selimhartavi.com

TİCARİ İLİŞKİ GEREĞİ BORCA TEMİNAT OLARAK DEVREDİLEN TAŞINMAZ- İNANÇLI İŞLEM HUKUKSAL NEDENİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL, OLMADIĞI TAKTİRDE BEDEL İSTEĞİ

T.C
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
ESAS:2015/16490
KARAR:2019/390

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- bedel davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.01.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat … ile temyiz edilen davacı vekili Avukat …geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen dahili davalı … ve dahili davalı … gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel isteğine ilişkindir.

Davacı, maliki olduğu 3884 parsel sayılı taşınmazı ticari ilişkileri gereği borcuna teminat olmak üzere alacaklı …’a satış suretiyle devrettiğini, taşınmazda hayvancılık faaliyetine devam edip borçlarını kapatmaya çalışırken dava dışı …’un borcu üstlenip taşınmazın güvence olarak ara malik …’e devrini istemesi üzerine taşınmazın bu kez adı geçene satış suretiyle devredildiğini, bilahare …’e baskı yapılması sonucu dava konusu taşınmazın son kayıt maliki davalı …’a satış yolu ile temlik edildiğini, işlemlerin muvazaalı olup gerçek amacın borcun teminat altına alınması olduğunu ileri sürerek dava konusu 3884 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde bedelin faiziyle birlikte ödenmesini istemiş; 18.12.2013 tarihli dilekçe ile … ve …’ü davaya dahil etmiştir.

Davalı …, dava konusu taşınmazı tapu kaydına güvenerek ve iyiniyetle önceki kayıt maliki …’den satın aldığını bildirip davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 3884 parsel sayılı taşınmazın davacı … adına kayıtlı iken 22.08.2008 tarihli satış işlemiyle dahili davalı …’a temlik edildiği, …’ın da taşınmazı 10.02.2009 tarihinde dahili davalı …’e satış yolu ile temlik ettiği, …’in de taşınmazı 29.09.2010 tarihinde davalı …’a satış yolu ile temlik ettiği, davacı tarafça sunulan 16.01.2008 tarihli “Gayrımenkul Satış ve Geri Alma Anlaşması” başlıklı, davacının dava dışı eşi … ile dava dışı … arasında düzenlenen ve davacının da borçlu olarak yer aldığı belge içeriğinde, eldeki davanın konusu olmayan ve davacının eşi …’a ait olan 3878 parsel sayılı taşınmazın, davacının borcuna teminat olmak üzere …’a satışının yapılacağının ve davacının borcunun tamamen ödenmiş olacağının, borç bedelinin 150.000 YTL olup borcun iki yıl içinde alacaklı …’a ödenmesi halinde taşınmazın tekrar …’a devredileceğinin düzenlendiği, dava dışı 3878 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına göre, dava dışı … adına kayıtlı iken 16.01.2008 tarihinde satış suretiyle dava dışı …’a temlik edildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. (818 s. Borçlar Kanunu 818 s. Borçlar Kanununun (BK). m.; 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 97. m.) Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK’nin 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

İnanç sözleşmesine ve buna bağlı işlemle alacaklı olan taraf, ödeme günü gelince alacağını elde etmek için dilerse; teminat için temlik edilen şeyi “ ifa uğruna edim “ olarak kendisinde alıkoyabileceği gibi; o şeyi, açık artırma yoluyla veya serbestçe satıp satış bedelinden alma yoluna da başvurabilir. Bu sonuçlar kendine özgü bu akdin tabiatında mevcuttur. Sözleşme ile öngörülen ifa süresi içerisinde, sırf sözleşmeyi imkansız kılmak amacıyla muvazaalı olarak yapılan temliklerin yasal koruma altında tutulamayacağı izahtan varestedir. Meri hukuk sistemimizde herhangi bir düzenleme olmamasına karşın, inanç sözleşmelerinin yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde uygulama yeri bulan kendine özgü bir müessese olduğu, öğreti ve uygulamada kabul edilegelen bir olgudur.

İnanç sözleşmelerinin tarafları arasında, onların gerçek iradelerini ve akitten amaçladıklarını yansıtması bakımından geçerli olduğu, taraflarına Borçlar Kanunu çerçevesinde nispi haklarını talep etme olanağını verdiği tartışmasızdır.

Öte yandan, karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde ifa sırasını düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 97. maddesinde, “karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekmektedir.” düzenlemesine yer verildiği kuşkusuzdur.

Somut olaya gelince, ilk el … ile ikinci el …’ün davada yer aldıkları, ilk el …’nın, taşınmazın kendisine teminat amaçlı devredildiği hususunu, ikinci el …’in de taşınmazı bedelsiz olarak aldığını kabul ettikleri, son kayıt maliki davalı …’e gelince; davacının eşi …’a ait dava dışı 3878 parsel sayılı taşınmazın, davacının borcu nedeniyle dava dışı …’a teminat olarak verildiği, bu hususta 16.01.2008 tarihli kayıt maliki ve …’un imzasını taşıyan belge düzenlendiği, eldeki davanın davalısının da o belgede imzası bulunan …’un oğlu olduğu, bu ilişkiler nedeniyle durumu bilmesi gereken kişi konumunda olup TMK 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır.

Hal böyle olunca, davacının borçlu olup olmadığının, borçlu ise ne kadar borcunun olduğunun açıklığa kavuşturulması, halen borcu var ise TBK 97. maddesi gözetilerek borcun mahkeme veznesine depo ettirilmesi, depo edilmesi halinde davanın kabul edilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ:Davacının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment