UZMAN YARDIMCISI BANKA ÇALIŞANININ İYİNİYET VE AHLAK KURALLARINA AYKIRI DAVRANIŞI NEDENİYLE İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHİ- İSTİFA – BEKLETİCİ MESELE

T.C
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi

2018/2476 E. , 2020/20344 K.

“İçtihat Metni”

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ : … . Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen karar, süresi içinde davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı isteminin özeti:

Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada 14/12/1992 tarihinde uzman yardımcısı olarak çalışmaya başladığını, sonrasında Teftiş kuruluna görevlendirildiğini, yaklaşık 10 yıl teftiş kurulu bünyesinde çalıştığını, müvekkilinin en son 2010-2012 döneminde şube bilançosunu 3 kat büyüterek tüm bankalar dikkate alındığında müvekkilinin davalı bankanın şubesini Trakya’nın en büyük banka şubesi haline getirildiğini, 2013 Nisan ayında İş bankası Altunizade şubesi müdürlüğüne atadığını,müvekkilinin iş akdinin 1475 sayılı Yasanın 14.maddesinin 1.fıkrasının 4.bendine göre 26/06/2013 tarihi itibariyle emeklilik nedeniyle feshettiğini, müvekkilinin bağlı bulunduğu kurumdan emekliliğe hak kazandığına ilişkin yazıyı davalı bankaya ibraz ettiğini,ihtarname ile hak kazandığı kıdem tazminatı alacağının ödenmesini talep ettiğini ancak alacaklarının ödenmediğin ileri sürerek kıdem tazminatı alacağını istemiştir.

Davalı cevabının özeti:

Davalı vekili, davacının 14/12/1992 tarihinde stajyer kredi uzman yardımcısı olarak müvekkili bankada çalışmaya başladığını, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 29. ve 32.maddeleri ile ilgili yönetmelik hükümleri uyarınca hakkında yürütülen soruşturma sürecinde bankacılık ve müvekkili bankanın mevzuatı ile uygulamasına aykırı usulsüz işlemlerin tespit ve soruşturmayı yürüten banka müfettişi gereğince ihbar önelsiz ve tazminatsız görevden çıkarma şeklindeki önerisi üzerine müvekkili bankanın 17/06/2013 tarihli disiplin kurulu sevk karaının verilmesinden sonra, sadece 9 gün sonra, 26/06/2013 tarihinde istifa etmek suretiyle davacının müvekkili bankadan ayrıldığını,başarısının davacının tekil çalışmasından olmadığını, müfettiş tespitleri doğrultusunda … CBS’na suç duyrusunda bulunulduğunu,bir kısım müşteri şikayetlerinin de bulunduğunu, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, “davacının davalı … nezdinde 29 yıl 6 ay 12 gün süre ile çalıştığı, davacının son olarak davalının Altunizade şube müdürü olarak çalıştığı sırada hakkında daha önce … şube müdürü olarak yapmış olduğu usulsüz işlemler nedeni ile hakkında ilgili bankanın teftiş kurallarında soruşturma başlatıldığı ve davacının 17/06/2013 tarihi itibari ile disiplin kuruluna sevk edildiği, davacının disiplin kurulana sevk edilmesinden sonra 25/06/2013 tarihinde emeklilik sebebi ile iş sözleşmesini fesih ettiği ve davalı bankaya ihtar gönderiği anlaşılmıştır. Davacının disiplin kurulana hemen sevkinden hemen sonra emeklilik dilekçesi vermesi davalı işveren tarafından yapılıcak olan disiplin soruşturması ve sonrasında davalı işverenin kullanacağı haklı fesih hakkını etkisiz kılmaya yönelik olup, davacının bu anda kullanacağı emeklilik hakkı Medeni Kanunun 2.Maddesinde yer alan dürüstlük kuralına uygun değildir. Davacı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığı Talimat bürosunca düzenlenen 24/11/2014 tarihli bilirkişi raporunda davacının bankacılık mevzuatına aykırı yapmış olduğu işlemlerin nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturabileceği görüş ve kanaati ile rapor düzenlendiği görülmüştür. Davacının bu aşamadan sonraki emeklilik sebebi ile istifasına üstünlük tanınmayacağı ve davalı işverenin haklı fesih hakkını kullanmış sayılması gerektiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:

Bölge Adliye Mahkemesince, davacının, 14.12.1992 tarihinde Teftiş Kurulu Başkanlığı Müfettiş Yardımcısı olarak göreve başladığı, 03.07.2003 tarihinde Kurumsal Pazarlama Müdürlüğü Müdür Yardımcılığına, 01.12.2006 tarihinde Kurumsal Pazarlama Birim Müdürlüğüne, 31.08.2009 tarihinde ise … Şube Müdürlüğüne atandığı, Kobi Kredi Tahsis Müdürlüğü tarafından Teftiş Kurulu Başkanlığına gönderilen 07.12.2012 tarihli yazı ile … Bölge Müdürlüğü tarafından … şubesinde 03–04 Aralık 2012 tarihlerinde gerçekleştirilen denetleme sonucu tespit edilen hususların Teftiş Kurulu Başkanlığınca incelenmesinin istendiği, rapor sonucunda davacının kredilendirme prensipleri ile örtüşmeyen işlemler gerçekleştirdiği ve tehlikeli riske sebebiyet verdiği kanısına varıldığı ve bu sebeple kusurlu bulunduğu görüşüne yer verildiği; davalı Bankanın İnsan Kaynakları Komitesinin 18.03.2013 tarih ve 15 sayılı kararı ile disiplin kuruluna sevk edildiği, 18.03.2013 tarihinde savunma istendiği ve 20.03.2013 tarihinde savunma yaptığı, disiplin kurulunun 21.03.2013 tarih ve 6 sayılı kararı İle ağır kınama cezası verildiği; Banka Teftiş Kurulu Başkanlığına 08.05.2013 bir kısım bir kısım banka müşterilerinin vermiş olduğu şikayet dilekçesi neticesinde, idari tedbir olarak 09.05.2013 tarihinde Altunizade Şube Müdürlüğüne naklen atandığı ve davacı hakkında yeniden banka müfettişi tarafından yapılan incelemede, 11.06.2013 tarihli soruşturma raporunun düzenlendiği, önceki raporda davacının firmalardan maddi menfaat temin ettiğine yönelik kesin bir tespite ulaşılamadığı belirtilmesine karşın, bu raporda davacının … Şubesinde görev yaptığı dönemde Serdar Oğuz ve Mustafa Duran ile birlikte hareket ettiği kendisine ve adı geçenlere çıkar sağlamak amacıyla görevini kötüye kullandığı sonucuna varıldığı ve bu eylemleri nedeniyle kusurlu bulunduğu görüşüne yer verildiği ancak Bankacılık Kanunu hakkında yasal bir işlem yapılmadığı, hazırlanan rapor sonucu 17.06.2013 tarihli İnsan Kaynakları Komitesi kararı ile Disiplin Kuruluna sevk edilmesi kararı verildiği, davalının da kabulü olduğu üzere aynı tarihte Disipli Kuruluna sevk edildiği, davacının 25.06.2013 tarihinde yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresi ile prim ödeme gün sayısını tamamlaması nedeniyle kendi isteğiyle görevinden ayrılma talebinde bulunarak 26.06.2013 iş akdini feshettiği, davacı hakkında disiplin soruşturması açılması amacıyla karar alınmasına rağmen davacının iş akdinin feshetmesi nedeniyle idari soruşturma sürecinin yürütülmediği, herhangi bir yasal soruşturma yapılmadığı; davalı Bankanın sunduğu 23. Dönem Toplu İş Sözleşmesi 74. maddesinde, iş sözleşmesinin ölüm, emeklilik ve fesih şeklinde sona ereceği, fesih halinde, Sendika üyesinin 15 gün öncesinden ihbarda bulunmak kaydıyla iş sözleşmesini feshetmesi veya işverenin TİS’in 75.maddesindeki yazılı ihbar sürelerine uyarak iş sözleşmesinin geçerli nedenlerle sona erdirilmesi olarak açıklandığı, davalı Bankanın disiplin hükümlerinin TİS hükümlerine göre yürütüldüğü, Sözleşmenin 68. maddesinde sendika üyelerinin Disiplin Kuruluna İnsan Kaynakları Komitesi tarafından sevk edilme kararı gerektiği, Disiplin Kurulunun incelediği hususları karara bağlamadan önce sendika üyesinin yazılı savunmasını alması gerektiği, Kurulun gönderdiği savunmaya süresi içinde cevap verilmez veya savunma yapılmaz ise Disiplin Kurulu’nun karar almakta serbest olduğunun kabul edildiği; Disiplin Kurulunun ağır kınama, ünvan/sınıf indirimi veya yükselmeyi durdurma, ihbar önelsiz ve tazminatsız görevden çıkarma cezalarını ancak Disiplin Kurulu’nca verileceği sözleşmenin 67. maddesinde kabul edildiğinin anlaşıldığı, fesih, tek taraflı irade beyanı olup karşı tarafa ulaşmakla sonuçlarını doğuracağı İş hukukunun işçiyi koruyan özelliği ön plana çıkarıldığında, işçi açısından menfaat ve karma teorilerin benimsenerek hareket edilmesi gerektiği, zira kıdem tazminatı işçinin işyerindeki yıpranmasının, geçmiş hizmetlerinin karşılığıdır ve bir menfaat olduğu da kıdem tazminatının gerçekleşme koşulları ve miktarı doğrudan kanunla belirlendiğini, bu menfaatin hukuk düzeni tarafından korumaya alındığını, hakkın kötüye kullanıldığı savunulmadığı sürece menfaat teorisi gereği işçinin bundan yararlandırılması gerektiğini, kişinin hakkını kötüye kullanması için kendi iradesinde olan ve dürüstlük kuralı gereği hareket etmesi gereken bir davranışa aykırı hareket etmesi gerektiğini, karşı tarafın olumlu veya olumsuz davranışına karşı yasal hakkın kullanılmasının hakkın kötüye kullanılması olarak kabul edilemeyeceğini davacı işçinin yaş koşulu hariç olmak üzere yaşlılık aylığı kriterlerini haiz olduğu dosya içinde yer alan 20/06/2013 tarihli T. İş Bankası A.Ş. Mensupları Emekli Sandığı Vakfı ve 21/06/2013 Kadıköy Sosyal Güvenlik Merkezi yazılarından anlaşıldığını, davacı işçinin, ilgili yazıları 25/06/2013 tarihinde işverene vererek kıdem tazminatını talep ettiğini, davacının daha önce … Şubesinde görev yaptığı dönemde Serdar Oğuz ve Mustafa Duran ile birlikte hareket ederek kendisine ve adı geçenlere çıkar sağlamak amacıyla görevini kötüye kullandığı sonucuna varıldığı ve bu eylemleri nedeniyle kusurlu bulunduğu kanaatiyle 17/06/2013 tarihinde Disiplin Kuruluna sevk edildiği; dava tarihi itibariyle davacının iş akdinin, davalı işveren tarafından feshine ilişkin tasarrufta bulunulmadığı anlaşılmıştır. Davacı işçinin 20 yıl 6 ay 6 gün sigortalılığı ve 7146 gün prim ödeme gün sayısını haiz olduğu anlaşılmakla bu yönde ilgili Kurumdan yazı almak suretiyle 26/06/2013 tarihinde 1475 sayılı Kanun’un 14/5. bendi uyarınca yasal hakkını kullandığı açıktır. İş sözleşmesini feshettiğine dair beyanı karşı taraf ulaşmış ve fesih iradesi sonuçlarını doğurmuştur. Burada karşı tarafın kullanması gereken fesih hakkını bertaraf ettiği ve bu nedenle hakkını kötüye kullandığından sözedilmez. Zira davacı işçi, yasal nedenlerle fesih hakkını kullanmış, bir anlamda silahını önce çekmiştir (Yargıtay 9. H.D. 24/12/2015 tarih ve 2014/25512 E–2015/36753 K sayılı ilamı). Davalının, İnsan Kaynakları Komitesi tarafından yürütülen soruşturma ardından sigortalılık yılı ile prim ödeme gün sayısını tamamlamış olan davacı işçinin çalışma hayatını sonlandırmayı istemesi olağan ve mümkün görülmelidir. Davacı işçinin işverene yaptığı bildirim ile iş ilişkisini yasal koşullar sebebiyle sonlandırdığı açık olup, emeklilik nedeniyle iş akdinin feshine ilişkin başvurunun, Disiplin Kurulunca fesih prosedürünün işletilmesini engelleyici yasal veya tarafları bağlayıcı akdî bir düzenleme de bulunmamaktadır. Davacının feshe yetkili Disiplin Kuruluna 17/06/2013 tarihinde sevk edilmesine rağmen, 4857 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca 6 iş günlük hak düşürücü süre içerisinde, henüz ve dava tarihi itibariyle davalı işveren tarafından gerçekleştirilmeyen fesih, hukuki sonuç doğurmayacağı gibi davacı işçi tarafından yasal nedenlerle fesih hakkının kullanılmasının da davalı işverenin fesih hakkını önlemeye yönelik olduğu şeklinde yorumlanamaz. Dosya kapsamına göre, davacı işçinin kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi hatalı olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK 353/1–b.3 maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, 61.677,48 TL net kıdem tazminatının faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Temyiz Başvurusu:

Kararı yasal süresi içerisinde davalı vekili temyiz etmiştir.

Gerekçe:

Taraflar arasında feshin haklılığı ve davacının kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı tartışmalıdır.
Davacının tazminatsız olarak işten çıkarılması istemi ile Disiplin Kuruluna sevkinden yaklaşık 2-3 gün sonra yaş hariç emeklilik koşullarının oluştuğuna dair belgenin verilmesi için ilgili kuruma başvurduğu ve Disiplin Kuruluna sevkinden itibaren 8-9 gün içinde yaş hariç emeklilik koşullarını tamamladığı gerekçesi ile istifa dilekçesi verdiği, İş Bankası Emekli Sandığı Vakfı’nın ve SGK’nun yazılarından yaş hariç emeklilik koşullarını uzun süre önce tamamladığı, bununla birlikte, davacı hakkında 5411 Sayılı Bankacılık Kanununa Muhalefet suçundan Ağır Ceza Mahkemesi’nde ceza davası açıldığı, davacının sanık sıfatında olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

İş aktini davacının sonlandırdığının taraflar arasında ihtilafsız bulunması, davacı hakkında Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanık sıfatı ile ceza davası açılması ve davacının Disiplin Kuruluna tazminatsız çıkarma görüşü ile sevkinden yaklaşık 2-3 gün sonra yaş hariç emeklilik koşullarına ilişkin belge için başvurması karşısında, davalının fesih için 6 iş günlük süreyi kaçırıp kaçırmadığı hususunun tartışılmasına gerek olmadığı gibi, davacı vekilnin “davalının fesih için 6 iş günlük hak düşüren süreyi kaçırması nedeni ile davacının soruşturmanın olası kötü etkilerinden kurtulmak amacı ile iş aktini sona erdirdiğinin kabul edilemeyeceği” yönündeki itirazlarının da dinlenme olanağı bulunmamaktadır.

Yukarıda sayılan koşullar altında davacı yaş hariç emeklilik koşullarını tamamlaması nedenine dayanan istifasının salt yasal hakkın kullanımı olduğunu ileri süremez ve davacının bu davranışı peşinen iyi niyetli bir davranış olarak kabul edilemez.

Öncelikle, davacının Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden yargılaması bekletici mesele yapılmalı, davacının mahkum olup bu mahkumiyetin kesinleşmesi halinde kıdem tazminatı talebi rededilmelidir.
Gerekmesi halinde davalının haklı fesih koşullarının oluşup oluşmadığı ceza dosyası ile birlikte irdelenerek ve icabında bankacılık iş ve işlemlerinde ve bankacılık hesaplarında uzman bilirkişiden rapor alınarak davacıya davalıca isnad edilen eylemler değerlendirilerek davacının kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı belirlenmelidir.

Açıklanan hususların göz önüne alınması gerekirken, yazılı şekilde eksik araştırma ile karar verilmesi hatalıdır.

SONUÇ:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin ise İlk Derece Mahkemesi’ne gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment