TRAFODAN SIZAN YAĞ NEDENİYLE TRAFİK KAZASI- SÜREKLİ SAKATLIK- MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/19142
KARAR NO : 2018/11884
Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ : Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/07/2015
NUMARASI : 2011/243-2015/537
DAVACILAR : 1-Salih D.
2-Hanım D.
(kendi adlarına asaleten; Emine’ye velayeten)
3-Mustafa D.
4-Fehime D.
DAVALILAR : 1-Ahmet D.
2-Güvence Hesabı
3-Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.
4-Şanlıurfa Belediye Başkanlığı
BİRLEŞTİRİLEN DAVA
MAHKEMESİ : Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/06/2015
NUMARASI : 2014/620-2015/504
DAVACILAR : 1-Salih D.
2-Hanım D.
(kendi adlarına asaleten; Emine’ye velayeten)
3-Mustafa D.
4-Fehime D.
DAVALILAR : 1-Ahmet D.
2-H. Sigorta A.Ş.

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün temyizen tetkiki davacılar vekili ile davalılar Ahmet D. ve H. Sigorta A.Ş. vekilleri tarafından talep edilmiş, davacılar vekilince de duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 04.12.2018 Salı günü asıl ve birleşen davada davacılar vekili Av. Selim Hartavi geldi. Asıl ve birleşen davada davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacılar vekili dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü.

-K A R A R-

Asıl davada, davacılar vekili; davalı Ahmet’in işleten/ sürücüsü olduğu aracın, davalı elektrik idaresine ait trafodan sızan kaygan maddenin yolu kayganlaştırması nedeniyle davacılar Salih, Hanım ve Emine’ye çarpması sonucu oluşan kazada davacıların ağır biçimde yaralandıklarını, geçici ve daimi işgücü kaybına uğrayan davacıların zararlarından davalıların sorumlu olduğunu, davalı belediyenin de yola ilişkin sorumluluğu nedeniyle zarardan sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.500,00 TL. maddi ve toplam 65.000,00 TL. manevi tazminatın dava tarihinden işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Birleşen davada, davacılar vekili; asıl davaya konu kaza sonucu yaralanarak sürekli işgücü kaybına uğrayan davacıların zararından davalıların da sorumlu olduğunu belirterek belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL. maddi tazminatın kaza (sigortacı için dava) tarihinden işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davalı Güvence Hesabı vekili, davaya konu kazayı yapan aracın trafik sigortası bulunduğundan kendilerine husumet düşmeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı sigorta şirketi vekili, sigortalının kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlı biçimde zarardan sorumlu olduklarını, tedavi giderlerinden SGK’nın sorumlu olduğunu, kusur ve maluliyet ile tazminat konularında yetkili kurullardan rapor alınması gerektiğini, ticari faiz isteminin yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı DEDAŞ vekili, davaya konu kazanın yolun kaygan olması nedeniyle meydana geldiğini ve yoldan sorumlu idare zarardan sorumlu olduğundan kendilerine husumet düşmeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı Şanlıurfa Belediye Başkanlığı vekili, davada idari yargının görevli olduğunu, patlayan trafodan sızan yağın temizliği için gerekli çalışmaları yaptıkları sırada ve tüm uyarılara rağmen yola giren sürücünün kusuru ile kaza gerçekleştiğinden belediyelerinin kusursuz olduğunu, istenen manevi tazminatların fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı Ahmet D. vekili, davalı idarelerin kusuru ile kazanın gerçekleştiğini ve davalının kazada kusuru bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davalı DEDAŞ, Şanlıurfa Belediye Başkanlığı ve Güvence Hesabı hakkındaki davanın reddine; davacılar Hanım, Mustafa, Fehmi ve Emine’nin maddi tazminat isteminin reddine; birleşen davadaki maddi tazminat isteminin kabulü ile 35.000,00 TL’nin, 1.000,00 TL’lik kısmının davalı Halk Sigorta A.Ş’den ve 34.000,00 TL’lik kısmının davalı Ahmet D.’dan dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili, davalı H. Sigorta A.Ş. vekili, davalı Ahmet D. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya içerisinde mevcut olan muhtarlık yazısı ile diğer belgelere istinaden, 6100 sayılı HMK’nun 336. maddesi uyarınca, davacılar vekilinin adli yardım talebinin kabulüne karar verilerek yapılan inceleme sonunda;
1-Asıl dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle, işgöremezlik tazminatı ve manevi tazminat; birleşen dava ise, işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.

Davacı taraf, 1086 sayılı HUMK’nun yürürlükte olduğu tarihte, fazlaya ilişki haklarını saklı tutarak kısmi dava şeklinde açtığı asıl davada, davacılar Salih, Hanım ve Emine için 500,00’er TL. işgöremezlik tazminatı isteminde bulunmuş; 6100 sayılı HMK’nun 107. maddesi gereği, belirsiz alacak davası olarak açtığı birleşen davada ise, yine davacılar Salih, Hanım ve Emine için toplam 1.000,00 TL. işgöremezlik tazminatı isteminde bulunmuştur. Davacıların maddi tazminat alacaklarının hesaplanması için alınan 20.05.2014 tarihli bilirkişi raporunda, sadece davacı Salih yönünden tazminat hesabının yapıldığı ve toplam 35.472,61 TL. tazminat saptandığı; davacı tarafça gerek asıl davada ıslah dilekçesi verilerek maddi tazminat miktarı artırılmadığı, gerekse birleşen davada talep artırım dilekçesi verilip eksik harç yatırılarak dava değeri artırılmadığı halde, mahkemece 35.000,00 TL. maddi tazminat yönünden kabul kararı verildiği görülmektedir.

6100 sayılı HMK’nun 26/1. maddesindeki “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir” düzenlemesi göz önünde bulundurulduğunda; asıl davada ıslah ve birleşen davada talep artırımı yoluyla, maddi tazminata ilişkin dava değeri yükseltilmediği halde, davacı tarafın talebi aşılarak, maddi tazminat hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.

2-T.C. Anayasası’nın 36/1. maddesinde “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” düzenlemesine; 6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir” düzenlemesine yer verilmiştir.

Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür.

Adil yargılanma hakkının kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemelerden biri de, davada esaslı işlem olan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine ilişkin düzenlemedir. 6100 sayılı HMK’nun 280/1. maddesi “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” hükmünü amirdir. Anılan tüm bu yasal düzenlemelerde, davada taraf olanların haklarının korunması amaçlanmış olup tarafların yargılama süreçlerine etkin katılımının sağlanması ise, mahkemece yapılan tüm tebligatların usulüne uygun olması ile sağlanabilecektir.

Somut olayda; hükme esas alınan kusur, maluliyet ve hesap raporlarının, birleşen davanın davalısı H.Sigorta A.Ş’ye tebliğ edilmediği görülmektedir. Yukarıda anılan yasal düzenlemeler gereği, davacıların işgöremezlik oran ve sürelerinin belirlenmesine ilişkin maluliyet raporu, kusur raporu ve hesap bilirkişi raporunun usulüne uygun şekilde tebliği ile davalının savunma hakkını kullanması ve raporlara karşı varsa itirazlarını bildirmesinin sağlanması, itirazlarının değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, usulünce yapılmış tebligat olmadan ve davalı H.Sigorta A.Ş’nin savunma haklarını da kısıtlar biçimde yargılamaya devam edilip yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

3-Davacılar vekili, asıl davada tüm davacılar için toplam 65.000,00 TL. manevi tazminat isteminde bulunmuş; mahkeme tarafından, davacıların manevi tazminat talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz hüküm tesis edilmemiştir.

HMK’nun 297/2. maddesinde “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” denilmek suretiyle hükmün kapsamı düzenlenmiştir. Anılan yasal düzenleme gereği, davacı tarafın taleplerinden herbiri hakkında olumlu ya da olumsuz hüküm tesis edilmesi ve hükmün gerekçesinde taleplerden kabul edilenlerin neden kabul edildiği ve reddolunanların hangi sebeple reddedildiğinin açıklanması gerekir.

HMK’nun 297. maddesine aykırı biçimde, davacıların asıl davaya konu ettiği manevi tazminat istemleri hakkında, olumlu ya da olumsuz hüküm tesis edilmeyişi de bozmayı gerektirmiştir.

4-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre; davacılar vekili, davalı Halk Sigorta A.Ş. vekili ve davalı Ahmet D. vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1), (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davacılar vekili, davalı Halk Sigorta A.Ş. vekili ve davalı Ahmet D. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekili, davalı H. Sigorta A.Ş. vekili ve davalı Ahmet D. vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 1.630,00 TL vekalet ücretinin asıl ve birleşen davada davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan asıl ve birleşen davada davacılara verilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan davalılar Ahmet D. ve H. Sigorta A.Ş. yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar Halk Sigorta A.Ş. ile davalı Ahmet D.’a geri verilmesine 10/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Üye Üye Üye Üye
A.Ş.Sertkaya B.Demirel M.Özcan B.Aydın M.Erol

Karşılaştırıldı.
E.G S.D

HATALI ENJEKSİYON- SAKATLIK TAZMİNATI

T.C

YARGITAY

13.Hukuk Dairesi

ESAS:2016/14676

KARAR:2018/6278

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Davacı, 2009 yılında göğüs kanserine yakalandığını ve kısa sürede hastalığın akciğerlere yayıldığını, yoğun tedaviler sonucunda 2011 yılı başlarında göğüs ve akciğerdeki kanser hastalığında gerileme ve iyileşme dönemine girildiğini, hastalığı ile ilgili 13.9.2011 tarihinde göğsündeki kanser hücrelerinde tekrarlama olup olmadığının kontrolü için davalı şirkete ait hastaneye muayene için gittiğini ve yapılan ameliyatla göğsünden parça alındığını, sonraki gün taburcu edilirken servis hemşiresi tarafından yapılan ağrı kesici iğnenin sinire isabet etmesi nedeniyle bacağında şişme ile birlikte hissizlik oluştuğunu, farklı hastanede yapılan kontrolde en az %30 organ yitimi yaşanabileceği ve organ yitimini en aza indirebilme için fizik tedaviye başlanması gerektiğinin bildirildiğini, bunun üzerine özel bir fizik tedavi merkezinde tedavi görmeye başladığını ve en az 10 ay daha tedavi göreceğini, … tarafından karşılanmayan tedavi ve ulaşım giderlerine yönelik harcama yaptığını ve tedavi süresince yapmaya devam edeceğini, yürüyemediği için günlük yaşamını tek başına idame ettiremediğinden yardımcıya ihtiyaç duyduğunu, organ yitiminin en aza indirilebilmesi için uygulanan tedavide kemoterapinin hücre öldürücü etkisinin organ kaybının önüne geçilebilmesi için hücre yenilenmesi ve hızlandırılmasını sağlayan ilaçlarla ters düştüğünden iki tedavinin birbiri ile çakıştığını ve birbirini etkisiz hale getirdiğini, davalı şirkete ait hastane çalışanlarının ağır ihmali nedeniyle yaşanan bu durum nedeniyle maddi ve manevi anlamda zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla oluşmuş veya oluşacak toplam tedavi gideri karşılığı 58.032,00 TL, gündelik hizmetlerinde yardımcıya ödenmesi gereken bedel karşılığı 6.000,00 TL ve efor tazminatı karşılığı 15.000, TL olmak üzere toplam 79.032,00 TL maddi tazminat ile 100.000,00 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; ıslahla birlikte efor tazminatı yönünden talep sonucunu 57.807,91 TL’na yükseltmiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 57.807,91 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 25.257,67 TL ulaşım ve tedavi giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, davalı hastanede yapılan operasyon sonrası uygulanan enjeksiyon nedeniyle bacakta sakatlık oluştuğu iddiasıyla istenilen maddi ve manevi tazminata ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan davalının bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.

1-Somut olayda, davacının meme kanseri olduğu ve hastalığın kontrolü amacıyla davalı hastaneye gittiğinde yapılan operasyon sonrası servis hemşire tarafından davacının kalça kısmına uygulanan ağrı kesici iğne neticesinde, sol bacakta, ayakta ağrı ve hissizliğin ortaya çıktığı anlaşılmakta olup, davacı, yapılan iğnenin bacaktaki sinire isabet etmesi sonucu davalı hastane çalışanlarının kusurlu davranışı sonucu mevcut durumun meydana geldiğini ileri sürmüş; davalı ise, enjeksiyonun kalça bölgesinde doğru yere uygulandığını, hastanın çok zayıf olması nedeniyle siyatik sinir travmasına, enjeksiyon travmasından çok yapılan ilacın sinire yakın komşuluğu nedeniyle nöropraksi oluşumuna bağlı bir komplikasyon olduğunu savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama kapsamında kusur durumunun tespiti amacıyla … Adli Tıp Kurumundan alınan bilirkişi raporu esas alınarak, davacıya uygulanan ağrı kesici enjeksiyon nedeniyle meydana gelen sinir yaralanmasında davalı hastanenin tam kusurlu olduğu edilip hesaplanan bedel üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; bilirkişi raporu incelendiğinde, özellikle raporun tek kişi tarafından hazırlandığı ve içerik olarak olayı tüm yönleriyle aydınlatacak ve itirazları giderecek mahiyette olmadığı anlaşılmakta olup, bu haliyle rapor hüküm kurmaya elverişli olmayıp varılan sonuç hatalıdır. O halde mahkemece, davacının enjeksiyon öncesi mevcut hastalığı, fiziksel durumu ve yaşı da dikkate alınarak, davacıya uygulanan enjeksiyonun doğru yere yapılıp yapılmadığı ile ilgili tüm bilgi ve belgeler, hastane kayıtları, çekilen tüm filmler, epikriz ve Adli Tıp Raporları da birlikte gönderilerek, Üniversite Öğretim Üyelerinden oluşturulacak, konusunda uzman, akademik kariyere sahip üç kişilik bilirkişi kurulundan, davacıya yapılan enjeksiyonun usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı, hastada oluşan hasarın, “enjeksiyonun hatalı uygulanması”na bağlı olarak gelişebileceği ve bunların gelişme olasılıkları, kas içine ve usulüne uygun olarak yapılan bir enjeksiyon sonrasında “nöropati” gelişmesinin mümkün olup olamayacağı, mümkünse, bu durumun meydana getireceği bulguların neler olduğu, enjeksiyon öncesinde yapılması gereken muayenenin ve sonrasında yapılması gereken tüm tıbbi müdahalelerin yapılıp yapılmadığı, olayda davalıya atfı kabil bir kusur bulunup bulunmadığı konusunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak az yukarda açıklanan ilke ve esaslara göre davalı hastane çalışanlarının kusurlu olup olmadıkları belirlenmeli, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken değinilen bu yön gözardı edilerek eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi

Exit mobile version