MURİS MUVAZAASI – TAPU İPTALİ VE TESCİLİ- HASTA VE YAŞLI OLAN KAYINPEDERİNE BAKAN GELİNE YAPILAN TAPU DEVRİ

T.C
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

2016/13155 E. , 2019/5597 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davada davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Asıl dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil; birleştirilen dava ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacılar … ve …, mirasbırakan babaları …’in 334 parsel sayılı taşınmazda yer alan 4 nolu bağımsız bölümünün intifa hakkını uhdesinde bırakarak gelini olan davalıya satış suretiyle devrettiğini, murisin mal satmaya ihtiyacı olmadığın gibi davalının alım gücünün bulunmadığını, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Birleştirilen davada davacı …, mirasbırakan …’in 334 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümünün intifa hakkını uhdesinde bırakarak gelini olan davalıya satış suretiyle devrettiğini, işlem tarihinde 92 yaşında ve birçok hastalığı olan mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olmadığını, devrin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak gerçekleştiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını, ayrıca kayınpederi olan …’in bakımının tarafından yapıldığını, murisin mal kaçırma amacının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1929 doğumlu mirasbırakan …’in 19.12.2014 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı çocukları …,… ve … ile dava dışı oğlu Veysel K.’nin kaldığı, mirasbırakan …’nin maliki olduğu 334 parseldeki 4 nolu bağımsız bölümün intifa hakkını üzerinde bırakıp çıplak mülkiyetini 06.08.2013 tarihinde davalı gelini …’e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle terekesi elbirliği mülkiyetine tabidir. Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davalar dışında ehliyetsizlik, vekâlet görevinin kötüye kullanılması vs. gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan birisinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların muvafakatlarının sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği (T.M.K. 640 md.) tartışmasızdır.
Somut olayda, üçüncü kişiye karşı açılan pay oranında iptal-tescil istekli birleştirilen davada açıklanan nedenle ehliyetsizlik iddiası bakımından inceleme yapılmamış olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Somut olayda, mirasbırakan …’nin temliki yaptığı tarihte 84 yaşında olduğu, davalı ile aynı apartmanda altlı üstlü oturdukları, murisin bakımının davalı tarafından yapıldığı tanıklarca bildirilmiş olup, temlikin mal kaçırma amacıyla değil bakım karşılığı minnet duygusu ile yapıldığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment