selimhartavi.com

İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYETTE PAYDAŞLARDAN BİRİ ÖTEKİ PAYDAŞLARIN OLURLARINI ALMADAN VEYA MİRAS ŞİRKETİNE TEMSİLCİ ATANMADAN TEK BAŞINA ORTAK TAŞINMAZDAN YARARLANMASINA ENGEL OLAN PAYDAŞ ALEYHİNE ELATMANIN ÖNLENİLMESİ DAVASI AÇABİLİR

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2000/5834
K. 2000/5717
T. 8.5.2000

DAVA : Davacı- Davalı tarafından, davalı-davacı aleyhine açılan elatmanın önlenmesi davasının yapılan yargılamasında, Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı-k. davalı tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, paydaşın paydaş aleyhine açtığı elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.

Bilindiği üzere;paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini herzaman istiyebilir. HATTA İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYETTE DAHİ PAYDAŞLARDAN BİRİ ÖTEKİ PAYDAŞLARIN OLURLARINI ALMADAN VEYA MİRAS ŞİRKETİNE TEMSİLCİ ATANMADAN TEK BAŞINA ORTAK TAŞINMAZDAN YARARLANMASINA ENGEL OLAN PAYDAŞ ALEYHİNE ELATMANIN ÖNLENİLMESİ DAVASI AÇABİLİR.

Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.

Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 634, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, ” akte vefa” kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.

O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.

Somut olaya gelince; çekişmeli taşınmazın tarafların müşterek murisi Rıza Dağhan mirasçıları adına kayıtlı olduğu, murisin l943 te öldüğü taşınmazın iştirak halinde olduğu anlaşılmaktadır.

Ancak, iştirak halinde mülkiyete konu teşkil eden taşınmazlarda bir iştirakçinin diğer iştirakçi aleyhine açtığı davada müşterek mülkiyet hükümlerinin uygulanacağı kuşkusuzdur.

Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde araştırma yapılması bütün paydaşlar arasında çekişmeli yerin yol olarak bırakıldığı yönünde bir anlaşmanın yapılıp yapılmadığı veya kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, dava şartı yokluğu gerekçesiyle davanın reddi doğru değildir.

SONUÇ: Davacı-karşı davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 8.5.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment