selimhartavi.com

UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA – TEMYİZ SÜRESİ

T.C
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
ESAS: 2019/403
KARAR: 2020/480 K.

“İçtihat Metni”
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Sayısı : 250-53

Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık …’ın, TCK’nın 188/3, 62, 52/2, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis ve 1000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.11.2014 tarihli ve 159-425 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 10.04.2017 tarih ve 173-1399 sayı ile “İletişim tespit tutanakları sanığa duruşmada okunarak diyeceklerinin sorulması ve CMK’nın 230/1. maddesi gereğince hükmün gerekçe bölümünde, sanığın lehindeki ve aleyhindeki delillerin belirtilmesi, bu kapsamda sanığın hangi tarihte kiminle ne şekilde telefon konuşması yaptığının ve bu konuşmaların nasıl yorumlandıklarının açıklanması ve gerçekleşen somut olgularla bağlantılarının gösterilmesi, tüm delillerin ayrı ayrı tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilenlerin belirlenmesi, ulaşılan kanıya göre sanığın sabit kabul edilen fiilleri açıklanarak bunun nitelendirilmesi, sonucuna göre sanığın hukukî durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyulmasına karar veren Yerel Mahkemece 12.02.2018 tarih ve 250-53 sayı ile; sanık …’ın, TCK’nın 188/3, 62, 52/2-4, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis ve 1000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba karar verilmiş, hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 27.03.2019 tarih ve 5623-1878 sayı ile; “05.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 291. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ‘yedi’ ibaresi ‘on beş’ şeklinde değiştirilmiş olup ilk derece mahkemesinden verilen kararlar için ayrı, Bölge Adliye Mahkemesinden verilen kararlar için ayrı temyiz süresi öngörülemeyeceğinden, sonradan yürürlüğe giren ve sanık lehine olan bu değişikliğin ilk derece mahkemesi kararlarına da uygulanması gerektiği cihetle tebliğnamedeki temyiz isteminin reddi düşüncesine iştirak edilmemiştir.” şeklindeki değerlendirme ile hükmün “onanmasına” karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.05.2019 tarih ve 2018/87783 sayı ile;
“…Yerel Mahkeme tarafından, uyuşturucu madde itcareti yapma suçundan sanık hakkında TCK 188/3, 62, 52/2-4, 53/1-2-3, 63, 54/4. maddeleri gereğince 6 yıl 8 ay hapis ve 1.000 TL adli para cezası ile tecziyesine karar verilmiştir.

Karar yoklukta verilmiş olup sanığa 18.6.2018 tarihinde tebliğ olunmuş, sanık hükmü 27.6.2018 tarihinde temyiz etmiştir.

Çözümlenmesi gereken sorun, temyiz isteği süresinde midir? Esastan inceleme yapılmalı mıdır?
05.08.2017 tarihli 7035 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesine göre temyiz süresi 15 gündür.

5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesine göre, Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ila 326. maddeleri uygulanacaktır.

1412 sayılı CMUK’nın 310 ve 311. maddelerine göre, yoklukta verilen kararların temyiz süresi bir haftadır.

İnceleme konusu Yerel Mahkeme kararı bozma üzerine verilmiştir. İlk hüküm 14.11.2014 tarihli olup 10.4.2017 tarihli daire kararı ile hüküm bozulmuştur.

12.2.2018 tarihli kararın temyiz süresinin, 1412 sayılı CMUK’nın 310 ve 311. maddeleri hükümlerine göre saptanacağı düşünülmüştür.

12.2.2018 tarihli hüküm 5271 sayılı Yasa’nın 34/2. maddesine uygun olarak açıklanmıştır. Kararda başvurulacak yasa yolu, süresi, merci ve şekli belirtilmiştir. Yanıltıcı ibare yoktur. Hüküm 18.6.2018 tarihinde geçerli tebliğ olunmuş, sanık bir hafta geçtikten sonra 27.6.2018 günü hükmü temyiz etmiştir.1412 sayılı CMUK’nın 310 ve 311. maddeleri hükümlerine göre temyiz süresi geçmiştir.

Bu sebeple, sanığın temyiz isteğinin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 18.06.2019 tarih ve 1642-3987 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

İtirazın kapsamına göre inceleme sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen 14.11.2014 tarihli mahkûmiyet hükmünün, sanık müdafisinin temyizi üzerine Özel Dairenin 10.04.2017 tarihli ilamı ile bozulması sonrasında, bozmaya uyan Yerel Mahkemece 12.02.2018 tarihinde sanığın mahkûmiyetine karar verildiği, yokluğunda verilen hükmün 18.06.2018 tarihinde tebliği üzerine sanık tarafından 27.06.2018 tarihinde temyiz edildiği anlaşılan dosyada; temyiz süresinin 1412 sayılı CMUK’nın 310 ve 311. maddeleri uyarınca “bir hafta” mı, yoksa 05.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinin 1. fıkrası uyarınca “on beş” gün mü olduğunun belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesince 14.11.2014 tarih ve 159-425 sayı ile sanık …’ın TCK’nın 188/3, 62, 52/2, 53,54 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis ve 1000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,

Hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 10.04.2017 tarih ve 173-1399 sayı ile bozulduğu,

Bozmaya uyulmasına karar veren Yerel Mahkemece 12.02.2018 tarih ve 250-53 sayı ile sanık …’ın TCK’nın 188/3, 62, 52/2-4, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis ve 1000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,

Hükmün son paragrafında; “…sanık … ve müdafii Av. …’ün yokluklarında, Cumhuriyet savcısı …’un katılımı ile isteme uygun olarak, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlürlük ve Uygulaması Hakkında Kanun’un 8/1. ve 1412 sayılı CMUK’nın 310/1. maddeleri uyarınca sanık … yönünden tefhim, sanıklar … ve … yönlerinden tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde, mahkememize ya da en yakın mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle…, Yargıtay ilgili Ceza Dairesine temyiz yolu açık olmak üzere” şeklinde açıklamalara yer verildiği,

02.04.2018 tarihli dilekçesi ile vekillikten istifa ettiğini bildiren sanık müdafisinin dilekçesinin 10.04.2018 tarihinde sanığa tebliğ edildiği,

Yoklukta verilen hükmün 18.06.2018 tarihinde sanığa tebliği sonrasında 27.06.2018 tarihli dilekçe ile sanık tarafından temyiz kanun yoluna başvurulduğu,

Dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 27.03.2019 tarih ve sayı ile; “05.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 291. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “yedi“ ibaresi “on beş“ şeklinde değiştirilmiş olup, ilk derece mahkemesinden verilen kararlar için ayrı, Bölge Adliye Mahkemesinden verilen kararlar için ayrı temyiz süresi öngörülemeyeceğinden, sonradan yürürlüğe giren ve sanık lehine olan bu değişikliğin ilk derece mahkemesi kararlarına da uygulanması gerektiği” şeklindeki değerlendirme ile hükmün onanmasına karar verildiği,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 09.05.2019 tarih ve 2018/87783 sayı ile “5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine göre 5235 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi uyarınca karar kesinleşinceye kadar CMUK’nın 322. maddesinin 4, 5 ve 6. fıkraları hariç olmak üzere 305 ila 326. maddelerinin uygulanması gerektiğinden ve 1412 sayılı CMUK’nın 310 ve 311. maddelerinde temyiz süresinin “bir hafta” olarak belirtilmesi karşısında, onama kararının kaldırılarak süreden sonra yapılan temyiz isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu,

Anlaşılmaktadır.

07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir.

1412 sayılı CMUK’da olağan kanun yolları olarak itiraz ve temyize yer verilmişken, 5271 sayılı CMK’da itiraz, istinaf ve temyiz olağan kanun yolları olarak düzenlenmiştir.

5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 18. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak yeni usul yasası sisteminde, yasa yolları içinde istinafa yer verilmesi ve bölge adliye mahkemelerinin 20.07.2016 tarihinden sonra göreve başlaması nedeniyle 5320 sayılı Kanun’un “Temyiz ve karar düzeltme” başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrasında; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddeleri uygulanır.” hükmüne yer verilmek suretiyle bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamasından önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında 1412 sayılı CMUK’nın 305 ila 326. maddelerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Başka bir anlatımla, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’nın, bu tarihten sonra verilen kararlar hakkında ise 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümleri uygulanacaktır.

Uyuşmazlık konusu olayda istek şartının gerçekleştiği konusunda bir tereddüt bulunmadığından temyiz davasının açılabilmesi için gerekli şartlardan diğeri olan süre şartının gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulması gerekmektedir.

1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 310. maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre, hükmün tefhiminden, tefhim edilmemiş ise tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir. Temyiz süresi, anılan maddenin üçüncü fıkrasındaki farklı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar bakımından bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlayacaktır.

5271 sayılı CMK’nın 291. maddesi uyarınca da temyiz davası açılması için yedi günlük bir süre öngörülmüş iken 05.08.2017 tarihli ve 30145 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “yedi” ibaresi “on beş” şeklinde değiştirilerek temyiz süresi on beş güne çıkarılmış, anılan madde gerekçesinde; “Madde ile 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle tarafların temyiz haklarını daha etkin kullanabilmeleri amacıyla temyiz isteminde bulunma süresi yedi günden on beş güne çıkarılmaktadır.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Görüldüğü gibi 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında verilip istinaf sonrası temyiz denetimine tabi olan kararlara yönelik temyiz süresinin on beş gün olacağı hususunda her herhangi bir kuşku bulunmamakla birlikte, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce Yargıtayın temyiz incelemesinden geçen ve bozma üzerine 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında yeniden verilen kararların temyiz süresinin ne olacağı hususunda Kanunda açıkça bir düzenleme bulunmamaktadır.

Bilindiği üzere, usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan, aksi kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmadıkça “hemen ve derhâl uygulanma” ilkesidir. Anılan ilke uyarınca usul işlemleri yapıldıkları sırada yürürlükte olan muhakeme kanunu hükümlerine tabi olacaktır. Usul kanunlarında yapılan değişiklikler, yasa yürürlüğe girdikten sonra yapılacak işlemler hakkında uygulanacak olup maddi ceza hukuku kurallarının aksine geçmişe yürümezler. O hâlde ceza yargılaması sırasında, kanunlarda değişiklik yapılması veyahut dayanılan bir usul kuralına ilişkin kanun hükmünün Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi hâlinde, yeni kanun veya iptal sonucu ortaya çıkan usul prosedür, devam etmekte olan işlemlere uygulanacak ancak 5320 sayılı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrasında ifade edilen bu durum önceki kanunun yürürlükte bulunduğu dönemde o kanuna uygun olarak gerçekleştirilen işlemlerin geçersizliği neticesini doğurmayacağı gibi yenilenmesini de gerektirmeyecektir.

Bununla birlikte, 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK’nın yürürlükten kaldırılmasına rağmen 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası ile bölge adliye mahkemelerinin Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ila 326. maddelerinin uygulanacağına ilişkin istisnai bir düzenlemeye yer verilmesi karşısında, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar bakımından hemen ve derhal uygulama ilkesi geçerli olmayacak, bu kararlar kesinleşinceye kadar Kanun’daki açık ve emredici düzenleme uyarınca 1412 sayılı CMUK’nın temyize ilişkin hükümleri uygulanmaya devam edecektir.
Gelinen aşamada ifade etmek gerekir ki, istinaf mahkemelerinin Türk yargı sistemine dâhil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucu, istinaf başvurusunda Cumhuriyet savcısı dışındaki diğer kişiler bakımından sebep gösterme zorunluluğu öngörmezken, temyiz kanun yolunda, mülga 1412 sayılı CMUK’dan farklı şekilde, resen temyiz tercihinden vazgeçerek temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde temyiz edenin, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini, temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu ve temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren ek bir dilekçe vermesini öngörmüştür. Bu bağlamda, temyiz denetiminin kapsamının belirlenmesi bakımından hangi hukuka aykırılıklara dayanıldığının anlaşılır bir şekilde gösterilmesi gerekmekte olup dilekçenin herhangi bir temyiz sebebi içermemesi durumunda temyiz isteminin reddi sonucu doğacağından madde gerekçesinde de ifade edildiği gibi tarafların temyiz haklarını daha etkin kullanabilmeleri amacıyla temyiz isteminde bulunma süresi yedi günden on beş güne çıkarılmıştır. Başka bir anlatımla, kanun koyucunun, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlama tarihinden sonra 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağı hâllerde, temyizde sebep gösterme zorunluluğunu da dikkate alarak temyiz süresini yedi günden on beş güne çıkardığı anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan, 7035 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin birinci fıkrası ile; “Bu Kanunla, 5271 sayılı Kanun’un 291. maddesi ile 6100 sayılı Kanun’un 361. maddesinde temyiz sürelerine ilişkin olarak yapılan değişiklikler, bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanır.” hükmü öngörülmüş olup 1412 sayılı CMUK’nın temyiz süresine ilişkin hükümlerine de atıf yapma imkânı bulunan kanun koyucunun bilinçli bir tercih göstererek bu yönde bir düzenlemeye yer vermemesi dikkate alındığında, istinaf öncesi veya sonrası ayrımı yapılmaksızın 05.08.2017 tarihinden sonra verilen tüm kararların on beş günlük temyiz süresine tabi olduğu sonucuna ulaşılması da mümkün görünmemektedir.

Öte yandan, ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 04.06.1984 tarihli ve 2-196 sayılı kararında yer verildiği üzere, ilgili kişinin yüzüne karşı verilen bir hükme yönelik yasal temyiz süresi, tefhimle birlikte başlamakta olup sonradan yapılan karar tebliği, temyiz süresini yeniden başlatmayacaktır. Ancak, tefhim ile birlikte temyiz süresinin işlemeye başlaması için kanun yolu bildiriminin Kanun’un öngördüğü şekilde ve ilgiliyi yanıltmayacak biçimde yapılması gerekmektedir. Anayasanın 40/2. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca gerek yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda, başvurulacak kanun yolu süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur. Yanılgılı bildirim nedeniyle temyiz hakkının etkin kullanılmasının engellendiği hâllerde temyiz isteminde bulunan bu yanılgısından faydalanması gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Örneğin, yasal temyiz süresi yedi gün olduğu hâlde Yerel Mahkemece, kanun yolu süresinin on beş gün şeklinde hatalı olarak gösterildiği durumlarda temyiz edenin yedinci günden sonra verdiği dilekçesinin kabul edilerek temyiz incelemesi yapılması gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK yürürlükten kaldırılmasına rağmen, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası ile bölge adliye mahkemelerinin Resmî Gazete’de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddelerinin uygulanacağına ilişkin istisnai bir düzenlemeye yer verilmesi, 7035 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin birinci fıkrası yasalaşırken 1412 sayılı CMUK’nın temyiz süresine ilişkin hükümlerine de atıf yapma imkânı bulunan kanun koyucunun bilinçli bir tercih göstererek bu yönde bir düzenlemeye yer vermemesi karşısında; 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanma imkânının bulunmadığı, temyiz süresinin 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesine göre bir hafta olduğu, yoklukta verilmesi nedeniyle 18.06.2018 tarihinde sanığa tebliğ edilen ve kanun yolu bildirimi de yasaya uygun şekilde yapılan karara yönelik, sanığın 27.06.2018 tarihinde gerçekleştirdiği temyiz isteminin “bir haftalık” süresinden sonra olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşünceleri ile karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 27.03.2019 tarihli ve 5623-1878 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanığın, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.02.2018 tarihli ve 250-53 sayılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine yönelik temyiz isteminin, 5320 sayılı Kanun’un 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca süre yönünden REDDİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 26.11.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment