MİRASÇININ AKTİFİ PASİFİNDEN FAZLA OLAN MİRASI REDDETMESİ ALACAKLILARA ZARAR VERME KASTIYLA HAREKET ETTİĞİNİ GÖSTERİR

T.C
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

2018/3851 E. , 2021/4083 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.04.2016 tarihinde verilen dilekçeyle mirasın reddinin iptali talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın reddine dair verilen 08.06.2017 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, mirasçı alacaklısının mirasın reddinin iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının davalının oğlu olduğunu, müvekkilinin davalıdan Alanya 3. İcra Dairesinin 2010/8682 Esas sayılı takip dosyasına konu borcu nedeni ile alacaklı olduğunu, davalının 12.02.2016 tarihinde ölen mirasbırakan babası Yusuf Zeybek’in mirasını Alanya 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/235 Esas sayılı dosyasında reddettiğini, davalının mirası kötüniyetle ve müvekkilinin alacağını tahsiline engel olma amacıyla reddettiğini belirterek mirası reddin iptalini istemiştir.
Davalı, usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiş ve yargılamaya katılmamıştır.
İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince; “istinaf başvurusunun kısmen kabul, kısmen reddi ile, ilk derece mahkeme hükmünün kaldırılarak davanın hukuki yarar yokluğundan reddine,” karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse, alacaklıları veya iflas idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler. (4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 617/1. maddesi) Şu halde, kötüniyetle redden söz edilebilmesi için, reddeden mirasçının malvarlığının borcunu karşılamaya yetmediğinin sabit olması gerekir. (4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 617. maddesi) Onun için her şeyden önce davalı durumunda bulunan mirasçının malvarlığının borcunu karşılamaya yeterli olup olmadığı hususunun etraflı şekilde araştırılıp tespit edilmesi zorunludur. İcra takibinin uzun süre devam etmesi, tek başına acze delalet etmez. Zira aczin ne suretle gerçekleşeceği İcra İflas Kanununda gösterilmiştir. (İcra İflas Kanununun 105 ve 143. maddeleri) Davacı tarafından borçlu mirasçı hakkında “aciz vesikası” alınmamış olduğuna göre, mahkemece, davalının şahsi malvarlığının ret tarihindeki değeri tespit edilip, bu malvarlığının borcunu karşılamaya yeterli olup olmadığının usulünce araştırılıp saptanması; yeterli olması halinde veya yeterli olmamasına karşın davalının yeterli güvence göstermesi halinde talebin reddine karar verilmesi gerekir.
Öte yandan, mirasçının, mirası reddetmesinin nedeni, alacaklılarına zarar verme amacıyla mirası reddedip etmediğini tespit edebilmek için terekenin aktif ve pasifinin mirasbırakanın ölüm tarihi itibari ile belirlenmesi de gerekmektedir. Ölüm tarihi itibariyle, mirasbırakanın tüm malvarlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir. Mirasbırakanın malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler ve tapu müdürlüğü v.b. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile mirasbırakanın varsa borçları ve miktarı göz önünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Somut olayda; mirasın reddinin iptalini isteyen davacı …, muris Yusuf’un mirasçısı olan davalı …’ın alacaklısıdır. Mirasın reddinin kötü niyetli yapıldığının tespiti halinde mirasın reddinin iptaline karar verilecek olup davacı (alacaklı) taraf, borçlunun murisinden gelen mal varlığından alacağını tahsil etme imkanına kavuşacaktır. Bu nedenle davacının mirasın reddinin iptalini istemede hukuki yararı vardır. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yukarıda belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile HMK 371. maddesi gereğince temyiz olunan Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin kararının BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, HMK’nin 373. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dosyanın Antalya Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 16.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

MİRASIN REDDİ – VEKALETNAMEDE ÖZEL YETKİ BULUNMASI GEREKTİĞİ

T.C
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
ESAS:2016/2769
KARAR:2018/7782

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalı aleyhine 08.01.2014 gününde verilen dilekçe ile mirasın hükmen reddi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03.07.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, 27.02.2010 tarihinde vefat eden muris …’nın terekesinin borca batık olduğunun tespiti ile mirasın hükmen reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde, üç ay içinde dava açılmadığından mirasın zımnen kabul edilmiş sayılacağının, davacının davalı kurumu zarara uğratma kastının bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, TMK’nin 605/2. maddesi uyarınca mirasın hükmen reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, TMK’nin 605/2. maddesi gereğince açılan mirasın hükmen reddi istemine ilişkindir. Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır (TMK m. 605/2). Mirasçılar Türk Medeni Kanununun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Dava alacaklılara husumet yöneltilerek görülür. Bu davada yetkili mahkeme ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesidir. Ayrıca Türk Medeni Kanununun Velayet Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince mirasın reddi yetkisini içeren özel vekaletname sunulması da zorunludur.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak; davanın niteliği gereği davalı-alacaklıların, murisin terekesinin borca batık olduğunu bilmediği, bilmesinin mümkün olmadığı, yapılan yargılama sonrasında terekenin borca batık olup olmadığına karar verildiği göz önünde bulundurularak yargılama gideri ve harçtan davalının değil davacının sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ise de bu husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK’nın 438/7 maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm sonucunun 4. bendinin çıkartılarak yerine “davanın niteliği gereği yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına” yazılmak suretiyle düzeltilmesine, hükmün DÜZELTİLMİŞ ve değiştirilmiş bu şekli ile ONANMASINA, davalı kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.11.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI -MİRASIN REDDİ – HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI NİTELİĞİNDE OLMADIĞI

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

ESAS:2007/4-222

KARAR: 2007/222

TARİH: 18.4.2007

818/m.45

ÖZET : Dava, trafik kazası nedeniyle maddi, manevi ve destekten yoksun kalma tazminatına ilişkindir. Destekten yoksun kalma tazminatı niteliği itibari ile bağımsız bir hak olduğundan, mirasın reddedilmiş olması bu tazminatın talep edilmesine engel değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki “Maddi ve Manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.03.2004 gün ve 2001/477 E. 2004/64 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 21.06.2005 gün ve 2005/2523-6823 sayılı ilamı ile;

( … Dava, trafik kazası nedeniyle maddi, manevi ve destekten yoksun kalma tazminatına ilişkindir.

Davacılardan İlgen Gazeteci, dava konusu trafik kazasında yaralandığını ayrıca eşini kaybettiğini ileri sürerek gerek kendisinin yaralanması gerekse eşinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma, maddi ve manevi tazminat istemiştir. Davacı Şuhay Nakipoğlu’da kendisinin yaralanması ve eniştesinin ölmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş, davalıların temyizi üzerine yerel mahkeme kararı vekalet ücreti yönünden düzeltmek suretiyle oyçokluğuyla onanmıştır.

Onama kararına karşı davalılar karar düzeltme isteminde bulunmuşlardır.

1- Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun değişik 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birine uygun olmayan davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme istemleri reddedilmelidir.

2- Davalıların diğer karar düzeltme istemlerine gelince;

Davacı İlgen Gazeteci eşinin ölümü nedeniyle fazlaya dair talep hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500.000.000 lira destekten yoksun kalma tazminatı istemiş, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda davacının zararı 40.961.488.996 lira olarak belirlenmiş mahkemece taleple bağlı kalınarak 500.000.000 lira destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmiştir.

Davacı İlgen Gazeteci 22.02.2001 tarihli veraset ilamını dosyaya ibraz ederek talepte bulunmuş ise de mirası reddettiğinin belirlenmesi üzerine 29.06.2001 tarihli yeni veraset belgesi düzenlendiği daha sonra anlaşılmıştır. Şu durumda davacı İlgen Gazeteci mirası reddettiğine göre ölen eşinden dolayı destekten yoksun kalma tazminatı istemi MK.nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmamaktadır.

Aksinin kabulü halinde kendisi karşı tarafa tazminat ödemekten kurtulacak ancak karşı taraftan ölen eşi nedeniyle tazminat alabilecektir ki bu da hakkının kötüye kullanılması niteliğinde olup hakkaniyete aykırıdır, yasa ise hakkın kötüye kullanılmasına olanak vermemelidir. O halde davacı İlgen Gazetecinin destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin talebinin reddi gerekir. Bu nedenle davalıların bu yöndeki karar düzeltme istemlerinin kabulü gerekmiştir… ) ,

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, trafik kazası nedeniyle maddi, manevi ve destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.

Davacılar İlgen Gazeteci ve Şuay Nakipoğlu vekili; müvekkillerinin de içinde bulunduğu aracın, davacı İlgen’in eşi H.Şefik Gazeteci’nin sevk ve idaresinde iken, davalı Uğur Pişan tarafından kullanılan araçla çarpışması neticesinde müvekkillerinin yaralandığını, ayrıca davacı İlgen Gazeteci’nin eşini kaybettiğini; uzman göz doktoru ve aynı zamanda cerrah olan eşi kaza nedeni ile vefat etmiş olmasa idi, gerek Türkiye’de kurmuş oldukları düzen açısından, gerekse İsviçre’den almış olduğu teklif üzerine yurt dışı yaşantıları olacağı gözönüne alındığında, müvekkili İlgen Gazeteci’nin büyük bir destekten mahrum kaldığını ileri sürerek; her iki davacı yönünden maddi ve manevi tazminat taleplerinin yanı sıra, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile davacı İlgen Gazeteci için 500.000.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen olay tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili; davacı İlgen Gazeteci’nin eşinin olayda 5/8 oranında kusurlu olduğunu, aynı zamanda tıp doktoru olan davacının, ölen eşin desteğine ihtiyaç duymayacak ölçüde gelire sahip bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunu benimsemek suretiyle ve “davacı İlgen Gazeteci’nin destekten yoksunluk sebebiyle nihai ve gerçek zararının 40.961.488.996 TL olarak belirlendiği” gerekçesiyle, her iki davacının diğer maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü yanında, “davacının talebi ile bağlı kalınarak 500.000.000 lira destekten yoksun kalma tazminatının 28.01.2001 olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı İlgen Gazeteci’ye verilmesine” dair verdiği karar; Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenle bozulmuş, Yerel Mahkemece “destekten yoksun kalma tazminatının bağımsız bir hak olup, doğrudan doğruya desteğini yitirenlerin kişiliğinden doğduğu, mirasçılık niteliğine bağlı bulunmadığı ve bu itibarla mirasın reddinin de destekten yoksun kalma tazminatını etkilemeyeceği” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Davacıların da içinde bulunduğu aracın sürücüsü ve aynı zamanda davacılardan İlgen Gazeteci’nin eşi olan Hüseyin Şefik Gazeteci’nin dava konusu trafik kazasında vefat etmiş olması ve davacıların da yaralanması nedeniyle; kazaya karışan diğer aracın sürücüsü ve kayıt maliki davalılar aleyhine maddi, manevi ve destekten yoksun kalma tazminatı talebi ile görülmekte olan dava açılmış; davacı İlgen Gazeteci, kendisinin de mirasçı bulunduğu 22.02.2001 tarihli veraset ilamını dosyaya ibraz ederek talepte bulunmuş ise de, murisin mirasını 24.05.2001 tarihinde reddettiğinin belirlenmesi üzerine, 29.06.2001 tarihli yeni veraset belgesi düzenlendiği ve bu veraset ilamına göre mirasçı olmadığı daha sonra anlaşılmıştır.

Açıklanan maddi olgu, bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle uyuşmazlık; destekten yoksun kalma tazminatının, mirasçılık sıfatına bağlı bir hak olup olmadığı; dolayısıyla davacı İlgen Gazeteci’nin, ölen eşin mirasını reddetmiş olmasının, destekten yoksun kalma tazminatı verilmesine engel yasal bir neden oluşturulup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin yasal düzenleme ve bu tazminatın hukuki niteliğinin üzerinde durulmasında yarar vardır.

Destekten yoksun kalma tazminatı 818 sayılı Borçlar Kanununun 45/2. maddesinde düzenlenmiş olup, “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” şeklinde hükme bağlanmıştır.

Bu maddede, haksız fiilin doğrudan doğruya muhatabı olmayan, ancak bu haksız fil nedeniyle ortaya çıkan ölüm olayından zarar gören yada ileride zarar görmesi güçlü olasılık içinde bulunan kimselere tazminat hakkı tanınmıştır.

Yasa metninden de anlaşıldığı üzere; destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan yardımdır. Bu tazminatın amacı, ölüm olayı olmasaydı ölenin yardımda bulunduğu kimselere yardımda bulunmaya devam edeceğinin düşünülmesi ve ölüm olayının bu süreci kesmesi sonucu destekten yararlanan kimselerin uğradıkları zararın peşin ve toptan şekilde tazmin edilmesi, bu kimselerin ölüm olayından önceki durumlarına kavuşturulmasıdır. Eş söyleyişle amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır.

Şu hale göre; “destek” sayılabilmek için, yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterlidir. Destek kavramının dayanağı hukuksal bir ilişki değil eylemli bir durum olduğundan, akrabalığa ve yasanın nafaka ile miras ilişkisi hakkındaki hükümlerine dayanmaz.

Nitekim, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde; “Destekten Yoksun Kalma Tazminatı eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” vurgulanmıştır.

Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 1979/4-1528 E., 412 K. sayılı kararında; “BK.nun 45. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır, sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür” ilkesi benimsenmiştir.

O halde, destekten yoksun kalma tazminatı ölüm ile ortaya çıkmasına rağmen, miras bırakanın şahsından doğan ve mirasçılara geçen bir hak değil, doğrudan bu kimselerin kendisinden doğan bağımsız bir haktır.

Diğer bir ifadeyle, destekten yoksun kalma tazminatı niteliği itibariyle; üçüncü kişilere, desteğin gelir ve yardımından yoksun kalmaları nedeniyle tanınmış, bağımsız bir hak olup, mirasçılık sıfatı ve miras hukuku ile ilgisi yoktur. Çünkü bu hak, mirasçılık sıfatından değil, eylemli olarak destek olanın ölümü nedeniyle, onun gelir ve yardımından yoksun kalma yada farazi destek olma olgusundan kaynaklanmaktadır ( YHGK. 25.05.1984 gün, E: 1982/9-301, K:1984/619 )

Bu itibarla, Borçlar Kanununun 45/1. maddesinde desteğin yardımından yoksun kalan “diğer kimseler” tabirinden, ölenle aralarında yakın ilişki bulunan anası, babası, eşi, çocukları, kardeşleri, nişanlısı, hatta evlilik dışı birlikte yaşadığı kimsenin anlaşılması gerektiği; miras hukuku ile ilgili olmadığı için de, mirasçı olmak veya ölen yönünden nafaka borçlusu bulunmak zorunluluğunun bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır ( Turgut Uygur, Açıklamalı İçtihatlı Borçlar Kanunu Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, Ankara 2003, 2.Cilt, s:2062 ) . Bu haliyle Maddenin ikinci fıkrasında, destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecek kimseler yönünden herhangi bir sınırlama yapılmadığı ve müteveffanın yardımından mahrum kalma esasının kabul edildiği kuşkusuzdur.

Sonuç olarak, destekten yoksun kalma tazminatı nitelik itibariyle bağımsız bir hak olup; ölen kimse ile davacı arasında kanuni veya akdi bir bakım yükümlülüğü, mirasçılık yada akrabalık ilişkisi bulunması gerekmediğinden; mirasın reddedilmiş olması, destekten yoksun kalma davasının açılmasına ve incelenip hasıl olacak sonuç uyarınca esasına ilişkin karar verilmesine engel, yasal bir neden değildir.

Somut olayda; davacı İlgen Gazeteci, trafik kazasında ölen Hüseyin Şefik Gazeteci’nin eşidir. Baştan beri yapılan açıklamalar ve değinilen ilkeler itibariyle, ölenin yakını olan davacının, ölen eşin mirasını reddetmiş olması, eş söyleyişle mirasçı sıfatını taşımaması destekten yoksunluk talebinde bulunmasına engel değildir.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, mirası reddeden davacı İlgen Gazeteci’nin destekten yoksun kalma davasının incelenip, esasına ilişkin karar verilmesi gerektiği yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

Ne var ki hükmedilen destekten yoksun kalma tazminatı yönünden işin esası incelenmediğinden, bu yönden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin tazminat yönünden işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 18.04.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Exit mobile version