İNANÇLI İŞLEME DAYALI TAPU İPTAL VE TESCİL – TAZMİNAT

TC
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
2020/1419 E. , 2021/2560 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL – TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil, tazminat davası sonucunda; ilk derece mahkemesince davanın tazminat istemi yönünden kabulüne dair verilen kararın davalılar vekili ile davacı vekili tarafından istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’ın düzenlemiş olduğu rapor okundu, açıklamaları dinlendi, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.

Davacı, mirasbırakan babası …’in 213 ada 7 parsel 3 nolu bağımsız bölümün adına satın alınması için davalı …’ı Kocaeli 2. Noterliği’nin 12/05/2011 tarih ve 7941 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil kıldığını, …’ın anılan vekaletname ile mirasbırakan adına 83.000 TL bedelli konut kredisi kullandığını, ancak mirasbırakan sağken taşınmazı davalı eşi Semiha adına tescil ettirdiğini, mirasbırakanın kredi tutarını maaşından kesilerek 4-5 ay ödedikten sonra ölmesi nedeniyle kalan bedelin Grup Hayat Sigortası kapsamında ödendiğini, tarafına taşınmaz satışı nedeniyle ödenmiş paranın bulunmadığını ileri sürerek taşınmazın tapusunun iptali ile adına tesciline, olmazsa şimdilik 10.000 TL tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir,

Davalılar, taşınmazı satın aldıklarını, ancak bankaların kredi vermemesi nedeniyle akrabaları olan mirasbırakanın kredi çektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, mirasbırakan ile davalılar arasındaki hukuki ilişkinin inançlı işlem olduğu, sözleşme gereği davalıların ödemesi gereken 83.000 TL’yi ödemedikleri gerekçesiyle davanın tazminat olarak kabulüne dair verilen kararın davalılar vekili ile davacı vekili tarafından istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından mirasbırakanın kredi borcunun sigorta kapsamında kapatıldığı ve maaşından yapılan kesintilerin ise davalı … tarafından banka havalesi yolu ile ödendiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1942 doğumlu mirasbırakan …’in 10.10.2011 tarihinde ölümü ile geride tek mirasçısı davacı kızının kaldığı, davalı …’nın yeğeni olduğu, diğer davalı … ile davalı …’nın da karı-koca olduğu, mirasbırakan tarafından Kocaeli 2. Noterliği’nin 12.05.2011 tarih ve 7941 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile dava konusu 213 ada 27 parsel 3 nolu bağımsız bölümün adına satın alınması, banka hesaplarından para çekilmesi, satın alınan taşımazın dilediğine dilediği bedelle satışı husunda davalı …’ın vekil kılındığı, davalı …’ın anılan vekaletle mirasbırakan adına 23.05.2011 tarihinde Ziraatbank AŞ’den 83.000 TL bedelli, 120 ay vadeli konut kredisi kullanarak mirasbırakan lehine Grup Hayat Sigortası yaptırdığı, kredi olarak ödenen 80.000 TL’nin mirasbırakan adına vekili … tarafından tahsil edildiği, taşınmazın mirasbırakan adına tescil edildiği, vekil …’ın aynı vekaletle dava konusu taşımazı davalı eşi Semiha’ya 21.06.2011 tarihinde üzerinde 175.000 TL ipotek varken 83.000 TL bedelle sattığı, mirasbırakanın kredi ödemeleri devam ederken ölümü ile Grup Hayat Sigortası kapsamında 87.725 TL ödenerek kredi borcunun kapatıldığı ve taşınmaz üzerindeki ipoteğin 07.12.2011 tarihinde fek edildiği, mirasbırakanın emekli maaşının kredi taksitlerinden düşük olduğu, davalı … tarafından mirasbırakan adına 05.12.2011 tarihinde 1.565 TL ödeme yapıldığı, davalı tarafça dosyaya sunulan tarihsiz belgede ise mirasbırakan ile davalı …’ın imzasının bulunduğu, içerik olarak mirasbırakanın taşınmazın davalı …’a ait olduğunu kabul ettiği, kredi temini için mirasbırakan adına tescil gördüğünün bildirildiği, davacı tarafın mirasbırakanın imzasına itirazı üzerine yapılan imza incelemesi ile imzanın mirasbırakana ait olduğunun tespit edildiği dosya kapsamı ile sabittir.

Somut olayda, dava konusu taşınmazın davalı … adına satın alındığı, ancak mirasbırakan adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, inançlı işlem iddiasının sabit olduğu gözetilerek, mirasbırakanın 23.05.2011 tarihli …, AŞ.’den kullandığı kredi taksitlerinden ne kadarını ödediğinin tespiti ile tespit edilen bedelin davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.

Davacı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nun 371/1-a maddesi gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

SAHTE NÜFUS CÜZDANI İLE TAŞINMAZ SATIŞI

T.C
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

2016/5070 E. , 2021/1202 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen davada;
Davacı idare, asıl ve birleştirilen davalarda; dava konusu 3288 ada 40 sayılı parselin 69/535, 58 sayılı parselin 15/405, 62 sayılı parselin 53/4080, 64 sayılı parselin 296/15541, 67 sayılı parselin 247/12982 ve 66 sayılı parselin 498/4564 payları Hasan oğlu … adına kayıtlı iken, sahte nüfus cüzdanı kullanarak kendisini … vekili gibi gösteren dava dışı …’ın anılan payları satış suretiyle dava dışı şahıslara devrettiğini, birden fazla el değiştirme ile son kayıt maliklerinin davalılar olduğunu, sahte işlem nedeniyle oluşan tescillerin yolsuz hale geldiğini ileri sürerek, çekişmeli taşınmazlarda davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile … mirasçıları adına payları oranında tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, tapu kaydına güvenerek çekişmeli payları satın aldıklarını, iyiniyetli olduklarını, TMK’nin 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanmaları gerektiğini belirterek, davaların reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davalıların kötüniyetli edinen olduklarının ispat edilemediği, iyiniyetli oldukları ve TMK’nin 1023. maddesi uyarınca edinimlerinin korunması gerektiğinden bahisle davaların reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili ile fer’i müdahiller vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

-KARAR-

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacı vekili ile fer’i müdahillerin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 31.60 TL. bakiye onama harcının temyiz eden fer’i müdahillerden alınmasına, Harçlar Kanununun değişik 13. maddesinin j. Bendi gereğince davacıdan harç alınmasına yer olmadığına, 03/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi

HİLE NEDENİYLE TAPU İPTALİ VE TESCİLİ- TAŞINMAZ BEDELİNİN ÖDENMEMESİ- KAMERA KAYITLARI

T.C
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/8343
K. 2019/2469
T. 8.4.2019

DAVA : Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

KARAR : Dava tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, … parsel sayılı taşınmazdaki payını satılığa çıkardığını, satış işlemlerini yürütmesi için bir emlakçı ile anlaştığını, davalı ile satış konusunda emlakçının huzurunda alım-satım ve komisyon sözleşmesi imzaladıklarını, 21.01.2014 tarihinde tapu dairesinde temlik işleminin yapıldığını, davalının satış bedelini hileli davranışlarla tapu dairesinde vermediğini, çıkışta emlakçıda ödeme yapacağını söylediğini ancak emlakçıya gelmediğini, birkaç gün çeşitli bahanelerle kendisini oyaladıktan sonra telefonda kendisine hakaret ve tehdit ettiğini, bunun üzerine davalı hakkında … Cumhuriyet Savcılığı’nın 2014/ 11382 soruşturma sayılı dosyasında şikayetçi olduğunu, davalının taşınmazın devrini üzerine almasına rağmen hileli davranışlarla satış bedelini ödemediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescile, olmadığı takdirde satış bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, dava konusu taşınmazın anlaşılan satış bedeli olarak davacıya komisyon anlaşması düzenlendiği sırada 5.000 TL, tapuya müracaat edip işlemlere başladıklarında 25.000. TL ve tapu işlemleri sırasında bakiye 52.500 TL ödediğini, davacının iddialarının asılsız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, yemin eda edilen davada iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede yanıltma söz konusudur. Taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Anılan husus resmi belgeler yönünden de Türk Medeni Kanununun 7/2 maddesinde dile getirilmiştir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Somut olaya gelince; davacının taşınmazını gerçekten satma iradesinin bulunduğu emlak sözleşmesi düzenlenerek kaporo verildiği bakiye bedelin tapuda işlem sırasında ödeneceğinin kararlaştırıldığı, tapuya işlem için gidilirken davalının eşinin satış bedelini kendisinde olduğunu söyleyerek intikal işleminin gerçekleştiği, işlem sonrası satış bedelinin ödeneceğini söylendiği ancak ödemediğinin tanık anlatılmalarıyla tespit edildiği davacının hileli davranışlarla aldatıldığından taşınmazın bedelini almadan temlik ettiği, akdin yapıldığı odanın kamera kayıtlarında davalının semeni ödediğinin görülmediği, akit tanıklarının da semenin ödenmediğini beyan ettikleri, her ne kadar davalı tarafından satış bedelinin ödendiği belirtmiş ise de, bunun yazılı bir belge ile kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, satış bedeli (semen) satışın asli unsurlarından birisidir. Semen ödeneceği düşüncesi uyandırılarak taşınmazın mülkiyetinin naklinin sağlanması ve ondan sonra semenin ödenmemiş olması yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde iradeyi fesada uğratan sebeplerin gerçekleştiğinin kabulünü gerektirir.

Bir başka ifade ile, elbetteki taraflarca bedelin yani semenin sonra ödeneceği kararlaştırılabilir. Böylesi bir durumda Borçlar Kanununun 893. maddesi hükmü uyarınca satış bedeli üzerinden ipotek tesisi mümkün bulunduğu gibi, Borçlar Kanununun 217. maddesi delaletiyle 211. maddesi hükmü gereğince bedel ödenmediği takdirde taşınmazın mülkiyetinin iade edileceğine dair ihtirazi kayıt konulabilir. Böylesi bir olgu tapunun iptali ile eski malike intikaline olanak sağlar ise de, koşulsuz olarak bedelin sonradan ödenmesi taraflarca kararlaştırılmış ise satıcının hakkı bedel olup, ödenmemesi halinde yasal yollara müracaat ederek tahsili sağlanabileceğinden ödememe tapu iptal ve tescilin hukuki nedenini teşkil etmez.

Oysa somut olayda; bedelin ileri tarihlerde ödeneceğine dair taraflar arasında bir anlaşma bulunmamakta, hemen ödeneceği yönünde davacıda bir kanı uyandırılarak kayıt maliki bir oldu bittiye getirilerek temlikin sağlandığı görülmektedir. Öyleyse, davacının hileye maruz bırakılmadığını söyleyebilme olanağı yoktur.

Ayrıca, bedelin ödenmediği diğer deliller ile kanıtlanmış iken, mahkemece yemin deliline dayanılarak esas hakkında hüküm kurulması doğru değildir.

Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

SONUÇ : Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 Sayılı Kanun’un geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 Sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

PAFTADAKİ TERSİMAT HATASININ DÜZELTİLMESİ-KADASTROSU KESİNLEŞMİŞ TAŞINMAZDAKİ FENNİ HATALAR

T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/8213
K. 2001/8572
T. 7.12.2001

3402/m.41,12

ÖZET : Mahkemece, ancak tapu iptali ve tescil davası ile çözümlenebilecek uyuşmazlığın Tapu Sicil Müdürlüğüne karşı açılan tersimat hatasının düzeltilmesi davası şeklinde incelenerek sonuçlandırılması doğru görülmemiştir.

Kadastroları kesinleşmiş taşınmaz mallarda mülkiyet ve vasıf değişikliğine yol açmayacak nitelikteki ölçü tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hatalar, ilgililerin başvurusu üzerine veya Kadastro Müdürlüğünce resen düzeltilir.

DAVA : Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 7.3.1996 gününde verilen dilekçe ile tersimat hatasının düzeltilmesi, Ali …… vekili tarafından da 22.5.1996 tarihinde verilen dilekçe ile yüzölçümü düzeltilmesi istenmesi üzerine davaların birleştirilmesinden sonra yapılan duruşma sonunda; tersimat hatasının düzeltilmesi isteğinin kabulüne, yüzölçümü düzeltilmesi isteğinin reddine, dair verilen 19.6.2001 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Ali …..ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı Yalçın ……; 1633 parsel sayılı taşınmazın 124.375 metrekare olarak tespit ve tescil edildiğini, bu miktarın tapunun dayanağını oluşturan 1953 tarihli ve 5 sayılı tapu kaydındaki miktarla uyumlu olmasına rağmen pafta ile uyumlu olmadığını ileri sürerek, paftadaki tersimat hatasının düzeltilmesini istemiştir.

Bu dava ile birleştirilen dava da ise, davacı Ali ……., 1632 parsel sayılı taşınmazının tapu kaydında 40395 metrekare miktarında gösterildiğini, ancak; paftadaki ölçü değerlerine göre 102.221 metrekare olduğunu belirterek, tapu kaydındaki yüzölçümü miktarının paftaya göre düzeltilmesini istemiştir.

Her iki davada da davalı olan Tapu Sicil Müdürlüğü, davaların reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacı Yalçın …..un açtığı davanın kabulü ile bilirkişi raporunda 1632.2 olarak işaretli kısmın 1633 parsel sayılı taşınmaza eklenmesine, birleştirilen davanın ise reddine karar verilmiştir.

Hükmü, birleştirilen davanın davacısı Ali …….temyiz etmiştir.

Davalar, tersimat hatasının düzeltilmesi ve tapu kaydındaki yüzölçümü miktarının paftaya uyumlu hale getirilmesi isteğine ilişkindir. Nitelikleri gereği her iki davanın ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.

İlk dava ile tersimat hatasının düzeltilmesi istenmektedir. 3402 sayılı Yasanın 41. maddesi kadastroları kesinleşmiş taşınmaz mallarda mülkiyet ve vasıf değişikliğine yol açmayacak nitelikteki ölçü tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hataların, ilgililerin başvurusu üzerine veya Kadastro Müdürlüğünce resen düzeltilebileceği hükmünü getirmiştir. 766 sayılı yasanın 94. maddesinde de aynı düzenleme mevcuttur. Anılan düzenlemelere göre kadastro tespiti sırasında yapılmış bir tersimat hatasının bulunması ve bunun düzeltilmesi halinde de mülkiyet nakline yol açılmaması gerekir.

Somut olayda da, davacı, tersimat hatasının varlığından söz ederek 41. madde uyarınca bu hatanın düzeltilmesini dava yoluyla istemiştir. İddiası tapulama sırasında uygulanan tapu kaydının sınırları itibarıyla uygulanmadığı yolunda olup, isteği, dayanak tapuya göre paftanın düzeltilmesidir.

Davacı istemi doğrultusunda inceleme ve uygulama yapıldığında muhtemeldir ki; taşınmazın fiilen kullanımına uygun düşecek olan dayanılan tapu kaydı, kadastro yolu ile oluşan çapla örtüşmeyecektir. Çapıda aşan bir genişleme iddiası ortaya çıktığında artık tersimat hatasının varlığından değil de, ancak tapu iptali ve tescil yolu ile düzeltilebilecek uygulama bozukluğundan söz edilebilecektir. Nitekim somut olayda da, bilirkişi raporunda 1632,2 metrekare olarak işaretlenen taşınmaz bölümünün, birleşen davanın davacısı Ali …….ya ait 1632 parsel sınırları içinde kalmasına rağmen, davacı Yalçın ……. zilyetliğinde ve onun dayandığı tapu kayıtları kapsamında kaldığı saptanmıştır. Mülkiyet uyuşmazlığı niteliğinde geliştiği açık olan bu iddianın, bir anlık husumette bir eksikliğin olmadığı kabul edilse bile, 1632 parsele ait tutanağın kesinleşme tarihinden itibaren 10 yılı aşkın sürenin geçmiş olması nedeniyle dinlenme olanağı da bulunmayacaktır ( 3402 S.Y. 12/3 md. ).

Mahkemece, yukarıda da açıklandığı gibi ancak tapu iptali ve tescil davası ile çözümlenebilecek uyuşmazlığın Tapu Sicil Müdürlüğüne karşı açılan tersimat hatasının düzeltilmesi davası şeklinde incelenerek sonuçlandırılması doğru görülmemiştir.

Birleştirilen dava ise, Tapu Sicil Tüzüğünün 85. maddesi uyarınca açılan, belgelere aykırı tescil ve yazımdan kaynaklanan düzeltme davasıdır.

Anılan madde kütük üzerine belgelere aykırı tescil veya yazımın düzeltilebilmesi için ilgililerin yazılı olurunun alınması veya yevmiye defterine kaydedilmesi gerekir.

Belgeye aykırı yazımın ve tescilin düzeltilmesine ilgililerden birinin yazılı oluru olmazsa, Defterdarlık veya Malmüdürlüğünde düzeltme için dava açılmasını talep eder şeklindedir. Madde içeriğinden sadece ilgili Müdürlüğün dava açma olanağı varmış gibi bir sonuç çıkarılmakta ise de; kayıt malikleri de Tapu Sicil Müdürlüğünü hasım göstererek düzeltme isteği ile dava açabilirler.

Eldeki dava ile de; davacıya ait 1632 parselin paftadaki ölçü değerlerine göre hesaplanan yüzölçümü miktarı ile kayıttaki miktarının uyumsuzluğu ileri sürülmüştür. Bu uyumsuzluk kaydın belgeye aykırı oluşturulmasından kaynaklanmaktadır. Burada 3402 sayılı yasanın 41.maddesinde sözü edilen hesaplama hatası da mevcuttur. Davacı bu istemini Kadastro Müdürlüğüne yönelterek hesap hatasını düzeltme olanağına da sahiptir. Ancak, bu yolu tercih etmemiş, paftadaki ölçü değerlerinin yanlış hesaplanarak oluşturulan tapu kaydındaki hesap hatasının düzeltilmesini istemiştir. Taşınmaz başında yapılan keşifte de kesinleşen paftaya göre taşınmaz miktarının eksik hesaplandığı saptanmıştır.

Birleştirilen dava hakkındaki iddia kanıtlanmış olup, mahkemece dava konusu taşınmazdaki yüzölçümü hesap hatasının düzeltilmesine karar vermek gerekirken, bu taşınmaz aleyhine açılan bir tapu iptali ve tescil davası varmış gibi değerlendirme yapılarak, paftadaki miktar fazlasının, ilk davaya konu taşınmaza eklenmesi biçiminde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, 7.12.2001 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

OLAĞANÜSTÜ KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI- TAPU KAYDINDAN MALİKİN KİM OLDUĞU ANLAŞILAMAYAN HUKUKİ NEDENİNE DAYALI OLARAK AÇILAN TAPU İPTALİ VE TESCİL

T.C.
ŞANLIURFA
2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2007/544
KARAR NO : 2016/574

DAVACI : MAHİR NECMİ Y.
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ –
DAVALI : 1- BELEDİYE BAŞKANLIĞI-Belediye Başkanlığı ŞANLIURFA
DAVALI : 2- MALİYE HAZİNESİ -.Maliye Hazinesi
DAVALI : 3- EYYÜBİYE BELEDİYE BAŞKANLIĞI – Eyyübiye Belediye Başkanlığı, Eyyübiye/ ŞANLIURFA
DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Zilyetliğe Dayalı)
DAVA TARİHİ : 17/05/2007
KARAR TARİHİ : 29/06/2016
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 30/06/2016
Mahkememizde görülmekte bulunan Tapu İptali Ve Tescil (Zilyetliğe Dayalı) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Şanlıurfa İli Merkez ilçesi Karakoyunlu Mahallesi Sınırlarında tapuda avlulu kargir ev vasıflı 311 ada ve 25 parsel sayılı Süleyman kızı Fatma adına kayıtlı bulunan taşınmaz 1975 yılında bu yana malik sfıtayla davasız ve fasılasız olarak müvekkilinin zilyetliğinde bulunduğunu, müvekkili dava konusu taşınmazı 32 yıllık gibi uzun bir süreden bu yana zilyetliğini malik sıfatıyla çekişmesiz aralıksız sürdürdüğünü, Anılan taşınmaz üzerinde hazinenin belediyenin ve üçüncü şahısların herhangi bir hakkı olmadığını belirterek Şanlıurfa İli Merkez İlçesi Karakoyunlu Mahallesi sınırları tapuda avlulu kargir ev vasıflı 311 ada ve 25 parsel sayılı taşınmazın müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dava dilekçesi davalılara tebliğ edilmiş, davalı Hazine vekilinin sunmuş olduğu 28/06/2012 havale tarihli dilekçesinde; dava konusu taşınmazın maliki olarak gözüken Süleyman kızı Fatma adına olduğunu, Yapılan tespitte bu kişinin bu güne kadar tanınmadığı ve mirasçılarının bulunmadığı, nerede olduğunun tespit edilemediği, herhangi bir intikalin olmadığı anlaşılmış olduğundan bu kişi adına olan davalı yerin yönetiminin kayyım vasıtasıyla yapılabilmesi için MK 427 ve 3561 sayılı yasa hükümleri uyarınca Şanlıurfa Defterdarının kayyım olarak doğrudan atanmasını talep etmiştir.

Dava, TMK’nun 713/2. maddesinde tapu kaydından malikin kim olduğu anlaşılamayan hukuki nedenine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Şanlıurfa 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/136 esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde; davacı Mahir Necmi Y. tarafından davalı Hazine vekiline mirasın Belgesi istemli dava açılmış olduğu, TMK’nın 501 maddesi gereğince hiç mirasçı bırakmadan ölmüş bulunan kişilerin mirasının devlette kalacağını, ölü Süleyman kızı Fatma’nın mirasçılarının tespit edilemediğini bu nedenle davanın reddine karar verilerek yargılamaya devam edilmiş olduğu anlaşılmıştır.

Dava konusu taşınmazın tapu kaydının incelenmesinde; Şanlıurfa İli Merkez Karakoyunlu Mahallesi 311 ada 25 parselde bulunan 205,87 m² yüzölçümlü avlulu kargir ev vasıflı taşınmaz olduğu, tam hissesinin Süleyman kızı Fatma adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.

Mahkememizce dava konusu taşınmaza ve komşu taşınmazlara ait tapu kaydı, tapulama tutanağı, dayanak belgeleri, birleşik kroki getirtilmiş, Nüfus Müdürlüğü’nden ve Kolluk kuvvetleri aracılığıyla mahallinde gerekli araştırmalar yapılmış, davayla ilgisi bakımından tüm belgeler deliller toplanmış, delillerin yerinde değerlendirilmesi amacıyla mahallinde keşif yapılmış, bilirkişi heyeti tarafından rapor düzenlemiş olup, düzenlenen 30/03/2016 havale tarihli raporda; dava konusu taşınmazın (Kendirci mahallesi Pafta 1009 ada 924 parsel 12 de kayıtlı 259 m² arsa 26/12/2002 tarihinde 11.700,00 TL satıldığı, satış tarihinde birim fiyatı 11.700,00/259=45,17 TL/m²’dir) emsal satış arasında yapılan mukayese ile taşınmazların anları taşınmazın geometrik şekli ve topografik durumu, imar durumu, konumu, yapı özellikleri de göz önüne alınarak, söz konusu emsal satıştan 2 kat daha değerli olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.

Mahkememizce iddia, savunma, tapu kaydı, tapulama tutanağı, bilgi ve belgeler, dayanak kayıtları, yapılan araştırmalar, mahallinde yapılan keşif, keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava TMK’nun 713/2. maddesine dayanan tapu kaydından malikin kim olduğu anlaşılamayan hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Kural olarak tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak kanunun izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu taktirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun izin verdiği hallerden biri de TMK’nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede “Aynı koşullar altında maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya 20 yıl önce ölmüş, ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyeti de o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” denilmiştir.

Dava konusu somut olayda davacının, Şanlıurfa İli Merkez ilçesi Karakoyunlu Mahallesi Sınırlarında tapuda avlulu kargir ev vasıflı 311 ada ve 25 parsel sayılı Süleyman kızı Fatma adına kayıtlı bulunan taşınmaz 1975 yılından bu yana yaklaşık 32 yıldan beri malik sıfatıyla davasız ve fasılasız olarak davacının zilyetliğinde olduğunun belirtildiği, bu nedenle TMK/2 de belirtilen koşulların oluştuğu anlaşılmakla, dava konusu Şanlıurfa ili Eyyübiye ilçesi Karakoyunlu Mahallesi 311 Ada 25 Parsel sayılı taşınmazın Süleyman kızı Fatma adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, açıklanan nedenlerle, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçeye göre;

1-Davanın KABULÜ ile, Şanlıurfa ili Eyyübiye ilçesi Karakoyunlu Mahallesi 311 Ada 25 Parsel sayılı taşınmazın Süleyman kızı Fatma adına olan TAPUSUNUN İPTALİ ile davacı adına TAPUYA KAYIT VE TESCİLİNE,

2-Karar tarihi itibari ile alınması gereken 3.289,61 TL nispi karar ilam harcın, davacı tarafından yatırılan 81,00 TL peşin harç, 741,40 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 822,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.467,21 TL ‘nin davanın mahiyeti gereği davacıdan tahsiline,

3-Davanın niteliği gereği davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,

4-Davanın niteliği gereği kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

5-Davacı tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
İlişkin, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay ilgili dairesine gönderilmek üzere mahkememize verilecek veya başka yer mahkemesi aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile temyiz yolu açık olmak üzere, verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı 29/06/2016

Katip 155769

Hakim 107486

Exit mobile version