AİLE KONUTU ŞERHİNİN BULUNMASA BİLE EŞLERDEN BİRİNİN AÇIK RIZASININ BULUNMAMASI DURUMUNDA İPOTEĞİN KALDIRILMASI GEREKTİĞİ

T.C
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
ESAS:2018/2063
KARAR:2018/15016

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İpoteğin Kaldırılması ve Aile Konutu Şerhi

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından, ipoteğin kaldırılması davasının reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, ipoteğin kaldırılması isteğine ilişkindir. Davacı malik olmayan eş, aile konutu niteliğinde bulunan taşınmazın, malik olan davalı eş tarafından “açık rızası bulunmadan” ipotek ettirildiğini ileri sürerek, aile konutı üzerine konulan ipoteğin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Türk Medeni Kanunu madde 194 hükmü ile eşlerin fiil ehliyetine getirilen sınırlama aile konutuna şerhin konulması ya da konulmaması koşuluna bağlanmadığı gibi işlem tarafı olan üçüncü kişinin iyiniyetli olup olmamasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi “Konulmuş olmasa da” eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğı için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Zira dava konusu taşınmaz şerh konulmasa dahî aile konutudur. Eş söyleyişle şerh konulduğu için aile konutu olmamakla aksine aile konutu olduğu için şerh konulabilmektedir. Bu nedenle aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh “Kurucu” değil “Açıklayıcı” şerh özelliğini taşımaktadır.
Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, “Emredici” niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir.
Türk Medeni Kanunu madde 193. hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanunu 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlen özgürlüğü, “Aile birliğinin korunması” amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin “Açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi “Tek başına” bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma “Ancak diğer eşin açık rızası alınarak” yapılabilir.
Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin “Açık” olması gerekir.
Her ne kadar ipotek doğrudan doğruya aile konutundan faydalanma ve oturma hakkını engellemiyorsa da, hak sahibi eşin kötüniyetli ve muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniyle ipotek işlemine diğer eşin “Açık rızası” şarttır.
Somut olayda, ipotek tesis edilirken davacı eşin açık rızası alınmamıştır.
Yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde eşin “Açık rızası” alınmadan yapılan işlemin “Geçerli olduğunu” kabul etmek imkansızdır. Eş söyleyişle eşin “Açık rızası alınmadan” yapılan işlemin “Geçersiz olduğunu” kabul etmek zorundadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 13.12.2018 (Prş.)

TEMİNAT OLARAK VERİLEN İPOTEKLİ TAŞINMAZLARA BORCUN ESAS TEMİNATLA KARŞILANMAMASI DURUMUNDA BAŞVURULABİLMESİ

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1980/11-2292

K. 1983/1006

T. 26.10.1983

ÖZET : Banka kredisi için teminat olarak verilen ipotekli taşınmazlara borcun esas teminatla karşılanmaması durumunda başvurulabilir. İpoteğin fekki davasında, ipotek akit tablosunda,teminata karşılık olan azami miktar gösterilmişse, ipotek alacaklısı bankanın sağladığı alacakların, hesabın kesildiği tarihe göre tespiti gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki “ipotek fekki” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 2. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.12.1977 gün ve 1975/86 Esas, 1977/355 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 3.3.1978 gün ve 1978/1134-1430 sayılı ilamı:

( … Dava konusu; ipoteğe ait akit tablosunda ipoteğin davalı bankaya borçlarına karşılık olmak üzere munzam teminat olduğu yazılıdır. Bankalar Kanunun 50. maddesi hükmüne göre, müşteri ile banka arasında mevcut kredi sözleşmelerinin munzam teminatını teşkil eden taşınmazlar, borcun esas teminatla karşılanmaması halinde müracaat edilmesi gereken teminatlardır. İpotek akit tablosunda teminatın karşılık teşkil ettiği azami miktarı gösterilmiş olduğuna göre, MK.nun 766 ve 790.maddeleri gereğince ipotek alacaklısının temin ettiği alacakların hesabın kesildiği tarihe göre saptanması ve bu yolda işlem yapılarak hüküm tesisi icap ederken, munzam teminat fonksiyonu ve anılan hükümler gözetilmiyerek yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi isabetsizdir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 26.10.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.

MÜTEAHHİTİN TAŞINMAZI KENDİ ÜZERİNE ALMADAN KREDİ TEMİNATI OLARAK BANKAYA İPOTEK ETTİRMESİ- BANKANIN İPOTEĞİ TEMLİK EDEREK MAL KAÇIRMAYA YARDIM ETMESİ- TASARRUFUN İPTALİ

T.C
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
ESAS:2016/1891
KARAR:2018/8410

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın davalı Finansbank yönünden reddine, diğer davalılar yönünden kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili, davalı … Vekili ve katılma yoluyla davalı … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili; davalı …, İsmail ve babaları… birlikte müteahhitlik yaptığını, davalının davacıya olan borcunu ödemekten kaçındıklarından dolayı çeşitli muvazaalı işlemler yaptığını, davalıların … parselde bulunan 11 ve 12 nolu bağımsız bölümleri teşkil eden taşınmazları tapuda sözleşme gereği kendi üzerlerine almadan mal sahibi üzerinden yakınlarına sattığını ve alacaklılarından mal kaçırdıklarını, davalılardan…Şubesi tarafından davalıların müşterek borçları nedeni ile … parselde bulunan 11 ve 12 nolu bağımsız bölümlerine açılan kredi teminatı olarak ipotek şerhi verildiğini, davalı bankanın alacağın teminatı olan ipoteğin …’a temlikinin yasalara aykırı ve mal kaçırmaya yardım etmek olduğunu belirterek dava konusu … ve 12 numaralı bağımsız bölümlerin tapu kaydındaki ipoteğin temliki işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı … vekili;davacının davasını dava ön şartlarını yerine getirmeksizin ikame ettiğini, davada hak
düşürücü süreye riayet edilmediğini, müvekkilinin davacıya hiç bir borcu olmadığını, ipotek ve temlik işlemlerinin tamamen usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı Finansbank AŞ vekili; davalı bankanın tasarrufun iptali davasında davalı olabilecek kişilerden olmadığını, davanın husumet yönünden de reddi gerektiğini, davalı bankanın kredi riski altındayken muvazaalı işlem yaparak kredi alacağını riske atmasının hayatın olağan akışına aykırı bir iddia olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı …; davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre;Davalı Finansbank AŞ aleyhine açılan davanın sübut bulmadığından reddine, diğer davalılar aleyhine açılan davanın kabulü ile dava konusu … bağımsız bölüm nolu taşınmazların tapu kaydındaki ipoteğin temlikine ilişkin 15/12/2010 tarihli temlik sözleşmesinin iptaline, karar verilmiş; hüküm, davacı vekili, davalı … vekili ve katılma yoluyla davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm davalı … vekili ve davalı …’ın sair temyiz itirazlarının reddine, karar vermek gerekmiştir.

2-Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1).
Somut uyuşmazlıkta; davacı taraf, ipotek alacağının temliki işleminin alacaklıyı (davacıyı) zarara uğratmak amacıyla muvazaalı yapıldığını ileri sürerek bu işlemin iptaline karar verilmesini talep etmektedir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davalı Finansbank AŞ aleyhine açılan davanın sübut bulmadığından reddine, diğer davalılar aleyhine açılan davanın kabulü ile dava konusu … nolu bağımsız bölüm nolu taşınmazların tapu kaydındaki ipoteğin temlikine ilişkin 15/12/2010 tarihli temlik sözleşmesinin iptaline, karar verilmiş ise de,İİK’nun 277. ve devamı maddelerine göre açılan tasarrufun iptali davalarında amaç “borçlu tarafından” yapılan tasarrufların iptaline hükmedilmesini sağlamaktır. Yani yapılan işlemde borçlu, işlemin tarafı olmalıdır. Somut olayda davalı Finansbank A.Ş. ile davalı … arasındaki ipotek alacağının devri işleminde davalı borçlu … işlemin tarafı olmamakla birlikte, davalı …’in davalı … adına hareketle Finansbank’a olan borcu ödeyip ipotek alacağının devrini sağladığı da ispat edilememiştir. Kaldı ki, davalı …’in davalı-borçlu İshak adına hareketle söz konusu tasarrufları gerçekleştirdiği kabul edilse dahi, bu işlemde davacının alacağına kavuşmasını engellediğinden söz etme olanağı da yoktur. Zira davalı … her halde davalı bankaya ipotekle temin edilmiş şekilde borçludur.
Davacının iptalini istediği tasarruf yapılmamış olsa dahi davalı bankanın ipotek hakkını temlik etmeksizin davalı … hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıp alacağını -tıpkı ipoteği temlik alan … gibi- tahsil etme olanağı vardır. Bu halde de dava konusu tasarrufun davacıyı zarara uğratma kastıyla yapıldığından söz edilemez. Nitekim bu durum mahkemenin de kabulündedir.

Dolayısıyla davacının, (davalı banka ile dava dışı ilişki dışında ticari ilişkileri ve bankacılık uygulamalarına göre ipoteği temlik almasının sebeplerini izah eden) davalı …’ın, geçerli bir neden yok iken ilgisi bulunmayan banka borcunu ödeyip ipoteği temlik almasından yola çıkarak, yapılan tasarrufta işlemlerin tarafı olmayan davalı … ile ipotek temlik sözleşmesinin tarafları olan davalı banka ve davalı …’ın tasarrufunun iptalini isteyemeyeceği, iptal koşullarının yukarıda belirtilen nedenlerle oluşmadığı anlaşıldığından, davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

3-Kabule göre de; … Müdürlüğünün 2013/2595 ve 2013/2593 sayılı takip dosyalarındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken dava konusu 15/12/2010 tarihli temlik sözleşmesinin iptaline karar verilmesi de doğru değildir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm,davalı … vekili ve davalı …’ın sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekili ve davalı …’ın temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ve aşağıda dökümü yazılı 8,20 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı … ve …’a geri verilmesine, 01.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

İPOTEĞİN KALDIRILMASI- AİLE KONUTU ŞERHİ KONULMASI

TC
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
ESAS: 2017/6349
KARAR:2018/12283

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İpoteğin Kaldırılması-Aile Konutu Şerhi Konulması

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından ipoteğin kaldırılması davasına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir. Davacı malik olmayan eş, aile konutu niteliğinde bulunan taşınmazın, malik olan davalı eş tarafından “açık rızası alınmadan” davalı kooperatif lehine ipotek ettirildiğini ileri sürerek, aile konutu üzerine konulan ipoteğin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Mahkemece ipotekten davacının haberi olduğu, açık rızanın bulunduğunun kabulü gerektiği ve koopeteratif’in kötü niyetinin ispatlanamadığı gerekçesiyle ipoteğin kaldırılması davasının reddine karar verilmiştir.

Türk Medeni Kanunu’nun 193. maddesi hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanunu’nun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü “aile birliğinin korunması” amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin “açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.

Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunu devredemez. Bu işlem ” ancak diğer eşin açık rızası alınarak” yapılabilir.
Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak da verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin “açık” olması gerekir.

Bu açıklamalar ışığından somut olayda dosya kapsamından, davacı ile davalı eş … dava konusu taşınmazı aile konutu olarak kullandıkları, davalı …’ın davacı eşin “açık” razısı olmadan işbu taşınmaza diğer davalı lehine ipotek tesis ettirdiği anlaşılmaktadır. Hukuk Genel Kurulu’nun 15.04.2015 tarih ve 2013/2-2056 esas, 2015/1201 karar sayılı kararında açıkça ifade edildiği ve Dairemizce de aynen benimsendiği üzere eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır.

Eş söyleyişle eşin “açık rızası alınmadan” yapılan işlemin “geçersiz olduğunu” kabul etmek zorunludur. Gerçekleşen bu durum karşısında yukarıda açıklanan yasal düzenleme ile ilkelere uygun değerlendirme yapılarak ipoteğin kaldırılmasına yönelik davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 01.11.2018(Prş.)

AİLE KONUTUNA KONULAN İPOTEĞİN KALDIRILMASI -MÜŞTEREK ÇOCUKLARIN KULLANDIĞI KREDİYE TEMİNAT OLARAK AİLE KONUTUNA İPOTEK KONULMASI-AİLE KONUTUNA İPOTEK KONULURKEN EŞİN AÇIK RIZASININ ARANMASI

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS NO. 2013/2-2056
KARAR NO. 2015/1201
KARAR TARİHİ. 15.4.2015

4721/m. 193, 194/1

Eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir. Eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörülmemiştir. Sözkonusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir.

Somut olayda, davalı eş dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis etmiş, bu işlem sırasında davalı banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. İpotek işleminin, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediye teminat teşkil etmek üzere kurulmuş bulunmasının da önemi bulunmamaktadır. Yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; ipotek işleminin kurulmasına neden olan, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediden ve dolayısıyla da ipotek işleminden davacı eşin haberdar olmadığını kabul etmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. İpoteğin kaldırılması isteminin kabulüne karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki “ipoteğin kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Küçükçekmece 2. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.07.2011 gün ve 2011/29 E. 2011/964 K. sayılı kararın incelenmesi davalılardan T.V. Bankası T.A.O. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 15.10.2012 gün ve 2011/23336 E. 2012/24471 K. sayılı ilamı ile;

“… Davacının eşi olan davalılardan M.’in adına tapuda kayıtlı olan ve aile konutu olarak kullanılan taşınmaz üzerine 30.11.2007 tarihinde dava dışı A. Makine ve Boya Sanayi Limitet Şirketinin kullandığı kredinin teminatını teşkil etmek üzere ipotek tesis edildiğinde çekişme bulunmamaktadır. Dava dışı şirketin ortakları arasında davacı ve davalı eş M.’in müşterek çocukları olan M. ve S. da bulunmaktadır. M. ve S., dava konusu taşınmazda davacı ve davalı M. ile birlikte oturmaktadır. İpotek işlemi, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediye teminat teşkil etmek üzere kurulmuş bulunmasına göre, M. ve S.’ın annesi olan davacının ipotek işlemini bilmemesi hayatın olağan akışına aykırı düşer. Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanımını hukuk düzeni korumaz (TMK.md.2). Davacının, Türk Medeni Kanununun 194. maddesindeki korumadan faydalanmasına imkan bulunmamaktadır. Davanın reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü doğru görülmemiştir…”

Gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkili ile davalının 15.06.1982 tarihinden bu yana evli olduklarını, davalı eş adına tapuda kayıtlı olup 1997 yılından itibaren müşterek çocukları M.P. ve S.P. ile birlikte yaşadıkları ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 194. maddesi anlamında aile konutu niteliğinde bulunan taşınmazın, davalı eş tarafından müvekkilinin bilgisi ve muvafakati dışında, dava dışı A. Makine Boya San. Tic. Ltd. Şti. ile diğer davalı T.V. Bankası T.A.O. arasında imzalanan kredi sözleşmesinin teminatı olarak davalı banka lehine ipotek ettirildiğini, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davalı bankaca başlatılan icra takibi üzerine bu durumdan haberdar olunduğunu, davalıların kötüniyetli olduklarını, müvekkilinin ipotek işlemine açıkça muvafakatinin bulunmadığını ileri sürerek, aile konutu üzerine konulan ipoteğin kaldırılmasını ve icra takibinde taşınmazın satışının teminatsız olarak durdurulmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı T.V. Bankası T.A.O. vekili, dava konusu taşınmazın tapu kaydında aile konutu olduğuna dair bir şerhin bulunmadığını, müvekkili bankanın iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı M.P., yapılan usuli tebligata rağmen yargılamalara katılmamıştır. Mahkemece, TMK’nın 194/1. maddesinde eşlerin fiil ehliyetine getirilen sınırlamanın aile konutuna şerhin konulması ya da konulmaması koşuluna bağlanmadığı, üçüncü kişinin iyiniyetli olup olmamasının herhangi bir öneminin bulunmadığı, eldeki davada davacı eşin rızası alınmaksızın aile konutunun ipotek olarak davalı eş tarafından gösterilmesinin TMK’nın 194/1 maddesine aykırılık teşkil ettiğinden bahisle davanın kabulü ile dava konusu aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına dair verilen karar, davalı T.V. Bankası T.A.O. vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle oyçokluğu ile bozulmuştur.

Mahkemece, önceki gerekçelerle ipoteğin kaldırılmasına dair ilk kararda direnilmiştir. Direnme kararı, davalı T.V. Bankası T.A.O. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ipotek işleminin davacı ve ipotek veren davalı ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediye teminat teşkil etmek üzere kurulmuş bulunmasına göre, bu hususun davacının ipotek işleminden haberdar olup bu işleme muvafakat ettiği anlamına gelip gelmediği noktasında toplanmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.”

Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir.

TMK’nın 193. maddesi ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte TMK’nın 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin” korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.

Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi tek başına bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma ancak diğer eşin açık rızası alınarak yapılabilir.

TMK’nın 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle sözkonusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin “açık” olması gerekir (GÜMÜŞ, Mustafa Alper, Türk Medeni Kanununun Getirdiği Yeni Şerhler; Vedat Kitapçılık, İstanbul 2007, Birinci Basıdan İkinci Tıpkı Bası, 41-42 sh.).

Her ne kadar ipotek doğrudan doğruya aile konutundan faydalanma ve oturma hakkını engellemiyorsa da, hak sahibi eşin kötüniyetli ve muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniyle ipotek işlemine diğer eşin açık rızası şarttır.

Somut olayda, davalı eş dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis etmiş, bu işlem sırasında davalı banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde ipotek işleminin, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediye teminat teşkil etmek üzere kurulmuş bulunmasının da önemi bulunmamaktadır. Bu durumda, TMK’nın 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; ipotek işleminin kurulmasına neden olan, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediden ve dolayısıyla da ipotek işleminden davacı eşin haberdar olmadığını kabul etmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de yukarıda açıklanan nedenlerle bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. Hal böyle olunca, mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup; direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ : Davalı T.V. Bankası T.A.O. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (13.637,70 TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 15.04.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

ÖNALIM HAKKINA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL İPOTEK LEHDARININ DAVAYA TARAF OLARAK EKLENMESİ ZORUNLULUĞU

T.C
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
ESAS:2013/16578
KARAR: 2014/4022

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/09/2013
NUMARASI : 2012/509-2013/362

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 18.12.2012 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil ayrıca ıslah ile ipoteğin terkini istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11.09.2013 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı A.. E.. vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 25.03.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı A.. E.. vekili Av. O.. Y.. ile karşı taraf davacılar vekili Av. C.. K.. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_K A R A R_

Dava, önalım hakkına dayalı olarak dava konusu 3269 ada 5 parselde 1, 3 ve 4 no’lu bağımsız bölümlerde 31.10.2012 tarihli satışa ilişkin 1/4’er payların tapu kayıtlarının iptali ile eşit şekilde davacılar adına tescili, 27.05.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile de taşınmazlar üzerindeki 19.11.2012 tarihli dava dışı K.. Türk Katılım Bankası A.Ş. lehine konulan ipoteğin fekki istemine ilişkindir.

Davalı davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; davacıların taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.

Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.

Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir.

Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir.

Diğer taraftan, ipotek kişisel bir alacağın teminat altına alınması amacını güden ve bir taşınmaz değerinden alacaklının alacağını elde etmesini sağlayan sınırlı bir ayni haktır. İpotek tesisi için rehin edilecek taşınmaz maliki ile alacaklı arasındaki anlaşmanın (rehin sözleşmesi) bulunması ve rehin sözleşmesinin Türk Medeni Kanunu’nun 856. maddesi gereğince tapu siciline tescil edilmesi gerekir.

Somut uyuşmazlıkta, önalım hakkına dayalı olarak tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına tescili istenen dava konusu bağımsız bölümlerin tapu kaydında, 19.11.2012 tarih ve 22146 yevmiye numara ile dava dışı K.. Türk Katılım Bankası A.Ş. yararına, 3.600.000 TL bedelli ipotek şerhi bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla davacının talebi ipoteğin kaldırılması istemini de içerdiğinden uyuşmazlığın ipotek alacaklısına da husumet yükletilerek çözümlenmesi gerekir. Mahkemece, belirtilen hususun gözetilmemesi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak, davalıya verilmesine, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 25.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

İPOTEĞİN KALDIRILMASI NİSPİ HARCA TABİ OLUP DAVA DEĞERİNİN İPOTEK MİKTARI TOPLAMI OLARAK ESAS ALINMASI GEREKTİĞİ

T.C

YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

2017/519 E.

2018/11996 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ           :Aile Mahkemesi

DAVA TÜRÜ           : İpoteğin Kaldırılması

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı … tarafından vekalet ücreti yönünden; davacı tarafından ise hükmün tamamı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı, aile konutu olarak kullanılan taşınmaz üzerine davalılardan şirket lehine tesis edilen ipoteklerin kaldırılmasını talep etmiştir. Dava değeri 10.000 TL olarak belirtilmiş, nispi harç bu bedel üzerinden alınmıştır. Oysa ki dava konusu taşınmaz üzerine konulan ve kaldırılması istenen ipoteklerin toplam bedeli 275.000 TL’dir. İpoteğin kaldırılmasına ilişkin istemler nispi harca tabi olup, davanın değeri ipotek miktarı olduğundan, bu bedel üzerinden nispi harç tamamlattırılmadan müteakip işlemler yapılamaz (Harçlar Kanunu m.30-32). Açıklanan nedenlerle nispi peşin harç noksanlığının tamamlattırılması, tamamlanmaması halinde Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken harç eksikliği tamamlanmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının diğer, davalının ise vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelemesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 25.10.2018 (Prş.)

AİLE KONUTU TAŞINMAZ EŞİN RIZASI ALINMADAN BANKAYA VERİLEN İPOTEK GEÇERSİZDİR

T.C

YARGITAY

2.HUKUK DAİRESİ

ESAS:2017/934

KARAR: 2018/12724 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

DAVA TÜRÜ  :İpoteğin Kaldırılması

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalılardan banka tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir. Davacı malik olmayan eş, aile konutu niteliğinde bulunan taşınmazın, malik olan davalı eş tarafından “Açık rızası bulunmadan” davalı banka lehine ipotek ettirildiğini ileri sürerek, aile konutu üzerine konulan ipoteklerin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı banka, dava konusu taşınmazın tapu kaydında aile konutu olduğuna dair şerhin bulunmadığını, taşınmazın aile konutu olmadığını ve davacının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, taşınmazın aile konutu olduğu ve davacı eşin ipotek işleminde açık rızasının alınmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; dava konusu taşınmazın ipotek tarihinde aile konutu olarak kullanılıp kullanılmadığı yönünde herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Davacı eş dava dilekçesinde tanık deliline dayandığını bildirmiştir. Ön inceleme duruşmasında davacıya tanıklarını bildirmesiyle ilgili bir süre verilmemiştir. Delil gösteren taraf, karşı tarafın açık izni olmadıkça, o delile dayanmaktan vazgeçemez (HMK m. 196). Mahkemece, davacıya, bu kapsamda tanıklarının isim ve adreslerini gösteren listeyi sunması için usulüne uygun şekilde kesin süre verilerek (HMK m. 240/3) gösterdiği takdirde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 240 ve devamı maddeleri uyarınca tüm tanıkları dinlenip, tüm deliller birlikte değerlendirilerek dava konusu taşınmazın aile konutu olup olmadığı tespit edilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 07.11.2018 (Çrş.)

Exit mobile version