MİRASBIRAKANIN TAPULAMA TEKNİSYENİ HUZURUNDA VERDİĞİ VE İMZASI TAHTINDA TAŞINMAZLARIN DAVALI ADINA TESPİTİNE MUVAFAKATİNİ İÇEREN TEK TARAFLI BEYANI- MURİS MUVAZAASI

T.C
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

2020/1374 E. , 2020/5334 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, mirasbırakan anneleri ….’ın 495 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını kadastro öncesi davalı oğluna muvazaalı temlik ettiğini, bu taşınmazın ifrazı sonucu oluşan 1639 parselin tamamının davalı adına tescil edildiğini, başka taşınmazlarla ilgili açılan davalar nedeniyle bu taşınmazın davalı tarafından üçüncü kişiye devredildiğini ileri sürerek, satıştan elde edilen gelirin miras paylarına düşen bölümünün tazminine karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Kadastro Kanunu’nun 12/3.maddesi gereğince hak düşürücü süre yönünden davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece “…Somut olaya gelince, davacılar, dava dışı kişiye satılan 1639 parsel sayılı taşınmazın geldisinin miras bırakanları…’ye ait iken mirasçıdan mal kaçırmak amacı ile davalı oğluna muvazaalı olarak temlik edildiğinden bahisle tazminat isteğinde bulundukları, tazminata konu taşınmazın geldisinin kadastro tespitinin 30.11.1982 tarihinde kesinleştiği, mirasbırakanın ise 29.11.1998 tarihinde öldüğü görülmüştür. Bu durumda miras bırakanın kadastro tespitinden sonra öldüğü, davacıların dava açma haklarının da kadastro tespitinden sonra doğduğu gözetilerek davacıların kadastro öncesi bir nedene dayanmadıkları bu sebeple de olayda Kadastro Kanunun 12/3 maddesinin uygulama yerinin olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, işin esasına girilerek inceleme ve araştırma yapılması, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve olayda uygulama yeri olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir…” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, Dairece “…Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazların davalı adına tapu kayıtlarının oluşmasının dayanağının mirasbırakanın tapulama sırasında tapulama teknisyeni huzurunda verdiği ve imzası tahtında bu yerlerin davalı adına tespitine muvafakatini içeren tek taraflı beyanı olup, taşınmazların davalıya devrini sağlayan bir sözleşme ilişkisi bulunmadığından muris muvazaasına ilişkin 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının eldeki davada uygulanamayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir…” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacılar vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hâkimi …’nün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

-KARAR-

Hükmüne uyulan bozma kararında, gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmiştir. Davacıların yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 22.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

TANIKLARIN DİNLENMEMESİ -HUKUKİ DİNLENİLME HAKKININ İHLALİ- MURİS MUVAZAASI

T.C

YARGITAY

1.HUKUK DAİRESİ

 

ESAS:2016/396

KARAR: 2018/15288

“İçtihat Metni”

 

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan …’in maliki olduğu 115 ada 4 sayılı parseldeki dava konusu 13 nolu bağımsız bölümü dava dışı torunu … … verdiği 19.08.2013 tarihli vekaletname ile dava dışı torunu … eşi davalı …’e 29.08.2013 tarihinde satış suretiyle devrettiğini, anılan devrin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescile, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, devrin bedeli karşılığında yapıldığını ve muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Ne var ki, davalı tarafça tanık listesi verildiği halde, davalı tanıklarının dinlenmesi yönünde mahkemece bir işlem yapılmamıştır.

Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi için, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanması zorunludur. Mahkeme iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Taraflara hukukî dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. 1982 Anayasası’nın 36. maddesine göre teminat altına alınan iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı, hukukî dinlenilme hakkını da içermektedir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde de hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
Diğer taraftan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 27. maddesinde: “(I) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir”. hükmü düzenlenmiştir.

Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Zira, insan onurunun yargılamadaki zorunlu bir sonucu olarak, yargılama süjelerinin, yargılamada şeklen yer almaları dışında, tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmaları ve yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermesi gerekir.

Hâl böyle olunca; davalı tarafça bildirilen tanıkların dinlenmeleri yönünde HMK’nın 243. maddesi uyarınca işlem yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davalı tanıkları dinlenilmeksizin savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle işin esası bakımından yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

SONUÇ: Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre temyize konu diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

Exit mobile version