nispi Harç
Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Çatmadan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Çevre Hukukundan Kaynaklanan)(Harca Tabi Degil)
Tazminat (Donatma İştirakinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Gemi İpoteğinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Gemi ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Haksız İhtiyati Hacizden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Haksız İhtiyati Tedbirden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Hasılat Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (İtibar Mektubu ve İtibar Emrinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Kaptanın Yetki ve Sorumluluğundan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Kara Taşımacılığı Kaynaklı) – Nispi Harç
Tazminat (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Kooperatif Üyeliğinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Kooperatif Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Kurtarma ve Yardımdan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ödünç verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Posta İdaresinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Posta Tekelini Bozmaktan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Rehin Karşılığı Ödünç verme İşinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rucüen) – Nispi Harç
Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Tapunun Haksız Ele Geçirilmesi Nedenli) – Nispi Harç
Tazminat (Taşınır Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticaret Siciline Yalan Beyandan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari İş Tellallığı Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari İşletme Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari İşletme Rehininden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari İşletmenin Satılması veya Devrinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Mümessillik Kaynaklı) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki Ödünç verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki Taşınır Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki Trampa Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Nitelikteki Yayımlama Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan ( S.K.Hariç)) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Satıma Konu Malın İadesi) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili) – Nispi Harç
Tazminat (Ticari Unvanın Kullanılmasından Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rucüen) – Nispi Harç
Tazminat (Trampa Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Uluslar Arası Hava Taşımacılığı Kaynaklı) – Nispi Harç
Tazminat (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Yayımlama Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tazminat (Yurtiçi Hava Taşımacılığı Kaynaklı) – Nispi Harç
Tazminat (Yurtiçi Hava Taşımacılığından Kaynaklanan) – Nispi Harç
Tespit – Maktu Harç
Tespit (Hasılat Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan Kiracılığın Tespiti) – Nispi Harç
Tespit (Ticari İşletme Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan Kiracılığın Tespiti) – Nispi Harç
Ticaret Sicil Memurunun Kararına İtiraz – Maktu Harç
Ticari Şirket – Maktu Harç
Ticari Şirket (Bakanlıkça Açılan Fesih İstemli)(Harca Tabi Degil)
Ticari Şirket (Bakanlıkça Açılan Kayyım Atanması İstemli)(Harca Tabi Degil)
Ticari Şirket (Birleşmeden Kaynaklanan) – Maktu Harç
Ticari Şirket (Fesih İstemli) – Maktu Harç
Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) – Maktu Harç
Ticari Şirket (Kar ve Zarar Dağıtma Kararına İtiraza İlişkin) – Maktu Harç
Ticari Şirket (Kuruluşun Hükümsüzlüğüne Dayalı) – Nispi Harç
Ticari Şirket (Nevi Değiştirmeye İlişkin) – Maktu Harç
Ticari Şirket (Olağanüstü Genel Kurul İstemli) – Maktu Harç
Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma veya Çıkarılmaya İlişkin) – Maktu Harç
Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin) – Nispi Harç
Ticari Şirket (Sermaye Artırımından Kaynaklanan) – Maktu Harç
Ticari Şirket (Sermaye Koyma Borcuna İlişkin) – Nispi Harç
Ticari Şirket (Şahıslarca Açılan Kayyım Atanması İstemli) – Maktu Harç
Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) – Nispi Harç
Ticari Şirket (Tasfiyenin Kapatılması) – Maktu Harç
Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) – Maktu Harç
Ticari Şirket (Yıpranmış Senet ve İlmuhaberin Yenilenmesi İstemli) – Nispi Harç
Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin) – Maktu Harç
Ticari Ünvanın Korunması – Maktu Harç
Ticari vedia Sözleşmesinden Kaynaklanan – Nispi Harç
Yargılanmanın Yenilenmesi – Maktu Harç
Yargılanmanın Yenilenmesi (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) – Maktu Harç
Yurt Dışına Çıkış Yasağının Kaldırılması – Maktu Harç
Zayi Belgesi verilmesi – Maktu Harç
3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit – Maktu Harç

MADDİ MANEVİ TAZMİNAT DAVALARINDA VEKALET ÜCRETİ

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2014/15710
KARAR NO : 2015/13429

Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ : Nevşehir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/05/2014
NUMARASI : 2012/307-2014/283
DAVACI : Ö. E.
DAVALI : Ş. K. vekili Avukat Selim Hartavi

Davacı Ö. E.tarafından, davalı Ş. K. aleyhine 07/09/2012 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 27/05/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Diğer temyizine gelince,
Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “manevi tazminat davalarında ücret” başlıklı 10. maddesi “(1)Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez. (3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur. (4) Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir” biçiminde düzenlenmiştir. Anılan tarifenin “Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret” başlıklı 12. maddesi ise “(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Ancak hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez” biçimindedir.
Anılan Tarife hükümleri göz önüne alınarak maddi ve manevi tazminat davasının birlikte açıldığı halde maddi tazminat açısından hükmedilen vekâlet ücretinin maktu ücretin altında kalsa da Tarife’nin üçüncü kısmına göre belirleneceği hususu gözetilmeden maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın HUMK’nun 438/son maddesi uyarınca düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.

SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasında davalı vekili yararına vekâlet ücretine yönelik ikinci bentte yer alan “1.500,00” sayısının çıkarılarak yerine “120,00” sayısının yazılmasına, diğer temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine ve kararın düzeltilmiş bu biçiminin ONANMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
S.Demircioğlu S.Bellek M.Çakmak S.Arslan H.Akdere

Karşılaştırıldı. EE

ELEKTRİK ÇARPMASI NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT

T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
BAŞKANLIĞI

ESAS NO : 2016/18767
KARAR NO : 2018/7462

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/10/2015
NUMARASI : 2012/665-2015/1188
DAVACI : R. DAĞ

VEK.AV. SELİM HARTAVİ
DAVALI : DEDAŞ İL MÜDÜRLÜĞÜ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 03.07.2018 tarihinde davacı vekili Av. Selim Hartavi geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; 07.09.2010 tarihinde G. Pamuk Limited Şirketine ait fabrikada meydana gelen elektrik arızasını gidermek için direğe çıktığı sırada elektrik akımına kapılarak ağır şekilde yaralandığını, 15 günü yoğun bakımda olmak üzere 45 gün hastanede ve yaklaşık 6 ay civarında da evde yatmak suretiyle iş ve güçten yoksun kaldığını, vücudunun çeşitli bölgelerinde elektrik çarpması nedeniyle kalıcı yanık izleri ve uzuv kaybı meydana geldiğini, elektrik direğine herkesin kolaylıkla çıkışını engelleyecek şekilde gerekli güvenlik önlemlerini almayan davalı şirketin uğradığı zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, iş göremezlik, tedavi ve estetik ameliyat giderleri için şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; elektrik direğine tırmanılarak oluşabilecek kazaların önlenmesi için her türlü tedbirin alındığını, olayın davacının ihmali sonucunda meydana geldiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, aldırılan kusur raporu ve tüm dosya kapsamından; elektrik arızasını gidermek için direğe çıkan davacının, dikkatsiz ve tedbirsiz davranması nedeniyle elektrik akımına kapılarak yaralandığı, kazanın meydana gelmesinde elektrik direğine korkuluk demir yaptıran davalıya izafe edilecek herhangi bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dava, elektrik çarpması nedeni ile uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkindir.
HMK’nun 266. maddesi hükmüne göre, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde, bilirkişinin oy ve görüşünün alınması zorunludur. Buna göre, seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerektiği kuşkusuzdur.
Somut olayda ise; raporu hükme esas alınan makine mühendisi bilirkişi, konunun uzmanı değildir.
Bundan ayrı, davada elektrik direğinin bakımı ve işletilmesinde eksiklik bulunduğu ileri sürülmesine rağmen, konu ile ilgili Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği ve diğer ilgili mevzuat hükümleri bilirkişi tarafından değerlendirilmemiştir. Buna göre; bilirkişi raporu, hüküm vermeye de yeterli değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddî ve hukukî olgular gözetilerek, tamamı elektrik veya elektrik – elektronik mühendislerinden oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan, ilgili mevzuat hükümlerini de irdeleyen, somut verilere dayalı, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınması, daha sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle ulaşılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 1.630 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.07.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan
M. DUMAN
Üye
F. PINARCI
Üye
G.KAHRAMAN
Üye
M. ÖZER
Üye
H. KANIK

Y.Ö./P.M.
Karşılaştırıldı:

ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK I BOŞANMA I ORTAK HAYATIN TEMELİNDEN SARSILMASI

T.C.
Y A R G I T A Y
2.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO: KARAR NO:
2012/14535 2012/21713

Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN :

MAHKEMESİ :Şanlıurfa Aile Mahkemesi
TARİHİ :21.12.2010
NUMARASI :Esas no:2009/595 Karar no:2010/1149
DAVACI :M. Çelik

VEKİLİ: Av. Selim Hartavi
DAVALI :E. Çelik
DAVA TÜRÜ :Boşanma
TEMYİZ EDEN :Davacı

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davacının delil listesinde bulunan Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/11537 soruşturma sayılı dosyasında dinlenilen müşterek çocuk S. Ç.’in beyanından davalı kocanın davalı kadın ve müşterek çocuklarına “bana para lazım, bana para bulun, siz bayansınız, gidin kendinizi pazarlayın, bana getirin, hepinizi öldürürüm, bana para getirin” şeklinde sözler sarfetmek suretiyle davalı ve çocuklarını tehdit ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1)karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 19.09.2012 (Çrş.)

Başkan Üye Üye Üye Üye
Necdet Gürbüztürk Nail Özkılıç A.İnci Özden İnci Aytaç Mustafa Ateş

2-ÖB/HA/EG
Karşılaştırıldı
Y.İşl.Müd.S.Karakoca

TAŞIT YOLU ÜZERİNDEN GEÇMEKTE OLAN HAVAİ HAT ALÇAK GERİLİM ELEKTRİK TELLERİNİN KAMYON ÜZERİNDEKİ SAMAN BALYALARINA TEMAS ETMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ŞANLIURFA
1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ                                                                                    GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2015/441 Esas
KARAR NO : 2017/693

DAVACI : M. YÜREKLİ
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ –
DAVALI : DEDAŞ –
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/04/2015
KARAR TARİHİ : 02/11/2017
GEREKÇELİ KARARIN YAZ.TARİH. : 20/11/2017
Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, mahkememize vermiş olduğu 17.04.2015 tarihli dilekçesiyle müvekkili adına kayıtlı ve M.Çiftçi sevk idaresinde bulunan 63 LK 680 plakalı kamyon ile 30.05.2013 tarihinde Bozova İlesi Tozluca köyü girişinde Dedaş’a ait elektrik tellerinin salınım yapması nedeniyle birbirine temas emesi veya kamyon üzerinde yüklü bulunan saman balyalarına temas etmesi sonucu çıkan yangın neticesinde vekil edene ait kamyon ile kasası ve üzerinde bulunan üçüncü şahıslara ait saman yükü ile birlikte tamamen yanarak kullanılamaz hale geldiğini, davalı kurumun, zararlandırıcı olayın meydana gelmesine neden olan elektrik hattı nedeni ile BK’nun 58.madesi gereğince sorumlu olduğunu, davalı şirketin ağır özen yükümlülüğü doğuran bir hizmet yürüttüğünü, yaptığı iş itibariyle her türlü önlemi zamanında alması kanuni yükümlülüğünün sonucu olduğunu, davalı kurumun alınması gereken önlemleri hiçbir surette almadığını, Tozluca köyü yolu üzerinde bulunan davalı kurumun kontrolünde bulunan söz konusu elektrik direkleri ve tellerine ilişkin gerekli periyodik bakım ve kontrollerin zamanında yapılmadığı veya elektrik tellerinin kuvvetli akım tesisleri yönetmeliğinde belirlenen düşey mesafeye uygun yapılmadığı ve elektrik tellerinin salınım yapması alçalması ile gabari yüksekliğinin altında tesis oluşturulması ve bu tesisin bakım ve onarımına ilişkin kontrolleri zamanında yapmamış olması nedeniyle kazanın meydana geldiğini, aracın üzerindeki saman balyaları ile birlikte tamamen yanarak kül hale geldiğini dava konusu aracın yanması ile davacıya ait aracın kasko bedeline ilişkin herhangi bir ödemenin yapılmadığı gibi araçtan yoksun kalınan önemler içinde herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik aracın tam hasara uğraması ve pert olması nedeniyle araç kasko bedeli ile kasa bedeli için 4.000.TL. Ve aracın tam hasara uğraması nedeniyle davacının araçtan yoksun kalması ve bu süre içerisinde oluşan iş kaybı nedeniyle yoksun kalınan kar tazminatı 1.000.TL. nın davalı kurumdan olay tarihinden itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili; cevap dilekçesiyle dava konusu davacı tarafa ait saman balyası yüklü kamyonun kasasının ve samanların yanması olayı nedeniyle müvekkilinin sorumluluğuna gidilebilmesi için BK’nun 49. Ve 50. Maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesine bağlı olduğunu somut olayda müvekkilinin sorumluluğunu gerektirecek kusurlu bir yasanın aradığı koşulların gerçekleşmediğini, açılan davanın hukuka aykırı olduğunu, davanın nedensellik bağı yokluğundan reddine, ayrıca şirketin bakım ve onarım işinin Ey. Elektrik San. Ltd. şti. tarafından yapılıp bakım ve onarım eksikliğinden dolayı husumetin E. Elektrik San. Ltd. Şti. ne yöneltilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Feri müdahil E.Mühendislik Elektrik Enerjisi Toptan Satış Ltd.Şti. Vekili; davanın müvekkili şirket ile ilgisinin bulunmadığını, 2013 yılı itibariyle müvekkili şirketin Şanlıurfa Bozova İlçesinde bakım ve onarım işi veya görev bulunmadığını, müvekkili şirketin kaza veya öncesinde Bozova ilçesinde elektrik bakım ve onarım işi yüklenmediğini belirterek müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRİLMESİ :
Dava, haksız fiil nedeniyle tazminat istemidir.
Davacı vekili 28.06.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle dava dilekçesinde talep edilen 5.000.TL.ye ilaveten müdeabbihi 18.432,50.TL. daha artırarak toplam 23.432,50.TL.ye çıkartmıştır.
Dava, E. Mühendislik Elektrik Enerjisi Toptan Satış Ltd. Şti. ne ihbar olunmuştur.
Davacının sosyal ve ekonomik durumu araştırılmıştır.
Dedaş’a yazılan müzekkereye verilen cevapta M. Yürekli adına açılmış herhangi bir hukuk dosyasına rastlanılmadığının bildirildiği görülmüştür.
Bozova Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/518 sayılı soruşturma dosyası celp edilmiş incelenmesinde müştekilerinin M. Çiftçi, Ş. Gökdemir, şüphelisinin Bozova Dedaş yetkilileri, suçun mala zarar verme suçu olduğu, mala zarar verme suçunun kasten işlenebilen suçlardan olduğu, taksirli halinin kanunlarımızda suç olarak tanımlanmadığı ve dolaysıyla Dedaş kurum yetkilileri hakkında cezai açından herhangi bir takibat yapılamayacağı ve uyuşmazlığın hukuki mahiyet arz ettiği anlaşıldığından müsnet suçtan şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
63 LK 680 plakalı aracın trafik tescil kaydı celp edilmiş incelenmesine malikinin davacı M. Yürekli olduğu görülmüştür.
Bozova Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak refakate alınacak 1 elektrik, 1 trafikçi ve 1 itfaiye görevlisi eşliğinde keşif yapılmak suretiyle kusura ilişkin rapor aldırılması istenmiştir.
Elektrik-Elektronik Mühendisi bilirkişi tarafından ibraz olunan 01.12.2016 havale tarihli raporda sonuç olarak; davacının beyanı doğru ise elektrik yol atlamasının 4.80.mt.den daha düşük olduğu ve standartlarda 5.5 m2. Olması gerekirken daha düşük olduğu için kamyondaki balyaların elektrik tellerine takılıp ark sonucunda yangın çıkarmış olduğu yönünde kanaat bildirmiştir.
Dosya Ankara Nöb. Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak 1 Elektrik Yüksek Mühendisi, 1 Trafikçi Bilirkişi ve 1 Makine mühendisi bilirkişiden oluşan 3.kişilik heyetten kusur ve tazminat konusunda rapor aldırılması istenmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından ibraz olunan 24.04.2017 tarihli raporda sonuç olarak; davalı Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.nın meydana gelen olayda %35 oranında kusurlu olduğu, dava konusu aracın hasarına bağlı zararın 36.050,00.Tl. olduğu kusur oranına karşılık gelen miktarın 23.432,50.Tl. olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Trafikçi bilirkişi tarafından ibraz olunan 06.12.2016 tarihli raporda sonuç olarak; M. Çiftçi’nin kazada asli kusurlu olduğu, Dedaş’ın kazada tali kusurlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmiştir.
İtfaiyeci bilirkişi tarafından herhangi bir kanaat bildirilmemiştir.
Davacının iddiası, Davalı vekili ile Feri müdahil vekilinin cevap dilekçesi, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/518 sayılı soruşturma dosyası, Tescil belgesi, Bilirkişi raporları ile tüm dosya içeriğine göre davanın, haksız eylem nedeniyle tazminat istemi olduğu, davacı vekili, müvekkili adına kayıtlı ve M. Çiftçi sevk idaresinde bulunan 63 LK 680 plakalı kamyon ile 30.05.2013 tarihinde Bozova İlesi Tozluca köyü girişinde Dedaş’a ait elektrik tellerinin salınım yapması nedeniyle birbirine temas emesi veya kamyon üzerinde yüklü bulunan saman balyalarına temas etmesi sonucu çıkan yangın neticesinde vekil edene ait kamyon ile kasası ve üzerinde bulunan üçüncü şahıslara ait saman yükü ile birlikte tamamen yanarak kullanılamaz hale geldiğini, davalı kurumun, zararlandırıcı olayın meydana gelmesine neden olan elektrik hattı nedeniyle zarardan sorumlu olduğunu, davalı tarafından davacıya ait aracın kasko bedeline ilişkin herhangi bir ödemenin yapılmadığı gibi araçtan yoksun kalınan dönemler içinde herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik aracın tam hasara uğraması ve pert olması nedeniyle araç kasko bedeli ile kasa bedeli için 4.000.TL. ve aracın tam hasara uğraması nedeniyle davacının araçtan yoksun kalması ve bu süre içerisinde oluşan iş kaybı nedeniyle yoksun kalınan 1.000.TL. Kazanç kaybının olay tarihinden itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle de talebini artırarak 23.432,50.TL.ye çıkartmıştır. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından 30.05.2013 tarihinde Boztepe köyü istikametinden Tozluca köyü istikametine doğru seyir halende olan dava dışı sürücü M. Çiftçi yönetimindeki davacıya ait saman yüklü 63 LK 680 plakalı kamyonun Tozluca köyü girişine geldiğinde taşıt yolu üzerinden geçmekte olan davalı şirkete ait havai hat alçak gerilim elektrik tellerinin kamyon üzerindeki saman balyalarına temas etmesi neticesinde çıkan yangında araç ve saman yükünün yandığı, davalı şirketin Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğine aykırı enerji nakil hattının zeminle olacak düşey kot farkını en az 5.50 metre olmasını sağlayacak şekilde tesis etmemekle süreç zarfında sarkan elektrik ellerinin sarmasını önleyecek tedbirleri almamakla buna bağlı olarak sarkan tellerin 4.80 metre civarında yüklediği anlaşılan kamyon üzerindeki samana değerek yangın çıkmasına neden olmakla olayda %65 oranında kusurlu olduğu, dava konusu aracın hasarına bağlı oluşan zararın ise 36.050.00.Tl. olduğu kusur oranına göre davacının, davalıdan 23.432,50.TL talep etmekte haklı olduğu sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE, 23.432,50 TL’nin olay tarihi olan 30/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak, davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 1.600,67.Tl. Karar ve ilam harcının peşinen alınan 85,39.Tl. ile 314.79.TL. Islah harcından mahsubu ile bakiye 1.200,49.TL.harcın davalıdan tahsiline,
3-Davacının bu dava nedeniyle sarf etmiş olduğu harç 117,19.Tl. Islah harcı 314,79.Tl. 12.dv. Gideri 116,00.Tl. Müzekkere ve dosya isteme gideri 35,30.Tl. Bilirkişi ücreti ve talimat gideri 2.346,90.Tl. olmak üzere toplam 2.930,18.Tl. Yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacının yatırmış olduğu gider avansının artan kısmının karar kesinleştiğinde iadesine,
5-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre hesaplanan 2.811,90.TL. Vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/11/2017

Katip 81500
¸e-imzalıdır

Hakim 38380
¸e-imzalıdır

MANEVİ TAZMİNAT DAVASI REESKONT – AVANS FAİZİ

T.C

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2002/4-174
Karar No : 2002/259
Tarih : 03.04.2002

•MANEVİ TAZMİNAT DAVASI REESKONT – AVANS FAİZİ
Özet:
Haksız fiil; tacir tarafından, ticari işletmesiyle ilgili olarak meydana getirilmiş ise; bu eylemden zarar gönen tacir olmasa bile, Reeskont/Avans oranında temerrüt faizi isteyebilir.
Konu:
Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Beyoğlu Asliye ikinci Ticaret Mahkemesi)nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.10.2000 gün ve 1998/679 E . 2000/390 K . sayılı kararın incelenmesi davalı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesinin 10.4.2001 gün ve 53-3592 sayılı ilamı ile; (…1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere
özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilebilmelidir.
1- Diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, davalıya ait televizyon kanalında aynı gün iki kez”… İtalya hükümetinin bu tutumu Türkiye’nin dört bir yanında protesto edildi. Abdullah Ö… için dar ağaçları kuruluyor, kanlı örgüt ve lideri lanetleniyordu. Tamamen halkın insiyatifiyle İtalyan mallarına ambargo başladı. Türk halkı İtalya’nın PKK’yı destekleyen tutumu karşısında şok olmuştu. Ancak işin bir başka boyutu daha vardı. Başta Finlandiya, İsveç olmak üzere bazı İskandinav ülkeleri de PKK’ya kucak açıyordu. Örneğin İsveç PKK’yı desteklemeyi o kadar ileri boyuta götürmüştü ki Türk Devleti İsveç firmalarının Türkiye’deki ihalelere girmesini yasaklamıştı. İşin ilginç yanı PKK destekçisi İsveç’e uygulanan bu gizli devlet ambargosu kamuoyu tarafından bilinmediği için tam manasıyla başarıya ulaşamadı. Hattla İsveç’e uygulanan gizli ambargo zamanla unutuldu ve bazı siyasetçilerin zaafı yüzünden İsveç firmalarına Türkiye’den trilyonlar kazandırıldı, İsveç’in
E…… firmasıyla T….. ortaklığı bunlardan biriydi. Peki İsveçli bu firmanın Türkiye’den kazandığı paralar nereye gidiyordu. Tabi ki dolaylı yoldan PKK’ya Türk halkı Suriye, Rusya ve İtalya’nın yüzündeki maskeleri birer birer indirmiş, uyguladığı ambargoyla İtalyan Başbakanına bile Apo teröristtir dedirtmişti. Ama İsveç ne yazık ki bu güne kadar dersin dışında kaldı, İtalyan gözlüğüne kravatına yapılan bu boykot İsveç telefonuna yapılmadı… Türk halkının yüreği işte bu yüzden bu akşam cimbom için atıyor işte bu yüzden uyguladığı ambargoyla PKK destekçisi ülkelere nasıl ders veriyorsa…” biçiminde yapılan yayının gerçek dışı olduğunu, kazandığı paraların dolaylı yoldan PKK’ya aktaran, Türkiye’ye ihanet eden kuruluş olarak tanıtıldığını, PKK’ya dolaylı olarak destek verdiğinin ileri sürüldüğünü, halkın kendisine tepki göstermesinin istendiğini yapılan yayının maç yayını ile ilgisi bulunmadığını,
PKK’ya dolaylı yada doğrudan desteği olmadığını, ihalelere katılma yasağı konulmadığını belirterek 500.000.000.000 lira manevi tazminata hükmedilmesi, hükmedilecek tazminata reeskont faizi yürütülmesi ve karar özetinin yayımlanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur. Davalı ise, yayında İtalya’nın PKK’yı destekleyen tutumunun estirildiğini, daha önce PKK’yı desteklemiş olan ülkelere de eleştiri yöneltilmesinin amaçlandığını, İsveç’in PKK’ya maddi desteğinin herkesçe bilindiğini, İsveç ve İsveç firmalarının ihalelere girmesine devletin örtülü olarak engel olduğunu ve İsveç PKK bağlantısının resmi makamlarca kabul edildiğini, bu nedenle halkın İtalya’ya gösterdiği tepkide İsveç’in dışarıda kaldığının vurgulanmak istendiğini, davacı firmanın Türkiye’den para kazandığını, ambargo uygulanırsa İsveç firmalarının Türkiye’den para kazanamayacağını, yayında bunun anlatılmak istendiğini, bu nedenle dolaylı destekten söz edildiğini, davacının Türkiye’den kazandığı para ile İsveç’e çıkar sağladığını, İsveç’in maddi ve manevi olarak PKK’yı desteklediğini, dolayısıyla Türkiye’den sağlanan maddi çıkarın dolaylı olarak PKK’ya gittiğini, davacının PKK’ya çıkar sağladığı biçiminde yayın yapmadıklarını ileri sürerek davanın reddedilmesi isteminde bulunmuştur. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilerek, 50 milyar lira manevi tazminatın dava tarihinden işletilecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan atanmasına, karar özetinin en yüksek tirajlı bir gazetede bir defa ilan edilmesine karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların,kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nısfetle hüküm vereceği Medeni Kanunun 4 maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Davaya konu edilen olayda yukarıdaki ilkeler, yayında yer alan sözler ve saldırının niteliği gözetildiğinde hükmedilen manevi tazminat fazladır Daha alt düzeyde manevi tazminat takdir edilmesi için kararın bozulması gerekmiştir.
3- Borçlar Yasasının 49. maddesinde yargıcın tazminatın ödenmesi yerine diğer bir yaptırıma veya ek bir yaptırımı öngören bir karar verebileceği gibi saldırıyı kınayan bir hükümde kurulabileceği öngörülmüştür. Medeni Yasanın 4. maddesinde ise yasanın takdir hakkı tanıdığı durumlarda yargıcın somut olaydaki olguları gözeterek hak ve adalete göre karar vereceği düzenlenmiştir. Açıklanan şu düzenlemeye göre yargıcın davaya konu olan uyuşmazlıkların çözümünde, belirleyici yaptırımın türünü serbestçe takdir edebileceği ancak bu yaptırımın somut olay itibariyle hak ve adalete de uygun olması gerektiği anlaşılmaktadır. Davaya konu edilen olayda, mahkemece istenilen tazminatın bir bölümünün hüküm altına alınması ile davalının hukuka aykırı eyleminin sabit olduğu belirlenmiş, böylece hem hukuka aykırılığın saptanmış olması ve hem de yararına manevi tazminata hükmedilmekle davacının tatmin duygusu sağlanmış bulunmaktadır. Somut olayın özelliğine, haberin verilişinden bu yana uzun bir süre geçmiş bulunmasına ve Borçlar Yasasının 49/2. maddesindeki ölçüler esas alındığında ayrıca yayına da karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun görülmediğinden karar bu nedenle de bozulmalıdır.
4- Dava, niteliği gereği haksız eyleme dayalı kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasında ticari bir ilişki bulunmamaktadır. Haksız eyleme dayanan davalarda yürütülecek faiz reeskont olamayıp yasal faizdir. Yerel mahkemece anılan yön gözetilmeden hükmedilen tazminata reeskont faizi yürütülmüş olması da somut olaya uygun düşmemiştir. Bu durum da ayrı bir bozma nedenidir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davalı Vekili
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.
1- Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile (50.000.000.000) TL. manevi tazminat, dava tarihinden itibaren yürütülecek Reeskont / Avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye çapında yayınlanan tirajı en yüksek 3 gazeteden birisi ile ilanına karar verilmiştir.
Yerel mahkemenin kurduğu hüküm Özel Dairesince, manevi tazminatın miktarına, hüküm özetinin ilanına ve yürütülecek faiz yönünden bozulmuş, yerel mahkemece bozma kararına kısmen uyulmasına, ancak hükmedilecek faizin Reeskont / Avans faizi olması gerektiğinden bu kısım hakkında eski kararda direnilmesi karar vermiştir.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlığın, yürütülecek temerrüt faizinin niteliği üzerinde yoğunlaştığı anlaşılmaktadır.
Doğru bir sonuca varılabilmesi için taraflar arasındaki ilişkinin ne olduğu ve buna uygulanacak hükümlerin açığa çıkarılması gerekmektedir.
Bir işin adi veya ticari iş olarak nitelendirilmesi ve bu işe hangi hükümlerin uygulanacağının belirlenmesi büyük öneme sahiptir. Ticari işin belirlenmesinde öncelikle TK.3 ve 21 maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir. TK.nun 3. maddesi uyarınca ticari iş, TK.da tanzim olunan hususlarla, bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi (bir ticari işletmeyi) ilgilendiren bütün muamele, FUL ve İŞLER ticari iş olarak nitelendirilmiştir. Bu düzenlemeye göre ticari işi iki grupta ele almak mümkündür.
Birinci grupta, TK.da düzenlenen bütün hususlar ticari iştir. Bunun nedeni ise TK.da düzenlenen bütün hususlar esas itibariyle bir ticari işletmeyle ilgili olduğu için kanun gereği ticari iş sayılırlar. Örneğin aslında birer haksız fiil olan Haksız Rekabet (TK.56.vd) ve Çatma (TK.1216 vd) Türk Ticaret Kanununda düzenlendiği için ticari iş sayılırlar.
İkinci grup ise, ticari işletmeyi ilgilendiren bütün muamele, FUL ve İŞLER de ticari iştir. Bu arada TK.21/II maddesinin de açıklanması gerekir. Bu maddeye göre taraflardan yalnız biri için ticari nitelikte olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm olmadıkça diğeri için de ticari iş sayılır. Bu maddenin uygulanabilmesi için taraflar arasındaki ilişkinin bir sözleşmeden kaynaklanmış olması gerekir. Taraflar arasında doğan ilişki haksız fiil ya da sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanıyorsa, TK.nun 21/11 nin uygulanma olasılığı yoktur.
Yukarıda anıldığı gibi uygulama da bazı haksız fiiller nedeniyle ödenecek temerrüt faizinin Reeskont (Avans) oranı üzerinden ödenmesi konusunda kuşkuya düşüldüğü gözlenmektedir.
Bilindiği gibi TK.nun 3. maddesi ticari işletme yönünden düzenleme getirmiştir. Ticari işletmenin her türlü eylemi, başka bir anlatımla muamelesi (sözleşme) veya haksız eylemi ticari işletme yönünden ticaridir. Haksız fiil ticari işletmenin faaliyetinin icrası sırasında ika edilmiş olabilir. Nakliye şirketinin kamyonu, başka bir şirketin kamyonu ile çarpışmıştır. Fabrika Atık Suları veya çıkardığı zehirli dumanlar bir Ltd. Şti. tarafından işletilen sera tarladaki tarım ürünlerine zarar vermiştir. Bu hallerde zarar veren de zarar gören de tacirdir. Bu konuda uygulamada bir duraksama söz konusu değildir. Alman ve İsviçre Hukukunda da haksız fiil dahil her iki taraf için ticari sayılan işlerden dolayı Reeskont faizi yürütüleceği benimsenmiştir (ATK. 352 vd. İsviçre B.K.104/III).
Diğer taraftan uygulamaya göre bu tür haksız fiillerde zarar görenin kişiliği önemli değildir. Zarar veren veya zarardan sorumlu tacir ise Reeskont/Avans faizi yürütülür. Çünkü zarar, zarar verenin veya zarardan sorumlu olanın ticari işletmesiyle ilgili bir ticari işten doğmuştur ve bu eylem kendisi yönünden ticari bir borçtur. TK.nun 3. maddesi ticari işletmenin ika ettiği her türlü fiilden (eylemden) söz etmiştir. Aksine tacir olmayan kişinin bir ticari işletmenin bulunmadığından onun işletmesi ile ilgili bir haksız fiilden söz edilemeyecektir. Ayrıca TK.21/1 maddesine göre kural olarak tacirin borçları ticaridir. Ticari borcun para niteliğinde olması ve geç ödenmesi halinde Reeskont Faizi istenebileceği açıktır. Tacirin borcunun ticari olması için sözleşmeden doğması zorunluluğu getirilmediği gibi, karşı tarafın tacir olması şartı da yasada öngörülmüş değildir. Haksız fiil tacir tarafından ticari işletmesiyle ilgili olarak meydana getirilmiş ise bu eylemden zarar gören tacir olmasa bile, TK.3 madde uyarınca tacirden Reeskont/Avans oranında temerrüt faizi isteyebilecektir (Bkz.Y.H.G.K. 8.3.1995, E: 1995/11-61 K: 1995/141, 23.1.2002 gün E: 2002/4-12 K: 2002/6).
Somut olayda, TK.18 madde uyarınca haksız fiil meydana getiren ve bu fiilden zarar gören de tacirdir. Her iki taraf için de ticari sayılan ve tarafların ticari işletmesiyle ilgili haksız fiilden dolayı TK.3 ve olay tarihinde yürürlükte bulunan 3095 sayılı Yasanın 2/3 ve bu yasayı değiştiren 4489 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınarak mahkemece davalının haksız fiilden dolayı Reeskont / Kısa Vadeli Avans faizi üzerinden temerrüt faizi yürütülmesi doğru bulunduğundan usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekmiştir.
2- Yerel mahkemece manevi tazminatın miktarına ilişkin Özel Daire bozma kararına uyulduğuna göre bu konuda işin esasına ilişkin temyiz itirazları Özel Dairesince incelenmediğinden dosyanın dairesine gönderilmesi gerekmiştir.
Sonuç : Yukarıda (1) bentte gösterilen nedenlerden dolayı dava vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının (ONANMASINA),
(2) bentte yazılı sebeplerden dolayı işin esasına ilişkin davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dördüncü Hukuk Dairesine gönderilmesine, 3.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Maddeler:
6762 s. TTK. m. 3, 18, 21)

HAYAT SİGORTASI- SİGORTALININ HASTALIĞININ BİLDİRMEMESİ-SÖZLEŞMEDE İRADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN BULUNMAMASI

T.C.

YARGITAY

17. HUKUK DAİRESİ

E. 2013/7007

K. 2014/6591

T. 29.4.2014

 

6762/m.1321

ÖZET : Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Genel olarak hayat sigortalarında bir kimsenin hastalığı,nihai olarak sigortacının taşıdığı rizikoyu arttıran bir husustur. Sigortacı bu durumda ya hiç sigorta sözleşmesi yapmamakta ya da daha ağır şartlarla sigorta sözleşmesi yapmaktadır. Davaya konu kredi hayat sigorta sözleşmelerinde asıl amaç sigorta ettirenin bir ihtiyacının karşılanması olmayıp, bankanın kredi verdiği kişinin ölüm nedeniyle krediyi geri ödeyememesi nedeniyle maruz kalacağı riskin teminat altına alınmasıdır. Somut olayda Tüketici kredi sözleşmesinde müteveffanın hayat sigorta yaptıracağının düzenlenmiş olması ve kredi sözleşmesinin yapıldığı banka şubesi tarafından düzenlenen kredi hayat sigortaları başvuru formunun matbu olarak düzenlenerek müteveffanın kimlik bilgileri dışında diğer kısımların doldurulmamış olması da değerlendirildiğinde sigorta ettirenin ihtiyaçlarından ziyade kredi veren kurumun, bankanın ihtiyaçları ve zorlaması ile ortaya çıkan bir sözleşme söz konusu olduğundan sözleşmelerde görülen irade özgürlüğü bulunmadığı, ayrıca eksik beyanda bulunulması halinde sigortalının hangi yaptırımlara maruz kalacağının kendisine bildirilmemesinin bilgilendirme yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmeksizin davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili; müvekkillerinin murisi olan A.’ın, vefatından bir süre önce … Bankası A.Ş ile 2 adet tüketici kredisi sözleşmesi imzaladığını, bankadaki görevlinin tüketici kredisi verilirken bu kredilere ilişkin 2 adet hayat sigortasının düzenlediğini, ilk poliçenin 28.05.2008, ikinci poliçenin de 11.06.2008 tarihinde başladığını, A.’ın kronik böbrek yetmezliği hastası olduğunu ancak hastalığını saklaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, hastalığını banka görevlilerinin de bildiğini, A.’ın 27.12.2008 tarihinde organ nakli için operasyon geçirdiğini, ancak ilerleyen günlerde enfeksiyon kaptığını ve 14.01.2009 tarihinde vefat ettiğini, vefatı sonrasında eşi ve mirasçısının kredi bedellerinin ödenmesi için davalı sigorta şirketine başvurduklarını, ancak davalının talebi, müteveffanın böbrek hastalığının sigorta sözleşmesi yapılırken kendilerine bildirilmediğinden beyan yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle reddettiğini, müteveffadan sağlık taraması ya da sağlık durumuna ilişkin belge istenmesi yönünde bir istekte bulunulmadığını, bu konuda hiçbir soru sorulmadığını, davalının gerekli araştırma ve incelemeleri yapma yetkisinin olduğunu,davalı sigorta şirketinin prim farkını isteyerek ya da o oranda düşme yaparak ödeme yapabilecekken poliçe bedelini geri ödemeden cayma hakkını kullanmasının iyi niyetli bir davranış olmadığını, A.’ın ölüm sebebinin de kronik böbrek yetmezliği olmadığını, geçirdiği operasyon sonrasında kapmış olduğu enfeksiyon nedeniyle vefat ettiğini, gerçekleşen bu rizikonun bildirim yükümlülüğünün ihlali ile bir bağlantısının bulunmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 7.500,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ve ayrıca müvekkillerinin dava sonuçlanana kadar ödeyecekleri kredi miktarlarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; Kredi Hayat Sigorta Başvuru Formunda sigorta ettirenin hastalığını beyan etmediğini, dolayısıyla … … numaralı poliçe kapsamında sigorta ettirenin Hayat Sigortası Genel Şartları’nın C.2.2 maddesi uyarınca beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını, bu durum karşısında müvekkilinin yasal cayma hakkını kullandığını,savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacıların murisi A.’ın Kredi Hayat Sigortaları Başvuru Formunun “Sağlık Beyanı” başlıklı maddesinde “Halen tedavi, tetkik, doktor takibi veya ilaç kullanımı gerektiren bir sağlık sorununuz var mı ya da herhangi bir maluliyet, yaralanma veya kronik hastalıktan muzdarip misiniz ( cevabınınz evet ise lütfen açıklayınız, ameliyat, patoloji ve son kontrol raporlarını forma ekleyiniz )” ibarelerini içeren Soru altındaki “evet” ve “hayır” seçeneklerinin işaretlenmediği, poliçenin düzenlendiği 11.06.2008 tarihinde muris A.’da kronik böbrek yetmezliği hastalığı olduğu, sürekli ayaktan periton dializi uygulanan kişinin ölümünün böbrek nakli sonrası gelişen enfeksiyon ve komplikasyonları sonucu olduğu, ölümü ile hastalığı arasında illiyet bağının bulunduğu,, davalının cayma hakkını kullanmasında haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Genel olarak hayat sigortalarında bir kimsenin hastalığı,nihai olarak sigortacının taşıdığı rizikoyu arttıran bir husustur. Sigortacı bu durumda ya hiç sigorta sözleşmesi yapmamakta ya da daha ağır şartlarla sigorta sözleşmesi yapmaktadır. Davaya konu kredi hayat sigorta sözleşmelerinde asıl amaç sigorta ettirenin bir ihtiyacının karşılanması olmayıp, bankanın kredi verdiği kişinin ölüm nedeniyle krediyi geri ödeyememesi nedeniyle maruz kalacağı riskin teminat altına alınmasıdır. Somut olayda Tüketici kredi sözleşmesinde müteveffanın hayat sigorta yaptıracağının düzenlenmiş olması ve kredi sözleşmesinin yapıldığı banka şubesi tarafından düzenlenen kredi hayat sigortaları başvuru formunun matbu olarak düzenlenerek müteveffanın kimlik bilgileri dışında diğer kısımların doldurulmamış olması da değerlendirildiğinde sigorta ettirenin ihtiyaçlarından ziyade kredi veren kurumun, bankanın ihtiyaçları ve zorlaması ile ortaya çıkan bir sözleşme söz konusu olduğundan sözleşmelerde görülen irade özgürlüğü bulunmadığı, ayrıca eksik beyanda bulunulması halinde sigortalının hangi yaptırımlara maruz kalacağının kendisine bildirilmemesinin bilgilendirme yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmeksizin yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 29.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

TARIM İŞÇİLERİNİ TAŞIYAN TRAKTÖRÜN DEVRİLMESİ

TC
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
ESAS: 2007/415
KARAR: 2008/8036

Taraflar arasında görülen davada …1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02.06.2006 tarih ve 2003/880-2006/218 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davacılar vekili ile davalılardan … vekilleri tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 17.06.2008 gününde … geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer davalı vekili ve asiller duruşmaya gelmediler, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacılar vekili, dava ve ıslah dilekçelerinde, müvekkillerinin eşi ve babası olan R…’ in 26.09.2002 günü, işverenler …a ait tarlaların pamuk toplama işinde çalışmakta iken, işçilerin bu işverenlerin hizmetinde çalışan S…’ ın sevk ve idaresi altındaki ve işveren tarafından sağlanan … 7064 plakalı taraktör ile toplu olarak, gerekli güvenlik önlemleri alınmaksazın taşınmaları sırasında, traktörün devrilmesi sonucunda yaşamını yitirdiğini, müvekkillerinin uğradığı zararlardan sürücü S… ve işverenlerin hizmetinde şoför olarak çalışan N…’ un kusurları oranında, tarla malikleri işverenlerin ise kusursuz sorumluluk nedeniyle, ayrıca bu davalılardan …’ in işveren olmanın yanında ayrıca işleten olarak kusursuz sorumluluk hükümleri uyarınca sorumlu olduklarını, olayda işletme halinde bulunan traktörün zorunlu mali mesuliyet sigortası bulunmadığından husumetin Garanti Fonu Hesabı’na da yöneltildiğini ileri sürerek, davacı M… için (52.000) YTL, Y… için (17.000) YTL maddi, her bir davacı için ayrı ayrı (20.000)’ er YTL manevi, (1.000) YTL cenaze defin ve hastane giderinin olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılardan … vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkili N…’ un araç veya tarla sahibi, işleteni, haksız fiil faili olmadığını ve kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, olay günü davalı S…’in izinsiz ve yetkisiz olarak, kendi başına mesai saati bitiminden çok önce traktörü alıp, tamamen kendi kusuru ile kaza yaptığını, S…’ in eyleminden sorumlu tutulamayacağını, tarlanın müvekkilleri …’ ya ait olduğunu, diğer davalıların tapuda taksim yapılmadığı için isimlerinin gözüktüğünü, gerçekte arazi ile bir ilişkilerinin bulunmadığını, müteveffanın davalı S…’ in kullandığı araca binmekle kusurlu olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.

Davalı T.Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı vekili, Garanti Sigortası Hesabının manevi tazminat taleplerini karşılamadığını, kaza tarihi itibarıyla faiz isteminin dava açılmadan önce müvekkiline yapılmış bir başvuru bulunmadığından kabul edilemeyeceğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

Davalılar … duruşmadaki beyanlarında murislerinden kendilerine düşen taşınmazların kendi aralarında taksim edilip, kazaya uğrayan kişilerin çalıştığı taşınmazın davalılar …’ a düşen taşınmaz olduğunu belirterek, davanın reddini istemişlerdir.

Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna nazaran, murisin davalılardan …’a ait tarlada çalıştığı, taksim nedeniyle diğer davalılara anılan tarlada pay düşmediği, davalı N…’ ın traktörü gerçekten kullanması gereken kişi olup, kazanın ise traktörün S…’in kullanımında iken gerçekleştiği ve kaza ile N… arasında illiyet bağı bulunmadığı, davalılardan …’ ın adam çalıştıran diğer davalı S…’in ise haksız fiil faili olarak sorumlu olacakları, kazanın oluşumunda davalı S…’ in 6/8, muris R…’ in 2/8 oranında kusurlu bulundukları, davalı Fon’un ihtarla temerrüde düşürüldüğü tarihin 20.12.2003 olduğu gerekçeleriyle, davalılar … yönünden açılan davanın husumet nedeniyle reddine, davacı M… için (52.000) YTL, davacı Y… için (17.000) YTL maddi tazminatın, (davalı Fon’un poliçe teminatıyla sınırlı sorumlu ve onun açısından faiz başlangıç tarihi 20.12.2003 olmak kaydıyla, davalılardan …’ dan olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte) adı geçen davalılardan tahsiline, davacı M… için (12.000) YTL, Y… için (8.000) YTL.manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.

Karar, davacılar vekili ile davalılardan … vekilince temyiz edilmiştir.

1-Dava,davacılar murisinin bir kısım davalılara ait tarlalarda tarım işçisi olarak çalıştığı esnada işveren tarafından sağlanan ve davalılardan S…’ın sevk ve idaresi altındaki traktörün karıştığı trafik kazası sonucunda vefat ettiği iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Görev konusu kamu düzeni ile ilgili olup taraflarca ileri sürülmese bile mahkeme tarafından yargılamanın her aşamasında re’sen ele alınması gereken bir husustur.İş Mahkemeleri, 5521 Sayılı Kanun’la kurulmuş olan istisnai nitelikli özel mahkemelerdir.

5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’ nun 1. maddesinde iş mahkemelerinin, İş Kanunu’ na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olduğu belirtilmiştir.

4857 sayılı İş Kanunu’ nun 4/b maddesi uyarınca 50’den az işçi çalıştırılan (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde iş kanununun uygulanmayacağı belirtildiğinden,müteveffanın çalıştığı işyerinin niteliğine göre İş Kanunu kapsamında işçi olup,olmadığının belirlenerek,olayın iş kazası çerçevesinde meydana gelmiş olması karşısında davaya bakma görevinin İş Mahkemesi’ ne ait olup,olmadığının değerlendirilmesi ve İş Mahkemesi’ nin görevli olduğunun belirlenmesi halinde görevsizlik kararı verilmesi gerekirken,bu hususta hiçbir inceleme yapılmaksızın işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olmuştur.

2-Bozma sebep ve şekline göre,davacılar vekili ile davalılardan Göksel,Hasan, Esma Albayrak vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.

SONUÇ…:Yukarıda (1)numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA,(2)numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar ve davalılardan … vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, takdir edilen 550 YTL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılar …’ a verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edenlere iadesine, 17.06.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

MAZERETİN KABULÜ- DURUŞMA GÜNÜ TEBLİĞE ÇIKARILMADAN SONRAKİ CELSEDE DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLMESİ

T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5845
KARAR NO : 2015/14806

Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ : Viranşehir Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/10/2013
NUMARASI : 2012/561-2013/624

DAVACILAR :

VEKİLİ: Av. SELİM HARTAVİ

DAVALI : E. Sigorta A.Ş

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın açılmamış sayılmasına dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili; davacılar murisi M. Ö.nın 08.11.2009 tarihinde 63 .. 048 plakalı araçla tek taraflı trafik kazası yaparak vefat ettiğini, aracın davalı şirkete zorunlu trafik sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, vefat edenin anne ve babası olan davacılar için şimdilik ayrı ayrı 3.000’er TL’den toplam 6.000 TL destekten yoksunluk tazminatı ile 300,00 TL cenaze ve defin giderinin tahsilini talep etmiştir.

Davalı Eureka Sigorta A.Ş. vekili; işletenin tam kusurlu olduğu kazada mirasçılarının talep hakkı olmadığını, müvekkilinin destekten yoksun kalma tazminatından sorumlu olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava trafik kazası nedeniyle destekten yoksunluk zararına ilişkin tazminat davasıdır.

Davacılar vekilince 28.05.2013 tarihli celse için mazeret dilekçesi gönderilmiş ve mahkemece de mazeret kabul edilerek duruşma 09.07.2013 tarihine bırakılmış ancak duruşma gün ve saatinin davacı vekiline tebliğ edilmemiş olduğu görülmüştür.Davanın işlemden kaldırılma kararının verilmiş olduğu 09.07.2013 tarihli celsenin gün ve saatinin davacılar vekiline tebliğ edilmediği anlaşıldığından dosyanın işlemden kaldırılmasına ve devamla davanın açılmamış sayılmasına dair yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 22/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

MİRASÇI KONUMUNDA OLAN DAVALILARA HUSUMET YÖNELTMEK SURETİYLE MİRAS PAYI ORANINDA TAPU İPTAL VE TESCİL İSTEMLİ DAVA AÇMASI MÜMKÜNDÜR.

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2015/12112
KARAR NO : 2016/1034
Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : HİLVAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/07/2013
NUMARASI : 2012/11-2013/88

DAVACI : A. Z

VEKİLİ: Av. Selim Hartavi

DAVALILAR : M.Z.

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 02.02.2016 Salı günü saat:10.25’te daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmediklerinden, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi Senem Altınbulak’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, ehliyetsizlik ve vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vasisi, kısıtlı Emine’nin bakıma muhtaç ve temyiz kudretinden yoksun olduğunu, kısıtlıya ait 13 parça taşınmazın vekil tayin ettiği gelini P.Z. tarafından Emine’nin oğulları olan davalılar M.ve R.’a satış yoluyla temlik edildiğini, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürüp tapu kayıtlarının iptali ile kısıtlı E. Z. adına tescilini istemiştir.
Davalılar, vekâletin arazi satışları için verildiğini, vekâletin verildiği ve arazilerin satıldığı sırada Emine’nin akli melekelerinin yerinde olduğunu bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, kısıtlının yargılama sırasında ölümü ile vasilik görevinin son bulduğu, davacının miras payı oranında davaya devam etmek istediği, Emine’nin mirasının elbirliği halinde olup dava dışı mirasçıların olurlarının alınmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının, Şanlıurfa 4. Noterliğinde düzenlenen 06.12.2006 tarihli vekâletname ile tüm taşınmazlarını satmaya, satış vaadi sözleşmesi yapmaya davalı P. Z.’e yetki verdiği, aynı tarihli Şanlıurfa Devlet Hastanesi Psikiyatri Uzmanından alınan raporda, hukuki işlem yapma yeteneğinin bulunduğunun bildirildiği, daha sonra Şanlıurfa 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/1152 E. 2012/31 K. sayılı dosyasında E. Z.in vesayet altına alınarak kendisine A.Z.nin vasi tayin edildiği, dava konusu 349, 361, 367, 377, 382, 399, 404, 406, 432, 442, 451, 461, 478 parsel sayılı taşnmazların kısıtlı davacı E. Z. adına kayıtlı iken yetkili vekil P. Z. tarafından 15.12.2006 tarihinde 7 parça taşınmazın davalı M.’e, 6 parça taşınmazın davalı R.’a satış yoluyla temlik edildiği, M.’in 406 parsel sayılı taşınmazı 24.01.2007 tarihinde dava dışı kişiye satarak devrettiği anlaşılmaktadır.

./..
Hemen belirtilmelidir ki, kural olarak ehliyetsizlik ve vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istekli davaların pay oranında açılmasına olanak yoktur. Ancak bu ilke üçüncü kişilere karşı açılacak davalar için geçerli olup, mirasçılar arasında görülen davada miras payı oranında tapu iptal ve tescil talebinde bulunulmasında usûle aykırı bir yön yoktur.
Somut olaya gelince, davacının kendisi gibi mirasçı konumunda olan davalılara husumet yöneltmek suretiyle miras payı oranında tapu iptal ve tescil istemli dava açması mümkündür.
Hâl böyle olunca, işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, davalının da mirasçı konumunda olduğu gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verild

ELBİRLİĞİ MÜLKİYET- BANKADA BULUNAN PARA

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3124
KARAR NO : 2016/4228

Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ : Doğubayazıt Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/10/2014
NUMARASI : 2014/147-2014/439

DAVACI : B. M. K

VEKİLİ : Av. Selim Hartavi

DAVALILAR : A. K v.d.

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.05.2014 gününde verilen dilekçe ile elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 30.10.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R 

Dava, elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi ilişkindir.

Davacı vekili, murise ait bankada bulunan paranın elbirliği halindeki mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesini talep etmiştir.
Davalılar, bankadaki paranın taksimini talep etmişlerdir.
Mahkemece, Türk Medeni Kanununun 699. maddesine göre paylaşmanın, malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artarmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirileceği, kural olarak ya malın belli bir kesiminin paydaşlara aynen verilmesi ya da satılarak satış sonunda elde edilecek paranın dağıtımı şeklinde yapılacağı, ortak muristen kalan ve terekeye dahil olduğu iddia edilen para veya alacakta ayni hakkın söz konusu olmadığı ve para misli eşyadan sayıldığından taksimin mümkün olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bir davada olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir (HMK m. 33). Dava dilekçesindeki anlatıma ve dosya kapsamına göre somut olayda uyuşmazlık “murise ait para üzerindeki elbirliği halindeki mülkiyetin paylı mülkiyete çevrilmesi” isteğine ilişkindir.
Bu itibarla mahkemece uyuşmazlık bu şekilde nitelendirilerek tarafların gösterdiği deliler toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 07.04.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A.Sezgin H.N.Yılmazcan S.Ateşel Y.Tosun H.Onat

Okundu:
M.Yaşar H.İ.Sak

GÖREV UYUŞMAZLIĞI-HEKİM HATASI- YARGI YERİNİN BELİRLENMESİ- HASTANENİN SORUMLULUĞU

T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2016/10333
KARAR NO : 2016/10545
Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Şanlıurfa Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 08/06/2016
NUMARASI : 2016/579-2016/742
DAVACILAR : N.B-H. B.-M. S. B
VEKİLİ : Av. Selim Hartavi
DAVALILAR : M.A.- Ö.Ş… Hastanesi
İHBAR OLUNAN : A.. Sigorta Şirketi

Taraflar arasındaki davada Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk ve Şanlıurfa Tüketici Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, davalıların kusur ve ihmali ile vücut tamlığının kaybedilmesi sebebiyle maddi ve manevi zararın tahsili istemine ilişkindir.
Şanlıurfa 4.Asliye Hukuk Mahkemesince, taraflar arasında vekâlet ilişkisinin bulunduğu uyuşmazlığın tüketici işleminden kaynaklandığı ve davalının tüketici olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Şanlıurfa Tüketici Mahkemesi tarafından ise, 6502 sayılı Kanunun geçici 1. maddesindeki hüküm dikkate alındığında ve bu kanunun 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe girdiği ve davanın ise daha önceden 15/10/2012 tarihinde asliye hukuk mahkemesinde açıldığı gözetildiğinde söz konusu uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 sayılı Kanunun 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Somut uyuşmazlıkta, 6502 sayılı Kanunun 3/K-L maddeleri dikkate alındığında doktor hasta hizmetinde, teşhis, tedavi, hekim kusuru, vekalet ilişkisi kapsamında ise de, hastanenin sorumluluğu ise Borçlar Kanunu kapsamında adam çalıştıranın hukuksal sorumluluğu çerçevesinde değerlendirileceğinden davaya bakmakla asliye hukuk mahkemesi görevli olduğu gibi, 6502 sayılı Kanunun geçici 1. maddesindeki hüküm dikkate alındığında ve bu kanunun 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe girdiği ve davanın ise daha önceden 15/10/2012 tarihinde açıldığı, uyuşmazlığın dava tarihinde yürürlükte bulunan 4822 sayılı Kanunla değişik 4077 sayılı Kanun kapsamında da bulunmadığı dikkate alındığında davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu anlaşılmaktadır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 11/11/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan
R. SARITAŞ
Üye
N. KOYUNCU
Üye
U. YÜKSEL
Üye
M. ERDOĞAN
Üye
Ü. GÖRMEZ

Okundu.EGT

ELEKTRİK ÇARPMASI -ESTETİK AMELİYAT GİDERLERİ- KUVVETLİ AKIM TESİSLERİ

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2016/6
KARAR NO : 2016/6

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : SAİT IŞIK (30220)
ÜYE : CANER EROKTAY (40995)
ÜYE : MEHMET ÇOBAN (41963)
KATİP :MEHMET ÖZKAYA (159892)
DAVACILAR : S S
VEKİLİ : Av.SELİM HARTAVİ – ŞANLIURFA
DAVALI : DİCLE ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş. –
DAVANIN KONUSU : TAZMİNAT
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 07.12.2016

TARAFLARIN DAVA VE CEVAP DİLEKÇELERİNİN ÖZETİ;
Davacı vekili 08/06/2012 tarihli dilekçesinde özetle; S S’nin 30/06/2011 tarihinde balkon temizliği yaparken elektrik akımına kapılarak ağır yaralandığı ve sürekli sakat kaldığını, olayın davalı kurumun kusurundan meydana geldiğini, davalı şirketin her türlü önlemi alması gerektiğini, kusursuz sorumluluğu olduğunu, Şanlıurfa Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 06/02/2012 tarih ve 2012/266 sayılı raporuna göre % 58 oranında kesin kalıcı sakatlığının bulunduğunu, estetik ameliyat bedelinin de maddi tazminat kapsamında değerlendirilerek, tüm tedavi masraflarıyla % 58 uzuv kaybı ve sürekli iş göremezlik durumu da nazara alınarak şimdilik 25.000,00 TL tazminat istediklerini, davacı S ile diğer davacıların manevi tazminat haklarının oluğunu belirterek S. S.için estetik ameliyat gideri normal tedavi masraflarıyla, sürekli sakatlık iş göremezlik nedenleriyle 25.000,00 TL maddi tazminat 15.000,00 TL manevi tazminat H. S., H. S., F. Ç. için 75.000,00 ‘er TL manevi tazminat olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 400.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımından reddi gerektiği, müvekkilinin kusur ve sorumluluğu bulunmadığı, olayın kazazedenin kusurundan meydana geldiği, Cumhuriyet Savcılığının soruşturma dosyasında kurumun kusurlu olmadığının belirtildiği, anne, babasının bakım ve özen sorumluluğu gözetilerek kusur oranının ayrıca tespit edilmesi gerektiğini, sadece ek tedavi giderlerinin istenebileceğini, diğer tedavi giderinin ve manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ;
İlk Derece Mahkemesi 03.10.2016 tarih 2012/324 Esas 2016/679 sayılı kararı ile yapmış olduğu yargılama sonucunda davacıların maddi tazminat talebinin kabulü ile 66.574,82 TL nakdi tazminatın dava tarihi olan 08.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan alınarak davacılara verilmesine.
Davacıların manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile, 15.000,00 TL (S. S. için 6.000,00 TL, H. S. için 3.000,00 TL, H. S. için 3.000,00 TL, F. Ç. için 3.000,00 TL olmak üzere) manevi tazminatın dava tarihi olan 08/06/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak, davacılara verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacıların 360.000,00 TL tutarındaki manevi tazminat talebinin reddine, karar verildiği anlaşılmıştır.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili 27.10.2016 havale tarihli istinaf dilekçesinde meydana gelen kaza nedeniyle müvekkillerinin bir kusurunun olmadığını olayın tamamen davacı S. S.’nin kusuru nedeniyle meydana geldiğini, nedensellik bağının bulunmadığı ayrıca takdir edilen maddi ve manevi tazminat miktarının yüksek olduğundan bahisle kararın bozulmasını talep ettikleri anlaşılmıştır.
Davacılar vekili 09.11.2016 tarihli sistem üzerinden göndermiş olduğu istinaf dilekçesinde davalı tarafın yargılama aşamasında kusur raporunun kendisine tebliğ edilmesine rağmen süresinde itirazda bulunmadığı, bu nedenle sonradan bildirmiş oldukları itiraz dilekçelerine muvafakat etmediklerini,mahkemece estetik ameliyat giderleri yönünden olumlu yada olumsuz bir hüküm kurulmadığı, aktüerya bilirkişisinin raporunun yeterli olmadığı, mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının çok düşük olduğu, yargılama giderinin dağılımı hakkaniyete uygun olmadığından bahisle kararın bozulmasını talep ettikleri anlaşılmıştır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE :

Dava kusursuz sorumluluğa dayalı maddi ve manevi tazminat davasıdır. Dosya içerisinde bulunan tüm bilgi ve belgeler, doktor raporları, hastane evrakları, keşif, bilirkişi raporları,Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyası birlikte değerlendirildiğinde mahkemece bir kısım delillerin hiç toplanmadığı, gerekçelendirilmediği gibi raporlar arasındaki çelişkilerin de giderilmediği ve taraf teşkilinin sağlanmadığı,buna mukabil eksik inceleme ile hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK 353/1-a bendi 6.fıkrasında mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde a bendi gereği kararı kaldırarak dosyayı kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verileceği düzenlenmiştir..Mahkeme esasa etkili delilleri toplamadan ve topladığı delilerden hangisine üstünlük tanıdığını gerekçeli kararında tartışmadan,tarafların her bir talebi yönünden ayrı ayrı hüküm kurmadan,resen araştırma ilkesinin uygulandığı kamu düzenini ilgilendiren taraf teşkili sağlanmadan karar vermiş olması halinde de 6. fıkranın uygulanması uygun düşecektir.İncelemesi yapılan dosyada;
1-Davacı S. S.’nin dava açıldığında 18 yaşından küçük olduğu,bu nedenle davacı babası tarafından velayeten dava açıldığı,yargılama sırasında davacı S.’nın 18 yaşını doldurmasına rağmen taraf teşkili sağlanması yönünden davacının duruşmaya çağrılması gerekirse kendisini vekil ile temsil ettirmesi için süre verilmesi gerektiği,
2-Davacılar dava dilekçesinde maddi tazminat kapsamında açıkça estetik ameliyat gideri talep ettikleri, mahkeme bu talep yönünden delil toplanmadığı gibi alınan bilirkişi raporlarında da bu hususa hiç değinilmediği, gerekçeli kararda da tartışılmadığı gibi bu talep yönünden olumlu yada olumsuz bir karar verilmediği, estetik ameliyat giderleri yönünden tüm deliller toplanmalı, toplanan deliller ile birlikte işin uzmanı plastik cerrahi uzmanından, davacı S. da oluşan yanıkların estetik ameliyat gerektirip gerektirmediği, gerektiriyorsa tedavi masraflarının ne kadar olacağı yönünden denetime elverişli rapor alınması gerektiği,
3-Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyasından alınan kusur raporunda bilirkişinin davalı kurumun herhangi bir kusurunun bulunmadığını tespit ettiği,bu nedenle soruşturma yönünden takipsizlik kararı verildiği, mahkemece yargılama sırasında olay yerinde yapılan keşif sonucunda alınan kusur raporunda ise davalı tarafın % 20 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, her iki rapor arasında çelişki olduğu bu çelişkinin mahkemece giderilmediği,hükme esas alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamı, tarafların iddia ve itirazları ile ilgili yönetmeliğin olaya tatbiki yönünden değerlendirildiğinde, hükme esas alınabilecek nitelikte ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmaktadır.Mahkemece,Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği gereği oluşturulacak alanında uzman, mümkünse üniversite öğretim elemanlarından seçilecek 3’lü bilirkişi heyetinden yerinde keşif yapılarak yeniden rapor alınmak suretiyle ilgili yönetmelik hükümleri değerlendirilerek temas olmadan elektrik çarpması olayının yaşanıp yaşanamayacağı, olayın meydana geldiği binanın etrafındaki direklerde yüksek gerilim ve yaklaşma mesafesi ile ilgili uyarı levhası bulunup bulunmadığı, söz konusu enerji nakil hattının binaya olan mesafesi, ilgili yönetmeliğe göre, davalı elektrik şirketi yönünden bir ihlal söz konusu olmasa dahi ağır özen yükümlüğü gereği meydana gelen olayda sorumlu tutulup tutulamayacağı, bu özellikleri taşıyan bir tesisin meskun mahalde bulunup bulunamayacağı da değerlendirilmek suretiyle denetimine elverişli bilirkişi raporu alınmak suretiyle hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verildiği kanaatine varılarak,mahkemenin kararının kaldırılıp dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince; Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03.10.2016 tarih 2012/324 Esas 2016/679 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verildiğinden Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03.10.2016 tarih 2012/324 Esas 2016/679 sayılı dosyasının mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda tarafların yokluğunda HMK 353. maddesi gereği kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 07.12.2016

Sait IŞIK
Başkan
30220

Caner EROKTAY
Üye
40995

Mehmet ÇOBAN
Üye
41963

Mehmet ÖZKAYA
Katip
159892

İŞ KAZASI – TAZMİNAT – İBRANAMENİN GEÇERSİZLİĞİ

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
10. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO :2017/1660
KARAR NO :2018/686

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :ŞANLIURFA 1. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ :15.02.2017
NUMARASI :2012/1062 Esas – 2017/141 Karar
DAVACILAR :Z.K
VEKİLLERİ :Av. SELİM HARTAVİ
DAVALILAR :1-….. İNŞAAT VE TİCARET AŞ –
:2-…. MÜHENDİSLİK İNŞAAT VE TİCARET LTD ŞTİ .
:3-M.T.E
:4-N. K.
:5-R.U.

DAVANIN KONUSU :Tazminat

Yukarıda belirtilen kararın istinaf kanun yoluyla incelenmesini davacılar vekilinin yasal süre içerisinde istemesi üzerine, Hakim Abdullah Bilgiç tarafından düzenlenen rapor ile dosyadaki tutanak ve belgeler okunduktan sonra gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili, 15.03.2004 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu davacılar murisi Ömer K.’ın vefat etmesi nedeniyle davacılardan eşi Zeliha K. için 3.000,00 TL, çocukları Betül ve Ayşe için ayrı ayrı 1.000,00’er TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, 15.08.2005 tarihli ibraname/feragatname nedeniyle karşılanmayan maddi zarar olmadığı gerekçesiyle “davanın reddine” karar vermiştir.
Davalı vekili, duruşma istemli olarak, davada feragatın söz konusu olmadığını, davacı Zeliha’nın evlenme ihtimalinin AYİM’e göre %30 değil %17 olduğunu ve asgari ücretin eksik alınması nedeniyle aktüerya hesabının yanlış yapıldığını istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
İstinaf başvuru sebepleri ile kamu düzeni çerçevesinde Daire önüne gelen uyuşmazlık; aktüerya hesabının doğru ve açık olup/olmadığının belirlenmesine yöneliktir.
Yapılan inceleme sonunda;
Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğini yitiren kimse ile desteğin, yani ölenin, yaşamaları olası süre içerisinde, ölen desteğin çalışarak sağlayabileceği gelir ve kazancından ayırarak, yapabileceği yardım tutarının peşin ve toptan ödetilmesidir. Diğer bir deyişle desteğini yitiren kimsenin, ölümle sonuçlanan olaydan önceki sosyal ve ekonomik düzeyinin devamını sağlayacak bir paranın ödettirilmesidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.05.1984 Tarih, 1982/301 Esas ve 1982/619 Karar sayılı ilamı)
Tazminatın saptanmasında; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, PMF yaşam tablosuna göre bakiye ömrü, işgörebilirlik çağı, işgörmezlik ve karşılık kusur oranları, hak sahibi eşin evlenme ihtimali, haksahiplerinin gelirden çıkıp/çıkmadıkları, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarı; işçinin ve destek görenin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtayın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. (Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 03.10.2017 Tarih, 2016/4266 Esas ve 2017/7260 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda, davacı Z. K.’ın AYİM Tablosuna göre evlenme ihtimalinin %17 olmasına karşın %30 olarak alındığı, hak sahibi Ömer’e bağlanan ölüm gelirinin ilk peşin sermaye değerinin gösterildiği tablonun getirtilmemiş olduğu, diğer davacıların artışlı peşin sermaye değerlerine göre hesap yapıldığı anlaşılmaktadır.
Maddi tazminat hesap raporunun evlenme ihtimali ve ilk peşin sermaye değeri yönünden yukarıda açıklanan kriterleri taşımaması sebebiyle, mahkemece yapılması gereken; davaya konu iş kazası nedeniyle davacılara bağlanan ölüm gelirlerinin ilk peşin sermaye değerlerine ilişkin tüm tabloları getirtmek ve hesap raporunda kesinleşen diğer doneler esas alınarak, 15.08.2005 tarihli ibraname/feragatname belgesi dikkate alınmak suretiyle aktüerya hesabı yaptırmak ve buna göre karar verilmesi olup, bu yönde davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, HMK’nin 355. maddesinde, “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” Duruşma yapılmadan verilecek kararlar başlığını taşıyan 353. maddesinde, “(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir: …6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması…” düzenlemelerini içermektedir.
Tüm bu açıklamalara göre hakimin yukarıda açıklanan toplaması gereken delilleri toplamadan ve değerlendirmeden karar verdiği anlaşılmaktadır. Hakimin davanın çözümü için gerekli olan ve değerlendirmesi gereken deliller toplanmadan sonuca ulaşılması mümkün olmayıp, anılan delillerin 353/1-a-6. madde içerisinde olduğunun kabul edilmesi gerekir. Çünkü anılan düzenlemenin lafzi olarak anlaşılması ve yorumlanması halinde istinaf incelemesi bir denetim (kanun yolu) incelemesinden çıkacak ve bir nevi ilk derece yargılama mekanizması haline dönüşecektir. İstinaf kanun yolunda asıl olan denetim olup, bu kanun yolu, ilk derece aşamasında dosyanın taraflarının sunduğu ve hakimin resen toplaması gereken tüm delillerin toplanmış olması esasına dayalıdır. Delillerin tümünün toplanmamış olması, adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkının ihlalidir.
Bu çerçevede, usûl ekonomisi ilkesi, hukuki dinlenilme hakkının ihlaline neden olacak bir durumun söz konusu olmadığı ve HMK’nin 353. maddesinin açık hükmü dikkate alınarak istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istemine itibar edilmeyerek, yukarıda belirtilen eksiklikler ikmal edilerek kuşku ve duraksamaya yer olmayacak şekilde sonuca ulaşılması için HMK’nin 353/1-a maddesinin (6) numaralı alt bendi uyarınca davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabul edilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı;
1-)Davacılar vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile Şanlıurfa 1. Mahkemesinin 15.02.2017 Tarih ve 2012/1062 Esas – 2017/141 Karar sayılı kararının HMK’nin 353/1-a maddesinin (6) numaralı alt bendi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-)Açıklanan eksikliğin giderilmesi için davanın yeniden görülmesi açısından dosyanın Şanlıurfa 1. Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)İstinaf harcının istek halinde davacılara iadesine,
4-)İstinaf başvuru giderlerinin yeniden verilecek hükümde gözetilmesine,
5-)İstinaf bakiye gider avansının HMK’nin 333/1. maddesi uyarınca davacılara iadesine,
Dava dosyası üzerinden yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda oybirliği ile 22.03.2018 günü KESİN olarak karar verildi.GKYT:29.03.2018

Başkan-37550
¸e-imzalı
Üye-39811
¸e-imzalı
Üye-98070
¸e-imzalı
Katip-155153
¸e-imzalı

İŞ KAZASI- DAVALILARDAN BİRİ İÇİN FERAGATI- DİĞER DAVALININ KUSURU ORANINDA SORUMLU TUTULMASI GEREĞİ

T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 1994/903
K. 1994/6557
T. 28.4.1994

1475/m.73,82
818/m.147

ÖZET : İş kazası nedeniyle açtığı maddi ve manevi tazminat davasında işçi davalılardan biri aleyhine olan davasından feragat ederse; diğer davalının kusuru oranında sorumlu tutulması gerekirken, bu davanın da feragat nedeniyle reddine karar verilemez.

DAVA : Davacı, iş kazasından doğan maddi ve manevi zararın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.

Hüküm, süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, meydana gelen iş kazası sonucu uğradığı maddi zararın giderilmesi için olaya neden olan işçi ile işverene karşı açtığı bu davada, işçi aleyhine açtığı davasından feragat etmiş ve mahkemece feragat nedeniyle her iki davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.

BK`nun 147. maddesine göre rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan herbiri ödediği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur. Alacaklı, diğerleri zararına müteselsil borçlulardan birinin durumunu iyileştirdiği takdirde, bu fiilin neticelerine şahsen katlanmak zorundadır. Bu durumda, davacının, davalı F.Ç.`in hakkındaki feragatından diğer davalının yararlanması gerekir. Ancak bu yararlanma davalı F.Ç.`in kusur oranına göre hissesine isabet edecek miktarla sınırlıdır. Böyle olunca, diğer davalının kendi kusuruna isabet edecek mikarla sorumlu tutulması gerekirken, onun hakkındaki davanında feragat nedeniyle redine karar verilmiş olması doğru değildir.

Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA, 28.4.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

MÜTESELSİL BORÇLUYA KARŞI AÇILAN DAVADAN FERAGATİN BORÇLUYA ETKİSİ

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/8892
K. 2006/8740
T. 19.7.2006
818/m.147/2

ÖZET : Alacaklı, diğerlerinin zararına olarak müteselsil borçlulardan birisinin durumunu iyileştirdiği takdirde bu eyleminin sonuçlarına kişisel olarak katlanır. Buna göre müteselsil sorumlulardan biri hakkındaki davadan feragat edilmesi diğer müteselsil sorumlu yönünden de teselsülen feragat anlamına gelir ve böylece müteselsil sorumlu olan diğer davalı da sorumluluktan kurtulmuş olur.

DAVA : Davacı Ömer vekili tarafından, davalı Mehmet ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine 18.6.2003 gününde verilen dilekçe ile trafik kazasında ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 8.7.2004 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, trafik kazasında ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece davalı M hakkında açılan davanın feragat nedeniyle reddine, diğer davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı hakkında açılan davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, kaza ya karışan aracın işleteni ile olaya tam kusuru ile sebebiyet veren sürücüye karşı açılmıştır.

Davacılar vekili, yargılama aşamasında olaya tam kusuru ile sebebiyet veren davalı sürücü hakkındaki davadan feragat etmiştir. Mahkemece yargılamaya devam olunarak araç işleteni olan diğer davalı hakkındaki istemin kabulüne karar verilmiştir.

Borçlar Yasası’nın 147/2. maddesi gereğince alacaklı, diğerlerinin zararına olarak müteselsil borçlulardan birinin vaziyetini iyileştirdiği takdirde bu fiilin sonuçlarına şahsen katlanır. Davacılar, müteselsil sorumlulardan sürücü hakkındaki davadan feragat ederek diğer sorumlu idarenin, hakkındaki davadan feragat edilen sürücüye kusuru oranında rücu hakkını ortadan kaldırmışlardır. Müteselsil sorumlulardan biri hakkındaki davadan feragat edilmesi diğer müteselsil sorumlu yönünden de teselsülden feragat niteliğini taşır ve böylece müteselsil sorumlu olan diğer dayalı da sorumluluktan kurtulmuş olur. O halde müteselsil sorumlu idare hakkındaki davanın da reddedilmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına 19.7.2006 gününde oy birliğiyle karar verildi.

HAKSIZ FİİLE DAYALI TAZMİNATIN MÜTESELSİL OLARAK TALEP EDİLMEMESİ DURUMUNDA BU HAKTAN “ZIMNEN FERAGAT” EDİLMİŞ SAYILDIĞI

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/7912
K. 2008/11155
T. 14.10.2008

ÖZET : Dava, haksız eyleme dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Hükmedilen tazminatın müteselsil olarak talep edilmemesi durumunda bu haktan zımnen feragat edilmiş sayılır.

Bu itibarla mahkemece davalı sürücülerin meydana gelen kazada 4/8’er oranda kusurlu oldukları dikkate alınarak, dava dilekçesinde istenen miktar yönünden davalıların kusurları oranında tazminattan sorumlu tutulmaları gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ayvalık Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21.11.2006 tarih ve 2000/372-2006/517 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ile davalılardan Mehmet, A. Sigorta AŞ ve M. Sigorta AŞ vekilleri tarafından ayrı ayrı istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı kendi adına asaleten, çocukları adına vekaleten, davalılardan Ömer’in kullandığı araçta eşi Sevinç ve çocuklarının yolcu olarak bulunduğu sırada diğer davalı Ali’nin kullandığı araç ile çarpışması sonucu eşinin vefat ettiğini, bu nedenle kedisinin ve çocuklarının ölenin desteğinden yoksun kaldıklarını, aynı kazada çocuklarından Merve’nin bacağının kırıldığını, diğer kızının ise %45 oranında işgüçten yoksun kalacak şekilde yaralandığını, bu nedenle maddi ve manevi zararlarının bulunduğunu, davalıların sürücü, malik ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olarak meydana gelen zarardan sorumlu oldukları ileri sürerek, ıslah ile artırılmış olarak 202.186,97 YTL maddi ve 50.000 YTL manevi tazminatın temerrüt faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı A. Sigorta AŞ vekili, poliçe limiti miktarınca müvekkilince davacılara ödeme yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Diğer davalı Sigorta vekili, poliçe limiti olan 400 YTL’nin davacılara ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalılardan Akay ve Mehmet vekilleri ile davalı Ali de, davanın reddini istemiştir.

Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, meydana gelen trafik kazası sonucu davacıların murisi Sevinç’in ölümü nedeniyle davacıların destekten yoksun kaldıkları, davacı Burcu’nun sürekli protez kullanacak şekilde %45 oranında malül kaldığı, davacı Merve’nin ise ayağının kırıldığı, bu nedenle davacıların maddi ve manevi zararlarının bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, toplam 156.866,97 YTL maddi, 36.000 YTL manevi tazminatın temerrüt faizi ile birlikte davalılardan tahsiline ( sigorta şirketlerinin limit ile sorumlu tutulmalarına ) karar verilmiştir.

Kararı, davacılar vekili ile davalılardan Mehmet, A. Sigorta AŞ ve M. Sigorta AŞ vekilleri ayrı ayrı temyiz etmişlerdir.

1-Davacı dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılardan Mehmet vekili ile Sigorta şirketleri vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2-Dava, haksız eyleme dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Somut olayda, davacı taraf, iki aracın çarpışması sonucu murislerinin öldüğünü ve br kısım davacıların yaralandığını iddia ederek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuş, ancak, dava dilekçesinde, hükmedilecek tazminatın davalılardan kusurları oranında tahsil edilmesini talep etmiş, müteselsil tahsil talebinde bulunmamıştır. Dolayısıyla hükmedilecek tazminatın davalılardan müteselsil olarak tahsilinden zımnen feragat edilmiştir. Bunun da ıslah ile geri gelmesi mümkün değildir.

Bu itibarla mahkemece, davalı sürücülerin meydana gelen kazada 4/8’er oranda kusurlu oldukları nazara alınarak, dava dilekçesinde talep edilen miktar yönünden davalıların kusurları oranında tazminattan sorumlu tutulmaları gerekirken, bu husus gözardı edilerek hükmedilen tazminatın tamamından tüm davalıların müteselsil sorumlu olacak şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı Mehmet yararına bozulması gerekmiştir.

3-TTK’nın 1299/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 1292/1, 2918 sayılı KTK’nın 98/1 ve 99/1. maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi Genel Şartları’nın 12. maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir.

Somut olayda, davalı A. Sigorta AŞ davalılardan Mehmet zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olup, davadan önce temerrüde düşürüldüğü iddia ve ispat edilmemiş olduğu halde, mahkemece, bu davalı yönüyle, dava tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmek gerekirken, bu tür davalarda ancak, sürücü ve malik olan davalılar bakımından uygulama yeri olan olay tarihinden temerrüt faizinin başlatılması doğru görülmemiştir, kararın bu nedenle davalı A. Sigorta AŞ yararına bozulması gerekmiştir.

4-Diğer yandan, ZMSS Genel Şartlarının 12.4. maddesi uyarınca, hükmolunan maddi tazminat sigorta bedelini geçerse, sigortacı yargılama giderleri ile avukatlık ücretini sigorta bedelinin tazminata oranı dahilinde ödemekle yükümlü olup, mahkemece, manevi tazminat için yapılan giderler de dahil olacak şekilde yargılama giderlerinin tamamından diğer davalılar ile birlikte davalı sigorta şirketlerinin sorumlu tutulmaları doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı Sigorta şirketleri yararına bozulması gerekmiştir.

5-Davacılar vekilinin temyiz istemine gelince; mahkemenin gerekçeli kararı davacılar vekiline 13.03.2007 tarihinde tebliğ edilmiş ve hüküm HUMK’un 432. maddesinde yazılı süreç geçirildikten sonra 30.03.2007 tarihinde aynı vekil tarafından temyiz edilmiştir. Aynı Yasanın 432/4. maddesine göre süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay da bu konuda karar verebileceğinden, davacı vekilinin temyiz isteminin süreç yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı Mehmet vekili ile A. Sigorta AŞ ve M. Sigorta AŞ vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı Mehmet vekilinin 3 ve 4 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı A. Sigorta AŞ vekilinin, 4 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı M. Sigorta AŞ vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün adı geçen mümeyyiz davalılar yararına BOZULMASINA, 5 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz isteminin REDDİNE, adli müzaharetli olduğundan temyiz eden davacılardan harç alınmasına yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden davalılara iadesine, 14.10.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

GAYRİMENKUL SATIŞ SÖZLEŞMESİ- ADİ YAZILI SATIŞ SÖZLEŞMESİ – KAPORA İADESİ- SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/2288
K. 2017/12263
T. 20.9.2017

İTİRAZIN İPTALİ İSTEMİ( Adi Yazılı Gayrimenkul Satış Sözleşmesi Gereğince Ödenen Kaporanın Sebepsiz Zenginleşme Hükümlerine Göre İadesini İçeren İcra Takibine İtirazın İptali İstemi – Uyuşmazlığın Harici Gayrimenkul Sözleşmesi Gereğince Satıcıya Ödenen Kaporanın Tapu Devrinin Gerçekleşmemesi Halinde Geri İstenip İstenemeyeceği Noktasında Toplandığı – Taraflar Arasında Akdedilen Taşınmaz Satışına İlişkin Sözleşmenin Resmi Şekilde Düzenlenmediği İçin Geçersiz Olduğu )

GEÇERSİZ SÖZLEŞME ( Taraflar Arasında Akdedilen Sözleşmenin Taşınmaz Satışına Dair Olup Geçerlilik Şartı Olan Resmi Şekilde Düzenlenmediği İçin Geçersiz Kabul Edilmesi Gerektiği – Geçersiz Sözleşme Sebebiyle Bedel İadesine Yönelik İtirazın İptaline Hükmedilmesi Gerekirken Yanılgılı Değerlendirme İle Geçerli Şekilde Kurulmuş Sözleşme Gibi Değerlendirilerek Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu )

2004/m.67

ÖZET : Dava, adi yazılı gayrimenkul satış sözleşmesi gereğince ödenen kaporanın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesini içeren icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.

Temyize konu uyuşmazlık; harici gayrimenkul sözleşmesi gereğince satıcıya ödenen kaporanın tapu devrinin gerçekleşmemesi halinde geri istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Taraflar arasında akdedilen sözleşme, taşınmaz satışına dair olup, geçerlilik şartı olan resmi şekilde düzenlenmediği için geçersizdir. Geçersiz sözleşme sebebiyle herkes verdiğini geri ister. Mahkemece bu gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken geçersiz sözleşmeyi geçerlilik tanımak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.

Mahkemece; geçersiz sözleşme sebebiyle bedel iadesine yönelik itirazın iptaline hükmedilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile geçerli şekilde kurulmuş sözleşme gibi değerlendirilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı; davalı ile emlak komisyoncusu aracılığıyla taşınmaz alımı konusunda sözleşme yaptığını, 1.500,00 TL kaparo verdiğini, kalan 8.500,00 TL kaparo bedelini de emlakçıya havale ettiğini, davalının da teslim aldığını, sözleşmede kredi olumsuzluğu halinde kaporanın iade edileceğinin belirlendiğini, banka tarafından kendisine kredi kullandırılmayacağının iletildiğini, ihtara rağmen davalının ödenen bedeli iade etmediğini, icra takibine itiraz ettiğini belirterek; itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı; yetkisiz mahkemede dava açıldığını, davacının haksız yere sözleşmeden dönmek istediğini, banka tarafından davacıya kredi verileceğini, kendisinin bu sebeple zarara uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; taraflar arasındaki sözleşme gereği kredi alamayan davacının ödediği kaparoyu davalıdan isteme hakkı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraflarca temyiz edilmiştir.

1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-) Davacı tarafın hükmün gerekçesine yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Dava, adi yazılı gayrimenkul satış sözleşmesi gereğince ödenen kaporanın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesini içeren icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.

Temyize konu uyuşmazlık; harici gayrimenkul sözleşmesi gereğince satıcıya ödenen kaporanın tapu devrinin gerçekleşmemesi halinde geri istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Buna göre, taraflar arasında akdedilen 08/01/2015 tarihli sözleşme, taşınmaz satışına dair olup, geçerlilik şartı olan resmi şekilde düzenlenmediği için geçersizdir. Geçersiz sözleşme sebebiyle herkes verdiğini geri ister. Mahkemece bu gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken geçersiz sözleşmeyi geçerlilik tanımak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.

Ne var ki; mahkeme, kararını bu gerekçe ile oluşturması gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulmuş olması yerinde görülmemiştir. Hal böyle olunca mahkeme gerekçesi kaldırılarak yukarda yazılan gerekçe ile sonucu itibari ile doğru olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

O halde; mahkemece; geçersiz sözleşme sebebiyle bedel iadesine yönelik itirazın iptaline hükmedilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile geçerli şekilde kurulmuş sözleşme gibi değerlendirilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan sebeplerle davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan sebeplerle davacının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün gerekçesinin değiştirilerek ONANMASINA, 512.10.TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya, 3.70.TL Bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine, 6100 Sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Exit mobile version