ŞİRKETE AİT ÇEKE TEK İMZA ATARAK MAL ALMASI SONRADAN ŞİRKET ÇEKİ ÇİFT İMZALI DEĞİL DİYEREK ÖDEME YASAĞI KOYDURMASI, NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK SUÇUNUN OLUŞTUĞU.

T.C.
YARGITAY
15. CEZA DAİRESİ
ESAS NO: 2015/209
KARAR NO:2018/51
KARAR TARİHİ: 8.1.2018

Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanığın mahkumiyetine dair hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek Gereği düşünüldü:

KARAR

Sanık hakkında, 5237 Sayılı TCK.nun 158/1-h maddesine aykırılık suçundan kamu davası açıldığı ve ek savunma hakkı verilmeden aynı maddenin (f) fıkrasıyla cezalandırıldığı anlaşılmış ise de, iddianamede sanığın şirkete ait çeki tek başına keşide ederek vermek suretiyle atılı suçu işlemiş olduğundan bahisle cezalandırılmasının talep edilmesi sebebiyle bankanın aracı kılınması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunun anlatılmış olduğu, sanığın alınan savunması öncesinde de iddianamenin okunarak atılı suçun anlatılmış olması, ek savunma hakkı yönünden bozma nedeni yapılmamıştır.

Suça konu çek bedeli ve sanık hakkında verilen ceza miktarı karşısında, tebliğ namede yer alan orantılılık kuralları gözetilmeden, hak ve nesafet kurallarına aykırı olarak, sanık hakkında asgari sınır üzerinden ceza tayin edildiği gerekçesiyle bozma görüşüne iştirak edilmemiştir.

Katılanın ticari ilişkisi sebebiyle … isimli şahıstan Finansbank Adana Şubesine ait 31/01/2008 keşide tarihli 20,000 TL bedelli … Ticaret A.Ş’ye ait çeki aldığı, katılanın sanık ilede görüşerek çekin doğruluğunu teyit ettikten sonra bankaya ibrazında, bankadan bildirilen cevabi yazıya göre de çek ile ilgili ödemeden men yasağı bulunması sebebiyle ödemenin yapılamadığı, sanığın şirketi tek başına temsil ve imza yetkisi olmadığı halde çeki keşide ettiği ve ödeme yasağı sebebiyle çek bedelinin ödenmediği, katılanın alınan beyanın da sonradan öldüğü anlaşılan … isimli kişi ile canlı hayvan alış verişi sonucunda aldığı şirket çekini sanık ile görüşüp doğruluğunu teyit ettikten sonra tahsil için bankaya götürdüğünde sanığın yetkilisi olduğu şirketin yazılı talebi üzerine çek ile ilgili ödemeden men yasağının bulunduğunu öğrendiğini, bu sebeple zararının olduğunu beyan ettiği, sanığın alınan savunmasında ise, … Mefruşat Ticaret A.Ş’nin yetkilisi ve ortağı olduğunu, şirket çeklerinde kızının ve kendisinin imzasının bulunması gerektiğini ancak tek başına imzaladığını, çekteki keşideci imzasının kendisine ait olduğunu, bankaya ödemeden men talimatını kendisinin verdiğini, bahse konu çeki de malzeme alış verişi için … isimli şahsa verdiğini beyan ettiği, sanığın bu şekilde şirkete ait çeki tek başına keşide ederek ve daha sonra da ödemeden men talimatı vererek haksız menfaat sağladığı, sanık savunması, katılan beyanı ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, sanığın nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin mahkumiyet hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir.

SONUÇ : Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin verilen kararın usul ve yasalara aykırı olduğuna ve sanığa alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verilmesinin bozma nedeni oluşturduğuna dair yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle mahkumiyet hükmünün ONANMASINA, 08/01/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

AİLE KONUTUNUN EŞ RIZASI ALINMADAN DEVRİ

T.C
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ

ESAS: 2016/16259
KARAR:2016/16213

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı aile konutu olarak özgülenen eşi adına kayıtlı taşınmazın diğer davalıya rızası dışında devredildiğini ileri sürerek davalılardan …adına olan tapu kaydının iptali ile davalı eşi adına tescili ve tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasını talep etmiştir. Mahkemece davalı …’un kötüniyetli olduğunun kanıtlanamadığı ve dava konu taşınmazda davacının yılın belli aylarında ikamet ettiği bu sebeple aile konutu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı ile davalı eşin dava konusu taşınmazın alt katında bir yıl süre ile birlikte oturdukları, davalı eşin 1995 yılında ortak konutu terk ederek başka bir kadınla yaşamaya başladığı, davacı kadının bu taşınmazın alt katında kalmaya devam ettiği, üst katında ise kiracının bulunduğu, ancak taşınmazın ısınma problemlerinin olması nedeniyle davacının kış aylarında çocuklarının yanında ….’da bulunduğu, yaz aylarında ise dava konusu taşınmaza gelerek kaldığı, dava konusu taşınmazın bulunduğu Ağın ilçesinde başka bir taşınmazın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacının kış aylarında çocuklarının yanına gidip onlarla kalıyor olması aile konutu vasfını ortadan kaldırmayacağı gibi ,eşyaların halen dava konusu konutta bulunması ve taraflar arasında evlilik birliğinin devam etmesi karşısında taşınmazın aile konutu olduğunun kabulü gerekir. Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır. (TMK m. 194). Türk Medeni Kanunu madde 194 hükmü ile eşlerin fiil ehliyetine getirilen sınırlama aile konutuna şerhin konulması ya da konulmaması koşuluna bağlanmadığı gibi işlem tarafı olan üçüncü kişinin iyiniyetli olup olmamasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır

… Davacı eşin taşınmazın devrine açık rızası bulunmamaktadır. O halde eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Eş söyleyişle eşin “açık rızası alınmadan” yapılan işlemin “geçersiz olduğunu” kabul etmek zorunludur. Gerçekleşen bu durum karşısında dava konusu taşınmazın alt katının aile konutu olduğu tanık beyanları ve mahkemece yapılan keşifle anlaşıldığına göre bu bölümün tapusunun iptali ile davalı eş adına tescilini ve bu bölüm üzerine aile konutu şerhi konulmasına karar verilecek yerde yazı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 20.12.2016 (Salı)

VEKİLE TEBLİĞ ZORUNLULUĞUNUN BULUNMASI ASİLE TEBLİGAT YAPILMASI LÜZUMUNU ORTADAN KALDIRMAZ VE YAPILAN TEBLİĞİ USULSUZ KILMAZ- USULSÜZ TEBLİĞ TALEBİNDE BORÇLUNUN HUKUKİ YARARI

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ŞANLIURFA
2. İCRA HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/257 Esas
KARAR NO : 2019/201

DAVACI : S.S. ….ESNAF VE SANATKARLAR KREDİ VE KEFALET KOOPERATİFİ
DAVALI : MEHMET K….
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ –
DAVA : Şikayet (İcra Memur Muamelesi)
DAVA TARİHİ : 19/02/2019
KARAR TARİHİ : 28/06/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/06/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Şikayet (İcra Memur Muamelesi) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekilinin vermiş olduğu dava dilekçesinde; ”Takip alacaklısı taraından müvekkil kurum alyihne Şanlıurfa 2. İcra müdürlüğünce 2019/1115 esas numarası ile ilamlı icra takibi başlatılmıştır.
Söz konusu ilamı veren Şanlıurfa 1. İcra hukuk mahkemesi 2018/1243 esas 2019/34 karar sayılı dosyasında ilam da ismi yazılı vekil olarak bulunmama rağmen bu ilamın yerine getirilmesine ilişkin yapılan 2019/1115 esas nolu ilamlı icra takibinde, takip talebi ve icra emrinde vekil olarak ismim geçmemiş ve yine tebliğ işlemi, vekil olmamıza rağmen müvekkil kuruma yapılmıştır.

Yukarıda anlattığımız üzere bu ilamlı icra takibine ilişkin tebligat müvekkil kurum olan kooperatife yapılmıştır. Oysa HMK nın 73.81,82,83 Avukatlık kanunun 41. Maddesi ve 7201 sayılı tebligat kanunun 11. Maddesi gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur. Asile yapılan tebliğ işlemi yasa hükümlerine aykırı olup süresiz şikayet konusu sebebidir. Bu nedenle yapılan icra emri tebliği işleminin iptali gerekmektedir.
Yine Yargıtay 12. HD 2010/15248 Esas 2010/28616 karar sayılı kararında takip dosyasında icra emrinin vekil yerine asile tebliğ olunmasını açıkça kanuna aykırı kabul edilip çıkartılan icra emri tebliğ işleminin iptaline karar verilmiştir.

Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, yasalara aykırı olarak tebliğ işleminin vekil yerine asile çıkartılmasından dolayı yapılan icra emri tebliğ işleminin iptaline, ödemeye ilişkin süreler geçerli bir tebligatla başlayacağından yapılan icra takibin durdurulmasına, vekalet ücreti ve yargılama giderinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini müvekkil kurum adına bilvekale arz ve talep ederiz.” şeklinde talep ve dava etmiştir.

Davalı taraf cevap dilekçesinde:” Davacı borçlu tarafından Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğü 2019/1115 Esas sayılı takip dosyasında icra müdürlüğü tarafından gönderilen ödeme emrinin iptali ve bu suretle icra takibinin durdurulması talebiyle şikayet yoluna başvurulmuştur.

İcra emrinin asile tebliğ işlemi usulsüz olmayıp, vekile de tebliğ edilmemesi ancak tebliğ işlemi eksikliğini oluşturacağından icra emrinin iptaline karar verilemez.
Borçlu vekili tarafından icra emrinin usulsüz tebliğ edildiği gerekçesiyle ileri sürülen iddia sübuta ermediğinden ve borçluya yapılan icra emrinin tebliği işlemi geçerli bulunduğundan salt vekile tebliğ çıkarılmaması yönünde icra memurunun işleminde eksiklik bulunduğu gerekçe gösterilerek icra emrinin iptali yönünde hüküm kurulamaz. Tebligat Kanunu’nun 11 ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri uyarınca vekille takip edilen işlerde vekile tebligat zorunludur.

Vekile tebliğ zorunluluğunun bulunması asile tebligat yapılması lüzumunu ortadan kaldırmaz ve yapılan tebliği usulsuz kılmamaktadır. Şöyle ki, 2004 sayılı İcra-İflas Kanunu’nun 76. maddesinde mal beyanında bulunmamak suçu, 338. maddesinde düzenlenen hakikate muhalif beyanda bulunma suçu gibi icra-iflas suçlarında borçlunun cezalandırılabilmesi için icra emrinin borçlunun vekiline değil, kendisine tebliğ edilmiş olması gerekir (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. baskı, cilt 2, sh: 1280). Cezaların şahsiliği kuralı gereğince, borçlu asilin cezai yönden sorumlu tutulabilmesi için icra emrinin borçlu asile tebliği zorunludur.

Bu durumda icra emrinin asile tebliğ işlemi usulsüz olmayıp, vekile de tebliğ edilmemesi noktasında tebliğ işlemi eksikliği söz konusudur. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin son içtihatları bu yöndedir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/3121 E., 2018/6631 K., 25/06/2018 T.”O halde, mahkemece, icra emrinin vekile tebliği suretiyle eksikliğin ikmali yönünde hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçeyle şikayetin kabulü ile icra emrinin iptaline karar verilmesi doğru değildir.”

icra emrinin iptali talebinde borçlunun hukuki yararı bulunmamaktadır.

Ödeme emri asıl borçluya 18/02/2019 tarihinde tebliğ edilmiş olup borçlu vekili tarafından itiraz süresi içerisinde en geç dava açılış tarihi olan 19.02.2019 tarihinde tebliğe muttali olmuş borçlu vekili tarafından yasal süresinde icra mahkemenize başvurulmuş ise de, dilekçede sadece tebligatın usulsüzlüğünün ileri sürüldüğü, başkaca esasla ilgili herhangi bir itiraz nedenine yer verilmediği dava dilekçesinden açıkça anlaşılmaktadır.

Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğü 2019/1115 Esas sayılı dosyada borçlu yönünden herhangi bir haciz işlemi bulunmayıp, borçlu vekilinin kendisine icra emri tebliğ edilmesinden sonra yeniden itiraz hakkı oluşacağı da aşikardır.
İcra Müdürlüğünün sehven borçlu asile tebliğ çıkarılması işlemi sonrası 25/02/2019 tarihinde borçlu vekiline icra emrinin tebliğe çıkarılması için tarafımızca talepte bulunulmuş aynı gün İcra müdürlüğü tarafından borçlu vekiline de icra emri tebliğe çıkarılmıştır.

Borçlu vekili tebligatın usulsüzlüğünden yakındığına ve icra emrinin bu sebeple iptali talep edildiğine göre, Adı geçenin yasal süresinde mahkemeye başvurması halinde ve esasla ilgili itiraz nedenlerini de dilekçesinde göstermesi durumunda artık icra emrinin iptalinde borçlunun hukuki yararının bulunmadığı sabittir. Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğü 2019/1115 Esas sayılı takip dosyasında bulunan takip talebinde açıkça borçlu vekili Av. H. B. ismi yer aldığı halde borçlu vekili tarafından “takip talebinde ve icra emrinde ismim geçmemiş” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Takip dosyası incelendiğinden takip talebinde ve ödeme emri’nde açıkça borçlu vekilinin adının yazılı olduğu görüleceğinden borçlu vekilinin bu beyanı doğru olmadığı gibi tarafımıza kusur atfetmeye ve mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğundan söz konusu beyanın hukuki bir değeri bulunmamaktadır.

Belirtilen tüm bu nedenlerle şikayetin reddine karar verilmesini isteme zarureti hasıl olmuştur. Arz ve izah edilen sair sübut nedenlerle;Evveliyetle icra emrinin asile tebliğ edilmesi usulsüz olmayıp, vekile tebliğ çıkarılması yönünde eksiklik olduğu ve bu eksikliğinde icra takip dosyasında giderildiği gözetilerek tebligatın usulsüzlüğüne ve icra emrinin iptaline karar verilemeyeceğinden şikayetin reddine, Takip talebi ve ödeme emrinde tarafımızca borçlu vekili “Av. H. B” olarak gösterilmiş olduğu halde icra müdürlüğü tarafından sehven asile çıkarılan icra emri tebligatına ilişkin şikayetin icra memurunun işlemine yönelik olduğu ve iş bu davanın açılmasına sebebiyet verecek herhangi bir kusurumuz bulunmadığından yargılama gideri ile ücreti vekaletin davacı borçlu üzerinde bırakılmasına karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.” şeklinde cevap dilekçesi sunmuştur.

DELİLLER VE GEREKÇE:

Tüm dosya ve deliller birlikte incelendiğinde, Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğü 2019/1115 Esas sayılı takip dosyasında her ne kadar ödeme emrinin borçlu vekili yerine borçlu asile çıkarılmış olduğu görülse de bu durumun icra müdürlüğünce yapılan hatadan kaynaklandığı oysa ki davacı tarafça yapılan takip talebinde borçlu vekilinin ismi açıkca yazılı olduğu ve icra dosyasında 25/02/2019 tarihli dilekçesiyle alacaklı vekili takip talebinde belirttiği gibi ödeme emrinin borçlu vekiline çıkarılmasına talep ettiği görülmekle hukuki yarar yokluğundan açılan şikayetin hükümde açıklandığı şekliyle reddine karar vermekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Ayrıntısı Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Şikayetin REDDİNE,
2-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Karar kesinleştiğinde bakiye gider avansının davacıya iadesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda tarafların yokluğunda İİK’ nun 363 maddesi gereğince kararın tarafların tebliğinden itibaren 10 gün içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 28/06/2019

Katip 156933
¸e-imzalıdır

Hakim 174614
¸e-imzalıdır

Exit mobile version