BANKALAR TARAFINDAN KREDİ KARTINA YATIRILAN PAKET ÜCRETİ- DAVANIN KONUSUZ KALMASI – VEKALET ÜCRETİ VE YARGILAMA GİDERLERİ

T.C
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

2021/1089 E. , 2021/2312 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki davanın Antalya 2. Tüketici Mahkemesi tarafından verilen yukarıda sayısı ve tarihi belirtilen kararın HMK 363. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmesi üzerine, dava dosyası ve içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve diğer tüm dosya kapsamı delil ve belgeler incelendi. Gereği müzakere edilip düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, davalı bankaca müvekkilinin kredi kartından toplam 529,20 TL full paket ücreti adı altında kesintiler yapıldığını, bu ücretin iadesinin gerektiğini, Kepez Hakem Heyeti Başkanlığı’nın 24/10/2018 tarihli kararı ile taleplerinin reddedildiğini, hakem heyeti kararının hatalı olduğunu ileri sürerek, Kepez Hakem Heyeti Başkanlığı’nın 24/10/2018 tarihli kararının anılan talep yönünden kısmen iptalini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı banka vekili, Kepez İlçe Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığının 24/10/2018 tarihli kararının tamamı ile iptalini, Antalya 11. İcra Müdürlüğü’nün 2018/12716 esas sayılı dosyasına ödenmek zorunda kalınan 529,20 TL full paket masrafının istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, asıl davaya konu 529,20 TL full paket üyelik ücretinin 21/11/2018 tarihinde tüketici hesabına iade edildiği, tüketicinin davasında haksız olduğu, hakem heyeti kararının gerekçesi farklı olmakla birlikte yerinde olduğu; birleşen davada tüketicinin ve bankanın taleplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, Antalya Kepez Hakem Heyeti Başkanlığının 24/10/2018 tarihli kararının onanmasına, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Asıl davada davacı … vekilinin dilekçesi, Adalet Bakanlığı’nın talebi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, hakem heyetince reddine karar verilen full (tam dolu) paket ücreti bedeli olan 529.00.- TL ‘nin davalı banka tarafından dava devam ederken 21.11.2018 tarihinde ödenmiş olduğu, asıl davanın konusuz kaldığı, her ne kadar 6100 sayılı HMK’nın 331’inci maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden davanın açıldığı andaki haklılık durumuna göre karar verilmesi isabetli bulunsa da dava konusuz kaldığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin yasaya uygun bulunmadığı gerekçesiyle asıl davada verilen hükmün 6100 sayılı HMK m. 363/1 uyarınca kanun yararına bozulması istenmiştir.
Asıl davada davacı vekili, davalı bankaca müvekkilinin kredi kartından haksız surette tahsil edilen full paket ücreti 529,20 TL’nin iadesi için yaptığı başvurunun Kepez İlçe Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığınca reddedildiğini ileri sürerek Kepez Hakem Heyeti Başkanlığı’nın kararının kısmen iptalini talep ve dava etmiştir. Asıl dava 12.11.2018 tarihinde açılmıştır. Asıl davanın konusu 529,20 TL yargılama sırasında 21.11.2018 tarihinde davalı banka tarafından ödenmiş ve davanın konusuz kaldığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 331/1. fıkrası, davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerine hükmedeceği hükmünü düzenlemiştir.
Buna göre mahkemece davalı banka dava tarihinden sonra ödeme yaptığından davacının dava tarihi itibariyle asıl dava konusu 529,20 TL’yi talep etmekte haklı bulunduğu kabul edilerek dava konusuz kaldığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve HMK’nın 331/1. fıkrası gereği yargılama gideri ile vekalet ücretine hükmetmek gerekirken yazılı şekilde asıl davanın reddine karar verilmesi, yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden anılan hükmün gözetilmemesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 6100 sayılı HMK’nın 363. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, kararın bir örneğinin Resmi Gazete’de yayınlanmak üzere Adalet Bakanlığına gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilmesine, 11/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

SÖZLEŞMEDEKİ İMZANIN DAVACIYA AİT OLMADIĞI- BANKAYA YATACAK OLAN KAMULAŞTIRMA BEDELİNE BLOKE KONULMAMASI AMACIYLA SÖZ KONUSU ÖDEMEDE BULUNDUĞU- BORÇ OLMAYAN ŞEYİN ÖDENMESİ HÂLİNDE, SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEYE DAYANILARAK TALEPTE BULUNMA ŞARTLARI

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS: 2017/1308
KARAR: 2018/1932
TARİH: 13.12.2018
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Borçka Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 09.10.2014 tarihli ve 2014/115 E., 2014/389 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 09.12.2015 tarihli ve 2015/6665 E., 2015/16600 K. sayılı kararı ile,
“…Davacı, Ziraat Bankası Borçka şubesi tarafından kendisine 11.10.1999 tarih ve 99-222 numaralı kredi sözleşmesi nedeniyle borçlu olduğunun söylendiğini, ancak kendisinin böyle bir sözleşmeye imza atmadığını ve bu nedenle davalıya borcu olmadığını, arıcılık kredisini kullanmak zorunda olduğundan bankanın belirtilen borcunu kapatması gerektiğinin belirtilmesi nedeniyle söylenen miktarın 5.559,08 TL sini ödediğini, istenen paranın geri kalanının ödenmesi için kendisine 12.09.2013 tarihine kadar süre verildiğini, bu defa da davalı bankaya yatacak olan kamulaştırma bedeli üzerine bloke konulmaması için 13.09.2014 tarihinde belirtilen borcun kalan 5.564 TL sini ödemek zorunda kaldığını, davalı bankaya belirtilen sözleşme nedeniyle borcunun olmadığını ileri sürerek ödemiş olduğu toplam 11.123,03 TL nin ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davalı tarafından davacının borcunun sebebi olarak gösterilen kredi sözleşmesinde davacıya atfen atılmış bulunan imzanın davacının eli ürünü olmadığı, sözleşme dışında davacıdan alacaklı olduğunu gösteren herhangi bir belge de ibraz edilmediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında olan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacı herhangi bir ihtar ve icra takibine maruz kalmaksızın ödeme yaptığına göre TBK’nun 78/1 maddesi hükmünün olayda uygulama yerinin bulunup bulunmadığının tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir,…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadan kredi kullanmak istediği sırada kendisine 11.10.1999 tarihli ve 222 numaralı kredi sözleşmesi nedeniyle borçlu olduğunun söylendiğini, söz konusu sözleşmeye imza atmadığını ancak kredi kullanmak amacıyla borçlu olduğu belirtilen miktarın 5.559,08TL’sini ödediğini sonrasında davalı bankaya yatacak olan kamulaştırma bedeli üzerine bloke konulmaması için 5.564,00TL daha ödemek zorunda kaldığını, davalı bankaya borcunun olmadığını ileri sürerek ödenen 11.123,03TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; Adli Tıp Kurumu Başkanlığınca düzenlenen raporda, davalı banka tarafından borcun sebebi olarak gösterilen 11.10.1999 tarihli kredi sözleşmesinde davacıya atfen atılmış bulunan imzanın davacının eli ürünü olmadığının anlaşıldığı, davalının sözleşme dışında davacıdan alacaklı olduğunu gösteren herhangi bir belge ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, davacının kendisini borçlu sanarak ödeme yapmadığı, söz konusu borcu kullanmak istediği krediyi alabilmek için hukuki baskı altında ödediği ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 78/1. maddesinin uyuşmazlığın çözümünde uygulama yerinin bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 78/1. maddesinin uygulama yerinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, Özel Dairece 6098 sayılı TBK’nın 78/1 maddesinin somut olayda uygulama yerinin bulunup bulunmadığı tartışılarak karar verilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulması üzerine yerel mahkemece önceki gerekçeler yanında 6098 sayılı TBK’nın 78/1. maddesi değerlendirilerek anılan Yasa maddesinin somut olayda uygulama yerinin olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiş olması karşısında; direnme adı altında verilen kararın, bozma kararında işaret edilen hususun bozmada belirtildiği şekilde değerlendirilmesi suretiyle verilen yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak görüşülüp tartışılmış ve belirtilen bu hususun yeni hüküm teşkil etmeyeceği, dolayısıyla ortada yeni bir hükmün ve bu itibarla ön sorunun da bulunmadığı oy birliği ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 77 – 82. maddeleri arasında borcun kaynağının bir türü olan sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkileri düzenlenmiştir. TBK’nın 77. maddesinde haklı bir neden olmaksızın bir başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşenin, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlü olduğu, bu yükümlülüğün, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğacağı belirtilmiştir.
6098 sayılı TBK’nın “Borçlanılmamış edimin ifası” başlıklı 78/1. maddesi “Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir…” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye göre borç olmayan şeyin ödenmesi hâlinde, sebepsiz zenginleşmeye dayanılarak talepte bulunabilmesi için borcun ifası amacıyla ödeme yapılması, gerçekte ödenmesi gereken bir borcun bulunmaması, ödemeyi yapan kimsenin yanılmak suretiyle kendisini borçlu sanarak ödemede bulunması gerekir. Somut olaya gelince, davacının borçlu olduğu iddia edilen kredi sözleşmesinde yer alan imzanın onun eli ürünü olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan 29.08.2014 tarihli raporda sözleşmedeki imzanın davacıya ait olmadığı belirlenmiştir. Bu durumda yanlar arasında davacının davalı bankaya borçlu olduğuna ilişkin bir sözleşme bulunmamaktadır.
Bu durumda davacının kullanmak istediği kredi bedelinden tahsilat yapılmaması ve davalı bankaya yatacak olan kamulaştırma bedeline bloke konulmaması amacıyla söz konusu ödemede bulunduğu, kendisini borçlu sanarak ödeme yapmadığının kabulünün gerekmesi karşısında, somut olayda 6098 sayılı TBK’nın 78/1. maddesinin uygulanma yeri bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (569,86TL) harcın temyiz eden davalıdan alınmasına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 13.12.2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Exit mobile version