DELİLLER USULE UYGUN TOPLANMADAN- ARA KARARIN GEREĞİ YERİNE GETİRİLMEDEN, DOSYA DEĞERLENDİRME YAPMAYA HAZIR HÂLE GELMEDEN BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ YAPILMASI

T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

2017/2241 E. , 2021/847 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 4. Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 25.02.2014 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı bankadan kullandığı konut kredisi çerçevesinde 500TL dosya ücreti, 2.690TL referanslı kredi kullandırım bedeli, 360TL ipotek fek ücreti, 27TL ekstre masrafı, 16,90TL tapu masrafı olmak üzere toplam 3.593,90TL’nin haksız olarak kesildiğini, bunun dışında 350TL ekspertiz ücreti tahsil edildiğini ancak bunun ne kadarının ekspere gerçekten ödendiğini bilmediklerini, kesintilerin hiçbir yasal dayanağının bulunmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.593,90TL’nin müvekkiline iadesini, 350TL nin ne kadarının ekspere ödendiğinin de bilirkişi marifetiyle tespitini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; yapılan tüm kesintilerin haklı ve yasal olduğu gibi davacı tüketici ile varılan mutabakat sonucunda kararlaştırıldıklarını, iadelerinin istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Ankara 4. Tüketici Mahkemesinin 04.03.2015 tarihli ve 2014/824 E., 2015/418 K. sayılı kararı ile; davacı vekilinin duruşmada açıkça bilirkişi incelemesi yapılmasını istemediklerini, davalı tarafça bilgi ve belgeler sunulmadığından davanın kabulünün gerektiğini beyan ettiği, dava konusu uyuşmazlığın ancak bilirkişi incelemesi marifetiyle açıklığa kavuşturulabileceği, bu durumda davacının iddiasını ispat ettiğinden bahsedilemeyeceği, bilirkişi ön raporunda dosyadaki belgelerin eksik olduğu, belgeler tamamlandığı takdirde rapor düzenleneceğinin belirtildiği, konusunda uzman bilirkişinin belgeler yetersiz olduğundan hesaplama yapamadığı dava dosyasında mahkeme hâkiminin hesaplama yapmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince 16.11.2015 tarihli ve 2015/20710 E., 2015/33189 K. sayılı karar ile; “…Uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan konut kredisi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Ne var ki, davacının dayandığı deliller arasında bulunan davaya konu kredi sözleşmesi ve eklerinin getirtilmeden dosyanın bilirkişi incelemesine sunulduğu; bilirkişinin, 3.11.2014 tarihli ön raporunda davaya konu kredi sözleşmesi ve eklerinin getirtilmesi halinde yeni bir rapor tanzim edileceğinin belirtilmesine rağmen, davacının dayandığı deliler toplanmadan yazılı olduğu şekilde karar tesis edilmiştir. Oysaki, eksik incelemeye dayalı olarak hükmün tesisi mümkün değildir. Mahkemece öncelikle uyuşmazlığa konu kesintilere ilişkin, 6100 sayılı HMK’nın “tarafların belgeleri ibrazı zorunluluğu” başlıklı 219/1 maddesi ile “taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorunda oldukları” hükmü uyarınca taraflardan, tüm delilleri ile varsa karşı delilleri sorulup toplanmalı ve özellikle davaya konu 8.12.2010 tarihli kredi sözleşmesi ile (varsa kredinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin sözleşme) bu sözleşmeye ek belgelerin (hesap hareketlerini gösterir hesap özeti, varsa kesintilere ilişkin dekont örnekleri) getirtilerek dosyanın tekemmülü sağlanmalı, bundan sonra gerektiğinde bilirkişi raporu da alınarak varsa kesintilere ilişkin tüm şüpheler giderilmeli, anılan belgelerin ibraz edilmemesi halinde ise 6100 sayılı HMK’nın “tarafın belgeyi ibraz etmemesi” başlıklı 220. maddesi de gözetilerek sonucuna göre hüküm tesis edilmelidir. Bu nedenlerle eksik incelemeye dayalı karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır…” gerekçesiyle sair temyiz itirazları incelenmeksizin karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Mahkemece 01.07.2016 tarihli ve 2016/692 E., 2016/900 K. sayılı karar ile; ilk karar gerekçeleri yanında, ispat yükü üzerine düşen tarafça açıkça bilirkişi delilinden vazgeçilmiş olmasına rağmen bozma kararına uyularak bilirkişi incelemesi yapılmasının mümkün olup olmadığının tartışılması gerektiği belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının bilirkişi delilinden vazgeçtiği eldeki davada, tarafların tüm delilleri ile varsa karşı delilleri, özellikle davaya konu kredi sözleşmesi ve ekleri getirtilmeden bilirkişi delilinden vazgeçildiği, dolayısıyla iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin eksik incelemeye dayalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle, uyuşmazlık noktası özelinde, ispat yükünün belirlenmesi ve mahkemelerce delil toplanması usulü konularına kısaca değinmekte fayda vardır.
13. Hak arama özgürlüğünün tam olarak yerine getirilmesi, iddia ve savunma haklarının fiilen kullanılabilmesini gerektirir. Bu da, davacı ve davalıya ispat hakkı verilmesiyle sağlanabilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 189/1. maddesine göre; taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir. İspatın konusunu; tarafların üzerinde anlaşamadıkları, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için taraflarca delil gösterilir.
14. Davada gereksiz delil toplanmaması ve delillerin sağlıklı olarak yargılamaya kazandırılması için öncelikle dayanılan vakıalar bakımından ispat yükünün kimde olduğunun ve hangi delillerle bu vakıanın ispatlanabileceğinin belirlenmesi gerekir.
15. Dayanılan vakıaların kim tarafından ispat edilmesi gerektiği hususu ispat yüküyle ilgilidir ve ispat yükünün kimde olduğu konusunda iki temel kural vardır. Bunlar; kanunda aksine özel bir düzenleme olmadıkça; taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olması (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, m. 6) ve iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafın ispat yükü altında olması (HMK, m. 190) kurallarıdır. Bu temel kurallara rağmen elbette ki kanuni veya fiili karine bulunması hâlinde ispat yükü bu karinelerin aksini savunan tarafta olacaktır.
16. Dava dilekçesinde davacı iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini göstermek (HMK, m. 119/1-e,f) ve delillerin toplanabilmesi için başlangıçta alınması gereken masraf tutarı olan gider avansını dava açılırken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır (HMK, m. 120/1).
17. Yine, HMK’nın 121. maddesine göre “Dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunludur.”
18. Diğer yandan tüketici mahkemelerinde görülecek davalar basit yargılama usulüne tabidir (4077 sayılı ve somut olayda dava tarihi itibariyle uygulanması gereken mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, m. 23/2; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, m. 73/4).
19. Basit yargılama usulünde HMK’nın 318. maddesi uyarınca “Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır” ve yazılı yargılama usulünden farklı olarak iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar (HMK, m.319). HMK ve diğer kanunlarda basit yargılama usulü hakkında hüküm bulunmayan hâllerde, yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır (HMK, m. 322/1).
20. Yazılı yargılama usulünde ise mahkeme ön inceleme duruşmasına daveti sırasında taraflara “Davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği”ni ihtar eder (HMK’nın 22.07.2020 tarihli, 7251 sayılı Kanun ile değişik 139. maddesinin 1/ç bendi; değişiklik öncesi hâliyle m. 140/5-1. cümlesi).
21. Bu ihtara rağmen dilekçelerinde gösterdikleri belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için gerekli açıklamayı yapmayan tarafın bu delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilir (HMK’nın 7251 sayılı Kanun ile değişik 140. maddesi; değişiklik öncesi hâliyle m. 140/5-2. cümlesi). Anılan hükümlerin HMK’nın 322/1. maddesi gereği basit yargılama usulünde de işlerlik kazanacağında tereddüt bulunmamaktadır.
22. Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar (HMK, m. 219/1). Sadece taraflar değil HMK’nın 221/1. maddesinin açık hükmüyle mahkemece üçüncü kişi veya kurumun elinde bulunan bir belgenin taraflarca ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu olduğuna karar vermesi hâlinde bu belgenin ibrazı emrinin gereğini yerine getirmek durumundadır.
23. Haklılığın ispatını sağlamaya yönelik bir diğer delil de bilirkişi incelemesidir. Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde taraflardan birinin talebi üzerine bilirkişinin görüşünün alınmasına karar verebileceği gibi ihtiyaç duyulduğunda kendiliğinden de bu yola başvurabilecektir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz (HMK, m. 266).
24. Elbette bilirkişinin özel ve teknik uzmanlığının bulunduğu konuda görüşünü en doğru ve sağlıklı şekilde oluşturması için dava dosyasında konuyla ilgili tüm bilgi ve belgeler toplanmalı, dosya bilirkişinin yapacağı teknik değerlendirme ve devamında mahkemenin tahkikat incelemesine hazır hâle gelmiş olmalıdır.
25. Başka bir anlatımla; sağlıklı bir tahkikat yapılabilmesi için kanuna ve amacına uygun şekilde ön inceleme aşamasının tamamlanması gerekir. Davada ileri sürülen vakıaların incelenebilmesi için yine dava malzemesi içinde yer alan ve vakıaların doğruluğuna ilişkin sunulan deliller belirli olmalı, özellikle belge mahiyetinde olan deliller taraflarca sunulmalı yahut mahkemenin bu belgelere nasıl ulaşacağının bilgisi verilmelidir. Zira tahkikat aşaması delillerin toplandığı değil değerlendirmesinin yapıldığı aşamadır ve deliller dosyaya girmeden, vakıalar netleşmeden yapılacak bir tahkikat gereksiz zaman ve emek kaybından başka hiçbir şey olmayacaktır. Zaten Kanun da buna izin vermemektedir. Bu sebeple aceleyle tahkikata başlamak zaman kazanma değil bilakis zaman kaybıdır (Pekcanıtez, H./Atalay, O./Özekes, M.: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medenî Usûl Hukuku, 13. bası, Ankara 2012, s. 492).
26. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; eldeki uyuşmazlıkta davacı tüketici, aralarındaki kredi sözleşmesi çerçevesinde davalı bankanın haksız ve hukuka aykırı kesintiler yaptığını ileri sürmüş, sözleşme ve kesintilerle ilgili belgelerin davalı elinde bulunduğunu, bu delillerinin ilgili banka şubesinden istenmesini, bu belgeler ve varsa davalının delilleriyle birlikte değerlendirme yapılarak kesintilerinin ne kadarının haksız olduğunun tespitini talep etmiştir. Dava dilekçesinde deliller arasında sözleşmeyle ilgili davalı banka elindeki kayıtlara ve bilirkişi incelemesine dayanılmış, tevzi formundan anlaşıldığı üzere gider avansı da bilirkişi masrafı hesaba katılarak tamamlanmıştır.
27. Mahkeme 26.02.2014 tarihli tensip zaptıyla davalı banka şubesinde bulunan konuyla ilgili tüm belgeleri istemiş, bu yönde yazılan müzekkereye cevap verilmeden 02.06.2014 tarihli ek tensip tutanağı ile “ön inceleme ve tahkikat duruşmasının birlikte yürütülmesine” ve dosyanın bilirkişiye tevdine karar verilmiş, bankacı bilirkişi tarafından da dosyada incelemeye yeterli bilgi ve belge bulunmadığı belirtilerek eksik hususların ikmal edilmesi gerektiği yönünde ön rapor hazırlanıp dosyaya sunulmuştur. İlk celse ön rapora karşılık davacı vekili davalının delillerini sunmadığını, bu nedenle artık bilirkişi incelemesi yapılmasını istemediklerini beyan etmiş ve mahkemece aynı celse dava reddedilmiştir.
28. Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere; hem bilirkişinin teknik inceleme yapabilmesi hem de mahkemece hukukî değerlendirmede bulunabilmesi için öncelikle dosyada tüm delillerin toplanması, uyuşmazlığı aydınlatmaya yarayacak ve taraflarca dile getirilen belgelerin temin edilmesi gerekir. Davacı tüketici kesintilerinin dökümünü gösterir hesap özeti yanında dayandığı tüm belgelerin bilgilerini sunmuş, bunların davalıdan teminini istemiş ve gerekirse bilirkişi incelemesi yapılabilmesi için gider avansını da yatırmıştır. HMK’nın 219 ve 220. madde düzenlemeleri çerçevesinde DELİLLER USULE UYGUN TOPLANMADAN, BU YÖNDE KURULAN ARA KARARIN GEREĞİ YERİNE GETİRİLMEDEN, BAŞKA BİR ANLATIMLA DOSYA DEĞERLENDİRME YAPMAYA HAZIR HÂLE GELMEDEN BİLİRKİŞİYE GÖNDERİLMİŞTİR. Ret kararının gerekçesinde, tüketiciden kredi sözleşmeleri çerçevesinde haksız kesinti yapıldığı iddiasıyla açılan davalarda Yargıtayın bankaların ancak kredi verilmesi için zorunlu masrafları isteyebileceği ve bu harcamaların neler olduğu konusunda ispat yükünün bankaya ait olduğu, bankadan bu yöne ilişkin delilleri sorulduktan sonra kesintilerin haklı ve makul olup olmadığının tespiti için bilirkişi raporu alınması gerektiği görüşünde olduğu, bu hâlde bilirkişi incelemesi yapılmasında zorunluluk bulunduğu ifade edilmiştir. Ne var ki dayanılan bu içtihada göre kesintilerin zorunlu ve makul olduğunu ispat yükü davalı bankanın üzerinde olmasına rağmen davalının bu yöne dair delilleri toplanmadan, bilirkişinin hesaplama yapmaya yeter görmediği dosya kapsamındaki deliller üzerinden hâkimin hesaplama yapmasının mümkün olmadığı şeklindeki gerekçeyle ispat yükünün davacıda olduğu sonucuna varılması yanılgılı olduğu gibi ihtiyaç duyulduğunda mahkemece re’sen bilirkişi görüşüne başvurulabileceği de göz ardı edilmiş ve eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmuştur.
29. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 24.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment