selimhartavi.com

FİİLİ TAKSİMİN KOŞULLARI- ŞUFALI PAYIN İPTALİ VE TESCİLİ DAVASI- TAPU İPTALİ VE TESCİL

T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/576
K. 2002/830
T. 11.2.2002

ÖZET: Fiili taksimin varlığını kabul edebilmek için, her bir paydaşın elinde taşınmazın belirli bir kesiminin bulunması ve uzun süreden beri paydaşların çekişmesiz olarak taşınmazdan bu şekilde yararlanmalarını sürdürmeleri gerekir.

DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı şufa davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak dava değeri itibariyle duruşmalı işlerden olmadığından duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava şufalı payın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde müvekkilinin dava konusu 50 nolu parselde paydaş olup davalının diğer paydaşların hissesini bağış suretiyle devraldığını, yapılan işlemin gerçekte satış olduğunu belirterek şufalı payın iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.

Davalı vekili, yapılan işlemin bağış olmadığının kanıtlanamadığını, bağış için akrabalık ilişkisinin zorunlu olmadığını kaldı ki bağışlayanlardan Sultan Ç’ın da müvekkilinin eşi olduğunu, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece taşınmazın fiilen taksim edilmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dava konusu 50 nolu parselin paydaşları Sultan Ç, İbrahim D. ve Emine K. taşınmazdaki toplam 8/352 paylarını 17.10.1996 tarihinde bağış suretiyle davalıya devretmişlerdir. Dava 1.11.1996 tarihinde açılmakla süresindedir. Davalı yapılan işlemin satış olduğuna ilişkin mahkeme kararının gerekçesini temyiz etmediğine göre işlemin satış olduğu hususu kesinleşmiş bulunmaktadır. Bütün sorun taşınmazın paydaşları arasında fiilen taksim edilip edilmediği konusunda toplanmaktadır. Fiili taksimin varlığını kabul etmek için her bir paydaşın elinde taşınmazın belirli bir kesiminin bulunması ve uzun süreden beri paydaşların çekişmesiz olarak bu şekilde yararlanmalarını sürdürmeleri gerekir. Davalının taşınmazın fiilen taksim edildiğine dair belirgin bir savunması bulunmadığı gibi davalı tanıklarının da bu konuda bir beyanları yoktur. Mahkemece yapılan keşifte mahalli bilirkişinin beyanları doğrultusunda fen bilirkişisi davalının taşınmaz içinde 1006.25 m2 yer kullandığını raporunda belirtmiştir. Taşınmazın diğer kısımlarını paydaşlardan sadece bir bölümü kullanmakta olup, davacının taşınmazda müstakilen kullandığı bir yer bulunup bulunmadığı yeterince araştırılmamıştır.

Bu husus üzerinde durulmadan noksan inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz itirazlarının kabulü ile H.U.M.K. nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 11.2.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment