TEK TARAFLI KAZA- ZAMANAŞIMI SÜRESİ- TEK TARAFLI TRAFİK KAZASINDA SÜRÜCÜ TAM KUSURLU OLSA DA SİGORTA ŞİRKETİ ZARARDAN SORUMLUDUR

T.C
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
2020/2063 E. , 2021/3301 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Düziçi Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair ilk derece mahkemesi kararına karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden verilen kararın Yargıtayca incelenmesi süresi içinde davacılar vekili tarafından istenmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:

– K A R A R –

Davacılar vekili, müvekkillerinin desteğinin davalıya trafik sigortalı aracın sürücüsü iken gerçekleşen kazada öldüğünü, kazanın aynı zamanda iş kazası olup iş verenin de kusurunun bulunduğunu açıklayıp fazlaya dair hakları saklı kalması kaydıyla davacı … için 60.000,00 TL, davacı … için 6.000,00 TL, … için 16.000,00 TL, … için 17.500,00 destekten yoksun kalma tazminatının tahsiline karar verilmesi talep etmiştir.

Davalı vekili, davanın öncelikle zamanaşımı nedeni ile esastan diğer sebepler ile reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, toplanan delillere göre, meydana gelen kazada desteğin kusurlu olduğu, davacıların ise desteğin kusurundan faydalanamayacakları gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine verilmiş; Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacılar vekili tarafından yönünden temyiz edilmiştir.
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.

Davacılar vekili, meydana gelen kazada desteğin öldüğünü açıklayıp destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuş, ilk derece mahkemesince, müteveffanın kendi müteraffık kusuruyla kazaya ve ölüme sebebiyet verdiğinden yansıma yolu ile zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olabilmelerinin hukuken mümkün bulunmadığı, sürücünün ve dolayısıyla destek tazminatında bulunanların, kendi kusurlarından yararlanamayacaklarından davanın reddine karar verilmiş, karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; murisin aracı kullanırken tek taraflı ve kendisinin tam kusuru ile meydana gelen eyleminin TCK’nin 179. maddesinin ikinci paragrafında tanımlanan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturduğu, bu nedenle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ceza zamanaşımının uygulanması gerektiği, trafik güvenliğini tehlikeye sokma eylemiyle ilgili ceza davasının TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu; olayın 20.09.2006 tarihinde meydana gelmiş ve davanın 09.09.2016’da, olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra açılmış olması nedeni ile somut olayda zamanaşımının dolduğu gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Anılan karar hatalı olup bozmayı gerektirmektedir. Şöyle ki;

Somut olayda kaza 09.09.2006 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucunda davacıların desteği vefat etmiştir. Bir kişinin ölümüyle sonuçlanan söz konusu trafik kazası 5237 sayılı TCK’nin 85/1.maddesi kapsamında bir fiil niteliğindedir ve sürücü/davacıların desteğinin vefat etmiş olması ve murisin kusurlu olması sonuca etkili değildir. Yasa koyucunun amacı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tehlike sorumluluğunu doğuran olaylarda sorumlulara karşı daha uzun zamanaşımı süresi içerisinde yönelmeyi sağlamaktır.

Buna göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 15 yıl olup, bu zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, eldeki davada zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle işin esasına girilip, davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı; dolayısıyla araç sürücüsünün tam kusurlu olması halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan davalı … şirketinin, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığı ve olayda sürücü tam kusurlu olsa bile, destekten yoksun kalan davacıların da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğu, davalı … şirketinin desteğin ölümü ile ortaya çıkan zarardan sorumlu olacağı (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar,HGK.nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1491 Esas 2013/74 Karar sayılı vs. ilamları uyarınca) gözetilerek tarafların delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar vermek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk dairesinin 17.03.2020 tarih, 2019/1442-2020/507 sayılı kararının BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK 373/2 maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 25/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

DAVA DİLEKÇESİNDE, DAVANIN AÇIKÇA BELİRSİZ ALACAK DAVASI OLARAK AÇILDIĞI BELİRTİLMEKLE DAVANIN NİTELİĞİNE VE DAVA DİLEKÇESİ İÇERİĞİNE GÖRE DAVANIN BELİRSİZ ALACAK DAVASI OLDUĞU HAKKINDA

T.C
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

2021/4690 E. , 2021/7847 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tahkim davası hakkında Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen 07/05/2019 tarih ve 2019/İHK-4889 sayılı kararın , süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı;davalı … şirketi nezdinde … poliçesi ile sigortalı bulunan aracın,davacıların desteğinin sek ve idaresindeki araçla çarpışması sonucu 06/08/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında destekleri … …’ın vefat etmesi nedeniyle, destekten yoksun kaldıklarını,sigorta şirketine tazminat talebiyle yapmış oldukları başvurunun sonuçsuz kaldığını, beyanla, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik … … için7.500,00 TL, … için 3.500,00 TL, … … için 2.000,00 TL, … … için 2.001,00 TL olmak üzere toplam 15.001,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, bilirkişi raporu doğrultusunda talebini yükseltmiştir.

Davalı vekili;başvurunun reddini talep etmiştir.

Uyuşmazlık Hakem Heyetince;başvurunun kabulü ile … … yönünden 50.272,65 TL, … yönünden,21.940,33 TL, … … yönünden 5.390,08 TL, … … yönünden 8.415,12 TL’nin 21.09.2018 tarihinden işleyecek Yasal Faizi ile birlikte sigorta şirketi tarafından bu başvuru sahiplerine ödenmesine; başvurunun 273,981,00 TL”lik kısmı bakımından karar verilmesine yer olmadığına,karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından yapılan itiraz üzerine İtiraz Hakem Heyetince;davalı vekilinin itirazları incelenmeksizin; re’sen görülen nedenlerle Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının değiştirilmesine; kabul nedeniyle hüküm kurulmasına yer olmadığına,karar verilmiş, itiraz hakem heyeti kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.

1-5684 sayılı Sigortacılık Yasasının 30. maddesinin 12. fıkrası gereği, sigorta tahkim komisyonlarının 40.000,00 TL’yi geçmeyen kararları kesindir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 1.6.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebilir.

Uyuşmazlık Hakem Heyetince; davacılardan … yönünden,21.940,33 TL, … … yönünden 5.390,08 TL, … … yönünden 8.415,12 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş, davacı vekili tarafından bu karara karşı itiraz yoluna başvurulmamıştır.

Davacılar ihtiyari dava arkadaşı olup davacılardan … , … … ve … … yönünden temyiz edilen karar, tazminat miktarı itibariyle davacılar ve davalı yönünden kesin nitelikte olup bu nedenle davacılar vekili ve davalı vekilinin bu davacılar yönünden temyiz isteminin miktar yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.

2-Davacı … … yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

İtiraz Hakem Heyetince ;davalı vekilinin itirazları incelenmeksizin; yanılgılı değerlendirmeyle, açılan davada yargılama devam ederken sigorta şirketi tarafından yapılan 273.981,00 TL ödemenin, her bir davacının talebini karşılayacak şekilde toplamda 15.001,00 TL üzerinden açılan davanın kabulü anlamında olduğu, kabulün ise HMK gereği davayı sona erdiren taraf işlemi olduğu, açılan davada, yargılama devam ederken davalı tarafından yapılan 273.981,00 TL ödeme ile müddeabihi 15.001,00 TL olan dava son bulduğu,ıslahın ise ancak devam eden bir davada söz konusu olabileceği, diğer bir ifade ile HMK karşısında son bulan davanın ıslahından bahsedilemeyeceği, geçersiz ıslah esas alınarak hüküm kurulmasının re’sen dikkate alınması gereken bir usul hatası olduğu gerekçesiyle Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının değiştirilmesine; kabul nedeniyle hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.

Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.

Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında eldeki davaya konu somut olayın özellikleri dikkate alınarak belirsiz alacak davası yönünden yapılan değerlendirmede;

6100 Sayılı HMK döneminde açılmış olan davaya ilişkin dava dilekçesinde, davanın açıkça belirsiz alacak davası olarak açıldığı belirtilmekle davanın niteliğine ve dava dilekçesi içeriğine göre davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

Diğer yandan 6100 sayılı HMK’nun 308. maddesine göre, kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesi olup, kabul ancak tarafların serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur. Davalı taraf,19/02/2019 tarihli dilekçesi ile ödeme belgelerini sunmuş, alacak kalmadığını beyan etmiş, diğer yandan kusur raporuna itirazlarını bildirmiştir. Bu durumda yargılama devam ederken ödeme yapılması “davanın kabulü” anlamına gelmemektedir.

Somut olayda,davacı, davasını 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi uyarınca belirsiz alacak davası şeklinde açmış olup; makbuz, ödeme belgesi ve davacı tarafın kabulü ile sabit olduğu üzere, davalı … şirketi tarafından davacılara yargılama devam ederken

07.02.2019 tarihinde toplamda 273.981,00 TL ödeme yapıldığı, yine tarafların kabulünde olduğu üzere, davacılar ve davalı … şirketi arasında bir sulh anlaşması yapılmadığı, davacı vekilinin de 19/02/2019 tarihli beyanıyla davalı şirket ile aralarında herhangi bir sulh protokolü olmadığını bildirerek bakiye tazminatın hesaplanması için dosyanın bilirkişiye gönderilmesini ve sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin bilirkişi tarafından dikkate alınmasını talep ettiği , davadan herhangi bir feragat beyanı bulunmadığı,sigorta tarafından yapılan ödemenin davacıların alacağına mahsuben yapıldığı, davacı vekilinin bilirkişi raporunun dosyaya ibraz edilmesi akabinde de 22/02/2019 tarihli bedel artırımı dilekçesini sunarak bedel artırımı talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda; İtiraz Hakem Heyetince HMK 107. maddesine göre 15.001,00 TL bedelle açılan davada, davcının talep artırım ve ıslah hakkı olduğu ve bu hakkını kullandığı, davalının açık bir kabul beyanı bulunmadığı gözetilerek davalı vekilinin itirazları incelenerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

3-Bozma neden ve şekline göre,davacı … yönünden;davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin vekalet ücreti yönünden sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekili ve davalı vekilinin, davacılardan … , … … ve … … yönünden temyiz dilekçelerinin reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılardan … … yönünden davacı vekilinin, temyiz itirazlarının kabulü ile 07/05/2019 tarih ve 2019/İHK-4889 sayılı İtiraz Hakem Heyeti kararının davacı … … yararına BOZULMASINA, (3) davacı … yönünden;davalı vekilinin tüm davacı vekilinin vekalet ücreti yönünden sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ve davalıya geri verilmesine 01/11/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

TRAFİK KAZASI- PLAKASI YANLIŞ YAZILAN ZMMS POLİÇESİ – ZAMANAŞIMI İTİRAZI –

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1793
KARAR NO : 2021/436

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/03/2019
NUMARASI : 2013/70 Esas- 2019/355 Karar
DAVACILAR : 1-F.A
VEKİLİ : Av. SELİM HARTAVİ
Cumhuriyet Cd. 24 C, Şair Nabi Mahallesi, 63040 63040 Haliliye/Şanlıurfa
DAVALI :1 -HAMİT K
DAVALI : 2 -M….. SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ –
DAVALI : 3 -ŞANLIURFA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI
DAVANIN KONUSU : Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ : 22/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/03/2021

Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21/03/2019 tarih ve 2013/70 esas ve 2019/355 karar sayılı kararı aleyhine davacı vekili, davalılar M…. Sigorta Anonim Şirketi vekili ve Şanlıurfa Belediye Başkanlığı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunulduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı adına kayıtlı bulunan 63 DS 914 plakalı römorklu traktörün 08/10/2005 tarihinde sürücü Hamit K.’nın sevk ve idaresindeyken, Onikiler Mahallesi Altut Sokak üzerinde sokakta oynamakta olan çocuklardan müteveffa Aslı A. nın koşarak sokağın karşısına geçmek istediği esnada traktörle römork arasındaki çeki demirine çarparak yaralandığını ve akabinde vefat ettiğini, 18/04/2006 tarihli ATK raporu ile Hamit K’nın tedbirsizliği sebebiyle kusurlu olduğu, müdrik yaşta bulunmayan müteveffa yaya Aslı A’nın davranış faktörlerinin sonuç üzerinde müessir olduğu kanaatiyle asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davacı anne için 1.000,00 TL, cenaze ve defin giderleri için 200,00 TL olmak üzere 1.200,00 TL maddi tazminatın, yargılama aşamasında bildirilecek manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı ve görev itirazında bulunarak davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkili belediyenin dava konusu olayda kusuru, haksız fiili veya tedbirsizliği olmadığını, küçük yaştaki çocuğun tedbirsiz ve dikkatsiz bir şekilde sokağa bırakılması nedeniyle anne ve babanın tam kusurlu olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir.

Davalı M. Genel Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; 63 DS 914 plakalı aracın kaza tarihini kapsayan bir poliçesine rastlanmadığını, bildirilen poliçe numarasının bu araçla bir alakası olmadığını beyanla esasa ilişkin cevap hakkını saklı tutarak davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddini talep etmiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulü ile, 18.904,19 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 30 TL cenaze ve defin gideri olmak üzere toplam 18.934,19 TL tazminatın 08/10/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; işleten ve sigortacının sorumluluğunun kusur sorumluluğu olmayıp sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğundan kaynaklandığını, bu nedenle desteğin kusurunun destek tazminatından indirilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, alınan kusur raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, destek süre ve paylarının Yargıtay uygulamalarına aykırı olarak hesaplandığını, destekten yoksun kalma tazminatı hesabında yetiştirme gideri indirimi yapılamayacağını, yargılama giderinin eksik hesaplandığını, toplamda 4.159,00 TL gider avansı yatırıldığı halde mahkemece yargılama giderinin eksik hesaplanarak 2.865,50 TL yargılama gideri yapıldığından bahisle hüküm kurulmasının doğru olmadığını beyanla kararın kaldırılmasını istemiştir.

İstinaf kanun yoluna başvuran davalı M. Sigorta şirketi vekili dilekçesinde özetle; davanın husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, dava konusu kaza yapan aracın müvekkili şirket nezdinde geçerli bir poliçesi bulunmadığını taraflarına tebliğ olunan dava dilekçesinde kazaya ilişkin herhangi bir belge bulunmadığını, dava dilekçesinde kaza tarihinin, poliçe vade başlangıç tarihi olduğunu, kaza anı itibari ile 63 DS 914 plaka numaralı aracın müvekkili şirket nezdinde geçerli bir poliçesi olmaması sebebiyle haksız ve mesnetsiz açılan davanın müvekkili şirket açısından reddi gerektiğini, Tramer Poliçe uygulamasından da açıkça anlaşılacağı üzere kaza tarihinde poliçe bilgileri sorgulandığında dahi herhangi bir kayda rastlanılmadığını, ayrıca yine plaka sorgulamasında kaza tarihini kapsayan bir ZMMS’ye rastlanmadığını beyanla kararın kaldırılmasını istemiştir.

İstinaf kanun yoluna başvuran davalı Belediye Başkanlığı vekili dilekçesinde özetle; öncelikle davanın süresi içerisinde açılmadığını, ikame edilen tazminat ve alacak kalemlerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin hizmet kusurundan kaynaklanan görevlerinde davaların görülme yerinin adli yargı olmayıp idari yargı olduğunu beyanla kararın bu yönlerden kaldırılmasını istemiştir.

Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;

1-Davalı Şanlıurfa Belediye başkanlığınca somut olayda zamanaşımının dolduğu zamanaşımı itirazları dikkate alınmadan hüküm tesis edildiğini belirterek istinaf itirazında bulunulmuştur.

2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.

Yargılama konusu haksız eylemin suç niteliği taşıdığı anlaşıldığından somut uyuşmazlıkta 2918 sayılı KTK’nın 109/2 maddesinde düzenlenen uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği açıktır. Eylem için(TCK 85/1) kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66 maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 15 yıl olduğu dikkate alındığında zamanaşımı süresinin dava tarihi itibariyle dolmadığı anlaşıldığından davalı tarafın zamanaşımın dolduğuna dair istinaf itirazlarına itibar edilmemiştir.

2-Davalı tarafça davanın hizmet kusuruna dayalı olarak açıldığı bu itibarla adli yargının görevli olmadığı belirtilerek istinaf itirazında bulunulmuş ise de, somut uyuşmazlıkta davaya konu traktörün davalı belediye adına kayıtlı olduğu ve davanın belediye başkanlığı aleyhine işleten sıfatı nedeni ile açıldığı anlaşıldığından davalı tarafın istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 17. H.D.nin 2016/13301 E. 2017/8860 K.)

3-Davalı sigorta şirketince dava konusu aracın müvekkil sigorta şirketi nezdinde geçerli bir poliçesinin bulunmadığını, dosyadaki poliçenin başlangıç tarihinin kaza tarihi olup tanzim saatinin kaza tarihinden sonra olduğunu bu itibarla davanın husumet yokluğu nedeni ile reddinin gerektiğini belirterek istinaf itirazında bulunmuştur.

Dosya içerisinde davaya konu araca ilişkin ruhsat bilgilerine göre 63 DS 914 plakalı traktörün Şanlıurfa Belediye Başkanlığı adına kayıtlı olduğu, Şase No: 1542 Motor no: 7152 olduğu, dosya içerisinde bulunan Şanlıurfa Belediye Başkanlığı ile davalı sigorta şirketi arasında düzenlenen 63 DS 014 plakalı 7152 Motor nolu, 1542 şasi nolu traktöre ilişkin sigorta poliçesinde poliçe vadesi başlama tarihinin 08/10/2005 tarih saat; 12;00, bitiş tarihinin 08/10/2006 tarih saat 12;00 olarak belirtildiği, dava konusu kazanın ise 08/10/2005 tarihinde saat 15;00 civarında olması nedeni ile poliçe vadesi içerisinde olduğu anlaşılmıştır.

Her nekadar poliçede araç plakası farklı olarak belirtilmiş ise de, motor ve şasi numaralarının aynı olması ve bu hususta davalı tarafça açık bir istinaf itirazı bulunmaması nedeni ile plakada farklılık dikkate alınmamıştır.

Davalı sigorta şirketince sigorta poliçesinin tanzim tarihinin kaza tarihinden sonra olduğu belirtilmiş ise de, davalı sigorta şirketi basiretli tacirdir. Diğer davalı ile aralarında düzenlenen poliçede teminatın başlangıç saati 12;00 olarak belirtilmiştir. Kazanın da evrak kapsamına göre 12;00 den sonra olduğu sabittir.

Her ne kadar 6102 Sayılı Yasa uyarınca sigorta hukukunda kural olarak sigorta sözleşmesinin akdedilmiş olması sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmeyeceği ve TTK’nun 1410, 1421, 1430 ve 1431. Maddeleri uyarınca sigorta sözleşmesi uyarınca sigortacının sorumluluğunun başlaması için düzenlemelere yer verilmekle birlikte, davalı sigorta şirketi ile işleten davalı arasında kaza tarih ve saatini kapsar nitelikte sorumluluk gerektiren sigorta poliçesi düzenlenmiştir. Sigorta poliçesinin sonradan iptal edildiğine ilişkin bir iddiada bulunmamaktadır.TTK hükümlerine göre poliçenin geçersizliğinin 3. kişilere karşı ileri sürülemeyeceği hususları dikkate alındığında davalı sigorta şirketinin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/5617 E. 2020/3230 K.)

3-Davacı vekilince: hükme esas alınan ek raporda 2018 yılı asgari ücret miktarı esas alınarak hesaplama yapıldığını mahkemece söz konusu rapor uyarınca 21/03/2019 tarihinde hüküm kurulduğunu, duruşma tarihi itibari ile 2019 yılı asgari ücret miktarı esas alınarak hesaplama yaptırılması gerektiği belirtilerek istinaf itirazında bulunmuştur.

TBK’nun 53/3. maddesi gereği, ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir. Bu düzenleme ışığında, mahkemece destek tazminatının niteliği ve varsayımsal hesap içermesi gözönüne alınarak zarar hesaplanmalı ve buna göre de hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücret destek hesabında nazara alınmalıdır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/1119 E.2020/8025 K.) Mahkemece hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücretin tespiti ile destek tazminatının hesaplanması yönünden bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre değerlendirme yapılması gerekir. Bu itibarla davacı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmüştür.

4-Davacı tarafça kusur raporlarının hüküm tesisi için elverişli olmadığı belirtilerek istinaf itirazında bulunulmuştur. Dosya kapsamına göre, mahkemece aldırılan 31/01/2014 tarihli bilirkişi raporunda davalı sürücünün % 20 kusurlu olduğu, müteveffa çocuğunun ebeveyn ailesi olan davacıların % 80 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, kaza ile ilgili olarak Şanlıurfa 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/27 Esas sayılı dosyasında Sürücü Sanık Hamit K hakkında taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan yargılama yapıldığı ve ATK Trafik ihtisas dairesince düzenlenen 18/04/2006 tarihli raporda Sanık Hamit K’nın tali derecede kusurlu olduğu, olaya müdrik yaşta bulunmayan müteveffa yaya Aslı A’nın davranış faktörleri sonuç üzerinde müessir olduğunun belirtildiği, yine ceza yargılamasında karayolları fen heyetinden (emelki) aldırılan 15/01/2007 tarihli raporda Sanık Hamit K ‘nın dikkatsiz ve tedbirsiz davranıp önleyemediği olayda 2. Derecede kusurlu olduğu ve müteveffa Aslı A’nın 1. Derecede kusurlu olduğunun belirtildiği, bu itibarla kusurlar arasında bir çelişki bulunmadığı olayın oluş şekli nazara alındığında bilirkişi heyetince kusur değerlendirmelerinin yerinde olduğu kanaatiyle davacı tarafın kusura ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.

5-Davacı vekilince işleten ve sigortacının sorumluluğunun kusur sorumluluğu olmayıp sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğundan kaynaklandığını, bu nedenle desteğin kusurunun destek tazminatından indirilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek istinaf itirazında bulunulmuştur.

HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nun 22.2.2012 gün ve 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamlarında ifade edilen, desteğin kusurunun 3. kişi konumundaki davacılara yansıtılamayacağına ilişkin Yargıtay uygulaması, tek taraflı kazalarda desteğin sürücüsü (işleten sürücü) olduğu aracın sigortacısına karşı açılan davalar yönünden kabul edilmiştir.

Bu nedenle davacı desteği yaya Aslı A’nın karşıdan karşıya geçerken sürücü Hamit K’nın sevk ve idaresindeki traktör ile römork arasındaki çeki demirine çarpması neticesinde meydana gelen kazada davacının murisi Aslı A ‘nın kazadaki kusurunun (yaşının küçüklüğü nedeni ile velisi davacının) davalı yanın sorumlu olduğu tazminat miktarında dikkate alınmayacak, tazminat miktarının hesabında destek kusuru düşülecektir. Bu nedenle davacı tarafın istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.

6-Davacı vekilince yargılama giderlerinin eksik hesaplandığı belirtilerek istinaf itirazında bulunulmuştur. Uyap kayıtlarında yapılan incelemede davacı vekili Av Selim HARTAVİ tarafından yatırılan miktarların bir kısmının, “Müdahil davalı” taraf rolü ile kayıt altına alındığı bu itibarla yargılama gideri hesabında maddi hata yapılmış olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece dosyada davacı tarafça yapılan tüm giderler dikkate alınmak suretiyle hüküm tesisi gerekir.

Bu itibarla; davacı vekilinin sair istinaf itirazları bu aşamada incelenmeksizin, davalılar vekillerinin istinaf isteminin HMK 353-1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile HMK 353-1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararın kaldırılarak yukarıda anılan eksikliklerin giderilmesine müteakip varılacak sonuca göre hüküm tesisi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A-Davalılar M… Sigorta Anonim Şirketi vekili ile Şanlıurfa Belediye Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b,1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
1-Alınması gereken 1.293,39 TL istinaf karar harcından davalı Şanlıurfa Belediye Başkanlığı tarafından peşin yatırılan 294,40 TL’ nin mahsubu ile bakiye 998,99 . TL’nin. Şanlıurfa Belediye Başkanlığından alınarak Hazineye gelir kaydına,
2-Alınması gereken 1.293,39 TL istinaf karar harcından davalı M… Sigorta Anonim Şirketi tarafından peşin yatırılan 323,34 TL’nin mahsubu ile bakiye 970,05 TL’nin M… Sigorta Anonim Şirketinden alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
B- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜ İLE;
Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21/03/2019 tarih ve 2013/70 esas ve 2019/355 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a,6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
Dosyanın davanın yeniden görülmesi için MAHALLİNE İADESİNE
1-Davacıdan tahsil edilen istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
2-İstinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama neticesinde verilecek kararla birlikte değerlendirilmesine,
3-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Davalı Şanlıurfa Belediye Başkanlığı tarafından tehiri icra talebi kapsamında 26/06/2019 tarihinde Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesine nakit olarak yatırılan 56.990,24 TL’ nin yatırana İADESİNE,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Katip
41133 42602 120723 122041

G.D.

KİŞİ SAKATLIĞI ORANINDA DAHA FAZLA GÜÇ VE ÇABA HARCAYACAĞINDAN, KAZANÇLARINDA BİR AZALMA OLMASA BİLE (SAKATLIĞI ORANINDA) TAZMİNAT İSTEME HAKKI BULUNDUĞU

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/959
KARAR NO : 2018/11263

Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ : Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/05/2015
NUMARASI : 2009/504-2015/423
DAVACILAR : 

VEKİLİ: Av. SELİM HARTAVİ
DAVALI : Güvence Hesabı

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacılar vekili, 08.04.2009 tarihinde davacıların babası M. A’nin sürücüsü olduğu aracın karıştığı tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan müvekkillerinin annesi Y.A.’in vefat ettiğini, diğer müvekkilleri E. ve A.’nin ağır yaralandığını, kazada vefat eden M.’in asli kusurlu olduğunu, davacıların Y. A.’in desteğinden yoksun kaldıklarını, E. ve A.’nin ağır yaralanarak iş ve güçten yoksun kaldıklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için 1.000,00’er TL olmak üzere 7.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile davacı E. için 500,00 TL, A.e için 500,00 TL olmak üzere tedavi gideri ile işgöremezlik tazminatı olmak üzere toplam 8.000,00 TL’nin ihbar tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, Y. için 323,33 TL, H. için 10.142,42 TL, A. için 19.313,73 TL, H. için 24.116,30 TL, olmak üzere toplam 58.698,35 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve E. için 57.276,36 TL, A. için 150,000,00 TL olarak talepleri ıslah etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacılar M. ve Rıdvan  yönünden açılan maddi tazminat talebinin reddine, davacı Y. için 323,30 TL, H. için 10.142,42 TL, H. için 24.116,30 TL, A. için 19.313,73 TL olmak üzere toplam 58.698,35 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüd tarihi olan 22.04.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı hesabından alınarak davacılara verilmesine, davacı Esma  yönünden 57.276,36 TL, davacı Ayşe  için 150.000 TL olmak üzere, toplam 207.276,36 TL maluliyet tazminatının temerrüt tarihi olan 22.04.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 2015 yılı için 2.080,00 TL’dir. Davalı Güvence Hesabı vekili tarafından davacı Y. için temyize konu edilen maddi tazminat miktarı anılan yasanın yürürlüğünden sonra verildiğinden kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden davalı Güvence Hesabı vekilinin davacı Yakup yönünden temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davacılardan Rıdvan’ın kaza tarihinde 18 yaşını doldurduğunun anlaşılmasına göre, davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava, trafik kazasında ölüm ve yaralanma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
3-Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre; çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde, yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşullar değerlendirilerek ayrı ayrı belirlenmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise, öğrenimlerinin sona erdiği tarih, yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabulü gerekmektedir.
Somut olayda; davacılardan Yakup için 18 yaşı sonuna kadar hesaplama yapılmış ise de, davacının Bartın Üniversitesi Evde Hasta Bakım Bölümü öğrencisi olduğu iddia edilmekte olup, bu hususta araştırmak yapılarak öğrencilik durumunun belirlenmesi, yine davacılardan Esma için 18 yaşın hitamı ile üretici duruma geçtiği gerekçesi ile destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmamış ise de, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davacı Yakup’un öğrenci olduğunun tespiti halinde öğreniminin sona erdiğinden söz etmek mümkün olamayacağı ve öğrenim süresi 25 yaşına kadar devam edeceğinden 25 yaşına kadar annesinden destek göreceğinin kabul edilmesi, davacı Esma için de 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
4-Dava konusu trafik kazasında davacı çocukların anne ve babaları vefat etmiş, davacılar vefat eden anneleri yönünden destekten yoksun kalma tazminatı isteminde bulunmuşlardır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda vefat eden baba Muhittin’e de pay ayrılmak suretiyle hesaplama yapılmış olması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
5-Somut olayda; trafik kazasında yaralanan ve destekten yoksun kalma tazminatı yanında cismani zarar nedeniyle de maddi tazminat isteminde bulunan, 26.03.2014 tarihli ATK raporu ile %32,3 maluliyeti ve 9 ay iyileşme süresi belirlenen kaza tarihinde 5 yaşında olan davacı Ayşe için 18 yaşından itibaren çalışmaya başlayacağı gözetilerek cismani zarar nedeniyle tazminat hesabı yapılmış olup, davacının kaza tarihi ile 18 yaşının ikmal edildiği tarihler arasında kaza öncesi yaşamına göre daha fazla efor sarf ederek yaşadığı sabit olup bunun için efor kaybına bağlı maddi tazminat isteminde bulunulabilir.
Sürekli işgöremezlik, organ eksilmesi veya organ zayıflaması sonucu beden gücünün belli bir oranda azalması durumudur. Genel olarak bu durumdaki kişi sakatlık oranına göre çalışmasını sürdürebilir ise de, yaşıtlarına ve aynı işi yapanlara göre (sakatlığı oranında) daha fazla güç ve çaba harcayacağından, kazançlarında bir azalma olmasa bile (sakatlığı oranında) tazminat isteme hakkı bulunduğu kabul edilmekte; buna Yargıtay kararlarında “güç (efor) kaybı” tazminatı denilmektedir. Diğer bir durumda hiç çalışamaması nedeniyle doğan zarardır.
Bu durumda, %32,3 malullük raporuna göre kaza tarihi ile davacı Ayşe’nin yaşını ikmal ettiği tarihler arasında asgari ücrete göre işgücü kaybı zararının hesaplanarak sonucuna göre karar verilmesi yerine yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, destekten yoksun kalma tazminatı olarak, davacılardan Yakup için 323,33 TL, Hamza için 10.142,42 TL, Helin için 24.116,30 TL, Ayşe için 19.313,73 TL belirlenmiş ve tazminatlar toplamı 58.698,35 TL olarak belirtilmiş ise de, tazminat toplamının 53.895,75 TL olduğu gözetilmeksizin yazılı olduğu şekilde karar verilmesi de doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin davacı Yakup  yönünden temyiz dilekçesinin REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (3), (4) ve (5) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 13.652,73 TL kalan harcın temyiz eden davalıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 26/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Üye Üye Üye Üye
A.Ş.Sertkaya M.Özcan B.Aydın K.Özerdoğan M.Erol

Davalı:
18.168,73 TL 0.H.
4.516,00 TL P.H.
13.652,73 TL Kalan

Karşılaştırıldı.
E.G S.A.

Exit mobile version