GEBELİKTE YANLIŞ TANI SONUCU METOTREKSAT KANSER İLACI KULLANDIRAN HEKİMİN SORUMLULUĞU- LAPOROSKOPİK YÖNTEMLE DIŞ GEBELİK AMELİYATI

T.C
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi

2016/20094 E. , 2019/10401 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacılar, dört yıllık evli olduklarını, çocuk sahibi olmak istediklerini, hamilelik şüphesi duyunca davalı Özel …Hastanesine başvurduklarını, diğer davalı doktor tarafından da davacı annenin muayene edildiğini, doktorun sürekli rutin kontrole gittikleri ve güvendikleri doktor olduğunu, yaptığı muayene sonucunda dış gebelik teşhisi koyduğunu ve acil ameliyat önerdiğini, doktora güvendiklerinden başka bir doktora gitmediklerini, laporoskopik yöntemle dış gebelik ameliyatın yapıldığı, bu davranışın çok erken, alelacele ve yanlış tanıya dayandığını, ameliyat sonrası yapılan kontrolde beta hcg değerlerinin yükselmesi üzerine kanser ilacı olan metotreksat ilacı kullanması gerektiğinin söylendiğini, oysa ki bu sırada gebeliğinin devam ettiğini, doktorun bu ihtimali değerlendirmesi gerekirken ilacı kullandırdığını, bu ilaç sonrası yeniden yapılan kontrolde yine beta hcg değerlerinin yüksek çıkması üzerine doktorun daha yüksek görüntüleme cihazı olan başka bir görüntüleme merkezine yönlendirdiğini,burda yapılan ultrasonda halen gebe olduğunun açık bir şekilde anlaşıldığını ancak kanser ilacı kullanıldığı için gebeliğin sonlandırılmak zorunda kaldığı, hekimin ve onu çalıştıran hastanenin doğru teşhis ve tedavi yapılmamasında kusurlu olduğunu ileri sürerek duydukları elem ve ızdırabın bir karşılığı olarak davacı anne Dilek K. için 300.000,00 TL, davacı baba … için ise 100.000,00 TL olmak üzere toplam 400.000,00 TL’nin olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile tahsilini istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacı anne Dilek K. için 5.000,00 TL, davalı baba … için ise 1.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 13/4/2012 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Davacılar, davalı hekimin işini gerektiği gibi dikkat ve özenle yapmaması sonucu uğradıkları zarardan hekim ve onu istihdam eden hastanenin sorumlu olduğu iddiası ile eldeki davayı açmışlardır. Hükme esas alınan ceza dava dosyasındaki Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesi ve itiraz üzerine alınan Adli Tıp Kurumu Yüksek … Şurası raporlarında, davalı doktorun gebelik kesesi mevcut olduğu halde bunu görmeyerek ve yeterince izlem yapmayarak olası bir gebeliğin varlığı düşünülmeksizin metotraksat isimli ilacın reçete edilmesinin tıp kurallarına aykırı olduğu, hekimin kusurlu olduğu mütala edilmiştir. Davalılar davaya cevap dilekçesindeki ve aşamalardaki beyanlarına ceza dava dosyasındaki rapora itibar edilemeyeceğini ve ceza dava dosyasının sonucunun beklenmesi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkemece ceza dava dosyasındaki birbiri ile uyumlu iki adet rapor bulunduğu gerekçesi ile itirazlar red edilip rapora itibar ile hekim kusurlu bulunarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır.(BK 386-390)(TBK 502.506)
Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur.Mesleki iş gören Vekil özenle davranma zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK 321/1 md)(TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafifte olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.
Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, BK 394/1(TBK 510) maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa; mahkemece ceza dava dosyasındaki raporlar esas alınarak hüküm verilmiş ise de,hukuk mahkemesi ceza dava dosyasındaki raporla bağlı değildir. Kaldı ki davalılardan hastane ceza dava dosyasının tarafı olmadığından rapora karşı beyanda bulunamamış ve bu rapora itibar ile karar verilmesi ile savunma hakkı engellenmiştir. Bilindiği gibi savunma hakkı anayasa ile güvence altına alınmış en temel haklardandır.O halde mahkemece, tarafların itirazlarını karşılar ve ceza dava dosyasındaki raporlarıda değerlendirir şekilde, üniversitelerin tıp fakültelerinde görevli konusunda uzman öğretim görevlilerinden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetinden taraf ve yargı denetimine açık rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2-Kabule göre de; Hakim manevi tazminat miktarını belirlerken Medeni Kanun’un 4.maddesi gereğince hak ve nesafet ilkeleriyle bağlı kalmalı, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, kusurlu eylemin mağdurda uyandırdığı elem ve ızdırabın derecesini, istek sahibinin toplumdaki yerini, kişiliğini, hassasiyet derecesini gözetmelidir. Takdir edilecek manevi tazminat, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalı, ne var ki mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanması amaç edinilmediğinden zenginleşme aracı da olmamalıdır. Somut olay değerlendirildiğinde yeniden alınacak rapor sonucu hekimin kusurlu bulunması halinde, dava konusu olayın gelişimi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve özellikle dört yıllık evli olan ve çocuk sahibi olmak isteyen çiftin ilk bebeklerini kaybetmesi karşısında, mahkemece takdir edilip hükmedilen manevi tazminat oranı duydukları elem ve ızdıraba göre çok azdır. Bu husus da usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalılar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan 102,65 TL harcın davacılara, 102,65 TL harcın davalı-…’e, 103,20 TL harcın davalı-…ne iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

SEZERYAN DOĞUM KARARININ GEÇ ALINMASI-HEKİM HATASI

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
Esas : 2016/26439
Karar : 2020/1797
Tarih : 11.02.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR: Davacılar, …’in 08/12/2006 tarihinde davalıya ait hastanede, davalı Dr. …’ın gözetiminde gerçekleşen doğumla bir kız bebek dünyaya getirdiğini, hamileliği sırasında tüm kontrollerini düzenli olarak yaptırdığını, doğum için hastaneye yatırıldığı gün doğumun sorunlu olabileceği, sezeryan yapılması gerektiğinin bildirildiğini, ancak sezeryan kararı doktor tarafından geç alındığından bebeğin uzun süre oksijensiz kalarak beyin hücrelerinin hasar gördüğünü, doğumdan sonra bebeğin küveze konulmasının gerektiğini, bu sebeple …’a nakledildiğini, daha sonra küçüğün tedavisine üniversitesi hastanelerinde devam edildiğini, burada yapılan tetkiklerde bebeğin doğum sırasında oksijensiz kalmasının beyninde yarattığı hasarın MR ile tespit edildiğini, küçüğün sakat kalmasında doğumu gerçekleştiren doktor ve hastanenin kusurlu olduğunu, hastaneye yaklaşık saat 21.00’da yattığını, ancak doğumun sabaha karşı 06:00 da gerçekleştiğini, operasyonu yürüten doktorun sezeryan kararını daha erken vermiş olsaydı, hamilelik sürecinde gayet sağlıklı gelişmiş olan bebeğin sağlıklı dünyaya geleceğini, doğumdan sonra bebeğin hastanede iyi bakılmadığını, bu nedenle başka bir hastaneye nakil edildiğini ileri sürerek manevi tazminatana ilişkin hakları ile maddi tazminattan fazlaya ait talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000,00-TL tedavi ve bakım giderleri, 4.000,00-TL daimi iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 7.000,00-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.

Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, davanın reddinekarar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, teşhis ve tedavi hizmetini üstlenen doktor ve özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. (1086 sayılı HUMK. 76.md., 6100 sayılı HMK. 33.md.) Dava, davalı özel hastaneve doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır (dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK. 386, 390. md.) vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. (BK.390/11) vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur. (BK.321/1) o nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafifte olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastanın zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor tıbbi çalışmalarda bulunurken bazı mesleki şartları yerine getirmek hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak tedaviyi her türlü ihtiyat tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor ufak bir tereddüt gösteren durumlarda bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve orada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken hastanın özelliklerini göz önünde tutmalı onu gereksiz risk altına sokmamalı en emin yolu tercih etmelidir. Gerçekte de mesleki bir iş gören; doktor olan vekilden, ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz, özen göstermeyen bir vekil, BK. 394/1 uyarınca vekâleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.

Somut uyuşmazlıkta, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’ndan alınan raporda, mevcut tıbbı belgele göre ilk normal doğum kararının doğru olduğu, ilerlemeyen travay nedeniyle sezaryen kararının doğru olduğu, ilgili hekime ve hastaneye kusur atfedilemeyeceği bildirilmiştir. Davacıların itirazı üzerine alınan heyet raporunda da; bebekte gelişen serebral palsi klinik tablosu ile ilgili olarak doğum hekiminin suçlanamayacağı mütalaa edilmiştir. Mahkemece, raporlar hükme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davacılar itirazlarında davalı doktorun doğum esnasında pratisyen doktor olarak davalı hastanede çalıştığını, kadın doğum uzmanın doğum sırasında yer almadığını bildirmişlerdir.

Hal böyle olunca, mahkemece davacının iddiaları üzerinde durularak, davalı doktorun uzmanlığına ilişkin bilgi ve belgelerin ilgili yerlerden celbi ile, doktorun doğumun gerçekleştiği tarih itibariyle tıbbın gerek ve kurallarına göre bu doğuma müdahale ve doğumu gerçekleştirmeye özellikle de sezeryanla bebeğin doğurtulmasına ehil olup olmadığı, olayda doktor ve hastaneye kusur izafe edilip edilmeyeceği araştırılarak, gerektiğinde denetimine elverişli yeniden veya ek rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 29,20 TL harcın istek halinde davacılara iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Exit mobile version