selimhartavi.com

KISA KARARDAN DÖNME OLANAĞI BULUNMADIĞI KARARIN ASLİ UNSURLARINDAN OLAN GEREKÇELİ KARARIN KISA KARAR DOĞRULTUSUNDA VE YASAL GEREKÇELERİYLE BİRLİKTE YAZILMASININ ZORUNLU OLDUĞU

T.C
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
ESAS:2017/6496
KARAR:2018/9673 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Asıl ve birleşen dava bakımından davacı iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi ……ın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davalılardan ……… Tic A.Ş. ile … ve…… Tic. San. Ltd. Şti. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

K A R A R

Dava, davacı sigortalının iş kazası nedeniyle maluliyetine dayalı maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece, asıl ve birleşen davalar birlikte değerlendirilmek suretiyle maddi …… isteminin tam, manevi …… isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bilindiği üzere tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra Hakimin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 298.maddesi uyarınca kararlarını gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Mahkemece yargılama sonunda verilen bu kısa karar, bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan (nihai) son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur.
Bu aşamadan sonra yapılması zorunlu iş, 298/2.maddesi kapsamında gerekçeli kararın kısa karar doğrultusunda ve yasal gerekçeleriyle birlikte yazılmasından ibarettir. Artık bu karardan dönme (rücu) olanaklı olmadığı gibi, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde yer alması gerekir (Yargıtay …… Büyük Genel Kurulunun 1991/7 E. ve 1992/4 K. sayılı ve 10.4.1992 günlü kararı).

Esasen ilamın tefhim edilen karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, bu kurala kanun koyucu HMK’nın 294 ve 298. maddeleriyle varlık kazandırmıştır.

Gerçekten de anılan maddeler kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerdendir. Bu maddeler uyarınca kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Yine Anayasamızın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141. maddesinin 3. fıkrasında; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmüne yer verilmiştir.

Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK’nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.

Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294. maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.

İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK’nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
HMK’nun 445/1-2.maddelerinde “………(……), adalet hizmetlerinin …… ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir. Dava ve diğer yargılama işlemlerinin …… ortamda gerçekleştirildiği hâllerde …… kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır. …… ortamda, güvenli …… imza kullanılarak dava açılabilir, harç ve avans ödenebilir, dava dosyaları incelenebilir. Bu Kanun kapsamında fizikî olarak hazırlanması öngörülen tutanak ve belgeler güvenli …… imzayla …… ortamda hazırlanabilir ve gönderilebilir. Güvenli …… imza ile oluşturulan tutanak ve belgeler ayrıca fizikî olarak gönderilmez, belge örneği aranmaz.” düzenlemesi yer almaktadır.

Aynı Doğrultuda 06/08/2015 tarihli …… Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “……………… ve …… Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin” 214. maddesinde “…… ortamda hazırlanan hüküm, hükme katılan başkan ve hâkimler ile …… tarafından güvenli …… imza ile imzalanarak …… veri tabanında saklanır. Ayrıca hükmün çıktısı hükme katılan başkan ve hâkimler ile …… tarafından imzalanıp mahkeme mührüyle……lenerek karar kartonunda muhafaza edilir.” hükmünü içermektedir.

Bu açıklamalar ışığında, …… sisteminde yapılan incelemede aynı dosya ile ilgili 29/01/2016 ve 16/02/2016 tarihlerinde güvenli …… imza ile imzalanmış olan birbirinden farklı iki adet gerekçeli karar bulunduğu, taraflara tebliğ edilen gerekçeli karar hususunda çelişki oluştuğu ve bu yönüyle sonradan imzalanan gerekçeli kararın belge bozucu mahiyette olduğu kanaatine erişilmesi nedeniyle mahkemece yapılan uygulamanın usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmaktadır.

Yapılacak iş ,çelişkiyi ortadan kaldıracak şekilde tarafların hak ve yükümlülüklerini açık bir şekilde belirtir mahiyette bir karar vermekten ibarettir.

Mahkemece, yukarda belirtilen maddi ve hukuksal olgular gözetilmeden yazılı şekilde birden fazla farklı gerekçeli karar oluşturulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, bu aşamada davalılardan……… San ve Tic. AŞ, … ile ……… Tic Ve San Ltd Şti vekillerinin temyiz itirazları incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflara ayrı ayrı iadesine 25/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment