MUVAZAA NEDENİYLE TAPU İPTALİ TESCİLİ- MİNNET DUYGUSUYLA YAPILAN DEVİR İŞLEMİ
T.C
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
2016/13269 E. , 2019/5778 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis davası sonunda yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları …’nin maliki olduğu … ada … parsel sayılı taşınmazının ½ hissesini eşit paylarla davalı oğlu … ile davalı gelini …’a, kalan ½ hissesini de adı geçen gelininin kardeşi olan diğer davalı …’ye satış suretiyle temlik ettiğini, murisin taşınmazını satmasını gerektirir bir durumu olmadığını, asıl amacının bağış olduğunu, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tescilini, olmadığı takdirde tenkisini istemişlerdir.
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, mirasbırakan ile davalılar … ve …’ın 1986 yılından beri birlikte yaşadıklarını, ölümüne dek tüm bakım ve ihtiyaçlarının kendileri tarafından karşılandığını, davacıların ise mirasbırakanla hiç ilgilenmediklerini, arayıp sormadıklarını, murisin eşi …’in 2008 yılında ölümünden sonra paraya ihtiyaç duyduğu bir dönemde, diğer davalı …’nin altınlarını satarak taşınmazın ½ hissesini bedeli karşılığında satın aldığını, ayrıca murisin başkaca taşınmazlarının da bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1927 doğumlu mirasbırakan …’nin 03.12.2014 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davanın tarafları olan davacı çocukları …, … ve … ile davalı oğlu …’ın kaldıkları, çekişme konusu … ada … parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan … adına kayıtlı iken ½ hissesini 22.02.1999 tarihinde davalı oğlu … ve davalı gelini …’a eşit paylarla satış suretiyle temlik ettiği, sonrasında kalan ½ hissesini de 13.08.2008 tarihinde diğer davalı …’ye satış yoluyla devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Somut olayda, yukarıda değinilen ilke ve olgular tüm dosya içeriği tanık anlatımları ile birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın davalı oğlu … ve davalı gelini … ile uzun yıllardır birlikte yaşadığı, dava konusu taşınmaz dışında murisin başka mallarının da olduğu, mal kaçırma kastı olsaydı bu taşınmazlarını da temlik edeceği, gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı, davalı oğlu ve gelinine duyduğu minnet duygusuyla hareket ettiği sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Ayrıca, TMK’nın 6. maddesi ve HMK’nın 190. maddesinde düzenlendiği üzere herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Mevcut deliller ile diğer davalı … yönünden de yapılan temlikin muvazaalı olduğu hususu davacılar tarafından usulünce kanıtlanmış değildir.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.