selimhartavi.com

MURİS MUVAZAASI HUKUKSAL NEDENİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TAKYİDATLARDAN ARİ OLARAK MİRAS PAYI ORANINDA TESCİL İSTEMİ

T.C
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
ESAS:2015/13391
KARAR:2018/12757 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı … Kara vekili ve davalılar …, … vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.09.2018 … günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı … vekili Avukat … ile temyiz edilen davacı vekili Avukat …… Kaplanseren geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalılar … v.d. vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve takyidatlardan ari olarak miras payı oranında tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, mirasbırakanı……’nin kayden maliki olduğu 371 ada 20 parsel sayılı taşınmazı 21.03.2006 tarihinde davalı …’e satış suretiyle devrettiğini, adı geçenin de 22.04.2010 tarihinde 45.000,00 TL’si peşin 100.000,00 TL’si taşınmaz üzerinde 1. derecede ipotek tesis edilerek 145.000,00 TL bedelli olarak davalı …’a aktardığını,……un da taşınmaz üzerinde 16.05.2012 tarihinde davalı … lehine 2. derecede 400.000 TL bedelli ipotek tesis ettirdiğini, devirlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı, ipotek tesis işlemlerinin ise muvazaayı gizleme amaçlı olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile takyidatlarından ari olarak miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, mirasbırakan……’nin çocuklarının paraya ihtiyaç duyması nedeniyle dava konusu taşınmazı arkadaşı olan davalı …’e sattığını, satış bedelinin … havalesi ile ödendiğini, taşınmazda oturan mirasbırakan ve oğulları davalı … ile dava dışı ……’e ……’ün taşınmazı kiraya verdiğini, semtin uzak oluşu ve kira gelirinin düşük olması nedeniyle ilan asmak ve internette de ilana vermek suretiyle dava konusu parseli satışa çıkardığını, davalı …’un satış bedelini davalı …’dan aldığı borç para ile ödediğini, bu nedenle taşınmaz kaydında ipotek tesis edildiğini, devirlerin ve ipotek tesisi işlemlerinin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan……’nin kayden maliki olduğu çekişme konusu 371 ada 20 parsel sayılı taşınmazı 21.03.2006 tarihinde davalı …’e, adı geçenin de 22.04.2010 tarihinde satış bedelinin 45.000 TL’si peşin ve kalan 100.000 TL için lehine ve faizsiz ipotek tesisi ile davalı …’a satış suretiyle devrettiği,……un da 16.05.2012 tarihinde taşınmazda davalı … lehine 400.000 TL bedelli, 2. derecede, faizsiz ipotek tesis ettirdiği, 1938 doğumlu mirasbırakan……’nin 10.05.2012 tarihinde öldüğü ve geriye davacı …… …… ile davalı …… …… ve dava dışı çocukları …… ve ……’in kaldığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında vurgulandığı gibi, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706, Türk Borçlar Kanunu’nun 237. (Borçlar Kanunu’nun 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, …… ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesine göre; ”İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”, TMK’nun 6. maddesine göre ise; ”Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. ” şeklindedir.

Somut olayda; davalı tarafça dosyaya sunulan davalı …… tarafından mirasbırakan……’nin … …sı hesabına yatırılan 20.000 TL bedelli, 14.04.2006 tarihli ve açıklamasında “… Gayrimenkul satışı ile ilgili teslimat” yazan ve 04.05.2006 tarihli ve 70.000 TL bedelli dekontlar, davalı … tarafından davalı …’ın … hesabına “ipotek borcuna mahsuben” yatırıldığı anlaşılan paralara ilişkin … dekontları, dava konusu taşınmazın satışı konusunda davalı …’ün gazete ve internette verdiği ilanlar ile mirasbırakan……’nin dava dışı çocukları …… ve ……’nın mirasbırakanın davalı …’e yaptığı temlikin mal kaçırma amaçlı olmadığı ve satış parasını da çocukları arasında paylaştırdığına ilişkin beyanları birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakanın mirastan mal kaçırma kastıyla hareket etmediği ve işlemin gerçek satış olduğu sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabul edilmesi isabetsizdir.

SONUÇ:Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı … vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment